BABA TÂHİR URYÂN
İran'da
yetişen şâir ve velîlerden. Onuncu yüzyılın sonu ve on birinci yüzyılın başında
yaşadı. İsmi Tâhir olup, Baba Tâhir ve Tâhir Uryân-ı Hemedânî diye meşhûr oldu.
İran'ın Hemedan şehrinde doğdu. 1010 (H.401) senesinde aynı yerde vefât etti.
Kabri Hemedan'dadır.
Baba Tâhir
Uryân'ın hayâtı hakkında verilen bilgiler çok az olup, daha çok kerâmetleri
hakkında kıssalar nakledilmektedir. O küçük yaştan itibâren ilim tahsili için
gayret sarfetmekte bu hususta elde ettiklerini bir türlü yeterli bulmamaktadır.
Nakledildiğine göre bir gün Baba Tâhir, Hemedan Medresesi talebelerine ilim elde
etmek için ne yapmak lâzım geldiğini sordu. Talebeler onunla alay etmek için bir
kış gecesini havuzun buzlu suyu içinde geçirmesi gerektiğini tavsiye ettiler.
Baba Tâhir bu tavsiyeyi aynen tatbik etti. Ertesi sabah Allahü teâlânın ihsânı
ve bereketi ile kendisini ilim nûru ile aydınlanmış buldu.
Bu vakadan
sonra Baba Tâhir Uryân hazretlerinin pekçok kerâmetleri görüldü. Bir defâsında
Elvend Dağının karını, içindeki ilâhî aşk ateşinin harâretiyle eritmiştir. Bir
kere de ilm-i heyete, astronomiye dâir kendisine sorulan meselenin hallini ayak
parmağının ucuyla çizmiştir. Böylece Hemedan ve Turistan bölgesinde şöhreti
artan Baba Tâhir Uryân'ın duâsına kavuşmak ve sohbetinden istifâde etmek
isteyenler onun huzûruna koşmaya başlamışlardır.
Nitekim
Selçuklu Devletinin kurucusu Tuğrul Bey de Hemedan'a geldiği zaman, onunla
sohbet etti ve duâsını kazanmayı büyük nîmet bildi. Tuğrul Bey Hemedan'a geldiği
zaman üç zât vardı. Bunlar: Baba Tâhir, Baba Câfer ve Şeyh Hamşâd'dı. Bu üç zât,
Hemedan şehrinin kapısında yer alan ve Hızır adıyla anılan bir tepenin yanında
idiler. Sultan onları görünce bineğini durdurdu. İndi ve Vezir Ebû Nasr el-Kundûrî
ile onların yanına gelerek ellerini öptü. Baba Tâhir, Sultana; "Ey Türk!
Allah'ın kulları ile
ne yapacaksın?" diye sorunca, Sultan; "Siz ne emrederseniz onu yapacağım." dedi.
Baba Tâhir; "Muhakkak Allah adâlet ve ihsân yapmayı buyurur." (Nahl
sûresi:90) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuyarak; "Allahü teâlânın
buyurduklarını yap." dedi. Sultan Tuğrul Bey ağlayarak; "Öyle yaparım." dedi.
Baba Tâhir, Sultanın elini tuttu ve; "Benden bunu kabûl et." dedi. Sultan da;
"Ettim." dedi. Baba Tâhir parmağında bulunan ve yıllarca taktığı yüzüğünü
parmağından çıkararak Sultanın parmağına taktı ve; "Âdil ol!" dedi. Sultan
katıldığı her savaşta o yüzüğü parmağına takardı.
Zâhirî
ilimlerde âlim, tasavvufta yetişmiş bir velî olan Baba Tâhir Uryân'ın asıl
şöhreti şâirliğinden gelmektedir. İran edebiyâtında daha çok Lûristan (Lûrî)
lehçesiyle söylediği ârifâne ve etkileyici beyitleriyle ün kazanmıştır. Dübeyit
adı verilen bu şiirlerin ölçüsü normal rubâî vezninden biraz farklıdır. Zamanla
halk arasında yaygınlaştıkça bâzı değişikliklere uğrayan bu şiirler
orijinalliklerinden bâzı şeyler kaybetmişlerdir. Baba Tâhir'in dübeyitleri
(rubâi) dışındaki en
önemli eseri, ahlâkî, tasavvufî konulardaki bâzı düşüncelerini özlü bir biçimde
ifâde ettiği Arapça bir eserden Kelimâtü'l-Kısâr (Kısa Sözler) adlı mecmûadır.
Tasavvuf erbâbı arasında büyük rağbet gören bu eser, yirmi üç bâbdan ibâret
olup, Farsça ve Arapça çeşitli şerhleri yapılmıştır. Baba Tâhir'in dübeyitleri,
bâzı gazelleri ve Kelimâtü'l-Kısâr adlı veciz sözler mecmûasını ihtivâ
eden dîvânı, 1927 senesinde Armağan Dergisi'ni yayınlayan Hüseyin Vâhid
Destgerdî tarafından Tahran'da neşredildi. Bu dîvânın Kelimâtü'l-Kısâr
dışındaki dübeyitleri ve gazelleri ihtivâ eden kısmı Türkçe'ye
çevrilmiştir.
kaynakların
bildirdiğine göre Hemedan ile Lûristan'da yaşadığı anlaşılan Baba Tâhir Uryân
1010 (H.401) senesinde Hemedan'da vefât etti. Şehrin kuzey-batı tarafındaki
Bun-i Bâzâr mahallesinde küçük bir tepe üzerinde defnedildi.
Baba Tâhir
Uryân dübeyitlerinde dünyânın geçiciliğini şöyle açıklıyor:
Dünyâ sofradır, insanlarsa misâfirdir
Bugün lâle görülür, yarın da hâzân olur.
Karanlık bir çukurun adın kabir koyarlar
Bana derler ki budur senin evin.
Dünyâ malının hepsi yanmalıdır
Dünyâ malından yüz çevirmelidir
Bugün yüreğinde olan derd ile gamı
Mahşer günü için toplamalısın.
BEYİTLER
ÇARE BULMAZLAR
Ne mutlu onlara ki cân ile vücûdu fark etmezler.
Candan cânânı, cânândan cânı ayrı bilmezler
Onun derdine alışırlar, aylarca yıllarca
Fakat kendi dertlerine bir çâre bulmazlar.
Âşık olan herkes cânından korkmaz
Âşık kütük ve zindandan korkmaz
Âşıkın gönlü aç bir kurtun heyheyinden
Korkmadığı gibi hiçbir şeyden korkmaz.
Yâ Rabbî! Gönlümün feryâdına yetiş
Kimsesizler kimsesi sensin, ben kimsesiz kaldım
Herkes diyor ki Tâhir'in kimsesi yoktur.
Allah benim yardımcımdır, başkasına ne hâcet.
Ben ne alış-veriş fikrindeyim ne de kâr
Yüreğimde ne iyilik ne de varlık düşüncesi var.
Çeşme başı, su kenarı istemem
Çünkü her gözüm binlerce akan nehir gibidir.
KAYNAKLAR
1) Baba Tâhir Uryân ve Şiirleri
2) Râhatüs-Südûr; s.98-99
3) Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Târihi; c.1, s.277,278
|