Şâfiî
âlimlerinin büyüklerinden Velî ve âlim bir zât. İsmi, Utbe bin Abdullah bin Mûsâ
bin Ubeydullah, künyesi Ebû Sâib Hemedânî'dir. 264 (m. 878)'de Hemedan'da
dünyâya geldi: Kabası tüccardı. Kendisi ilme ve tasavvufa yöneldi. Şâfiî
mezhebinde olan Ebû Sâib, dünyâya ehemmiyet vermiyen, her işinde Allahü teâlânın
rızâsını arayan bir zât idi. Pekçok evliyânın sohbetinde ve hizmetinde bulunmuş,
ilimde büyük âlim olmuş, Cüneyd-i Bağdâdî'nin (r.a.) sohbet ve teveccühleriyle
şeref-lenmiştir. Tefsîr, hadîs, fıkıh üzerine pek kıymetli kitaplar te'lif etti.
Azerbaycan ve Hemedan'da kadılık yaptı. 334 yılında, önce Bağdâd'ın batı kısmına
kadı oldu. Sonra doğu kısmına nakledildi. 338'de halife el-Mutî'lillâh zamanında
Kâdı'l-kudât ya'nî başkadı oldu. Şâfiî mezhebindeki ilk başkadı bu zâttı.
Başkadı oluncaya kadar kendi ismiyle çağırıldı. Başkadı olunca Kâdı'l-kudât diye
anıldı. 350 (m. 961) yılında vefât etti.
Vefâtından
sonra ba'zı âlimler onu rü'yâda görüp, Allahü teâlânın kendisine nasıl muamele
ettiğini sordular. "Allahü teâlâ beni affetti ve günahlarım olduğu hâlde
Cennetine koydu. (Seksen yaşından ziyâde İslâm üzere yaşayanlara azâb etmem)
buyurdu" cevâbını verdi.
Ebû Sâib,
Bağdâd'da bir meclisde anlattı: "Muhammed bin Yezîd bin Huneys, Süfyân-ı
Sevrî'nin (r.a.) huzuruna varınca, Süfyân-ı Sevrî ondan, bir hadîs rivâyetinde
bulunmasını istedi. O da Ümmü Sâlih, Safiyye binti Şeybe, Peygamberimizin
mübârek zevcesi Ümmü Habîbe'den (r.anhâ) senedi kadınlardan olan şu hadîs-i
şerîfi rivâyet etti: Peygamberimiz (s.a.v.) "Âdemoğlunun emr-i ma'rûf, nehy-i
m ün her ve insanların arasını bulmak için söylediği sözlerin dışındaki her sözü
aleyhinedir" buyurdu. Bunun üzerine Süfyân-ı Sevrî (r.a.) hayret etti. "Bir
kadın, bir kadından, o da kadından, o da Resûlullahtan (s.a.v.) rivâyet ediyor"
dedi. Bunun üzerine Yezîd bin Huneys, "Bundan daha çok hayret edeceğin şey,
Allahü teâlânın kitabında vardır ki, Nisâ sûresi 114. âyetinde meâlen
"Onların fısıldanmalarının çoğunda hayır yoktur. Meğer ki sadaka vermeyi, bir
iyilik etmeyi ve insanlar arasını düzeltmeyi emredenlerin ki olsun." Ve Asr
sûresinde meâlen "Asra yemîn ederim ki, insanlar muhakkak hüsran içindedir.
Ancak îmân edenlerle, sâlih ameller işleyenler, bir de birbirlerine hakkı
tavsiye, birbirlerine sabrı tavsiye edenler ziyanda değildirler"
buyuruluyor" diye cevap verdi.
Kâdı'l-kudât
Ebû Sâib anlatır: Halife Hârûn Reşîd, meşhûr vâ'iz ve âlim Muhammed bin
Semmak'tan nasîhat isteyince şöyle buyurdu: "Ey emîr-ül-mü'minîn, muhakkak bir
gün sen öleceksin. Yıkanacak, kefenlenerek ve kabre konulacaksın.
Hasta olunca
hastalıktan nefesin tutulur, ihtiyarlayınca gücünü kaybedersin, ayakların
sürçer. Fırsatı kaçırdığından pişman olursun. Tövbe etmeye vakit bulamazsın.
Hastalıklardan kurtulamazsın. Ondan sonra kendini iyi etmek için malın mülkün de
fâide vermez. (O halde şimdiden tövbe et ve Allahü teâlâya tam kul o)."
KAYNAKLAR
1) Tabakât-üş-Şâfiiyye Cild-3, sh-343
2) El-Bidâye ven-nihâye cild-11 sh-237
3) Târih-iBağdâdcild-12, sh-320
4) Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh-5
5) El-A'lâm cild-4, sh-201"
|