Büyük hadîs ve fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ya'kûb bin Şeybe bin Salt bin Usfür
olup, künyesi, Ebû Yûsuf es-Sudûsî'dir. Basralıdır. 182 (m. 798)'de Basra'da
doğmuştur. Bağdâd'a gelerek yerleşmiş ve orada 262 (m. 875)'de Rabî-ül-evvel
ayında vefât etmiştir.
Ya'kûb bin Şevbe, Ali bin Âsım, Yerid bin
Hârûn, Ravh bin Ubâde, Affân bin Müslim, Ya'lâ bin Ubeyd, Mala bin Mensûr,
Muhammed bin Abdullah el-Ensârî, Eban-Nasr Hâşim bin Kâsım, Esved bin Âmir, Ebû
Naîm, Kabîsa bin Utbe, Yahyâ bin Ebî Bükeyr, Müslim bin İbrâhîm, Ebû Velîd et-Tayâlisî
ve pek çok âlimden hadîs-i şerîf öğrenmiştir.
Kendisinden de, kardeşinin oğlu Muhammed bin Ahmed bin Ya'kûb, Yûsuf bin Ya'kûb
bin İshâk hadîs rivâyet etmişlerdir. Sika (sağlam, güvenilir) bir râvî idi.
Bağdâd'da oturdu ve orada hadîs rivâyet etti. İmâm-ı Mâlik'in mezhebine tam
vâkıf olan Ya'kûb bin Şeybe, Mâlikî mezhebini anlatan çok güzel bir kitap
yazmıştır. Mâlikî fıkhını, Mâlikî âlimlerinden İbn-i Ma'zel, Usbûğ bin Ferec,
Hâriç İbn-i Miskîn, Sa'îd bin Ebî Nebr'den öğrenmiştir. Daha pek çok Mâlikî
âlimi ile görüşmüştür. Böylece Bağdâd'daki Mâlikî âlimlerinin büyüklerinden
birfakîh (fıkıh âlimi) olmuştur.
Hadîs ilminde Kesîr-ül-hadîs'dir. Ya'nî, çok hadîs rivâyet eden âlimlerdendir.
Hadîs hâfızı idi. Yüzbinden ziyâde hadîs-i şerîfi sened ve râvileriyle ezbere
okurdu. Muallel (illetli) bir müsned kitabı yazmıştır. Bu müsned kitabını
tamamlayamamıştır. Yazmış olduğu müsned kitabını temize çeken kırk kâtip
bulundurur, bunların ücretini verirdi. Bunun için onbin altın harcadı. Ebû
Hüreyre'nin (r.a.) rivâyet ettiği hadîsleri topladığı müsnedinden ikiyüz cüz
Mısır'da mevcut idi. Ayrıca Aşere-i mübeşşerenin (Cennetle müjdelenen on
Sahâbînin) İbn-i Mes'ûd, Ammâr bin Yâser, Utbe, Ebî Gazvân, İbn-i Abbâs ve ba'zı
Sahâbîlerin (r.anhüm) rivâyetlerini topladığı müsnedi vardır. Zehebî "Ya'kûb bin
Şeybe'nin müsnedinin 5 cild olduğu haberi bana ulaştı" buyurdu.
Ya'kûb bin Şeybe, Kur'ân-ı kerîm hususunda
birşey konuşmaz, kendisine sorulduğu zaman da cevap vermezdi. Irak kadılığına
ta'yin edildi. Fakat Kur'ân-ı kerîmin mahlûk olduğunu söylemedi diye, o zaman
devlet idaresini elinde bulunduran Mu'tezile yolundaki bozuk inançlı kimseler
tarafından, vazifesine başlattırılmadı. Kur'ân-ı kerîmin mahlûk olmadığını
açıkça söylemediği için de ba'zı kişiler tarafından bid'at sâlıibi olduğu
söylenildi. Halbuki o hiç bir zaman Kur'ân-ı kerîme mahlûk demedi.
Ya'kûb bin Şeybe son derece cömerd idi.
Bayramın yaklaştığı bir zaman, fakîr bir adam mektûb yazıp, çoluk çocuğunun
nafakasına (ihtiyaçlarına) harcamak üzere, ondan yüz dirhem istedi. Ya'kûb hemen
bir keseye yüz dirhem koyup, ağzını mühürledi ve o adama, gönderdi. Birkaç gün
sonra, paranın kendisine ulaşmadığını bildiren bir mektûb aldı. Bunun üzerine o
kimse hakkında iyi düşünerek (hüsn-i zan ederek), yine bir keseyle yüz altın
gönderdi. Bir müddet sonra aynı kimse, yüz dinar daha istedi, yine gönderdi.
Tekrar aynı şekilde yüz dinar gönderince, kendisi de peşinden gitti. (O kimseyi
bu kötü huyundan kurtardı ve kendisi de rahat etti.)
KAYNAKLAR
1)
Târih-iBağdâdcild-14, sh-281
2)
Tezkiret-ül-huffâz
cild-2, sh-577
3)
Ed-Dîbac-ül-müzehheb sh-355
4)
Şezerât-üz-zeheb
cild-2, sh-146
5)
Mu'cem-ül-müellifîn
cild-13, sh-249
6)
Esmâ-ül-müellifîn cild-2 sh-537
7)
Keşf-üz-zünûn
sh-1678
|