İSLÂM TARİHİHAZRET-İ HÜSEYİNveKERBELÂ FACİASIMustafa Âsım Köksal Hanefî (ö.1998) BİRİNCİ BÖLÜM: HAZRET-İ HÜSEYN'İN DOĞUŞUHazret-i Hüseyn'in Doğum Tarihi :Peygamberimizin kızı Hazret-i Fatıma, Hazret-i Hasan'in doğumundan elli gece sonra, Hazret-i Hüseyn’e hâmile kalmiştı. Talberi Tarih c.3,s,29, İbn-i Abdul’Ber-İstiab c.1, s.393 Hicretin dördüncü yılı Şaban ayının beşinde, Peygamberimizin torunu ve Hazret-i Ali'nin ikinci oğlu Hazret-i Hüseyin, Hazret-i Fatıma'dan doğdu Mus’ab’üz’Zübeyri-Neseb-i Kureyş s.40, Zehebi-A’lumünnübela c. 3, s, 188 Tarihul’islam c.3, s. 5 Hazret-i Hüseyn'in Süt AnnesiHazret-i Âbbas'ın zevcesi Ümmül-fadl, bir gün, Peygamberimizin yanına gelip «Yâ Resûlallâlı! Ben, gece bir rü'yâ gördüm!» dedi. Hakim-Müstedrek c. 3, s. 176 Peygamberimiz «Nedir o gördüğün rüya?» diye sordu. Ümmül-fadl : «O, çok şiddetli ve mihnetti bir rüyâ!» dedi. Peygamberimiz «Nedir o, söyle,» buyurdu. Ümmül-fadl «Senin cesedinden bir parçasının kesilip evime konulduğunu gördüm!» dedi Peygamberimiz «Hayır görmüşsündür inşaallah!: Fatıma, bir oğlan doğuracak, sen de ona, oğlun Kusem'in sütünü emdireceksin!» buyurdu. Hazret-i Hüseyin doğunca, Ümmül-fadl, Onu alıp götürdü, debeleninceye kadar Ona Kusem'în sütünü emdirdi. Ümmül-fadl der ki «Bir gün, Hüseyin'i alıp Resûlullâh'a götürmüştüm. Hüseyin, Resûlullâh'ı görünce, üzerine atıldı. O da, Onu öptüTsevdi. Sonra eteğine oturttu. Hüseyin, oturunca, Resûlullâh'ın üzerine akıttı. Resûlullâh (Ey Ümmül-fadl! Al, tut oğlumu, üzerime akıttı!) buyurdu. (Resûlullâh’ın üzerine akıttın da, üzdün Onu!) dedim. Canını acıtacak bir tutuşla tutup boynuna vurunca Hüseyin ağlamaya başladı. Resûlullâh (Ey Ümmül-fadl! Allâh, iyiliğini versin, Allah, seni rahmetiyle muamele eylesin! Sen, oğlumun canını acıtmak, onu ağlatmakla, beni üzdün!) buyurdu. Ben de (ihramını çıkar, başka bir elbise giy de, yıkayayım!) dedim. (Oğlan çocuğunun idrarı bulaşan yere su saçılır, akıtılır. Kız çocuğumun idrarı bulaşan yer de, yıkanır.) buyurdu İbn-i Sa’d-Tabakat c. 8 s. 278-279 Peygamberimiz, bir gün, Hazret-i Hüseyn'in ağladığını işitti. Hazret-i Hüseyn'in annesi Hazret-i Fatıma'ya «Onun ağlamasına üzüldüğümü, bilmiyor musun?» buyurdu Zehebi-Alamünnübela c. 4, s. 193
Hazret-i Hüseyn'e Akika Kurbânı Kesilmesi ve İsim Takılması:Akîka kurbanı, çocuğun doğumunun yedinci günü kesilir, ismi takılır ve «başının saçı kestirilir. Tirmizi-Sünen c. 4, s.101 Peygamberimiz de, Hazret-i Hüseyn'in doğumunun yedinci günü, Akîka kurbanı olarak iki koç boğazlattı, ismini koydu, saçını kesdirdi. «Ey Fatıma! Hüseyn'in saçını kes! Saçının ağırlığınca, sadaka ver.» buyurdu. Tartılan saçlının ağırlığı, bir dirhem geldi Hakim-Müstedrek c.4,s. 237 Hazret-i Fatıma da Hazret-i Hüseyn'in kesilen saçının ağırlığınca gümüşü, fakirlere dağıttı Beyhakî-Sünen c. 9, s.304 Peygamberimiz, Hazret-i Hüseyn'in Akîka kurbanından Ebe'ye bir but gönderilmesini, Ayrıca bir dinar ücret verilmesini (Diyar Bekri Hamis c. 1 s. 470) kalanmın da, kemikleri kırılmadan pişirilip yenmesini ve başkalarına da, yedirilmesini tavsiye etti Beyhaki-Sünen c. 9 s. 302 Hazret-i Ali der ki «ben, harbi, darbı sever bir adamdım Zehebi-A’lam. C. 3,s.165. Hasan, doğduğu zaman, ona Harb ismini koymuştum. Resûlullâh aleyhisselâm geldi. (Gösteriniz oğlumu, bana! Ne isim koydunuz ona?) buyurdu. (Harb ismini koydum!) dedim. (Hayır! O, Hasaradır!) buyurdu. Hüseyin doğduğu zaman da, ona yine Harb ismini koydum. Resûlullâh Aleyfaisselâm geldi (Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim koydunuz Ona?) buyurdu. (Harb ismini koydum!) dedim. (Hayır! O, Hüseyin'dir!) buyurdu. Üçüncü oğlan doğduğu zaman, yine ona Harb ismini koydum. Resûlullâh aleyhisselâm geldi. (Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim koydunuz ona?) buyurdu. (Harb ismini koydum!) dedim. (Hayır! O, Muhassin'dir!) buyurdu. Sonra da (Ben, bunlara, Harun aleyhisselâm'ın oğulları olan Şebber, Şe-bir ve Müşebbir'in isimlerini koydum!) buyurdu. Koyduğu İsimlerin Peygamberimize Cebrail Tarafından Haber Verilmesi :Peygamberimizin her üç torununun doğumunda Cebrail gelip onlara kokacağı ismi Peygamberimize bildirmişti. Nitekim, Hazret-i Hüseyin doğduğu zaman, Cebrail gelip «Yâ Muhammed! Rabbin sana selâm söylüyor. (Oğluna, şu Harun'un oğlunun ismini koy!) diyor» dedi. Peygamberimiz «Ey Cebrail! Harun'un oğlunun ismi nedir?» diye sordu. Cebrail «Şebir!» dedi. Peygamberimiz «Benim dilim, Arabça!» dedi. Cebrail «Öyle ise, bunun Arabça karşılığı olan Hüseyin ismini koy!» dedi Hazret-i Ali'nin Oğullarına Harb İsminden Önce Koyduğu isimler :Hazret-i Ali, daha önce, Hazret-i Hasan'a, Hamza; Hazret-i Hüseyn’e de Cafer ismini koymuştu. Peygamberimiz her birisi için «Bunun ismini değiştirmekliğim bana emr olundu!» buyurmuş , Hazret-i Ali de «Allah ve Resulü, daha iyi bilir!» demişti Hazret-i Hüseyn'in Kulağına Ezan Okunması :Peygamberimiz, Hazret-i Hüseyn'in ismini koyarken, kulağına Ezan okudu Hazret-i Hüseyn'in Künyesi :Hazret-i Hüseyn'in künyesi, Ebû Abdullah idi. Kendisine (Ebû Abdullah!» diye hitap edilirdi Hazret-i Hüseyn'in Sünnet Ettirilmesi :Hazret-i Hüseyin, doğumunun yedinci günü, Sünnet ettirildi Hazret-i Hüseyn'in, Peygamberimize Benzerliği :Hazret-i Ali der ki «Hasan Resûlullâh'a, göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de, bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi Peygamberimizin, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyn’e Olan Sevgisi :Peygamberimiz, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyn’e bakıp: «Allah'ım! Ben, bunları, seviyorum. Sen de sev bunları!» diyerek düa etmiştir «Hasan ve Hüseyin ki, onlar benim, dünyada kokladığım iki Reyhanımdır!» «Hasan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da, bana kin (tutmuş olur!» «Hasan ve Hüseyin, Cennetlik gençlerin iki Seyyididir!» buyurmuştur Ebü Eyyûb-i Ensârî der ki «Bir gün, Resûlullâh aleyhisselâm’ın huzuruma girmiştim. Hasan'la Hüseyin, Önünde oynuyorlardı. (Ya Resûlallâh! Sen, bunları, çok mu seversin?) dedim. (Nasıl sevmem?: Bunlar, benim, dünyada kokladığım iki Reyhanımdır!) buyurdu Zahebî- S. Âlâm c. 3, s. 189, M. Kenzül'ummal c. 5r s. 107 Hazret-i Abbas, Peygamberimizi, hastalığında ziyarete gelmişti. Kendisinden sonra, Hazret-i Ali, müsâade isteyip Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'le birlikte içeri girdi. Hazret-i Abbas «Yâ Resûlallâh! Senin evladlann bunlar!» dedi. Peygamberimiz «Evet! Amuca, Onlar, senin de evlatlarındır!» buyurdu. Hazret-i Abbas «Çok mu seversin bunları?».diye sordu. Peygamberimiz «Evet!» buyurdu. Hazret-i Abbas «Sen, onları sevdiğin gibi, Allah da, Seni sevsin!» dedi İbn-i Asâkir Tarihinden naklen M. Kenzül'ummal c. 5, s, 110 Ha Göreyim Seni, Gayret! :Peygamberimiz, bir gün, cenazelerin konulduğu yerde oturuyordu. Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin, döğüşmeğe (oynaşmaya) başladılar. Peygamberimiz gülerek «Ha gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin'i!» diyerek Hazret-i Hasan'ı kayırınca, Hazret-i Ali: «Yâ Resûlallâh! Sen, Hüseyin'i kayırmalı değil miydin?!: Hasan, daha büyüktü?» dedi. Peygamberimiz «Baksana, şu Cebrail de, Hüseyn’e: (Ha gayret Hüseyin, göreyim seni!) diyor» buyurdu Zehebî-Alâm. c. 3, s, 180-191, Tarihul İslâm c. 3, s. 9 Hüseyin, Bendendir, Ben de Hüseyin'denim! :Peygamberimiz, bir gün, Eshabile birlikte davet edildiği yemeğe gidiyordu. O sırada, Hazret-i Hüseyin de, sokakta çocuklarla oynuyordu. Peygamberimiz, Eshabını geride bırakarak ilerledi. Ellerini açtı. Hazret-i Hüseyin'i tutmak istedi. Hazret-i Hüseyin, bir oraya, bir buraya kaçıyor, Peygamberimiz de, gülüyor ve onu tutmağa uğraşıyordu. En sonunda, tuttu. Bir elini, onun kafasının arkasına, o bir elini de, çenesinin altına koyup onu öptü. Sonra da : «Hüseyin, benden'dir! Ben de, Hüseyin'denim! Allah'ı seven, Hüseyin'i sever! Hüseyin, Torunlardan bir Torundur!» buyurdu Ahmed b. Hanbel-Müsned c. 4, s. 172, İbn-i Mace-Sünen c. 1, s. 51 Cennetlik Gençlerin Seyyidi:Câbir b. Abdullah der ki «Hüseyin, Mescide girince, Resûlullâh aleyhisselâm (cennetlik gençlerin Seyyidine bakmak isteyen, şuna baksın!) buyurdu Zehebî-A'lâmünnübelâ c. 3, s. 190 Peygamberimizin Ehli Beyti:Peygamberimizin üveyi oğlu Ömer b. Ebî Seleme der ki «Şu (Ey Ehl-i beyt! Allah, sizden kiri, günahı gidermek ve sizi, tertemiz yapmak ister. Ah-zab: 33) âyeti, Ümmü Seleme'nin evinde nazil oldu. Peygamber aleyhisselâm, Fatıma'yı, Hasan'ı, Hüseyin'i çağırdı. Onları, bir Örtü ile bürüyüp örttü. O sırada Ali, arkada, geride bulunuyordu. Onu da, örtü ile bürüdü Örttü. Sonra da (Allah'ım! Bunlar, benim Ehl-i beyt'imdir! Bunlardan günah kirini .gider, kendilerini tertemiz yap!) diyerek düa etti. Ümmü Seleme (Yâ Nebiyyallâh! Ben de, onlarla birliktemiyim?) diye sordu. Resûlullâh, ona (Sen, yerindesin ve bana hayırlısın!) buyurdu Tirmizl-Sünen c. 5, s. 663 Hazret-i Âişe de, bu hâdiseyi şöyle anlatır: «Peygamber aleyhisselâm, bir sabah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş, •nakışlı, Yemen işi bir örtü bulunduğu halde, erkenden çıkınca, yanına Hasan b. Âli geldi. Onu, hemen örtüsünün içine aldı. Sonra, Hüseyin geldi. Onu da, onun yanma aldı. Sonra, Fatıma geldi. Onu da, Örtünün içine aldı. Daha sonra, Ali geldi. Onu da, örtünün içine aldıktan sonra: (Ey Ehl-i beyti Allah, sizden kiri, günahı gidermek ve sizi, tertemiz yapmak ister. (Ahzâb: 33) âyetini okudu Mûslim-Sahih c, 7, s. 130. Peygamberimizin, Ehl-i Beyt'ine Dost Olana Dost, Düşman Olana Düşman Olacağı :Peygamberimizin; Hazret-i Ali, Hazret-i Fatima, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin için : «Ben, bunlarla sulh olanlarla sulh olurum, çarpışanlarla da, çarpışırım!» buyurduğu rivayet edilir İbn-i Mace-Sünen c. 1, s. 52, Zehebi-Tarihul'islâm c. 3, e. 8 Çocukluk Çağında Peygamberimize Bey'at Edenler :Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyin ye Abdullah b. Cafer, çocuk oldukları, halde, Peygamberimize îslâmiyet üzerine bey'at etmişlerdi. Peygamberimiz, bunlardan başka hiç bir çocuğun, bey'atım almamıştır İbn-i Abd-i Rabbih-İkdülferid c. 2, s.-220 Haccac'ın, Hazret-i Hüseyin Hakkındaki Yersiz Bir İddiası :Birgün,meşhur Haccac'ın huzurunda bir toplantı yapılır. Hazret-i Hüseyin'den söz açılır. Haccac; Hazret-i Hüseyn'in, kız çocuğundan olduğunu ileri sürüp «O, Peygamber aleyhisselâm'ın zürriyetinde olamaz, sayılamaz!» der. Mecliste bulunan bilginlerden Yahya b. Ya'mür «Ey Emir! Sen, yalan söyledin!» diyerek Haccac’ın iddiasını red eder. Haccac, Yahya b. Ya'mür'ün sözüne son derece kızar, «Ya bana, yüce Allah'ın kitabından açık bir delil ile sözünü isbat eder, canını elimden kurtarırsın, yahut, seni öyle bir ölümle öldürürüm ki parça parça ederim!» der. Bunun üzerine, Yahya b. Ya'mür, kendisinin haklı, Haccac'ın iddiasının haksız ve yersiz olduğunu Kur'ân-ı Kerim'le isbatlamak için ; «Biz, ona (İbrahim'e) İshak ile Yâkub'u ihsan ettik ve her birini, hidâyete (Peygamberliğe) erdirdik. Daha önce de, Nuh'u ve Onun neslinden Davud'u, Süleyman'ı, Eyyûb'u, Yûsuf'u, Musa'yı ve Harun'u da hidâyete (Peygamberliğe) kavuşturduk. Biz, iyi hareket edenleri, işte, böyle mükâfatlandırırız. Zekeriyya'ya, Yahya'ya, îsâ'ya ve İlyas'ada, böyle hidâyet (Peygamberlik) verdik. Onların hepsi sâlihlerdendi. (En'am; 84-85) âyetlerini okur ve «yüce Allah, Hazret-i İsa'nın, annesi tarafından Hazret-i Âdem'in zürriyetinden olduğunu haber vermiştir: Bunun için Hüseyin b. Ali de, annesi tarafından Muhammed aleyhisselâmın zürriyetirrdendir!» cevabını verir. Haccac «Doğru söyledin, amma, sen, beni meclisimde yalanlamağa kalkıştın?» der. Yahya b. Ya'mür «Yüce Allah, gerçekleri, halka bildirmeleri ve onları saklamamaları için Peygamberlerden bile ahd almadı mı? Yüce Allah (vaktile, kendilerine kitab verilenlerden, onu, her halde açıklayıp anlatacaksınız, Onu gizlemeyeceksiniz diye Allah, teminat almıştı. Onlar ise, o sözü, sırtlarının arkasına attılar. Onun karşılığında az bir menfaati satın aldılar. Müşteri oldukları o şey, ne kötüdür! Âl-i İmran: 187 buyurmuyor mu?» der. Haccac, Yahya b. Yâ'mür'ü Horasan'a sürer Hâkim-Müstedrek c. 3, s. 164-165 Evladlarm, Ana Babalar için Birer İmtihan, İbtilâ ve Mihnet Olduğu :Peygamberimiz, bir gün, Mescid'inde hutbe irad ederken, Hazret-i Hasanla Hazret-i Hüseyn'in, kırmızı gömleklerini giyinmiş oldukları halde, iki tarafa baka baka kendisine doğru yavaş yavaş yürüyüp geldiklerini' görünce, hutbesini kesti. Minberden indi. Onları, Önüne oturttuktan sonra: (yüce Allah, ne kadar doğru buyurmuş!) diyerek (Mallarınız ve evladlarmız, sizin için, hiç şüphesiz, bir imtihan, bir belâ ve mihnettir... Tegabün: 15 mealli âyeti okudu ahmed b. hanbel-müsned c. 5, s. 354, tirmizi-sünen c. 5, a. 6s8 Hazret-i Hüseyn'in Şehid Edileceği Hakkındaki Bazı Müşahede ve İhbarlar :Peygamberimizin zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme der ki «ResûlulJâh Aleyhis-selâm, bir gün, yanı üzerine yattı. Kaygılı ve üzüntülü olarak uyandı. Sonra, uyudu. Yine kaygılı ve üzüntülü olarak uyandı. Yine uyudu. Sonra, uyandı. Avucunda, kırmızı bir toprak bulunuyor ve onu Öpüyordu! (Nedir bu?) diye sordum. (Hüseyin için, Cebrail, bunun Irak toprağında öldürüleceğini bana haber verdi. Bu da, oranın toprağıdır!) buyurdu Zehebî-A'lâmünnüsbelâ c. 3, s, 194-195 Hazret-i Hüseyn'in şehid edileceği yerden Cebrail'in getirdiği toprağın, Kerbelâ toprağı olduğu, Peygamberimizin, bu yeri (Kerb'ü'belâ tasa, üzüntü) diye vasıfladığı da, rivayet Enes b. Mâlik'ten rivayete göre de: Yağmur Meleği xx, Rabb'ından izin alarak Peygamber aleyhisselâm'ın yanına gelir. Peygamber aleyhisselâm «Ey Ümmü Seleme! Kapıyı, üzerimize kapa, yanımıza, kimseyi bırakma!» buyurur. O sırada, Hazret-i Hüseyin, koşarak kapıya gelir. Hazret-i Ümmü Seleme, onu, içeri bırakmaz. Fakat, Hazret-i Hüseyin, kapıyı zorlayıp içeri dalar. Kendisini, Peygamberimizin kucağına atar. Peygamberimiz, onu, boynuna, omuzuna alır, öper, sever. Melek, Peygamberimize «Onu, çok mu seversin?» diye sorar. Peygamberimiz «Evet!» buyurur. Melek «İyi amma, ümmetin, Onu öldürecektir!» der Ahmed b. Hantıel-Müsned c. 3, s. 242, Zehobi-Tarih-ul îslâm c. 3, s. 10, Zeıhebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 194 Peygamberimiz «Demek, Onu Öldürecek olanlar, Mü'minler ha?!» buyurur. Cebrail «Evet! Zehebî-Alamünnubelâ c. 3, s. 1S4, Zehebî-Tarih-ul İslâm c. 3, s. .10 İstersen, Onun öldürüleceği yeri de, Sana göstereyim?» der- Peygamberimiz «Olur!» deyince, Melek, getirdiği bir avuç ıslak, kızıl •toprağı Peygamberimize gösterir. Hazret-i Ümmü Seleme de, onu, alıp elbisesinin eteğine koyar Ahmed b. Hanbel-Müsned c. 3, s. 242, Zehebî-Tarih-ul İslâm c. 3, s. 10, Başka rivayete göre ; Cebrail. (Zehebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 194) Peygamberimiz, Hazret-i Üznmü Seleme'ye toprağı verirken «Bu toprak, kan "haline gelince, Hüseyin, şehid edilir!» buyurur. Hazret-i Ümmü Seleme, onu, sırça bir çanak içinde yanında saklar. Hazret-i Hüseyn'in şehid edildiği gün, toprağın kan haline geldiğini görür İbn-î Esîr-Kâmil c. 4, s. 48 Peygamberimizin bu husustaki ihbar ve müşahadeleri, vefatlarından elli yıl sonra, Hicretin 61. yılında Kerbelâda cereyan eden fâcıa ile gerçekleşmiştir Dineveri-Kitabül'ahbar s. 258 |