BAHŞÎ HALÎFE
Anadolu'da
yetişen velîlerden. Akbilek Bahşî Halîfe adıyla tanınırdı. Amasya'ya bağlı
Taşova'nın Uluköy (Sonusa) kasabasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.
Önce,
memleketinin âlimlerinden ders aldı. Sonra da zamânının büyük âlimlerinden ilim
tahsîl etti. Daha fazla bilgi sâhibi olmak maksadıyla Arab ülkelerine gitti.
Burada İmâm-ı Celâleddîn Süyûtî, Şeyhülislâm Zekeriyyâ Ensârî, Şemseddîn
Muhammed Sehâvî gibi büyük âlimlerden de çeşitli dînî ilimleri tahsîl etti.
Ayrıca tasavvuf büyükleriyle görüştü. Onların sohbetlerinde mânevî hâllere ve
makamlara yükseldi.
Çok fazla
zühd ve takvâ sâhibi idi. Yâni dünyâya düşkün olmayıp haramlardan çok sakınırdı.
Dînî ilimleri iyi bilirdi. Devamlı nâfile namaz kılar ve oruç tutardı. Kanâat
sâhibi olup, az bir dünyâlıkla idâre ederdi. Sert ve kalın elbiseler giyerdi.
Fıkıh ve tefsîr ilimlerinde söz sâhibi idi. Tefsîrlerin çoğunu ezbere bilirdi.
Osmanlılar zamânında yetişmiş İslâm âlimlerinin en büyüklerinden olan Müftiy-yüs-sekaleyn
İbn-i Kemâl Paşa, Bahşî Halîfe'den tefsîr ilmi okuyup, hadîs-i şerîf öğrenen
âlimlerdendir. Tefsîr, hadîs ve fıkıh gibi yüksek dînî ilimleri talebelere
okuturdu. Ayrıca İnsanlara vâz ve nasîhat eder, din ve dünyâ saâdetlerinin
yollarını gösterirdi. İlmî sohbetlerinde bâzı âyet-i kerîmelerin fazîletleri
hakkında söylediği sözler için; "Levh-i mahfûzda böyle yazılı olduğunu gördüm."
der ve îzâh ederdi. Bu şekildeki cevaplarında hatâ ettiği hiç görülmedi.
Bir gün
câmide vâzında abdest almanın fazîletlerini anlatırken, alınan abdest suyu ile
günahların döküldüğünü söyledi. Cemâat arasında bulunanlardan birinin kalbine,
bu nasıl olur diye bir düşünce geldi. O zaman Bahşî Halîfe kollarını sığayarak
dirseklerine kadar havaya kaldırdı ve; "Böyle olur." dedi.Cemâat, Bahşî
Halîfe'nin kollarından nûr fışkırdığını gördü. Bu yüzden Akbilek lakabı verildi.
Bahşî
Halîfe, kırk sene müddetle ilmin yayılmasına çalıştı ve pekçok âlim yetiştirdi.
Halvetî tarîkatına mensûb idi. Tarîkatte hocası Cemâl-i Halvetî'nin
halîfelerinden Muhyiddîn bin Muhammed Efendi'dir. Resûlullah efendimizle
rüyâsında sohbet ederdi.Rüyâlarını ve Peygamber
efendimizle olan sohbetlerini anlatan ve bir benzeri olmayan çok güzel bir
risâle yazmıştır. Akbilek Bahşî Halîfe'nin yazdığı eserler
basılmamıştır. Bâzıları şunlardır: 1) Mi'râc-ül-Ulâ fî Tefsîri Sûret-il-İsrâ,
2) Tenbîh-ül-Gabî fî Rü'yet-in-Nebî.
Akbilek
Bahşî Halîfe 1523 (H.930) senesinde Amasya'da vefât etti. Medrese eğitiminin ilk
dersi, Akbilek hazretlerinin kabri başında yapılarak başlanırdı. Âlimler dînî
meselelerden halledemedikleri mevzularda Bahşî Halîfe'nin kabrini ziyâret edip,
râbıta yaparak cevaplarını alırlardı.
Akbilek
Bahşî Halîfe'den başka, Bahşî Halîfe adında iki âlim daha vardır.
Birincisi;
Kastamonu'nun Küre kasabasından olup, müderristir. Sultan İkinci Selîm'in
şehzâdeliğinde hocalık yapmıştır. 1544 (H.951) senesinde vefât etmiştir.
İkincisi;
Balıkesir Kızılcatuzla'dan olup, 1537 (H.944)'de Trablusşam kâdısı oldu. Daha
sonra Kudüs kâdılığına getirildi. 1558 (H.966) senesinde dürzîler tarafından
şehîd edildi.
KAYNAKLAR
1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.411
2) SicilliOsmânî; c.2, s.9, 10
3) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.211
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.306
|