İsrâiloğullarına
gönderilen peygamberlerden. Ya’kûb aleyhisselâmın
oğlu Şem’ûn'un neslindendir. Kendisine Yûşa’ aleyhisselâmdan
sonra peygamberlik emri bildirildi. Mûsâ aleyhisselâmın
en yakın yardımcılarındandı. Yûşa’ aleyhisselâmın
vefâtından sonra, İsrâiloğullarını uzun müddet idâre etti. Mürted olup, dinden
dönen zâlim hükümdârlara karşı harbetti. Tevrât'ın emir ve yasaklarını tebliğ
edip, insanları hak yola dâvet etmeye çalıştı.
Allahü teâlânın
emriyle, İsrâiloğullarını Arz-ı Mev'ûd denilen yere götürmek isteyen Mûsâ aleyhisselâm, İsrâiloğullarının her kolundan iyi
haber toplayan birer temsilci seçti. Oniki kişi olan bu temsilcileri, Filistin
bölgesinde yaşayan cebbârların (zalim hükümdârların) ve ahâlisinin durumu
hakkında haber getirmeleri için gönderdi. Temsilciler arasında Yûşa’ bin Nûn
ile Kâlib bin Yuknâ (aleyhimesselâm) da vardı.Temsilciler, Erîha şehrine gidip,
o belde ahâlisinin iri cüsseli ve kuvvetli olduğunu gördüler ve korktular.
Yûşa’ bin Nûn ve Kâlib bin Yuknâ aleyhimesselâm haricindekiler, gördüklerini
kavimlerine anlatıp, onları harbe gitmekten vazgeçirdiler. Temsilciler arasında
bulunan ve Kur'ân-ı kerîmde; “Allah'tan korkan
iki kimse” olarak bildirilen Yûşa’ ve Kâlib (aleyhimesselâm), o
belde ahâlisinin, görüldüğü gibi kuvvetli olmadıklarını; zâhiren kuvvetli
olsalar bile, kalblerinin zayıf olup, korkak olduklarını bildirdiler.
İsrâiloğullarının, Allahü teâlânın nusret
ve yardımıyla o şehri fethedebileceklerini anlattılar. Fakat, Mûsâ aleyhisselâma Mâide sûresi
24. âyetinde bildirildiği gibi meâlen; “Ey Mûsâ! Cebbârlar, zâlimler kavmi o bölgede bulundukları
müddetçe, biz oraya gidecek ve o beldeye girecek değiliz. Artık sen ve Rabbin (Rabbinin
sana vâd ettiği yardımıyla) beraber gidin de, ikiniz onlarla çarpışın, muhârebe edin.
Biz burada kalıp, oturucularız” diyen İsrâiloğulları, onlara da
karşı çıktılar. Taşladılar ve; “Eğer bu on kişinin söylediklerini söylerseniz,
sizi de tasdik ederiz” dediler. Fakat, Mûsâ aleyhisselâmın
diğer yardımcıları gibi, Kâlib aleyhisselâm da,
İsrâiloğullarının karşısında onu yalnız bırakmayıp, yardımcı oldu.
Onların bu
cesur ve fedâkar hareket ve sözleri, Kur'ân-ı kerîmde
meâlen şöyle bildirildi: “Allahü
teâlâya îmân edip, O'ndan korkanlardan (Yûşa’
bin Nûn ve Kâlib bin Yuknâ adındaki) iki kimse, İsrâiloğullarına dediler ki: “Ey İsrâiloğulları!
Cebbârların (zalimlerin) şehrinin kapısından hemen girin. (Onların iri
cüsseli olmalarından korkmayın. Biz onları gidip gördük ve öğrendik. Onların
bedenleri büyük ve kuvvetli, fakat, kalbleri zayıftır. Sizinle harbetmeye rûhi
metanetleri yoktur.) Bir defâ kapıdan girdiniz mi, (Allahü teâlânın vâdettiği yardımın size
gelmesiyle)
elbette siz gâliplerden olursunuz. Siz gerçekten mü’min kimseler iseniz, (Allahü teâlânın kudretine, size nusret ve yardım
hakkındaki vâdine, Hazret-i Mûsâ'nın peygamber olduğuna inanıyorsanız,
düşmanların kuvvetini düşünerek onlardan korkmayınız. Sizin hakkınızda nusret-i
ilâhiyyenin gelmesi için her hâlinizde) Allahü
teâlâya tevekkül ediniz. (O'na
itimat edip, cihâddan geri durmayınız.)”
İsrâiloğullarının
Tih çölünde kaldığı kırk sene içinde, Mûsâ aleyhisselâmın
diğer yardımcıları gibi, yanından hiç ayrılmayan Kâlib aleyhisselâm,
Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından sonra da Yûşa’ aleyhisselâma yardım etti. Onunla birlikte zâlim
hükümdârlara karşı harb edip, İsrâiloğullarının Arz-ı Mev'ûd'a yerleşmelerinde
gayret sarf etti. Yûşa’ aleyhisselâm, ömrünün
sonuna doğru hastalandı. Vefât etmeden önce Kâlib aleyhisselâm,
yerine halîfe bıraktı. Yûşa’ aleyhisselâmın
hastalandığını duyan Selem hükümdârı Bârık, bütün teb’asıyla birlikte dinden
dönüp mürted oldu. Yûşa’ aleyhisselâmın
vefâtından sonra, Kâlib aleyhisselâm
İsrâiloğullarından ordu hazırlayıp, Selem diyârı üzerine yürüdü ve orayı
fethetti. Allahü teâlânın tek yaratıcı
olduğunu inkar edenlerden onbin kadarını öldürdü. Hükümdâr Bârık ve ileri
gelenleri yakalayıp esir etti.
Rivayet
edilir ki, münâfık olan Bârık, daha önce yetmiş hükümdârı zindana atıp,
cezâlandırmıştı. Her birinin parmaklarını kesmişti. Yemek vaktinde, onlara
hakâret için önlerine ekmek parçaları atardı. Parmakları olmayan bu
hükümdârlar, ekmekleri alamadıkları için yüzleri üzere düşüp köpek gibi kapışıp
yerlerdi. Kâlib bin Yuknâ aleyhisselâm, Bârık'ı
zindana attı. Zalim hükümdâr böylece başkalarına ettiğinin cezâsını çekti.
Bu
fetihlerden sonra, Kâlib aleyhisselâm Mısır'a
gitti. Bütün Mısır ve Şam memleketleri, İsrâiloğullarının elinde kalıp, nice
yıllar huzûr ve rahatlık içinde yaşadılar. Hazkîl aleyhisselâmla
birlikte, İsrâiloğullarının Mûsâ aleyhisselâmın
dîni üzere kalmaları ve Allahü teâlâya
îmân edip, ibâdet etmeleri için gayret sarf eden Kâlib aleyhisselâm,
Mısır’da vefât etti. Hazkîl aleyhisselâm, onun
vefâtından sonra senelerce İsrâiloğullarını idâre etti ve onların tevhid inancı
üzere kalmaları için çalıştı.
Kâlib aleyhisselâmın hilyesi, ne zaman, nerede ve kaç
yaşında vefât ettiğine dâir bilgi kaynaklarda zikredilmemektedir.
--------------------------------------------------------
1)
Tefsîr-i Kebîr (Razî); cild-6, sh. 182, cild-11, sh. 199
2)
Tefsîr-i Kurtubî; cild-6, sh. 127
3)
Tefsîr-i Mazharî; cild-3, sh. 74
4)
Rûh-ul-Beyân; cild-2, sh. 376
5)
Garaib-ül-Kur'ân; cild-6, sh. 77
6)
Tefsîr-i Taberî; cild-6, sh. 176
7)
Feth-ül-Bârî; cild-6, sh. 312
8)
Mürûc-üz-Zeheb; cild-1, sh. 47
9)
Târih-ül-ümem vel-mülûk (Taberî târihi); cild-1, sh. 188
10)
Mir’ât-ı Kâinat; sh. 125
11) Rehber
Ansiklopedisi; cild-18, sh. 236, 237
12)
Ravdat-us-safâ; sh. 289
13)
El-Kâmil fit-tarih; cild-1, sh. 200
14)
Ravdat-ul-Ebrâr; cild-1, sh. 67