CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ALİ EFENDİ (Midillili)

Evliyânın meşhurlarından. Midilli Adasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1574 (H.982)'te vefât etti. İlim öğrenmek ve tasavvufta yetişmek için çok gayret gösterdi, sıkıntılı seyâhatler yaptı. Şam'a gidip bir müddet orada kaldı. Benî Ümeyye Câmiinde Noktacı Ali Çelebi ismiyle tanındı. Sonra Şam yeniçerilerine kâtib oldu. Bir müddet bu vazîfede bulunduysa da ayrıldı. Sâlihiye'ye gidip Şeyh Üveys Halvetînin derslerine ve sohbetlerine devâm edip tasavvufta yetişti. Tasavvufta kemâle erdikten sonra kendi evini dergâh yapıp insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp İslâmiyeti öğretmekle meşgûl oldu, rehberlik yaptı.

Talebelerinden Hisârî Osman Bey bir kerâmetini şöyle anlatmıştır: "Birgün Ali Efendi ile birlikte gezinti yapmak, hava almak için Gök meydanına çıkmıştık. Yolumuzun üzerine kara tavuk denilen kuşlardan birinin düştüğünü ve ölmek üzere olduğunu gördük. Üzerine karıncalar üşüşmüştü. Hocam bu kuşa çok acıyıp merhâmet nazarıyla baktı. "Zavallı kuş çâresiz, ne acı bir hâle düşmüş." diyerek kurtulmasını arz etti. Allahü teâlâya yalvardı. O anda kuş birdenbire kendine gelip toparlandı ve uçup gitti.

Ali Efendinin dergâhında aşçılık yapan Osman Dede isminde bir derviş vardı. Bir gün bu derviş zayıf hâliyle bir kenarda ayakta edeple durmaktaydı. Hocası Ali Efendi onun bu garib hâlini görüp; "Osman Dede eline geçir ve sağlam tut." dedi. Bu sözden bir şey anlamayıp yanına yaklaştı ve elini öptü. Herkes bu hâle şaşıp bir taraftan da Osman Dede'ye hayranlıkla bakıyorlardı. Hocasının sağlam tut dediği anda, Osman Dede kendi kendine; İslâm askeri Kıbrıs seferine çıktı. Ben de gidip bir esir yakalasaydım. Bana işimde yardımcı olur, işim biraz hafiflerdi, diye düşünmekte idi. Kendisi demiştir ki: "Ben bu düşünceler içinde iken gözümden perde kalktı. Kendimi Kıbrıs'ta gâzilere katılıp savaşanların içinde buldum. O sırada bir düşmanı esir almak için tuttum. Biri koşup esiri elimden aldı. Baktım bu, hocamızın talebelerinden ve sevdiklerinden bir kimse idi. Onu tanıyordum. Bu halden sonra kendime geldim. Benim aşçılık hizmetinden yorulduğum, âcizlik getirdiğim hocama mâlum olmuş, bana böyle bir halle işâret ettiler. İslâm ordusu seferden dönünce, keşfimin açıldığı sırada gördüğüm gibi aynı asker esir alınmış. Esir alan da gördüğüm zât. Meğer onu esir alan kimse, dergâha hizmetçi olarak vermeyi adamış. Getirip dergâha verdi. Hocam da ona aşçılık hizmetinde vazîfe verip, benim yükümü hafifletti."

Bir kerâmeti de şöyledir: Bir gün talebelerine sohbeti sırasında şöyle buyurdu: "Şam'da Kırklar makâmı denilen yerde, Peygamber efendimiz, dört büyük halîfe ile bütün velîler toplandı. Hızır aleyhisselâm, Peygamber efendimize; Sultan Süleymân vefât edip yerine Selîm Han tahta çıktı, dedi, diye bildirdi. Birkaç gün sona Ali Efendinin işâret ettiği gibi Sultan vefât etti, yerine Selîm Han tahta çıktı.

 

KAYNAKLAR

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.214