CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

AMMÂR-I YÂSER

Anadolu velîlerinden. Bitlis'te doğup, büyüdü. Doğum târihi belli değildir. Hayâtı hakkında fazla bir bilgi yoktur. İlim tahsîl etmek için Sühreverd şehrine gidip, Ebû Necib Sühreverdî'nin sohbetlerinde bulundu ve ona talebe oldu. Sonra hocası ile Bağdât'a gitti. Tahsîlini tamamladıktan sonra Bitlis'e yerleşip, insanları doğru yola kavuşturmak için vâz ve nasîhatlerde bulundu. Büyük velî Necmeddîn-i Kübrâ, Ammâr-ı Yâser'in ders ve sohbetlerinde yetişti ve halîfesi oldu. 1253 (H.650) senesinde Bitlis'de vefât etti.

Bir gün Ammâr-ı Yâser'e rüyâsında bir zât; "Yârın git meyhânedekilere vâz ve nasîhat eyle, onlara doğru yolu göster." dedi. Ammâr-ı Yâser uyanıp, istiğfâr ve Allahü teâlâya niyâzla meşgûl olduğu sırada, talebelerinden biri gelerek; "Hocam, kürsünüzü bugün meyhâneye mi koyalım, yoksa yerinde mi kalsın?" diye sordu. Ammâr-ı Yâser hayretle; "Evlâdım! Bu sırrı nereden öğrendin?" diye sorunca, talebe; "Size tenbih eden bize de söyledi." dedi. Sonra kürsü meyhâneye kuruldu. Ammâr-ı Yâser, meyhânedekilere vâz etmeye başladı. Onlara aşk şarabının keyfiyet ve hikmetlerini anlatınca, meyhânede bulunanlar tövbe ettiler. Bu sırada bir genç, Ammâr-ı Yâser'e; "Muhterem hocam! Allahü teâlâya hamd ve şükür olsun ki, bize bu lütfu ihsân etti. Zîrâ hâl ehli bir hoca zât, bir gün seni bulur, diye bana söylemişti." diyerek, Ammâr-ı Yâser'in elini öptü. O anda Allahü teâlânın aşkı ile; "Duâmız kabûl oldu." diyerek orada rûhunu teslim etti.

Şeyh Ammâr, dergâhından ayrılarak bir köye gidip, döndüğü sırada, talebelerinden biri, üzerine çöken vakar ve himmetten dolayı hocasının yaklaştığını anladı. Arkadaşlarına; "Haydi geliniz. Hocamız geliyor, onu karşılıyalım!" dedi. Onlar nereden bildiğini sorunca; "Onun vakarı üzerime çöktü." dedi. Arkadaşları bu cevâba alay edercesine güldüler. Ondaki ciddiliği görünce, denemek için yola çıktılar. Şehrin dışına çıkar çıkmaz, Ammâr-ı Yâser'in bir at üzerinde kendilerine doğru geldiğini gördüler. Talebeler bu durum karşısında pişman olup tövbe ettiler.

 

KAYNAKLAR

1) Lemezât; c.2, s.323

2) Nefehât-ül-Üns; s.474

3) Sefînet-ül-Evliyâ; s.103

4) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.262