Hanefî mezhebi
imamlarından. Son derece cömert ve dînine bağlı bir zât olup, hadîs âlimidir.
İsmi, Hafs bin Gıyâs bin Talk bin Amr en-Nehaî el Kûfî'dir. Künyesi Ebû Amr-ı
Hafs'dır. 117 (m. 735) târihinde doğdu. 198 (m. 809)'da Zilhiccenin onuncu günü
Kûfe'de vefât etti. Vefâtında hiç bir malı olmadığı halde 900 dirhem altın borcu
vardı.
İmâm-ı A'zam
Ebû Hanîfe (r.a.) in talebesi olup, ondan fıkıh ilmi tahsil etti. Ayrıca sika
(güvenilir) olan hadîs imamlarından birisi idi. Halife Hârun Reşîd zamanında
Bağdâd'ın bir mahallesinde iki sene kadılık yaptı. Daha sonra bu vazifeden Kûfe
kadılığına verildi. Onüç sene Kûfe'de kadılık yaptı. Mu-hammed bin Hamîd'in
verdiği habere göre kadı olması şöyle olmuştur: Halife Hârûn Reşîd; Abdullah bin
İdrîs, Veki' bin Cerrâh ve Hafs bin Gıyâs'ı huzuruna çağırdı. Üçünden birini
kadı yapmak istiyordu. Hârûn Reşîd'in yanına varınca Abdullah bin İdrîs
"Esselâmü aleyküm" deyip felçli gibi kendini yere attı. Garip hareketlerde
bulundu. Hârûn Reşîd "Elsiz (felçli) ihtiyarı alın götürün bunda fazîlet yoktur"
dedi. Veki' bin Cerrâh da parmağını gözünün, üstüne koyup, "Bir yıldan beri
bununla görmedim" dedi. Maksadı parmağı idi. Parmak zaten görmez idi. Fakat o
mecliste bulunanlar gözüne işaret ettiğini sanıp, gözü görmeyince kadılık
yapamaz dediler. Bu iki ma'nâlı söz ile hem kadılıktan hem de yalandan kurtuldu.
Ama Hafs'a gelince o hem çok fakîr hem de borçlu hem de çoluk çocuğu çok idi.
Böyle olunca kadılığı kabul etti. Böyle olmasa o da kabul etmezdi. Kendisi
"Allahü teâlâya yemin ederim ki leş (ölü hayvan eti) bana helâl olmadıkça (ya'nî
açlıktan ölecek kadar fakîr hâle düşmeyince) kadılığı kabul etmedim."
buyurmuştur. Çünkü ölü hayvan etini ya'nî leşi, ancak açlıktan ölecek olan bir
kimsenin, yiyecek olarak leşten başka hiçbir şey bulamadığı zaman, ölmeyecek
kadar yemesi helâl olur. Böyle olmasına rağmen son derece harâmdan sakınır, kul
hakkına riâyet ederdi. Bir gün hastalandı. Bu hastalığı onbeş gün sürdü.
Beyt-ül-mâl eminine oğlu ile daha önce aldığı maaşından yüz dirhemi gönderdi ve
"Onbeş gündür çalışmadım. Müslümanların hakkıdır, iade ediyorum. Hasta iken
çalışmama imkân yoktu. O halde bu parayı alamam" dedi.
Hafs bin Gıyâs
babasından, İsmâil bin Ebî Hâlid, Eş'ab-il Cüdânî, Ebî Mâlik-il-Eşceî, Süleymân
et-Teymî, Ubeydullah bin Amr, Mus'ab bin Selîm, Yahyâ bin Saîd, A'meş ve
Süfyân-ı Sevrî, İmâm-ı Ebû Yûsuf, Ca'fer-i Sâdık ve daha bir çok zâttan hadîs
almış (öğrenmiş)tır. Kendisinden de Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Muîn, Ali bin
el-Medînî, Ebû Nuaym, Ebû Mûsâ, Yahyâ en-Nişapurî. Amr bin Mu-hammed oğlu Ömer
bin Hafs bin Gıyâs ve Kûfelilerin bir çoğu hadîs rivâyet etmişlerdir.
