Fıkıh
âlimlerinin büyüklerinden. Künyesi Ebü'l-Ferec'dir. İbn-i Tarar diye bilinir.
303 (m. 915) târihinde doğup, 390 (m. 1000) senesinde vefât etmiştir.
Begâvî'nin, İbn-i Ebî Dâvûd ve İbn-i Sa'îd'in derslerini dinledi, İbn-i Şenbüz,
Ebû Muzahim el-Hakânî, Ebû Îsâ Bekkâr ve daha başka âlimlerin huzurunda ders
okudu. Muhammed bin Cerîr et-Taberî hazretlerinin ictihâdı üzere âlim oldu.
Ondan Abdülvehhâb bin Ali el-Mülhâmî, Ahmed bin Mesrûk ve daha başkaları ders
aldı. Birçok âlimler ondan rivâyette bulunmuşlardır.
Ebû Muhammed
el-Bâfi der ki: "Kâdı Ebü'l-Ferec geldiği zaman, bütün ilimlerde sanki onun ile
beraber gelirdi. Eğer birisi, malının üçte birini insanların en âlimine
verilmesini tavsiye etse idi, Muâfâ bin Zekeriyyâ'ya verilmesi gerekirdi."
Hatîb
el-Bağdâdî ise şöyle der: Büyük âlim Berkânî'ye Muâfâ bin Zekeriyyâ'yı sordum.
Bana: "O, zamanının en âlimi vesika (güvenilir) bir zâttır" dedi.
Meşhûr âlim
Tevhidî dedi ki: "Muâfâ bin Zekeriyyâ'nın ilmi çok genişti. Yaşadığı devirdeki
bütün i-limler hakkında bilgi sahibi idi. Özellikle Peygamber efendimizden
(s.a.v.) Eshâb-ı kirâmdan ve onlardan sonrakilere ait haberleri çok iyi
biliyordu."
Muâfâ bin
Zekeriyyâ, fıkıh, nahiv (Arab dili grameri) lügat ve edebiyatın çeşitli
kollarında asrınının en önde gelen âlimi idi. Bâb-üt-Tâk denilen yerde İbn-i
Sanber'in vekili olarak kadılık (hâkimlik; yaptı.
Ahmed bin Amr
bin Rauh anlatıyor; "Muâfâ bin Zekeriyyâ, devletin ileri gelenlerinden birisinin
e-vinde bulunuyordu. Burada, çeşitli mevzularda mütehassıs âlimler de vardı. Bu
âlimler, Muâfâ bin Zekeriyyâ'ya "Seninle hangi ilimden konuşalım" dediler. Muâfâ
ev sahibine: "Eğer, kitaplığında edebiyata ve çeşitli ilimlere dâir eserler
varsa, hizmetçini gönder, kitaplığın kapısını açsın, eline hangi kitap gelirse
onu alsın. Siz, istediğiniz bir mevzûyu seçin. Onun üzerinde, müzâkere edelim,
konuşalım" demiştir.
Buna ilâve
olarak İbn-i Rauh der ki: "Buradan, Muâfâ'nın asrın bütün ilimlerinden haberdar
olduğu anlaşılmaktadır."
Ebû Abdullah
Humeydî, İbn-i Tarâr hakkında şöyle anlatır: Ebü'l-Ferec Muâfâ bin Zekeriyyâ'nın
bizzat kendi yazdığı bir yazıyı okudum. Diyor ki: "Bir sene hacca gitmiştim.
Bayram günlerinde Minâ'da bulunuyordum. Bu sırada birisi Ey Ebü'l-Ferec diye
bağırıyordu. Bunun üzerine önce kendi kendime: Herhalde beni cağırıyorlar,
dedim. Fakat, sonra, yine kendi kendime: Bu kadar insan arasında Ebü'l-Ferec
diye isimlendirilen çok kimse vardır, bu ben değilim diye. düşündüm. Bu yüzden
cevap vermedim. Biraz evvel bağıran şahıs tekrar Ey Ebü'l-Ferec Muâfâ, diye
seslendi. Ben cevap vermek istedim. Ancak, kendi kendime, belki bu isimde birisi
vardır. Çünkü isimler ba'zan birbirine benzer dedim. Yine cevâp vermedim.
Bağıran zât cevap veren birisini görmeyince, bu defa Ey Ebü'l-Ferec Muâfâ bin
Zekeriyyâ Neh-revânî diye seslendi. İsmimi bu şekilde söyleyince, artık beni
çağırdığına kesin kanâat getirip, "İşte buradayım, ne istiyorsun?" dedim. O ise
bana, "Zannederim sen doğudaki Nehrevan'dansm" dedi. Ben: "Evet öyle" dedim. O:
"Biz Batıdaki Nehrevan'dan olanı arıyoruz" dedi. O gün isim, baba ismi, künye,
nisbet edildiği yer bakımından bana benziyen birisinin bulunmasına çok taaccüb
ettim ve Irak'taki Nehrevan'dan başka Magrib'de de başka bir Nehrevân'ın
bulunduğunu öğrendim."
Ebü'l-Ferec
Muâfâ'nın çeşitli mevzulara dâir faydalı eserleri vardır. 1. El-Celîs-üs-Sâlih
el-Kâfî, 2. El-Enîs-ün-Nâsıh eş-Sâfiî, 3. El-Hudûa vel-Ukûd (Usûl-i fıkha
dâirdir), 4. Tefsîr-ul-Kur'ân, 5. El-Mürşid (Fıkha dairdir).
KAYNAKLAR
1) Târîh-i Bağdâd, cild-13, sh-230
2) Vefeyât-ül-a'yân cild-5, sh-221, 224
3) Mu'cem-ül-müellifîn cild-12, sh-302
4) Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh-1010
5) Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh-134
6) Bugyet-ül-vuât cild-2, sh-293
7) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh-464
8) Tabakât-ı müfessirîn cild-2, sh-323
|