AMR BİN KAYS EL-MÜLÂÎ
Sekizinci
asırda Kûfe'de yetişen hadîs âlimi ve büyük velî. İsmi Amr bin Kays, künyesi Ebû
Abdullah'tır. Dokumacılık yaptığı için, Bezzâz, çarşaf sattığı için de Mülâî
lakâbıyla meşhûr oldu. Doğum târihi ve doğum yeri bilinmemektedir. 763 (H.146)
senesinde vefât etti. Vefât yeri olarak Kûfe bilinmekte ise de, başka rivâyetler
de vardır.
Hayâtı
hakkında yeterli bilgi bulunmayan Amr bin Kays el-Mülâî, Kûfe'nin beş büyüğünden
biri olarak tanındı. Dokumacılık ve bez satıcılığı ile de meşgul oldu. Peygamber
efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerini dinlemek ve
nakletmek husûsunda yüksek gayret gösterdi. Ebû İshâk es-Sebîî, Semmâk bin Harb,
Atîyye el-Avfî, Atâ bin Ebû Rebâh ve İkrime gibi Tâbiînden olan âlimlerden
hadîs-i şerîf rivâyet etti. Bağdâd'a giderek Ahmed bin Hanbel hazretleriyle
görüşüp sohbette bulundu. İlimde yüksek dereceye ulaşan Amr binKays'dan da
pekçok kimse hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundu. Bu zâtlardan bâzıları:
Süfyân es-Sevrî, Ebû Hâlid el-Ahmer, Hakem bin Beşîr bin Selmân'dır. Amr bin
Kays'ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları Sahîh-i Müslim ve
diğer meşhûr dört sünende yer almıştır. Buhârî ise Amr bin Kays'ın rivâyet
ettiği hadîs-i şerîflere Edebü'l-Müfred isimli eserinde yer vermiştir.
Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Maîn, Ebû
Hâtim er-Râzî
ve Nesâî gibi büyük âlimler Amr bin Kays'ın sika, güvenilir bir râvî olduğunu
bildirdiler.
Hadîs
ilminde yüksek derece sâhibi olan Amr bin Kays, kırâat yâni Kur'ân-ı kerîmi
okuma ilmini kırâat imâmlarından olan Âsım bin Behdele'den öğrendi. Zamânında
kâriler yâni Kur'ân-ı kerîmin kırâat ilmini bilerek okuyanlar arasında yer aldı.
Zâhirî ilimlerde yüksek derece sâhibi olduğu gibi, tasavvuf ilminde de ilerledi.
Sevgili Peygamberimizin ve O'nun Eshâb-ı kirâmının hayâtı gibi yaşamaya çalıştı.
Ticâretle uğraştı.Kazandıklarının çoğunu fakirlere tasadduk etti. Güzel
ahlâkıyla insanlara örnek olduğu gibi, İslâmiyet'in emir ve yasaklarını anlattı.
İlim öğretip talebe yetiştirdi. Süfyân es-Sevrî onun yetiştirdiği büyük
âlimlerdendir. Süfyân es-Sevrî hocasının yaşayışı ile ilgili olarak şöyle
buyurdu: "Hocam Amr bin Kays beni terbiye etti ve bana ilim öğretti. Hadîs
ilmini Kur'ân-ı kerîm okuma ilmini, ferâiz yâni mîrâs ilmini ve diğer ilimleri
öğretti. Bâzan çarşıdaki dükkanına giderdim. Orada bulamayınca evine giderdim.
Evine vardığım zaman ya namaz kılar veya Kur'ân-ı kerîm okurken bulurdum. Sanki
dünyâdan uzaklaşmış, işlerini bir kenâra bırakmış zannederdim. Evinde de
bulamazsam, Kûfe'nin mescidlerinden veya dergâhlardan birinde şiddetli bir
şekilde ağlar hâlde bulurdum. Eğer mescidlerde de bulamazsam kabristana gider
orada yüksek sesle feryâd ettiğini işitirdim."
Onun devamlı
olarak ağladığını gören talebelerinden biri; "Niçin ağlıyorsunuz? Bu dünyâya mı
ağlıyorsun? Zâten senin ömrün üzüntü ve kederle geçti." dediği zaman, Amr bin
Kays buyurdu ki: "Hayır, dünyâ için ağlamıyorum. Âhiretteki nîmetlerden mahrûm
kalırım diye ağlıyoum." Allahü teâlâdan korkusu ve âhiret endişesiyle
ağladığında rengi değişir, bembeyaz olurdu. İnsanlara nasîhatta bulunur, onlara
Kur'ân-ı kerîm okumasını öğretirdi. İki kimsenin arasında oturur, onlara Kur'ân-ı
kerîm okutur, kalkınca da onların önünde yürümezdi. Onlara geliniz birlikte
yürüyelim." buyurarak tevâzû gösterirdi. İlim ehlinden bir kimse gelince, önünde
diz çöker; "Allahü teâlânın sana bildirdiklerinden bana öğret." derdi.
