|
AŞÇI YAHYÂ BABA
Edirne
evliyâsından. Doğum ve vefât târihi belli değildir. Hayâtı hakkında kaynaklarda
bir bilgi yoktur. On beşinci asırda yaşamıştır. Tunca kenarında Sultan
Külliyesinde aşçı başılık yapardı. Pişirdiği güzel yemekleri yiyip, yüce Allahü
teâlâya şükreder; "Devâmı devlet nasîbi Cennet" diye duâ ederdi. Yemekten sonra
sohbet ettiği zaman; "Vücudunu gıdâyla besleyen, şeklen pehlivan olur. Rûhunu
Allahü teâlânın aşkı ile dolduran, gönülden evliyâ olur. Helâl lokma ibâdet
ettirir, haram lokma kötü yola sevk ettirir. Sizin karnınız toksa, hüner başka
açları görmektir." buyururdu.
Aşçı Yahyâ
Baba sâdece insanları değil, bütün mahlûkâtı severdi. Her gün yemek dağıtımından
sonra artan pilavı Tunca balıklarına dökerdi. Bir süre sonra oranın anbar
memuru; "Her gün pilavlar Tunca Nehrine dökülüyor. Demek ki fazla geliyor.
Verilen pirinç mikdârını azaltın." diye emir verdi. Kilerci her gün artan pilav
kadar az pirinç vermesine rağmen, her zamanki kadar pilav arttı. Aşçı Yahyâ Baba
yine bu pilavı kepçe kepçe Tunca balıklarına serpti. Onlar yedikçe o doyuyordu.
Her gün pirinç azaltılmasına rağmen sonuç değişmedi. Öyle oldu ki, durum
pâdişâha aks etti. Sultan da denemek istedi. Kararlaştırılan günde bütün
misâfirler yemeklerini yediler. Yemek yiyenler her zamanki misâfirden fazla ve
pirinç mikdârından az olmasına rağmen pilav yetti ve arttı. Yahyâ Baba
balıkların nasîbini nehre dökeceği sırada Sultan Bâyezîd-i Velî'nin; "Yahyâ
Baba! Bu yaptığın isrâf değil midir?" demesi üzerine, binlerce balık başını
sudan çıkarıp; "Sultânım! Devletin artığını bize çok mu görüyorsun?.. Senin
devletinin ikrâmı sâdece insanlara mıdır?" dedi. Aşçı Yahyâ orada secdeye
kapanarak rûhunu teslim etti. Onun büyüklüğünü anlayamayanlar, yaptıklarına çok
pişmân oldular. Muhteşem bir cenâze merâsimi ile külliyesinin kuzey tarafındaki
bahçeye defnedildi.
KAYNAKLAR
1) Edirne
Evliyâları; s.45
|
|