Tabiînin
devrinde yetişen büyük fıkıh âlimlerinden. Adı, Mûsâ bin Talha bin Ubeydullah
el-Kureşî et-Teymî'dir. Künyesi Ebû Îsâ'dır. Ebû Muhammed el-Medenî de denirdi.
Babası, Cennetle müjdelenen ve kendilerine "Aşere-i mübeşşere" adı verilen on
kişiden biri olan Talha bin Ubeydullah'dır. Annesi, Halvet binti Ka'ka' bin Saîd
bir Zürâre'dir. Resûlullah efendimiz zamanında dünyâya geldi. İsmini
Peygamberimiz koydu. Sonra Kûfe'ye yerleşti. Muhtâr-ı Sekâfi'nin Kûfe'de
ayaklanmasından sonra Basra'ya gitti. Babası ile birlikte Cemel vak'asında Hz.
Âişe'nin yanında idi. Esir oldu. Hz. Ali kendisini serbest bıraktı. 103 (m. 771)
senesinde vefât etti.
Eshâb-ı
kirâmdan birçoğu ile görüştü. Onların ilim meclislerinde bulunup, sohbetleri ile
yetişti. Hadîs ve fıkıh ilimlerinde büyük âlim oldu. O, babası Talha, Osman bin
Affân, Ali bin Ebî Tâlib, Zübeyr bin Avvâm, Ebû Zer Gıfari, Ebû Hüreyre, Hz.
Muâviye bin Ebû Süfyân, Hz. Âişe ve daha birçok sahâbîden ilim alıp hadîs-i
şerîf rivâyet etmiştir. Kendisinden de, oğlu İmrân ve Hafid, kardeşi İshâk ve
onun oğlu Mûsâ, Ebû Mâlik Sa'd bin Târık ve daha pekçok âlim, ilim alıp hadîs-i
şerîf rivâyette bulunmuşlardır. Eshâb-ı kirâmdan birçoğu ile görüştü. Onların
ilim meclislerinde bulunup, sohbetleri ile yetişti. Hadîs ve fıkıh ilimlerinde
büyük âlim oldu. O, babası Talha, Osman bin Affân, Ali bin Ebî Tâlib, Zübeyr bin
Avvâm, Ebû Zer Gıfari, Ebû Hüreyre, Hz. Muâviye bin Ebû Süfyân, Hz. Âişe ve daha
birçok sahâbîden ilim alıp, hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Kendisinden de, oğlu
İmrân ve Hafid, kardeşi İshâk ve onun oğlu Mûsâ, Ebû Mâlik Sa'd bin Târık ve
daha birçok âlim, ilim alıp hadîs-i şerîf rivâyetinde bulunmuşlardır.
Mûsâ bin
Talha, zamanının en büyük âlimlerindendi. Çok fasîh konuşurdu. Fazîletleri ve
insanları doğru yola da'vet etmesi çok olduğundan "Mehdî=Hidâyete kavuşturan
kimse" lakabı verilmiştir. Abdülmelik bin Ömer diyor ki, "Zamanımızda insanların
en fasîhi dört kişidir. Bunlar, Mûsâ bin Talha, Kubeysa bin Câbir, Yahyâ bin
Ya'mer, (Veya Hasan-ı Basrî) ve Ubeydullah bin Herim es-Selûlî'dir." Âsım bin
Ebî Nüceyd ise, "İnsanların en fasîhi üç kişidir. Bunlar Mûsâ bin Talha, Kubeysa
bin Câbir ve Yahyâ bin Ya'mer'dir" dedi. Hâlid bin Sümeyr şöyle anlatıyor:
"Muhtâr-ı Sekâfi, Kûfe'de insanları halifeye karşı isyana teşvik edip
ayaklanınca, Mûsâ bin Talha, yanımıza geldi, insanlar onu Mehdî (hidâyete
götüren) olarak görüyorlardı. Hemen ona rağbet edip etrafına üşüştüler. Bir de
gördüler ki, o fazla konuşmaz hep sükût eder, az konuşur, uzun ve şiddetli
hüzünlenirdi." Birgün Ömer bin Abdülazîz, büyük âlim Ebû Burde'ye, "Kûfe'de
senin kadar yaşayan ve senin gibi ilmi çok olan kimse var mı?" diye sormuştu.
Onun da, Mûsâ bin Talha'yi söylediği bildirildi.
O, hadîs
ilminde sika (güvenilir, sağlam) bir râvi idi. Çok hadîs-i şerîf rivâyet
etmiştir. İclî (r.a.) O'nun hakkında dedi ki: "O, Tâbiînin sika râvilerinden ve
seçilmiş büyüklerindendi." Ve bir kerresinde de: "O Kûfeli sika râvilerden olup
sâlih bir zât idi" dedi. Ebû Hatim de: "O, Talha bin Ubeydullah'ın diğer oğlu
Muhammed'den sonra en fazîletlisi, kıymetlisi idi. Yaşadığı devirde ona (Mehdî)
denilirdi" dedi. İbn-i Hirâş da, Onun için: "O, müslümanların ileri
gelenlerindendi" demişti.
Rivâyet ettiği
hadîs-i şerîflerden ba'zıları şöyledir:
Eshâb-ı
kirâmdan ba'zıları, bir gün Resûlullah efendimize: "Yâ Resûlallah! Biz, sana
selâmı öğrendik. Pekâlâ (salât) nasıl olur?" diye sordular. Buyurdu ki: "Allahümme
salli a'lâ Muhammedin ve a'lâ âli Muhammedin ve bârik a'lâ Muhammedin kemâ
salleyte ve bârekte a'lâ İbrâhîme ve a'lâ âli İbrâhîme İnneke hamîdün mecîd"
deyiniz!"
Birgün
Resûlullah efendimize biri geldi ve: "Bana öyle bir amel, iş göster ki, o beni
Cennete yaklaştırsın ve Cehennemden uzaklaştırsın." diye sordu. Resûlullah
(s.a.v.) Ona buyurdu ki: "Allaha kulluk et ve O'na bir
şeyi ortak
koşma! Namazını dosdoğru kıl! Zekâtını ver ve akrabanı ziyâret et!"
Resûlullah
efendimiz böyle buyurduktan sonra adam dönüp gitti. O gidince yine buyurdu ki:
"O adam kendisine emredileni yaparsa Cennete girer."
KAYNAKLAR
1) Tehzîb-üt-tehzîb
cild-10, sh-350
2) Hilyet-ül-evliyâ
cild-4, sh-371
3) El-A'lâm
cild-7, sh-323
|