Evliyânın
büyüklerinden. İsmi, Ali bin Sehl bin el-Ezher el-İsfehânî. Künyesi Ebü'l Hâ'dir.
Cüneyd-i Bağdâdî, Ebû Tûrâb Nahşebi gibi büyük zatlarla görüştü. Muhammed bin
Yûsuf el-Benna'nın talebesidir. Remle'de otururdu. 261 (m. 874)'de vefât etti.
Hadîs-i şerîf ilminde sika (güvenilir) bir râvi idi.
Ali bin Sehl
(r.a.), Velîd bin Müslim, Haccâc bin Muhammed, Zeyd bin Ebiz-Zerkâ, Damra bin
Rebîa, Şebâbe bin Sevvâr Müemmil bin İsmâil ve başka zâtlardan rivâyetlerde
bulundu. Kendisinden de, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn-i Huzeyme, İbn-i Cerîr, Muhammed
bin Hârûn er-Re'yânî, Ebû Zür'a, Ebû Hâtem ve başka zatlar rivâyette
bulunmuşlardır.
Cüneyd-i
Bağdâdî (r.a.) ile mektûblaşırlardı. Allahü teâlânın takdirine azı olmak ve
nefsinin arzularıma muhalefet etmekte, herkesin beğenip takdir ettiği, fevkalâde
üstün ve şaşılacak bir hâle sahip idi. Ba'zan yirmi gün birşey yemeden durduğu
olurdu. Az sözle çok şeyi anlatan, hoş bir ifâdesi vardı. Amr bi Osman,
kendisini ziyâret için İsfehân'a geldi. Ali bin Sehl (r.a.), Amr bin Osman'ın
otuzbin altın olan borcunu ödeyip, sıkıntıdan kurtardı. Buyurdu ki, "Siz
zannediyor musunuz ki benim ölümüm başkalarının ölümü gibi olacak. Herkes gibi
hasta olacağımı herkesin ziyâretime geleceğini mi zannediyorsunuz? Hiç öyle
olmayacak Beni da'vet edecekler ve ben de kabul edeceğim." Bugün yolda giderken
"Lebbeyk (Buyur. Emre amadeyim) deyip yere çöktü. Bunu gören Ebû Hasan Müzeyyin
şöyle anlatıyor: Ali bin Sehl (r.a.) yerde yatar vaziyette iken hemen yanına
koştum, (Lâ ilâhe illallah) demesini söyledim. Tebessüm edip buyurdu ki: "Sen,
Kelime-i tevhid söylememi istiyorsun. Allahü teâlânın izzetine yemin ederim ki,
onunla benim aramda yalnız izzet perdesi var" buyurdu ve ruhunu teslim etti
Bundan sonra kendi kendime "Benim gibi birisi Allahü teâlânın velîsi olan bir
zâta nasıl Kelime-i tevhid telkin edebilir. Vah vah vah" diye mahcûb oldum." Ali
bin Sehl'in (r.a.) kabri İsfehân'da Topçu kabristanındadır.
Ali bin Senl'in
(r.a.) rivâyet ettiği hadis-i şerîfte. Peygamber efendimiz Hz. Enes bin Mâlik'e
buyurdu ki: "Zâlim
de olsa, mazlum da olsa, kardeşine yardım et"
Enes bin Mâlik (r.a.) "Yâ Resûlallah!
Kardeşim mazlum ise yardım ederim de, zâlim ise ona nasıl yardım edebilirim?"
diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Onu zulümden
vaz geçirmen, senden ona yardımdır."
Hz. Ali bin
Sehl buyurdu ki: "Tasavvuf, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin hepsini
terk etmektir."
"Allahü teâlâyı
hakkıyla tanıyan O'ndan başkasında sükûn bulamaz."
"Allahü teâlâya
yaklaşmak, Allahü teâlânın velî kulları hâriç, bütün mahlûklardan uzaklaşmaktır.
Allahü teâlânın velî kullarına yakınlık, insanı Allahü teâlâya yaklaştırır."
"Ahmak
olanların sana çok iltifatkâr davranman ve düşünmeden cevap vermesi seni
aldatmasın." "Akıl ile beraber ruh, insanı âhırete, nefsin hevâ ve hevesine
muhalefet etmeye da'vet eder." "Allahü teâlâ hepimizi yaptığımız iyi ameller ile
gururlanmaktan muhafaza etsin."
"Akıl ile hevâ
(boş arzu, istek) birbirinin zıddıdır. Aklın yardımcısı tevfîk (Allahü teâlânın
yardımı), hevânın dostu ise yardımsız bırakılmaktır. Nefs bu ikisinin (akıl ve
hevânın) arasındadır. Hangisi gâlib gelirse ona tâbi olur."
"Zenginliği
aradım, ilimde buldum, övülmeyi aradım. Fakîrlikte buldum. Afiyeti (günahsız
olmayı) aradım, zühdde (şüphelilere düşmek korkusuyla mubahların çoğunu terk
etmekte) buldum. Kolay hesabı aradım, susmakta buldum. Rahat aradım, vermekte,
cömertlikte buldum."
"Kim kalbini
anlayışlı kılarsa, o kalb dünyâdan ve dünyâda olan şeylerden yüz çevirir. Kim
kalbini cehâlette bırakırsa, o kalb aldatıcı ve geçici zevklere tâbi olur."
KAYNAKLAR
1) Hilyet-ül-evliyâ
cild-10, sh-404
2) Nefehât-ül-üns
sh-158
3) Tehzîb-üt-tehzîb
cild-6, sh-329
4) Tabakât-ül-kübrâ
cild-1, sh-94
5) Risâlei
Kuşeyrî sh-131
6) Tabakât-üs-sûfiyye
sh-233
7)
Sıfat-üs-safve cild-4, sh-66
8) Târîh-i
İsfehân cild-2, sh-14
9)
El-Muntazam cild-6, sh-155
|