CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ABDULLAH İBNİ VEHB

Mısır'da yetişen ālim ve velīlerden. İsmi Abdullah bin Vehb el-Fihrī, künyesi Ebū Muhammed'dir. 742 (H.125) senesinde doğdu. 812 (H.197) senesinde vefāt etti. Fıkıh ve hadīs ilminde güvenilir ve fazīlet sāhibi bir zāt idi.

Abdullah ibni Vehb, küēük yaşta ilim tahsīline başladı. İlim öğrendiği hocalarının sayısı üē yüz yetmiş civarındadır. Bunların en meşhurları İmām-ı Mālik, Havye bin Şüreyh, Saīd bin Ebī Eyyūb, Leys bin Sa'd, Süleymān bin Bilāl, İbn-i Cüreyc, Süfyān-ı Sevrī veSüfyān bin Uyeyne hazretleri gibi büyüklerdir. İmām-ı Mālik hazretlerinin derslerinde kemāle gelip olgunlaştı. İmām-ı Mālik, Abdullah bin Vehb'e yazdığı mektuplarında; "Mısır'ın fakihi (fıkıh ālimi) Ebū Muhammed Müftī" diye hitāb ederdi. Bundan başkasına fakīh diye hitāb etmez ve yazmazdı. Abdullah bin Vehb'e ayrıca "Dīvān-ül ilm" yāni İlmin kütüphānesi denilmiştir. Hadīs-i şerīf ilminde hāfız, yüz bin hadīs-i şerīfi, rāvileri ile birlikte ezbere bilen ünvānı verildi. Kendisinden rivāyet edilen hadīs-i şerīflerin sayısı yüz bin civārındadır. İmām-ı Mālik'in talebelerinden, hocası tarafından en ēok sevilen ve sünneti en iyi bilen olduğu rivāyet edilmektedir. Ahmed bin Sālih; "İbn-i Vehb'den daha fazla hadīs-i şerīf rivāyet eden birini tanımıyorum." dedi.

Hazret-i Abdullah bin Vehb, fıkıh ilminde de ēok yüksek idi. Bu yüzden, kendisi iēin; "Hadīs ilmi ile fıkıh ilmini cem' eden." buyruldu. Bir defāsında, İmām-ı Mālik'in huzurunda, İbn-i Kāsım ile İbn-i Vehb'den bahsediliyordu. İmām-ı Mālik; "İbn-i Vehb bütün ilimlerde ālimdir. İbn-i Kāsım ise sadece fakīhdir." buyurdu.

Medīne ahālisi bir meselede ihtilaf ettikleri vakit, İbn-i Vehb'in gelmesini beklerler, geldiği zaman ihtilaf ettikleri meseleyi kendisine arzedip verdiği fetvāyı kabūl ederlerdi.

Abdullah ibni Vehb buyurdu ki: "Allahü teālā beni, İmām-ı Mālik ve Leys bin Sa'd vesīlesi ile dalālete düşmekten kurtardı." "Bu nasıl oldu?" diye sordular. "Ben hadīs-i şerīfleri toplamakla meşgūl iken, bana ulaşan ēeşitli rivāyetler karşısında şaşırıp kalmıştım. Ne zaman ki, İmām-ı Mālik ve Leys bin Sa'd hazretleri ile karşılaştım. Onlar beni, şu rivāyeti al, şunları alma. Bu hadīs-i şerīfin mānāsı şudur. Şunun mānāsı şöyledir, diye īkāz ettiler. Böylece şaşırmaktan ve dalālete düşmekten kurtuldum." buyurdu.

Bir defā, zamanın halīfesi, kendisine mektup yazıp, kādı olması iēin teklifte bulundu ise de, mesūliyetinin ēok ağır olması sebebiyle kabūl etmedi. "Niēin kabūl etmiyorsunuz? Allahü teālānın kitābı, Resūlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünneti ile hüküm verirsiniz." diyenlere; "Bilmiyor musunuz? Kıyāmet günü ālimler peygamberler ile ve kādılar sultanlar ile berāber haşr olunacaklar, berāber diriltilecekler." buyurdu.

Öğrendiği ilmi başkalarına da öğretti. Bu şekilde yetiştirdiği talebelerin en meşhurları arasında kardeşinin oğlu, Ahmed bin Yūsuf et-Tenīsī, Ahmed bin Sālih el-Mısrī, İbrāhim bin Münzir, Yahyā bin el-Mekābirī bulunmaktadır.

