CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ALKAME BİN KAYS

Tefsīr, hadīs, fıkıh ilimlerinde büyük ālim. Tābiīnin büyüklerindendir. Künyesi ve ismi şöyledir: Ebū Şibl Alkame bin Kays bin Abdullah bin Mālik en-Nehāī el-Kūfī. Muhadrāmūn'dandır. Yāni Peygamber efendimiz hayatta iken doğdu. Fakat onu göremedi. 681 (H.62) senesinde Kūfe'de vefāt etti. İlimdeki üstünlüğü ālimler tarafından sözbirliği ile bildirilmiştir. Bu bakımdan ilimde rivāyetlerine mürācaat edilen müstesnā bir ālimdir. Eshāb-ı kirāmın büyüklerinden hazret-i Ebū Bekr'i, hazret-i Ömer'i, hazret-i Osman'ı, hazret-i Ali'yi, hazret-i Âişe'yi, Abdullah ibni Mesūd'u, Huzeyfet-ül-Yemānī'yi, Selmān-ı Fārisī'yi, Hālid bin Velīd'i, Ebüdderdā'yı, Habbāb bin Eret'i ve diğer Eshābı görmüş olanlardan ilim alıp, hadīs-i şerīf rivāyetinde bulundu. Hazret-i Ali ile Nihāvend'de, Hāricīlere karşı elinde kılıcı ile bizzāt savaştı. Rabbānī ālimlerdendir. Yāni kendisine ilim ve hikmet verilmiş ve ilmi ile amel eden bir ālim ve büyük bir velī idi.

Şu ālimler ondan ilim öğrenmiş, rivāyette bulunmuştur: Ebū Vāil Şakīk bin Seleme, Âmir eş-Şa'bī, İbrāhim bin Yezīd en-Nehāī, Muhammed bin Sīrīn, Abdurrahmān bin el-Esved, Müseyyib bin Rāfi', İbrāhim bin Süveyd en-Nehāī ve diğerleri. İbrāhim en-Nehāī ve Şa'bī gibi meşhūr ālimler ondan fıkıh ilmini öğrendi. Yahyā bin Vessab, Ubeyd bin Nadle ve Ebū İshak es-Sebīī de ondan kırāat ilmini öğrendiler.

Alkame bin Kays, Kur'ān-ı kerīmi ve fıkıh ilmini Eshāb-ı kirāmdan Abdullah ibni Mes'ūd'dan öğrendi. Onun derslerinde ēok üstün bir seviyede yetişti. Nitekim hocası Abdullah ibni Mes'ūd; "Benim okuduğum her şeyi okur ve bildiklerimi bilir." buyurmuştur. Zamānın meşhūr ālimleri kendilerine bir mesele sorulduğunda, "Alkame'ye gidiniz!" diyerek onu tercih ederlerdi. Bilhassa fıkıh ilminde en büyük ālimlerden olanAlkame bin Kays ēok sayıda ālim yetiştirdi. Ehl-i sünnet ītikādının ve din bilgilerinin insanlara nakledilmesi ve öğretilmesi husūsunda büyük hizmetleri oldu. Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefī mezhebinin imāmı, İmām-ı A'zām, ilmini onun talebeleri zincirinden aldı. Alkame bin Kays'tan ilim öğrenen ve rivāyette bulunanlardan en başta gelen talebesi ve yeğeni İbrāhim Nehāī, Ebū Vāil, Muhammed bin Sīrīn, İmām-ı Şa'bī, Abdurrahmān bin Yezīd, Esved bin Yezīd ile Ömer bin Alkame, İmām-ı Zuhrī ve daha ēok sayıda ālimlerdir. İmām-ı A'zam Ebū Hanīfenin senelerce derslerine devām ettiği hocası Hammad bin Süleymān, Alkame bin Kays'ın en meşhūr talebelerinden İbrāhim en-Nehāī'nin ve Şa'bī'nin talebesidir.

Alkame bin Kays, hāl ve hareketleriyle hocası Abdullah İbn-i Mes'ūd hazretlerine ēok benzerdi. Abdullah ibni Mes'ūd da Peygamber efendimize ēok benzerdi. Sesi ēok güzel idi. Kur'ān-ı kerīm okurken dinleyenler kendinden geēerdi.

