|
ALİ EFENDİ
Serhad
evliyâsının büyüklerinden. Rumeli'nde gâzîler arasında meşhûr olup, onların
mânevî desteği oldu. 1596 (H.1005) senesinde Dimitrofça'da vefât edip, Eski Câmi
yakınında defnedildi.
Ali Efendi,
genç yaşında aklî ve naklî ilimlerde ilerleyip, vakitlerini ibâdet ve Kur'ân-ı
kerîm okumakla kıymetlendirmişti. Peygamber efendimizin bildirdiklerine tâbi
olmakta ısrarlı olunca, güzel ahlâkta üstün oldu. Birgün Kur'ân-ı kerîmi
hatmederken;
"Bu hatm-i
şerîfi Resûlullah efendimizin rûhu için okuyacağım." diye niyet eyledi. Hatmi
bitirince, Resûlullah efendimizi rüyâsında görmekle şereflendi. Kendisine Allah
yolunda ilerleyeceği, yüksek makamlara kavuşacağı bildirildi. Mübârek bir zâta
talebe olacağı, ondan çok istifâde edeceği işâret edilip, bâzı alâmetleri
gösterildi. Serhat boylarında, Allahü teâlânın rızâsı, insanların huzur ve
saâdeti için çarpışan Osmanlı akıncılarının arasına karışıp yıllarca cihâd etti.
Rüyâsında işâret edilen Mahmûd ismindeki Allah dostu bir velîden ilim ve feyz
alıp kemâle geldi. Halkın arasına karışıp, müezzinlik, imâmlık, hatîplik gibi
hizmetlerde bulundu. Halk arasında Hak'la beraber olup, insanlara Allahü
teâlânın emir ve yasaklarını anlatarak ilim ve feyz saçtı. Kendini halktan bir
kimse gibi gösterip, gösteriş ve riyâdan uzak bir hayat yaşadı. Hasan Paşa
kumandasındaki Osmanlı askerlerinin, Seçen Kalesi civârında yaptıkları savaşta,
onların arasındaydı. Bulunduğu savaşlarda onun varlığı askerin mâneviyâtını
yükseltirdi. Sık sık akıncı birlikleri arasına karışır, onlara, insanlara iyi
davranmaları ve her işi Allahü teâlânın rızâsı için yapmaları husûsunda
nasîhatlerde bulunurdu.
İşi, fikri
ve zikri hep Allahü teâlânın rızâsı olan Ali Efendi, bâzı serhad kasabalarını
ziyâret edip, bir kısmında uzun zaman ikâmet etti. İki defâ hacca gitti. Şam'da,
Çelebi Halîfe talebelerinden Üveys Efendinin yolunda olan Abdülkerîm Efendi ve
kardeşi Muhammed Çelebi ile görüşüp sohbet etti. Üveysiyye yoluna dâhil oldu.
Tekrar serhad boyuna döndü. Çok sıkıntılar çekti. Yirmiden fazla çocuğu vardı.
Evlâdının hepsi vefât etti. Kalbi merhametinden kan ağlarken, gözünden bir damla
yaş akıtmadı. Bu, Allahü teâlânın emrine râzı olmanın bir ifâdesi idi. Veren de,
alan da O idi. Çocuklarından Ömer ve Hasan Çelebiler, ilimde icâzet aldıktan
sonra vefât etmişlerdi. Baba kalbi bu işe daha fazla dayanamadı. Vücûdu günden
güne eridi. Yatağa düştü. O sırada Sultan Üçüncü Mehmed Han, Eğri seferine
çıkmıştı. Askerin bâzısı firâr etmiş, Osmanlı ordusu zor duruma düşmüştü.
Ordunun yenildiği haberi, Molla Ali Efendinin kulağına kadar gelmişti. Haber
kendisine gelince bir mikdâr duraklayan Ali Efendi; "Hayır haber doğru
değildir!" dedi. Çok geçmeden ordunun muzaffer olduğu haberi geldi.
Molla Ali
Efendi, çok cömert bir kimse idi. Kudretine göre gariblere ve yolculara ziyâfet
ve ikrâmlarda bulunurdu. Altmıştan fazla Kur'ân-ı kerîm yazmakla şereflendi.
Kur'ân-ı kerîm okumakta, Allahü teâlânın ismini zikir ve tefekkürde devamlı idi.
Söylediği söz, okuduğu duâ tesirini hemen gösterirdi.
Pekçok
talebe yetiştiren Molla Ali Efendi, talebelerini gazâya gönderir, onları
dînimize hizmet için teşvik ederdi. Belgratlı Münîrî Efendi ve Ali Dede onun
talebeleri arasındadır.
KAYNAKLAR
1) Kitâb-ı Silsile-il-Mukarrebîn ve Menâkıb-ıl-Müttekîn (Münîrî
Efendi) Süleymâniye Kütüphânesi, Şehid Ali Kısmı No. 2819/3 vr. 78a
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.64
|
|