Hicrî 9. YılMüslüman Kabilelere Valiler ve Zekat Tahsil Memurları GönderilişiPeygamberimiz aleyhisselam Ci'râne'cien Medine'ye döndükten ve Zilkade ayının kalan son günleriyle Zilhicce ayını da geçindikten sonra, 275 Hicretin 9. yılı 276 Muharrem ayının hilalini görünce, 277 İslâm beldelerinden bazılarına valiler278 ve zekat tahsil memurları gönderdi. 279 ------------------------------------- 275. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973. 276. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 160, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 224. 277. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 2, s. 160, İbn Kayvım , c. 2, s. 224. 278. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 246. 279. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 246. Gönderilenlerden Bazılarının Kimler Olduğu ve Nerelere Gönderildikleri1. Muhacir b. Ebu Ümeyye b. Muğîre, San'a'ya, 2. Ensardan Benî Beyâzaların kardeşi Ziyad b. Lebid Hadramevt'e, 280 3. Büreyde b. Husayb veya Ka'b b. Malik Eslem ve Gıfârlara, 4. Abbâd b. Bişr el-Eşhelî Süleymlerie Müzeynelere, 5. Râfi' b. Mekîs Cüheynelere, 6. Dahhâk b. Süfyanü'l-Ka'bî Benî Kilablara, 7. Büsr b. Süfyanü'l-Ka'bî Benî Ka'blara, 8. İbn Lübiyyetü'l-Ezdî Benî Zübyanlara, 9. Sa'd b. Hüzeymlerden birzât Sa'd b. Hüzeymlere, 281 10. Malik b. Nüveyre Benî Hanzalelere, 282 11. Amr b. Âs Fezârelere gönderildi. 283 Dahhâk b. Süfyan; Benî Kilabların içlerinde dolaşarak, kendilerini Allah'a ve Allah'ın Resûlüne imana davet etti. Allah'ın Kitabını ve Resûlullahm sünnetini anlatıp kendilerinin bunlara bağlanmalarını sağladı. Zenginlerinden zekatlarını toplayıp fakirlerine dağıttı. 284 ------------------------------------- 280. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 246-247, İbn Kayyım, c. 2, s. 224. 281. Vâkıdı, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 2, s. 160, İbn Kayyım, c. 2, s. 224. 282. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 247, İbn Kayyım, c. 2, s. 224. 283. Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 2, s. 160. 284. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 300. Uyeyne b. Hısn'ın Büsr b. Süfyan'a Engel Olan Benî Temimleri Takibe GönderilişiPeygamberimiz aleyhisselam; Büsr b. Süfyanü'I-Ka'bî'yi, zekat tahsili için Huzâalardan Benî Ka'blara göndermişti. Gönderirken de; halkın kusurları hakkında müsamahakâr davranılmasını ve zekat olarak malların en iyilerini seçip almaktan da sakınılmasın! emir ve tavsiye buyurmuştu. Benî Tem imlerden BenîCehm ve BenîAmrb. Cündüb b. Uteyrler, Zâtü'l-Eştat'a konup orada Benî Ka'blara ait sudan birlikte yararlanmakta idiler. Nuaym b. Abdullah en-Nahhâmü'l-Adevî; Huzâalan Zâtü'l-Eştat'ta veya Usfan üzerinde buldu. Zekatları teslim alınmak üzere davar, sığır, deve gibi hayvanların toplanmasını onlara emretti. Huzâaların zekatları toplandı. Benî Temimler bundan hoşlanmadılar ve: " Bu nasıl iş?! Mallarınız boş yere elinizden alınıyor?! 285 Ne diye mallarınızı onlara veriyorsunuz?! " dediler. 286 Savaşmak için toplandılar, yaylarını boyunlarına astılar, kılıçlarını sıyırdılar! 287 Büsrb. Süfyan'ı zekat mallarını toplamaktan men ettiler. 288 Huzâalar. " Biz İslâm dinine girmiş Müslüman bir cemaatiz. Bu zekat dinimizin esaslarındandır. 289 Dinimize göre, mallarımızın zekatını vermek gerekmektedir" dediler. Benî Temimler ise: " Vallahi, biz, bir tek devenin bile yanımızdan ayı rıh p götürülmesine meydan vermeyeceğiz ! 290 Vallahi, zekat memuru hiçbir zaman zekat almak için develerin yanına yanaşamayacaktır! " dediler. Zekat tahsil memuru, Benî Temimlerin bu tutum ve davranışlarını görünce, onlardan korkarak geri döndü. O zaman, İslâmiyet Araplar arasında tamamıyla yayılmamış bulunuyordu. Araplardan, henüz Müslüman olmayan kabileler vardı. Bununla birlikte, onlar, Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke ve Huneyn'de yaptığına bakarak, kılıçtan geçirilmekten korkuyorlardı. Zekat tahsil memuru Büsr, Medine'ye dönüp durumu Peygamberimiz aleyhisselama arzetti ve: " Yâ Rasûlalları! Ben üç kişinin başında bulunuyordum. Huzâalar, Benî Temimlerin üzerine yürüdüler ve: 'Eğer akrabamız olmasaydınız, kolay kolay yurdunuza dönemezdiniz, kavuşamazdınız! Siz, Resûlullahın mallarımızın zekatlarını alacak memuruna engel olmaya kalkışmakla Muhammed aleyhisselamın düşmanlığını hem bizim üzerimize, hem kendi üzerinize çekeceksiniz! ' diyerek onları kendi yurtlarından çıkardılar. Bunun üzerine, Benî Temimler dönüp kendi yurtlarına gittiler" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Yapılmayacak birşeyi yapan şu kavmin hakkından kim gelir?" buyurdu ve ilk görüştüğü kişi Uyeyne b. Hısn oldu. Uyeyne b. Hısn: " Vallahi, ben onlara yeterim! Hemen onların arkalarına düşer, (Yebrin'e) ulaşsalar bile, inşaallah onları bulur, sana getiririm! Sen de, ya haklarında dilediğini işlersin, ya da onlar Müslüman olur, kurtulurlar! " dedi. 291 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, onu Hicretin 9. yılında, Muharrem ayında elli süvarinin başına geçirip Benî Temimleri takibe gönderdi. 292 Gönderilen süvariler arasında ne bir Muhacir, ne de bir Ensarî vardı. Uyeyne b. Hısn; yanındaki süvarilerle geceleri gidiyor, gündüzleri gizleniyordu. 293 Rekûbeye ve oradan da Arc'a varıp ulaştı. 294 Yebrin; Benî Sa'd yurtlarının en yukarılarıdır. 295 Rekûbe de; Mekke ile Medine arasında bir yokuş olup, Arc'ın yanındadır. 296 Uyeyne b. Hısn, Arc'da Benî Temimlerin Süleym oğulları toprağına geçtiklerini haber alınca, arkalarından gitti, onları Süleym oğulları yurdunda buldu. BenîTemimleryüklerini çözmüşler, hayvanlarını salmışlardı. Çadırlar bozuk düzendi. Çadırların içlerinde kadın ve çocuklardan başka kimse yoktu. 297 O sırada, Benî Temimlerden bir cemaat gördüler. 298 Hemen onlara saldırdılar. 299 Onbir kişi yakaladılar. Orada onbir kadınla otuz çocuk da bulup esir aldılar ve Medine'ye döndüler. Peygamberimiz aleyhisselam, esirlerin Remle binti Hâris'in konağında tutulmalarını emretti. 300 Esir alınan kadınlar arasında: 1. Esma binti Malik, 2. Ke's binti Eriyy, 3. Necve binti Nehd, 4. Cümey'a binti Kays, 5. Amre binti Matar bulunuyordu. 301 ------------------------------------- 285. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973-974. 286. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 118, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 216. 287. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 974. 288. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 118, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 216. 289. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 974. 290. Diyarbekrî, c. 2, s. 118, Halebî, c. 3, s. 216. 291. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973-975. 292. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 382. 293. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 160-161. 294. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975. 295. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 427. 296. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 64. 297. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975. 298. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 161. 299. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 161. 300. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 161. 301. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 270, Taberî, Târîh, c. 3, s. 173. Medine'ye Gelen Benî Temim Heyetinin Hitabet ve Şiirde Peygamberimiz aleyhisselamın Hatip ve Şairleriyle Yarışmaya KalkışmalarıUyeyne b. Hısn'ın te'dib baskını yapıp onlardan aldığı esirlerle Medine'ye dönüşünden sonra, Benî Temimlerden doksan veya seksen kişilik bir heyet Medine'ye geldi. 302 Çok kalabalık olan Benî Temim heyetinin içinde eşraf ve liderleri de bulunuyordu. 303 BenîTemim heyetinden bazı kişilerin isimleri: 1. Utarid b. Hâcib b. Zürâre, 2. Akra' b. Habis, 3. Zibrikan b. Bedir, 4. Amr b. Ehtem. 304 5. Habbab (Hutat) b. Yezid, 305 6. Nuaym b. Yezid (Sa'd), 7. Kays b. Haris, 8. Kays b. Âsım, 306 9. Riyah b. Haris b. Mücaşi', 307 10. Rebia b. Ruf ey', 11. Sebre b. Amr, 12. Ka'ka' b. Ma'bed, 13. Verden b. Muhriz, 14. Malik b. Amr, 15. Firas b. Habis... 308 Benî Temim heyeti, öğleden önce gelip Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidine girdiler. Mescide girince, esirlerin durumunu sordular. Kendilerine haber verildi. Götürülüp esirler gösterildi. Kadınlar ve çocuklar, onları görünce, ağlamaya başladılar. Benî Temim heyeti, tekrar Mescide döndü. O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Âişe'nin odasında bulunuyordu. 309 Bilal-i Habeşî, öğle ezanını okudu. Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın Mescide gelmesini bekliyorlardı. 310 Heyet, Peygamberimiz aleyhisselamın gecikmesinden, sabırsızlanmakta idiler311 ve Peygamberimiz aleyhisselamın odalarının arkasından: 312 " Ey Muhammedi Çık artık yanımıza! " diyerek bağırdılar. 313 Peygamberimiz aleyhisselam, onların bu bağırıp çağırmalarından rahatsız oldu. 314 Bunun üzerine, inen âyette şöyle buyuruldu: " Hücrelerin arkasından sana bağıranlar ki, muhakkak, onların çoğu aklı ermeyenlerdir." 315 Bilal-i Habeşî, onların yanına vardı ve: " Resûlullah aleyhisselam şimdi çıkacaktır! " dedi. Benî Temim heyeti seslerini yükseltmeye, ellerini birbirine çarpmaya başladılar. 316 Peygamberimiz aleyhisselam, heyetin yanına çıktı. 317 Bilal-i Habeşî, hemen kamet getirmeye başladı. Peygamberimiz aleyhisselam, heyetin yanında ayakta durup, Bilal-i Habeşî kameti bitirince namaza yöneldi. Beni Temim heyeti: " Bizi dinleyesin diye, sana hatibimizi ve şairimizi getirmiştik! ?" dediler. Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi. Müslümanlara öğle namazının farzını kıldırıp hücresine döndü. 318 Akra' b. Habis: " Yâ Muhammedi Yâ Rasûlallah! " diye bağırdı. Peygamberimiz aleyhisselam cevap vermedi. Akra' b. Habis: " Yâ Rasûlallah! Haberin olsun ki, benim övüşüm süsler, yerişim de kusurlar! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Böyle olan, ancak Yüce Allah'tır! Onun övdüğü aziz, yerdiği de zelil olur! " buyurdu. 319 İki rekat namaz kıldıktan sonra, çıkıp Mescidin avlusunda oturdu. 320 Benî Temim heyetine: " Siz ne istiyorsunuz?" diye sordu. H eyet: " Biz Temim halkındanız! Seninle şiir ve övünme yarışı yapalım diye şairimizi ve hatibimizi getirdik! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Biz ne şiirle gönderildik, ne de övünmekle emrolunduk! Fakat, haydi, neyiniz varsa getirin de görelim?" buyurdu. 321 Benî Temim heyeti: " Yâ Muhammedi Biz seninle övünme yansı yapmak üzere geldiğimize göre, şairimize ve hatibimize izin ver! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Hatibinize izin verdim, konuşsun bakalım! " buyurdu. Bunun üzerine, Utarid b. Hâcib ayağa kalktı ve: " Üzerimizde fazi u keremi bulunan Allah'a hamd olsun; ki, O buna layıktır. O bizi hükümdar yapmış, bize pek çok mal ve servet bağışlamıştır. Biz onlarla iyi işler yapıyoruzdur. O, bizi doğu halkının en güçlüsü, sayıca en çoğu, savaşa da en kolay, en çabuk hazırlananı kılmıştır. Halk içinde, bizim gibi kim var? Halkın reisleri ve faziletlileri biz değil miyiz? Bizimle fazilet yarışına çıkacak kim ise, saydıklarımızın bir benzerini saysın döksün bakayım? Biz, isteseydik, sözümüzü daha da uzatabilirdik. Fakat, biz, bize verilenler üzerinde sözü uzatmaktan utanırız! Ben bu sözü sözümüz gibi bir söz, işimizden daha üstün bir iş varsa, getirin de görelim diye söylüyorum! " dedikten sonra, oturdu. Peygamberimiz aleyhisselam, Ensardan Sabit b. Kays b. Şemmas'a: " Kalk da, şunun hutbesine karşılık ver! " buyurdu. 322 Sabit b. Kays, Benî Temim hatibine karşı ne söyleyeceğini bilmiyordu. Söyleyeceği şey hakkında, önceden hiçbir hazırlığı yoktu. 323 Hemen ayağa kalktı ve: " Hamd Allah'a yaraşır. Ben O'na hamd eder ve O'ndan yardım dilerim. Ona inanır ve güvenirim. Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve O'nun Bir olup, eşi ortağı olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna da şehadet ederim! 324 Hamd olsun O Allah'a ki, gökleri ve yeri yaratan, göklerde ve yerde hükmünü yürüten O'dur! O'nun kürsiyy-i ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hiçbir şey yoktur ki, O'nun fazi u kereminin eseri olmasın! Bizim hakim oluşumuz da, O'nun kudreti eseridir. O, yarattıklarının en hayırlısını seçerek peygamber göndermiştir ki, o Peygamber, baba soyu yönünden insanların en şereflisi, söz yönünden en doğru sözlüsü, ana soyu yönünden de en üstünüdür! Allah ona Kitabını indirmiş, onu kullarının emîni ve güvencesi, cihanın da güzidesi ve seçkini kılmıştır! Sonra, o Peygamber, insanları Allah'a imana davet etmiştir. Allah'ın Resûlüne, ilk önce, kavminden ve akrabasından, soy sopça insanların en şereflisi, şekil ve suretçe en güzeli, iş ve gidişatça insanların en hayırlısı, 325 akılca da insanların en büyüğü ve üstünü olan326 Muhacirler iman etmişlerdir. Bundan sonra, Resûlullah aleyhisselamın davet ettiği ve davetine icabet eden insanların ilki de biz olmuşuzdur. Biz, Allah'ın yardımcıları ve Resûlünün vezirleriyizdir! 327 Hamd olsun Allah'a ki, bizleri Kendisinin yardımcıları, Resûlünün vezirleri, dininin de yayılma ve yerleşme vasıtası kılmıştır! 328 Biz, Allah'a iman ettirinceye, 'Lâ ilahe illallah! ' dedirtinceye kadar, insanlarla çarpışacağız! Allah'a ve Resûlüne iman eden, malını ve canını bizden korumuş olur! Kâfirlik yolunu tutanlar ile ise, bu yolda, Allah yolunda sonuna kadar savaşacağız! Öylelerini öldürmek, bize göre, kolaydır! Ben bu sözü söyler, Allah'tan kendim ve bütün erkek kadın mü'minler için yarlıganmak dilerim! 329 Selam olsun size! " dedi. 330 Benî Temim heyeti: " Yâ Muhammedi Şairimize de izin ver, şiirini okusun! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam izin verdi. 331 Zibrikan b. Bedir, ayağa kalkıp sekiz beyitiik şiirini okudu. Peygamberimiz aleyhisselam, Hassan b. Sabit'e: " Kalkyâ Hassan! Şu adamın şiirine karşılıkver! 332 Yüce Allah, Resûlünü savunurken, Hassân'ı muhakkak destekler! " buyurdu. 333 Hassan b. Sabit ayağa kalkıp aynı vezin ve kafiyede söylediği uzunca bir şiirle Zibrikan'a karşılık verdi. 334 Sabit b. Kays'ın Benî Temimlerin hatibini bastıracak derecede hutbe irad ve Hassan b. Sabit'in de Benî Temimlerin şairini bastıracak derecede şiir inşad etmesi, Peygamberimiz aleyhisselamı ve Müslümanları sevindirdi. 335 Hassan b. Sabit şiirini okuyup bitirdiği zaman, Akra' b. Habis, Peygamberimiz aleyhisselam hakkında: " Bu zât, muhakkak, muvaffak olacaktır! 336 Vallahi, o, Allah tarafından da destekleniyordur! 337 Onun hatibi, bizim hatibimizden daha iyi hatibdir. Onun şairi, bizim şairimizden daha iyi şairdir! 338 Onlarınkinin sesleri, bizimkilerin seslerinden daha yüksek, daha gürdür! 339 Bizim hatibimiz konuştu. Onların hatibi, daha gür ve yüksek sesli idi. Bizim şairimiz, şiirini inşad etti. Onların şairi, daha gür ve yüksek sesli ve daha güzel sözlü idi. Ben bu işin ne olduğunu anlayamadım! " dedi ve Peygamberimiz aleyhisselamın yanına yaklaştı ve: " Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! Sen de Allah'ın Resûlüsün! " diyerek Müslüman oldu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Bundan önceki tutum ve davranışın sana zarar vermez! " buyurdu. 340 Benî Temim heyetinin hepsi Müslüman oldular. 341 Yüce Allah onlardan razı olsun! ------------------------------------- 302. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 293-294. 303. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 206. 304. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 206, Vâkıdî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd. c. 1, s. 294, c. 2, s. 161, Taberî, c. 3, s. 150. 305. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 206-207, Taberî, c. 3, s. 150. 306. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 206-207, Vâkıdî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, c. 1, s. 294, c. 2, s. 161. 307. Vâkıdî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, c. 1, s. 294, c. 2, s. 161. 308. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 207, Taberî, c. 3, s. 173. 309. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975. 310. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 294. 311. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 161. 312. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 207, Taberî, Târîh, c. 3, s. 150. 313. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 207, Vâkıdî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, c. 1, s. 294, c. 2, s. 161, Taberî, c. 3, s. 150, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 287. 314. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 207, Taberî, c. 3, s. 150, İbn esfr, c. 2, s. 287. 315. Hucurât: 4. 316. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975-976. 317. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 207, Vâkıdî, c. 3, s. 976, İbn Sa'd, c. 1, s. 294, c. 2, s. 161, Taberî, c. 3, s. 150. 318. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 976. 319. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 488. 320. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 976. 321. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 128. 322. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 207, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 976, Taberî, Târîh, c. 3, s. 150-151, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 287-288. 323. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 976. 324. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 128. 325. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 208, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 976, Taberî, Târîh, c. 3, s. 151 , İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 2888. 326. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 128. 327. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 208, Vâkıdî, c. 3, s. 976, Taberî, c. 3, s. 151, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 288. 328. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 288. 329. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 208, Vâkıdî, c. 3, s. 976-977, Taberî, c. 3, s. 151. 330. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 208, Taberî, c. 3, s. 151. 331. Vâkıdî, c. 3, s. 977, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 294, Taberî, c. 3, s. 151. 332. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 208-209, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 977, Taberî, c. 3, s. 151, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 288. 333. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 979. 334. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 309-312, Vâkıdî, c. 3, s. 977-978, Taberî, Târîh, c. 3, s. 151-152. 335. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 979. 336. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 212, Taberî, c. 3, s. 152. 337. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 979. 338. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 212, Vâkıdî, c. 3, s. 979, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 294, Taberî, c. 3, s. 153. 339. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 212, Taberî, c. 3, s. 152. 340. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 130. 341. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 212, Taberî, c. 3, s. 152. Benî Temim Heyetine Bahşiş VerilişiPeygamberimiz aleyhisselam, Benî Temim heyetinin bahşişlerinin verilmesini emretti. Her biri, Bilal-i Habeşî'den caizelerini (bahşişlerini) aldılar. Peygamberimiz aleyhisselam: " Sizden, caizesini vermediğimiz bir kimse kaldı mı?" diye sordu. " Ağırlıkların yanında bir genç kaldı" dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onu da gönderiniz, caizesini alsın! " buyurdu. 342 Kays b. Âsim: " Yâ Rasûlallah! O, ağırlıklarımızın yanında kalan bir çocuktur. 343 Şeref ve mevki sahibi değildir! " dedi. 344 Peygamberimiz aleyhisselam: " Olsun! O, heyet ile gelmiştir. Bahşiş almaya hakkı vardır! " buyurdu. 345 Bu genç, Amr b. Ehtem idi. 346 Amr b. Ehtem; söylediği bir şiirde, Kays b. Âsım'ı kendisi hakkındaki sözü ve davranışından dolayı kınamış ve yermiştir. 347 Benî Neccar kadınlarından birisi: " O gün, Bilal-i Habeşî'den onikişer buçuk ukiyye caizelerini alırlarken, Benî Temim heyetine bakıyordum. Onların en küçüğü olan bir gence de, o zaman, beş ukiyye verildiğini gördüm" demiştir. 348 ------------------------------------- 342. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 979. 343. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 282-283. 344. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 213, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 979. 345. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 979. 346. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 213, Vâkıdî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 294. 347. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 213, Vâkıdî, c. 3, s. 979-980. 348. Vâkıdî, c. 3, s. 980, İbn Sa'd, c. 1, s. 294 Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer'in Allah Tarafından UyarılışıHazret-i Ebu Bekir, Peygamberimiz aleyhisselama: " Bunlara Ka'ka' b. Zürâreyi vali ve kumandan tayin buyursan?" dedi. Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselama: " Hayır! Sen onlara Akra' b. Hâbis'i vali ve kumandan tayin buyur! " dedi. Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer'e: " Sen bana ancak muhalefet etmek istiyorsun" deyince, Hazret-i Ömer: " Hayır! Ben sana muhalefet etmek istemiyorum" dedi ve birbirleriyle tartışmaya başladılar ve hatta, sesleri yükseldi. Az kalsın, ikisi de helak olacaklardı. 349 Haklarında inen âyetlerde şöyle buyuruldu: " Ey iman edenler! Allah'ın ve Resûlünün huzurunda, sözde ve işte öne geçmeyiniz! Allah'tan korkunuz! Çünkü, Allah, herşeyi hakkıyla işiten ve bilendir. Ey mü'minler! Seslerinizi Peygamberin sesinden üstün çıkarmayınız! Birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırmayınız! Yoksa, haberiniz olmadan, amelleriniz boşa gider! " 350 Bu hadiseden sonra, Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın huzurunda konuştuğu zaman sesini o kadar kısardı ki, Peygamberimiz aleyhisselam onun sözünü işitemez, ne söylediğini kendisine sorardı. 351 ------------------------------------- 349. Vâkıdî, c. 3, s. 979, İbn Sa'd, c. 1, s. 294. 350. Hucurât: 1-2. 351. Ahmed Hanbel, Müsned, c. 4, s. 6, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 116, c. 6, s. 4647. Hâris b. Dırâr el-Huzâî'nin Medine'ye Gelişi, Müslüman Oluşu ve Benî Mustalıkların da Müslüman Olmalarını SağlayışıHaris b. Dırâru'l-Huzâî, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelmiş, Peygamberimiz aleyhisselam kendisini İslâmiyete davet edince Müslüman olmuş ve: " Yâ Rasûlallah! Beni kavmimin yanına geri çevir de, onları İslâmiyete davet edeyim ve Müslüman olanların zekatlarını toplayıp filan zaman sana göndereyim! " demişti. Peygamberimiz aleyhisselam da, onu, zekatlarını toplamak üzere Benî Mustalıklara göndermişti. 352 Benî M ustalıklar, Huzâalardan bir oymak olup, Ezdîve Kahtânî idiler. 353 Benî Mustalıklar Müslüman oldular, meydanlarında mescidleryaptılar. 354 Yüce Allah hepsinden razı olsun! Haris b. Dırâr, Benî Mustalıklardan, mallarının zekatlarını topladı. Gönderme zamanı geldiği halde Peygamberimiz aleyhisselamın elçisinin gelmediğini görünce, bu hususta Allah ve Resûlünü kızdıracak bir hadise çıktı sandı. Kavminin ileri gelenlerini toplayıp, onlara: " Resûlullah aleyhisselam bana bir vakit tayin etmiş ve o zaman elçisini gönderip yanımdaki zekatı aldıracağını söylemişti. O vakit gelmiş olduğu halde, Resûlullah aleyhisselamın elçisi gelmemiştir. Resûlullah aleyhisselam sözünden döner değildir. Kendisinin, elçisini yanında tutup salmayacağını da sanmıyorum. Herhalde, bu iş yüzünden bir kızma vardır. Geliniz, Resûlullah aleyhisselamın yanına gidelim" dedi. O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, Velid b. Ukbe b. Muayt'ı Haris b. Dırâr'ın yanındaki zekat mallarını teslim almak üzere, Benî Mustalıklara göndermişti. 355 Ki, bu, Hicretin 9. yılında idi. 356 Benî Mustalıklar, Velid b. Ukbe'nin geldiğini işitince, sevindiler. İçlerinden yirmi kişi, onu develer ve davarlarla karşılamaya çıkülar. 357 Fakat, ne deve, ne de davar teslim edilecek bir kimse göremediler! 358 Velid b. Ukbe, Benî M ustalıkların irtidad ettiklerini, Müslümanlıktan döndüklerini ve zekat vermekten kaçındıklarını haber almış, onların kendisini silahlı olarak karşılamaya çıktıklarını görünce de, korkmuştu. 359 Şeytan, kalbine, Benî Mustalıkların kendisini öldürmek istedikleri şüphesini, korkusunu da düşürmüştü. 360 Benî Mustalıkların karşılayıcılarını uzaktan görür görmez, daha yanlarına varmadan, izi sıra geri döndü. Benî Mustalıkların silahlandıklarını ve kendisinin zekatı toplamasına engel olduklarını Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 361 " Yâ Rasûlallah! Haris beni zekat toplamaktan men etti ve öldürmek istedi. 362 Benî Mustalıklar seninle çarpışmak için toplanmışlar! " dedi. 363 Peygamberimiz aleyhisselam, Beni Mustalıklara göndermek üzere askerî bir birlik hazırladı. 364 Benî Mustalıklar bunu haber alınca, Velid b. Ukbe'yi karşılamış olan heyet acele Medine'ye geldi. 365 Medine'de, kendilerine gönderilmek üzere bulunan İslâm birliğiyle karşılaştılar. İslâm birliği, Haris b. Dırâr'ı görünce: İşte, Haris! " dediler. Haris b. Dırâr, onlara: " Sizler kimlerin üzerine gönderiliyorsunuz?" diye sordu. " Senin üzerine! " dediler. Haris b. Dırâr " Ne için benim üzerime gönderiliyorsunuz?" diye sordu. " Resûlullah aleyhisselam sana Velid b. Ukbeyi göndermişti. Onun söylediğine göre; sen onun zekatı toplamasına engel olmuş ve kendisini de öldürmek istemişsin! " dediler. Haris b. Dırâr " Hayır! Muhammed'i hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; ben kat'iyyen ne onu (Velid b. Ukbe'yi) gömnüşümdür, ne de o benim yanıma uğramıştır! " dedi. Haris b. Dırâr Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Sen zekatın toplanmasına engel olmuşsun, elçimi de öldürmek istemişsin, öyle mi?" diye sordu. Haris b. Dırâr " Hayır! Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; ben ne elçini gör-müşümdür, ne de o benim yanıma uğramıştır! Benim şimdi gelişim, ancak, Resûlullahın elçisinin bize gönderilmeyişinden ve bunun da Yüce Allah ve Resûlünün gazabından ileri gelmiş olmasından korktuğum içindir! " dedi. 366 Benî Mustalık heyeti de: " Yâ Rasûlallah! Sor o elçine! Bakalım bizimle hiç konuşmuş mudur?" dediler. Benî Mustalık heyetiyle konuştuğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselamı vahiy hali bürüdü! Hucurat sûresinin inen 6. âyetinde şöyle buyuruldu: " Ey mü'minler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onu tahkik ediniz! Yoksa, bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da, yaptığınıza pişman olursunuz! " Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Mustalık heyetine: " Sizin yanınıza kimi göndermemi istersiniz?" diye sordu. Benî Mustalık heyeti: " Abbâd b. Bişr'i gönder! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Abbâd! Onlarla birlikte git! Onlardan, mallarının zekatlarını al! Mallarının en iyilerini seçip almaktan sakın! " buyurdu. Abbâd b. Bişr, Benî Mustalıkların yanında on gün kaldı. Onlara Kur’ân-ı Kerîm okuttu. İslâm şeriatlarını öğretti. Ne hakkı zayi ettirdi, ne de onların hakkına tecavüz etti. Sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü. 367 ------------------------------------- 352. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 279, Züritânf, Mevâhibü'l-ledünnive Şerhi, c. 3, s. 47. 353. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 72. 354. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 980, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 161. 355. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 279, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 47. 356. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 119. 357. Vâkıdî, c. 3, s. 980, İbn Sa'd, c. 2, s. 161. 358. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 980. 359. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1553. 360. Taberî, Tefsir, c. 26, s. 123, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 218. 361. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 980, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 161. 362. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 279, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 47. 363. Taberî, Tefsîr, c. 26, s. 124. 364. Vâkıdî, c. 3, s. 980, İbn Sa'd, Tabakât, c. 161, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 279. 365. Vâkıdî, c. 3, s. 980, İbn Sa'd, c. 2, s. 161. 366. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 279. 367. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 980-981, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 161-162, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 279. Benî Esed b. Huzeymelerin Müslüman OluşuBenî Esedler Huzeyme b. Müdrikelerden birçok oymakları bulunan büyük bir kabile olup, yurtları Necd bölgesinde Kerec'e doğru uzanmakta idi. Tayyi' kabilesine komşu idiler. 368 Benî Esed b. Huzeymeler toplanıp Peygamberimiz aleyhisselama bir heyet göndermeyi kararlaştırdılar. 369 Hicretin 9. yılının başında (Muharrem ayında) Benî Esedlerden on kişilik bir heyet Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. 370 İçlerinde: 1. Hadramî b. Âmir, 2. Dırâr b. Ezver, 3. Vâbısa b. Ma'bed, 4. Katâde b. Kâif, 5. Seleme b. Hubeyş, 6. Tulayha b. Huveylid, 7. Nekâde b. Abdulmelik b. Halef, 371 8. Ebu Muk'ıd372 ile BenîZeyne (Benî Maliklerden de bazı kimseler bulunuyordu. 373 Hadramî b. Âmir, Benî Zeynel erdendi. 374 Kavminin ulusu, lideri, 375 Benî Esed heyetinin de başkanı idi. 376 Kendisi şairdi. 377 Dırâr b. Ezver de, Benî Zeynelerdendi. 378 Tanınmış süvarilerden, babayiğitlerden ve şairlerdendi. Yayılır 1. 000 devesi vardı. 379 Vâbısa b. Ma'bed, yufka yürekli, gözü yaşlı bir adamdı. Çok ağlar, gözünün yaşını tutamazdı. 380 Tulayha b. Huveylid, Benî Esedlerin namlı süvarilerinden, babayiğitlerinden idi. Benî Esedler, onun başında toplanırlardı. 381 Katâde b. Kâif bâdiyede oturur, Hicaz halkından sayılırdı. 382 Benî Esed heyeti Medine'ye geldiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselam Mescidde ashabıyla birlikte oturuyordu. 383 Peygamberimiz aleyhisselama selam verdiler384 ve: " Yâ Rasûlallah! Biz, Allah'ın Bir olduğuna, eşi ortağı olmadığına, senin de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ediyoruz! " dediler. 385 Hadramî b. Âmir: " Yâ Muhammed! 386 Yâ Rasûlallah! 387 Sen bize hiçbir elçi, hiçbir askerî birlik salmam işken, biz şu kıtlık yılında, karanlık gecelerde yolculuk ederek kendiliğimizden sana geldik! 388 Yâ Rasûlallah! Başka Araplar seninle çarpıştılar, biz çarpışmadık! 389 Biz, gerimizdekilerin de temsilcileriyiz! 390 Biz Huzeymeler, senin için toplanmışızdır ve sendenizdir. Bizim koruyuşumuz, çok koruyucudur. Bizim kadınlarımız, kocalarına sevgi gösterirler. Oğullarımız da, çok iyi binici ve çok babayiğit ve kahramandırlar" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Esed heyetini İslâmiyete davet etti. Benî Esed heyeti: " Mallarımızın zekat ve sadakalarını kendi fakirlerimize vermek, yurtlarımızda kuraklık ve kıtlık olduğuna göre, başka yerlere göçmek üzere Müslüman oluyoruz! " dediler, Müslüman oldular, Peygamberimiz aleyhisselama bey'at ettiler. 391 Dırâr b. Ezver, Peygamberimiz aleyhisselama: " Uzat elini de, sana İslâmiyet üzerine bey'at edeyim! " dedi. 392 Peygamberimiz aleyhisselam, heyet içinde Benî Zeynelerden olanlara, " Sizler kimsiniz?" diye sordu. Onlar: " Biz, Zeyne (At Çulları) oğullarıyız! " dediler. 393 Peygamberimiz aleyhisselam, onların isimlerini değiştirmek istedi. 394 " Siz, Rişde oğullarısınız! " buyurdu. Zeyne oğulları: " Biz, babamızın ismini bırakmayız! Benî Muhavvele gibi olmak istemeyiz! " dediler. 395 Akıllarının kısalığı yüzünden, Peygamberimiz aleyhisselamın teklifine yanaşmadılar. 396 Peygamberimiz aleyhisselam Benî Abduluzzâ b. Gatafanların ismini Benî Abdullah b. Gatafanlar olarak değiştirdiği zaman, Zeyne oğulları: " Onlar, Muhavvele oğulları! " diyerek ayıplamış ve kınamışlardı. 397 ------------------------------------- 368. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 37-38. 369. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 370. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 292. 371. İbn Sa'd, c. 1, s. 292, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 234. 372. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 373. İbn Sa'd, c. 1, s. 292, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 374. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 375. İbn Hazm, Cemhere, s. 193. 376. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 5, s. 88. 377. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 378. İbn Hazm, Cemhere, s. 193. 379. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 52. 380. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428. 381. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 773. 382. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 572. 383. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 250, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 271. 384. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 95, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 250. 385. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 95, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, zs. 250, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 56. 386. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 387. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 250. 388. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 292, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 389. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 219-220, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 271. 390. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 95, İbn Seyyid, c. 2, s. 250, İbn Kayyım, c. 3, s. 56. 391. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 392. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 79. 393. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31 , İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 341. 394. İbn Hazm, Cemhere, s. 193. 395. İbn Sa'd, c. 1, s. 292, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31, İbn Hacer, c. 1, s. 341. 396. İbn Hazm, Cemhere, s. 193. 397. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. Benî Esed Heyetinin Peygamberimizden Iyafet ve Kehanetin Hükmünü SormalarıBenî Esed heyeti; Iyafet, kehanet ve taşlan işaretleyip onları avuçlarında sallayarak mânâlar çıkarmak... gibi şeyler hakkında ne Duyurulduğunu Peygamberimiz aleyhisselamdan sordular. Peygamberimiz aleyhisselam, onları bütün bunlardan nehiy ve men etti. 398 Iyafet; kuşları " Kışt! " diye azarlayarak kişleyip, onların isimlerinden, seslerinden, iniş ve geçişlerinden uğurlulukveya uğursuzluk çıkarmaya çalışmak demektir ki, bu, Arapların çokça yapageldikleri âdetlerindendi. 399 Kehanet; gaybdan haber vermek, falcılık ve bakıcılık yapmak;400 Kâhin de; gelecek zamanda olacak şeylerden haber veren ve kâinatın sırlarına, gayb ilmine vâkıf olduğunu iddia eden kimse demektir. 401 Kâhinler; kendilerinin cinlerden tabileri bulunduğunu, onların görünüp kendilerine haberler getirdiklerini söylerlerdi. 402 Benî Esed heyeti: " Biz, Cahiliye devrinde bütün bu işleri yapardık! Geri kalan şey hakkında ne buyurursun?" dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Nedir o geri kalan şey?" diye sordu. Benî Esed heyeti: " Hat (remil atma) ilmi! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onu, peygamberlerden bir peygamber çizerdi. Kimin çizgisi onunkine uyarsa, isabet edebilir" buyurdu. 403 ------------------------------------- 398. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 250, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 56. 399. İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 330, Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 185. 400. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 185. 401. İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 214, Seyyid, Ta'rifât, s. 122. 402. İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 214. 403. İbn Seyyid, c. 2, s. 250-251, İbn Kayyım, c. 3, s. 56, Halebî, c. 3, s. 272. Benî Esed Heyetine Kur'ân-ı Kerîm ÖğretilişiPeygamberimiz aleyhisselam; Benî Esed heyetine Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmelerini emretti. Onlarda, Kur'ân'ı, 404 farzları405 öğrenmek için, günlerce oturdular. 406 Peygamberimiz aleyhisselam, Hadramî b. Âmir'e Abese ve A'lâ sûrelerini kendisi öğretti. 407 ------------------------------------- 404. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31. 405. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272. 406. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 31 , Halebî, c. 3, s. 272. 407. İbn Hacer. el-İsâbe. c. 1. s. 341. Peygamberimiz aleyhisselamın Kendisine Bağışlanan Deve ve Onu Bağışlayan ve Getiren Hakkındaki Bereket DuasıPeygamberimiz aleyhisselam, Benî Esed heyetinden Nekâde b. Abdullah'a: " Ey N ekâde! Kendim için, binmeye elverişli, sütlü, yanında yavrusu bulunmayan bir deve istiyorum" buyurmuştu. Nekâde, kendi develeri arasında böylesini araştırdı, bulamadı. Amcasının oğlu Sinan'ın yanında buldu. Sürüp Peygamberimiz aleyhisselama getirdi. Peygamberimiz aleyhisselam, devenin memesini eliyle sığadı ve Nekâde'yi çağırdı, deveyi sağmasını ona emretti. Nekâde deveyi memesinde biraz süt kalıncaya kadar sağdı. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Nekâde! Bırak, hepsini sağma! Biraz kalsın ki, o, arkada kalan sütün inmesini sağlar! " buyurdu. Peygamberimiz aleyhisselam, sağılan sütten içti. Peygamberimiz aleyhisselamın ashabı da içtiler. Artanını da Nekâde içti. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Allah'ım! Develer içinde bu deveyi ve onu bağışlayanı mübarek kıl! " diyerek dua edince, Nekâde: " Ey Allah'ın Peygamberi! Onu getireni de duana kat! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onu getireni de mübarek kıl! " duasını da duasına ekledi. 408 ------------------------------------- 408. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 293, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 5, s. 88. Benî Esed Heyetinin UyarılışıBenî Esed heyetinden bazılarının kendiliklerinden gelip savaşsız Müslüman olduklarını Peygamberimiz aleyhisselamın başına kakmaları Yüce Allah tarafından hoş karşılanmamış, kendileri şöyle uyarılmışlardır: " Onlar, İslâm'a girdiklerini senin başına kakıyorlar! Onlara de ki: 'Müslümanlığınızı benim başıma kakmayınız! Bilakis, sizi imana muvaffak kıldığı için, Allah sizi minnet altında bırakır; eğer siz 'İnandık! ' demenizde sadık kişiler iseniz! " 409 ------------------------------------- 409. Hucurât: 17, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 292, Taberî. Tefsir, c. 26, s. 145, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 287, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 95, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 88. Peygamberimiz aleyhisselamın Kudâî b. Amr'ı Benî Esedlere Vali Tayin Edişi ve Benî Esedler İçin Bir Yazı YazdırışıPeygamberimiz aleyhisselam; Benî Uzrelerden olan Kudâî b. Amr'ı Benî Esedlere vali tayin etti. Benî Esedler için de bir yazı yazdırdı ve o yazıda şöyle buyurdu: " Bismillâhirrahmânirrahîm Muhammed Peygamberden Benî Esedlere! S elam ün aleyküm. Size olan nimetinden dolayı Allah'a hamd ederim ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Bundan sonra, derim ki: Siz, Tayyi' kabilesinin sularına ve topraklarına yaklaşmayacaksınız! Çünkü, onların sularına ve topraklarına girmeniz size helâl değildir. Ancak, kendilerinin içeri alacakları kimseler, bundan müstesnadır. Muhammed'in emrini dinlemeyen kimseler, onun himayesinden uzak kalırlar. Benî Esedlerin işlerine Kudâî b. Amr baksın! Bu yazıyı Hal id b. Saîd yazdı." 410 ------------------------------------- 410. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 269-270 Urve b. Mes'ud'un Müslüman Olup Taiflileri Müslümanlığa Davet Edişi ve Şehit EdilişiPeygamberimiz aleyhisselam Taiflileri kuşattığı sırada, Urve b. Mes'ud ile Gaylan b. Seleme, Taif savunması için debbâbe, mancınık vesaire yapma sanatını öğrenmek üzere Cüreş'te bulunuyordu. 411 Peygamberimiz aleyhisselam Taif'ten ayrıldıktan sonra Urve b. Mes'ud Taife dönmüş; bir müddet, debbâbe, büyük küçük mancınıklar yapmakla uğraşmış;412 nihayet, Yüce Allah onun kalbine İslâmiyet sevgisi düşürmüştü. 413 Urve b. Mes'ud, Hicretin 9. yılı Rebiülevvel ayında Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. 414 Müslüman oldu. 415 Peygamberimiz aleyhisselam, onun Müslüman oluşuna çok sevindi. Urve b. Mes'ud, Medine'de Hazret-i Ebu Bekir'in evine inmişti. Muğîre b. Şube, amcasını, kendi evine götürülünceye kadar, bırakmadı. 416 Muğîre b. Şube, Urve b. Mes'ud'un yeğeni idi. 417 Urve b. Mes'ud: " Yâ Rasûlalları! Bana izin ver de, kavmimin yanına gidip onları İslâmiyete davet edeyim. Vallahi, ben gelip geçmiş dinler içinde bunun gibisini görmedim! Ben ashab ve kavmimin yanına öyle hayırlı bir varışla varacağım ki, hiçbir kimse hiçbir zaman kavmine benim varışım gibi varmayacaktır! " dedi. 418 Peygamberimiz aleyhisselam, Taif halkının öteden beri onurlanıp büyüklenip Müslümanlıktan kaçındıklarını bildiği için: 419 " Onlar seni öldürürler! " buyurdu. 420 Urve b. Mes'ud: " Yâ Rasûl ali ah! Ben onlara öz evlatlarından daha sevgiliyimdir! " dedi. 421 Gerçekten de, Urve b. Mes'ud, Taif halkı içinde sevilir, sayılır, sözü dinlenir bir zât idi. 422 Onu Kureyş müşrikleri de böyle kabul ederlerdi. Kur'ân-ı Kerîm'de açıklandığına göre, Kureyş müşrikleri: " Şu Kur'an (indirilecekse) iki memleketin birinden, büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" demişlerdi. 423 İki memleketin biri Mekke, diğeri Taif'ti. Kureyş müşriklerinin büyük adamlardan maksatları da, Mekke'deki Velid b. Muğîre ile Taifteki Urve b. Mes'ud gibi kişilerdi. 424 Urve b. Mesud, simaca, İsa aleyhisselamı andırırdı 425 Urve b. Mes'ud, Taiflileri İslâmiyete davet için izin verilmesi hakkındaki dileğini tekrarladı. Peygamberimiz aleyhisselam da, yine: " Onlar seni öldürürier! 426 Onlar seni öldürürler diye korkuyorum! " buyurdu. 427 Urve b. Mes'ud: " Yâ Rasûlallah! Onlar, beni uykuda bulsalar uyandırmaz, uyandırmaya kıyamazlar! " dedi. 428 Onların yanlarına gitmek üzere üç kez için istedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam: " Eh, gitmek istiyorsan, git! " buyurdu. 429 Urve b. Mes'ud, aralarındaki mevkii sebebiyle Taiflilerin kendisine aykırı davranmayacaklarını, karşı koymayacaklarını umuyordu. 430 Urve b. Mes'ud kalkıp Taife doğru yola çıktı. Beş gün gittikten sonra akşamleyin kavmine ulaştı, hemen evine girdi. 431 Taifliler, Urve'nin Rabbe putuna uğramadan, onu ziyaret etmeden evine girişinden hoşlanmadılar, ondan kuşkulandılar. Sonra da, kendi kendilerine: " Yolculuk hali onu bundan alıkoymuş olabilir! " dediler. 432 Sakîf kavmi Urve'nin evine geldiler, onu Cahiliye ve müşriklik devrinin selamıyla selamladılar. 433 Urve b. Mes'ud, onlara karşı müşriklik selamını tanımayan, ondan hoşlanmayanların ilki oldu434 ve: " Bana 'Esselâmü aleyküm! ' diyerek, 435 Cennetliklerin selamıyla selam vermenizi size tavsiye ederim" dedi. 436 Sonra da, onları Müslümanlığa davet etti: " Ey kavmim! Siz beni herhangi bir kötülükle suçlayabilir misiniz? Siz, benim soy sopça en seçkininiz, servetçe en zengininiz, cemaatçe de en güçlünüz olduğumu biliyor değil misiniz? Beni, İslâmiyete girmeye sevkeden, ancak, başkalarının göremediği şeyi benim onda görmüş olmamdır! Gelin, öğüdümü dinleyin! Bana aykırı davranmayın! Vallahi, benim size getirip sunduğum şeyden daha üstününü, hiçbir elçi kavmine getirip sunmam ıştır! " dedi. Fakat, Sakîfler ona hakaret ettiler. Onun çevresini sardılar ve: " Lâfa andolsun ki; zaten senin Rabbe'ye yaklaşmadığın ve onun yanında saçını kazıtmadığın zaman, dininden ayrılmış olduğun bizim içimize doğmuştu! " dediler. 437 Urve b. Mes'ud onlara karşı çok yumuşak davrandı. Taifliler ise, toplanıp onun hakkında yapacakları şeyi kararlaştırmak üzere yanından ayrıldılar. Urve b. Mes'ud, tanyeri ağarmaya başladığı zaman, 438 köşkünün üzerine çıktı. 439 Namaz için ezan okudu. 440 Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Resûlullah olduğuna441 şehadet etti. 442 Kendisinin Müslüman olduğunu açıkladı ve Taif halkı olan Sakîfleri İslâmiyete davet etti. 443 Taifliler, her köşeden, ona doğru vardılar. 444 Her taraftan, onu oka tuttular. 445 Benî Maliklerden Benî Salim b. Malik'in kardeşi Evs b. Avfın attığı ok, Urveye isabet etti. Oku Ahlâftan Benî Attâb b. Maliklerden Vehb b. Cabir adındaki kişinin attığı da sanılmıştir. 446 Urve b. Mes'ud da Ahlâftan (yani Sakîflerin başka kabilesinden) idi. 447 Atılan ok U rve b. Mes'ud'un bilek damarını kesti. Kan dindirilemedi. Okun Evs b. Avf tarafından atıldığı gerçekleştiği için;448 Gaylan b. Seleme, Kinane b. Abdi Yal il, Hakem b. Amr ve Ahlâfın diğer ileri gelenleri silahlandılar, çarpışmak için yığınak yaptılar ve: " Ya Benî Maliklerin başkanlarından on kişi öldürüp Urve'nin öcünü alacağız, ya da en son fendimize kadar öleceğiz! " dediler. 449 ------------------------------------- 411. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 121, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 924. 412. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 960. 413. Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 503. 414. İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 503. 415. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 128, Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, c. 5, s. 503. 416. İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 503. 417. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 615. 418. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 960. 419. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Taberî, Târih, c. 3, s. 140. 420. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, c. 5, s. 503. 421. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, c. 5, s. 503, Taberî, c. 3, s. 140. 422. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Taberî, c. 3, s. 140. 423. Zuhruf 31. 424. Taberî, Tefsir, c. 5, s. 65-66, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1067. 425. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 41, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 528, Müslim, Sahih, c. 1 , s. 153. 426. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 960. 427. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 615-616, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 386, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 477. 428. Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 503, Hâkim , c. 3, s. 616, Heysemî, c. 9, s. 386, İbn Hacer, c. 3, s. 477. 429. Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, c. 1, s. 312. 430. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Taberî, Târih, c. 3, s. 140, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1066. 431. Vâkıdî, c. 3, s. 960, İbn Sa'd, c. 1, s. 312. 432. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 960. 433. Vâkıdî, c. 3, s. 960-961, İbn Sa'd, c. 5, s. 503. 434. Vâkıdî, c. 3, s. 961. 435. İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 436. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 1, s. 312, c. 5, s. 504. 437. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 961. 438. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 5, s. 504. 439. İbn İshak, İbn Hişam Sîre, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 440. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 5, s. 504, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 616. 441. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 386. 442. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 616, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 386. 443. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Taberî, c. 3, s. 140, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 283. 444. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 504. 445. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, İbn Sa'd, c. 1, s. 312, Taberî, c. 3, s. 140, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1066. 446. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 961, Taberî, c. 3, s. 140. 447. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 961. 448. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 449. İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 504. Urve b. Mes'ud'un Kanını Bağışlayıp Kabile Arasındaki Kan Dâvâsını Önleyişi ve Yakınlarına VasiyetiUrve b. Mes'ud'a: " Kanın hakkında ne yapılmasını uygun görürsün?" diye soruldu. 450 Urve b. Mes'ud, iki tarafın yapmaya kalkıştıkları şeyi görünce, kendi kavim ve kabilesine: " Sakın benim yüzümden çarpışmaya kalkmayınız! Çünkü, ben bu hususta aranız düzelsin diye kanımı bağışlamış bulunuyorum. 451 Bu bir şereftir ki; Allah beni bununla şereflendirmiştir! Bu bir şehitliktir ki, bunu bana Allah göndermiştir. 452 Ben şehadet ederim ki; Muhammed, Allah'ın Resûlüdür! O, sizin beni öldüreceğinizi de bana önceden haber vermişti! " dedi. Sonra da, yakınları olan cemaate: 453 " Resûlullah aleyhisselamın yanında şehit olup, yanınızdan ayrılmadan önce Taif dışına gömülmüş bulunan şehitlerin yanına beni de gömmenizden başka, hakkımda yapacağınız birşey yoktur! " dedi. 454 Urve b. Mesud'u, vasiyeti üzerine, Taif şehitlerinin yanına gömdüler. Yüce Allah ondan razı olsun! Urve b. Mes'ud'un şehit edildiği haberi erişince, 455 Peygamberimiz aleyhisselam: " Onun kavmi ile olan hali, Yâsîn sahibinin kavmi arasında olan haline benzer! 456 Yâsîn sahibi kavmini Yüce Allah'a imana davet etmişti de, kavmi onu öldürmüşlerdi. 457 Hamd olsun o Allah'a ki, ümmetim içinde Yâsîn sahibi gibi birini bulundurdu! " buyurdu. 458 Yasin sahibi, Antakya halkından Habib b. Müreyy idi. Kendisi, yular yapma işiyle uğraşırdı. Hastalıklı bir zâttı. Cüzzam, miskîn hastalığına tutulmuştu. Kendisinin evi, şehir kapılarının yanında, şehirden uzakça bir yerde idi. Kendisi, mü'min, eli hayra açık bir zâttı. Kazancını akşamleyin biraraya toplar, ikiye böler, kazancının yansıyla çoluk çocuklarını geçindirir, yarısını da yoksullara tasadduk eder, dağıtırdı. Hastalığı, zayıflığı ve işi kendisini ibadetten alıkoymaz, minarede Allah'a gizlice ibadet ederdi. Habib, kavmi olan Antakya halkının kendilerine gönderilmiş elçileri öldürmeye söz birliği ettiklerini haber aldığı zaman koşup yanlarına varmış, onlara Allah'ı hatırlatmış, kendilerini öğüüemiş, elçilere uymaya davet etmişti. Antakya halkı ise, onu taşa tutmuşlar, ayaklarının altına alıp çiğnemişler, ve kendisi: " Ey Allah'ım! Kavmime doğru yolu göster! Ey Allah'ım! Kavmime doğru yolu göster! Ey Allah'ım! Kavmime doğru yolu göster! " diyerek dua ede ede can vermişti. 459 Yüce Allah ondan razı olsun! Antakya halkı, Cebrail aleyhisselamın bir bağırışıyla yok olmuştur. Antakya şehrinin putperest halkına gönderilen elçiler ise İsa aleyhisselamın üç havarisi olup, birisi Şem'un idi. Bunlar, ilk önce, Habib'e rastlamışlardı. Habib, onların kim olduklarını ve ne için geldiklerini sorup öğrendikten ve kerametlerini gördükten sonra, onlara hemen iman etmişti. 460 ------------------------------------- 450. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Taberî, Târih, c. 3, s. 140, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1066, İbn Esîr, c. 2, s. 283. 451. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 312, c. 5, s. 504. 452. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 1, s. 312, c. 5, s. 504, Taberî, c. 3, s. 140. 453. Vâkıdî, c. 3, s. 961 İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 454. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1066, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 283. 455. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 456. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 182, Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 5, s. 504, Taberi, c. 3, s. 140, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1067, İbn Esir, c. 2, s: . 283. 457. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 5, s. 504, Taberi, c. 3, s. 140, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1067, İbnEaV, c. 2, s. 83. 458. Vâkıdî, c. 3, s. 961, İbn Sa'd, c. 1, s. 312, c. 5, s. 504, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 616, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 386. 459. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 386. 460. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 317, Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 18. Kur'ân-ı Kerîm'in Yâsîn Sahibi Hakkındaki AçıklamasıYasin sahibi hakkında Kur’ân-ı Kerîm'de şöyle Duyurulur: " Onlara, o şehir (Antakya) yaranını misal getir! Hani, oraya elçiler gelmişti. Biz, ozaman, kendilerine iki elçi göndermiştik de, onları yalanlamışlardı. Biz de, bir üçüncü ile bunları desteklemiştik. 'Biz size gönderilmiş hak elçileriz! ' demişlerdi. Onlar (Antakya halkı): 'Siz bizim gibi insandan başka kimseler değilsiniz! Hem, Rahman hiçbir şey (ne vahiy, ne risalet) indirmemiştir. Siz ancak yalan söyler adamlarsınız! ' dediler. Elçiler de: 'Rabbimiz biliyor ki; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz! Bizim üzerimize düşen vazife, açıkça tebliğden başka birşey değildir' dediler. Şehir halkı ise 'Doğrusu, biz sizin yüzünüzden uğursuzlandık. Eğer vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi mutlaka taşlarız! Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur! ' dediler. Elçiler de: 'Sizin uğursuzluğunuz kendinizdedir. Size öğüt verilirse mi uğursuzluk olur?! Hayır! Siz haddi aşanlar güruhusunuzdur! ' dediler. O şehrin en ucundan koşarak bir adam (Habib) geldi de: 'Ey kavmim! Uyunuz o gönderilmiş olanlara! Uyunuz sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere ki, onlar hidayete ermiş zâtlardır! ' dedi * 'Ben, beni Yaratana ne diye kulluk etin eyecekm işim? Siz, hepiniz, O'na döndürüleceksiniz! Ben O'ndan başka ilahlar edinir miyim hiç?! Eğer O çok esirgeyici Allah bana bir zarar yapmak isterse, iddia ettiğiniz şeylerin hiçbiri bana fayda vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar. Şüphesiz ki, ben o takdirde muhakkak apaçık bir sapkınlık içindeyim demektir. Gerçek, ben Rabbinize iman ettim! İşte, bunu benden duyunuz! ' dedi** Ona (Habib'e), 'Gir Cennete! ' denildi. O da: 'Ne olurdu, kavmim, Rabbimin beni Cennetle ikram edilenlerden kıldığını bilselerdi! ' dedi. Ondan sonra, onun kavminin üzerine gökten hiçbir ordu indirmedik, indiriciler de değildik. Onların (Antakya halkının) akıbeti, bir tek sayhadan (Cebrail'in bağırışından) başka birşey değildi. Artık, hemen sönüp gidiverdiler! " 461 ------------------------------------- * Antakya halkı, Habfc'e, " Demek sen de onların dinindesin ha?! " dediler (Kurtubî, Tefsir, c. 15, s. 18). ** Antakya'nın müşrik halkı onu öldürdüler (Taberî, Tefsir, c. 22, s. 158-161) 461. Yâ an: 13-29. Urve b. Mes'ud'un Oğlu ile Yeğeninin Medine'ye Gelip Müslüman OlmalarıUrve b. Mes'ud şehit edilince, oğlu Ebu Müleyh ile kardeşinin oğlu Karib b. Esved b. Mes'ud, Taif halkına: " Siz Urveyi öldürdünüz! Artık biz sizinle hiçbir zaman hiçbir şey üzerinde söz ve iş birliği yapmayacağız! " diyerek Taiften ayrıldılar. Medine'ye geldiler. 462 Muğîre b. Şûbe'nin evine indiler. 463 Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vanp Müslüman oldular. Yüce Allah onlardan razı olsun! Peygamberimiz aleyhisselam, onlara: " Kimi isterseniz, kendinize müttefik ve yardımcı edininiz! " buyurdu. Onlar: " Biz Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü velî edindik! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ebu Süfyan b. Harb dayınızdır. Onunla müttefik olunuz! " buyurdu. 464 Onlar: " Evet! Ebu Süfyan b. Harb dayımızdır! " dediler. 465 Onun müttefiki oldular. 466 Hicretin 9. yılı Ramazan'ında Sakıt" heyeti Medine'ye gelinceye kadar, Medine'de oturdular. 467 ------------------------------------- 462. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 186-187, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 962, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 5, s. 504. 463. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 962, İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 504. 464. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 186-187, Vâkıdî, c. 3, s. 962, İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 465. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 187. 466. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 962. 467. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 962, İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 504-505. Benî Uzre Heyetinin Medine'ye Gelmeleri ve Müslüman OlmalarıBenî Uz re b. Sa'd b. Hüzeymler, Kudâalardan olup, 468 Yemen kabilelerindendi. 469 Hicretin 9. yılında Safer ayında Benî Uzrelenden oniki kişilik bir heyet, Medine'ye gelip, 470 Remle binti Hâris'in konağına indiler. 471 1. Cemre b. Numan 2. Süleym b. Malik, 3. Sa'd b. Malik, 4. Malik b. Ebi Riyah, gelen heyet içinde bulunuyordu. 472 Cemre b. Numan, Benî Uzrelerin ulusu ve lideri idi. 473 Benî Uzre heyeti, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelince, Peygamberimiz aleyhisselama Cahiliye devri selamıyla selam verdiler. 474 Peygamberimiz aleyhisselam, onlara: " Siz, kimlersiniz?" diye sordu. 475 Benî Uzre heyetinin konuşmacısı: " Biz, bilmediğin kimseler değiliz! 476 Biz, Kusayy'ın anne bir kardeşi 477 ve yardımcısı olan Uzre'nin oğullarındanız! 478 Biz, Huzâalarla Benî Bekrleri Mekke vadisinden uzaklaştırmıştık. Aramızda akrabalık ve hısımlık vardır" dediler. Peygamberimiz aleyhisselam, onlara: " Hoşgeldiniz! Safa geldiniz! " buyurduktan sonra, 479 onlara: " Siz beni tanımadınız mı? Bana İslâm selamıyla selam vermekten sizi ne alıkoydu?" diye sordu. 480 Benî Uzre heyeti: " Yâ Muhammedi Biz henüz atalarımızın üzerinde bulundukları şey üzerinde bulunuyoruz. Kendimiz481 ve kavmimiz adına birtakım isteklerin dile getiricisi olarak yanına geldik! " dediler. 482 " Sen nelere davet ediyorsun?" diye sordular. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ben bütün insanları Bir olan, Kendisinin hiçbir eşi, ortağı olmayan Allah'a ibadet ve benim de O'nun resûlü olduğuma şehadet etmeye davet ediyorum! " buyurdu. Benî Uzre heyetinin konuşmacısı: " Bunun arkasından, yapılacak ne var?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Abdestlerini güzelce alıp vakitleri içinde kılacağınız beş vakit namaz vardır! Çünkü, bu, ibadetlerin üstünüdür" buyurdu ve kendilerine oruç, zekat ve hac gibi farzların geri kalanını da anlatıp sözünü bitirdi. 483 Benî Uzre heyeti, Peygamberimiz aleyhisselamdan, dinî birçok şeyler sordular. Peygamberimiz aleyhisselam onların sorularını cevaplandırdı. 484 Benî Uzre heyeti Müslüman oldu. 485 Yüce Allah onlardan razı olsun! Benî Uzre heyeti: " Yâ Rasûlallah! Aramızda kâhin bir kadın var. Kureyşîler ve başka Araplar onun yanına varıp muhakeme olunur, yargılanırlar. İçinden çıkamadığımız işlerimizi ondan soralım mı?" diye sordular. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ondan birşey sormayınız! " buyurdu. 486 Onları kâhin kadına birşey sormaktan, 487 putlar adına488 kestikleri hayvanların etlerini yemekten men etti. 489 Ancak, Allah'ın ismini anarak kesecekleri hayvanların etlerini yemenin kendilerine haram olmadığını haber verdi. 490 Peygamberimiz aleyhisselam, Şam'ın fethedileceğini ve Herakliyus'un ülkesinden çıkıp korunabileceği bir yere kaçacağını da Benî Uzre heyetine müjdeledi. 491 Benî Uzre heyeti, Remle binti Hâris'in konağında iki gün oturdu. 492 Peygamberimiz aleyhisselam; başka heyetlere verildiği gibi, Benî Uzre heyetine de bahşişlerinin verilmesini emretti. 493 Bahşişleri verildi. 494 Heyetten her birine, birer bürüd, elbise de verildi. 495 Benî Uzre heyeti, ev halklarının yanına, 496 yurtlarına döndüler. 497 ------------------------------------- 468. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 366, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 359. 469. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272. 470. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 331, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 251, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 56, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 33, Halebî, c. 3, s. 272. 471. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 331. 472. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 33. 473. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 349, İbn Hacer, c. 1, s. 243. 474. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272. 475. İbn Seyyid. c. 2, s. 251-252, İbn Kayyım, c. 3, s. 56, Halebî, c. 3, s. 272. 476. İbn Seyyid. c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 56. 477. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , c. 3, s. 56-57, Halebî, c. 3, s. 272. 478. İbn Seyyid. c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57 Halebî, c. 3, s. 272. 479. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , c. 3, s. 57. 480. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , c. 3, s. 57. 481. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272. 482. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 331. 483. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272. 484. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 331. 485. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 57, Halebî, c. 3, s. 272. 486. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272-273. 487. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57, Halebî, c. 3, s. 273. 488. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 272. 489. İbn Seyyid. c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57, Halebî, c. 3, s. 273. 490. İbn Seyyid. c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 491. İbn Seyyid. c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57, Halebî, c. 3, s. 272. 492. İbn Sa'd, c. 1, s. 332, İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , c. 3, s. 57. 493. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 332. 494. İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 495. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 332, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 273. 496. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 332. 497. İbn Sa'd, c. 1, s. 332, İbn Seyyid, c. 2, s. 252, Halebî, c. 3, s. 273. Benî Uzrelerden Cemre b. Numan'ın Zekat Memurluğuna Atanışı ve Kendisine Arazi de VerilişiBenî Uzre heyetinden Cemre b. Numan, Hicaz halkından, Benî Uzrelerin zekat ve sadakalarını toplayıp Peygamberimiz aleyhisselama getiren ilk kişi idi. Peygamberimiz aleyhisselam, ona, Vâdi'l-kurâ'da, enine boyuna atının koşup yorulduğu yerden attığı kamçısının ulaştığı yeri yurt olarak sınırladı ve verdi. 498 Cemre b. Numan, oraya konup, Vefâtına kadar orada oturdu. 499 ------------------------------------- 498. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 349, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 243. 499. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 243. Benî Uzrelerden Zeml b. Amr'ın Müslüman Oluşu ve Kendisine Sancak ve Yazı VerilişiBenî Uzrelerden Zem I b. Amr'ı tapmakta olduğu putun içinden işittiği bir ses uyarmış, gelip bunu Peygamberimiz aleyhisselama haber vermişti. Peygamberimiz aleyhisselam: " O, cinlerden bir mü'mindir! " buyurdu. 500 Zeml, Müslüman oldu. Peygamberimiz aleyhisselam, bir sancak bağlayıp, onu kavminin sancaktan yaptı. 501 Zeml için bir de yazı yazdırdı. 502 Yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: " B ismi İlâhirrahm ânirrahfm Allah'ın Resûlü Muhammed tarafından Zeml b. Amr'a ve yanında bulunan Müslüman kişilere hususî olarak yazılmıştır Ben onu bütün kavmine gönderdim. Müslüman olan, Allah cemaatine dahil olmuş bulunur; Müslümanlıktan kaçınanlara ise, iki ay eman verilmiştir. Buna, Ali b. Ebu Talib ve Muhammed b. Meslemetü'l-Ensarî şahittir." 503 ------------------------------------- 500. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 332. 501. İbn Sa'd, c. 1, s. 332, İbn Abdilberr, c. 2, s. 564, İbn Esîr, c. 2, s. 260. 502. İbn Abdilberr, c. 2, s. 564, İbn Esîr, c. 2, s. 260. 503. M. Hamfdullah, el-Vesâiku's-ayâsiyye, no: 79. Kutbe b. Âmir'in Has'amlara GönderilişiHas'amlar, Enmar b. Nizar b. Maadd b. Adnan'ın oğlu Akyel (Has'am)'ın soyundan olup, birçok oymaklara aynim ıslardı. 504 Has'amların kardeşleri Becîlelerle birlikte yurtlan, Yemen ve Hicaz'ın hac yollarından Tebâle'ye kadar uzanmakta idi. 505 Tebâle; Yemen yolunda ve Tihâme toprağındadır. 506 Has'amların Türebe yakınındaki Bîşe nahiyesinde bulunduklan rivayet edilir. 507 Türebe; Serat'tan başlayan, Necran'da biten bir vadidir. 508 Has'amlar, İslâm'ın fetih günleri sırasında etrafa dağılmışlar, kendilerinin bellibaşlı bir yurtları kalmamış, Bîşe ile Türebe arasına gelip konmuşlardı. 509 Peygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 9. yılında Saferayında510 Kutbe b. Âmir'i yirmi kişilik askerî bir birliğin başına geçirip, Has'amlardan, Tebâle nahiyesinde bulunan bir kabileye gönderdi. 511 Peygamberimiz aleyhisselam; birlik kumandanı Kutbe b. Âmir'e gündüzleri gizlenip geceleri gitmelerini, yemeklerini de yürürken yemelerini, 512 Has'amlara baskın yapacakları zaman, birliğini her taraftan saldıracak biçimde ayırmasını emretti. Mücahidler, binmek üzere yanlarına on deve alıp yola çıktılar. 513 Silahlarını gizlediler. Yollarına devam ederek Fetak'ı (Fütuk'u) tuttular. Mesha' vadisine ulaştılar. 514 Fetak, Fütuk; Taifin bir karyesidir. 515 Mesha' da; Mekke ile Medine arasında, Taifin veya Mekke'nin büyük kasabalarındandır. 516 Mücahidler Mesha'da bir adam yakalayıp kendisini sorguya çekmek istedi iseler de, adam hiçbir şey söylemez, susarken, su başlarında konaklamış bulunan halka bağırmaya başlayınca, 517 kendisinin boynunu vurdular. Su başındaki cemaatin uyumalarını beklediler. Has'amlar uykuya daldıkları zaman, mücahidler birliklerini ayırdılar. Her taraftan birden baskın yaptılar. İki taraf arasında şiddetli çarpışma başladı. Kutbe b. Âmir ve arkadaşları, kendileriyle çarpışan Has'am erkeklerinden öldürebildiklerini öldürdüler, kadınlan esir aldılar. İğtinam ettikleri deve ve davarları Medine'ye doğru sürdüler. 518 Has'amlar hemen derlenip toparlandılar, hayvanlarına atlayıp mücahidi erin ardlarına düştüler. O sırada, Yüce Allah büyük bir sel gönderdi. 519 Gelen sel, Has'amlarla Müslümanların arasına gerildi. 520 Has'amlar Müslümanlara yetişmeye yol bulamadılar. 521 Seli bir türlü geçemediler. Mücahidler deve, davarı sürüp aldıkları esirlerle birlikte giderlerken, arkalarından bakakaldılar. 522 Ganimet mallarının beşte biri çıkarıldıktan sonra, kalanı mücahidler arasında bölüştürüldü. Her birinin hissesine dörder deve düştü. Bir deve, on davara denk sayıldı. 523 Bunun üzerine, Has'amlardan, içlerinde As'as b. Zahr ve Enes b. Müdrik'in de bulunduğu bir heyet gelip: " Biz, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne ve Allah'tan gelenlere iman ettik. Sen bize bir yazı yaz da, o yazıda olanlara tâbi olalım! " diyerek Müslüman olduklarını açık-ladılar. 524 Peygamberimiz aleyhisselam da, Has'amlardan, Bîşe çölünde oturanlardan isteyerek yahut istemeyerek Müslüman olanlar hakkında yazdırdığı yazıda, kendilerinin Cahiliye devrinde işlemiş oldukları cinayetlerin kaldırıldığını, her yıl ne gibi mahsullerden ne nisbette zekat ödenmesi gerektiğini bildirdi. 525 ------------------------------------- 504. İbn Hazm, Cemhere, s. 390-391. 505. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-eneb, s. 172. 506. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 9. 507. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 162, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 120. 508. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 21. 509. Yâkût, c. 2, s. 21, Kalkaşandî, s. 172. 510. İbn Sa'd, c. 2, s. 162, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 380, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 218. 511. Vâkıdî. Megâzî, c. 3, s. 981, İbn Sa'd, c. 2, s. 162, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 206, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 226. 512. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 981. 513. Vâkıdî, c. 3, s. 981, İbn Sad, c. 2, s. 162, İbn Seyyid, c. 2, s. 206, İbn Kayyım, c. 2, s. 226. 514. Vâkıdî, Megâzı, c. 3, s. 981. 515. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 235. 516. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 125. 517. Vâkıdî, c. 3, s. 981, İbn Sa'd, c. 2, s. 162, İbn Seyyid, c. 2, s. 206, İbn Kayyım, c. 2, s. 226. 518. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 162, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 206, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 226, Kastalânî, Mevahibü’l-Ledünniye, c. 1, s. 218-219, Diyarbekrî, Târihu’l -Hamîs, c. 2, s. 120. 519. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 206, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 226. 520. İbn Sa'd, c. 2, s. 162, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 380, İbn Seyyid, c. 2, s. 206. 521. İbn Sa'd, c. 2, s. 162, İbn Seyyid, c. 2, s. 206, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 221. 522. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 226. 523. İbn Sa'd, c. 2, s. 162, İbn Seyyid, c. 2, s. 206, Kastalânî, c. 1 , s. 219, Diyarbekrı, c. 2, s. 120. 524. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 348. 525. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 286. Abdullah b. Avsece'nin Hârise b. Amr b. Kurayt Oğullarına GönderilişiPeygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 9. yılında, Saferveya Rebiülevvel hilali görününce, ashab-dan Abdullah b. Avsecetü'l-Becelî'yi, Harise b. Amr b. Kurayt oğullarına gönderdi. 526 Peygamberimiz aleyhisselam; orada, Sim'an b. Amr b. Kurayt b. Ubeyd b. Ebu Bekir b. Kilab'a527 veya Ri'yetü's-Suhaymîye verilmek üzere, 528 kırmızı deri üzerine529 bir yazı yazdırdı. Yazısında, onları İslâmiyete davet etti. 530 Harise b. Amr b. Kurayt oğulları, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu aldılar. İslâmiyete girmeyi kabul etmediler. Mektubun yazısını yıkadılar. Yazının derisiyle de, kovalarının yırtılan dibini yamadılar! 531 Bunun için, kendilerine " Benu'r-Râkı -Yamacı Oğullan" denildi. 532 Onlar, bu kötü tutum ve davranışlarıyla, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu önemsemediklerini göstermiş, tahkir etmiş oluyorlardı. 533 Sim'an'ın534 veya Rıyetü's-Sühaymî'nin535 kızı: " Sanıyorum ki; senin başına çok büyük bir musibetten başka birşey gelmeyecek! Sana Arapların efendisi ve ulusunun mektubu geldi. Sen de tuttun, onu kovana yama yaptın hâl?" dedi. 536 Rı'yetü's-Sühaymî'nin kızı Benî Hilallerden birisiyle evli olup, kendisi de, kocası da Müslüman olmuştu. 537 Âmir b. Halid b. Amr b. Kurayt'ın kızı Ümmü Habib de, söylediği kısa bir şiirde: " Kendilerine Muhammed'den bir âyet, alâmet geldiği zaman, onlar onu kuyu suyu ile yıkayıp yok ettiler! Halbuki, o, kendileri için bir güç ve sığınak idi! " diyerek, kavminin kötü tutum ve davranışlarını kınamaktan kendisini alamamıştı. Benî Kilablar Peygamberimiz aleyhisselamın mektubuna yapılmayacak şeyi yaptıkları zaman, 538 Peygamberimiz aleyhisselam: " Nedir bunların hali?! Allah onların akıllarını mı gidermiş? Gidersin! " buyurmuştu. Onlar, vücutları titrer, acele acele konuşur, sözlerini birbirine kanştırır, ne dedikleri anlaşılmaz bir kavim oldular! 539 ------------------------------------- 526. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 983, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 358, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 355, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 120, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 48. 527. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 280. 528. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 285, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 223. 529. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 285. 530. Vâkıdî, c. 3, s. 982, İbn Esîr, c. 3, s. 358, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 255, Diyarbekrî, c. 2, s. 120, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 48. 531. Vâkıdî, c. 3, s. 982, İbn Sa'd, c. 1, s. 280, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 358, İbn Hacer, c. 2, s. 355, Diyarbekrî, c. 2, s. 120, Zürkânî, c. 3, s. 48. 532. İbn Sa'd, c. 1. S. 280. 533. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 48. 534. İbn Sa'd, c. 1, s. 281. 535. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 285, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 507, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 223. 536. İbn Sa'd, c. 1, s. 281 , İbn Esîr, c. 2, s. 223. 537. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 285, İbn Abdilberr, c. 2, s. 507, İbn Esîr, c. 2, s. 223. 538. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 982-983. 539. Vâkıdî, c. 3, s. 983, İbn Esîr, c. 3, s. 358, İbn Hacer, c. 2, s. 355, Diyarbekrî, c. 2, s. 120, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 48. Dahhâk b. Süfyan'ın Kurataları Te'dibe GönderilişiPeygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 9. yılında Rebiülevvel ayınc! a540 Kuratalar üzerine askerî bir birlik saldı. Dahhâk b. Süfyanü'l-Kilabîyi de, bu askerî birliğe kumandan tayin etti. 541 Dahhâk b. Süfyan, Arapların bahadırlarından, babayiğitlerinden idi. Kendisi, yüz süvariye denk sayılırdı. Peygamberimiz aleyhisselamin başucunda-kendiliğinden-yalın kılıç dikilir, nöbet tutardı. 542 Mücahidler Kuratalara, Lâve Züccü'nde rastladılar. 543 Önce, onları İslâmiyete davet ettiler. İslâmiyeti kabule yanaşmayınca, onlarla çarpışmaya tutuştular, onları bozguna uğrattılar. Mücahidler arasında bulunan Asyad b. Seleme, babası Seleme b. Kurt'a, Zücc'de bir su çukurunun üzerinde yetişti. Seleme at üzerinde bulunuyordu. Asyad babasını İslâmiyete davet etti ve kendisine eman verdi. Seleme ise, oğluna ve İslâmiyete sövdü. Bunun üzerine Asyad, babasının atının iki bacağına kılıçla vurdu. At arkası üzerine çöktüğü ve Seleme su çukurunun içine düştüğü zaman, onu mücahidlerden birisi gelip öldürünceye kadar, suyun içinde mızrağıyla tuttu, bırakmadı. 544 Babasını, edebinden ötürü, 545 kendisi öldürmedi! 546 Mücahidler, Kurataların ele geçirebildikleri mallarını iğtinam ettiler. 547 Peygamberimiz aleyhisselamın kırmızı deri üzerine yazdırıp Abdullah b. Avsece ile gönderdiği mektubunu alıp kovasına yama yapmış olan Rı'yetü's-Sühaymî'nin dinlenen, yayılan hayvanlarından, ev halkından ve mallarından hiçbir şey bırakmaksızın hepsini ele geçirdiler. Rı'yetü's-Sühaymî ise çırılçıplak atına atlayıp kaçtı! Benî Hilallerden birisi ile evli bulunan kızının evine ulaştı. Rı'yenin kızı da, kızının kocası da Müslüman olmuşlardı. Benî Hilallerin oturma yerleri, Rıye'nin kızının evinin yanında idi. Rı'ye, kızının evine arka taraftan girdi. Kızı, onu çırılçıplak görünce, giymesi için üzerine bir elbise attı ve: " Ne oldu sana?! " dedi. Rı'ye: " Daha ne olacak? Babanın başına her kötülük geldi! Kendisine ne dinlenen, ne yayılan bir hayvan, ne ev halkı, ne de bir mal bırakıldı! Hepsi elinden alındı! " dedi. Kızı: " Sen İslâmiyete davet edilmiştin. Ne diye Müslüman olmadın?" dedi. Rı'ye: " Kocan nerede?" diye sordu. Kızı: " Develerin yanındadır! " dedi. Develerin yanından gelen damadı, Rı'yeye: " Sana ne oldu?" diye sordu. Rı'ye: " Daha ne olacak? Başa her kötülük geldi! Kendisine ne dinlenen, ne yayılan bir hayvan, ne ev halkı, ne de bir mal bırakıldı! Hepsi elinden alındı. Ev halkım ve mallar askerler arasında bölüşülmeden önce, Muhammed'in yanına yetişmek istiyorum! " dedi. Damadı: " Binek hayvanımı al, ona binip git! " dedi. Rı'ye: " Senin binek hayvanın bana gerekmez! " dedi. Yaylım develerinden iki yaşında bir deve tuttu. Yolculuk için gereken azığı ve suyu aldı. Yüzünü üzerindeki elbisesiyle bürüdüğü zaman, arkası açıldı. Arkasını bürüdüğü zaman da, yüzü açıldı. Tanınmak istemiyordu. Rı'ye Medine'ye geldi. Devesinin dizini bağladı. Sabah namazını kıldırdığı sırada Peygamberimiz aleyhisselamın yanına doğru vardı, hizasında durdu. Peygamberimiz aleyhisselam namazı kıldırınca, Rı'ye: " Yâ Rasûlalları! Ellerini uzat da, sana bey'at edeyim! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam elini ona doğru uzattı. Rı'ye, elini Peygamberimiz aleyhisselamın eline koyup bey'at etmek istediği zaman, elini geri çekti ve bunu üç kere yaptı. Üçüncüsünde, Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Sen kimsin?" diye sordu. Rı'ye: " Rı'yetü's-Sühaymî'yim! " dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam hemen onun kolunu tutup yukarı kaldırdıktan sonra: " Ey Müslümanlar cemaati! Bu, kendisine yazı yazmış olduğum Rı'yetü's-Sühaymî'dir ki, yazımı alıp kovasına yamamıştı! Şimdi ise, kendisi, Müslüman olmaya ve kendisinden alınmış bulunanları dilemeye gelmiştir! " buyurdu. Rı'ye: " Yâ Rasûlallah! 548 Ailem, malım ve çocuklarım baskına uğratılmıştır" dedi. 549 Peygamberimiz aleyhisselam: " Malın bölüştürülmüş bulunuyor. 550 Eğer malların Müslümanlar arasında bölüştürülmeden önce gelip yetişmiş olsaydın, yetiştiğin malı geri almaya lâyık ve müstahak idin. 551 Ev halkına gelince; onlardan kimi bulursan, al, götür! " buyurdu. Rı'ye, hemen gitti. Rı'ye'nin oğlu, babasının bindiği hayvanı tanımış, onun yanında dikilip duruyordu. Rı'ye, acele, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü ve: " İşte, şu, benim oğlumdur! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, Bilal-i Habeşî'ye: " Ey Bilal! Onunla birlikte git! Oğlana: 'Bu, senin baban mıdır?' diye sor! Eğer 'Evet! ' derse, onu Rıye'ye teslim et! " buyurdu. Bilal-i Habeşî oğlanın yanına vardı. Ona: " Bu, senin baban mıdır?" diye sordu. Oğlan " Evet! " deyince, onu babasına teslim edip Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü ve: " Yâ Rasûlallah! Ben efendisi için gözyaşı döken bir kimse görmemişimdir! " dedi. 552 ------------------------------------- 540. Vâkıdı, Megâzı, c. 3, s. 982, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 162, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 382. 541. Vâkıdî, c. 3, s. 982, İbn Sa'd, c. 2, s. 162-163, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 227. 542. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 743, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 47. 543. Vâkıdı, c. 3, s. 982, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 133, İbn Kayyım, c. 2, s. 227. 544. Vâkıdî, c. 3, s. 982, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 206-207, İbn Kayyım, c. 3, s. 227, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 222. 545. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 53. 546. Vâkıdî, c. 3, s. 982, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, c. 2, s. 227, İbn Hacer, c. 1, s. 53. 547. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 219, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 120, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 49. 548. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 285-286. 549. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 507, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 223. 550. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 286, İbn Abdilberr, c. 2, s. 507, İbn Esîr, c. 2, s. 223. 551. İbn Sa'd, c. 1, s. 281 , İbn Abdilberr, c. 2, s. 507, İbn Esîr, c. 2, s. 223. 552. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 286. Beliyy Heyetinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman OluşuRüveyfi' b. Sabitü'l-Belevî’nin bildirdiğine göre; Hicretin 9. yılında, Rebiülevvel ayında, Medine'ye Beliyylerden bir heyet geldi. 553 Geldiklerini haber alınca, Rüveyfi' onları Benî Cedîle mahallesindeki evine indirdi. Sabahleyin de, 554 Peygamberim iz aleyhisselamın yanına götürdü. 555 O sırada Peygamberimiz aleyhisselam evinde ashabıyla birlikte oturuyordu. 556 Rüveyfi' b. Sabit, Beliyy heyetini Peygamberimiz aleyhisselama: " Yâ Rasûlallah! Bunlar benim kavmim dendir" diyerek takdim etti. Peygamberimiz aleyhisselam: " Sen de, kavmin de hoşgeldiniz! " buyurdu. 557 Heyetin yaşlısı ve büyüğü olan Ebu'd-Dıbab* varıp Peygamberimiz aleyhisselamın önüne oturdu ve konuştu. 