Büyük hadîs
âlimlerinden. Künyesi, Ebû Seleme'dir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerde çok
güvenilir olduğu için kendisine "mushaf" da denir. Doğum târihi bilinmemektedir.
155 (m. 772)'de Mekke-i mükerremede vefât etti. 153, 152 yılında vefât etmiştir
diyenler de vardır.
Rivâyetlerinde
çok güvenilir olan Mis'ar bin Kedâm, bin kadar hadîs-i şerîf rivâyet etti. İslâm
âlimle-rince senet kabul edilen ve Kütüb-i sitte adı verilen meşhûr hadîs
kitabları onun rivâyetlerini almışlardır. Adiy bin Sâbit, Hakem bin Uteybe, Amr
bin Mürre ve başkalarından hadîs-i şerîf bildirdi. Ondan da, Süfyân bin Uyeyne,
Yahyâ el-Kettân, Muhammed bin Bişr, Yahyâ bin Âdem ve daha birçok kimse hadîs-i
şerîf rivâyet etmiştir.
Onun hakkında
âlimler şöyle söylemişlerdir. Yahyâ bin el-Kettan: "Mis'ar'dan daha çok sözüne
güvenilir birisini görmedim."
Ahmed bin
Hanbel: "Sika (sözüne güvenilir olan) Şu'be ve Mis'ar gibi olur."
Vekî bin
Cerrâh: "Mis'arın şüphesi, başkasının yakîni (kesin bilgisi) gibidir." İbn-i
Mis'ar (Mis'ar'ın oğlu): "Babam Kur'ân-ı kerîmin yarısını okumayınca uyumazdı."
Yala: "Mis'ar
ilim ve vera'ı (şüphelilerden kaçınmayı) kendisinde toplamıştır."
Süfyân-ı Sevrî
hazretleri, O'nun, doğruluk kaynaklarından biri olduğunu söylemiştir.
Mus'ab bin
Mikdâm (r.a.) buyurur ki: Resûlullahı (a.s.) rü'yâmda gördüm. Süfyân-ı Sevrî,
elinden tutmuştu. Süfyân-ı Sevrî "Yâ Resûlallah, Mis'ar bin Kedâm vefât etti"
deyince, Resûlullah (s.a.v.) "Evet vefât etti. Bunu gök ehline müjdele buyurdu."
Süfyân bin
Uyeyne (r.a.) buyurdu ki: "Mis'ar bin Kedâm (r.a.) vefât edince, sanki, lâmbalar
ve ışıklar söndü zannettim."
Mis'ar'ı
rü'yâda gördüler, en fâideli amel olarak neyi buldun? dediler. "Allahü teâlâyı
hatırlayıp, anmayı" cevâbını verdi. Mis'ar hazretleri, hem hakkı ve doğruyu
anlatır ve nasîhatta bulunur ve hem de Allahü teâlâya ibâdet hususunda da
gayretli ve ısrarlı hareket ederdi. Namazdan sonra insanın nefsi, şöyle şöyledir
diye onun kötülüklerini şiirle dile getirirdi.
Her gece,
Kur'ân-ı kerîmin yarısını okumadan uyumazdı. Bitirince hafifçe uyur, sonra
değerli bir şeyini kaybedip, onu arayan kimse gibi korkarak yerinden kalkar,
dişlerini misvaklar, abdestini alır, fecr doğuncaya (sabah oluncaya) kadar,
kıbleye doğru dönüp tefekkür ederdi. Yaptığı işleri gizlemekte çok itina
gösterirdi. Kıyâmet günü hatırına geldiği zaman ağlar, hattâ, orada bulunanlar
onu teselli ederdi. Annesine hizmet eder, "Eğer annem olmasaydı, zaruret olan
ihtiyaçlar dışında mescidden ayrılmazdım" derdi. Namaz kıldığında, oturduğunda,
kısaca, her zaman ağlardı.
Süfyân-ı Sevrî
hazretleri onun ölüm hastalığı zamanında yanına girdiği zaman, o ağlıyordu. "Ey
Mis'ar niçin ağlıyorsun? Vallahi şu anda ölmek isterdim" deyince Mis'ar (r.a.),
"O zaman sen ameline güveniyorsun. Fakat ben, sanki bir dağın tepesindeyim,
nereye düşeceğimi bilmiyorum" dedi. Bu söz üzerine, Süfyân-ı Sevrî hazretleri
ağladı ve "Senin, Allahü teâlâdan korkman, benden daha fazla, ey kardeşim" dedi.
Süfyân-ı Servî hazretleri ondan bahsederken künyesiyle Ebû Seleme der, ismiyle (Mis'ar)
demekten haya ederdi.
Bir gece
annesi ondan içmek için su istedi. Dışarı çıktı. Testiyi alıp getirinceye kadar
annesi uyuya kalmıştı. Testi elinde sabaha kadar, annesi uyanıncaya kadar öylece
bekledi.
Halife Ebû
Ca'fer Mansûr, kadılık için onu aradı. Mis'ar hazretleri, ondan izin isteyip
şöyle buyurdu: "Ey mü'minlerin emîri, ailemin bir dirhemlik ihtiyâcı oluyor.
Onlara "Size onu satın alayım" diyorum, fakat benim yaptığım alış-verişten
memnun olmuyorlar. Benim çoluk çocuğum bir dirhemlik bir alış-verişimden râzı
olmadığı halde, sen bana kadılık teklif ediyorsun." Bu sözleri dinleyen halife
ona kadılık teklifinden vazgeçti ve onu affetti. Sonra, Mis'ar hazretlerine
"İmkânım olsa, sana yaya olarak gider gelirdim Mis'ar" dedi.
Mis'ar
hazretlerinin rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba'zıları:
"Kim
Ramâzan-ı şerîfin başından sonuna kadar cemâatle namaz kılarsa, Kadir gecesinden
nasîbini almış olur."
"Başını
imâmdan önce kaldıran, Allahü teâlânın, onun başını köpek başına çevireceğinden
korkmaz mı?"
"Secde
ettiğin zaman, yırtıcı kuşlar gibi, iki kolunu yere döşeme, avucuna dayan. Pazun
ile koltuk arasını vücûduna yapıştıma. Böyle yaparsan, her uzvun secde etmiş
olur."
"Gölgeler
yayılıp, rüzgârlar esmeğe başladığı zaman, ihtiyaçlarınızı, Allahü teâlâya arz
ediniz. Çünkü bu saat, tövbe edenlerin saatidir."
"Faydalanılmayan ilim, Allahü teâlânın yolunda harcanmayan hazine gibidir."
"Sarhoş eden herşey harâmdır."
Resûlullah
(s.a.v.) Abdurrahmân bin Sümrete'ye "Yâ
Abdurrahmân, başkanlık
(baş olmayı)
isteme."
Resûlullaha
(s.a.v.), Allahü teâlânın evliyâsından soruldu: "Onlar görüldüğü
zaman Allahü teâlâ hatırlanır"
buyurdu.
Berâ bin
Âzîb'in (r.a.) babası şöyle bildirir, Biz Resûlullahın (s.a.v.) "Yâ
Rabbi! Kullarını dirilttiğin gün, beni azabından koru" buyurduğunu duydum,
demiştir.
"Kim,
Allahü teâlânın rızâsı için hacca çıkarsa, Allahü teâlâ onun geçmiş ve gelecek
günahlarını bağışlar, duâ ettiği kişi için de şefâatini kabul eder."
"Cennet
ehli Cennete, Cehennem ehli de Cehenneme girdiği zaman bana "Yâ Muhammed! Şefâat
et, ümmetinden sevdiğini
(Cehennemden)
çıkar" denir. O gün Eshâbımdan birine sövme suçu ile Allahü teâlâya gelen kimse,
benim şefâatimden mahrum kalacaktır."
"Ya âlim,
ya talebe veya ilim meclisinde bulunan, yahut ilim ve ilim ehlini seven ol.
Beşincisi ya'ni, ilim ve ilim ehlinden hoşlanmayan olma."
Mis'ar (r.a.),
Cerîr bin Abdullah'ın (r.a.), Peygamberimize (s.a.v.) bîat etmek için gittiğini,
Resûlullahın ona, her müslümana nasîhat vermeyi şart koştuğunu, "Ben, size
nasîhat
veriyorum"
buyurduğunu
bildirmiştir.
"Resûlullah
(s.a.v.) şu sözlerle duâ buyururlardı: "Allahım! Beni kötü huylardan, nefsimin
arzu ve isteklerinden ve hastalıklardan muhafaza et."
"Allahım!
Beni biran bile nefsime bırakma. İhsan edip, verdiğin iyi şeyleri benden alma."
"Gece
namazının, gündüz namazına üstünlüğü, gizli olarak verilen sadakanın, açıktan
verilen sadakaya üstünlüğü gibidir."
"Kim,
küçüklüğünde babasına bir içim su verirse, Allahü teâlâ ona kıyâmet günü, Kevser
suyundan yetmiş içim su verir."
"Rü'yâsında
beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü, şeytan benim suretime giremez."
"Harb,
hîledir."
"Kabrim ile
minberim arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir."
"Bir
müslümanın vücûduna bir rahatsızlık isabet ettiği zaman, Allahü teâlâ, o kulunu
koruyan meleklere, sağlığı yerinde iken yaptığı amelleri, her gece ve gündüz, bu
kulum için yazınız, emrini verir."
"Bütün
zevcelerimle evliliklerim ve kızlarımı evlendirmem, hepsi Cebrâil'in
(aleyhisselâm)
Allahü
teâlâdan getirdiği izinle olmuştur."
