AHMED NÛBÂNÎ
Kudüs'te
yetişen büyük velîlerden. İsmi Ahmed bin Abdullah Nûbânî'dir. Evliyânın şâhı
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin neslindendir. Doğum târihi
bilinmemektedir. Güzel hâlleri ve kerâmetleriyle tanındı. 1904 (H.1322) senesi
Kudüs yakınındaki Mezra' köyünde vefât etti.
Ahmed Nûbânî,
velî olan bir ana baba ve dede elinde yetişti. Nûbânî âilesinin Kudüs'te şöhret
ve îtibârı çoktu. Büyük dedesi Şeyh Nûbânî evliyânın büyüklerinden ve
kerâmetleri görülmüş bir zâttı. Ahmed Nûbânî de ceddinin güzel ahlâk ve edebi
üzere yürüdü. Ümmîydi. Lâkin bütün ilimlerde kendisine sorulan soruları
cevaplandırırdı. Bilhassa tıp ilminde pek mâhirdi.
Yûsuf
Nebhânî anlatır:
Bir gün
Ahmed Nûbânî hazretleri yanıma gemişti. O esnâda Muhammed Bekrî'den gelen bir
mektubu okuyacaktım. Latîfe olarak ona; "Efendim bilin bakalım bu yazıdaki şiir
kime âittir?" dedim. Lâkin şiiri kendisine okumamıştım. Hemen cevap vermeyip
düşündü. Ben de ona hemen cevap vermesi için ısrar ettim. Bana dönüp; "Bekrî
hazretlerine âittir." buyurdu. "Hangisi?" dedim. "MemleketiMısır, ismi Muhammed
Bekrî." buyurdu. Ben Şamlı Mustafa Bekrî hazretlerini söyleyecek sanmıştım.
Kendisine
sorulan hastalıklar için ilâç tavsiye eder, Allahü teâlânın izniyle bu ilaçlar o
hastalığa iyi gelir, hasta şifâ bulurdu. Aynı ilâcı başkası tavsiye etse, şifâsı
görülmezdi.
Ahmed Nûbânî
hazretleri bir zaman Mescid-i Aksâ'nın tenhâ bir yerinde ibâdetle meşgûl olur,
Allahü teâlânın isimlerini anar, sonra oturduğu yere giderdi. Bir zaman
rüyâsında bir nehir kenarındaki ovada akşam namazını kıldığını gördü. O esnâda
bir kuş gelip omuzuna kondu. Gagasını onun sağ kulağına yaklaştırıp üç defâ; "Sübhanallah-il-Melik-il-hallâk."
dedi ve uçtu. Bundan sonra kendisine gâipten bir haber, bir hastalık için bir
ilâç veya bir ihtiyâç için çâre sorulduğunda bu kuş görülmeden gelir, kulağına
eğilip cevâbını söyler; "Bu işi şöyle yap, bu hastalık için ilâç şöyle." derdi.
Şeyh
Muhyiddîn ibni Hac anlatır:
Bir zaman
hocam Şeyh Ali Nûreddîn Yeşrûtî'nin yanında idim. O esnâda içeri Ahmed Nûbânî
hazretleri geldi. Bir müddet görüştükten sonra hocam ona; "Ben Havran
taraflarında iken Hızır aleyhisselâm ile görüşmüştüm. Sana selâm söylememi
tenbih etti. Onun bu selâmını size tebliğ ediyorum." dedi, sonra ona çok ikrâm
ve hürmette bulundu.
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
NASÎBİN BU KADAR
Bir gün
birisi huzûruna gelip geçim darlığından şikâyet etti ve vazîfe talebinde
bulundu. Ona; "Yakında şu kadar maaşla sana bir vazîfe çıkar." buyurdu. "Efendim
âile efrâdım kalabalık bu söylediğiniz maaş da bize kâfi gelmez." dedi. Bunun
üzerine; "Boşuna yorulma senin nasîbin bundan ileri gitmez." buyurdu. Üç gün
geçmedi, şehrin vâlisi bu muhtaç kişiye haber gönderip Ahmed Nûbânî
hazretlerinin söylediği kadar bir maaşla memur tâyin ettiğini bildirdi.
KAYNAKLAR
1) Câmiu
Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.351
|