TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

4.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

EBÛ NASR SERRÂC TÛSÎ (Radıyallahü Anh)

Evliyânın büyüklerinden, maddî ve ma'nevî İlimler sahibi. Ebû Nasr künyesi olup, ismi, Abdullah bin Ali'dir. Tûs şehrinde doğup yaşadığı için, Tûsî nisbet edildi. Saraçlık yaparak nafakasını temin ettiği için, Serrâc lakabı verildi. Tavus-ul-fukarâ diye bilinirdi. 378 (m. 988) yılında Tûs şehrinde vefât edip, oraya defn edildi.

Zamanının büyüklerinden ders aldı. Ebû Muhammed Mürteiş'in talebesi idi. Sırrî-yi Sekatî ve Sehl-i Tüsterî gibi büyük evliyâları gördü. Ca'fer Huldî ve Ebû Bekr Muhammed bin Dâvûd Dûkki de onun hocaları arasındaydı. Az yer, az uyur, çok ibâdet ederdi. Ömrü, Allahü teâlânın dinini öğrenmek ve öğretmekle geçti. Onun en mutlu günü, gerçek ma'nâda Allahü teâlânın rızâsına uygun yaşadığı gündü. Allahü teâlânın seçilmiş, sevgili kullarına hizmet eder ve onların sözlerini kitaplarında yazardı. Tâvûs-ul-fukarâ lakabı da bundan dolayı verilmişti. Tasavvuf ve hakikat bilgilerinde birçok sözleri vardır. Bir kimsenin tövbe etmesine çok sevinir, kendisini vesîle ettiği için Allahü teâlâya şükrederdi. İşlediği sevablara ve yaptığı ibâdetlere de tövbe eder, ancak Allahü teâlânın rızâsına kavuşmakla Cennetine girebileceğini söylerdi.

Pekçok insan, bu mübârek zâta talebe olmak istedi. Onları doğru yolda ilerletmeyi, Cehennem a-teşinin şiddet ve dehşetinden kurtarmayı vazife bildi. Çok kıymetli talebeler yetiştirdi. Onlar da hocalarından aldıkları feyz ve bereketi, emredilen yerlerde saçtılar. Beldeler, yıllarca onların nuru ile parladı. Bunlardan en meşhûru Ebü'l-Fadl İbni Hasen Serahsî'dir. O da, Ebû Sa'îd Ebü'l-Hayr'ın üstadıdır. Pek kıymetli eserleriyle de, büyüklerin sözlerini daha sonraki nesillere aktaran Ebû Nasr Serrâc'ın en meşhûr kitabı, Lum'a'dır. Lum'a'nın baskısı yapılmıştır. Bu eseri, evliyânın sözleri ve halleriyle ilgili daha sonra yazılan birçok esere kaynaklık etmiştir. Risâle-i Kuşeyrî ve Keşf-ül-mahcûb bunlardandır. Serrâc'ın feyz kaynağı olan diğer bir eseri de Kitâb-ül-milh'tir.

Onun şu menkıbeleri meşhûrdur:

"Bir sene, Ramazan ayında Bağdâd'a gitti. Kendisine Şünûziyye mescidinde bir oda verip, talebelere imamlıkla vazifelendirdiler. Bayrama kadar onlara imamlık yaptı. Teravih namazında beş defa Kur'ân-ı kerîm'i baştan sona okurdu. Hizmetine bakan kimse, hergün odasına gelir ve çörek bırakırdı. Bayram günü çöreklerin hepsinin olduğu gibi durduğu görüldü."

"Yanan bir tandırın başında, ma'rifetden konuşuyorlardı. Ebû Nasr Serrâc, birden değişip ateşe doğru yürüdü. Tam ateşin ortasında Allahü teâlâya secde etti. Ateşten çıktığında yüzünde hiçbir yanma alâmeti görülmedi. "Bu hâl nedir?" diye sorulunca: "O'nun dergâhında gözyaşı dökenin, yüzünü yakmaya ateşin gücü yetmez" buyurdu.

Tûs'ta "Benim toprağımın önünden geçirilen cenâze, Allahü teâlânın rahmetine kavuşur, bağışlanır" buyurduğu söylenir ve bu müjdeye kavuşabilmek için, cenâzeler onun kabri önünde bir müddet bekletildikten sonra defn edilirdi.

