Tâbiînden
büyük bir hadîs âlimi. Ebû Muhammed ve Ebû Abdülazîz künyelerinin olduğu rivâyet
e-dilmiştir. 90 (m. 708) senesinde doğup, 167 (m. 783) târihinde vefât ettiği
söylenir. İbn-i Âmir ve Yezîd bin Mâlik'in huzurunda Kur'ân-ı kerîm okudu.
Abdülazîz bin Suheyb, Zührî, Rebîa bin Yezîd ed-Dımeşkî, İsmâil bin Ubeydullah
bin Eb-il-Muhâcir, Bilâl bin Sa'd, Süleymân bin Mûsâ ve daha başka bir çok
âlimden (r.aleyhim) hadîs-i şerîf rivâyet etmişdir. Ondan da, Süfyân-ı Sevrî,
Şû'be, İbn-i Mübârek, Haccâc bin Muhammed, Yezîd bin Yahyâ bin Ubeyd ed-Dımeşkî
gibi âlimler (r.aleyhim) hadîs-i şerîf rivâyet edip, ilim öğrenmişlerdir.
Sahîh-i Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâce'nin süneninde rivâyet
ettiği hadîs-i şerîfler mevcuttur.
Âlimlerin
hakkında buyurdukları: Ahmed bin Hanbel: "Şam'da, kendi zamanında hadîs-i şerîf
bakımından en sıhhatli ve i'timâd edilir, Sa'îd bin Abdülazîz idi."
Yahyâ İbn-i
Maîn, Ebû Hatim, İdî ve Nesâî, onun hadîs-i şerîf ilminde sika (güvenilir) bir
âlim olduğunu söylemişlerdir.
Mervân bin
Muhammed: "Sa'îd bin Abdülazîz'in ilmi, kalbinde iyice yerleşmiş idi."
Ebû Ca'fer
el-Âmirî: "O, Enes bin Mâlik'i gördü. Allahü teâlâ ve Resûlünün emirlerine çok
bağlı idi. Vera'sı (şüphelilerden sakınması) çok olup, Şamlıların müftisi idi."
İbn-i Hibbân:
"O, Şamlıların âbidlerinden (çok ibâdet eden) ve fakîhlerinden (fıkıh ilmi
âlimlerinden) olup, yaptığı hadîs-i şerîf rivâyetlerinde, sağlam bir zât idi."
Ebû Nasr el-Ferâdisî:
"Sa'îd bin Abdülazîz'in gözyaşlarının, namazda, hasır üzerine aktığını
anlatırlardı. Bunu çok işitirdim."
Mervân bin
Muhammed, Sa'îd hazretlerinden nakletti: "Kıldığım hiçbir namaz yoktur ki, onda,
Cehennemi gözümün önüne getirmiş olmıyayım."
Ebû Müshir:
Bana Sa'îd bin Abdülazîz kâfi geliyor. Başka birisine ihtiyâç duymuyorum. Ben
onun şöyle dediğini duyardım: "Fazîlet ve kemâl (olgunluk) sahibi insanın ba'zı
hususiyetleri vardır. Böyle bir kimse fazla konuşmaz. Ancak, kendi varlığı ve
kâinatın çok yüksek san'at inceliği ve yapısını düşünerek
Allahü teâlânın yüceliği ve pek yüksek olan azameti (büyüklüğü) karşısında
hayran kalmaktan kendini alamaz. Yine Allahü teâlânın her gün üzerimize yağan
ni'met yağmurlarının idrâkinde ve farkında olarak, O'na şükür vazifesini nasıl
yapacağını bilemez. Konuştuğu zaman ne konuşacağını, sözünün nereye varacağını,
neticede dünyâsı ve âhıreti için nasıl birfâide sağlıyacağını bilir, öyle
konuşurdu. Eğer, hayır konuşacaksa konuşur, yoksa konuşmazdı."
Sa'îd bin
Abdülazîz'e bir suâl sorulduğu zaman, "Lâ
havle velâ kuvvete illâ billah-il-âliyyil a-
zîm"
okuduktan
sonra, bilirse, cevâb olarak bildiğim bu, fakat hatâ etmiş de olabilirim, derdi.
Muhammed bin
Mübârek es-Sûrî: "Sa'îd bin Abdülazîz, cemâatle namaz kılmaya çok ehemmiyet
verirdi. Cemâatle bir namazı kaçırınca ağlardı" demişlerdir.
Rivâyet ettiği
hadîs-i şerîflerden ba'zıları:
Süleymân bin
Musa'dan rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Allah yolunda iken
insanın
üzerine gelen toz, kıyâmet gününde yüzlerin parlaklığı ve güzelliğidir."
İsmâil bin
Ubeydullah'dan rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdular ki: "Dikkat
ediniz! Size
İsrâiloğullarından iki kişinin durumundan bahsedeyim. Birisi, İsrâiloğullarının,
aralarında din, ilim ve ahlâk bakımından en üstün bildikleri. Diğeri, nefsi
hakkında çok aşırı davranıp, arkadaşının yanında, Allahü teâlânın kendisini
asla, af etmiyeceğini söyleyen ve Allahü teâlânın "Sen, benim, merhamet
edenlerin en merhametlisi olduğumu, rahmetimin gazabımı geçtiğini bilmedin mi?"
diye buyurduğu kimsedir. Allahü teâlâ, birincisi hakkında "Buna rahmetimi vâcib
kıldım, ikincisi hakkında ise "Buna azabımı vâcib kıldım"
buyurdu."
KAYNAKLAR
1) Hiyet-ül-evliyâ
cild-8, sh-274
2) Tehzîb-üt-tehzfp
cild-4, sh-59
3) Vçfeyât-ül-a'yân
cild-3, sh-128; cild-5, sh-281
4) Mîzân-ül-i'tidâl
cild-2, sh-149
5)
Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-219
|