İbrāhim Nehāī anlatır: "Alkame bin Kays, Abdullah ibni Mes'ūd'un huzūrunda Kur'ān-ı kerīm okurdu. Abdullah ibni Mes'ūd onu dinledikēe; "Oku! Anam babam sana fedā olsun!" derdi. Kendisi de şöyle anlatmıştır: Abdullah ibni Mes'ūd beni yanına ēağırtır, Kur'ān-ı kerīm okumamı isterdi. Ben de okurdum. Ben durunca, devām et, buyururdu. A'rac dedi ki:

"Kur'ān-ı kerīm okumada, ses bakımından, insanların en güzeli idi. İbn-i Mes'ūd ne zaman onun kırāatini dinlese, kendinden geēer ve; "Eğer Resūlullah seni görseydi, seninle mesrūr olurdu ferahlardı." derdi. Ebū İshak, Esved bin Yezīd'in şöyle dediğini nakleder. Abdullah ibni Mes'ūd'u Alkame bin Kays'a ilim öğretirken gördüm. Kur'ān-ı kerīm sūrelerini öğrettiği gibi teşehhüdü de öğretiyordu.

Alkame bin Kays tefsīr ilminin büyük imāmlarındandır. Âyet-i kerīmeleri tefsīr ederken hadīs-i şerīflere mürācaat ederdi. En'ām sūresi seksen ikinci āyet-i kerīmesinin tefsīri hakkında İbn-i Mes'ūd'dan şöyle rivāyet etmiştir: Meālen; "Îmān edip de, īmānlarını bir zulm ile karıştırmayan kimseler yok mu? İşte korkudan emin olmak onlara mahsustur, hidāyete erenler de onlardır." āyet-i kerīmesi nāzil olunca Eshāb-ı kirām; "Hangimiz zulüm etmiş bulunuyoruz?" diye Resūlullah'a sordular. Resūl-i ekrem; "Bu sizin hakkınızda değildir." dedi ve sonra; "Hani Lokman da oğluna nasīhat ederek demişti ki: "Oğlum, Allah'a şirk koşma! Şüphe yok ki bu şirk pek büyük bir zulümdür." (Lokman sūresi: 13) meālindeki āyetini okudular. Bu āyet-i kerīme ile En'ām sūresi 82. āyetindeki zulmün, Allah'a ortak koşmak olduğunu bildirmiştir.

Genēliğinde bir şeyi ezberleyince, sanki önümdeki kāğıt üzerinde yazılı imiş gibi ezbere okurdum, demiştir. Fıkhī meseleleri sormak üzere kendisine ēok kimse mürācaat ederdi. Hadīs ilminde hāfız (Hadīs-i şerīf ālimi) derecesinde idi. Yüz bin hadīs-i şerīfi senetleri ile ezbere bilirdi. Rivāyet ettiği hadīs-i şerīfler, Kütüb-i sitte denen meşhūr altı hadīs kitabında yer almıştır. Vasiyetinin bir kısmı şöyledir: "Ben vefāt ederken başımda Lā ilāhe illallah diyerek telkinde bulununuz. Vefāt haberimi yaymayın ve beni hemen kabrime götürün." Vefātında bir örtü ile bir aba ve bir de Kur'ān-ı kerīmden başka bir şeyi yoktu. Hiē ēocuğu olmamıştır. Ona Ebū Şibl künyesini hocası Abdullah bin Mes'ūd hazretleri vermiştir. Meşhūr fıkıh ālimi İbrāhim en-Nehāī'nin dayısı ve Esved bin Yezīd'in de amcasıdır.

Abdullah bin Mes'ūd'dan rivāyet ettiği hadīs-i şerīfte Resūlullah efendimiz; "Mü'min, ta'n etmez (kötülemez), lānette bulunmaz ve müstehcen konuşmaz." buyurdu. 

Yine İbn-i Mes'ūd'dan; "Peygamber efendimiz seferī iken bāzan oruē tutar, bāzan iftār ederdi. Farz namazları iki rekat kılardı." dediğini rivāyet etmiştir. 

Yine Abdullah ibni Mes'ūd hazretlerinden rivāyet ettiği hadīs-i şerīfte, Resūlullah efendimiz buyuruyorlar ki: "Kalbinde hardal dānesi kadar īmānı olan hiē bir kimse, Cehennem'de ebedī kalmaz." 

"Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir; hakkı inkār ve insanları tahkīr etmektir."

 

KAYNAKLAR

1) Tam İlmihāl Se'ādet-i Ebediyye (48. Baskı); s.1039

2) El-A'lām; c.4, s.248

3) Tehzīb-üt-Tehzīb; c.7, s.276

4) Tabakāt-ı İbn-i Sa'd; c.6, s.86

5) Tezkiret-ül-Huffāz; c.1, s.48

6) Hilyet-ül-Evliyā; c.2, s.98

7) Miftāh-üs-Seāde; c.2, s.20

8) Kāmūs-ül-A'lām; c.4, s.3174

9) El-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrūd; c.1, s.186

10) Tārih-i Bağdād; c.12, s.296

11) İslām Âlimleri Ansiklopedisi; c.1, s.222