Onun kıymetli sözlerinden ve daha önceki İslâm âlimlerinin nasîhatlerinden yaptığı nakillerden ba'zıları şöyledir:

"Dünyâyı iki defa terk etmek lâzımdır, önce dünyânın her türlü ni'metlerini terk etmek. Sonra ni'metlere şükür için dünyâya dönmek ve dünyâ hırsından uzak olmaktır.

"Nefsine karşı olan sevginden dolayı isteklerine rızâ göstermek, onu Cehenneme atmaktır."

"İnsanlar edebi üç ayrı şekilde anlamaktadırlar Dünyâ ehlinin edebi; fesahat ve belâgat ilimlerine sahip olup, padişahların isimlerini ve şiirlerini ezberlemektir. Dünyaya ehemmiyet vermeyen zâhirilerin edebi; riyâzet çekerek nefsi ıslâh etmek, şehvet ve arzularını terk ederek dînin emir ve yasaklarına uygun hareket etmektir. Ariflerin edebi; kalb temizliği, sırların kontrolü, vaktin muhafazası, hatıra gelen şeylere iltifat edilmemesi, taleb, huzur ve kurb ânında edebe riâyet edilmesidir."

"Tüster şehrine gittiğimde, Sehl bin Abdullah'ın evini ziyâret ettim. Halk evin bir odasına, "beyt-üs-sibâ" (yırtıcı hayvanlar odası) diyordu. Bunun sebebini sorduğumuzda, "Arslanlar Sehl'i ziyârete gelirdi. O da, onları bu odada misafir eder, et ikrâm eder, sonra da salıverirdi" dediler. Biz bu durumu Tüster halkından kime sorduysak aynı cevâbı aldık."

İbn-i Rüveym'e "Allahü teâlânın insanlar üzerine ilk olarak farz kıldığı şeyin ne olduğu soruldu. O da, "Ma’rifettir. Nitekim Allahü teâlânın, "Ben cinni ve insi yalnız bana ibâdet etsinler diye yarattım" (Zâriyât sûresi-56) şeklinde bildirdiği âyet-i kerîmede "İbâdet etsinler" kısmını İbn-i Abbâs hazretleri, "Tanısınlar" şeklinde tefsîr etmiştir" buyurdu.

Tevekkülü Ebû Bekr Dekkâk ve Sehl bin Abdullah'ın şu sözleri ne güzel anlatır: "Tevekkül; yarını düşünmeyip, hayatının o günde son bulacağını düşünmektir. Tevekkül; kulun Allahü teâlânın irâdesine kendisini tam teslim etmesidir:"

Tevekkülün şartı, Ebû Türâb Nahşebî'nin şu sözünde bildirilmiştir: "Bedeni Allahü teâlâya ibâdette kullanıp, kalbiyle Rabbine bağlanmak, Allahü teâlânın kâfi olduğuna kalbin mutmain olması, verilirse şükredip, verilmezse sabretmektir."

Yahyâ bin Muâz buyurdu ki: "Allahü teâlâyı seversen, halk da seni sever. Allahü teâlâdan ne kadar korkarsan, insanlar da o kadar senden korkar. Sen ne kadar Allahü teâlâ ile meşgul olursan, insanlar da o kadar seninle meşgul olur."

Ebü'I-Hasen Dîneverî'den "Ma'rifet nedir?" diye soruldu. "Allahü teâlânın ni'metini görmek ve bu ni'metlere şükürden âciz olduğunu anlamaktır" buyurdu.

Ebû Nasr Serrâc eserinde, hadîs-i şerîf de rivâyet etmiştir. Rivâyetlerinden ikisi şöyledir:

Resûlullah (s.a.v.): "Kim âşık olup iffetini korur, aşkını gizler ve bu hâl üzere vefât ederse, şehîd olur. "

"Sizden biriniz kendisi için istediğini, mü'min kardeşi için de istemedikçe, kâmil îmân sahibi olamaz" buyurdu.

 

KAYNAKLAR

1) Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh-91

2) Mir'ât-ül-cinân cild-2, sh-408

3) Mu'cem-ül-müellifîn cild-6, sh-89

4) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh-447

5) İzâh-ül-meknûn cild-2, sh-552

6) El-A'lâm cild-4, sh-104

7) Nefehât-ül-üns sh-324

8) Risâle-i Kuşeyrî sh-26, 369, 370, 562, 674

9) Tabakât-üs-sûfiyye sh-111

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider