ALKAME BİN KAYS
Tefsīr,
hadīs, fıkıh ilimlerinde büyük ālim. Tābiīnin büyüklerindendir. Künyesi ve ismi
şöyledir: Ebū Şibl Alkame bin Kays bin Abdullah bin Mālik en-Nehāī el-Kūfī.
Muhadrāmūn'dandır. Yāni Peygamber efendimiz hayatta iken doğdu. Fakat onu
göremedi. 681 (H.62) senesinde Kūfe'de vefāt etti. İlimdeki üstünlüğü ālimler
tarafından sözbirliği ile bildirilmiştir. Bu bakımdan ilimde rivāyetlerine
mürācaat edilen müstesnā bir ālimdir. Eshāb-ı kirāmın büyüklerinden hazret-i Ebū
Bekr'i, hazret-i Ömer'i, hazret-i Osman'ı, hazret-i Ali'yi, hazret-i Âişe'yi,
Abdullah ibni Mesūd'u, Huzeyfet-ül-Yemānī'yi, Selmān-ı Fārisī'yi, Hālid bin
Velīd'i, Ebüdderdā'yı, Habbāb bin Eret'i ve diğer Eshābı görmüş olanlardan ilim
alıp, hadīs-i şerīf rivāyetinde bulundu. Hazret-i Ali ile Nihāvend'de,
Hāricīlere karşı elinde kılıcı ile bizzāt savaştı. Rabbānī ālimlerdendir. Yāni
kendisine ilim ve hikmet verilmiş ve ilmi ile amel eden bir ālim ve büyük bir
velī idi.
Şu ālimler
ondan ilim öğrenmiş, rivāyette bulunmuştur: Ebū Vāil Şakīk bin Seleme, Âmir eş-Şa'bī,
İbrāhim bin Yezīd en-Nehāī, Muhammed bin Sīrīn, Abdurrahmān bin el-Esved,
Müseyyib bin Rāfi', İbrāhim bin Süveyd en-Nehāī ve diğerleri. İbrāhim en-Nehāī
ve Şa'bī gibi meşhūr ālimler ondan fıkıh ilmini öğrendi. Yahyā bin Vessab, Ubeyd
bin Nadle ve Ebū İshak es-Sebīī de ondan kırāat ilmini öğrendiler.
Alkame bin
Kays, Kur'ān-ı kerīmi ve fıkıh ilmini Eshāb-ı kirāmdan Abdullah ibni Mes'ūd'dan
öğrendi. Onun derslerinde ēok üstün bir seviyede yetişti. Nitekim hocası
Abdullah ibni Mes'ūd; "Benim okuduğum her şeyi okur ve bildiklerimi bilir."
buyurmuştur. Zamānın meşhūr ālimleri kendilerine bir mesele sorulduğunda, "Alkame'ye
gidiniz!" diyerek onu tercih ederlerdi. Bilhassa fıkıh ilminde en büyük
ālimlerden olanAlkame bin Kays ēok sayıda ālim yetiştirdi. Ehl-i sünnet
ītikādının ve din bilgilerinin insanlara nakledilmesi ve öğretilmesi husūsunda
büyük hizmetleri oldu. Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefī mezhebinin imāmı, İmām-ı
A'zām, ilmini onun talebeleri zincirinden aldı. Alkame bin Kays'tan ilim öğrenen
ve rivāyette bulunanlardan en başta gelen talebesi ve yeğeni İbrāhim Nehāī, Ebū
Vāil, Muhammed bin Sīrīn, İmām-ı Şa'bī, Abdurrahmān bin Yezīd, Esved bin Yezīd
ile Ömer bin Alkame, İmām-ı Zuhrī ve daha ēok sayıda ālimlerdir. İmām-ı A'zam
Ebū Hanīfenin senelerce derslerine devām ettiği hocası Hammad bin Süleymān,
Alkame bin Kays'ın en meşhūr talebelerinden İbrāhim en-Nehāī'nin ve Şa'bī'nin
talebesidir.
Alkame bin
Kays, hāl ve hareketleriyle hocası Abdullah İbn-i Mes'ūd hazretlerine ēok
benzerdi. Abdullah ibni Mes'ūd da Peygamber efendimize ēok benzerdi. Sesi ēok
güzel idi. Kur'ān-ı kerīm okurken dinleyenler kendinden geēerdi.
