ABDÜRRAHÎM ARVÂSÎ
Osmanlılar
zamânında Anadolu'da yetişen velîlerden. Seyyid Abdullah Arvâsî hazretlerinin
oğludur. Hazret-i Hüseyin soyundan olup seyyiddir. Nesebi, Abdurrahîm bin
Abdullah bin Muhammed bin Muhammed Şehâbeddîn bin İbrâhim bin Âlim-i Rabbânî
Cemâleddîn bin Kemâleddîn bin Kutub Muhammed bin Kâsım Bağdâdî'dir. Doğum târihi
bilinmemektedir. 1786 (H.1200) senesinde vefât etti. Kabri Doğu Bâyezîd'de Ahmed
Hânî kabristanındadır.
Abdullah
Arvâsî'nin oğlu olan Abdürrahîm Arvâsî, Arvas köyünde babalarının medresesinde
okudu. Aklî ve naklî ilimlerde derin âlim oldu. Ayrıca babasının sohbetlerine de
devâm edip, tasavvuf yolunda olgunlaştı. Zamânının aklî ve naklî ilimlerinde söz
sâhibi, tasavufda ise hâl sâhibi meşhûr bir velî oldu. Şöhreti her tarafa
yayıldı. O sırada Doğubâyezîd'deki meşhûr sarayın bânîsi Çıldıroğullarından
İshak Paşa, Seyyid Abdürrahîm Arvâsî'yi dâvet etti. İshak Paşa Çıldıroğulları
âilesinin reisi olup, Osmanlı Devletince, o bölgeye emir tâyin edilmiş
paşalardan biriydi. İlme, ilim ve din adamlarına çok kıymet verir, âlimlerle
meclis kurar ve onların sohbetlerinden zevk alırdı. Meşhûr ediblerden Ahmed Hânî
de onun dâveti üzerine Doğubâyezîd'e gelmişti.
İshâk
Paşanın dâveti üzerine Doğubâyezîd'e gelen Abdürrahîm Arvâsî, insanlara Allahü
teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp, onların dünya ve âhiret saâdetine
kavuşmaları için pekçok gayret sarf etti. İlimde ve tasavvufta çok talebe
yetiştirdi. Aynı zamanda bölgede yaygın olan Eshâb-ı kirâm düşmanı şiîlerle
mücâdele etti. Ehl-i Sünnet îtikâdının yayılması için çalıştı.
Uzun
mücâdelelerden ve münâzaralardan sonra şiî fırkasının bozukluğunu herkese kabûl
ettirdi. Halk, Ehl-i sünnet olup huzûra kavuştuğu gibi aralarındaki ayrılık ve
düşmanlıklar son buldu ve fitne ateşi söndürüldü.
Abdürrahîm
Arvâsî bu gayretinin yanında dînî ilimleri öğrenmekten geri kalmıyor
öğrendiklerini yaşamak sûretiyle de insanların ebedî seâdete kavuşmaları için
bütün gücünü harcıyordu. Onun sohbetlerine yüzlerce kimse katılıp
faydalanıyordu. Bu sohbetlerinde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin
Mesnevî'sinden de parçalar okutuyordu. Böyle sohbet meclislerinden birinde
Mesnevî okunurken, orada bulunan İran ahondlarından (mollalarından) biri
Mevlânâ'yı ve Mesnevî'yi küçültücü ve tahkir edici maksatla, bildiği
hâlde "Ne okuyorsun?" diye sordu. Abdürrahîm Arvâsî hazretleri; "Mesnevî
okuyoruz." buyurdu. İranlı ahond cevap olarak; "Meşnevî (dinlemeye
değmez)." dedi. Bu söze din gayreti kabaran ve son derece hiddetlenen Abdürrahîm
Arvâsî hazretleri Mesnevî-yi şerîfi rastgele açıp İranlı ahonda; "Şu
beyti oku!" buyurdu. İranlı ahond;
"Mesnevî ra meşnevî mehan
Ey sek-i gürgîn bed kerdeî"
yâni
Mesnevî'yi meşnevî okuma, ey uyuz köpek kötü bir iş yaptın, meâlinde beyti
istemeyerek okuyuverdi. Bu manâlı beyân karşısında ahond ve meclistekiler
dehşete kapıldılar. Ahond söyleyecek söz bulamadı. Arslan yuvasına düşmüş,
zavallı tilki gibi titremeye başladı. Sonra mecliste bulunanlar
Mesnevî'den bu
beyti aradıklarında bulamadılar. Bu hâlin Abdürrahmân Arvâsî hazretlerinin bir
kerâmeti olduğunu anladılar. Ona karşı daha edepli ve ölçülü davranmaya
başladılar. Buna benzer pekçok kerâmetleri görülmüş olan Abdürrahîm Arvâsî
hazretlerinin bu kerâmetleri yıllar boyu dilden dile anlatılagelmiştir.