Yahyā bin Bekir diyor ki: "Hazret-i Abdullah ibni Vehb'in ömrünün üēte biri, kendi nefsini terbiye ve hesāba ēekmekle, üēte biri ilim öğretmekle ve üēte biri de hacca gidip gelmekle geēmiştir."

Otuz altı defā hac ettiği rivāyet edilmektedir.

İmām-ı Ahmed bin Hanbel'e İbn-i Vehb hakkında sordular. Buyurdu ki: "İbn-i Vehb akıllı, din ve sālih ameller sāhibidir."

Abdullah ibni Vehb hazretleri bir gün bir kimsenin; "(Kāfirler) (Cehennem) ateşinin iēinde birbirleriyle ēekişirlerken, zayıf olanlar, o büyüklük taslıyanlara; "Biz size uymuştuk, şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz?" derler." (Mü'min sūresi: 47) āyet-i kerīmesini okuduğunu işitti. Titremeye başladı ve uzun müddet kendisine gelemedi. 

Bir gün talebeleri kendisine; "Korktuğumuzdan emin olmak iēin ne yapalım?" dediler. O zaman onlara Peygamber efendimizin şu hadīs-i şerīfini okudu: 

"Biriniz bir yere indiği zaman, (Eūzü bi-kelimātillahittāmmāti min şerri mā haleka) desin. Çünkü oradan gidinceye kadar hiē bir şey ona zarar ve kötülük yapmaz." 

Yine kendisinden; duānın kabūl edilmesi, hayır ve misāfire ikrāmdan soruldu. O zaman şu hadīs-i şerīfleri okudu: 

"Kul günāh veya kat'-ı rahm (sılayı rahmi terk) dāvāsında bulunmadıkēa ve acele etmedikēe duāsı kabul edilir." Eshāb-ı kirām; "Yā Resūlallah, acele etmek nedir?" diye sorunca; "Duā ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vaz geēerek duāyı bırakır." buyurdular. 

Bir kimse Peygamber efendimize suāl edip "Müslümanların hangisi daha hayırlıdır?" dedi. Resūlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Elinden ve dilinden müslümanların emīn olduğu kimsedir." buyurdu. 

"Her kim Allah'a ve āhiret gününe īmān ederse ya hayır işlesin, yahud sussun. Her kim Allah'a ve āhiret gününe īmān ederse, komşusuna ikrām etsin. Her kim Allah'a ve āhiret gününe īmān ederse, misāfirine ikrām etsin." 

Bir gün huzurunda kendisinin telif ettiği Kitabu Ahvāl-il Kıyāme isimli eserinden, kıyāmet hallerine ait mevzular okunuyordu. Kitap bittiğinde, benzi sararmış, yüzünün kanı ēekilmişti. Bundan sonra hiē konuşamadı ve birkaē gün sonra vefāt etti. 

Abdullah ibni Vehb'in son sohbetindeki nasīhati; "Kişinin beğendiği şeyi başkası iēin de beğenmesi güzel olur. Kendisine faydası olmayanın başkasına faydası olmaz." şeklinde idi. 

Abdullah ibni Vehb hazretleri İmām-ı Mālik'den duyduğu hadīs-i şerīfleri, eserleri (Eshāb-ı kirāmdan nakledilen sözleri), edeb ve terbiye ile alākalı meseleleri toplayıp El-Mücālesāt adında bir kitap meydana getirdi. Ayrıca, hadīs ilmine dāir El-Cāmi adlı iki cildlik eseri ve yine Muvatta-ı Sagīr, Muvatta-ı Kebīr, Kitābu Ahvāl-il-Kıyāme ve Tefsir-ul Kur'ān adlı eserleri vardır.

 

KAYNAKLAR

1) Vefeyāt-ūl-A'yan; c.3, s.36

2) Hilyet-ül-Evliyā; c.8, sh.324

3) Tehzīb-üt-Tehzīb; c.6, s.71

4) El-A'lām; c.4, s.144

5) Tezkiret-ül-Huffāz; c.1, s.279

6) Brockelmān; Sup.1, s.257

7) Şezerāt-uz-Zeheb; c.1, s.347

8) El-İntika; s.48

9) Ed-Dībāc; s.132

10) Tertīb-ul-Medārik; c.2, s.421

11) Mu'cem-ül-Müellifīn; c.6, s.162

12) İzāh-ul Meknun; c.1, s.438, c.2, s.428

13) Mizan-ul-İ'tidal; c.2, s.86