|
AHMED KÂBİLÎ
Hindistan'da
yetişen evliyâdan. Nesli hazret-i Ömer'e dayanır. Doğum târihi bilinmemektedir.
Hayâtı hakkında fazla bir bilgi yoktur. 1624 (H.1034) senesinde vefât etti.
Kabri Serhend şehrindedir. Büyük velî Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin sohbet
ve derslerinde kemâle erdi. Nakşibendiyye, Kâdiriyye ve Çeştiyye tarîkatlerinde
yetişip, insanlara rehberlik etme husûsunda icâzet, diploma aldı. Serhend'de
ikâmet edip, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı.
Birgün, Şeyh
Fasîhuddîn, Serhend'e gitmişti. Ahmed Kâbilî ile görüştüğü sırada hatırından
şöyle geçti:
"Eğer Şeyh
Ahmed insanların anlattıkları gibi, kerâmet sâhibi, evliyâdan bir zât ise şu üç
şeyin cevâbını verir: 1) İnsanların onun hakkında söylediklerinin doğru olup
olmadığını, 2) İşittim ki, Bâkî-billah onun hocasıdır ve Bâki-billah, hocasından
insanları irşâd için icâzet almamıştır. Doğru mu, değil mi? 3) Hâce Mahmûd
hakkındaki düşünceleri nedir?"
O, bunları
hatırından geçirdikten bir süre sonra Ahmed Kâbilî ona tetkik etmek üzere bir
kitap verdi. Kitabın hepsini süratle karıştırıp, gözden geçirdikten sonra ona;
"Bunda uygun olmayan bir şey gördün mü?" diye sordu. Şeyh Fasîhuddîn; "Hayır,
uygun olmayan hiçbir şey görmedim. Burada yazılanların hepsi doğrudur." dedi.
Bunun üzerine; "O halde biliniz ki, hakkımda söylenilenlerin esası budur. Geri
kalanı iftiradır." buyurdu. Bir müddet sonra şöyle anlattı:
"Birgün Hâce
Mahmûd bir ara buraya geldiğinde şöyle konuştu: "Hâce Bâki, kendi hocasından
insanları irşâd için açık bir icâzet almamıştır. Çünkü bir gün Hâce Emkenegî
karpuz yiyorlardı. Karpuzu dilim dilim keserek orada bulunanlara ve talebelerine
veriyorlardı. Fakat Hâce Bâki-billah'a vermediler. Orada bulunanlar; "Hâce Bâki
de burada bulunduğu hâlde hocamız ona niçin vermedi?" diye konuştular. Bunun
üzerine Hâce Emkenegî; "Biz karpuzu ona bütün verdik." buyurdu. Hâce Bâki-billah
hocasının bu sözünden, kendisine irşâd için icâzet verdiği mânâsını çıkardı."
Ben ise ona; "İş sizin anlattığınız gibi değildir. Çünkü biz ne hocamız Hâce
Bâki'den ne de başkalarından böyle bir şey işitmedik. Bizim duyduğumuz ise
şöyle: "Hocamız Hâce Bâki'ye, hocası irşâd için izin verince; "Efendim, bu iş
benim elimden gelmez. Bu yükü ben kaldıramam." dedi. Hâce Emkenegî; "Biz sana bu
hususta icâzet, izin verdik. Artık senin bu işi yapman lâzımdır." buyurdu." Bu
esnâda orada bulunan birkaç kişi; "O mecliste biz de vardık. Hâce Emkenegî, Hâce
Bâki'ye irşâd için icâzet, izin verdiler." deyince, Hâce Mahmûd; "Öyleyse biz
yanlış işitmişiz." dedi. Bu hâdiseden sonra Hâce Mahmûd'un talebeleri bana
îtimâd ettiler ve inandılar. Fakat Hâce Mahmûd bize inanmadı." Ahmed Kâbilî,
hatırından geçen üç şeyin cevâbını verince, Şeyh Fasîhüddîn ona gönülden
inananlardan oldu ve; "İnsanların onun hakkında söyledikleri, yalan ve iftirâdan
başka bir şey değildir." dedi.
KAYNAKLAR
1) Makâmât-ı Ahyâr; s. 36
2) Sefînet-ül-Evliyâ; s.197 |
|