İbrāhim
Nehāī anlatır: "Alkame bin Kays, Abdullah ibni Mes'ūd'un huzūrunda Kur'ān-ı
kerīm okurdu. Abdullah ibni Mes'ūd onu dinledikēe; "Oku! Anam babam sana fedā
olsun!" derdi. Kendisi de şöyle anlatmıştır: Abdullah ibni Mes'ūd beni yanına
ēağırtır, Kur'ān-ı kerīm okumamı isterdi. Ben de okurdum. Ben durunca, devām et,
buyururdu. A'rac dedi ki:
"Kur'ān-ı
kerīm okumada, ses bakımından, insanların en güzeli idi. İbn-i Mes'ūd ne zaman
onun kırāatini dinlese, kendinden geēer ve; "Eğer Resūlullah seni görseydi,
seninle mesrūr olurdu ferahlardı." derdi. Ebū İshak, Esved bin Yezīd'in şöyle
dediğini nakleder. Abdullah ibni Mes'ūd'u Alkame bin Kays'a ilim öğretirken
gördüm. Kur'ān-ı kerīm sūrelerini öğrettiği gibi teşehhüdü de öğretiyordu.
Alkame bin
Kays tefsīr ilminin büyük imāmlarındandır. Âyet-i kerīmeleri tefsīr ederken
hadīs-i şerīflere mürācaat ederdi.
En'ām sūresi seksen ikinci āyet-i kerīmesinin tefsīri hakkında İbn-i Mes'ūd'dan
şöyle rivāyet etmiştir: Meālen; "Îmān edip de, īmānlarını bir zulm ile
karıştırmayan kimseler yok mu? İşte korkudan emin olmak onlara mahsustur,
hidāyete erenler de onlardır." āyet-i kerīmesi nāzil olunca Eshāb-ı kirām;
"Hangimiz zulüm etmiş bulunuyoruz?" diye Resūlullah'a sordular. Resūl-i ekrem;
"Bu sizin hakkınızda değildir." dedi ve sonra; "Hani Lokman da oğluna
nasīhat ederek demişti ki: "Oğlum, Allah'a şirk koşma! Şüphe yok ki bu şirk pek
büyük bir zulümdür." (Lokman sūresi: 13)
meālindeki āyetini okudular. Bu āyet-i kerīme ile En'ām sūresi 82. āyetindeki
zulmün, Allah'a ortak koşmak olduğunu bildirmiştir.
Genēliğinde
bir şeyi ezberleyince, sanki önümdeki kāğıt üzerinde yazılı imiş gibi ezbere
okurdum, demiştir. Fıkhī meseleleri sormak üzere kendisine ēok kimse mürācaat
ederdi. Hadīs ilminde hāfız (Hadīs-i şerīf ālimi) derecesinde idi. Yüz bin
hadīs-i şerīfi senetleri ile ezbere bilirdi. Rivāyet ettiği hadīs-i
şerīfler, Kütüb-i sitte denen meşhūr altı hadīs kitabında yer almıştır.
Vasiyetinin bir kısmı şöyledir: "Ben vefāt ederken başımda Lā ilāhe illallah
diyerek telkinde bulununuz. Vefāt haberimi yaymayın ve beni hemen kabrime
götürün."
Vefātında bir örtü ile bir aba ve bir de Kur'ān-ı kerīmden başka bir şeyi yoktu.
Hiē ēocuğu olmamıştır. Ona Ebū Şibl künyesini hocası Abdullah bin Mes'ūd
hazretleri vermiştir. Meşhūr fıkıh ālimi İbrāhim en-Nehāī'nin dayısı ve Esved
bin Yezīd'in de amcasıdır.
Abdullah bin Mes'ūd'dan rivāyet ettiği hadīs-i şerīfte
Resūlullah efendimiz; "Mü'min, ta'n etmez (kötülemez), lānette
bulunmaz ve müstehcen konuşmaz." buyurdu.
Yine İbn-i Mes'ūd'dan; "Peygamber efendimiz seferī iken
bāzan oruē tutar, bāzan iftār ederdi. Farz namazları iki rekat kılardı."
dediğini rivāyet etmiştir.
Yine Abdullah ibni Mes'ūd hazretlerinden rivāyet ettiği
hadīs-i şerīfte, Resūlullah efendimiz buyuruyorlar ki: "Kalbinde hardal
dānesi kadar īmānı olan hiē bir kimse, Cehennem'de ebedī kalmaz."
"Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir; hakkı
inkār ve insanları tahkīr etmektir."
KAYNAKLAR
1) Tam
İlmihāl Se'ādet-i Ebediyye (48. Baskı); s.1039
2) El-A'lām;
c.4, s.248
3)
Tehzīb-üt-Tehzīb; c.7, s.276
4)
Tabakāt-ı İbn-i Sa'd; c.6, s.86
5)
Tezkiret-ül-Huffāz; c.1, s.48
6)
Hilyet-ül-Evliyā; c.2, s.98
7)
Miftāh-üs-Seāde; c.2, s.20
8)
Kāmūs-ül-A'lām; c.4, s.3174
9) El-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrūd;
c.1, s.186
10)
Tārih-i Bağdād; c.12, s.296
11)
İslām Âlimleri Ansiklopedisi; c.1, s.222
|