"Kalbinde,
benim sevgim olan bir kulun cesedini Allahü teâlâ Cehennemde yakmaz."
"Yaslanarak
yemek yemem." "Bir kimse, bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Buna gücü
yetmezse, diliyle, buna da gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin. Bu ise imânın en
zayıf mertebesidir."
"Her
peygamberin kendi ümmeti hakkında duâsı vardır. Benim duâm, ümmetime şefâat için
oldu."
"Saflarınızı düzeltiniz, çünkü safların doğru ve düzgün olması, namazı
tamamlar."
"Resûlullah
(s.a.v.) Kur'ân-ı kerîmi hatmedip bitirdiği zaman, ehlini (ailesini) toplar ve
duâ ederdi." "Kur'ân-ı
kerîm bittikten sonra yapılan duâ, kabul edilir."
"Âdemoğlu,
helâk olsa, ihtiyarlasa bile, onda, hırs ve emel
(arzu ve
istekler) yine kalır."
"Şefâatim, ümmetimden büyük günâhı olanlara olacaktır."
"Allahü
teâlâ, yapmadıkları ve konuşmadıkları müddetçe, ümmetimin kalbine gelen
vesveseleri bağışlamıştır."
"Arzu ve
istekler, yapılmadığı ve konuşulmadığı müddetçe, bağışlanır."
"Resûlullah
(s.a.v.) hasır üzerinde uyumuş, yanlarında izler yapmıştı. Hz. Âişe, "Yâ
Resûlallah İran Kisrası ve Bizans İmparatoru Kayser büyük bir saltanat
içerisindedir. Sen ise, Allahü teâlânın Peygamberisin, hiç bir şeyin yok. Hasır
üzerinde uyuyor, değersiz elbiseler giyiyorsun" dedi. Bunun üzerine Resûlullah
(s.a.v.), Hz. Âişe validemize şöyle buyurdu: "Yâ
Âişe! Eğer isteseydim, altından dağlar, benimle yürürdü. Cebrâil
(aleyhisselâm)
bana, dünyâ
hazinelerinin anahtarlarını getirdi. Ben istemedim."
"Allahü
teâlâya, herhangi bir şeyi ortak koşmadan konuşan bir kimse Cennete girer."
İbni
Mes'ûd'dan (r.a.) bildirilmiştir Resûlullaha en üstün amel hangisidir, diye
sordum. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Zamanında
kılınan namaz, ana-babaya iyilik, Allahü teâlânın yolunda cihad etmek."
Resûlullah
(s.a.v.), Allahü teâlâdan şöyle bildirir: "Kulum bana bir karış
yaklaşırsa, ben ona, bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben
ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim.
Eğer kulum, yer dolusu hatâ ile gelse yalnız bana bir şeyi ortak koşmasa, onun
yer dolusu hatâlarını bağışlardım."
Mis'ar bin
Kedâm'ın (r.a.) kıymetli sözlerinden ba'zıları: "İnsanların en arifi, onların
ayıbını görmeyendir."
Mis'ar
hazretleri şu ma'nâda bir şiir söyledi: "Ey aldanmış kişi, senin gündüzlerin
gaflet, gecelerin de uyku ile geçiyor. Sonu pişmanlık olan işlerde kendini
sıkıntıya sokuyorsun. Hayvanlar da dünyâda böyle yaşıyor."
"Kişi,
harâmların bir anlık lezzetine ve tadına aldanır. Ondan sonra o lezzet kaybolur.
Fakat günah ve yaptığından pişmanlık ve utanma devam eder."
"Oğluna şöyle
nasîhatta bulunmuştu: "Oğlum! Ben sana nasîhatimi ettim. Sen çok şefkatli olan
babanın sözünü dinle. Şaka ve gösterişi terk et. Bu iki huyu, sevdiğim hiç kimse
için istemem. Ben bu ikisini denedim. Hiç kimseye övünecek ve övünülecek bir
tarafını görmedim. Bilgisizlik, toplum içerisinde kişinin değerini düşürür."
Mis'ar bin
Kedâm'a (r.a.), Medinedekilerin en âlimi kimdir? diye sordular. Cevab olarak,
"En takva sahibi (haramlardan sakınan) kimse, en âlim odur" buyurdu.
Duâ istemek
için gelene, "Sen duâ et ben âmin diyeyim. Çünkü, duâ etmek, istek sahibinden
olur" buyururdu.
KAYNAKLAR
1) El-A'lâmcild-7,sh-216
2) Tehzîb-üt-tehzîb
cild-10, sh-113
3) Tabakât-ül-kübrâ
cild-1, sh-57
4) Hilyet-ül-evliyâ
cild-7, sh-209
5) Tam
İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye sh-1038
|