Hadîs âlimi.
Râvileriyle beraber yüzbin hadîs-i şerîfi ezbere bilirdi. Ya'nî hadîs ilminde
hâfızdı. Saçlarının gür olmasından dolayı Şa'rânî nisbetiyle bilinen Fadl bin
Muhammed, Peygamber efendimizin (s.a.v.) mektubuyla müslüman olan Yemen Valisi
Bâzâm'ın Boyundandır. Silsilesi, Fadl bin Muhammed bin el-Müseyyib bin Mûsâ bin
Nâsır'dır. Kendisine en-Nişâbûrî, el-Horasânî, eş-Şa'rânî, el-Beyhekî nisbet
edildi. Künyesi ise, Ebû Muhammed'dir. 282 (m. 895) yılında vefât etti.
Fadl bin Muhammed eş-Şa'rânî; başta
Süleymân bin Harb olmak üzere, Sa'îd bin Ebî Meryem, Abdullah bin Sâlih, İsmâîl
bin Ebî Üveys, Ebû Tûbe el-Halebî, Ebû Ca'fer en-Nüfeylî ve daha birçok â-limden
ilim tahsil edip hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ahmed bin Hanbel hazretlerinin
derslerinde bulundu. Halef bin Hişâm el-Bezzâr ve Îsâ bin Minâ Kâlûn'dan kırâat
ilmini aldı. Kûfe dil mektebi mensûblarından Ebû Sa'îd, İbn-ül-Arabî'den nahv ve
lügat ilimlerini öğrendi, ilim tahsili için Endülüs'den (İspanya) başka bütün
İslâm memleketlerine gitti.
Şa'rânî'den; İbn-i Huzeyme, İbn-i Şarkî,
Ebû Abdullah bin el-Ahrâm, Muhammed bin Müemmil, torunu İsmâil bin Muhammed bin
Fadl ve daha birçok âlim ilim tahsil edip hadîs-i şerîf rivâyet etti.
Hâkim O'nun
için "Edîb, fakîh, âbid idi. Hadîsle ilgilenen herkesi bilirdi" derken, İbn-i
Ehram "Sadak" olduğunu söylemiştir.
Fadl bin Muhammed Şa'rânî, hadîs
rivâyetinde tenkid edilmiş, fakat İmâm-ı Zehebî Tezkiret-ül-huffâz adlı eserinde
onu müdâfaa etmiştir. İmâm-ı Zehebî, hâfız ve İmâm-ül-Cevval olarak bahsettiği
Ebû Muhammed Şa'rânî için hüsn-i zan edilmesinin lâzım olduğunu, önceki
asırların mübârek âlimlerinin, kısır bilgilerin ışığında yapılan
değerlendirmelerle kötülenmemesinin lüzumunu bildirmektedir. İmâm Zehebî, daha
önce yaşamış âlimlere dil uzatanlara "Birinci, ikinci ve üçüncü asır âlimleri
için derli toplu kitapları yoktu, diye; onlar fıkıhtan, usûlden, re'yden
anlamaz, Yunan ve Kuma felsefecileri ve onların yolunda giden dehrîlere, Allahü
teâlânın varlığı üzerinde biz deliller getirdik, onlar bu delilleri bilmezlerdi
deme. Onlar kendilerinden sonra çıkan fakîhlerin ictihâd ve fetvalarından
habersizdi. O halde bilgileri eksikti iddiasında bulunmayasın. Onların en zayıf
denileni dahi, bu hususları bizden çok daha iyi bilirdi. Onlara karşı yumuşak
ol, dilini tut. Ya da faydalı bir ilimle konuş. Faydalı ilim de sana, onlardan
gelmiştir. Şimdiki fakîhlerin ilimlerinin kaynağı, o devrin fukahâsına dayanır,
hadîscilerin dayanakları, geçen asırların muhaddisleridir. Ben ve sen kimiz ki
onlar hakkında söz söyleyelim. Fazîlet sahibinin üstünlüklerini, ancak fazîlet
sahibi anlayıp ifâde edebilir. Allahü teâlâ, noksan sahiplerine noksanlıklarını
gösterip, onlara câhiller gibi söz söyletmesin" buyurmaktadır.
KAYNAKLAR
1)
Tezkiret-ül-huffâz
cild-2, sh-626
2)
Şezerât-üz-zeheb
cild-2, sh-179
3)
Mu'cem-ül-müellifîn
cild-8, sh-71
4)
Eshâb-ı Kiram
sh-52
5)
Tabakât-ı
Hanâbile cild-1, sh-425
|