Tabiin (Peygamber efendimizin Eshabını görenler) devrinde yetişen, Kur’an-ı kerimin kıraatini, yani okunuşunu bildiren meşhur yedi kıraat imamından beşincisi. Asıl adı Asım bin Behdele Ebu Necud el-Esedi el-Kufi, künyesi Ebu Bekr’dir. Babasının adı Abdullah, künyesi Ebu Necud olup, İmam-ı Asım diye meşhurdur. Kufe’de doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Vefat tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır. 744 (H. 127) tarihinde vefat ettiği bildirilmektedir. Zamanın önemli İslam ilim merkezlerinden biri olan Kufe’de yetişen Asım bin Behdele, Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Mes’ud, Ammar bin Yasir, Huzeyfet-ül-Yemani, Ebu Musa el-Eş’ari, Selman-ı Farisi, Zeyd bin Erkam radıyallahü anhüm gibi kimselerin sohbetlerinde bulundu. Asım bin Behdele, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, Zi’r bin Hubeyş ve Ebu Amr Şeybani’den kıraat ilmini öğrendi. Üçü de Abdullah bin Mes’ud’dan o da Resulullah efendimizden öğrendi. Ebu Abdurrahman es-Sülemi’den sonra Kufe’de kıraatte reislik Asım bin Behdele’ye intikal etti. İmam-ı Asım’ın kıraat usulü iki talebesi vasıtasıyla yayılmıştır. Bunlar, Hafs bin Süleyman ve Ebu Bekr Şube’dir. Hafs, kıraati doğrudan doğruya İmam-ı Asım’dan almıştır. Bugün yeryüzünde bulunan Müslümanların çoğu, İmam-ı Asım kıraatinin Hafs rivayeti üzere okumakta, mushaflar da bu kıraat üzerine basılmaktadır. İmam-ı Asım’dan kıraat ilmini öğrenenler sadece bu iki kimse olmayıp, onun tedris halkasında yetişip başkalarına ilim öğretenler pek çoktur. Kıraat imamlarının üçüncü tabakasında yer alan Asım bin Behdele, kıraat ilminde her bakımdan hüccettir yani senettir. Bunda bütün alimler görüş birliğine varmışlardır. Kıraat ilminde yüksek bir alim olan Asım bin Behdele, hadis ilminde de sika (güvenilir) bir ravidir. Eshab-ı kiramdan hadis rivayetinde bulunmuştur. Rivayet ettiği hadis-i şerifler Kütüb-i Sitte adı verilen altı hadis kitabında ve diğer hadis kitaplarında yazılıdır. Kelam ve fıkıh ilminde de devrinin alimleri arasında yer alan İmam-ı Asım’ın lügat ilminde ve Arapçanın gramer bilgisi olan nahvde de yüksek bir yeri vardır. Asım bin Behdele sesi çok güzel olup, çok tatlı Kur’an-ı kerim okurdu. Her kelimenin ve her harfin hakkını verirdi. Kur’an-ı kerimin belagat ve fesahatını, yüce manasını canlandırmak hususunda öyle güzel bir edası, öyle bir okuyuş tarzı vardı ki, eşine çok az rastlanırdı. Çok fasih konuşurdu. Güzel ahlak sahibi, ibadetlerine çok düşkün, gayet alçak gönüllüydü. İlim öğrenmeye ve öğretmeye aşıktı. Bu hususta talebesinin ayağına bile giderdi. Nitekim talebesi olan Süfyan-ı Sevri’ye gider, bazı hususlarda onun fetvasına baş vururdu. Ömrünün sonuna doğru gözlerini kaybetmiş ama olmuştu. Buyurdu ki : “Tevazu, evinden çıktığın zaman karşılaştığın herkesi kendinden daha hayırlı görmendir.” |