BEHÂEDDÎN BİN LÜTFULLAH
İslâm
âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. İsmi Mevlânâ Behâeddîn bin Şeyh
Lütfullah'tır. Doğum târihi kaynaklarda bulunamamıştır. 1490 (H.895) senesinde
Edirne'de vefât etti.
Babası Şeyh
Lütfullah, Hak yolu yolcularının rehberi ve helâke uğrayanların, İslâmiyetten
uzaklaşanların kurtarıcısı Şeyh Hâcı Bayrâm hazretlerinin önde gelen
halîfelerinden idi. Bu sebeple Behâeddîn, daha küçük yaşta iken o yüce velînin
elini öpmek ve duâsına kavuşmak şerefine nâil oldu. Hâcı Bayrâm-ı Velî
hazretleri tâcını Behâeddîn'e hediye etti. O bu tâcı ömrünün sonuna kadar
başından çıkarmadı ve eriştiği dereceleri hep Hâcı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin
tasarrufu bereketi bildi.
Zamânındaki
büyük âlimlerden ilim öğrenerek yetişen Mevlânâ Behâeddîn, daha sonra Hâcezâde
Muslihuddîn Mustafa bin Yûsuf'un hizmetine girdi. Kısa zamanda yükselerek,
Hâcezâde'nin ders vekîli oldu. Önce gelen hakîkî İslâm âlimlerinin yaptıkları
gibi edebe riâyet ile ilmini arttırdı ve büyük âlimlerden oldu.
İlminin
çokluğu ile berâber, fazîlet ve güzel hâllerde de çok üstün idi. Vakitlerinin
çoğunu ilim ve ibâdete ayırdı.
İlimde çok
yükselip, insanlara faydalı olacak, ders verecek hâle gelince, Balıkesir
Medresesine müderris oldu. Sonra Bursa'da Yıldırım Bâyezîd Han Medresesinde
görevli iken, Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından İstanbul'da yaptırılan Sahn-ı
Semân medreselerinden birine tâyin edildi. Bir müddet sonra, bu vazîfeye
Magnisâvîzâde'nin tâyin edilmesi ile, tekrar Bursa'daki vazîfesine döndü. Bir
zaman sonra, kendisini sırf ibâdet ve tâata vermek, başka hiçbir şeyle meşgûl
olmamak istedi. Bunun için müderrislik vazîfesini bırakıp, Balıkesir'de
yerleşti. İnsanlardan ayrı, kendi hâlinde yaşamayı tercih etti.
Sultan
İkinci Bâyezîd Han, Edirne'de büyük ve mükemmel bir medrese yaptırınca, buraya,
ilk müderris olarak bizzât Mevlânâ Behâeddîn'i tâyin etti. Böylece bu kıymetli
vazîfeye tekrar başladı. Mevlânâ Behâeddîn hazretleri 1490 (H.895) senesinde
vefâtına kadar bu görevde kaldı. Pekçok talebe yetiştirdi. İnsanlar ondan çok
istifâde ettiler. Vefâtı üzerine şu târih düşürüldü:
"Asrın âlimi
Behâeddîn'i kaybettik
Rabbim ona
rahmet et diye târih dedik."
Rivâyet
olunur ki, Mevlânâ Behâeddîn hazretleri, bir gün Edirne'de velîlerden birine
rastladı. O zât Mevlânâ'ya; "Yolculuk zamânı yaklaştı. Âhirete göç etmek zamânı
geldi. Devamlı âhiret hazırlığında bulunmalı değil mi?" diye hitâb etti. Mevlânâ
tebessüm ederek; "Evet!" mânâsına başını salladı.
Bu
konuşmadan sonra evine gelen Mevlânâ, vasiyetini yaptı.Yedi gün hasta yattıktan
sonra vefât etti. Onu sevenler, vefâtına çok üzüldüler.
KAYNAKLAR
1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye (Arabî); c.1, s.219
2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi(Mecdî Efendi); s.213
3) Tâcü't-Tevârih; c.5, s.162
4) Edirne ve Paşa Livası; s.99-100
|