ALİ İSFEHÂNÎ
Evliyânın
büyüklerinden. İsmi, Ali olup, babasının ismi Sehl'dir. Nisbeti el-Ezher el-İsfehânî,
künyesi Ebü'l-Hasan'dır. Doğum târihi ve yeri belli değildir. Cüneyd-i Bağdâdî,
Ebû Türâb Nahşebî gibi büyüklerle görüştü. Muhammed bin Yûsuf el-Bennâ'nın
talebesidir. Remle'de otururdu.
Ali İsfehânî,
Velîd bin Müslim, Haccâc bin Muhammed, Zeyd bin Ebiz-Zerkâ, Damra bin Rebîa,
Şebâbe bin Sevvar, Müemmil bin İsmâil ve başka zâtlardan ilim öğrendi ve hadîs-i
şerîf bildirdi. Kendisinden de; Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn-i Huzeyme, İbn-i Cerîr,
Muhammed bin Hârûn er-Re'yânî, Ebû Zür'a, Ebû Hâtem ve başkaları hadîs
rivâyetinde bulunmuşlardır.
Cüneyd-i
Bağdâdî ile mektuplaşırlardı. Allahü teâlânın takdirine râzı olmak ve nefsinin
arzularına muhâlefet etmekte, herkesin beğenip takdir ettiği, fevkalâde üstün ve
şaşılacak bir hâle sâhib idi. Bâzan yirmi gün bir şey yemeden durduğu olurdu. Az
sözle çok şeyi anlatan, hoş bir ifâdesi vardı. Amr bin Osman, kendisini ziyâret
için İsfehan'a geldi. Ali İsfehânî, Amr bin Osman'ın otuz bin altın olan borcunu
ödeyip, sıkıntıdan kurtardı.
Ali İsfehânî
derdi ki: "Siz zannediyor musunuz ki, benim ölümüm başkalarının ölümü gibi
olacak. Herkes gibi hasta olacağımı, herkesin ziyâretime geleceğini mi
zannediyorsunuz? Hiç öyle olmayacak. Beni dâvet edecekler, ben de kabûl
edeceğim." Birgün yolda giderken;
"Lebbeyk
(Buyur. Emre âmâdeyim)." deyip yere çöktü. Bunu gören Ebû Hasan Müzeyyin hemen
yanına koştu;
"Lâ ilâhe
illallah" demesini söyledi. Tebessüm edip buyurdu ki:
"Sen,
Kelime-i tevhîd söylememi istiyorsun. Allahü teâlânın izzetine yemîn ederim ki,
onunla benim aramda yalnız izzet perdesi var." buyurdu ve rûhunu teslim etti.
Bundan sonra Ebû Hasan Müzeyyin kendi kendine;
"Benim gibi
birisi Allahü teâlânın velîsi olan bir zâta nasıl Kelime-i tevhîd telkin
edebilir. Vah vah vah!" diye mahcûb oldu. Vefât târihi 874 (H.261) olup, kabri
İsfehan'da Topçu mezarlığındadır.
Ali bin Sehl
buyururdu ki: "Tasavvuf, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin hepsini
terketmektir."
"Allahü
teâlâyı hakkıyla tanıyan O'ndan başkasında sükûn ve râhat bulamaz."
"Allahü
teâlâya yaklaşmak, Allahü teâlânın velî kulları hâriç, bütün mahlûklardan
uzaklaşmaktır. Allahü teâlânın velî kullarına yakınlık, insanı Allahü teâlâya
yaklaştırır."
"Ahmak
olanların sana çok iltifatkâr davranması ve düşünmeden cevap vermesi seni
aldatmasın."
"Akıl ile
berâber ruh, insanı âhirete, nefsin hevâ ve hevesine muhâlefet etmeye dâvet
eder."
"Allahü
teâlâ hepimizi, yaptığımız iyi ameller ile gururlanmaktan muhâfaza etsin."
"Akıl ile
hevâ, yâni nefsin boş arzû ve istekleri, birbirinin zıddıdır. Aklın yardımcısı
tevfîk (Allahü teâlânın yardımı), hevânın dostu ise yardımsız bırakılmaktır.
Nefs bu ikisinin (akıl ve hevânın) arasındadır. Hangisi gâlib gelirse ona tâbi
olur."
"Zenginliği aradım; ilimde buldum. Övülmeyi aradım;
fakirlikte buldum. Âfiyeti günahsız olmayı aradım; zühdde, şüphelilere düşmek
korkusuyla mübahların çoğunu terk etmekte buldum. Kolay hesâbı aradım, susmakta
buldum. Rahat ve huzûru aradım; vermekte, cömertlikte buldum."
"Kim kalbini
anlayışlı kılarsa, o kalp dünyâdan ve dünyâda olan şeylerden yüz çevirir. Kim
kalbini cehâlette bırakırsa, o kalp aldatıcı ve geçici zevklere tâbi olur."
KAYNAKLAR
1)
Hilyet-ül-Evliyâ; c.10, s.404
2)
Nefehât-ül-Üns; s.105.
3)
Tehzîb-üt-Tehzîb; c.6, s.329
4)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.94
5)
Risâle-i Kuşeyrî; s.131
6)
Tabakât-üs-Sûfiyye; s.233
7)
Sıfat-üs-Safve; c.4, s.66
8)
Târih-i İsfehan; c.2, s.14
9)
El-Muntazam; c.6, s.155
10)
Nesâyim-ül-Mehabbe; s.63
11)
Tabakât-ı Ensârî; s.234
12)
Şerh-i Tearruf; s.99
13)
Tezkiret-ül-Evliyâ; c.2, s.92
14)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.96
|