CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

AHMED BÂBÂ TENBEKTÎ

Fas'ın büyük velīlerinden ve Mālikī mezhebi fıkıh ālimi. İsmi, Ahmed olup babasının ismi Ahmed'dir. "Bābā" diye bilinir. 1554 (H.963) senesinde, Fas'ta bulunan Tenbekt'de doğdu. 1623 (H.1032)de yine aynı yerde vefāt etti.

Küēük yaşta ilim öğrenmeye başladı. İlk öğrenimini tamamladıktan sonra, bāzı temel kitapları ezberledi. Amcası Ebū Bekr Şeyh Sālih'den nahiv ilmini öğrendi. Allāme Muhammed Beyden tefsīr, hadīs, fıkıh, usūl ve Arabī ilimleri tahsīl edip, tasavvuf ilmini ve inceliklerini öğrendi. Zāhirī ve bātınī ilimlerde yükseldi. Uzun müddet onun sohbetinde ve terbiyesinde kalıp, mānevī feyz alıp yükseldi. Bu arada babasından hadīs-i şerīf dinleyip, mantık okudu. Kuşeyrī Risālesi ile Harīrī'nin Makamāt'ını babası okuttu. Akranları arasında tanınıp şöhret buldu.

Fas sultanlarından Mahmūd bin Nasr, 1593 senesinde Tenbekt'i işgāl edince, Ahmed Bābā'yı esir edip Merākeş'e götürdü ve hapsetti. İki sene esir kaldıktan sonra, 1595 senesinde serbest bırakıldı. Esāretten sonra Merākeş'de bulunan Şūrefā Cāmiinde birēok kimselere ilim öğretmekle meşgūl oldu.

Şöhreti daha da yaygınlaşan Ahmed Bābā, Merākeş'de Sultan Mansūr vefāt edinceye kadar kaldı. Sultan vefāt ettikten sonra, oğlu Zeydān memleketine dönmek üzere izin verdi. Memleketi olan Tenbekt'e dönüp orada da ilim öğretmekle meşgūl oldu.

Ahmed Bābā Tenbektī, Merākeş'te bulunduğu sırada, büyük zātların, evliyānın ve ālimlerin kabirlerini sık sık ziyāret ederdi. Özellikle Ebü'l-Abbās Sebtī'nin kabrini, beş yüz defādan fazla ziyāret ettiği rivāyet edilir. Ebü'l-Abbās Sebtī'nin kabrini ziyāret etmek iēin gittiği zaman, olmasını istediği bir hususu kāğıt üzerine yazar, kāğıdı kabrinin üzerine koyardı. O zātı vesīle ederek Allahü teālāya duā eder; "Bu kāğıtta yazılı husūsun berāetini (hakkımda hayırlı mı hayırsız mı olduğu husūsuna işāret edilmesini) istiyorum." der ve uygun cevābı alıp dönerdi. Bu ziyāretleri esnāsında başka kimseler de bulunup verilen cevāba şāhid olurlardı.

Cumā günü olduğu zaman, kabristanlara gider, kimlere ait olduğu bilinmeyen kabirleri ziyāretle kabirdeki kimselerin rūhuna Kur'ān-ı kerīm okur, duā ederdi.

Ahmed Bābā Tenbektī, zāhirī ve bātınī ilimlerde yüksek derece ve irfān sāhibi, ilmiyle āmil, bir zattı. Fazīletli, mütevāzi ve bildiğini öğretmekten zevk duyan bu ālimden pek ēok kimse zāhirī ve bātınī ilimleri öğrenip yükseldi. Bu yüzden onun evi ilim ve irfān meclisiydi.

Ebū Abdullah Muhammed bin Yākub el-Merākeşī onun hakkında şöyle demektedir:

"Ahmed Bābā, ilmiyle amel eden ālim, zekī, ileri görüşlü ve firāset sāhibi, fıkıh, hadīs, tefsīr, usūl ve tārih ilimlerinde yüksekti. Kendisine gelen kimselerin işlerine yardımcı olurdu. İlim öğrenme ve öğretmeden geri durmadı. Aklī ve naklī ilimlere dāir birēok eser yazmıştı. Batıda ondan daha doğru sözlü, isbatlı ve iknā edici konuşan, ilim yolunda ilerlemiş bir kimse görmedim."

Âlim, fāzıl, güzel ahlāk ve tevāzu sāhibi olan Bābā Ahmed Tenbektī'nin, fıkıh, tefsīr, hadīs ilimlerine dāir kırktan fazla eseri vardır. Bunlardan bāzıları şunlardır: 1) Hāşiyet-ül-Muhtasar-il-Halīl fil-Fürū', 2) Tenbīh-ül-Vakıf alā Niyyet-il Hālif, 3) Ta'līkun alā Evāil-il-Elfiye, 4) Neyl-ül-Emel fī Tafsīl-in-Niyyeti alel-Amel, 5) En-Nüket-ül-Müstecāde fī İlhāk-il-Fāili bil-Mübtedei fī Şart-il-İfāde, 6) El-Hadīsu vet-Te'nīs fil-İhticāci bi İbn-i İdrīs, 7) Celb-ün-Ni'met ve Def'un-Nikmet fī Mücānibet-iz-Zulmet, 8) El-Matlabu vel-Ma'rāb fī A'zam-i Esmā-ir-Rabb, 9) Tertībühü Cāmi'ul-Mi'yār, 10) Tezyīl-üd-Dībāc, 11) Ed-Dürr-ün-Nazīr, 12) Hamāil-üz-Zehr, 13) Neşr-ul-Abīr, 14) Dürer-ül-Vişāh bi-Fevāid-in-Nikāh, 15) Şerh-us-Südūr ve Tenvīr-ül Kalbi bi-Beyānī Magfireti lil-Cenāb-ın-Nebevī min-ez-Zenb, 16) Şerh-us-Suğrā lis-Sünūsī, 17) Kifāyet-ül-Muhtac li-Ma'rifeti mā Leyse fid-Dībāc.

 

KAYNAKLAR

1) Hülāsat-ül-Eser; c.1, s.170,172

2) Esmā-ül-Müellifīn; c.1, s.155,156

3) Mu'cem-ül-Müellifīn; c.1, s.145

4) Ta'rīf-ul-Halef; c.1, s.16,25

5) Brockelmann; Gal: 2, s.618, Supp: 2, s.715

6) İslām Âlimleri Ansiklopedisi; c.15, s.157