ALİ BİN ABDULLAH BİN ABBÂS
İslâmiyetin
ilk asırlarında yetişen velîlerden. İsmi, Ali bin Abdullah bin Abbâs bin
Abdülmuttalib; künyesi, Ebü'l-Hasan Ebû Muhammed'dir. Soyu, Peygamber
efendimizin dedesine ulaşır. 660 (H.40) senesinde doğdu. 736 (H.118) senesinde
Suriye hac yolu üzerindeki Humeyme şehrinde vefât etti. Oraya defnedildi.
Ali bin
Abdullah, babasının en küçük oğlu idi. Hazret-i Ali'nin şehîd edilmesinden az
önce doğdu.
Hazret-i
Ali, birgün, Ali bin Abdullah'ın babası Abdullah'ı öğle namazında görememişti.
Yanındakilere;
"Ona ne
oldu? Bugün öğleye gelmedi?" buyurunca;
"Onun bir
oğlu oldu!" dediler. Hazret-i Ali öğle namazını kılınca, yanındakilere;
"Berâberce
onun yanına gidelim." dedi. Oraya vardıklarında, onu tebrik etti ve Allahü
teâlâya şükretti. "Allahü teâlâ, ihsân buyurduğu oğlunu sana mübârek kılsın.
İsim vermemişsen, ben vereyim." deyip, çocuğu istedi. Çocuğu getirdiklerinde,
onu aldı, parmağını damağına sürdü. Ona duâ buyurdu. Sonra, onu babası
Abdullah'a vererek"İsmini Ali, künyesini Ebü'l-Hasan koydum!" buyurdu.
Ali bin
Abdullah'ın soyu, Peygamber efendimizin akrabâlarına dayanması sebebiyle büyük
îtibâr gördü. Babasının terbiye ve himâyesinde yetişti. Babası gibi fazîlet
sâhibi bir zât oldu. Babasından sonra Kâbe'deki Sikâye (hacılara zemzem suyu
dağıtma) ve Rifâde (hacılara yemek yedirme) vazîfesini yürüttü. Abbâsî
halîfelerinin dedesidir.
Ali bin
Abdullah çok namaz kılardı. Günde bin rekat namaz kıldığı rivâyet edilmiştir. Bu
sebeple kendisine Seccâd (çok secde eden) lakabı verildi. Bahçesinde beş yüz kök
zeytin ağacı vardı. Hergün her bir ağacın altında iki rekat namaz kılardı. Bu
sebeple kendisine dizleri nasırlı mânâsına "Züs'Sefenât" lakabı da verildi.
Ali bin
Abdullah babasından, Ebû Hüreyre, Abdullah ibni Ömer ve Ebû Saîd-i Hudrî'den
hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden de oğulları Muhammed, Îsâ, Abdüssamed,
Süleymân, Dâvûd, Sa'd bin İbrâhim, Zührî, Habîb bin Ebû Sâbit, Abdullah bin
Tâvus ve başkaları hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundular.
Ali bin
Abdullah, Hişâm bin Abdülmelik'in yanına gitmişti. Halîfenin yanındaki iki oğlu
Seffâh ve Mansur vardı. Halîfe ona yer açıp, oturttu. Çok alâka gösterdi. Bir
ihtiyâcı olup olmadığını sordu. Otuz bin dirhem borcu olduğunu söyledi. Bunun
üzerine halîfe derhâl bu borcun ödenmesini emretti. O da teşekkür etti ve çıkıp
gitti.
Ali bin
Abdullah'ın Hicazlılar yanında kıymeti çoktu. Hişâm bin Süleymân bin Mahzûmî der
ki:
"Ali bin
Abdullah hac için Mekke-i mükerremeye gelmişti. Mescid-i Haram'a girince herkes
meclislerini ve sohbetlerini bırakıp, onun yanına koşup çok hürmette bulundular.
Oturursa, oturdular, kalkarsa kalktılar. Yürürse, etrafında yürüdüler. Mescid-i
Haram'dan ayrılıncaya kadar bir an bile yanından ayrılmadılar."
Ali bin
Abdullah uzun boylu, heybetli, güzel yüzlü bir zât idi. Sesi gür ve çok
tesirliydi. Allahü teâlâdan af ve merhâmet husûsunda Peygamber efendimizin şu
hadîs-i şerîfini bildirdi:
"Kim istiğfâra iyi sarılırsa, Allahü teâlâ, onu her türlü
keder ve sıkıntıda bir ferahlık ve rahatlık, darlık zamânında ise, çıkış ihsân
eder. Onu, kendisine yetecek şekilde rızıklandırır."
Allahü
teâlâyı, Peygamber efendimizi ve O'nun akrabâlarını sevme husûsunda babasından
rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf de şöyledir:
"Verdiği rızıklarla beslediği için, Allahü teâlâyı seviniz. Allahü teâlâyı
sevdiğiniz için beni seviniz. Beni sevdiğiniz için, Ehl-i beytimi seviniz."
KAYNAKLAR
1) Hilyet-ül-Evliyâ; c.3, s.207
2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.7, s.357
3) El-A'lâm; c.4, s.302
4) Vefeyât-ül-A'yân; c.1, s.323
5) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s.312
6) Şezerât-üz-Zeheb; c.1, s.148
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.115, 116
|