Yahyâ bin
Muîn: "Hafs, Kûfe ve Bağdâd'ta rivâyet ettiği hadîsleri, hıfzından (ezberden)
rivâyet e-derdi. Kitap yazmadı. O'nun hıfzından üç dörtbin hadîs yazılıp
kitaplara geçti" buyurmuştur. Hafs bin Gıyâs sika (güvenilir) hadîs
âlimlerindendir. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel, İbni Muîn, Ya'kub bin Şeybe O'nun sika
olup, hâfızasının çok kuvvetli olduğunu bildirmişlerdir, İbni Ammar; Hafs bin
Gıyâs hadîste cidden çok kuvvetli idi. Ubeydullah bin Sâlih el-Iclî: (Babamdan
işittim, Hafs bin Gıyâs sika (güvenilir) ve fakîh bir zât olup, Kûfe kadısı idi.
Veki' bin Cerrâh kendisine bir mes'ele sorulduğu zaman: "Kadımız Hafsa gidiniz
ona sorunuz o afif ve şerefli bir müslümandır" diye cevap verirdi).
Nesâî de O'nun
sika bir râvî olduğunu zikretmiştir. Hüseyn bin Mugîre: (Ba'zı sâlih kimseler
demişlerdir ki; "İki köprü arasında bir kayık battı ve bu kayıkta yirmi kadı
vardı. Bunların hepsi boğuldular. Bunlardan ancak Hafs bin Gıyâs, Kâsım bin Ma'n
ve kadı Şüreyh kurtuldu.") diye haber vermiştir."
Hafs bin Gıyâs
"Eğer kadılık sebebiyle bana yapılan hürmete sevinseydim helâk olurdum"
demiştir.
Kâdılığı
sırasında da herkesin hakkını gözetir, İslâmiyetin emr ettiği şeyi yapar, bundan
en küçük bir taviz vermezdi. Hatîbi Bağdâdî: (Hafs bin Gıyâs Bağdâd'ta kadı iken
bir gün oturmuş, da'vâya bakıyor idi. Halife Reşîd O'nu çağırması için bir
haberci gönderdi ve hemen gelmesini istedi. Hafs haberciye "Bir da'vâya
bakıyorum. Bu da'vâlara bakmak için de ücret alıyorum. Bu işi de halifenin emri
ile yapıyorum. Bekle da'vâ bitsin öyle geleyim" dedi. Da'vâ bitinceye kadar da
yerinden kalkmadı.) diye haber vermiştir.
Abdullah bin
Muhammed el-Ca'fî Ebû Ca'fer el-Buhârî diyor ki: (Hafs bin Gıyâs arabların en
cömerdlerinden olup, şöyle derdi: "Bir kimse benim yemeğimi yemedikçe ona
rivâyette bulunmadım.")
Velhâsıl Hafs
bin Gıyâs fıkıhta İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin talebesi, çok hadîs-i
şerîf rivâyet eden sika bir râvî, İslâmın emirlerine uymakta son derece gayretli
ve müttekî bir zât idi.
Rivâyet ettiği
hadîslerden ba'zıları şunlardır:
".. Her kim
riya yaparsa, Allahü
teâlâ onun içyüzünü meydana çıkarır."
"Taşkınlar
helâk olmuştur." "Zekât memuru size geldiği zaman sizden râzı olarak
ayrılmalıdır."
KAYNAKLAR
1)
Vefeyât-ül-a'yân cild-2, sh-197
2)
Tehzîb-üt-tehzîb cild-2, sh-415
3)
Mîzân-ül-i'tidâl cild-1, sh-567
4)
El-Fevâid-ül-Behiyye sh-68
5)
Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-297
6) Târîh-i
Bağdâd cild-8, sh-188
7)
Tabakât-ı İbni Sa'd cild-6, sh-346, 358, 369
8)
Miftâh-üs-Se'âde cild-2, sh-255
9)
El-A'lâm cild-2, sh-264
|