558 Beliyy heyetinin hepsi Müslüman oldular. 559 Yüce Allah onlardan razı olsun! Peygamberimiz aleyhisselam: " Hamd olsun o Allah'a ki, sizi İslâmiyete hidayet etti. İslâmiyetten başka dinde ölen herkes Cehennemdedir! " buyurdu. 560 Heyetin büyüğü ve yaşlısı olan zât: " Yâ Rasûlallah! Ben konuklan ağırlamaya düşkün bir adamım. Bundan dolayı bana ahirette bir ecir ve sevab var mıdır?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Evet! Zengine veya fakire yapacağın her iyilik sadakadır, hasenedir! " buyurdu. 561 Heyet başkanı: " Yâ Rasûlallah! Konukluğun müddeti ne kadardır?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Üç gündür! Yanında üç günden fazla oturmak, konuklar için helâl olmaz-çıkıp gidinceye kadar! " buyurdu. " Yâ Rasûlallah! Yeryüzünün kırlarında bulduğum davarlar hakkında ne buyurursun?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " O ya senindir, ya kardeşinindir, ya da kurdundur! " buyurdu. 562 Abdullah b. Amr da: " Yâ Rasûlallah! Yitik davar hakkında ne buyurursun?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " O ya senindir, ya kardeşinindir, ya da kurdundur! Yitiği kardeşin için tut! " buyurdu. 563 Heyet başkanı: " Ya o deve olursa, ne Duyurulur?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " O ne senindir, ne de kardeşinindir! Sahibini buluncaya kadar, bırak onu, gitsin! " buyurdu. 564 Beliyy heyeti, dinleri hakkında daha başka sorular da sordular ve cevaplarını aldılar. 565 Sonra kalktılar, Rüveyfi'in evine döndüler. 566 Beliyy heyeti Rüveyfi'in evine döneceği sırada, Peygamberimiz aleyhisselam getirdiği hurmayı Rüveyfi'e verip: " Konukları ağırlarken, bu hurmadan da yararlan! " buyurdu. Beliyy heyeti de, başkaları da bu hurmadan yediler durdular. Beliyy heyeti Medine'de üç gün oturdu. 567 Üç günden sonra, vedalaşmak üzere, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler. Peygamberimiz aleyhisselam, daha önceki heyetlere bahşişler verildiği gibi, bunlara da bahşişler verilmesini emretti. 563 Verildi. 569 Yurtlarına döndüler. 570 ------------------------------------- 553. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 330, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 252, İbn Kaybın, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 57, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 111. 554. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 330. 555. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 556. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 330. 557. İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. * Veya Ebu'd-Dâbis (İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 111). 558. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 330. 559. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , c. 3, s. 57. 560. İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 561. İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57, İbn Hacer, c. 4, s. 111. 562. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 57. 563. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 58. 564. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 57. 565. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 330. 566. İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 567. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 568. İbn Sa'd, c. 1, s. 330. 569. İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım, c. 3, s. 57. 570. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Seyyid, c. 2, s. 252, İbn Kayyım , c. 3, s. 57. Esmâ (Ümeyme) binti Numanu'l-Kindî'nin Zevceliğe Kabul Olunmasının Peygamberimiz aleyhisselama Teklif Edilişi ve Medine'ye GetirilişiHicretin 9. yılında, Rebiülevvel ayında, 571 Numan b. Ebi'l-Cevn b. Esvedü'l-Kindî Peygamberimiz aleyhisselamın yanına Müslüman olarak gelmişti. Kendisi Necd'de otururdu. 572 Numan b. Ebi'l-Cevn, kral hanedanındandı. 573 Numan b. Ebi'l-Cevn: " Yâ Rasûlallah! Amcasının oğlu ile evli iken onun ölümü ile dul kalıp sana varmayı arzu eden, Araplar içinde en güzel bir dulu sana nikahlayayım mı?" diyerek, kızını Peygamberimiz aleyhisselama zevce olarak vermeyi teklif etti. Peygamberimiz aleyhisselam da, onunla evlenmek için, oniki buçuk ukiyye mehir verdi. Numan b. Ebi'l-Cevn: " Yâ Rasûlallah! Esma (Ümeyme)'nin mehrini kısma! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ben ne kadınlarımdan hiçbirine bundan üstün mehir verdim, ne de kızlarımdan hiçbirine hiçbir kimse bundan üstün mehir verdi" buyurdu. Numan b. Ebi'l-Cevn: " Yâ Rasûlallah! Aileni yanına getirmek üzere bir adam gönder! Ben de göndereceğin adamla birlikte gideyim. Aileni sana onun yanında göndereyim" dedi. 574 Peygamberimiz aleyhisselam, ashabından Ebu Useydü's-Sâidî'yi Numan b. Ebi'l-Cevn'le birlikte gönderdi. Numan b. Ebi'l-Cevn kızı Esma (Ümeyme) Hatunun yurduna vardığı zaman, o, evinde oturuyordu. Yanına girmesi için, Ebu Useyd'e izin verildi. Ebu Useyd: " Resûlullah aleyhisselamın kadınlarını, erkeklerden hiçbir erkek göremez. 575 Senin mahremin olmayan erkekler, seninle ancak perde arkasından konuşabilirler! " dedi. Esma (Ümeyme) Hatun öyle yaptı. Ebu Useyd, orada üç gün kalıp dinlendikten sonra. 576 Esma binti Numan'ı deve üzerinde, hevdeç içinde, 577 ebesi olan dadısı da yanında olduğu halde578 oradan alıp Medine'ye getirdi ve Benî Sâidelerin köşküne indirdi. Bu köşk, Zübab dağının arkasındaki Şavtta, 579 Şavt diye anılan hurma bahçesinin içinde idi. 580 Benî Sâide kadınları, Esma (Ümeyme) binti Numan Hatunun yanına girerek: " Hoşgeldin! " dediler. Esma Hatunun yanından çıkanlar, hep, onun güzelliğinden bahsediyorlardı. 581 Ebu Useydü's-Sâidî, Esma (Ümeyme) Hatunu getirdiğini, o sırada Benî Amr b. Avfların yanında bulunan Peygamberimiz aleyhisselama gidip haber verdi. 582 Hazret-i Ömer'in kızı ve Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi olan Hazret-i Hafsâ, Hazret-i Âişe'ye: " Sen onu kınala! Ben de onun saçını tarayayım! " demiş ve böyle yapmışlardı. Sonra, bunlardan birisi Esma Hatunun yüzünün ve vücudunun güzelliğini kıskanarak, ona: " Peygamber aleyhisselam, yanına girdiği kadının: 'Senden Allah'a sığınırım! ' demesinden hoşlanır! 583 Sen kral hanedanındansın. Resûlullah aleyhisselam senin yanına girip senden hazlanmak isteyince, ondan Allah'a sığın! O zaman sen kendisinin hoşuna gidersin, makbulü olursun! " diyerek telkinde bulundu. 584 Peygamberimiz aleyhisselam ashabıyla birlikte Şavt bahçesine kadar yürüyerek gittiler. Oradaki iki bahçenin yanına eriştikleri zaman, ikisinin arasında oturdular. Peygamberimiz aleyhisselam, onlara: " Siz şurada oturunuz! " buyurduktan sonra, kendisi, kendisi için getirilmiş olan Esma (Ümeyme) Hatunun Şavt'ta konuklandığı eve gitti. O sırada Esma (Ümeyme) Hatunun dadısı da yanında bulunuyordu. 585 Peygamberimiz aleyhisselam Esma Hatunun yanına girdi. 586 Kapıyı kapattı. 587 Esma Hatuna: " Kendini bana bağışla! " buyurdu. Esma Hatun: " Bir kraliçe, kendisini, uydusunu hiç bağışlar mı?! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, onun hırçınlığını yatıştırmak için, elini onun üzerine koymak istedi. 588 Esma Hatun, hoşlanmıyomnuş gibi davranarak: 589 " Senden Allah'a sığınırım! " dedi. 590 Yüzünü elleriyle kapatü. 591 Gömleğini yüzüne çekti. Peygamberimiz aleyhisselamdan gizlendi. 592 Peygamberimiz aleyhisselam: " Demek sen benden Allah'a sığınıyorsun hâ?! " buyurdu. Esma Hatun sığınma sözünü üç kere tekrarladı. 593 Peygamberimiz aleyhisselam: " Sen pek Büyük bir Makama sığındın! 594 Sen pek Büyük bir Makama sığındın! 595 Sen pek Büyük bir Makama sığındın! 596 Allah'a sığınan emîn olur! 597 Git, ev halkına kavuş! " buyurdu. 598 Hemen ondan yüzünü çevirdi. 599 Sahabilerinin yanına vardı ve: " Ey Ebu Useyd! Râzife denilen beyaz keten kumaşından yapılmış iki elbise giydirip, onu ev halkına götür, kavuştur! " buyurdu. 600 Ebu Useyd, Peygamberimiz aleyhisselamın emrini yerine getirdi. 601 Esma Hatun dönüp yanlarına vardığı zaman, kavmi bağrıştılar " Sende muhakkak bir yaramazlık var! 602 Senin başına ne felaket geldi?" dediler. Esma Hatun: " Aldatıldım! (Tuzağa düşürüldüm! )603 Bana şöyle şöyle denildi" diyerek kendisine söylenilenleri birer birer anlatınca, 604 ev halkı Esma Hatuna: " Sen bizi Araplar içinde teşhir ettin, dillere düşürdün! " dediler. Esma Hatun, Ebu Useydü's-Sâidî'ye: " Olan oldu artık! Ben şimdi ne yapayım? Sen bana onu söyle?" dedi. Ebu Useydü's-Sâidî: " Sen evinde otur! Mahrem olmayana örtülü bulun! Resûlullah aleyhisselamdan sonra, hiçbir talip de seninle evlenmeyi umamaz! Çünkü, sen Resûlullah aleyhisselamın kadınlarından, mü'minlerin analarındansındır! " dedi. Hazret-i Esma; Necd'deki ev halkının yanında, Hazret-i Osman'ın halifeliği zamanında Vefât edinceye kadar oturdu. Hiçbir yabancıya görünmedi. Hiçbir talip de, kendisiyle evlenme talebinde bulunamadı. 605 Hazret-i Esma; Peygamberimiz aleyhisselama karşı-aldatılarak-yapmış olduğu çirkin hareketinden dolayı: " Beni 'Sakıyye=bedbaht kadın! ' diyerek çağırınız! " derdi. 606 Yüce Allah ona rahmet ve mağfiret ihsan buyursun! ------------------------------------- 571. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 145, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 457, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 185, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 234. 572. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 143, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 184. 573. İbn Sa'd, c. 8, s. 144, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 498, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1664. 574. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 143. 575. İbn Sa'd, c. 8, s. 143-144, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 184. 576. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 144. 577. İbn Sa'd, c. 8, s. 144, Zehebî, c. 2, s. 185. 578. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 164, Bedrüddin Aynî, Um detü'l-kârî, c. 20, s. 231. 579. Aynı kaynaklar. 580. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 488, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 163. 581. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 144, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 185. 582. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 144. 583. İbn Sa'd, c. 8, s. 144-146, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 457, Zehebî, c. 2, s. 185. 584. İbn Sa'd, c. 8, s. 144-146, Belâzurî, c. 1, s. 457, Zehebî, c. 2, 5. 185, İbn Hacer, c. 4, s. 234. 585. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 163-164, Bedrüddin Aynî, c. 20, s. 231. 586. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 146, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 164. 587. İbn Sa'd, c. 4, s. 146, İbn Hacer, c. 4, s. 234. 588. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 164, İbn Hacer, c. 4, s. 234. 589. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 164, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 20, s. 232. 590. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 146, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 164, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 456, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 86. 591. Belâzurî, c. 1, s. 458, Yâkubî, c. 2, s. 86. 592. İbn Sa'd, c. 8, s. 146, Belâzurî, c. 1, s. 458 Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 185, B. Aynî, c. 20, s. 232, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 9, s. 313. 593. Belâzurî, c. 1, s. 458, Yâkubî, c. 2, s. 86, B. Aynî, c. 20, s. 232. 594. İbn Sa'd, c. 8, s. 146, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 164, Belâzurî, c. 1. S. 458. 595. İbn Sa'd, c. 8, s. 146, Belâzurî, c. 1, s. 458, Bedrüddin Aynî, c. 20, s. 232, İbn Hacer, c. 9, s. 313. 596. Belâzurî, c. 1, s. 458, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1786, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 17, Bedrüddin Aynî, Umde, c. 20, s. 232. 597. İbn Sa'd, c. 8, s. 145, Belâzurî, c. 1, s. 456. 598. İbn Sa'd, c. 8, s. 145, Belâzurî, c. 1, s. 456-458, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1786. 599. Belâzurî, c. 1, s. 456 457, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1786. 600. İbn Sa'd, c. 8, s. 146, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 498, Buhârî, c. 6, s. 164, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 234. 601. İbn Sa'd, c. 8, s. 146. 602. İbn Sa'd, c. 8, s. 146, Belâzurî, c. 1, s. 457, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 234. 603. İbn Sa'd, c. 8, s. 146, İbn Hacer, c. 4, s. 234. 604. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 146. 605. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s, s. 146, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 234. 606. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 146, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 185, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 234. Alkame b. Mücezziz'in İskelede Oturan Bir Cemaate GönderilişiHicretin 9. yılında, Rebiülâhir ayıncia. 607 Cüdde (Cidde)608 Şuaybe iskelesi halkının609 Habeşlerden bir cemaatin610 gemiler içinde611 Mekke yakınlarına kadar612 geldiklerini gördükleri haberi alınınca, Alkame b. Mücezzizü'l-Müdlicî 300 kişilik askerî bir birlikle yola çıkarıldı. Mücahidler, denizdeki adaya kadar ilerlediler. 613 Adada Habeşliler eğleşirlerdi. 614 Mücahidler adaya çıkmak ve adalılarla karşılaşmak istedikleri sırada615 çıkan rüzgâr denizi dalgalandırmaya ve kabaran dalgalar kendilerine doğru gelmeye başlayınca, geri dönüp dalgalardan kaçtılar, adaya çıkmaktan vazgeçtiler. 616 Alkame ve arkadaşları, hiçbir düşmanla karşılaşıp çarpışmadılar. 617 Medine'ye doğru dönüldüğü ve bazı konak yerlerinde bulunulduğu sırada, mücahidlerden bazıları, ailelerinin yanına daha çabuk dönmek için Alkame'den izin istediler. Alkame de, onlara izin verdi. 618 Abdullah b. Huzâfe, dönmekte acele edenler arasında idi. 619 Alkame onu evlerine çabucak dönmek isteyenlere kumandan tayin etti. Abdullah b. Huzâfe şakacı bir zâttı. Abdullah b. Huzâfe'nin arkadaşları, yolun bir kesiminde bulundukları sırada, ateş yakmışlardı. 620 Onunla hem ısınıyorlar, hem de üzerinde yemek pişiriyorlardı. 621 Abdullah b. Huzâfe, arkadaşlarına: " Beni dinlemek, bana itaat etmek, size düşen bir vazife değil midir?" diye sordu. " Evet! Seni dinlemek ve sana itaat etmek bizim vazifemizdir! " dediler. Abdullah b. Huzâfe: " Ben size neyi emredersem, onu muhakkak yapar mısınız?" diye sordu. " Evet! Yaparız! " dediler. 622 Abdullah b. Huzâfe: " Öyleyse, ben şu yaktığınız ateşin içine sıçrayıp girmenizi, size kesin bir emirle emrediyorum! " dedi. Bazıları, arkadaşlarının kendilerini ateşin içine atacaklarını sanarak onları elbiselerinden tutup geri çekmek, kendilerinin ateşe girmelerine engel olmak için ayağa kalktılar. Bunun üzerine, Abdullah b. Huzâfe: " Oturun! Ben size şaka yapmıştım! " dedi. ------------------------------------- 607. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 7, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 163, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 382. 608. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 163. 609. Vâkıdî, Megâzı, c. 3, s. 983. 610. Vâkıdî, c. 3, s. 983, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 222, Zürkânı, Merâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 49. 611. Vâkıdî, c. 3, s. 983, Belâzurî, c. 1, s. 382. 612. Belâzurî, c. 1, 5. 382. 613. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 983, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 227. 614. Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 120. 615. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 50. 616. Vâkıdî, c. 3, s. 983, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, c. 2, s. 227. 617. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 289, Vâkıdî, c. 3, s. 983, Belâzurî, c. 1, s. 382, Diyarbekrî, c. 2, s. 120. 618. Vâkıdî, c. 3, s. 983, İbn Sa'd, c. 2, s. 163. 619. İbn Sa’d, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, c. 2, 3. 221. 620. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 289, Vâkıdî, c. 3, s. 983, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, İbn Kayyım, c. 2, s. 227. 621. Vâkıdî, c. 3, s. 983, İbn Sa'd, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, c. 2, s. 207. 622. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 289. Yerine Getirilmesi Günah Olan Emirlerin Yerine Getirilmemesi GerektiğiMedine'ye gelinip Abdullah b. Huzâfe'nin işi anlatılınca, Peygamberimiz aleyhisselam: " Kim size bir masiyet, günah olan birşey emrederse, onun bu husustaki emrini dinlemeyiniz! [Yerine getimneyiniz 1)623 Eğer ateşe girmiş olsaydınız, Kıyamet gününe kadar onun içinden çıkamazdınız 1624 Allah'a masiyet teşkil eden emirler hakkında, amire itaat etmek yoktur 1625 Amire itaat, ancak meşru olan emirler hakkındadır! " buyurdu. 626 ------------------------------------- 623. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 289, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 983-984, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 163, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 227. 624. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 82, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1469. 625. Buhârî, Sahih, c. 8, s. 135, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1469, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 227. 626. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 82, Buhârî, c. 8, s. 135, Müslim, c. 3, s. 1469, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 120. Hazret-i Mâriye Hakkındaki Dedikodunun Yersizliğinin Hazret-i Ali'nin Müşahedesiyle Sabit OluşuHazret-i Aişe'nin bildirdiğine göre; Mâliye Hatun Medine'ye geldiği zaman, Harise binti Numan'ın konağında konuklanmıştı. Kendisi, Peygamberimiz aleyhisselamın kadınlarını kıskandıracak derecede güzeldi. Peygamberimiz aleyhisselam sık sık onun yanına uğrardı. Mâriye Hatun, Âliye mevkiindeki Meşrebe'ye taşındığı zaman Peygamberimiz aleyhisselam oraya da gidip gelmeye başlamış; bu, Peygamberimiz aleyhisselamın kadınlarının canını sıkmıştı. Hazret-i İbrahim'in Mâriye Hatundan doğuşu ise, üzerindeki kıskançlığı büsbütün arttırmıştı. 627 Peygamberimiz aleyhisselam, halkın " Onun yanına bir yabancı girip çıkıyor?! " diyerek dedikoduya başladıklarını işitince, Hazret-i Ali'yi oraya gönderdi. Hazret-i Ali, Meşrebe'de tatlı su kuyusunun başında dedikodusu yapılan Kıbtîye (Mısırlı köleye) rastlayıp kılıcını sıyırarak üzerine doğru varınca, Kıbtî elindeki su kırbasını atarak hurma ağacına tırmandı. Korkusundan, üzerindeki atkısı yere düştü. Kendisinin erkeklik uzvunun bulunmadığı, hadım olduğu görüldü! Hazret-i Ali hemen kılıcını kınına sokup, Mısırlı uşakta gördüğü şeyi Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Gittiğine isabet ettin. Şahit, gaibin göremediğini görür! " buyurdu. 628 ------------------------------------- 627. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 12-13. 628. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 8. s. 214-215. Hazret-i Ali'nin Füls Putunu Yıkmaya GönderilişiPeygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 9. yılında Rebiülâhir ayında Hazret-i Ali'yi Ensarın ileri gelenlerinden 150 kişilik askerî bir birlikle Tayyi' kabilesinin putu olan Füls'ü yıkmaya gönderdi. Mücahidlerin ellisi atlı, yüzü develi idi. Yanlarında siyah bir bayrakla beyaz bir sancak da bulunuyordu. 629 Peygamberimiz aleyhisselam, bayrağı Sehl b. Huneyf'e, sancağı da Cebbar b. Sahrü's-Sülemî'ye verdi. 630 Baskın yapılacağı zaman, birliğin dağılıp, her taraftan birdenbire baskın yapılmasını emretti. 631 Füls; Tayyi' kabilesiyle Tayyi'e bağlı olup Selma ve Eca' dağlarında oturanların putu idi. 632 Necd'de, Feyd yakınında bulunuyordu. 633 Eca' dağının göğsünde, tıpkı insan şeklinde olan Füls'e tapılır, hediyeler sunulur, kurbanlar kesilirdi. Kovulanlar, kovalananlar, onun yanına sığınınca, bırakılırlardı. Korkanlar, onun yanında emniyet ve selamete kavuşmuş sayılırdı. Füls'ün bakıcıları, Selvan oğulları idi. Belvan, Füls'e tapmayı başlatan ilk kişi idi. Füls'ün en son bakıcısı da, Belvan oğullarından Sayfî adında birisi idi. Tayyi'; Kehlânî ve Kahtanîl erden gelme kabilelerden olup, cömertliği dillere destan olan Hâtemü't-Tâî Tayyi' kabilesinden idi. Tayyi' kabilesinin yurtları Yemen'de idi. Tayyi'ler, Ezdilerin ardından Hicaz'a gelip Sümeyr'e ve Feyd'e konmuşlar, Eca' ve Selma dağlarını ele geçirmişlerdi. Hicaz'da, Şam'da ve Irak'ta, ovaları ve dağlan dolduran cemaatler haline gelmişlerdi. 634 Sümeyr, bir dağ;635 Feyd de Mekke yolunda bir yer olup, Eca' ve Selma dağlarına yakındır. Feyd ile Vâdi'l-kurâ arası altı geceliktir. 636 ------------------------------------- * F, L, S bu üç harfli sözün üç türlü okunuşu vardır 1. Füls (İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 470). 2. Fils (Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhit, c. 2, s. 246). 3. Fels (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 273). 629. Vâkıdı, c. 3, s. 984, İbn Sa'd, c. 2, s. 164, İbn Seyyid, c. 2, s. 207. 630. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 985. 631. Vâkıdî, c. 3, s. 984, İbn Sa'd, c. 2, s. 164, İbn Sevyid, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, c. 2, s. 227. 632. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 89. 633. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 316, İbn Hazm, Cemhere, s. 493. 634. Ebu'l-Münzir Hişam, s. 59-60, Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 273. 635. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 257. 636. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 282. Medine'den Yola ÇıkışAtlar yanlara, yedeklere alınıp develere binildi. Benî Esedlerden Hureys isminde bir zâtın kılavuzluğuyla yola çıkıldı. Kılavuz, Feyd yolunu tutturdu. Bir müddet ilerledikten sonra: " Karşılaşmak istediğiniz o kavim ile aranızda tam bir günlük yol vardır. Sizi onlara gündüz götürürsem, onlardan bir cemaati ve çobanlarını baskına uğratabiliriz, ama kabile halkına haber verirler, onlar da etrafa dağılır giderler. Onlardan, istediklerinizi ele geçirmek mümkün olmaz. Fakat, biz bu günümüzde burada akşama kadar oturalım. Sonra, geceleyin, atlarımızın sırtlarında gidelim. Sabah karanlığında, onlara birden baskın yapalım" dedi. Mücahidler: " Yerinde ve uygun görüş budur! " dediler. Orada karargâh kurdular; develeri yayılmaya saldılar, yemeklerini pişirdiler. Çevrelerinde dönüp dolaşmak, çevreyi gözetlemek üzere, Ebu Katâde, Hubab b. Münzirve Ebu Nâile'yi vazifelendirdiler. Bunlar, atlarının üzerinde karargâhın çevresini dolaşmaya başladılar. Eşlem adında kara bir uşak yakaladılar. Ona: " Sen burada ne yapıyorsun?" diye sordular. Eşlem: " Yitiğimi arıyorum! " dedi. Kendisini Hazret-i Ali'nin yanına getirdiler. Hazret-i Ali, ona: " Sen necisin?" diye sordu. Eşlem: " Yitik arayıcı siyi m! " dedi. Mücahidler üzerine yürüyünce, Eşlem korkup: " Ben Tayyi' kabilesinden Benî Nebhanlardan bir adamın uşağıyım! Onlar benim bu yerde durmamı bana emrettiler ve: 'Muhammed'in süvarilerini görürsen, acele yanımıza gel, bize haber ver! ' dediler. Ben yakalanıp esir olacağımı bilemedim. Sizi gördüğüm zaman, onların yanına gitmek istedim. Sonra, kendi kendime: 'Acele etmeyeyim de, adamlarıma sizin sayınızı, süvarilerinizin ve yayalarınızın sayısını açıkça bildiren haberi götüreyim, başıma gelecek musibetten korkmayayım' dedim. Meğer, ben senin için bağlanmış kalmışım. Nihayet, gözcüleriniz beni yakaladı! " dedi. Hazret-i Ali: " Arkanda ne varsa, haydi, bize dosdoğru haber ver?" dedi. Eşlem: " Tayyi' kabilesinin öncülerine, uzun bir gece gidilince erişilebilir! Sizin süvarileriniz onlara ancak yarın sabah kavuşabilir ve baskın yapabilir! " dedi. Hazret-i Ali, arkadaşlarına: " Siz bu hususta ne görüştesiniz? Ne düşünüyorsunuz?" diye sordu. Cebbar b. Sahr: " Bizim görüşümüz; bütün gece atlarımızın sırtında gitmemiz, yurtlarında o kavimle sabahlayıp, kendilerini gafil iken baskına uğratınamizdir! Biz geceleyin bu kara uşakla gider, Hureys'i askerle gerimizde bırakırız. İnşaallah, onlar da arkamızdan gelir, kavuşurlar" dedi. Hazret-i Ali: " Yerinde görüş budur" dedi. Eşlemle birlikte gittiler. Uşak, bağlı olarak sıra ile süvarilerin terkisinde gidiyor, birinin terkisinden inip diğerinin terkisine biniyordu. Gündüze erişilip Eslem'in gece yalan söylediği meydana çıkınca, Eşlem: " Ben yolu şaşırdım! Onları arkamda bıraküm! " dedi. Hazret-i Ali: " Nerede yanılmaya başladınsa, dön oraya! " dedi. Eşlem, bir mil veya bir milden fazla geri döndükten sonra: " Ben yanlış yoldayım! " dedi. Hazret-i Ali: " Biz seni hep hile ve aldatma üzerinde buluyoruz. Sen ancak Tayyi' kabilesinden bizi uzaklaştırmak istiyorsun! Getirin şunu! Sen ya bize doğruyu söylersin, ya da senin boynunu vuracağız! " dedi. Eşlem getirilip başının üzerinde kılıç sıyırıldı! Eşlem işin sıkı tutulduğunu, kellesinin uçurulacağını görünce: " Eğer size doğruyu söylersem bana yararı dokunur mu dersiniz?" diye sordu. " Evet! " dediler. Eşlem: " Benim size gördüğünüz şeyi yapmam, Tayyi' halkının bana rastlayacak olanlarından utandığımdan ileri geliyordu. Kendi kendime: 'Şu kavmi karşılayıp iman edeyim de, sıkılmaksızın ve haksız olmaksızın Tayyi' kabilesi halkının bulundukları yeri kendilerine göstereyim! ' demiştim. Bağlanmam gibi, sizden görmem ekliğim gereken şeyi görünce, beni öldüreceksiniz diye korktum. İşte, benim için olan özür, mazeret, bundan ibaret! Artık ben sizi yola çıkarayım! " dedi. Mücahidler: " Bize doğru söyle! " dediler. Eşlem: " Tayyi' kabilesi hemen yakınınızdadır" dedi ve Mücahidlerle birlikte gitti. Tayyi' kabilesine o kadar yaklaştılar ki; köpeklerin ürümelerini, ağıllarda develerin, davarların kımıldanışlarının seslerini bile işittiler. Eşlem: " Tayyi' cemaati bir fersah uzaklıktadır" dedi. Mücahidler, birbirlerine baktılar ve Eslem'e: " Hatim hanedanı nerede?" diye sordular. Eşlem: " Onlar cemaatin ortasındadırlar! " dedi. Mücahidler, birbirlerine: " Eğer biz bu kavmi bağırıp korkutursak, onlar da bağrışırlar, birbiri erini korkuturlar, gecenin karanlığı içinde cemaatlerini kaybeder, bizden uzaklaşırlar. Fakat, biz tanyeri ağarıncaya kadar bekleyelim. Tanyeri ağaracağı sırada, onlara birden baskın yapalım. O zaman, birbirlerini haberdar etseler bile, nereyi tutup gittikleri bizden gizli kalmaz. Bu kavimde, üzerlerine atlayıp kaçacakları atlar yoktur. Biz ise, atlarımızın üzerinde bulunur, onları takip ederiz! " dediler. " Yerinde olan görüş, bu işaret edilen görüştür! " diyerek bu şekilde hareket etmeyi benimsediler. 637 Mücahidler, tanyeri ağarırken, birliklerini her taraftan saldıracak şekilde dağıtıp Hatim ailesinin konak yerine birden baskın yaptılar. 638 Öldürülenler öldürüldü, esir edilenler de esir edildiler. Mücahidlere, Tayyi'lerden hiçbiri gizli kalmadı. 639 Adiyy b. Hâtim'in Medine'de bulunan casusu Hazret-i Ali'nin Tayyi'lere doğru çıkıp gittiğini bildirince, 640 Adiyy b. Hatim Şam'a kaçmış bulunuyordu. 641 Tayyi' kabilesinden alınan esirler, içlerinde Adiyy b. Hâtim'in kızkardeşi Seffâne de bulunduğu halde, bir köşeye ayrıldı. İğtinam edilen deve ve davarlar da biraraya toplandı. Esirlerin üzerine Ebu Katâde, ganimet hayvanları vesaire üzerine de Abdullah b. Atîku's-Sülemî memur edildi. 642 ------------------------------------- 637. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 984-987. 638. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 164, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 207, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 227. 639. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 987. 640. Vakıdî, Megâzî, c. 3, s. 988. 641. İbn Sa'd, c. 2, s. 164, İbn Seyyid, c. 2, s. 207, İbn Kayyım , c. 2, s. 227. 642. Vâkıdî, c. 3, s. 987-988, İbn Sa'd, c. 2, s. 164, İbn Seyyid, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, c. 2, s. 227-228. Füls Putunun Yıkılışı ve Tahrip EdilişiHazret-i Ali ve arkadaşları, Füls putunun yanına vanp onu yıktılar ve tahrip ettiler. Füls'ün deposunda; Rebu, Mıhzem ve Yemânî adlarında üç kılıçla üç zırh gömlek bulundu. 643 Kılıçlardan ilk ikisi Haris b. Ebi Şimr el-Gassânî tarafından Füls putuna hediye edilmiş, 644 Füls'ün üzerine asılmıştı. 645 Mücahidler, Tayyi'lerin yurdundan ayrılarak, Rekek'te konakladılar. 646 Rekek; Tayyi'lerin iki dağından birisi olan Selma dağının bir mahali idi r. 647 Hazret-i Ali orada kılıçları geleneğe göre Safiyy (başkumandan hakkı) olarak Peygamberimiz aleyhisselama ayırdıktan ve ganimetlerin beşte birini de çıkardıktan sonra-Hâtim ailesini taksim dışında tutup-ganimet malları ve esirlerin beşte dördünü mücahidler arasında bölüştürdü. Medine'ye geldiler. 648 ------------------------------------- 643. Vâkıdî, c. 3, s. 988, İbn Sa'd, c. 2, s. 164, İbn Seyyid, c. 2, s. 207. 644. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnam, s. 61-62, Taberî, Târih, c. 3, s. 148. 645. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 285. 646. Vâkıdî, c. 3, s. 988, İbn Sa'd, c. 2, s. 164, İbn Seyyid, c. 2, s. 207. 647. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 64. 648. Vâkıdî, c. 3, s. 988, İbn Sa'd, c. 2, 164, İbn Seyyid, c. 2, s. 207-208, İbn Kayyım, c. 2, s. 227-228. Adiyy b. Hâtim'in Şam'a Kaçışı ve Yanına Gelen Kızkardeşiyle Görüşüp Müslüman Olmaya NiyetlenişiAdiyy b. Hatim der ki: " Araplar arasında, Resûlullah aleyhisselamın ismini eşitliği zaman, benim hoşlanmadığım kadar hoşlanmayan bir kimse yoktu. Ama, ben şerefli bir kimse idim. Hıristiyandım. Kavmimin içinde, ganimetlerin dörtte birini alırdım. İçimden, Hıristiyanlık dinine bağlı bulunuyordum. Kavmimin kralı idim. Krallara yapılan şey, bana da yapılırdı. Resûlullah aleyhisselamın zuhur ettiğini işitince, hoşlanmadım. Benim Araplardan bir uşağım vardı, develerimi yayardı. Ona: 'Sen develerimden semiz ve uysal olanlarını hazırla, benim yanımda tut! Muhammed'in askerlerinin bu beldelere ayak bastığını işitir işitmez, bana haber ver! ' dedim. Öyle yaptı. Bir sabah yanıma geldi ve: 'Ey Adiyy! Muhammed'in süvarileri seni sardığı zaman ne yapacak idiysen, şimdi onu hiç durmadan yap! Çünkü, ben bayraklar görüp onların kimler olduğunu sordum. 'Bu, Muhammed'in askerleridir, dediler' dedi. Ona: 'Develerimi hemen yanıma getir! ' dedim. Yanıma getirince, onlara ailemi ve oğlumu bindirdim. Kendi kendime: 'Şam'daki dindaşlarımın yanına varır, kavuşurum! ' dedim. Cevşiye'ye doğru çıkıp gittim. Hâtim'in kızını (kızkardeşimi) arkamda, kabilemin yanında bıraktım. Şam'a vanp orada oturdum. Benden sonra, Resûlullah aleyhisselamın süvarileri gelip baskın yapmışlar, esir ettikleri kimseler arasında, Hâtim'in kızını (kızkardeşimi) da esir etmişlerdi. O, Tayyi' kabilesi esirleriyle birlikte, Resûlullah aleyhisselama götürülmüştü. Resûlullah aleyhisselam, benim Şam'a kaçtığımı işitmişti." 649 Hâtim'in kızı Seffâne, Mescidin kapısında bir odaya* konulmuştu. 650 Kendisi vakarlı, onurlu ve akıllı bir kadındı. Resûlullah aleyhisselam onun yanına uğradı. Seffâne ayağa kalktı ve: " Yâ Rasûlallah! Baba öldü. Ziyaretçi ortadan kayboldu. Sen beni bağışlayıp serbest bırak! Allah da seni bağışlasın! " dedi. Resûlullah aleyhisselam, ona: " Senin ziyaretçin kim?" diye sordu. Seffâne: " Adiyy b. Hatim! " dedi. Resûlullah aleyhisselam: " Demek, o Allah ve Resûlünden kaçtı! " buyurduktan sonra gitti ve Seffâne'yi kendi haline bıraktı. Ertesi gün, Seffâne'nin yanına tekrar uğradı. Seffâne, Resûlullah aleyhisselama önce söylemiş olduğu sözü tekrarladı. Resûlullah aleyhisselam, üçüncü gün, Seffâne'nin yanına yine uğradı. Seffâne, Resûlullah aleyhisselamın kendisini serbest bırakacağından umudunu kesmiş bir halde, oturup duruyordu. Ali b. Ebu Talib de, Resûlullah aleyhisselamın arkasında idi. Seffâne'ye: " Kalk da, Resûlullah aleyhisselamla konuş! " diye işaret edince, Seffâne ayağa kalktı ve: " Yâ Rasûlallah! Baba öldü! Ziyaretçi de ortadan kayboldu! Sen beni bağışlayıp serbest bırak! Allah da seni bağışlasın! 651 Yâ Muhammedi Beni serbest bırakmayı uygun görmez misin? Benim Arap kabileleri içinde kavmimin seyyidinin kızı olduğumu bilmiyor musun?! Benim babam aileleri korur, esirlerin esaret bağlarını çözer, açları doyurur, çıplakları giydirir, konukları ağırlar, yemekler yedirir, selamlaşmayı yayar, dileyicilerin dileklerini reddetmezdi. İşte, ben o Hâtimü't-Tâî'nin kızıyım! " dedi. Resûlullah aleyhisselam: " Ey kadın! Bunlar, gerçekten mü'minlerin sıfatlandır. Keşke baban Müslüman olsaydı da, onu rahmetle ansaydık! 652 Ben senin istediğin şeyi yapacağım! Sen gitmek için acele etme! Kavminden seni yurduna ulaştıracak, senin için güvenilir kişiler buluncaya kadar, bekle! Bulduğun zaman, bana haber ver! " buyurdu. 653 Seffâne Müslüman oldu. Müslümanlığını İslâm amelleriyle güzelleştirdi. 654 Seffâne; Beliyy veya Kudâalardan bir bölük süvari gelinceye kadar, Medine'de oturdu. Şam'a gidip kardeşi Adiyy b. Hâtim'i getirmek istiyordu. Resûlullah aleyhisselamın yanına geldi ve: " Yâ Rasûlallah! Kavmimden bazı kişiler gelmişlerdir. Kendileri, benim için, güvenilir ve beni yurduma ulaştırır kişilerdir" dedi. Resûlullah aleyhisselam, Seffâneye giyimlik, binit ve yol azığı verdi. Seffâne adamlarıyla birlikte yola çıktı ve Şam'a vardı. Adiyy b. Hatim der ki: " Vallahi, ben ailemin içinde oturuyordum. Bir de ne göreyim?! Deve üzerinde, hevdeç içinde bir kadın, bana doğru yönelmiş, geliyordu! Kendi kendime: 'Bu, Hâtim'in kızı olmasın?! Odur! Odur! ' dedim. Gelip yanımda durunca, bana: 'Ey kardeşlik bağını koparan zâlim! Sen karını ve oğlunu bindirip gittin de, babandan kalan bir haremini geride bıraktın değil mi?! ' diyerek çıkıştı. Kendisine: 'Ey kızkardeşim! Sen bana iyi sözlerden başkasını söyleme! Vallahi, benim sana karşı ileri sürebileceğim bir sözüm yok! Ne yazık ki, ben dediğin şeyi yapmışım dır! ' dedim. Sonra, deveden indi ve yanımda kaldı. Kendisi, akıllı bir kadındı. Ona: 'Şu zât (Muhammad aleyhisselam) hakkındaki görüşün nedir?' diye sordum. 655 'Vallahi, hemen onun yanına varmanı uygun görürüm! Eğer kendisi gerçekten peygamberse, ona tâbi olmakta başkalarını geçmen, senin için bir fazilet ve üstünlük olur! Eğer bir hükümdarsa, onun sayesinde, Yem en'deki saltanatını kaybetmez, hor ve hakîr bir duruma düşmezsin! Artık, kararvermek sana aittir, sana! ' dedi. Kendisine: 'Vallahi, yerinde olan görüş budur! ' dedim." 656 ------------------------------------- 649. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 225, Taberî, Târih, c. 3, s. 237, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 63-64, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 237, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 228. * Veya Remle binti Hâricin konağına (Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 988). 650. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 226, Taberî, c. 3, s. 149. 651. İbn İshak, İbn Hişam. Sîre, c. 4, s. 226, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 989, Taberî, TâriTı, c. 3, s. 149, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 237-238, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 64, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 228. 652. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 224. 653. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 226, Taberî, Târih, c. 3, s. 149. 654. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 143. 655. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s: . 225-226, Taberî, Târih, c. 3, s: . 149. 656. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 226-227, Taberî, Târih, c. 3, s. 149, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 285-286, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s: . 64. Habeş Necaşî'si Ashama'nın Vefât Edişi ve Kendisi İçin Gıyâbî Olarak Medine'de Cenaze Namazı KılınışıHabeş Necaşî'si Ashama; Hicretin 9. yılında, Recep ayında Vefât etti. 657 Peygamberimiz aleyhisselam; arada acısu denizi bulunduğu ve karadan da günlerce gidilecek yerde olduğu halde, 658 Necaşî'nin Vefâtını, Vefât ettiği gün ashabına haber verdi, duyurdu659 ve: " Arzınızın dışında Vefât eden kardeşinizin cenaze namazını kılınız! " buyurdu. Sahabiler. " Yâ Rasûlallah! Kimdir o?" diye sordular. Peygamberimiz aleyhisselam: " Necaşî Ashama'dır! 660 Bugün, Allah'ın salih kulu Ashama Vefât etti! 661 Kardeşiniz için Allah'tan mağfiret dileyiniz! " buyurdu. 662 Ashabıyla birlikte namazgâha663 veya Bakiyy kabristanına gitti. 664 Ashaba: " Geliniz! Arkamda saf olunuz! " buyurdu. 665 Ashab, Peygamberimiz aleyhisselamın arkasında saf oldular. 666 Necaşî'nin Habeş ülkesindeki tabutu, Peygamberimiz aleyhisselama görününceye kadar, yukarı kalktı. 667 Rivayete göre; aradaki engeller kalkarak, sahabiler de onun tabutunu gördüler. 668 Peygamberimiz aleyhisselam ileri doğru vardı. 669 Cenaze üzerine kıldığı namaz gibi, 670 Necaşî'nin namazını da dört tekbirle kıldırdı. 671 Onun için Allah'tan mağfiret diledi. 672 Sonradan gelen haberler, Necaşî'nin cenaze namazı kılındığı gün Vefât etmiş olduğunu doğru-lamıştır. 673 Peygamberimiz aleyhisselam, Necaşî'den başka hiç kimse için, gıyabî olarak cenaze namazı kıldırmamıştır. Sanıldığına göre, bu, Necaşî'nin Hıristiyanlar arasında Vefât etmiş, yanında da kendisi için cenaze namazı kılacak bir kimse bulunmamış olmasından ileri gelmişti. 674 Peygamberimiz aleyhisselam Necaşî için cenaze namazı kılınmasını emrettiği zaman, münafıklar: " Şu bir yabancı olan Necaşî'ye mi cenaze namazı kılmamızı emrediyor?! " diyerek, nifaklarını belli ettiler. 675 ------------------------------------- 657. Taberî, Târîh, c. 3, s. 154, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 262, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 318, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 109, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 139. 658. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 11. 659. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 226, Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 479, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 71, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 30, Süheylî, Ravd, c. 3, s. 262. 660. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 400, c. 4, s. 7. 661. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 319, Buhârî, c. 4, s. 246, Müslim, c. 2, s. 657. 662. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 363, Buhârî, c. 4, s. 246, Müslim, c. 2, s. 657. 663. Mâlik, c. 1, s. 226, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 438-439, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 212. 664. İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 490, İbn Hazm, s. 30. 665. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 295. 666. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 295, İbn Mâce, Sünen, c. 1 , s. 490. 667. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 262. 668. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 139. 669. İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 490. 670. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 529. 671. Mâlik, c. 1, s. 226-227, Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 479, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 289, 438 439, Buhârî, c. 2, s. 71 , Müslim, c. 2, s. 657, Ebu Dâvud, c. 3, s. 212. 672. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 365, Zehebî, c. 1 , s. 316, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 77. 673. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 11. 674. Zehebî, c. 1, s. 306, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 78. 675. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 262, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 109. Necaşî'nin Kabrinde Bir Nurun GörünüşüRivayete göre; Necaşî Vefât edip gömüldüğü zaman, kabrinin üzerinde bir nur görünmüş durmuştur! 676 ------------------------------------- 676. İbn İshak, İbn Hişam Sîre. c. 1, s. 364, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 736, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 82, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 308, 315, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 77, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 209. Habeş Necaşî'si Ashama'nın Ülkesine Sığınan Müslümanları Barındırışı, Koruyuşu ve Müslüman OluşuHabeş Necaşî'si Ashama; ülkesine sığınan Muhacirler arasında bulunan Hazret-i Cafer'le görüştükten ve ondan İslâmiyet ve Peygamberimiz aleyhisselam hakkında bilgi aldıktan sonra: " Ben şehadet ederim ki; o, kendisini İncil'de yazılı bulduğumuz Resûlullahtır. O, geleceğini İsa b. Meryem'in müjdelediği resûldür! Siz, ülkemde nereyi isterseniz, orada konaklayınız! Vallahi, ben onunla aynı ülkede olsaydım, yanına gider, onun ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım! " diyerek Hıristiyanlığı bırakıp Müslüman olmuş ve fakat kavminin tepkisinden çekindiği için bunu gizli tutmuş, açıklamamıştı. 677 Necaşî; Mekkeli müşriklerin işkencelerine dayanamayarak Habeş ülkesine sığınan Muhacirlerin cezalandırılmak üzere geri çevrilmeleri için yapılan istekleri ve verilen rüşvetleri reddedip onları Hicretin 7. yılına kadar ülkesinde barındıran, ağırlayan ve Peygamberimiz aleyhisselamın isteği üzerine gemilere bindirip Medine'ye yollayan, adaletli, hamiyetli bir kraldı. 678 Kendisi, Müslümanlığını gizli tutan ve hicret etmeyen sahabilerden sayıldığı gibi; Peygamberimiz aleyhisselamla bizzat görüşem ediği ne göre de, Tabiînden sayılmıştır. 679 Yüce Allah ondan razı olsun! ------------------------------------- 677. İbn Hazm, Cevâmiu's-aYe, s. 30, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 69. 678. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 344-362, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 203-204, 207, İbn Esn-, Kâmil, c. 2, 76-81 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 115-120, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 67-77. 679. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 306. Peygamberimiz aleyhisselamın Zevcelerinden Bir Ay İnzivaya ÇekilişiHicretin 9. yılında, 1 Peygamberimiz aleyhisselam, zevcelerinin kendisine karşı takındıkları bazı uygunsuz tutum ve davranışlarından dolayı, bir ay yanlarına uğramamaya yemin etmişti. 2 Peygamberimiz aleyhisselamin inzivaya çekildiği sıradaki zevceleri: 1. Hazret-i Âişe binti Ebi Bekr, 2. Hazret-i Hafsâ binti Ömer, 3. Hazret-i Safiyye binti Huyey, 4. Hazret-i Şevde binti Zem'a, 5. Hazret-i Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan, 6. Hazret-i Ümmü Seleme binti Ebu Ümeyye, 7. Hazret-i Zeyneb binti Cahş, 8. Hazret-i Meymûne binti Haris, 9. Hazret-i Cüveyriye binti Hârisü'l-Mustalakî idi. 3 Ümmü'l-Cülendah gibi bazı münafık kadınlar da, Peygamberimiz aleyhisselamın kadınları ile düzenini bozmaya çalışmaktan geri durmuyorlardı. 4 ------------------------------------- 1. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 30, Semhüdî, Vefâu'l-vefâ, c. 1, s. 316, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 122. 2. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 33, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 229, Müslim, Sahih, c. 2, s. 763. 3. Taberî, Tefsir, c. 21, s. 157, Hâzin, Tefsir, c. 3, s. 464, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 19, s. 117. 4. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 437. Peygamberimiz aleyhisselamdan Zevcelerinin İstedikleri ŞeylerZevcelerinin Peygamberimiz aleyhisselamdan istedikleri: a) Dünya yaşantısı ve geçim bolluğu, 5 b) Giyim kuşam, 6 c) Dünya mutluluğu, 7 d) Bol nimetler içinde gösterişli yaşantı idi. 8 Deniliyor ki; Peygamberimiz aleyhisselamın zevceleri bir gün biraraya gelerek: " Biz Peygamber aleyhisselamdan başkasıyla evli olsaydık, herhalde bizim de itibarımız, elbiselerimiz ve ziynetlerimiz olurdu! " diyecek kadar ileri gittiler. Peygamberimiz aleyhisselamdan her biri birtakım şeyler istediler. Bu cümleden olarak: 1. Hazret-i Ümmü Seleme, damgalı kumaştan yapılmış kısa bir elbise, 2. Hazret-i Meymûne, pahalı Yemen kumaşından yapılmış, altlı üstlü iki parça elbise (etek, ceket), 3. Hazret-i Zeyneb, Yemen kumaşından yapılmış bir elbise, 4. Hazret-i Ümmü Habibe, ak bezden yapılmış pamuklu bir elbise, 5. Hazret-i Hafsâ, Mısır işi bir elbise, 6. Hazret-i Cüveyriye, bir başörtüsü, 7. Hazret-i Şevde, Hayber kadifesi istemiş; Hazret-i Âişe birşey istememişti. 9 Peygamberimiz aleyhisselam: " Allah'ım! Muhammed'in ev halkının rızkını, yetecek kadar ver! " diyerek dua etmiş bulunuyordu. 10 Kendisi, Medine'ye gelişinden Rabbine kavuşuncaya kadar, üç gün arka arkaya doyasıya buğday ekmeği bile yemediği gibi, ev halkının da ardarda iki-üç gün doyasıya arpa ekmeği yedikleri olmamıştır. Bazan, bir ay ateş yakmadan dururlar da, 11 ocaklarının tüttüğü görülmezdi. 12 Hazret-i Âişe'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselamın zevceleri iki gruba ayrılmışlardı. Gruplardan birisinde: 1. Hazret-i Âişe, 2. Hazret-i Hafsâ, 3. Hazret-i Safiyye, 4. Hazret-i Şevde, Diğer grupta da: 1. Hazret-i Ümmü Habibe, 2. Hazret-i Ümmü Seleme, 3. Hazret-i Zeyneb, 4. Hazret-i Meymûne, 5. Hazret-i Cüveyriye bulunuyordu. 13 Hazret-i Âişe ile Hazret-i Hafsâ, Peygamberimiz aleyhisselama karşı birbirlerini desteklemekte, birbirlerine arka çıkmakta idiler. 14 Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Hafsâya bir sırrı söylediği ve gizli tutmasını da sıkı sıkı tenbih eylediği halde, o bunu Hazret-i Âişe'ye söylemişti. Bu hadise de, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklandı: " Hani, Peygamber, kadınlarından birine gizli birşey söylemişti de, o kadın bunu habervermiş; Allah da Peygamberine açıklayınca, Peygamber, bunun ancak bir kısmını ona bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu kendisine söyleyince, kadın: 'Bunu sana kim haber verdi?' diye sordu. Peygamber de: 'Bana, herşeyi bilen, herşeyden haberi olan Allah haber verdi! ' dedi. 15 Bazı rivayete göre; Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Hafsâya, kendisinden sonra Hazret-i Ebu Bekir'in, ondan sonra da Hazret-i Ömer'in halife olacağını haber vermişti. 16 Yüce Allah, Peygamberimiz aleyhisselama indirdiği âyette, Peygamberimiz aleyhisselama karşı birbirlerini destekleyen Hazret-i Âişe ile Hazret-i Hafsâ'yı şöyle uyardı: " Eğer her ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, ne âlâ! Gerçekten, sizin kalbleriniz kaymıştır. Yok! Onun aleyhinde birbirinize arka olursanız, hiç şüphesiz, Allah bizzat onun yardımcısıdır! Cebrail de, mü'minlerin salih olanları da, bunların ardından bütün melekler de, ona yardımcıdır." 17 Hazret-i Âişe der ki: " Resûlullah aleyhisselam, tatlıyı ve balı severdi. İkindi namazını kılıp dönünce, kadınlardan birinin yanına varırdı. Hafsâ'nın odasına varıp onun yanında herzamanki kalışından daha çok kalınca, 13 kıskandım. 19 Resûlullahın Hafsâ'da bu kadar kalışının sebebini sordum. Hafsâ'ya kavminden bir kadın küçük bir tulum bal hediye etmiş, o da bu baldan şerbet yapıp Resûlullaha içirmiş! Kendi kendime: 'Biz de, vallahi, ona bir tedbir düşünürüz! ' dedim. Bunu Şevde binti Zem'aya anlattım ve dedim ki: 'Resûlullah yakında senin yanına gelecektir. Yanına gelince, ona: 'Yâ Rasûlallah! Megâfir mi yedin?' dersin. O, sana: 'Hayır! ' diyecektir. Bunun üzerine, sen ona: 'Ya bu koku nedir?' dersin. [Resûlullah aleyhisselam, üzerinde böyle ağır koku bulunmasından hiç hoşlanmazdı. ] Tabiî ki, sana: 'Hafsâ bana bir bal şerbeti içirmiştü' diyecektir. Sen de o zaman: 'Demek o balın arısı urfut* ağacından yayılmış, bal toplamış! ' dersin. Ona ben de böyle diyeceğim! ' Safiyye'ye de: 'Ey Safiyye! Sen de ona böyle dersin! ' dedim. Şevde: 'Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki; Resûlullah aleyhisselam yanıma geldiğinde, ey Âişe, söylememi istediğin sözü, senden korktuğum için, Resûlullah aleyhisselam daha kapıda iken, neredeyse s öyleyi verecektim! ' dedi. Resûlullah aleyhisselam yanına gelince, Şevde: 'Yâ Rasûlallah! Megâfir mi yedin?' diye sordu. Resûlullah aleyhisselam: 'Hayır! ' buyurdu. Şevde: 'Ya bu koku nedir?' diye sordu. Resûlullah aleyhisselam: 'Hafsâ bana bir bal şerbeti içirmişti' buyurdu. Şevde: 'Demek ki, o balın arısı urfijt ağacından yayılmış, bal toplamış' dedi. Resûlullah aleyhisselam benim yanıma geldiği zaman, ben de kendisine böyle söyledim. Sonra, Safiyye'nin yanına vardı. O da bunun gibi söyledi. Resûlullah aleyhisselam Hafsâ'nın yanına varınca, Hafsâ: 'Yâ Rasûlallah! Sana şu bal şerbetinden yine içireyim mi?' diye sordu. Resûlullah aleyhisselam: 'Hayır! Artık onun bana gereği yok! ' buyurdu. Hafsâ, bana: 'Sübhânallah! Vallahi, onu bal şerbetinden mahrum ettin! ?' dedi. Ben de, ona: 'Sus, sesini çıkarma! ' dedim." 20 Hazret-i Âişe, Hafsâya karşı yaptığı bu işin açığa çıkmasından korktu. 21 Peygamberimiz aleyhisselamın zevceleri, gerek birtakım dünyalıklar isteyip durmalarıyla, gerek birbirlerini kıskanmalarıyla, Peygamberimiz aleyhisselamı üzmüşlerdi. 22 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, kadınlarının odalarından ayağını çekip, Meşrebe diye anılan çardakta 29 gece yalnız başına oturdu. 23 Sabah akşam, yemeğini orada tek başına yedi. 24 Peygamberimiz aleyhisselam, evvelce, attan hurma kütüğü üzerine düşüp sağ yan bacağı sıyrıldığı zaman da25 Meşrebe'ye çekilmişti. 26 Sahabileri kendisini orada ziyaret etmişler, Peygamberimiz aleyhisselam orada oturarak namaz kılmış ve ki İdi rm işti. 27 Kadınlarından bir aylık inzivasını da bu Meşrebe'de geçirdi. Burası, Peygamberimiz aleyhisselama, 28 Hazret-i Âişe'ye aitti. 29 Hazret-i Ömer der ki: " Vallahi, biz Cahiliye çağında kadınları hiçbir işte hesaba almazdık. Yüce Allah onlar hakkında indirdiğini indirinceye ve kendilerine verdiği payı verinceye kadar, 30 biz Kureyş cemaati, kadınlara hakim durumda bir kavim idik. Medine'ye geldiğimiz zaman, orada bir kavim bulduk ki, kadınları onlara hakim bulunuyor. Nihayet, bizim kadınlarımız da, onların kadınlarından öğrenerek, bize tahakküme başladılar. Medine'deki evim, Avâlî mevkiinde Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesinde idi. Bir gün31 bir iş üzerine kendi kendime düşünürken, karım işe karışarak 'Şöyle şöyle yapsana?' dedi. 32 Onun böyle işime karışmasından, bana itirazımsı karşılık vermesinden hoşlanmadım, kızdım, kendisini azariadım: 33 'O iş seni ne ilgilendirir?! Benim yapmak istediğim bir işte sen hangi hakla bana teklifte bulunmaya kalkışıyorsun?! ' dedim. Karım: 'Şaşılır sana ey İbn Hattab! Sen kendine itirazımsı karşılık verilmesinden hoşlanmıyor, 34 beni azarlıyorsun ama, vallahi Peygamber aleyhisselamın kadınları bile ona itirazımsı karşılık veriyor, söyleniyorlar. Hem onlardan herhangi biri, o gün, geceye kadar, kendisinin yanına da uğramıyor. 35 Hatta, senin kızın bile Resûlullah aleyhisselama itirazımsı karşılık veriyor, sesleniyor da, Resûlullahın o gününü öfkeli geçirtiyor! ' dedi. 36 İçimden: 'Onlardan, bunu yapan kadın, muhakkak hüsrana uğrar! ' dedim. 37 Hemen kalkıp yerime vardım. Ridamı üzerime aldım, yola çıktım. Hafsâ'ya kadar gittim. Ona: 'Ey kızcağızım ! 38 Sen Resûlullah aleyhisselama itirazımsı karşılık veriyor, söyleniyor, 39 hatta kendisinin o gününü öfkeli geçirtiyormuşsun, öyle mi?' diye sordum. 40 Hafsâ: 'Evet! Vallahi, hepimiz ona karşılık verir, söyleniriz! ' dedi. 41 'Sizlerden herhangi birinizin o gün geceye kadar Resûlullah aleyhisselamın yanına uğramadığı da oluyor mu?' diye sordum. 'Evet! ' dedi. 'İçinizden her kim böyle yaparsa, muhakkak o hüsrana ciüşer! 42 Ey kızcağızım! Bilirsin ki; ben seni Allah'ın azabından ve Resûlünün gazabından sakındırır dururum. 43 Herhangi biriniz, Allah'ın kendisine Resûlünün gazabından dolayı gazab etmeyeceğinden emin mi bulunuyor? Allah'ın gazab ettiği ise helak olur gider. Sen sakın Resûlullah aleyhisselama karşı itiraz yollu karşılık verme, söylenme! Kendisinden de birşey istemeye kalkma! Neye ihtiyacın olursa, onu benden iste! 44 Ey kızcağızım! 45 Sakın şu komşun46 arkadaşın-olan Âişe'nin senden daha güzel ve Resûlullaha senden daha sevgili olması dolayısıyla nazlanması, itiraz yollu karşılık vermesi seni aldatmasın! ' dedim. 47 Resûlullah aleyhisselama karşı böyle cephe aldıkları zaman, Resûlullahın kadınlarına: 'Eğer o sizi boşayacak olursa, onun Rabbinin ona sizin yerinize sizden daha hayırlılarını vermesi memuldur' dedim. 48 Hafsâ'nın yanından ayrılıp, akrabam olan Ümmü Seleme'nin yanına vardım. Ona da, söyleyeceklerimi söyledim. Ümmü Seleme: 'Şaşarım sana ey İbn Hattab! Sen herşeye girdin, karıştın durdun! Resûlullah aleyhisselamla kadınları arasına da girmek istiyorsun?! ' dedi. Bu söz beni öyle bir tutuş tuttu ki, içimde duyduğum endişe ve üzüntüden bir kısmını kırdı, dağıttı. 49 Ensardan bir komşumla birlikte Benî Ümeyye b. Zeydlerin yurdunda otururdum. 50 Resûlullah aleyhisselamın yanına bu komşumla nöbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben, indiğim zaman, o gün vahiy vesairenin haberini komşuma getirirdim. O indiği zaman da, böyle yapardı. 51 O sırada, Gassan hükümdarlarından birinin üzerimize yürümek istediğini ve bizimle savaşmak için atlarını nallatmakta olduklarını haber almıştık. 52 Yüreklerimiz, onların endişesiyle dolu bulunuyordu. 53 Arkadaşım iniş nöbeti günlerinden birinde idi ki, 54 yatsı vakti bana geldi. 55 Birdenbire kapımı hızlı hızlı çalmaya, 56 'Aç! Aç! '57 diyerek seslenmeye başladı. 58 Çok korktum. Hemen yanına çıktım. Bana: 'Çok büyük bir hadise oldu! ' dedi. 59 'Nedir o hadise?60 Yoksa Gassanlar mı geldi?' dedim. Arkadaşım: 'Hayır! Ondan daha büyük, daha ağır! 61 Resûlullah aleyhisselam kadınlarından inzivaya çekilmiş! 62 Kadınlarını boşamış! ' dedi. 63 İçimden: 'Hafsâ ile Âişe'nin bumu sürtüldü! Hafsâ hüsrana uğradı! Ben zaten böyle birşey olacağını zan ve tahmin edip duruyordum! ' dedim." 