EBÛ AFFÂN OSMAN EL-YEMENÎ
On dördüncü
asırda yaşayan fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Osman bin Ebî Kâsım
bin Ahmed bin İkbâl el-Yemenî, künyesi Ebû Affân'dır. Doğum târihi
bilinmemektedir. 1374 (H.776) senesinde vefât etti.
Zamânının
âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl eden Ebû Affân Osman el-Yemenî, fıkıh
ilminde yüksek âlim oldu. Velîlerin sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda
ilerleyerek, büyük bir velî oldu. Hal ve sözleriyle insanlara faydalı olup
onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için gayret ederdi.
Ebû Affân
Osman, fakîh, verâ ve zühd sâhibi bir zât idi. Dünyâ malına hiç önem vermezdi.
Kendisine Zebid'de Hanefî Mensûriyye Medresesinin müderrisliği teklif edildi ise
de, o bu vazîfeyi kabûl etmedi. Ebû Affân Osman el-Yemenî'nin birçok kerâmetleri
görüldü.
Şöyle
anlatılır: "Osman el-Yemenî'nin bulunduğu köye Iraklı biri geldi. Osman
el-Yemenî'yi görünce, onun talebelerine; "Bu sene bu zât hacca gitmiş midir?"
diye sordu. Talebesi o zâta; "Hocam bu sene hacca gitmediler." dedi. O bunun
üzerine; "Vallahi ben onu hac mevsiminde Harem-i şerîfte beş vakit namaz
kılarken gördüm." dedi. Daha sonra o, Osman el-Yemenî hazretlerinin yanına gitti
ve ondan duâ istedi."
Yine şöyle
anlatılır: "Osman el-Yemenî'nin bulunduğu köyde bir zengin vefât etti. Zamânın
sultânı köyde bulunanlara; "O kimsenin evinin kapısını mühürleyin. Bütün
mallarını Şeyh Osman'ın talebelerinden iki kişinin huzûrunda tesbit edip, buraya
gönderin." diye bir emir yazarak, elçi ile gönderdi. Elçi, Osman el-Yemenî'nin
iki talebesinin yanına gelerek, durumu onlara anlatınca; hocamızdan izin alalım
dediler. Osman el-Yemenî, talebelerine bu işe karışmamalarını söyledi. Talebe,
elçiye durumu söyleyince, elçi, onu zorla götürmek istedi. Bu esnâda Ebû
Affân'ın dersinden çıkan talebeler arkadaşlarını kurtardılar. Bunun üzerine
elçi, huzûruna gelerek kendi kendini yaraladı ve böylece Ebû Affân'a eziyet
etmek istedi. Bu arada, durumu bildiren ve Ebû Affân'ın talebelerini suçlayan
bir mektubu da sultâna gönderdi. Duruma çok kızan sultan, askerleri ile birlikte
Zebîd beldesine gitmek üzere yola çıktı. Akşam oldu. Çok iyi bildikleri Zebîd
köyünün yolunu bir türlü bulamadılar. Bu duruma çok şaşırdılar. Sabaha kadar
buluruz ümîdiyle dolandılar. Yine yolu bulamadılar. Sabah olunca, bütün gece
aynı yerin çevresinde dolandıklarının farkına vardılar. Sultan, bütün bunların
Osman el-Yemenî hazretlerinin kerâmetlerinden olduğunu anladı. Derhâl cân u
gönülden tövbe etti. Sonra Osman el-Yemenî'nin yanına gitti. Ondan af ve özür
diledi. Osman el-Yemenî de onu affetti."
KAYNAKLAR
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.144
2) Tabakâtü'l-Havâs; s.79
|