CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

EBÛ ALİ CÜRCÂNÎ

Evliyânın büyüklerinden. İsmi Hasan olup, babasınınki Ali'dir. Doğum ve vefât târihleri belli değildir. On ikinci asırda yaşadığı bilinmektedir. Horasan âlimlerinden olup, Muhammed bin Ali Tirmizî'nin ve Muhammed bin Fazl'ın sohbetlerinde yetişti. Hocalarından icâzet aldıktan sonra insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek için vâz ve nasîhatlarda bulundu. Veciz sözleri ve kerâmetleri çoktur. Fakat kerâmetlerinin çoğu kaynaklara geçmediği için zamânımıza ulaşamamıştır.

Ebû Ali Hasan bin Ali Cürcânî'ye; "Allah'a giden yol nasıldır?" diye sorulunca, şöyle buyurdu: "Kulu, Allah'a kavuşturan yollar çoktur. En açık ve şüpheden uzak olanı; sözüyle, işiyle, niyetiyle ve maksadıyla sünnete uymaktır. Zîrâ Allahü teâlâ, Nûr sûresinin 54. âyet-i kerîmesinde meâlen; "Eğer Resûlüme uyarsanız, hidâyete erersiniz." buyuruyor."

"Sünnete tâbi olmanın yolu nedir?" diye soranlara şöyle buyurdu: "Sünnete giden yol; bid'atten kaçmak, Eshâb-ı kirâmın icmâ'ına yâni söz birliğine uymak, bozuk din adamlarından uzaklaşmak, bir tasavvuf büyüğünü tanımak ve eserlerini okumaktır."

Cimrilik anlamına gelen "buhl" kelimesinin harflerini ayrı ayrı tahlil ederek şöyle buyurdu: "Buhl'un be'si belâya, hâ'sı hüsrana, lâm'ı da levm yâni kınama ve kötülüğe delâlet eder. Nitekim cimri insan, nefsiyle belâda, çalışma ve gayretiyle hüsranda, cimriliği, kimseye faydasızlığı îtibârıyla kötülenme ve kınanmadadır."

Ebû Ali Cürcânî buyurdular ki:

"Bir kulun, Allahü teâlânın beğendiği işleri kolayca yapabilmesi, sünnete göre hareket etmesi, sâlih kimseleri sevmesi, eş-dost ile güzel geçinmesi, Allah rızâsı için insanlara iyilik yapması, müslümanların işini görmesi ve vakitlerini Allahü teâlânın dînine hizmetle geçirmesi, saâdet alâmetlerindendir."

"İnsanların çoğunun gâfil dolaştıklarını gördüm. Bu yolda dayandıkları şey, bir zan ve tahminden ibârettir. Durumları bu iken, hakîkat üzere olduklarını anlatır ve kendilerine göre mükâşefeden (keşifden) bahsederler. Ne var ki, işin aslından habersizdirler."

"Bir kulun ereceği saâdet, emredilen ibâdetleri ve tâatleri kolayca yapmasıdır. Bütün işlerinde sünnet üzere yürümeyi başarmasıdır. Sâlih kullara karşı içten sevgi beslemesi, hangi işte olursa olsun, ahlâkını değiştirmemesidir."

"Bedbaht kişi, unutulmuş günahlarını açığa vuran kimsedir."

"Ârif; tamamiyle gönlünü Allahü teâlâya, vücûdunu halka hizmete veren kişidir."

"Allahü teâlâya ulaşan en emin yol; bütün iş, hareket ve ibâdetlerde Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olmaktır."

"Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olmak, bid'atlerden kaçmak, İslâm âlimlerinin gittiği yoldan gitmekle olur."

"Kişinin saâdetinin ve ibâdetlerin ona kolay gelmesinin alâmeti, bütün işlerinde sünnete uymak, sâlihlerle sohbet etmek, dostlarına karşı güzel ahlâklı olmak, ilâhî mârifet ve insanlara muhabbet ile bezenmek ve vakitlerini değerlendirmektir."

 

KAYNAKLAR

1) Hilyet-ül-Evliyâ; c.10, s.350

2) Tabakât-üs-Sûfiyye; s.246

3) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.90

4) Tezkiret-ül-Evliyâ; s.301

5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.18

6) Nefehât-ül-Üns; s.178

7) Firdevs-ül-Mürşidiyye; s.177, 494

8) Keşf-ül-Mahcub; s.147

9) Tabakât-ül-Evliyâ; s.333