64 Hazret-i Ömer, bu haberi alınca başına toprak saçmış ve: " Allah, Ömer'i ve kızını ayıplamaz mı?" demişti. 65 Hazret-i Ömer, hadiseyi anlatmaya devamla şöyle der: " Sabah namazını kılınca, giyinip kuşandım. Sonra, Medine'ye indim. Hafsâ'nın yanına vardım. Ağladığını gördüm. 66 Mü'minlerin diğer analarının odalarına da uğradım. Hepsinde ağlamalar vardı. 67 Mescide girdiğim zaman da, gördüm ki; halk, canlarının sıkıntısından, üzüntülerinden, çakıllı yeri düşüştürüyorlar ve: 'Resûlullah aleyhisselam kadınlarını boşamış! ' diyorlardı. Kendi kendime: 'Ben bu işi muhakkak öğrenirim! ' dedim. Hemen Âişe'nin yanına varıp, ona: 'Ey Ebu Bekir'in kızı! Demek sen işi Resûlullah aleyhisselama eziyet verecek dereceye vardırdın hâ?Medim. Âişe: 'Ey Hattab'ın oğlu! Benim seninle ne işim var?! (Benim işim seni ne ilgilendirir?! ) Sen kendi heybenle (kızınla) ilgilen! ' dedi. Bunun üzerine, Ömer'in kızı Hafsâ'nın yanına vardım. Ona da: 'Ey Hafsâ! Demek sen işi Resûlullah aleyhisselama eziyet verecek dereceye vardırdın hâ?! Vallahi, sen de pekâlâ bilirsin ki; Resûlullah aleyhisselam seni sevmiyondur! Ben olmasam, seni muhakkak boşardı! ' dedim. Hafsâ, son derecede ağlamaya başladı. 68 Ona: 'Sen ne diye ağlıyorsun? Ben seni bundan sakındırmamış mı idim?' dedim. 69 Ona: 'Resûlullah aleyhisselam sizleri boşadı mı?' diye sordum. Hafsâ: 'Bilmiyorum! ' dedi. 70 Ona: 'Resûlullah aleyhisselam nerede?' diye sordum. 71 Hafsâ: 'O, şuradaki Meşrebe'de! 72 Meşrebe gilarında [hücresinde]73 inzivaya çekilmiş bulunuyor! ' dedi. Hemen oraya varınca, karşıma Resûlullah aleyhisselamın kölesi Rebah çıkmaz mı! Kendisi, Resûlullah aleyhisselamın Meşrebe'ye çıkar, Meşrebe'den inerken, merdiven basamağı gibi üzerine bastığı kütüğe de ayaklarını dayamış, oturuyordu. Bu zenci köleye: 74 'Ey Rebah! Yanındaki Resûlullah aleyhisselamın huzuruna girmek için bana kendisinden izin iste! ' diyerek seslendim. Rebah bir içeri baktı, bir de bana baktı. Fakat birşey söylemedi. 75 Dönüp Mescide gittim. Minberin çevresinde birtakım kimseler oturmuşlardı. Bazıları ağlıyorlardı. Orada ben de biraz oturdum. İçimde duyduğum endişe ve üzüntü bana galebe çaldı. Tekrar kölenin yanına vardım ve: 'Ömer'in içeri girmesi için izin iste! ' dedim. Köle, içeri girdikten sonra, yanıma çıktı ve: 'Seni kendisine söyledim, sustu, birşey söylemedi' dedi. Yine, dönüp Mescide gittim. Minberin yanında oturdum. İçimde duyduğum endişe ve üzüntü bana galebe çaldı da, tekrar kölenin yanına vardım. 76 Sesimi yükselterek: 'Ey Rebah! Resûlullah aleyhisselamın huzuruna girmem için izin iste! Herhalde Resûlullah aleyhisselam benim Hafsâ için geldiğimi sanıyor! Vallahi, Resûlullah aleyhisselam onun boynunu vurmamı bana emrederse, boynunu da vururum! ' diye seslendim. 77 Köle, içeri girdikten sonra, yanıma çıktı. 'Seni kendisine söyledim. Sustu. Birşey söylemedi' dedi. Bunun üzerine geri dönüp giderken, köle beni çağırdı ve: 'Gir içeri! Sana izin verdi! ' dedi. İçeri girdim. Resûlullah aleyhisselama selam verdim. Gördüm ki; Resûlullah aleyhisselam bir hasırın üzerine uzanmış! Hasırın örgüleri kendisinin böğründe iz yapmıştı ! 78 Hasırla bedeni arasında birşey (bir döşek) de bulunmuyordu! Başının altında, içine hurma lifi doldurulmuş bir (ot) yastık vardı. 79 Ben oturunca, Resûlullah aleyhisselam izarını (yorgan gibi) üzerine çekti. Zaten, üzerinde ondan başka da birşey yoktu! 80 Resûlullah aleyhisselamın hücresine (gilarına) göz gezdirdiğim zaman, gördüm ki; avuçla avuçlanacak kadar azıcık, bir sa'a* yakın arpa. 81 Ayaklarının yanına da, onun kadar (deri dabaklan-masında kullanılan) garez (selem ağacı posası) dökülmüş! Başucunda ise, dabaklanması tamamlanmamış bir posteki asılı idi. Resûlullah aleyhisselamın böğründeki hasır izlerini görünce, gözlerimin yaşını tutamayarak ağlamaya başladım. 82 Resûlullah aleyhisselam: 'Ey İbn Hattab! Neye ağlıyorsun?' diye sordu. 83 'Ey Allah'ın Peygamberi! Ben ne diye ağlamayayım ki; üzerine uzandığın şu hasır senin böğründe izler yapmış! Şu da senin yatıp kalktığın tamtakır hücren ki, içinde birkaç şeyden başka birşey göremiyorum ! 84 Vallahi, çok iyi biliyorum ki, sen Allah katında Kisrâ ve Kayser'den daha şerefli ve kıyım etlisin ! 85 Halbuki yâ Rasûlallah! Kisrâ ve Kayser, bulundukları refahlı yaşantı içinde dem sürüyor! 86 Nimetler ve nehirler içinde yüzüyorlar! 87 Sen ise, yâ Rasûlallah! Görmüş olduğum yerde ve şu haldesin! ?88 Sen ki, Allah'ın Resûlü89 ve en seçkin kulusun! Hal böyle iken, işte şu hücren tamtakır! ' dedim. 90 Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam, bana: 'Ey İbn Hattab! Sen dünyanın onlara, ahiretin de bize ait olmasına razı değil misin?' diye sordu. Ben de: 'Evet! Razıyım! ' dedim. 91 Resûlullah aleyhisselam: 'Öyleyse, bu iş böyledir ve böyle olacakür! ' buyurdu. 92 'Yâ Rasûlallah! Bari Allah'a dua et de, ümmetine geçim bolluğu versin! Allah'a ibadet etmezlerken, Allah onlara (gayrimüslimlere) geçim bolluğu vermiştir! ' dedim. Ben böyle söyleyince, Resûlullah aleyhisselam, doğrulup oturdu ve: 'Ey İbn Hattab! Yoksa sen şüphe içinde misin?! Onlar hazları, nasipleri dünya hayatında tez elden verilip geçiştirilen bir kavimdir! ' buyurdu. 93 'Öyleyse yâ Rasûlallah! Benim için Allah'tan mağfiret dile! ' dedim. 94 'Yâ Rasûlallah! Yüzünde gazab eseri görüyorum. Yoksa, kadınlarının sana karşı takındıkları tutum canını mı sıkıyor? Şayet sen onları boşarsan, Allah seninledir. Allah'ın melekleri Cebrail, Mikâil, ben, Ebu Bekir ve mü'minler de seninledir! ' dedim. 95 Kimlere ve neler söylediğimi Resûlullah aleyhisselama birer birer anlatıp, Ümmü Seleme'nin haberine geldiğim zaman gülümsedi. 96 'Yâ Rasûlallah! 97 Kadınlarını boşadın mı?' diye sondum. 98 Resûlullah aleyhisselam başını bana doğru kaldırıp: 99 'Hayır! ' buyurdu. 'Allâhuekben! ' dedim. 100 'Yâ Rasûlallah! Ben Mescide gindiğimde Müslümanlar üzüntülerinden çakılları dürtüp kanştınıyonlan, 'Resûlullah aleyhisselam kadınlarını boşamış! 'diyorlardı. İneyim de, boşamadığını onlana habenveneyim mi?' dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Haber vermek istiyorsan, evet! Haber ver! ' buyurdu. Yüzünden gazabı açılıncaya kadar, konuşmaya devam ettim. Nihayet, şenlendi, güldü. Sonra, Meşrebe'den indi, ben de indim. Ben basamaklı kütüğe tutunarak inmiştim. Resûlullah aleyhisselam ise, sanki yeryüzünde yürür gibi inmiş, inerken de eliyle bir yere dokunmamış, tutunmamı ştı. 'Yâ Rasûlallah! Hücrede 29 gün kaldın! ' dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Bu ay 29 gündür! ' buyurdu. Mescidin kapısına dikilip en yüksek sesimle: 'Resûlullah aleyhisselam kadınlarını boşamam ıştır! ' diyerek bağırdım. Bunun üzerinedir ki, Yüce Allah Tahyir âyetlerini indirdi 101 ve o âyetlerde şöyle buyurdu: 'Ey Peygamber! Allah'ın sana helâl kıydığı şeyi, kadınlarının hoşnutluğunu arayarak, sen ne diye haram edersin? Bununla birlikte, üzülme! Allah çokyarlıgayıcı, çok esirgeyicidir. '" 102 " Ey Peygamber! Kadınlarına de ki: 'Eğer siz dünya yaşantısı ve onun ziynetini istiyorsanız, geliniz, size boşanma bedellerini vereyim de, hepinizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Allah'ın Resûlünü ve ahiretyurdunu istiyorsanız, şüphe yok ki, Allah sizlerden, güzel hareket edenler için, büyük bir mükâfat hazırlamıştır." 103 Hazret-i Âişe'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam zevcelerini ya dünyayı ve dünya ziynetini, ya da Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü ve ahiret yurdunu tercih etmeleri hususunda serbest bırakmakla emrolunduğu zaman, Hazret-i Âişe'nin yanına varmıştı. 104 Hazret-i Âişe: " Yâ Rasûlallah! Yanımıza bir ay uğramamaya yemin etmiştin. Sen ise, aydan 29 gün geçince uğradın. Ben onları (geçen günleri) sayıp duruyordum" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Bu ay, 29 gündür. 105 Ey Âişe! Ben sana bir iş açıklayacağım ki, onu ana ve babana danısıncaya kadar cevaplamakta acele etmemende sana bir vebal yoktur" buyurdu. 106 Hazret-i Âişe: " Nedir o yâ Rasûlallah! " diye sordu. 107 Peygamberimiz aleyhisselam, Ahzâb sûresinin inen 2£^29. âyetlerini okudu. Hazret-i Âişe: " Aaâ! Ben bu hususta mı ana ve babama danışacağım?! Ben, elbette ki, Allah'ı, Allah'ın Resûlünü ve ahiret yurdunu tercih ediyor ve diliyorum! 108 Ben bu hususu ne Ebu Bekir'e, ne de Ümmü Rûman'a danışırım! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam güldü, gülümsedi. 109 Hazret-i Âişe: " Benim seni tercih ettiğimi (öteki) kadınlarına haber vermen 10 Sana söylediklerimi, öteki kadınlarından hiçbirine haber vermemeni isterim" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlardan, sorana, muhakkak haber vereceğim ! 111 Çünkü, Allah beni tebliğ edici olarak gönderdi. Güçlük çıkarıcı, sıkıntı verici ve bunu arzu edici olarak göndermedi. 112 Fakat, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi" buyurdu. 113 Hazret-i Âişe der ki: " Resûlullah aleyhisselamın diğer kadınları da, benim yaptığımı yaptılar. Allah'ı, Allah'ın Resûlünü ve ahiret yurdunu tercih ettiler." 114 Yüce Allah hepsinden razı olsun! ------------------------------------- 5. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 156, Neysabûrf, Esbâbu'n-nüzûl, s. 240. 6. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 258. 7. Nesefî, Medârik, c. 3, s. 301. 8. Beyzavî, Envârul-tenzil, c. 2, s. 243-244. 9. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 19, s. 117. 10. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 446, Müslim, Sahih, c. 4, s. 2281, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 580, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1387. 11. Müslim, Sahih, c. 4, s. 2281 -2282. 12. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 237. 13. Buhârî, Sahih, c. 3, s. 132. 14. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 69, 70, 71. 15. Tahrim: 3. 16. Fahru'r-Râzî, Tefsir, c. 30, s. 43, Beyzavf, Tefsîr, c. 2, s. 486, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 390. 17. Tahrim: 4. 18. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 85, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 59, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 167, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1101. 19. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 167. * Urfut; talh diye anılan bir ağaçtır (İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 218). Büyük dikenli mugaylan ağaçlan dnsindendir (Firuzâbâdi, Kâmûs, c. 2, s. 287). Bu ağaçtan, tatlı ve fakat kokulu bir zamk çıkar. Balansı o ağaçtan yayılırsa, kokusu bala siner (İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 218). Urfut ağacının tatlı ve fakat pis kokulu zamkına da, megâfir denir (Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 20, s. 245). 20. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 85, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 59, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 167 Müslim, Sahih, c. 2, s. 1101-1102. 21. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 20, s. 245, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 9, s. 333. 22. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 258, Meseff, Medârik, c. 3, s. 301, Hâzin, Tefsir, c. 3, s. 464. 23. Buhârî, Sahih, c. 7, s. 230. 24. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 406. 25. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 110, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 100, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 164. 26. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 100, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 164. 27. Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 110, c. 3, s. 200, Buhârî, c. 1, s. 100, Ebu Dâvud, c. 1, s. 164. 28. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 200, Buhârî, c. 1, s. 100. 29. Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 164. 30. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 69, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1108. 31. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1111, Tirmizî, c. 5, s. 421. 32. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 69, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1108. 33. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112, Tirmizî, c. 5, s. 421. 34. Buhârî, c, 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1108. 35. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1111. 36. Buhârî, c. 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1108, Tirmizî, c. 5, s. 421. 37. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 421. 38. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 69, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1109. 39. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , 33, s. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 69, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1109, Tirmizî, c. 5, s. 421. 40. Buhârî, c. 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1109, Tirmizî, c. 5, s. 422. 41. Ahmed b. Hanbel c. 1, s. 33, Buhârî, c. 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1109. 42. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1111, Tirmizî, c. 5, s. 422. 43. Buhârî, c. 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1109. 44. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1111, Tirmizî, c. 5, s. 422. 45. Buhârî, c. 1, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1109. 46. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1109. 47. Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 33, s. Buhârî, c. 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1109, Tirmizî, c. 5, s. 422-423. 48. Buhârî, c. 6, s. 71. 49. Buhârî, c. 6, s. 69, Müslim, c. 2, s. 1109. 50. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 31 , Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 461. 51. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 33, Buhârî, c. 1, s. 31, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1112, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 421. 52. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112. 53. Buhârî, c. 6, s. 70. 54. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Buhârî, c. 1, s. 31 Tirmizî, c. 5, s. 421. 55. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112, Tirmizî, c. 5, s. 421. 56. Buhârî, c. 1, s. 31. 57. Buhârî, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1109. 58. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112. 59. Buhârî, c. 1, s. 31. 60. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112. 61. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Buhârî, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1109, 1112, Tirmizî, c. 5, s. 421. 62. Buhârî, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1109. 63. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 11112, Tirmizî, c. 5, s. 421. 64. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112. 65. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 163, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 273. 66. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112, Tirmizî, c. 5, s. 421. 67. Müslim, c. 2, s. 1110. 68. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1105-1106. 69. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 405. 70. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 33, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1112. 71. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1106. 72. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 33, Müslim, c. 2, s. 1106. 73. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1106. 74. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33, Müslim, c. 2, s. 1112, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 421. 75. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1106. 76. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 33, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1112, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 421. 76. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 33, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1112, Tirmizi, Sünen, c. 5, s. 421 77. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1106. 78. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 33-34, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1106, 1112, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 422. 79. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 139-140, Buhârî, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1109. 80. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1106. * Dâvudîye göre: Peygamberimiz aleyhisselamın sa'ı: orta büyüklükteki avuçla dört kocam avuç dolusu alan ölçektir (Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 55). 81. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1108. 82. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1106-1109, 1110. 83. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 140, Buhârî, c. 6, s. 70. 84. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1107. 85. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 140. 86. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 140, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 70, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1110. 87. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1107. 88. Aynı kaynaklar. 89. Buhârî, c. 6, s. 70, Müslim, c. 2, s. 1107, 1110. 90. Müslim, c. 2, s. 1107. 91. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 140, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1107. 92. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 140. 93. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 34, Müslim, c. 2, s. 1113, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 423. 94. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 34, Müslim, c. 2, s. 1113. 95. Müslim, c. 2, s. 1107. 96. Buhârî, c. 6, s. 70. 97. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 34, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1112, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 422. 98. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 34, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 31, Müslim, c. 2, s. 1112, Tirmizî, c. 5, s. 422. 99. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 34, Buhârî, c. 1, s. 31, Müslim, c. 2, s. 1112. 100. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 34, Buhârî, c. 1, s. 31, Müslim, c. 2, s. 1112, Tirmizî, c. 5, s. 422. 101. Müslim, c. 2, s. 1107-1108. 102. Tahrim: 1. 103. Ahzâb: 28-29. 104. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 23, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1103. 105. Müslim, Sahîh, c. 2, s. 1113. 106. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 78, 248, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 23, Müslim, c. 2, s. 1103. 107. Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 78, 248, Buhârî, c. 6, s. 23, Müslim , c. 2, s. 1105. 108. Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 78, 248, Buhârî, c. 6, s. 23, Müslim , c. 2, s. 1113, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 423. 109. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 452. 110. Müslim, c. 2, s. 1113, Tirmizî, c. 5, s. 423. 111. Müslim, c. 2, s. 1105. 112. Müslim, c. 2, s. 1113, Tirmizî, c. 5, s. 423. 113. Müslim, c. 2, s. 1105. 114. Ahmed b. Hanbel. c. 6. s. 248. Buhârî. c. 6. s. 23. Müslim, c. 2. s. 1113. Abdullah Zülbicâdeyn'in ve Vâsile b. Eskâ'ın Müslüman OlmalarıAbdullah Zülbicâcieyn Müzeynelenden olup, eski adı Abduluzzâ idi. Babası, oğluna hiçbir mal bırakmaksızın ölmüştü. Abdullah malsız bir yetimdi. Zengin olan amcası onu yanına alıp büyütmüş ve mal sahibi yapmıştı. Kendisinin devesi, davan ve hatta kölesi bile vardı. 115 Abdullah, Müzeynelerin dağlarından Verka' dağında otururdu. 116 Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye hicret ettiği zaman Abdullah Müslüman olup kendisini şirkten kurtarmak istemişse de, buna, müşrik amcası yüzünden, muvaffak olamamıştı. Yıllar, bütün savaşlar geldi geçti. Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi fethedip Medine'ye döndüğü zaman, Abdullah amcasına: " Ey amca! Ben senin Müslüman olmanı hep bekledim durdum. Senin hâlâ Muhammedi arzu ettiğini göremiyorum! Bari benim Müslüman olmama izin versen?" dedi. Amcası: " Eğer sen Muhammed'e tâbi olacak olursan, üzerindeki elbisene varıncaya kadar, sana vermiş olduğum şeylerden hiçbirini senin elinde bırakmam, hepsini senden çeker alırım! " dedi. Abdullah: " Ben, vallahi, Muhammed'e tâbi ve Müslüman oldum, taşa, puta tapmayı bıraktım bile! Ellerimdeki şeyleri geri alırsan, al! " dedi. Amcası, Abdullah'ın elindeki herşeyi geri aldı. Hatta, üzerindeki elbiseyi de soydu. Abdullah, çırılçıplak, anasının yanına gitti. Anası; yollu, kalın kilimini iki parçaya ayırdı. Abdullah, onun yarısını belinden yukarısına, yarısını da belinden aşağısına tutundu. 117 Abdullah, kendisinin Müslümanlığına engel olmak için kendisini sıkıştırmaya kalkan kavminden de yakasını kurtararak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kaçtı. 118 Medine'ye gelince, seher vaktine kadar Mescidde yattı. 119 Peygamberimiz aleyhisselam, sabah namazını kıldırdı. Cemaat arasındakilere göz gezdirip evine döneceği sırada, Abdullah'ı gördü. Ona: " Sen kimsin?" diye sordu. 120 Abdullah, kendisinin kimlerden olduğu haber verdi. 121 " Ben Abduluzzâ'yım! " dedi. 122 Peygamberimiz aleyhisselam: " Sen Abdullah Zülbicâdeyn'sin (iki parça kilimlisin)! Bana yakın yerde bulun! 123 Sık sıkyanıma gel, git! " buyurdu. 124 Abdullah Zülbicâdeyn; Medine'de evi barkı bulunmayan, Mescidin Suffasında yatıp kalkan Ashab-ı Sultadandı. 125 Abdullah Zülbicâdeyn; konuklar arasında bulunur, Kur'ân-ı Kerîm öğrenirdi. Kur'ârvı Kerîm'den birçok sûreleri okuyup ezberlemişti. Kendisi, gür sesli idi. 126 Kıraatta, 127 teşbih ve tekbirlerde 128 sesini yükseltirdi. 129 Hazret-i Ömer: " Yâ Rasûlallah! Şu bedevîyi görmüyor musun? Kur’ân'ı okurken sesini nasıl yükseltip halkın kıraatı-na engel oluyor?! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Bırak onu kendi haline ey Ömer! O, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne Muhacir olarak çıkıp gelmiştir! 130 O, ewâh'lardan;131 Allah'a çok yalvarıcı olan, Allah aşkıyla yanıp duranlardan132 biridir! " buyurdu. 133 Ukbe b. Âmirü'l-Cühenî de: " Peygamber aleyhisselam, Abdullah Zülbicâdeyn hakkında: 'O, evvâh'tır! ' buyurmuştu. Çünkü, o, Kur" ân okurken Yüce Allah'ı çok anan, duada sesini yükselten bir kimse idi" demiştir. 134 Abdullah Zülbicâdeyn, Tebük seferine hazırlanıldığı sırada gelip Müslüman olmuş ve Tebük seferine de katılmıştır. " Yâ Rasûlallah! Bana şehitlik nasip etmesi için, Allah'a dua et! " diye rica edince, Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Allah'ım! Onun kanını kâfirlere haram kıl! " diyerek dua etti. Abdullah Zülbicâdeyn: " Yâ Rasûlallah! Ben öyle istememiştim! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Sen, Allah yolunda gazaya çıkar, humma (sıtma) tutup seni öldürürse, sen şehitsindir! Hayvanın seni düşürüp boynunu kırarsa, sen yine şehitsindir! Gam çekme! Bunlardan hangisi olursa, şehitlik için sana elverir, yeter! " buyurdu. 135 Buyurduğu gibi de, Tebükte hummaya tutulup Hakkın rahmetine kavuştu. 136 Yüce Allah ondan razı olsun! ------------------------------------- 115. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 524-525. 116. Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 129. 117. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 525. 118. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 172, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 122. 119. Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525, Diyarbekrî, c. 2, s. 122. 120. Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, c. 2, s. 525, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 121. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013. 122. Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 525, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 228, Diyarbekrî, Târihu’l -Hamîs, c. 2, s. 129. 123. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, 5. 525. 124. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 125. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1. 272, Ebu Nuaym, Hilyetu'l-evliyâ, c. 2, s. 21, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 1564, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428. 126. Vâkıdî, c. 3, s. 1013-1014, Ebu Nuaym, Delâil, c. 3, s. 525. 127. Vâkıdî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 128. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 129. Vâkıdî, c. 3, s. 1013, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 130. Vâkıdî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, c. 2, s. 525, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 129. 131. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 132. İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 82. 133. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 134. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 159. 135. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 525-526, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 129. 136. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 171, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym Delâil, c. 2, s. 526, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1074, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 118. Vâsile'nin Soy KütüğüVasile b. Eskâ', b. Abduluzzâ, b. Abdi Yalil, b. Naşib, b. Giyere, b. Sa'd, b. Leys, b. Bekr, b. Abdi Menat, b. Kinane'dir. Künyesi, Ebu Kırsâfe'dir. 137 Vasile b. Eskâ'; Peygamberimiz aleyhisselama Arap kabilelerinden heyetler ve elçiler gelmekte bulunduğu138 ve Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük seferi hazırlıklanyla uğraştığı sırada (Hicretin 9. yılında) Medine'ye gelmiş ve Mescidde Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte sabah namazını kılmıştı. 139 Peygamberimiz aleyhisselam, sabah namazını kıldırdıktan sonra ashabına göz gezdirip Vâsile'yi görünce, ona: " Sen kimsin?" diye sordu. Vasile kim olduğunu haber verdi. Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Sen ne için geldin?140 Hacetin, dileğin nedir?" diye sordu. Vasile: " Allah'a ve sana iman141 ve bey'at edeyim diye geldim" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Bunu yapmaya gücün yetecek midir?" diye sordu. Vasile: " Evet! " dedi. 142 Peygamberimiz aleyhisselam: " Öyleyse, benim sevdiğim şeyi sen de sevmek, benim sevmediğim şeyi sen de sevmemek üzere bana bey'at et! " buyurdu. 143 Vasile, buna göre bey'at yapıp ev halkının yanına döndü. 144 Durumu onlara haber verdi. 