Tâbiînin büyük âlimlerinden. İsmi Yezîd, künyesi, Ebû Recâ'dır. 53 (m. 673)
senesinde doğup, 128 (m. 745) târihinde Mısır'da vefât etti. Aslen Sudanlı
olmasına rağmen, Mısır'da yerleşti.
Mısır'da yetişip, ilim tahsil etti. Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Hâris (r.a.),
Ebüt-tufeyl Âmir bin Vasile (r.a.) ile görüşüp, sohbetinde bulundu. Onlardan
İslâm ilimlerini öğrenip, ahlâk ilminde çok yüksek derecelere kavuştu. Görüştüğü
Eshâb-ı kirâm ve zamanın büyük âlimi Mersed bin Abdullah'tan (r.a.) hadîs-i
şerîf rivâyet etti. Kendisinden Leys bin Sa'd, Süleymân et-Teymî ve Yahyâ bin
Eyyûb (r.a.) dâhil pek çok Mısır âlimi rivâyette bulundu. Rivâyet ettiği hadîs-i
şerîflerden bir kısmı en meşhûr hadîs kitâblarından olan Buhârî'de vardır. Fıkıh
âlimi de olup Mısır'da helâl ve harâma ait fıkhî mes'eleleri ilk defa tasnif
eden O'dur.
Emevî halifesi ve büyük İslâm âlimlerinden
Ömer bin Abdülazîz (r.a.) O'nu Mısır'da fetva vermek için vazifelendirdi. O'nun
kıymet ve ilmî şahsiyetini talebesi Leys bin Sa'd (r.a.) şöyle ifâde eder:
Hocam, âlimimiz ve büyüğümüzdür." Emevî halifelerinin ta'yin ve seçiminde bîat
etmesi aranan şahsiyetlerden biriydi.
İlmin itibarını, kıymetini muhafaza edip, hak sözü söylemekten çekinmezdi Bir
gün hastalandı. Mısır umûmî valisi el-Heysere bin Süheyl O'nu ziyârete gelip,
geçmiş olsun dileğinde bulundu. Bir de; üzerinde pire kanı bulunan elbise ile
namaz kılma hususunda fıkhî bir mes'ele sordu. İmâm-ı Yezîd bin Habîb (r.a.),
valinin ba'zı haksız fiillerini işittiğinden ona sırt çevirip, cevap vermedi.
Vâliye, ziyâretten ayrılırken şu sitemde bulundu; "Sen her gün masum insanları
öldürüyorsun, onların kanlarından değil de, bana pire kanı hakkında fetva
soruyorsun?" dedi.
Halifenin oğlu kendisine ba'zı dînî mes'eleleri sormak için yanına çağırdı.
Gelen haberciyle şöyle haber gönderdi. "Ben sana gelmem, sen gel. Senin bir
âlimin huzuruna gelmen senin için şereftir, zînettir. Benim sana gelmem ise
benim için leke ve aşağılıktır."
Buyurdu ki; "Âlimin fitnesinden biri de, konuşması kendisi için susmasından daha
sevimli olmasıdır. Zîrâ dinlemekte ve susmakta selâmet, konuşmakta ise
süslenmek, fazla veya eksik konuşmak vardır."
İlim, amel ve irşâdlarına ba'zı âfetlerin sokulmasından çok korkup, yine
buyurdu; "Eğer bir âlime, söz söylemek, susmaktan ve dinlemekten daha sevimli
geliyorsa, bu hâl, onun hakkında dînî bir fitnedir."
"Eshâb-ı
kirâm, yemeği keyf ve lezzet için yemez, elbiseyi güzellik için giymezlerdi.
Yemekten maksadları; açlığı giderip, ibâdete kuvvet bulmak, elbiseden muradları
da; avret yerlerini örtmek ve soğuktan, sıcaktan bedenlerini korumaktır."
Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz buyuruyor ki: "Sizden
birisi kıbleye
dönerek abdest bozmasın."
KAYNAKLAR
1)
Tehzîb-üt-tehzîb
cild-11, sh-318
2)
El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-3, sh-67
3)
Tezkiret-ül-huffâz
cild-1, sh-129
4)
Tabakât-ı İbn-i
Sa'd cild-7, sh-513
5)
Şezerât-üz
zeheb cild-1, sh-175
|