|
ALİ EFENDİ (Midillili)
Evliyânın
meşhurlarından. Midilli Adasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1574
(H.982)'te vefât etti. İlim öğrenmek ve tasavvufta yetişmek için çok gayret
gösterdi, sıkıntılı seyâhatler yaptı. Şam'a gidip bir müddet orada kaldı. Benî
Ümeyye Câmiinde Noktacı Ali Çelebi ismiyle tanındı. Sonra Şam yeniçerilerine
kâtib oldu. Bir müddet bu vazîfede bulunduysa da ayrıldı. Sâlihiye'ye gidip Şeyh
Üveys Halvetînin derslerine ve sohbetlerine devâm edip tasavvufta yetişti.
Tasavvufta kemâle erdikten sonra kendi evini dergâh yapıp insanlara Allahü
teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp İslâmiyeti öğretmekle meşgûl oldu,
rehberlik yaptı.
Talebelerinden Hisârî Osman Bey bir kerâmetini şöyle anlatmıştır: "Birgün Ali
Efendi ile birlikte gezinti yapmak, hava almak için Gök meydanına çıkmıştık.
Yolumuzun üzerine kara tavuk denilen kuşlardan birinin düştüğünü ve ölmek üzere
olduğunu gördük. Üzerine karıncalar üşüşmüştü. Hocam bu kuşa çok acıyıp merhâmet
nazarıyla baktı. "Zavallı kuş çâresiz, ne acı bir hâle düşmüş." diyerek
kurtulmasını arz etti. Allahü teâlâya yalvardı. O anda kuş birdenbire kendine
gelip toparlandı ve uçup gitti.
Ali
Efendinin dergâhında aşçılık yapan Osman Dede isminde bir derviş vardı. Bir gün
bu derviş zayıf hâliyle bir kenarda ayakta edeple durmaktaydı. Hocası Ali Efendi
onun bu garib hâlini görüp; "Osman Dede eline geçir ve sağlam tut." dedi. Bu
sözden bir şey anlamayıp yanına yaklaştı ve elini öptü. Herkes bu hâle şaşıp bir
taraftan da Osman Dede'ye hayranlıkla bakıyorlardı. Hocasının sağlam tut dediği
anda, Osman Dede kendi kendine; İslâm askeri Kıbrıs seferine çıktı. Ben de gidip
bir esir yakalasaydım. Bana işimde yardımcı olur, işim biraz hafiflerdi, diye
düşünmekte idi. Kendisi demiştir ki: "Ben bu düşünceler içinde iken gözümden
perde kalktı. Kendimi Kıbrıs'ta gâzilere katılıp savaşanların içinde buldum. O
sırada bir düşmanı esir almak için tuttum. Biri koşup esiri elimden aldı. Baktım
bu, hocamızın talebelerinden ve sevdiklerinden bir kimse idi. Onu tanıyordum. Bu
halden sonra kendime geldim. Benim aşçılık hizmetinden yorulduğum, âcizlik
getirdiğim hocama mâlum olmuş, bana böyle bir halle işâret ettiler. İslâm ordusu
seferden dönünce, keşfimin açıldığı sırada gördüğüm gibi aynı asker esir
alınmış. Esir alan da gördüğüm zât. Meğer onu esir alan kimse, dergâha hizmetçi
olarak vermeyi adamış. Getirip dergâha verdi. Hocam da ona aşçılık hizmetinde
vazîfe verip, benim yükümü hafifletti."
Bir kerâmeti
de şöyledir: Bir gün talebelerine sohbeti sırasında şöyle buyurdu: "Şam'da
Kırklar makâmı denilen yerde, Peygamber efendimiz, dört büyük halîfe ile bütün
velîler toplandı. Hızır aleyhisselâm, Peygamber efendimize; Sultan Süleymân vefât
edip yerine Selîm Han tahta çıktı, dedi, diye bildirdi. Birkaç gün sona Ali
Efendinin işâret ettiği gibi Sultan vefât etti, yerine Selîm Han tahta çıktı.
KAYNAKLAR
1) Şakâyık-ı
Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.214
|
|