|
ABDÜLVÂHİD BİN MUHAMMED
Kerâmetler
sâhibi hikmetli sözler söyleyen, güzel ve tesirli vâz ve nasîhatlarıyla meşhûr
evliyâ bir zât. Ayrıca Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerinden olup, tefsîr, hadîs ve
usûl-i fıkıh ilimlerinde meşhûr âlimdir. İsmi, Abdülvâhid bin Muhammed bin Ali
bin Ahmed eş-Şîrâzî el-Makdisî ed-Dımeşkî el-Ensârî es-Sa'dî el-Abbâdî el-Hazrecî'dir.
Künyesi ise Ebü'l-Ferec'dir. Irâkî ve Makdisî lakablarıyla tanınır. Harran'da
doğmuş olup, doğum târihi bilinmemektedir. 1093 (H.486) senesinde Şam'da vefât
etti. Bâb-üs-Sagîr mezarlığına defnedildi. Kabri meşhûr olup, ziyâret
edilmektedir.
İlim
öğrenmek için çok gayret gösterdi. Tahsil maksadıyla uzun seyahatler yaptı.
Bağdat'ta zamanının en büyük âlimlerinden Kâdı Ebû Ya'lâ'dan, Hanbelî fıkhının
ince bilgilerini öğrenmiş ve büyük fıkıh âlimi olmuştur. Ebû Ya'lâ'nın
derslerinde, fıkıh ilmi ile ilgili devamlı notlar alıp, kitap hâline getirmiş ve
onun yazmış olduğu kitapları genişletmiştir.
Bağdat'tan
Şam'a gitti, orada Ebü'l-Hasan Simsar'dan Ebû Osman Sâbûnî'den hadîs-i şerîf
dinledi, hadîs ilmini öğrendi. Diğer âlimlerden de ilim öğrendi. Kudüs'te bir
müddet ikâmet etti. Ehl-i sünnet îtikâdını ve Peygamber efendimizden nakledilen
din bilgilerini bildiren dört hak mezhebden biri olan Hanbelî mezhebini yaydı.
Sonra Şam'a geldi. Kendine muhalif ve karşı kimselerle yaptığı ilmî
münâzaralarda, kuvvetli deliller getirerek sözlerinin doğruluğunu isbât etti ve
üstünlüğünü kabûl ettirdi. Kendisinden de birçok kimse ilim öğrenip, sohbetinde
bulundu. Burada vâzlarıyla meşhûr oldu.
Şam'da
zamânın en büyük âlimlerindendi. İlmiyle amel eden, güzel huylu, herkesle iyi
geçinen, güler yüzlü, ihsânı bol, Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem
sünnetine uyan, çok ibâdet eden, haramlardan kaçınan, şüphelilerden uzaklaşan,
ârif, kerâmetler sâhibi, duâsı makbûl olan Allahü teâlânın sevgili bir kuluydu.
Hızır aleyhisselâm ile görüşmüş, onunla sohbetler yapmıştır.
Devlet
adamlarından bâzıları, doğru sözlülüğü ve hakîkatı beyânı sebebiyle ona
düşmanlık ediyor, eziyet veriyorlardı. O da bunların işini Allahü teâlâya havâle
edip, duâ etti.
Bir gün vâz
ederken, oradakilerden biri aşka gelerek, bir nâra attı ve oracıkta vefât etti.
Buna herkes şâhid oldu. Ebü'l-Ferec'in üstünlüğü ve vâz etmekteki ilim ve
mârifeti her yere yayıldı. Kendisine muhâlif olanlar; "Nasıl bir iş yapalım ki,
bizim de meclisimizde biz konuşurken bir kimse ölsün. Şimdiye kadar hiç kimse
bizim meclisimizde aşka gelip ölmedi." dediler. Garip bir adam buldular, ona on
dirhem para verip; "Sen meclisimizde bulun. Meclis tamam olduğu zaman büyük bir
nâra at, sonra hiç konuşma ve hareket etme. Biz senin için, öldü, deriz. Sonra
seni bir eve götürürüz, geceleyin de bu şehirden çıkar başka bir yere gidersin."
dediler. Aynı konuştukları gibi yaptılar. O kimse müthiş bir nâra attı ve düştü.
Onlar da öldü diyerek bir eve taşıdılar. O eve bir zât geldi. Bu ölü gibi
görünmek isteyen kimsenin sağına-soluna dokundu ve canını acıttı. Hîlekâr kimse,
canı yanınca acıyla bağırdı. "Aaa! Yaşıyor, yaşıyor!" diye bağrıştılar. Orada
bulunanları bir gülme aldı ve böylece ehli olmadığı hâlde evliyâ ve rehber
geçinen sahte kimselerin hîleleri anlaşıldı.
Nâsıh, Şeyh
Muvaffaküddîn el-Makdisî'nin şu sözlerini nakletti:
Biz hepimiz,
Abdülvâhid bin Muhammed'in bereketlerine kavuştuk. Kudüs'ten Bağdat'a teşrif
ettiği zaman, geldiğini haber alan müslümanlar, onu akın akın gelip ziyâret
ettiler. O zaman dedem Kudâme, kardeşine; "Gel bu zâtı ziyârete gidelim.
İnşâallah bize duâ buyurur da kurtuluruz." dedi. Ebü'l-Ferec'i ziyârete
gittiler. Evvelâ söze Kudâme başlayıp; "Efendim! Allahü teâlânın, Kur'ân-ı
kerîmin hıfzını bana kolaylaştırması için duâ buyurmanızı ricâ ediyorum." dedi.
Ebü'l-Ferec de ona duâ buyurdu. Kardeşi bir şey istemedi ve eski hâli üzerinde
kaldı. Kudâme ise, Kur'ân-ı kerîmi kolayca ezberledi ve Ebü'l-Ferec
hazretlerinin duâsı bereketiyle büyük hayırlara kavuştu.
Birçok
kıymetli eserler yazmıştır. Bâzıları şunlardır:
1) El-Cevâhirü
fî Tefsîr-ül-Kur'ân: Otuz ciltlik tefsîr kitabıdır. Kızı Ümmü
Zeynüddîn, bu tefsîr kitabını ezberlemiştir. 2) El-Müntehab, 3) El-İzâh-ül-Mebhec
(Hanbeli fıkhına dâirdir.) 4) El-Burhân fî Usûliddîn, 5) Muhtasar fîl-Hudûd,
6) Et-Tebsîrâtü fî Usûliddîn, 7) Mesâil-ül-İmtihân.
KAYNAKLAR
1) Tabakât-ı Hanâbile; c.2, s.248
2) Tabakât-ı Hanâbile (Zeyli); c.2, s.68
3) Tabakât-ül-Müfessirîn; c.1, s.360
4) Tezkiret-ül-Huffâz; c.3, s.1199
5) Şezerât-üz-Zeheb; c.3, s.378
6) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.6, s.212
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.322
|
|