CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

AŞÇI YAHYÂ BABA

Edirne evliyâsından. Doğum ve vefât târihi belli değildir. Hayâtı hakkında kaynaklarda bir bilgi yoktur. On beşinci asırda yaşamıştır. Tunca kenarında Sultan Külliyesinde aşçı başılık yapardı. Pişirdiği güzel yemekleri yiyip, yüce Allahü teâlâya şükreder; "Devâmı devlet nasîbi Cennet" diye duâ ederdi. Yemekten sonra sohbet ettiği zaman; "Vücudunu gıdâyla besleyen, şeklen pehlivan olur. Rûhunu Allahü teâlânın aşkı ile dolduran, gönülden evliyâ olur. Helâl lokma ibâdet ettirir, haram lokma kötü yola sevk ettirir. Sizin karnınız toksa, hüner başka açları görmektir." buyururdu.

Aşçı Yahyâ Baba sâdece insanları değil, bütün mahlûkâtı severdi. Her gün yemek dağıtımından sonra artan pilavı Tunca balıklarına dökerdi. Bir süre sonra oranın anbar memuru; "Her gün pilavlar Tunca Nehrine dökülüyor. Demek ki fazla geliyor. Verilen pirinç mikdârını azaltın." diye emir verdi. Kilerci her gün artan pilav kadar az pirinç vermesine rağmen, her zamanki kadar pilav arttı. Aşçı Yahyâ Baba yine bu pilavı kepçe kepçe Tunca balıklarına serpti. Onlar yedikçe o doyuyordu. Her gün pirinç azaltılmasına rağmen sonuç değişmedi. Öyle oldu ki, durum pâdişâha aks etti. Sultan da denemek istedi. Kararlaştırılan günde bütün misâfirler yemeklerini yediler. Yemek yiyenler her zamanki misâfirden fazla ve pirinç mikdârından az olmasına rağmen pilav yetti ve arttı. Yahyâ Baba balıkların nasîbini nehre dökeceği sırada Sultan Bâyezîd-i Velî'nin; "Yahyâ Baba! Bu yaptığın isrâf değil midir?" demesi üzerine, binlerce balık başını sudan çıkarıp; "Sultânım! Devletin artığını bize çok mu görüyorsun?.. Senin devletinin ikrâmı sâdece insanlara mıdır?" dedi. Aşçı Yahyâ orada secdeye kapanarak rûhunu teslim etti. Onun büyüklüğünü anlayamayanlar, yaptıklarına çok pişmân oldular. Muhteşem bir cenâze merâsimi ile külliyesinin kuzey tarafındaki bahçeye defnedildi.

 

KAYNAKLAR

1) Edirne Evliyâları; s.45