Ömrü boyunca
İslâm dîninin emirlerini öğrenmeye ve öğretmeye çalışan Abdürrahîm Arvâsî
hazretleri Doğubâyezîd'de vefât etti. OradaAhmed Hânî türbesine defnedildi.
Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir. İhtiyaç ve istek sâhiplerinin
ziyâretgâhı hâlindedir. Sırt ağrısından şikâyetçi olanlar sırtlarını kabrinin
taşına sürttükleri için taş yıpranmış, üzerindeki Arvâsî kelimesi ile vefât
târihi olan 1200 (m.1786) ve Fâtihâ kelimesinden başka yazı kalmamıştır.
Seyyid
Abdürrahîm Arvâsî hazretlerinin iki oğlu vardı. Birincisi: Seyyid Muhammed
Efendidir. Bunun evlâdı kalmamıştır. Kabri babasının kabrinin sağındadır.
İkincisi; Seyyid Hacı İbrâhim'dir. Din ve dünyâ ilimlerinde babasının vârisiydi.
Tasavvuf yolunda babasının yerini tutmuş olup âlim, fazîlet sâhibi ve veliyy-i
kâmil bir zat idi. Günümüzün tâbiri ile bir diplomat olup Osmanlı-İran
münâsebetlerinde, Osmanlı Devletini temsil etmiş, unutulamayacak hizmetleri
olmuştur.
Seyyid Hacı
İbrâhim Efendinin Abdürrahîm ve Abdülazîz adlı iki oğlu ile Seyyide Emine Hanım
isminde bir kızı vardı. Kızı Seyyide Emine Hâtunu Seyyid Abdurrahmân
hazretlerinin oğlu Molla Abdülhamîd'e nikâh edip bu evlilikten, Arvas'ın ışığı,
ilim ve irşâd kaynağı Seyyid Fehim Arvâsî hazretleri dünyâya gelmiştir. Seyyid
Hacı İbrâhim'in büyük oğlu Abdürrahîm Efendi 1818 (H.1234) senesinde vefât
etmiştir. Seyyid Hacı İbrâhim Efendi de 1832 (H.1248) senesinde Yukarı
Doğubâyezîd'de vefât etti. Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.
Büyük oğlu Abdürrahîm Efendinin de kabir taşı hâlen yazıları ile mevcuddur.
Seyyid Hacı
İbrâhim Efendinin diğer oğlu ise Seyyid Abdülazîz Efendi olup babalarının
dergâhı ona kalmıştır. İlimde ve tasavvufta babalarının yerini tutmuştur.
Kerâmetleri açık bir velî idi. Hayvanlarla konuşur, hayvanlar da ona söylerdi.
Hayvanları, hatta yılanları yedirir içirirdi. Hayvanlar onun emrine uyarlardı.
Seyyid Abdülazîz hazretleri 1880 (H.1297)'de vefât etmiştir. Kabri Yukarı
Doğubâyezîd'de babasının yanındadır.
KAYNAKLAR
1) Eshâb-ı Kirâm; s.287
2) Osmanlı Târihi Ansiklopedisi; c.1, s.67
|