|
ÇELEBİ ABDÜLCELÎL
Mevleviyye
tarîkatının Mısır'da yetişen büyüklerinden. Doğum târihi ve yeri belli değildir.
On yedinci yüzyılda yaşamıştır. Babası Mevlevî şeyhlerinden Çelebi Alâüddîn
Efendidir. Küçük yaştan îtibâren babasından zâhirî ilimleri öğrendi. Sonra
dergâhda bir köşeye çekilip devamlı tasavvuf büyüklerinin eserlerini okuyup
mütâlaa etmekle vakit geçirdi. Gücü yettiği kadar büyüklerin nasîhat ve
tavsiyeleri ile amel etmeye çalıştı. İlim, amel, ihlâs ve ahlâkda zamânının önde
gelenlerinden idi. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî hazretlerinin mânevî işâretleri ile
Kâhire'deki Mevlevî dergâhına insanlara doğru yolu anlatmakla tâyin olundu.
Kâhire'deki mevlevî dergâhı, Câmi-ül-Ezher civârında idi. Ondan önce buranın
şeyhi, Şeyh Dîvânî idi. Devlet adamları da sohbetlerine gelir, istifâde ederdi.
Çelebi
Abdülcelîl bir gün yolda giderken, Mısır devlet ricâlinden Reşîd Fehhâme ile
karşılaştı. Reşîd Fehhâme hemen Çelebi Abdülcelîl'in elini öptü ve evini
şereflendirmelerini istedi. Onun ısrarlı arzusu üzerine bu teklifi kabûl eden
Çelebi Abdülcelîl Efendi, bu evde üç gün kaldı. Daha sonra; "Misâfirlik üç
gündür. Bundan sonra ağırlığı gidermek lâzımdır." buyurması üzerineFehhâme;
"Efendim! Misâfirlik başkasının evinde olur. Bu ev mevlevîlerin evidir."
dedikten sonra evini mevlevî dervişlerinin kalması için vakfettiğine dâir bir
evrakı arz etti. Çelebi Abdülcelîl onun bu hediyesini kabûl etti.
Çelebi
Abdülcelîl Efendi bir gün dergâha gelip Mevlevî tarîkatında talebe olmak isteyen
bir kişiyi, terbiye için binbir gün mutfak hizmeti yapmakla vazîfelendirdi.
Bunun hikmeti sorulduğunda; "İnsan, yaratılış îcâbı, kendisine hizmet edilmesini
sever ve bunu ister. Bu sebeple başkasına hizmet etmek, insanın burnunu yere
sürtmekte, nefsinin isteklerini ve gurûrunu kırmakta, kötü sıfatları huyları
gidermekte çok tesirlidir. Nefsi ıslâh etmek nâfilelerin en faydalısıdır.
Talebeleri terbiyede başka hizmetlerin değil de, yemek pişirme hizmetinin
olmasına gelince, bunun sebebi şudur: Hayvânî ve nebâtî gıdâlar, pişirmekle
lezzetli olur, kıvâma gelir. Talebe de, yemeklerin pişerek lezzetlenmesinden
olgunlaşmasından ibret alır. O da yemek gibi oluncaya kadar, nefsini pişirmeye,
mânevî gıdâsını elde etmeye çalışır. Bu çalışması ile günden güne mânen ilerler.
İşte, talebeleri terbiyede yemek pişirme hizmetinin seçilmesinin hikmeti onları
terbiye ve mânen ilerlemelerini temin etmektir. Talebe bu müddet içerisinde
bahsedilen hallere kavuşamazsa, onun işi zordur. Artık hocası ya salıverir, ya
ona seyâhati emreder. Yahut orta dereceli talebelerden birinin gözetimine
bırakır." buyurdu.
Çelebi
Abdülcelîl Efendi, talebeleri ile berâber Nil Nehrinin kenarına gitmişti. Orada
oturup sohbet ediyordu. Bu sırada Abdülcelîl Efendiye, Nil Nehrinin suyunun
azlığından dolayı ileride kıtlık ve pahalılık olabileceği endişesinden
bahsedildi. Bunun üzerine Çelebi Abdülcelîl, talebelerinden birisine bir kasîde
okumasını emretti. Kasîde okunurken dinleyenlerde coşma halleri görüldü. Bu
sırada Çelebi Abdülcelîl Efendi; "Ey Nil! Sen de şu âşıklar gibi coş." dedi.
Allahü teâlânın izni ile Nil'in suyu yavaş yavaş artmaya başladı. Etrâfına
taşacağı sırada; "Yeter!" buyurması ile yükselmesi durdu.
Çelebi
Abdülcelîl Efendi yirmi sene kadar insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını
anlattı ve onları terbiye etmeye çalıştı. Çelebi Abdülcemîl Efendi, onun
terbiyesinde yetişip, evliyâlık derecesine ulaşınca, icâzet vererek yerine
geçirdi. Sıla-i rahm için memleketine gitmek üzere bütün talebeleri ve
sevdikleri ile helâllaştıktan bir süre sonra vefât etti.
KAYNAKLAR
1) Sefîne-i
Nefîse-i Mevleviyân; c.1, s.220
|
|