ABDULLAH EFENDİ, (Himmetzâde)
Bayramiyye
yolunun şeyhlerinden. 1640 (H.1050) yılında İstanbul'da doğdu. 1710 (H.1122)
yılında vefât etti. İstanbul Üsküdar'daki Bezcizâde Tekkesinde babasının yanına
gömüldü.
Babası
Himmet Efendi de Bayramiyye yolunun şeyhlerindendi. Abdullah, küçük yaşta
mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Bilhassa tefsîr ve hadîs ilimlerinde
kendisini yetiştirdi. Bu arada Bayramiyye tarikatına intisâb ederek babasına
mürid, talebe oldu. Tasavvuf yolunda ilerledi. 1669'da Kasımpaşa, on yıl sonra
da Fâtih civârındaki Halil Paşa Câmiine vâiz oldu. 1684 yılında babasının vefâtı
üzerine Yenibahçe'deki Himmetzâde dergâhına şeyh tâyin edildi. Nezâketi,
zarâfeti ve sohbetlerinin tatlılığı ile meşhur oldu.
1683 yılında
Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Viyana önünde uğradığı büyük bozgundan sonra,
Almanlar ve Polonyalılarla berâber Ruslar ve Venedikliler de üzerimize
saldırmışlardı. Dört düşmanla çarpışan ordularımız ağır mağlûbiyetlere
uğruyordu. İstanbul halkı heyecan içinde idi. Padişah ve devlet ricâli aleyhinde
her gün türlü dedikodular yayılıyordu. Sultan Dördüncü Mehmed Hanın bu nâzik
vaziyet karşısında Edirne'den dönmemesi, aleyhindeki sözlerin artmasına yol
açıyordu.
Dördüncü
Mehmed Han Eylül başında İstanbul'a geldiğinde câmilerdeki vâiz şeyhlerden ümit
verici sözlerle halkın heyecanını yatıştırmalarını emretti. Kendisi cumâ
namazını kılmak üzere Dâvûd Paşa Câmiine geldi. Himmetzâde Abdullah Efendiyi de
vâz vermek üzere oraya dâvet etti.
Abdullah
Efendi dâvet üzerine Dâvûd Paşa'ya gitti. Câmide pek acı sözlerle halkı hüngür
hüngür ağlatan vâzında özet olarak şöyle buyurdu:
Ümmet-i
Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), devlet sahipsiz kaldı. Şehir ve kaleler
düşman eline düşüp câmi ve mescidler kilise oldu. Bütün bunlar günahlarımız
sebebi iledir. Fiilimizi değiştirelim. Günahlarımıza tövbe edelim. Şimdiden
sonra bize lazım olan gözümüz yaşından çimen bitinceye kadar başımızı yerden
kaldırmamaktır. Sonra padişaha serzenişte bulunarak:
Nedir bu
inip binme, bu hay huy ve nefs-i emmârenize uymalar? Nice bir gaflet uykusunda
yatursız? Gerçi padişahlar ava gide gelmiştir. Ancak şimdi zamanı değil. Her
zamanın bir îcâbı var.dedi."
Sultan
Dördüncü Mehmed Han başı yerde olarak dinlediği bu vâz ü nasîhatten sonra devlet
işleri ile bizzat ilgilenmeye başladı.
Himmetzâde
Abdullah Efendi 1688'de hacca gitti. İliklerine kadar Resûlullah aşkı ile
yanarak şu kıtayı söyledi:
Ravzana
yüz süren bulur amân
El amân
ey Fahr-i âlem el amân
Her
gelen dilhaste, bulur tâze can
El amân
ey Fahr-i âlem el amân.
Hacdan
dönüşünde Sultan Selîm Câmii Cumâ Vaizliğine tâyin edilince selâtin câmileri
kürsü şeyhleri silsilesine girmiş oldu. 1694'te FâtihCâmii vâizliğine
nakledildi. 1697'de Sultan İkinci Mustafa'nın Avusturya seferine ordu vâizi
olarak katıldı. Allah yolunda, İslâmiyet uğrunda savaşmanın fazîleti hakkında
vâzlar vererek askeri gayrete getirdi. Yapılan savaşlarda Osmanlı askerinin
fevkalâde cesâreti neticesinde Avusturya orduları bozguna uğratıldı ve zaferle
dönüldü.
Hayatının
son yıllarında Bâyezîd ve Süleymâniye câmileri vâizliklerinde bulunan Abdullah
Efendi 1710 yılında Hakk'ın rahmetine kavuştu.
KAYNAKLAR
1) Vekâyi-ül-Füdelâ; c.2, s. 420.
2) Tuhfe-i Hattatîn; s.286
3) Osmanlı Müellifleri; c.2, s.313. |