Hâtûn
evliyâların büyüklerinden. Horasanlıdır. Mekke-i mükerremede otururdu. Bâyezîd-i
Bistâmî'nin medh ve iltifatına mazhar olmuştur. Zünnûn-i Mısrî kendisine birçok
mes'elelerde danışmıştır. 203 (m. 818) senesinde Mekke-i mükerremede vefât
etmiştir.
Bâyezîd-i Bistâmî onun hakkında der ki:
"Ömrümde bir hâtûn tanıdım. O Fâtıma-i Nişâbûriyye'dir. Kendisine herhangi bir
konuda haber vermek istesem, ona ayan olur ve o şeyi kendisi bana bildirirdi."
Zünnûn-i Mısrî ise onun için şunları
söylemiştir: "Mekke-i mükerremede bir hâtûn vardır. Adı Fâtıma-i Nişâbûrîyye'dir.
Bu veliyye hanım, Kur'ân-ı kerîmin ma'nâ ve esrarından öyle şeyler söylerdi ki,
bana hayret verirdi."
Bu evliyâ
hâtûn, Allahü teâlâya öylesine âşık ve Peygamber efendimize (s.a.v.) öyle sevgi
beslerdi ki, bir sohbet esnasında y onlardan bahsedilirken
dayanamayıp vefât etti.
Buyurdu ki: "Allahü
teâlâyı zikr ettiğin, andığın zaman, Allahü teâlânın seni gördüğünü düşün ve
zikre devam et."
"Sıdk ve takva
sahipleri bu zamanda bir derya içindedirler. O deryanın dalgaları onlara
çarpmaktadır. O derya içinde boğulmuşcasına Allahü teâlâya duâ ve feryâd
ederler. Kâdir-i mutlak olan Hak teâlâdan se'âdet ve necat talep ederler.
"Kim, Allahü
teâlâyı düşünerek amel ve ibâdet yaparsa, o kimse ihlâs, sahibidir."
KAYNAKLAR
1) Nefehât-ül-üns
sh-695
|