CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

AHMED BİN EBÛ BEKR

Yemen evliyâsından. Hadramut'a bağlı Aynât köyünde doğdu. Doğum târihi belli değildir. 1611 (H.1020)'de Şecer limanında vefât etti. Türbesi burada olup, ziyâret mahallidir.

Küçük yaşta tahsil hayâtına başlayan Ahmed bin Ebû Bekr âlim bir zât olan babasının terbiyesinde yetişti. Babası ona özel ilgi gösterirdi. Babasına çocukları hakkında sorulduğunda, onlar hakkında hayırla bahseder ve; "Ahmed onların en zâhididir." derdi. Sonra babası onu evliyâ kabirlerini ziyâret etmesi ve Ârif-i billah Ahmed bin Alevî'den ilim öğrenmesi için Terîm'e gönderdi.

İlim tahsîlini tamamlayan Ahmed bin Ebû Bekr, Peygamber efendimizin kabr-i şerîflerini ziyâret ve hac farîzasını yerine getirmek için Hicaz'a gitti. Mekke ve Medîne'de büyük velîlerle bulunup görüştü. Dünyâ ve âhiret saâdetine vesîle olan hâllere kavuştu. Memleketine dönüşünde babasının kabrini ziyâret etti ve bu sırada pekçok mânevî ilerlemeler katetti. Ahmed bin Ebû Bekr daha sonra Bender-i Şehre denilen yere yerleşti. İnsanlar ondan istifâde için, sohbetlerine koştu. Sevenleri onun açık kerâmetlerini görüp vâsıtasıyla yüksek hâllere kavuştular. Çok talebe yetiştirdi.

Kuûd-i Mısrî diye meşhûr olan velî bir zât ile Ahmed bin Ebû Bekr arasında kuvvetli bir muhabbet vardı. Ahmed bin Ebû Bekr bir gün o zâtı ziyârete gitti. Daha sonra oradan ayrılırken Kuûd-i Mısrî uğurlamak için bir müddet onunla berâber yürüdü. Evine döndüğünde, yüzüğünün kaybolduğunu fark etti. Bütün aramalara rağmen bulamadı. Yorgunluktan uyuya kaldı. Rüyâsında Ahmed bin Ebû Bekr'i gördü. Ahmed bin Ebû Bekr ona; "Yüzük için çok yoruldun. Yüzüğün işte." buyurdu ve parmağına yüzüğü taktı. Kuûd-i Mısrî uyandığında yüzüğünün parmağında olduğunu görünce çok sevindi.

Bir keresinde onun evine birisi sığındı. Onu yakalamak isteyenler evi basıp aradılar. Fakat bulamadılar. Evin etrafı sarılmış olduğu hâlde, kendisine sığınanı Allahü teâlânın izni ile kimse görmeden çıkardı.

 

KAYNAKLAR

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.333

2) Meşre-ur-Revî; c.2, s.49