TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

1.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

BEŞÎR BİN SA'D EL-ENSÂRÎ (Radıyallahü Anh)

Medineli müslümanlardan (Ensâr’dan). Künyesi Ebû Nu’man’dır. 12 (m. 633) tarihinde vefât etti. Beşîr bin Sa’d (r.a.) Medine’nin iki büyük müslüman kabilesinden birisi olan Hazrec kabilesinin Benî Hâris kolundandır. Büyük oğlunun ismi Nu’man, kardeşi, Semmak bin Sa’d’dır. Kızkardeşi, Abdullah bin Revâhâ (r.a.) ile evli olup, bu bakımdan onunla da akraba idiler.

Resûlullah (s.a.v.) hicretten önce, bazı Medinelilerle Akabe’de görüşmüş, onlara İslâm dîni hakkında bilgi vermiş, bazı konular üzerinde de, onlarla anlaşma yapmışlardı. Beşîr (r.a.) da, ikinci Akabe andlaşmasına iştirak eden, müslüman olan Medine’lilerden birisidir. Beşir bin Sa’d (r.a.), Resûlullah’ın bütün gazvelerine katılma şerefine kavuşan bir Sahâbî’dir. Bir bakıma müslümanlar için var veya yok olma demek olan Bedir gazasına (muharebesine) da iştirak etmiş, böylece İslâm tarihinde önemli isimlerden olan Eshâb-ı Bedir (Bedir gazasına katılanlar)’den olmuştur. Beşir bin Sa’d (r.a.) Uhud ve Hendek gazalarında da bulunmuş, Hendek gazasında kızı, Eshâb-ı kirâm’a hurma dağıtmıştı.

Beşîr bin Sa’d’ın kızı anlatır “Annem, Amre binti Revâhâ beni çağırdı. Bir avuç hurma verdi. “Kızım! Bunu babana, dayın Abdullah bin Revâhâ’ya götür, yesinler”, dedi. Ben de alıp götürdüm. Yolda Resûlullah’a rastladım. “Kızım! Yanındaki nedir?” buyurdu. “Yâ Resûlallah! Yanımdaki hurmadır, annem, babamla dayımın yemesi için gönderdi”, dedim. “Ver onu” buyurdu. Ben de hurmaları iki avucuna döktüm, avuçlarını bile doldurmamıştı. Sonra bir bez getirilmesini emretti. Bez getirildi ve yere serildi. Resûlullah (s.a.v.) bezin üzerinde hurmaları dağıttı. Sonra yanında bulunanlara “Kumanyaya geliniz” buyurdu. Orada bulunanlar yediği halde hurmalar bitmedi. Daha sonra orada bulunanlar da yedi yine hurma artmıştı. Resûlullah’ın bu mucizesini gören Eshâb-ı kirâm’ın maneviyatları bir kat daha arttı.

Beşîr bin Sa’d’ın bizzat kumandan olarak iştirak ettiği, küçük çapta hâdiseler de oldu. Peygamberimiz’in (s.a.v.) emri üzerine bir miktar askerle Fedek’te, Murre kabilesi üzerine yürüdü. Ancak çatışmada yaralandı, önce vefât ettiği sanıldı, fakat sonradan Medine’ye döndü.

Resûlullaha (s.a.v.) 7 (m. 629) senesinde Şevval ayında, Uyeyne bin Hısn’ın, Gatafan kabilesinden bir müfreze ile saldıracağı haberi ulaşmıştı. Resûlullah (s.a.v.) Beşir bin Sa’d’ı çağırdı. Ona sancak verdi. Üçyüz kişi ile beraber gönderdi. Yünın ve Cinâb mevkiine geldiler: Bunu gören Gatafânlılar kaçtılar. Müslümanlar, pek çok ganimet ve koyun ele geçirdiler. İki kişiyi esir aldılar. Medine-i Münevvere’ye döndüler. Daha sonra bu iki esir müslüman oldu.

Mekke’nin fethi ve Huneyn gazvesinden sonra Medine’ye dönen Beşir (r.a.) Resûl-i ekrem ile; birlikte Tebük seferine katılmıştır. Resûlullah’ın (s.a.v.) 10 (m. 631) senesinde yaptığı, son hacc olan Veda Haccında da hazır bulunmuştur.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) âhirete teşrif edince Eshâb-ı kirâm, Beni Saîd’e gölgeliğinde toplanmış, halifenin seçilmesi mes’elesi üzerinde duruyorlardı. Hz. Ebû Bekir halifelik için Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde’den birinin seçilmesini tavsiye buyurmuş, fakat her ikisi de bundan kaçınmışlardı. Hatta Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’e: “Resûlullah (s.a.v.) seni dinin en mühim emirlerinden birisi olan namazda kendine halife yaptı. Seni bize imam seçti. Uzat elini, ben sana bîat edeyim deyip, Ebû Ubeyde ile birlikte, Hz. Ebû Bekir’e bîat edecekleri sırada, Beşir bin Sa’d (r.a.) daha süratli hareket ederek onlardan evvel Ebû Bekir’in elini tuttu. Biat etti.

Beşîr bin Sa’d hazretleri, Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında Ayn-ül-Temr muharebesinde şehîd düştü.

Ebû Mes’ûd (r.a.) şöyle buyurur “Biz Sa’d bin Ubâde’nin meclisinde idik. Resûlullah (s.a.v.) yanımıza geldi. Beşir bin Sa’d kendisine “Ya Resûlallah! Allahü teâlâ bize, sana salevât getirmemizi emretti. Acaba sana nasıl salevât getireceğiz” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) sükût edip cevap vermediler. Biz de, keşke, Beşir sormamış olsaydı diye temenni ettik. Biraz sonra Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Allahümme Salli Âlâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ âli İbrâhim ve bârik âla Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte âlâ âli İbrâhim filâlemin. İnneke hamîdunmecîd”, deyin. “Allahım! İbrâhim’in (a.s.) Âline salât” buyurduğun gibi, Muhammed’e (s.a.v.) ve aline de salât eyle. İbrâhim’in (a.s.) âline âlemler içinde ihsan buyurduğun bereket gibi, Muhammed (s.a.v.) ve âline de ihsan et. Çünkü sen, hamîd ve mecîd’sin’.”

Beşir (r.a.) bu soruyu sorarak, salât’ın nasıl yapılacağının öğrenilmesine vesile (sebeb) oldu.

 

KAYNAKLAR 

1) El-A’lâm cild-2, sh-56

2) Tehzîb-üt-tehzîb cild-1, sh-464

3) El-İsâbe cild-1, sh-158

4) El-İstiâb cild-1, sh-149

5) Tabakât-i İbn-i Sa’d cild-2, sh-118

6) Müslim-Kitâb-üs-salât Hadîs No: 66

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider