Şâfiî mezhebi
âlimlerinin meşhûrlarından. Horasan'da yetişen hadîs âlimlerinin imamıdır. Adı,
Hassan bin Ahmed bin Hârûn bin Hassan bin Abdullah bin Abdurrahmân bin Anbese
bin Sa'îd bin Âs'dır. Künyesi, Ebû Velîd'dir. Kureyş kabilesinin Emevî soyuna
mensûb olduğu için, "Kureşî" ve "Emevî" olarak anılmaktadır. 270 (m. 883)
senesinden sonra doğmuştur. Nişâbûr, Bağdâd ve Nesâ şehirlerinde birçok âlimden
ilim öğrendi. Hadîs ve fıkıh ilimlerinde yüksek derecelere kavuştu. 349 (m. 960)
senesinde Rabî-ul-evvel ayının beşinci günü Cum'a gecesinde Nişâbûr'da vefât
etti.
Şâfiî
âlimlerinin büyüklerinden biridir. O, Horasan'da hadîs âlimlerin imâmı idi.
Bağdâd'da Ahmed bin Hasen es-Sûfî'den ve başka âlimlerden; Nişâbûr'da İbrâhîm
bin İbrâhîm el-Bûşencî'den ve Muhammed bin Nuaym'dan; Nesâ'da ise Hasen bin
Süfyân'dan ve daha başkalarından ilim aldı. Büyük bir hadîs âlimi olarak
yetişti. Ayrıca fıkıh ilminde de, Horasan'daki Şâfiî âlimlerinin en büyüğüdür.
İbn-i Süreyc ile çok sohbetleri oldu. Hadîs ve fıkıh ilimlerinde birçok kitap
yazmıştır. Hadîs-i şerîflerde ve O'na ait diğer ilimlerde derin bir ilme
sahipti. Meşhûr hadîs kitaplarından Sahîh-i Müslim üzerine tahric yapmış, ondaki
hadîs-i şerîflerin değişik rivâyetlerini bildiren bir eser yazmıştır. Ayrıca
fıkıh ilmine dâir de İmâm-ı Şâfiî'nin "Usûl-i fıkh"ını şerh etmiştir,
genişletmiştir.
Ondan birçok
âlim ilim öğrendi. Bunlardan Kâdı Ebû Bekr el-Hîri, İmâm-ı Ebû Tâhir bin Tahmiş
ez-Zibâdî, el-Hâkim Ebû Abdullah, Ebû Fadl Ahmed bin Muhammed es-Sehlî es-Saffâr
ve daha pekçok âlim hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundular.
Hassân-ı
Nişâbûrî, büyük bir âlim olduğu kadar vera', zühd ve takva sahibi idi.
Haramlardan çok sakınırdı. Dünyânın mal ve mülküne düşkünlüğü yoktu. Hadîs
âlimlerinden Hâkim, onun hakkında diyor ki: "O, Horasan'da hadîs âlimlerinin
imâmı idi. Âlimlerden gördüklerimin en zahidi ve en çok ibâdet edeni olup,
medresesinde ve evinde, kendisine dâima müracaat edilmeye ihtiyaç duyulurdu.
Yüzüğünün nakşında, "Allahü teâlâ, Hassan bin Muhammed'in istinatgahıdır" yazılı
idi."
Hâkim, onun
hakkında yine şöyle anlatıyor: Hassan bin Muhammed, hastalandığında onu ziyârete
gitmiştim. Annesinin kendisine şöyle dediğini anlattı: "Ben, sana hâmile idim.
Büyük âlim Abbâs bin Hamza'nın etrafında insanlar, toplanır, ondan ilim
öğrenirlerdi. Babandan, onun ilim meclisinde kadınlara mahsus yerde bulunabilmem
ve kendisinden ilim öğrenmem için izin istedim. Onuncu günde bana izin verdi.
Ders vermesini bitirence Abbâs bin Hamza, orada bulunanlara; "Ayağa kalkınız!"
dedi. Ben de onlarla beraber kalktım. Abbâs bin Hamza duâ etmeye başladı. Ben
de: "Ey Allahım! Bana tâlim olacak bir erkek evlâd ihsan eyle!" diye duâ ettim.
Sonra eve geldim. O gece rü'yâmda gördüm ki, birisi (Sana müjdeler obun! Allahü
teâlâ senin duânı kabul etti. Sana erkek bir evlâd verecek ve onu âlim
yapacaktır. O, senin babanın yaşadığı kadar yaşayacaktır, dedi. Benim babam 72
sene yaşamıştı." Hassan bin Muhammed, bana bu hikâyeyi anlattıktan sonra dört
gün daha yaşadı. Vefât ettiğinde 72 yaşındaydı. Yine Hâkim şöyle anlatıyor:
"Birgün Cum'a gecesinde, yatsı namazından sonra onun yanına gittim. O,
oturuyordu. Bana eliyle geri dönmemi işaret etti. Ben ayrılmayıp orada kaldım.
Onun evinden yatsı namazını kılıncaya kadar ayrılmadım. Bana: "Benim cenâzemi,
Mîkât'a kadar taşıyacak birisini bana getir!" dedi. Sonra yanından ayrıldım. O
gece, seher vaktinde vefât etti."
Ahmed bin Ömer
ez-Zehîd diyor ki: "Rü'yâmda hocam Ebû Velîd'i (Hassan bin Muhammed'i) gördüm.
Ona hâlinden sordum. Dedi ki: Dünyâda iken insanlara anlattığım her dînî mes'ele
ile karşılaştım. Onların her birisi ayrı ayrı bana soruldu." Ebû Sa'îd-ül-Edîb
şöyle anlatıyor: "Ebû Ali es-Sekafî'nin, ölümünden evvelki hastalığında
kendisini ziyâret etmiştim. Ona: "Helâl ve harâmlar hakkında senden sonra kime
soracağız?" diye sordum. O da: "Ebû Velîd'den sorun!" dedi.
Onun rivâyet
ettiği bir hadîs-i şerîfte, Hz. Âişe şöyle bidiriyor: Resûlullah (s.a.v.),
namazından sonra şöyle duâ ederdi:
"Ey Allahım!
Kabir azabından sana sığınıyorum, Deccâl'in fitnesinden sana sığınıyorum.
Dirilerin ve ölülerin fitnesinden sana sığınıyorum. Ey Allahım! Günah işlemekten
ve borca dalmaktan sana sığınıyorum"
Bu hadîs-i
şerîf hakkında kendisine: "Borçlanmaktan Allaha sığınmanın sebebi nedir?" diye
sorulduğunda, buyurdu ki: "İnsan borçlandığı zaman, sıkışık durumlarda
kaldığından konuşması icâb etse, yalan söyler ve eğer va'd ettiği şeyler varsa
va'dinden vazgeçer."
KAYNAKLAR
1) Mu'cem-ül-müellifîn cild-3, sh-192
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-3, sh-226
3) Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-380
4) Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh-895
|