Evliyânın büyüklerinden. Çok ibâdeti ve dünyâya düşkün olmaması ile tanınırdı.
Aslen Kûfelidir. Antakya'da ikâmet etti. Fıkıh ve tasavvufta Süfyân bin Sa'îd
es-Sevrî'ye tâbi idi. Süfyân-ı Sevrî'nin (r.a.) talebeleri ve büyük âlim Yûsuf
bin Esbât'ın sohbetinde bulundu. Helal yemeye çok dikkat ederdi. Pek kıymetli
sözleri vardır. Hadîs-i şerîf de rivâyet etmiştir.
Buyurdular ki: "Kim, Allahü teâlânın rızâsı için nefsini ayıplarsa, Allahü teâlâ
onu gazabından korur."
"Kötü ve yanlış sözleri çok dinlemek, tâatın, ibâdetin tadını kalbden siler."
"Yarın sana zarar verecek peyler için keder ve gam içinde bulun. Âhıret
se'âdetini harâb eden şeyler için üzül. Yarın sana fâide vermiyecek şey için
sevinme."
"En fâideli korku, insanı, günahlardan ve kötülüklerden alıkoyanıdır, insana,
boşuna geçen ömrü için üzülmek yaraşır. Kalan ömrünü de iyi kıymetlendirmesi
lâzımdır."
"Kalbime uygun gelmiyen; içime rahatlık yermeyen bir şeyi terk ederim." "İyi ile
kötüyü birbirinden ayırabilecek kadar öğreniniz."
Tâbiînden birisi şöyle derdi: "Allahım! Sen istemeden de veriyorsun.. Allahım!
Senden azametini ve yüceliğini kalbime koymanı, bana sevgini ihsan etmeni,
diliyorum."
Başka birisi ise: "Yâ Rabbi! Kalbimi, senin sevgin ve korkunla doldur" derdi.
Âbidlerden (çok ibâdet eden) ba'zısı şöyle
demişlerdir: "Ey insanlar! Kalblerinizi Allahü teâlâyı anmakla diriltiniz, O'nun
korkusu ile doldurunuz, sevgisiyle nurlandırınız, O'na kavuşma arzusu ile
neşelendiriniz. Biliniz ki, O'na olan sevginiz nisbetinde yükselir, niyetinizin
güzelliği ile nefsinizi kahreder, şehvetlerinizi Nefsinizin arzu ve isteklerini)
terk ile, amellerinizi temizlersiniz."
"Allahü
teâlânın sevgisiyle dolup taşanların güzel âdetlerinden birisi de, gece ve
gündüz, Allahü teâlâyı kalb ve dil ile çok anmalarıdır. Ancak, kalbin zikretmesi
daha üstündür."
Haydere bin Ubeyde anlatır; Ziyâret için
âbidlerden birinin yanına gitmiştik. Ona, "Kendini nasıl buluyorsun?" deyince:
"Günâhı çok, iyilikleri az, yolculuğu uzun bir kimse olarak buluyorum." Yanında,
hatırlıyabildiğin kadarıyle ne azığın var diye sorduk. O da: "Kul olmam
hasebiyle, Rabbimin emrettiklerini yapmam, O'nun af ve mağfiretinden ümidim, tek
sermâyemdir" dedi.
Abdullah bin Hubeyk, bir gün Feth bin Şehraf ile karşılaşınca, ona şu nasîhatte
Dulundu: "Ey Horasanlı! Şunlara dikkat et. İnsana zarar bunlardan gelir. Gözünle
harâma bakma. Dilinle yalan söyleme. Kalbinde, müslüman kardeşine hased ve kin
tutma, iyi şeyleri arzu et ve iste, şer ve kötü olan şeyleri arzu etme. Eğer bu
dört şeye iyi sahip olmazsan, sonunda bedbaht bir insan olursun."
Yine o, şöyle bildirdi: "Allahü teâlâ Mûsâ'ya (a.s.) "Ahmak olanlara kızma.
Gammın, üzüntü ve kederin çok olur" diye vahyetti.
Huzeyfe el-Mer'aşî, Abdullah bin Hubeyk'e şöyle dedi: "İnsan, dünyâyı sevip
dururken nasıl felah bulur, insan en iyi ameline bile güvenmemelidir. Fakat
cenâb-ı Haktan da ümid kesmemelidir."
Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba'zısı:
"Kişinin mâlâya'niyi
(boş, fâidesiz şeyleri) terk etmesi, onun müslümanlığının
güzelliğin-dendir."
"Ebû
Hüreyre (r.a.) rivâyet etti. Birisi Resûlullaha (s.a.v.) gelerek: "Yâ Resûlallah!
Dünyalık elde etmek gayesi ile gazaya giden kimse için ne buyurursun?" diye
sordu. Resûlullah efendimiz "Onun için
ecir (sevab)
yoktur" buyurdular. Ebû Hüreyre (r.a.) bu durumu Eshâb-ı kirâm arasında
anlattığı zaman onlar, "Belki sen bunu Resûlullah efendimizden iyi anlamadın"
dediler. Bunun üzerine Ebû Hüreyre hazretleri tekrar Resûlullahın (s.a.v.)
yanına döndü ve bu hususu sordu. Resûlullah efendimiz: Üç kerre, "Onun için
ecir yoktur"
buyurdular."
Nu'mân bin Beşîr (r.a.) rivâyet etti: "Kıyâmetin
önü sıra, ba'zı fitneler ortaya çıkar. O zamanda kişi, mü'min olarak sabaha
çıkar, kâfir olarak akşamlar. Mü'min olarak akşamlar, kâfir olarak, sabahlar.
Bir topluluk, ahlaklarını, az bir dünyâlık karşılığında satarlar."
Enes bin Mâlik'den rivâyet etti. Birisi Resûlullaha (s.a.v.) geldi. "Yâ
Resûlallah! Kıyâmet ne zaman?" diye sordu. Resûlullah efendimiz, "Kıyâmet
koptu (kabul et).
Onun için ne
hazırladın?" diye
sordu. O zât: "Fazla bir şey hazırlamadım. Fakat ben, Allah ve Resûlünü
seviyorum" dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: "Senin için
tahmin ettiğin vardır. Sen sevdiğin ile berabersin"
buyurdu.
KAYNAKLAR
1)
Hilyet-ül-evliyâ,
cild-10, sh-168
2)
Nefehât-ül-Üns
sh-118
3)
Tabakât-üs-sôfiyye,
sh-141
4)
Risâle-i Kuşeyrî sh-99
5)
Tabakât-ül-kübrâ
cild-1, sh-83
6)
Sıfat-üs-safve cild-4, sh-254
7)
Tezkiret-ül-evliyâ
cild-2, sh-4
8)
Keşf-ül-mahcûb
sh-128
|