AMR BİN MÜRRE
Tâbiînden
sonraki devir âlim ve evliyâsından. İsmi Amr bin Mürre bin Abdullah el-Murâdî
el-Cemelî, künyesi Ebû Abdullah'tır. Kûfe'de doğdu. Doğum târihi
bilinmemektedir. Kûfe'nin meşhûr hadîs-i şerîf âlimi ve dünyâ malına îtibâr
etmeyen zâhidi olarak şöhret buldu. 734 (H.116) senesi Kûfe'de vefât etti.
Amr bin
Mürre, hadîs-i şerîf ilminde üstün bir dereceye yükseldi. İlim öğrenip hadîs
rivâyet ettiği zâtlar, Abdullah bin Ebî Evfâ, Saîd bin Müseyyeb, Abdurrahmân bin
Ebî Leylâ, Abdullah bin Hâris, Amr bin Meymûn ve diğer âlimlerdir. Kendisinden
de; Ebû İshak es-Sebîî, A'meş, Şu'be bin Haccâc, Süfyân-ı Sevrî ve başka âlimler
hadîs rivâyet ettiler. Zîrâ o, yüz bin hadîsi ezbere bildirdi. Bu bakımdan hadîs
ilminde hâfız ünvânını almıştır. Abdurrahmân bin Mehdî onun hakkında; "O Kûfe'de
yetişen hadîs hâfızlarından biridir." demiştir.
Amr bin
Mürre zâhid olup dünyâya düşkün değildi. Şüpheli korkusuyla mubah yâni, izin
verilenlerin, helal olanların da çoğundan sakınırdı. Şu'be bin Haccâc anlatır: "Amr
bin Mürre'yi namaz kılarken gördüm. Duâsı kabûl olunmadıkça namazdan çıkmayacak
gibi namaz kılıyordu."
Süfyân-ı
Sevrî hazretleri anlatır: "Mis'ar'a: "Gördüğün kimselerin en fazîletlisi
kimdir?" diye sordum. O da; "Amr bin Mürre'den daha fazîletli bir kimse
görmedim. O, öylesine duâ ederdi ki, ben hâlini görüp, duâsı kabûl olundu
derdim." dedi.
Selîm bin
Rüstem anlatır: "Amr bin Mürre'nin huzûrunda ders okuduğum sırada hep; "Yâ
Rabbî! Beni, seni tanıyanlardan ve emrine uyanlardan eyle!" diye duâ ederdi."
Ona, Allahü
teâlâya îmân edip kulluk eden mümin hakkında soruldu. Bunun üzerine; "Allahü
teâlâ, îmân edip, kulluk yapan bir mümine azâb etmez. Onun emirlerine uyup,
yasaklarından sakınan müminin yüzü kara çıkmaz." diye cevap verdi.
Dünyâyı
sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında da; "Kim dünyâya yönelip dünyâlık
peşinde koşarsa âhiretini yıkar. Kim ahirete faydalı amel yaparsa, dünyâya
düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fânî geçici olanı verip bâki, kalıcı olanı
alır." buyurdu.
Şeytanın
hîlelerinden sakındırır ve bununla ilgili olarak şeytanın; "İnsan kızdığı zaman
ben yanına yaklaşırım, sevindiği zaman da kalbine vesvese veririm. Kendini
kontrol etmezse, elimden nasıl kurtulur?" sözünü hatırlatırdı.
Amr bin
Mürre'ye selâm vermenin fazîleti sorulduğunda; "Bir kimse bir cemâate selâm
verirse onun derece îtibârı ile fazîleti vardır. Şâyet selâm verdiği kimseler
onun selâmına karşılık vermezlerse melekler onun selâmına karşılık verir.
Öbürlerine de lânet eder."
Amr bin
Mürre talebelerine ana-baba hakkına çok riâyet etmelerini söyler ve Peygamber
efendimizin bu hususta buyurdukları şu hadîs-i şerîfi rivâyet ederlerdi. "Birisi
Resûlullah efendimizin yanına geldi ve; "Ey Allahü teâlânın peygamberi! Ben beş
vakit namazı kılıyorum, Ramazân-ı şerîf orucunu tutuyorum. Zekâtımı veriyor ve
haccımı yapıyorum. Benim için başka bir şey var mı?" diye sordu.
Peygamber efendimiz de;
"Kim ana ve baba hakkına riâyet ederek bunları yerine getirirse, peygamberlerle
ve sıddîklarla berâber olur." buyurdu.
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.6, s.315
2)
Hilyet-ül-Evliyâ; c.5, s.94-100
3)
Hulâsât-ü Tehzîb-i Kemâl; s.293
4)
A'lâm-ün-Nübelâ; c.5, s.196-200
5)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.123
|