Ticâretle
uğraşmasına rağmen dünyâya gönül vermez, kendini dünyâya kaptıran kimselere
bakarak; "Bu insanlar ne gâfildir. Yazık ki âhirette kendileri için hazırlanan
şeylerden haberleri yok." buyururdu.
Ömrünü
Resûlullah efendimizin sünnetini öğrenmek, öğretmek ve yaşamakla geçiren Amr bin
Kays hazretleri zâhid yâni dünyâdan uzak bir hayat yaşadı. 763 (H.146) senesinde
Kûfe'de vefât etti. Amr bin Kays hazretleri vefât ettiği zaman bütün Kûfeliler
onun cenâze namazında bulundular. Vasiyyeti üzerine cenâze namazını Ebû Hayyân
et-Temîmî kıldırdı. Ebû Hayyân, cemâatin önüne geçip dört defâ tekbir aldığı
zaman; "İhsân edici olan Amr bin Kays geldi." diye yüksek bir ses işitildi.
Namazdan sonra baktıkları zaman beyaz renkli ve o zamâna kadar görülmemiş olan
kuşların etrafı kapladığını gördüler. İnsanlar o kuşların güzelliğine ve
çokluğuna şaştılar. Ebû Hayyân et-Temîmî; "Niçin şaşıyorsunuz? Bunlar
meleklerdir. Amr bin Kays'a iyi şehâdette bulunmak üzere geldiler." buyurdu.
Bâzı
kimseler de cenâze namazı sırasında namaz kılınan yerin çevresindeki arâziyi
üzerlerinde beyaz elbiseler bulunan çok sayıda kimsenin kapladığını gördüler.
Namaz kılındıktan sonra o kimseler kayboldu.
Abdullah bin
Sa'îd el-Ca'fî dedi ki: "Amr bin Kays'ın cenâzesinde bulundum. O sırada
üzerlerinde beyaz elbiseler bulunan pekçok kimse vardı. Cenâze namazını
kıldıktan sonra gittiklerini gördük."
Amr bin Kays
rahmetullahi aleyh, sohbetleri esnâsında sevenlerine ve talebelerine;
"Nefsinizle meşgûl olduğunuzda insanları, insanlarla meşgûl olduğunuzda
nefsinizi unutursunuz." ve"Tevâzûnun başı üç şeydir. Karşılaştığınız kimseye
önce selâm vermeniz, mecliste yüksek olmayan yere oturmaya râzı olmanız ve
Allahü teâlâya ibâdet olarak yapılan işlerle medh edilmeyi ve gösterişi
sevmemenizdir." buyururdu.
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
HELAL MEYDANDADIR, HARAM MEYDANDADIR
Amr bin Kays;
kötülüklerden şiddetle kaçınır, iyilikleri yapmayı teşvik ederdi. "Hayırlı bir
iş duyduğun zaman bir defâ da olsa yap!" buyururdu. Talebelerinin ve
sevenlerinin iyi kimselerle arkadaşlık yapmasını ister; "Sapık ve bozuk
kimselerle berâber bulunmayın. Zîrâ onun sapıklığı kalbinize sirayet eder."
buyururdu. Ticârette ihsân sâhibi idi. Kazancının çoğunu fakirlere ihsân ettiği
gibi; "Kim ihtikâr yapar, yâni insanların temel ihtiyacı olan bir yiyeceği yirmi
gece saklayarak karaborsacılık yaparsa, o malın hepsini fakirlere verse dahi
keffâretini ödeyemez." buyururdu. Haramlardan ve şüphelilerden şiddetle kaçınan
Amr bin Kays;
"Helâl meydandadır. Haram meydandadır. Şüpheliler ikisi arasındadır. Kim
şüphelileri terk ederse, ırzını ve dînini hakkıyla korumuş olur. Kim şüphelileri
yaparsa, her an harama düşebilir. Koruluğun yanında otlayan hayvan da her an
koruluğa girebilir. Her sultânın bir koruluğu vardır. Allahü teâlânın koruluğu
ise haramlardır." hadîs-i
şerîfini okurdu.
KAYNAKLAR
1)
Hilyetü'l-Evliyâ; c.5, s.100-108
2)
Tabakât-us-Sûfiyye (Sülemî); s.68
3)
Târih-i Bağdâd; c.12, s.163-166
4)
Tehzîbü't-Tehzîb; c.8, s.92-93
5)
Siyer-i A'lâmü'n-Nübelâ; c.6, s.250-251
6)
Sıfat-us-Safve; c.3, s.81
|