145 Vâsile'nin babası, Vasile'nin haline baktı ve: " Demek sen böyle yaptın hâ?! " dedi. Vasile: " Evet! " deyince; 146 " Vallahi, seninle hiçbir zaman konuşmayacağım! " dedi. 147 Bunun üzerine, Vasile, amcasının yanına gitti. Kendisi sırtını güneşe vermiş, ısıtıyordu. Ona selam verdi. O da, Vâsile'ye: " Demek sen böyle yaptın hâ?! " dedi. Vasile: " Evet! " deyip, ona İslâmiyeti anlattı. Amcası Vâsile'yi babasınınkinden daha hafif bir kınayışla kınadı ve: " Bir işte bizi ileri geçmen sana yakışmazdı! " dedi. Vâsile'nin kızkardeşi ise Vâsile'nin söylediklerini dinledi ve yanına vanp onu İslâm selamıyla selamladı. Vasile: " Ey kızkardeşciğim! Senin bana böyle selam verişinin sebebini pek anlayamadım?" dedi. Kızkardeşi: " Ben senin ve amcanın söylediklerinizi dinledim" dedi. Vasile; amcasına anlattığı gibi, İslâmiyeti, kızkardeşine de anlattı. İslâmiyet onun çok hoşuna gitti ve hemen Müslüman oldu. Bunun üzerine, Vasile: " Ey kızkardeşciğim! Allah senin hayrını ve iyiliğini diledi, Müslüman oldun! O halde, bu kardeşini, gazi cihazıyla cihazlandır. Yol azığı koy! Çünkü, Resûlullah aleyhisselam sefere kanatlanmak, gazaya çıkmak üzeredir! " dedi. Kızkardeşi, Vâsileye yol azığı olarak kova içinde bir müd undan hamur yoğurdu. Kendisine bunu bir miktar hurma ile birlikte verdi. Vasile, azığı alınca, Medine'ye geldi. Fakat, Peygamberimiz aleyhisselamı iki gün önce mücahidlerie birlikte Tebük'e doğru hareket etmiş buldu. Geride, ancak, yolda belde gelmekte olan kafileler kalmıştı. 148 Vâsile'yi sırtında taşıyacak birşey (binit) de bulunmuyordu. 149 Hemen, Kaynuka oğulları çarşısına gitti. 150 " Beni hayvanına nöbetleşe bindirecek kim var?" 151 diyerek seslendi. Kendisi, yaya olarak yürümeye dayanamaz bir kimse idi. Ka'b b. Ucre, onu çağırdı. 152 " Ben seni gecede gündüzde nöbetleşe, yemede içmede ortaklaşa olmak üzere hayvanıma bindireyim! " dedi. Vasile: " Olur! " dedi. 153 Ka'b b. Ucre, Tebük'e vanp Peygamberimiz aleyhisselamla buluşuncaya kadar, Vâsile'yi hayvanına bindirdi. 154 Yüce Allah ikisinden de razı olsun! ------------------------------------- 137. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1563-1564, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428. 138. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 305. 139. Vâkıdî, c. 3, s. 1028, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 305, Ebu Nuaym , Hilyetu'l-evliyâ, c. 2, s. 21. 140. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1128, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 305. 141. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 305. 142. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1028. 143. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 305. 144. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1028, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 305. 145. İbn Sad, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 305. 146. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1028. 147. Vâkıdî, c. 3, s. 1028, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 305. 148. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1028. 149. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428. 150. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1028-1029. 151. Vâkıdî, c. 3, s. 1029, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 305, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428. 152. Vâkıdî, c. 3, s. 1029. 153. Vâkıdî, c. 3, s. 1029, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428. 154. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 305. Tebük Seferi (Hicrî 9. yıl, Receb)Seferin Tarihiş, İsmi, Mevkii ve SebebiTebük seferine, Hicretin 9. yılında, Recep ayında, 1 Perşembe günü çıkılımıştır. 2 Tebük gazvesine Usret (Güçlük) gazvesi, 3 askerlerine de Ceyşü'l-Usre denir. 4 Gerçekten de. Kur'ân-ı Kerîm'de Tebük seferi güçlük zamanı olarak vasıflandırılmış^ Müslümanlar bu seferde son derecede su, binit ve yiyecek sıkıntısı çekmişlerdir. 6 Vâdi'l-kurâ ile Şam arasında bulunan Tebük, Hıcr ile Şam'ın başlangıcı arasında ve Şam yolunun yanlarındadır. Hıcr'a dört merhaleliktir. Hısmâ dağı Tebük'ün batısına, Şerverâ dağı da doğusuna düşer. Tebük, bunların arasında kalır. Tebük'le Medine arası oniki7 veya ondört, Dımaşk'a da onbir merhaleliktir. 8 Tebük'ün kalesi, akarsuyu ve hurma bahçesi vardır. Şuayb aleyhisselamın kendilerine peygamber olarak gönderilmiş olduğu Eykeliler, Tebük'te otururlardı. Şuayb aleyhisselam, onlardan değil, Medyen halkındandı. Medyen, Kulzum denizi üzerinde olup, Tebük'e altı merhaleliktir. 9 Hıristiyan Araplar, Herakliyus'a: " Şu peygamberlik davasıyla ortaya çıkmış bulunan adam öldü! Müslümanlar da, kıtlık ve yokluk yıllarına tutuldular. Kendilerinin servetleri yok oldu. 10 Eğer onları dinine katmayı istiyorsan, şimdi tam zamanıdır! " diye yazı yazdılar. 11 Bunun üzerine, Herakliyus, silahlandırdığı 40. 000 kişilik bir askerî birliği Kubaz'ın kumandası altında yola çıkardı. Peygamberimiz aleyhisselam bunu haber aldı. 12 Nabatîler, Cahiliye çağında da, Müslüman olduktan sonra da, Şam'dan Medine'ye, satmak için ince ak un ve zeytinyağı getirir dururlardı. 13 Kendileri, Irak'ta İbrahim aleyhisselamın aralarında doğup büyüdüğü Kûsâ halkından idiler. 14 Nabatîler, Medine'ye çok gelip gittikleri için, Müslümanlara hemen her gün Şam'dan yeni yeni haberler gelirdi. Nabatîlerden bir cemaat, 15 Rumların Müslümanlarla çarpışmak üzere Şam'da askerî pek çok yığınak yaptıklarını, Herakliyus'un adamlarının yıllık ihtiyaçlarını sağladığını, 16 Lahm, Cüzam, Gassan ve Âmile gibi kendisine bağlı birtakım kabileleri yanına çektiğini, 17 ordu öncülerinin Belkaya gelip dayandığını, 18 ordugâhlarını orada kurduklarını, Herakliyus'un ise Hımsta kaldığını söylediler. 19 Hazret-i Ömer der ki: " O sıralarda, Gassan hükümdarlarından birinin de üzerimize yürümek istediğini ve savaşmak için atlarını nallatmakta olduklarını haber almıştık. 20 Yüreklerimiz, onların endişesiyle dolu bulunuyordu." 21 Bununla beraber, Müslümanlar nazarında, Rumlardan daha korkunç düşman yoktu. Çünkü, onların sayılarının, askerî hazırlıklarının ve savaş atlarının çokluğunu, gelip giden tüccarlardan öğrenmiş bulunuyorlardı. 22 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Rumlarla savaşmak üzere hazırlanmalarını ashabına emretti. Peygamberimiz aleyhisselam; herhangi bir gazaya çıkarken, maksadını açıklamaz; ancak, başka bir yere gitmek istediğini sandıracak, iki biçimde anlaşılacak, iki mânâya da gelebilecek bir sözcük kullanırdı. Tebük gazasında ise böyle yapmadı. Halkın ona göre hazırlanmaları için, gidilecek yerin uzaklığını, zamanın kıtlık ve yokluk zamanı olduğunu, düşmanın çokluğunu açıkça bildirdi. Rumlar üzerine yürümek istediğini haber verip, hazırlanmalarını emretti. 23 Savaşa hazırlanmaları, seferber olmaları için, Mekke'ye ve Müslüman kabilelere de adamlar gönderdi. 24 Büreyde b. Husayb'ı Eşlemlere gönderdi. Kendisine Füru'da gelip kavuşmasını emretti. Ebu Rühmü'l-Gıfârî'yi, yurtlarında arayıp bulması için, kavmi olan Gıfarilere gönderdi. Ebu Vâkıdu'l-Leysî, kavmi olan Leyslere, Ebu'l-Ca'd ed-Damrî, deniz sahilindeki kavme gitti. Râfi' b. Mekîs ile Cündüb b. Mekîs, Cüheynelere, Nuaym b. Mes'ud, Eşca'lara, Büdeyl b. Verkâ, Amr b. Salim, Bişr b. Süfyan, Ka'b b. Âmirlere, Abbas b. Mirdas ile daha başkaları da, Süleymlene gönderildi. 25 Savaş için hazırlanmaları emredildiği zaman, halk, geçim darlığı, sıkıntısı içinde idiler. Sıcaklar çok şiddetli idi. Her tarafta kuraklık ve kıtlık hüküm sürüyordu. Hurma mahsullerinin iyice yetişip olgunlaştığı, halkın meyvelerinin ve meyve ağaçlarının gölgeleri altında oturmaktan hoşlandıkları, böyle rahat ve sükûnetli hali bırakıp açlık ve susuzluk çekecekleri, meşakkatli, uzun bir sefere pek de çıkmak istemeyecekleri bir sıra idi. 26 Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselamın seferberlik daveti karşısında ağır davrananlar olmuştu. Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu: " Ey iman edenler! Size ne oldu ki, 'Allah yolunda fırlayıp gazaya çıkınız! ' denildiği zaman, yere yapışıp ağırlaştınız?! Yoksa, ahiretten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz?! Fakat, bu dünya hayatının faydası, ahiretin yanında, pek azdır! Eğer emrolunduğunuz bu cihada fırlayıp çıkmazsanız, Allah sizi elem verici bir azaba uğratır, yerinize de başka bir kavim getirir! Siz O'na hiçbir zarar veremezsiniz! Allah herşeye hakkıyla kadirdir! Eğer siz ona (Resûlullaha) yardım etmezseniz, etmeyiniz! Kâfirler onu Mekke'den çıkardıkları zaman, bizzat Allah ona yardım etmişti. Yine de eder! Hani, o zaman Resûlullah ancak iki kişinin ikincisi idi. Allah'tan başka yardımcısı yoktu. O zaman onlar Sevr dağının tepesindeki mağarada idiler. Peygamber, arkadaşına, 'Tasalanma! Allah bizimledir! ' diyordu. Allah onun üzerine sekînetini indirmiş, onu görmediğiniz ordularla desteklemiş, kâfirlerin kelimesini alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise, o, çok yücedir! Allah, kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir. Sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak seferber olunuz! Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz! Eğer bilirseniz, bu, sizin için çok hayıriıdır." 27 ------------------------------------- 1. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 7, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165, Belâzuri, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 368, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 67. 2. Vâkıdî, c. 3, s. 997, İbn Sa'd, c. 2, s. 167, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 387. 3. Buhâri, Sahih, c. 5, s. 128, Taberî, Tefsir, c. 11, s. 54-55, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 222-223. 4. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161, Vâkıdî, c. 3, s. 991, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75, Buhârî, c. 5, s. 128, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 625. 5. Tevbe: 117. 6. İbn Sa'd, c. 2, s. 167, Taberî, Tefsir, c. 11 , s. 55, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 84. 7. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 14. 8. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45. 9. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 14-15. 10. Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 191, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 8, s. 85, Kastalânî, Mevâhibü’l-ledünniye, c. 1, s. 223, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 122-123, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 98. 11. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 191, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 64. 12. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 85, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 223, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 69. 13. Vâkıdî, Megâzî, s. 989-990, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1 , s. 110, Diyarbekrî, Târihu’l -Hamîs, c. 2, s. 122. 14. İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 9. 15. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990. 16. Vâkıdî, c. 3, s. 991, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 169, İbn Asâkîr, c. 1 , s. 110, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 216. 17. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 368, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 71, İbn Asâkîr, c. 1, s. 110, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 122. 18. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, İbn Asâkîr, c. 1, s. 110, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45, Diyarbekrî, c. 2, s. 122. 19. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Asâkîr, c. 1, s. 110, Diyarbekrî, c. 2, s. 122. 20. Ahmet b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 33, Müslim, Sahîh. c. 2, s. 1112. 21. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 70. 22. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990. 23. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 159, Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, A. b. Hanbel, c. 3, s. 457, Taberî, Târîh, c. 3, s. 142, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 249-250. 24. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 223. 25. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, 3. 111. 26. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 159, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 992, Taberî, Târîh, c. 3, s. 142, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 213, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 165-166, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 110, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 215. 27. Tevbe: 38-41. Peygamberimiz aleyhisselamın Müslümanları Cihada veAllah Yolunda İâneye Davet ve Teşvik Edişi veMüslümanların İâne Yarışına GirişiPeygamberimiz Al ey hissel am, ahirette kazanacaklan üstün sevapları anlatarak, Müslümanlara cihadı üz I etmeye çalıştı. 28 Malî durumları elverişli olanları da, ahirette karşılığını görmek üzere, askerlere yiyecek ve binecek yardımında bulunmaya davet ve teşvik etti. Bunun üzerine, hali vakti yerinde olan Müslümanlar, mükâfatını Allah'tan umarak, mal yükleyip getirmeye başladılar. 29 Hatta, bu hususta birbirleriyle yarışanlar bile oldu: Hazret-i Ömer: " Ebu Bekir vaktiyle beni geçmiş idiyse, ben de bugün onu geçerim! " dedi ve servetinin yansını getirip Peygamberimiz aleyhisselama verdi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Ömer! Ev halkına ne bıraktın?30 Birşey bıraktın mı?" diye sordu. Hazret-i Ömer: " Evet! Sana getirdiğimin yarısını! 31 Servetimin yarısını! " dedi. Hazret-i Ebu Bekir ise, yanında bulunan malının hepsini getirdi! 32 Sanki onu kendisinden bile gizliyor gibi idi! Peygamberimiz aleyhisselama yavaşça verdi. 33 Hazret-i Ebu Bekir'in getirdiği, dört bin dirhemdi. 34 Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Ebu Bekir! Ev halkına ne bıraktın?" diye sordu. Hazret-i Ebu Bekir: " Onlara Allah ve Resûlünü bıraktım! " dedi. 35 Hazret-i Ömer, ağlayarak: 36 " Vallahi, 37 ey Ebu Bekir! Babam, anam sana feda olsun! 38 Hayır yolunda hiçbir yanş yapmadık ki, sen onda beni geçmiş olmayasın! 39 Ben artık hiçbir şeyde seni geçemeyeceğim! " dedi. 40 Hazret-i Ömer servetinin yarısını getirdiği zaman, münafıklardan birisi: " Ey Ömer! Sen bununla gösteriş mi yapıyorsun?! " demiş, Hazret-i Ömer de: " Allah ve Resûlüne ise, evet! Başkalarına ise, hayır! " demişti. Hazret-i Abbas, Talha b. Ubeydullah, Sa'db. Ubâde, Muhammed b. Mesleme, Peygamberimiz aleyhisselama yüklerle mallar taşıdılar. 41 Peygamberimiz aleyhisselam, sadakaların biraraya toplanmasını emrettiği zaman: Abdurrahman b. Avf, dört bin dirhem getirip: " Yâ Rasûlalları! Benim sekiz bin dirhemim var! Sana dört bin dirhem getirdim. Bunlan Allah yolunda harca! Dört bin dirhemini de ev halkım için alıkoydum" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Allah senin getirip verdiğini de, ev halkın için alıkoyduğunu da bereketlendirsin! " buyurdu. 42 Benî Ad anların kardeşi Âsim b. Adiyy de, yüz (Vâkıd?ye göre; doksan) vesk (yük) hurma tasadduk etti. 43 Münafıklar; Abdurrahman b. Avf ile Âsim b. Adiyy için de: " Bunların yaptıkları, gösterişten başka birşey değildir! " dediler. 44 Peygamberimiz aleyhisselam: " Kim bugün bir sadaka verirse, sadakası Kıyamet günü Allah katında onun lehinde şehadette bulunacaktır! " buyurunca, Müslümanlardan biri, başına sardığı sarığı çıkarıp verdi. O sırada, kısa boylu, simsiyah ve hor görünüşlü bir kimse de, bir deveyi yederek getirmişti ki, onun kadar güzel ve sevimli bir deve görülmemişti. Devenin sahibi: " Yâ Rasûl ali ah! Ben de bunu Allah yolunda tasadduk edeyim mi?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Evet, et! " buyurdu. Devenin sahibi, deveyi yularıyla bırakarak dönüp gitti. Orada oturan bir adam, devenin sahibini kötülemek için: " Tasadduk ettiği şey, kendisinden daha hayırlı ve değerlidir! " deyince, Peygamberimiz aleyhisselam ona doğru baktı ve: " Hayır, öyle değil! O senden de, deveden de daha hayırlı ve daha değerlidir! " buyurdu. 45 Ensardan, BenîAmrb. Avfların müttefiki ve Benî Üneyflerin kardeşi Habhab Ebu Akîlü'l-Erâşî de bir sa' hurma getirmişti ki, kendisi buna herkesten çok muhtaç bulunuyordu. 46 Ebu Akîl: " Yâ Rasûlallah! İki sa' hurmaya kendimi kiralatıp bütün gece sırtımla su çektim! İki sa'dan bir sa'ını ev halkımın ihtiyacı için alıkoydum, diğerini de Rabbimin rızasını kazanmak için sana getirdim! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Allah, senin getirip verdiğini de, alıkoyduğunu da bereketlendirsin! " buyurdu ve getirilen hurmanın sadakalar içine dökülmesini emretti. 47 Münafıklar, Ebu Akîl'in getirdiği bir sa' hurma sadakasını azımsadılar da: " Allah, Ebu Akîl'in bir sa' hurmasından müstağnîdir! Şu miskinin azıcık hurmasına Allah'ın ne ihtiyacı var?! Allah'ın ve Resûlünün bu kadarcık şeye ihtiyacı yoktur! Bir sa'cık şeyi Allah ne yapsın? Ebu Akîl de, bunu 'Sadaka veriyor' desinler diye getirdi" dediler ve gülüştüler. 48 Peygamberimiz aleyhisselam Müslümanları İslâm askerlerine yardım etmeye çağırdığı zaman, fakir Müslümanlardan Ulbe b. Zeyd, geceden bir kısmı geçince, kalkıp namaz kıldı ve ağlayarak: " Ey Allah'ım! Sen cihada çıkmayı emr ve ona teşvik ettin. Halbuki, beni, Resûlünle birlikte binip cihada çıkabileceğim bir hayvana sahip kılmadın! Resûlünün elinde de, beni üzerine bindirecek bir hayvan bulundurmadın! Ben her zaman mal ve metâdan* üzerime düşen sadakayı vermişimdir. 49 Ey Allah'ım! Halkından bana nasib ettiğin şu bir parça metâımı tasadduk ediyorum! " dedi. 50 Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip: " Yâ Rasûlallah! Elimde sadaka verebileceğim birşey yok! Şu bir parça metâımı tasadduk ediyorum ! 51 Bundan dolayı beni üzen veya bana kötü söyleyen ya da benimle alay eden kimseye de hakkım helâl olsun! " dedi. 52 Peygamberimiz aleyhisselam: " Allah sadakanı kabul etsin! " buyurdu. 53 Ertesi günü, münadi: " Dün gece meta tasadduk eden kişi nerede?" diyerek seslendi. 54 Peygamberimiz aleyhisselam da: " Şu gece tasaddukta bulunmuş olan kişi nerededir?" diye sordu. Hiç kimse ayağa kalkmadı. Peygamberimiz aleyhisselam: " O sadakacı nerede ise ayağa kalksın?" buyurdu. Ulbe ayağa kalktı. 55 Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Müjdelerim seni! Muhammed'in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; senin sadakan, zekatları kabul olunanların Dîvan'ına yazıldı! " buyurdu. 56 Hazret-i Osman; Allah yolunda tasaddukun en büyüğünü yaptı. Hiç kimse onun kadar tasaddukta bulunamadı. 57 O sırada, Hazret-i Osman Şam'a bir ticaret kervanı düzenlemiş bulunuyor; onun üzerinde gitmek istiyordu. 58 Peygamberimiz aleyhisselam, Mescide girip minbere çıktı. Müslümanlan, Ceyşü'l-Usne'ye bağışta bulunmaya teşvik etti. 59 Hazret-i Osman, ayağa kalkıp: " Yâ Rasûlallah! Allah yolunda, 60 sırt çullan ve semerleriyle birlikte yüz deve vermeyi ben üzerime aldım! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, tekrar Müslümanlan Ceyşü'l-Usre'ye bağışta bulunmaya teşvik ve davet etti. 61 Hazret-i Osman, yine ayağa kalkıp: " Yâ Rasûlallah! Ben, Allah yolunda, 62 sırt çulları ve semerleriyle birlikte yüz deve daha vermeyi üzerime aldım! " dedi. 63 Peygamberimiz aleyhisselam, minberden indi. 64 Minberden inerken, 65 hayranlıkla elini sallayarak: 66 " Bundan sonra yapacağı şeylerden dolayı Osman'a sorumluluk yok! 67 Bundan sonra yapacağı şeylerden dolayı Osman'a sorumluluk yok! " buyurdu. 68 Müslümanlan tekrar Ceyşü'l-Usre'ye bağışta bulunmaya teşvik etti. 69 Hazret-i Osman, tekrar ayağa kalkıp: " Yâ Rasûlallah! Ben, Allah rızası için, 70 sırt çullan ve semerleriyle birlikte yüz deve daha vermeyi üzerime aldım! " dedi. 71 Peygamberimiz aleyhisselam: " Ceyşü'l-Usre'yi donatan kişiye Cennet var! 72 Ceyşü'l-Usre'yi donatan kişiyi Allah yarlıgayacak-tır! " 73 buyurduğu zaman da, Hazret-i Osman, elbisesine doldurup74 getirdiği yüz dinarı Peygamberimizi aleyhisselamın kucağına döktü! Peygamberimiz aleyhisselam, altınları eliyle evirip çevirirken: 75 " Bugünden sonra, İbn Affan'ın yapacağı şey kendisine zarar vermeyecektir! " buyurdu. 76 Peygamberimiz aleyhisselam, bu sözünü de birkaç kere tekrarladı. 77 " Ey Allah'ım! Ben Osman'dan razıyım! Sen de razı ol! " diyerek dua etti. 78 Hazret-i Osman, İslâm askerlerinin teçhiz edileceklerinin üçte birini79veya bundan da fazlasını, 80 hatta yansını81 ve birçoklarının da erzaklarını sağladı. Su içtikleri kapların ağız bağlarına ve askı iplerine varıncaya kadar, sağlamadık bir ihtiyaçlarını bırakmadı. 82 Hazret-i Osman'ın Tebük gazasında orduya gerekli takımlanyla birlikte dokuzyüz elli deve ile yüz (Ebu Nuaym'a göre; elli) at da bağışladığı ve bunların süvarilerinin teçhizatlarını sağladığı;83 aynca onbin dinar veya yediyüz ukiyye verdiği de rivayet edilir. 84 Müslümanlardan kimi, bir deve getirip, bir veya iki yoksul mücahide " Buna aranızda nöbetleşe binersiniz! " diyor; kimisi de, bir miktar yiyecek getirip, onu yoksul mücahidlere veriyordu. Kadınlar da, ellerinden gelen her yardımı yapmaktan geri durmadılar. Ümmü Sinan el-Eslemiyye derki: " Âişe'nin evinde, Resûlullah aleyhisselamın önüne serilmiş bir örtü gördüm ki; üzerinde fil dişinden bilezikler, pazubandlar, halhallar, yüzükler, küpeler, develerin ayaklarını bağlayacak kayışlar ile, kadınlar tarafından gönderilen ve Müslümanların savaşa hazırianm al arına yarayan birtakım şeyler bulunuyordu." 85 ------------------------------------- 28. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990-991. 29. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161, Taberî, Târih, c. 3, s. 143. 30. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 129, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 614-15, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 399, Ebu Nuaym, Hilyetu'l-evliya, c. 1, s. 32, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 181, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 326-327. 31. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991. 32. Ebu Dâvud, c. 2, s. 129, Tirmizî, c. 5, s. 615, Dârimî, c. 1, s. 329, Ebu Nuaym, Hilye, c. 1 , s. 32, Beyhakî, Sünen, s. 181 , İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 326-327. 33. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 1, s. 323. 34. Vâkıdî, c. 3, s. 991, Belâzurı, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 368, İbn Asâkîr, c. 1, s. 111. 35. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 129, Tirmizî, c. 5, s. 615, Dârimî, c. 1, s. 329, Ebu Nuaym, Hilye. c. 1, s. 32, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 181, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 326-327, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 323. 36. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 1, s. 323. 37. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 615, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 327. 38. Ebu'l-Fidâ, Tefen-, c. 1, s. 323. 39. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991. 40. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 129, Tirmizî, c. 5, s. 615, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 329, Ebu Nuaym , Hilye, c. 1, s. 32, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 184, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 327, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 491. 41. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991. 42. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 197. 43. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 196, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1718, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 220. 44. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 196, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1718, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 220. 45. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 197. 46. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 195. 47. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 197-198. 48. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 196. * Meta; kendisinden yararlanılan az-çok herseye denir (İbn Esîr, Nihâye, s. 293, Firuzâbâdi, Kâmûs, c. 3, s. 86). 49. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 218, 219, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 366, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 5, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 4. 50. İbn Esîr, c. 4, s. 80, İbn Hacer, c. 2, s. 500, Zürkânî, c. 3, s. 3, s. 68. 51. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 994. 52. İbn Hacer, c. 2, s. 500, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 69. 53. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 994. 54. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 219, İbn Hacer, c. 2, s. 500, Zürkânî, c. 3, s. 69. 55. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 219, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 366, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 5, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 4, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 224, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 69. 56. Beyhakî, c. 5, s. 219, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 366, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 5, İbn Kayyım, c. 3, s. 4, İbn Hacer, c. 2, s. 500, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 69. 57. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161, Taberî, Târîh, c. 3, s. 143. 58. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 191. 59. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 625. 60. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 625. 61. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 75, Tirmizî, c. 5, s. 625, Ebu Nuaym, c. 1, s. 59. 62. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 625. 63. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75, Tirmizî, c. 5, s. 625, Ebu Nuaym , Hilyetu'l-evliyâ, c. 1, s. 59. 64. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75. 65. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 626. 66. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 75, Ebu Nuaym, Hilyetu'l-evliyâ, c. 1, s. 59. 67. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 75, Tirmizî, c. 5, s. 626, Ebu Nuaym, c. 1, s. 59. 68. Tirmizî, c. 5, s. 626. 69. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 75, Tirmizî, c. 5, s. 626. 70. Tirmizî, c. 5, s. 626. 71. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 75, Tirmizî, c. 5, s. 626. 72. Dârekutnî, Sünen, c. 4, s. 200. 73. Dârekutnî, c. 4, s. 195-196. 74. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 63. 75. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 63, Ebu Nuaym, c. 1, s. 59, Hâkim, c. 3, s. 102. 76. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 63, Tirmizî, c. 5, s. 626, Ebu Nuaym, c. 1, s. 59, Hâkim, c. 3, s. 1102. 77. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 102. 78. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 4. 79. Vâkıdî, c. 3, s. 991, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 368, Dârekutnî, c. 4, s. 199. 80. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 368. 81. Dârekutnî, Sünen, c. 4, s. 198. 82. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991. 83. Ebu Nuaym, Hilyetu'l-evliyâ, c. 1, s. 59, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1040, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 250, Muhibbut-Taberî. Rıyâdu'n-nadrâ. c^, s. 120-121 İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 49. 84. Muhibbut-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 121. 85. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 991-992, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 111-112. Seferden Geri Kalacaklarına Ağlayan Mü'minler1. Amr b. Avf oğullarından Salim b. Umeyr, 2. Harise oğullarının kardeşi Ulbe b. Zeyd, 3. Mazin b. Neccarların kardeşi Ebu Leylâ Abdurrahman b. Ka'b, 4. Amr b. Humam (veya Amr b. Avf veya Amr b. Aneme), 5. Abdullah b. Mugaffel veya Amr (Müzenî), 6. Vâkıf oğullarının kardeşi Hermî b. Abdullah, 7. Irbaz b. Sâriye (Fezârî) gibi, yoksul olup, binecek ve yiyecekleri bulunmadığından Tebük seferine katılamayacakları için ağlayan mü'minler de vardı. Bunlar, sefere katılmak için, Peygamberimizin aleyhisselamdan binit istediler. Peygamberimiz aleyhisselam, onlara: " Ben sizi bindirebileceğim birşey bulamıyorum! " buyurunca, gözlerinden yaşlar akıta akıta döndüler. 86 Yüce Allah, bunlar hakkında şöyle buyurdu: " Onlara da bir vebal yoktur ki, her ne zaman kendilerini bindirip sevkedesin diye sana geldilerse, 'Sizi bindirecek birşey bulamıyorum! ' dediğin ve bu uğurda sarfedecekleri şeyi bulamadıkları için, tasalarından gözleri yaş döke döke döndüler." 87 ------------------------------------- 86. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 993-994, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165, Taberî, Târih, c. 3, s. 143, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 218. 87. Tevbe: 92. Tebük Seferine Katılamayacaklarına Ağlayanlardan, Katılmaları Sağlanıp SevindirilenlerEbu Leylâ Abdurrahman b. Ka'b ile Abdullah b. Mugaffel Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ağlayarak dönerlerken, İbn Yâmin b. Ka'b en-Nadrî, onlara: " Siz ne için ağlıyorsunuz?" diye sordu. " Bize binit sağlaması için Resûlullah aleyhisselama gitmiştik. Resûlullah aleyhisselamın yanında bizi üzerine bindirecek birşey bulamadık. Bizim yanımızda da, binip Resûlullah aleyhisselamla birlikte gazaya çıkacak binitimiz yok! " dediler. İbn Yâmin, ikisine bir saka devesi ile azık olarak da birer miktar hurma verdi. Bunlar, böylece, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte gazaya çıkmak imkânını buldular. 88 İbn Yâmin'in her birine verdiği hurma ikişer sa' idi. Hazret-i Abbas gözyaşı dökenlerden ikisine, Hazret-i Osman da üçüne binit sağladı. 89 Ebu Musa el-Eş'arî der ki: " Resûlullah aleyhisselamla birlikte Ceyşü'l-Usre içinde bulunmak isteyen arkadaşlarım, kendileri için binit istemek üzere beni Resûlullah aleyhisselama göndermişlerdi. Resûlullah aleyhisselama: 'Ey Allah'ın Peygamberi! Arkadaşlarım kendileri için binit sağlayasın diye beni sana gönderdiler" dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Vallahi, ben sizi birşeye bindiremem! ' buyurdu. Kendisini doğruladım. Meğer, o sırada Resûlullah aleyhisselam öfkeli imiş! Bilmiyordum. Resûlullah aleyhisselamın istediğimizi reddetmesinden üzgün ve bana karşı gönlünde bir kırgınlık duymasından da endişeli bir halde geri döndüm. Arkadaşlarımın yanına dönünce, Resûlullah aleyhisselamın söylemiş olduğunu kendilerine haber verdim. Çok beklememiştim. Ancak bir saat kadar bir zaman geçmişti ki, Bilal'in bana 'Ey Abdullah b. Kays! ' diyerek seslendiğini işittim. 'Lebbeyk! Buyur! ' diyerek karşılık verdim. Bilal: 'Seni Resûlullah aleyhisselam çağırıyor. Hemen kendisinin yanına gel! ' dedi. Yanına varınca, Resûlullah aleyhisselam o sırada Sa'd b. Ubâde'den aldığı iple birbirine bağlı altı deveyi bana göstererek: 'Şu çifti al! Şu çifti al! Şu çifti al! Bunlarla arkadaşlarının yanına git! Onlara: 'Allah veya Resûlullah sizi bu develere bindiriyor! Bininiz artık bunlara! 90 Ben sizi bindirememiştim. Fakat, Allah sizi bindirdi' de! '91 buyurdu. 92 Ben, bu develerle arkadaşlarımın yanına gittim. 'Peygamber aleyhisselam sizi bu develere bindiriyor! Fakat ben, vallahi, sizin birkaçınız benimle birlikte Resûlullah Alayhisselamın bundan önce söylemiş olduğu sözü işiten bir kimsenin yanına gitmedikçe, sizi bırakmam! İsterim ki; Resûlullah aleyhisselamın bana söylemediği bir sözü benim size söylemiş olduğumu sanmayasınız! ' dedim. Onlar da: 'Sen bizim nazarımızda doğru sözlüsün. Bununla birlikte, istiyorsan, istediğini de yapalım' dedil-er." 93 ------------------------------------- 88. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161-162, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 994, Taberî, Târîh, c. 3, s. 143, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 218. 89. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 994. 90. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 128-129, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 6. 91. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 6, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 3. 92. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 129. 93. Buhârî, c. 5, s. 129, Beyhakî, c. 5, s. 216-217. Münafıkların Tebük Seferi Sırasında NifaklarıMünafıklardan bir cemaat, birbirlerine: " Şu sıcakta sakın cihada çıkınayınız! " dediler. 94 Hiçbir ölürleri olmadığı halde, Tebük seferine katılmamak için Peygamberimiz aleyhisselamdan izin istediler. Peygamberimiz aleyhisselam, seksenden fazla münafıka izin verdi. 95 Münafıklardan bazıları ise, ganimet almak maksadıyla Tebük askerleri arasına katıldılar. 96 Fakat, gittikleri yerlerde münafıklıktan geri durmadılar. 97 ------------------------------------- 94. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 160, Taberî, Târih, c. 3, s. 142-143. 95. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 177, Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 995, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165. 96. Vâkıdî, Megâzı, c. 3, s. 1000. 97. Tevbe: 66, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 168, Vâkıdî, c. 3, s. 1000-1010, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 172-173, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 279. Çöl Araplarından Bazılarının Sefere Katılmamak İçin İzin İstemeleriİçlerinde Benî Gitarlardan Hufaf b. İmâ' gibi bazı kişiler de bulunan98 bedevî Araplardan 82 kişi, Tebük seferine çıkmamak için özür dilediler, izin istediler. 99 Peygamberimiz aleyhisselam, sefer hazırlıklanyla uğraştığı günlerden birinde, Benî Salimlerden münafık Cedd b. Kays'a: " Ey Cedd! Bu yıl Benî Asfarlarla savaşmaya bizimle birlikte sen de gitsen olmaz mı?" diye sormuştu. Cedd: " Yâ Rasûlallah! Bana izin ver de, beni fitneye düşürme! Günaha sokma! Vallahi, kavmim benim kadar kadınlardan hoşlanır, onlara benim kadar düşkün bir adam bulunmadığını bilir. Ben, Benî Asfarların kadınlarını görürsem dayanamayacağımdan, günaha gireceğimden korkanım! " dedi. 100 Cedd'in oğlu Abdullah ise, sağlam imanlı bir Müslümandı. Babasının yanına varıp, ona: " Sen Resûlullah aleyhisselamın sözünü ne için reddettin?! Vallahi, Benî Selimeler içinde savaşa gidecek veya gideceklere binit sağlayacak, senden daha zengin kimse yoktur! " dedi. Cedd: " Ey oğulcuğum! Şu yıllarda, sıcaklarda zorluklar ve güçlükler içinde Benî Asfarların üzerlerine yürümek benim neyime gerek?! Vallahi, ben Benî Asfarların korkusundan emin de bulunmuyorum! Ben evimde oturacağım! Sen git de, onlarla savaş! Vallahi oğulcuğum! Ben zamanın başa ne felaketler getireceğini bilirim" dedi ve oğluna ağır laflar söyledi. Bunun üzerine, Abdullah: " Hayır! Vallahi, senin bu tutum ve davranışın münafıklıktan başka birşey değildir. Vallahi, senin hakkında Resûlullaha Kur'ân âyetleri inecek ve o da onu okuyacaktır! " dedi. Cedd b. Kays kızdı, ayakkabısını kaldınp Abdullah'ın yüzüne çarptı! Abdullah ona hiçbir şey söylemeden geri döndü. Cedd de sıçrayıp ayağa kalktı, kavminin yanına vardı. Cebbar b. Sahr ile Benî Selimelerden bazı kişilere: " Ey Selime oğulları! Şu sıcakta sakın gazaya çıkmayınız! " dedi. 101 Cedd b. Kays ve diğer münafıklar hakkında inen âyetlerde şöyle buyuruldu: " Onlardan kimi de, 'Bana izin ver de, beni fitneye düşürme! ' diyor. Haberin olsun ki; onlar zaten fitne çukuruna düşmüş bulunuyorlar. Cehennem ise, o kâfirleri herhalde ve herhalde çepeçevre kuşatıcıdır! " 102 " Allah'ın Resûlüne muhalefet için gazadan geri kalan münafıklar, yurtlarından çıkmayıp otur-malarıyla ferahlandılar. Allah yolunda mallanyla, canlanyla cihad etmekten hoşlanmadılar ve 'Bu sıcakta gazaya çık-mayınız! ' dediler. De ki: 'Cehennemin ateşi daha sıcaktır! ' Anlayabilselerdi! Artık onlar kazandıklan günahın cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar." 103 Bu âyetler inince, Abdullah b. Cedd, babasının yanına tekrar vardı ve: " Ben 'Senin hakkında Resûlullaha Kur'ân âyetleri inecek, o da onları Müslümanlara okuyacaktır! ' diye söylememiş miydim? İşte, dediğim çıktı! " dedi. Cedd: " Sus ey alçak! Vallahi, ben seni hiçbir zaman yarariandıncı olarak yararlandırmayacağım! Vallahi, sen bana Muhammed'den daha katı düşmansın! " dedi. 104 ------------------------------------- 98. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 995. 99. Vâkıdî, c. 3, s. 995, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165. 100. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 159-160, Vâkıdî, c. 3, s. 992, Taberî, Târih, c. 3, s. 142, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 213-214. 101. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 993. 102. Tevbe: 49. 103. Tevbe: 81-82. 104. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 993. Yahudi Süveylim'in Evinin Yaktırılışı ve YıktırılışıMünafıklardan bazı kişilerin Yahudi SO/eylim'in Casum mevkiindeki evinde toplanıp Tebük gazasına çıkacak halkı Peygamberimiz aleyhisselamın başından dağıtmak istedikleri haber alındı. Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, ashabdan Talha b. Ubeydullah'ı bazı sahabileriyle birlikte gönderip, Süveylim'in evini ateşe vererek üzerlerine yıkmalarını emretti. Talha b. Ubeydullah ile arkadaşları Süveylim'in evini ateşe verince, Dahhâk b. Halife evin damından yere atladı, ayağı kırıldı. İbn Übeynk ve arkadaşları ise, atladılar, kaçıp kurtuldular. 105 ------------------------------------- 105. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 160, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, c. 250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 3, Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 124. Medine'de Vekil Bırakılanlar ve Hazret-i Ali'nin Ehl-i Beyt VekilliğiPeygamberimiz aleyhisselam, Medine'de yerine Muhammed b. Meslemeyi vekil bıraktı. 106 Siba' b. Urfuta'yı vekil bıraktığı da rivayet edilir. 107 Hazret-i Ali, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte Seniyetü'l-vedâya kadar gitti. 108 Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Burada (Medine'de) ya ben oturacağım, kalacağım, ya da sen oturacak, kalacaksın" buyurdu. 109 Her iki ev halkının işleriyle meşgul olmak üzere Medine'de bırakınca, 110 Hazret-i Ali ağlayarak: " Yâ Rasûlalları! Beni çocuklar ve kadınlar içinde vekil mi bırakıyorsun?" dedi. 111 Peygamberimiz aleyhisselam: " Bana göre sen, Musa'ya göre Harun gibi olmaya razı olmaz mısın? Şu kadar ki, benden sonra peygamber yoktur! " buyurdu. 112 Hazret-i Ali hemen geri dönüp öyle hızlı yürüdü ki, ayaklarının kaldırdığı tozların havaya yükseldiği görüldü. 113 ------------------------------------- 106. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 162, Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 995, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165. 107. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 162, Vâkıdî, c. 3, s. 995, Taberî, Târih, c. 3, s. 143. 108. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 170. 109. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 24. 110. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 163, Taberî, c. 3, s. 143-144. 111. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 170. 112. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 182-183, Buhârî, c. 5, s. 129, Müslim, c. 4, s. 1871. 113. İbn Sa'd. Tabakât. c. 3. s. 24. Alım ed b. Hanbel. c. 1. s. 173. İslâm Ordugâhı ve Ordu MevcuduPeygamberimiz aleyhisselam, sefier hazırlığına girişti. 114 Seniyetü'l-vedâ'da ordugâh kundu. 115 Hazret-i Ebu Bekir'i ordugâhta namaz kıldırmakla görevlendirdi. 116 Tebük seferi için toplanan Müslümanlar, divan defterine sığmayacak kadar çoktu. 117 Erat sayısı 30. 000 idi. 10. 000 at, 118 12. 000 119 veya 15. 000 deve bulunuyordu. 120 ------------------------------------- 114. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 161, Vâkıdî, c. 3, s. 992, Taberî, c. 3, s. 143. 115. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 162 Vâkıdî, c. 3, s. 992. 116. Vâkıdî, c. 3, s. 995, İbn Sa'd, c. 4, s. 165. 117. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 176, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 992, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 457, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 130, Taberî, Tefsîr, c. 11, s. 59. 118. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1002, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 166, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1 , s. 368. 119. Vâkıdî, c. 3, s. 1041, Belâzurî , Ensâb, c. 1 , s. 368. 120. Vâkıdı, c. 3, s. 1041. Tebük Mücahidlerinin Askerî DüzeniTalha b. Ubeydullah sağ kol kumandanlığına, Abdurrahman b. Avf sol kol kumandanlığına tayin olundu. 121 Seniyetü'l-vedâ karargâhından Tebük'e doğru hareket edileceği sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, sancaklar ve bayraklar bağladı. En büyük sancağı Hazret-i Ebu Bekir'e, En büyük bayrağı da Zübeyr b. Avvam'a verdi. Peygamberimiz aleyhisselam, Hazrecîlerin sancağını Ebu Dücâneye veya Hubab b. Münzir'e verdi. 122 Benî Malik b. Neccarların bayrağını Umâre b. Hazm'a vermişti. Zeyd b. Sabit'i görünce, bayrağı Umâre'den alıp ona verdi. Umâre b. Hazm: " Yâ Rasûlallah! Belki de bana kızmışsındır?" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Hayır! Vallahi kızmadım! Fakat, Kur'ân'ı siz de tercih ediniz! O, Kur'ân'ı senden daha çok ezberlemiştir! Ezberinde Kur" ân çok olan, bumu kesik zenci köle de olsa, tercih olunur! " buyurdu. Kur'ân'ı daha çok ezberlemiş bulunanlara bayraklarını taşıtmalarını, Evs ve Hazrec kabilelerine emretti. Bunun üzerine; Benî Amr b. Avf ların bayrağını Ebu Zeyd, Benî Selimelerin bayrağını da Muaz b. Cebel taşıdı. Ensardan her oymağın, Araplardan her kabilenin birer sancak ve bayrak edinmelerini emr. 123 Mücahidlere yanlarında yedek ayakkabı bulundurmalarını da tavsiye etti. 124 Ebu Katâde'ye de: " İbrik ve küçük su tulumunu iyi koru! " buyurdu. 125 ------------------------------------- 121. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 67-68. 122. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 996. 123. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1002-1003. 124. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 995, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 337. 125. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1041. Baş Münafıkın Müslümanları Korkutmaya ve Tebük Seferinden Alıkoymaya ÇalışmasıBaş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl, karargâhını, Peygamberimiz aleyhisselamın karargâhının sonuna, aşağısına, Zübab dağının hizasına doğru kurmuştu. 126 Abdullah b. Übeyy b. SelûTün Yahudi müttefikleriyle münafıklardan başına toplananlar da, yanında bulunuyordu. 127 Kendisi, Peygamberimiz aleyhisselamın mücahidleri arasına katılmayarak geri kalan münafıklarla birlikte geri kaldı ve: " Muhammed güç bir durumda! Şu şiddetli sıcaklarda, çok uzak diyarlarda Benî Asfarlarla savaşacak! Halbuki, kendisinde buna yetecek güç yok! Herhalde, Muhammed BenîAsfarlarla çarpışmayı oyuncak sanıyor! " diyerek söylendi. Yanındaki kişiler de, onun görüşü gibi görüşte bulunarak münafıklık ettiler. Abdullah b. Übeyy, daha da ileri gitmiş ve: " Vallahi, onun ashabını bir sabah ikişer ikişer iplere bağlanmış olarak görür gibiyim sanki! " demişti. 128 Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Ali'yi Medine'de bırakmasını da, münafıklar bir sorun, bir sarsıntı haline getirmek istediler ve: " Herhalde, onu yüksündüğü ve önemsemediği için geri bırakmıştır! " 129 " Ali'yi ancak onda görüp hoşlanmadığı birşey için geri bırakmıştır! " gibi birtakım laflar etmeye ve yaymaya başladılar. Hazret-i Ali, bunları işitince, 130 silahını alıp yola çıktı. Cüruf’e indiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselama yetişti. 131 Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Ey Ali! Seni buraya getiren nedir?" diye sordu. 132 Hazret-i Ali: " Ey Allah'ın Peygamberi! Münafıklar senin beni önemsemediğini, yüksündüğünü söylüyorlar! 133 Yâ Rasûlallah! Senin beni ancak bende görüp de hoşlanmadığın birşey için geri bıraktığını söylediklerini halktan işittim! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam güldü134 ve: " Onlar yalan söylemişlerdir! Ben seni arkamda bıraktıklanma vekil tayin ettim. Sen hemen geri dön de, gerek benim ev halkım, gerek senin ev halkın içinde benim vekilim ol! Ey Ali! Bana göre sen, Musa'ya göre Harun gibi olmaya razı değil misin? Ancak, benden sonra peygamber yoktur! " buyurdu. 135 Hazret-i Ali: " Evet yâ Rasûlallah! Öyledir! " dedi, 136 Medine'ye döndü. 137 ------------------------------------- 126. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 162, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 5. 995, Taberî, Târih, c. 3, s. 143. 127. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 995, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165. 128. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 995-996. 129. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 163. 130. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 24. 131. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 163, Taberî, c. 3, s. 143. 132. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 24. 133. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 163, Taberî, c. 3, s. 143-144. 134. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 24-25. 135. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 163, Taberî, Târîh, c. 3, s. 144, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 278, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 4. 136. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 25. 137. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 163, Taberî, c. 3, s. 144, İbn Esîr, c. 2, s. 278, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 7. Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'den Mücahidlerle Birlikte Yola Çıkışı ve Tebük Gazasının Son Gazası OluşuPeygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 9. yılında, Recep ayında. 138 Perşembe günü, 139 Huzâalardan Alkame b. Fağvâ'nın kılavuzluğuyla140 Medine'den yola çıktı. 141 Peygamberimiz aleyhisselam; gazaya Perşembe günü çıkmayı severdi. Tebük gazası, Peygamberimiz aleyhisselamın gazalarının sonuncusu idi. 142 Güneş batıya doğru eğildiği zaman, süvariler harekete başladı. Piyadelerin hareketine ancak akşamleyin sıra gelebildi. Bunlar, yeni karargâha ancak sabaha karşı varabildiler. 143 ------------------------------------- 138. Vâkıdî, Megâzî, 11, s. 7, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 165, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 368, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 67. 139. Vâkıdî, c. 3, s. 997, İbn Sa'd, c. 2, s. 167, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 387. 140. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 999. 141. Vâkıdî, c. 3, s. 997, İbn Sa'd, c. 2, s. 167, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 387. 142. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 167, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 249, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 15. 143. Vâkıdî, c. 3, 3. 996. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük Yolunda Gidilirken Geri Kalanlar Hakkında BuyruğuPeygamberimiz aleyhisselam İslâm mücahicileriyle birlikte Seniyetü'l-vecJâ'cian aynlıp144 yola devam ederken bazılarının geri kaldıkları görüldükçe, mücahidler: " Yâ Rasûlallah! Filan geri kaldı! " diyorlar, Peygamberimiz aleyhisselam da: " Bırak onu! Eğer onda bir hayır varsa, Yüce Allah onu size kavuşturur! Eğer onda bundan başkası varsa, Allah sizi ondan rahata erdirir! " buyuruyor; 145 her geride kaldığı söylenilen kişi hakkında bu sözünü tekrarlıyordu. 146 " Yâ Rasûlallah! Ebu Zer de geride kalmış, devesi yorulmuş! " denildi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Bırak onu! Eğer onda bir hayır varsa, Yüce Allah onu size kavuşturur. Eğer onda bundan başkası varsa, Allah ondan sizi rahata erdirir! " buyurdu. 147 Ebu Zerri'l-Gıfârî der ki: " Devem ank olup yorulduğu için, Tebük gazasında arkada kaldım. Kendi kendime: 'Onu birkaç gün yemleyip besledikten sonra, Resûlullah aleyhisselama yetişirim! ' dedim. Birkaç gün yemledim. Sonra, yola devam ettim. Zülmerve'de bulunduğum sırada, devem bana karşı büsbütün in ati aştı. Bir gün bekledim. Fakat, onda hiçbir kımıldama göremedim. Metâımı sırtıma aldım. Resûlullah aleyhisselamın arkasından, şiddetli sıcaklarda yaya ol arak yola düştüm. Halkın arkası kesilmişti. Bize katılmış olan Müslümanlardan bir kimse göremedim. 148 Resûlullah aleyhisselam, konak yerlerinden bir yere konmuş bulunuyordu. 149 Bir gün, öğleye doğru Resûlullah aleyhisselama yetişebildim. Susuzluk bende son dereceye erişmişti. 150 Müslümanlardan bir gözetleyici, bakınca: 'Yâ Rasûlallah! İşte, bak! Bir adam, yol üzerinde tek başına yürüyor! ' dedi. Resûlullah aleyhisselam: 'Ebu Zer olmasını dilerim! 'buyurdu. Müslümanlar bana dikkatlice baktılar151 ve: 'Yâ Rasûlallah! Vallahi, odur! 152 Ebu Zer'dir! ' dediler. 153 Resûlullah aleyhisselam: 'Allah, Ebu Zer" e rahmet etsin! O, yalnız başına yürür [İbn Hacer'e göre: yaşar]! Yalnız başına ölür! Yalnız başına da ba's olunur, diriltilir! ' buyurdu. 154 Resûlullah aleyhisselam ayakta idi. Yanına vardım. Bana: 'Ey Ebu Zer! Sen niye geride kaldın?' diye sordu. Devenin durumunu kendisine haber verdim. Resûlullah aleyhisselam, bana: 'Ey Ebu Zer! Bana gelip kavuşuncaya kadar, Allah, senin attığın her adımına karşılık, bir günahını bağışlamıştır! ' buyurdu." Ebu Zerri'l-Gıfârî'nin eşyası sırtından indirilmiş, bir kapla getirilen suyu içip susuzluğu giderilmiştir. 155 ------------------------------------- 144. Vâkıdî, c. 3, s. 1000. 145. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Vâkıdî, c. 3, s. 1000, Taberî, c. 3, s. 145, Zehebî Megâzî, s. 524. 146. İbn Esîr, c. 2, s. 280 İbn Hacer, c. 4, s. 64. 147. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 167, Taberî, c. 3, s. 145, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 280, Zehebî, Megâzî, s. 524, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 8. 148. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1000. 149. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 167, Taberî, Târîh, c. 3, s. 145. 150. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1000. 151. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1000, Taberî, c. 3, s. 145 İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 280. 152. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Taberî, c. 3, s. 145, İbn Esîr, c. 2, s. 280. 153. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Vâkıdî, c. 3, s. 1000, Taberî, c. 3, s. 145, İbn Esîr, c. 2, s. 280. 154. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Vâkıdî, c. 3, s. 1000, Taberî, c. 3, s. 145, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 218-219, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 6, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 64. 155. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1000. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük Yolunda Gidilirken Geri Kalanlar Hakkında BuyruğuPeygamberimiz aleyhisselam, Medine'den ayrıldıktan sonra Zî Huşub'da sabahladı ve burada büyük birdevme (sidr) ağacının altına indi. 156 1. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e varıncaya kadar namaz kıldığı mescidler, hâlâ isimleriyle belli bulunmaktadır ve ilki Zî Huşub Mescididir. 157 Peygamberimiz aleyhisselam burada bostan içindeki devme ağacının altında mescidin olduğu yerde namaz kılmış ve (Ebu Davud'a göre) orada üç gün oturduktan sonra Tebük'e doğru yollan-m ıştır. 158 2. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken ikinci konak yeri Feyfâ olup, halen orada Feyfâ Mescidi bulunmaktadır. 3. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken üçüncü konak yeri Zülmerve olup, orada Zülmerve Mescidi bulunmaktadır. 159 4. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken konakladığı yerlerden dördüncüsü Şukka'daki Rek'a olup, burada Rek'a (Vâkıdî'ye göre Sükya) Mescidi bulunmaktadır. 160 5. Peygamberimiz aleyhisselamın konakladığı yerlerden beşincisi Vâdi'l-kurâ olup, Vâdi'l-kurâ Mescidi buradadır. 161 Vâdil-kurâ, Şam ile Medine arasındadır ve Medine'nin mülhakatındandır. Vâdi'l-kurâ, Hıcr ve Cenab, önceleri Kudâaların; sonra da Cüheyne, Uzre ve Beliyylerin; daha önceleri ise Semûd ve Âd kavimlerinin yurtları idi. Yüce Allah onları buralarda helak etmişti. Evlerinin kalıntıları hâlâ durmaktadır. Bu kavimlerden sonra, oraya Yahudiler yerleşmişi erdir. 162 Peygamberimiz aleyhisselam Vâdi'l-kurâ'da konakladığı zaman, Yahudi halkından Urayz oğulları, Peygamberimiz aleyhisselama hediye olarak haris (keşkek) yemeği getirdiler. Peygamberimiz aleyhisselam ondan yedi. Arîz veya Urayz oğullarına, Vâdi'l-kurâ hurma mahsulünden her yıl verilmek üzere geçimlik tahsis etti. 163 Onların ellerine verdiği ferman yazısında şöyle buyurdu: " B ismi İlâhirrahm ânirrahîm Bu, Muhammed Resûlullah tarafından Arîz oğullarına verilen yazıdır Resûlullah tarafından geçimlik olarak onlara her hasat zamanında on vesk buğday ve on vesk arpa ile her yıl zamanında elli vesk de hurma verilecek ve kendilerine hiçbir suretle haksızlık yapılmayacaktır. Bunu, Halid b. Saf d yazmıştır." 164 Yahudi kadınlarından birisi: " Muhammed'in onlara yaptığı bu ihsan, analarından kalan mirastan daha hayırlıdır. Çünkü, bu ihsan onlara Kıyamet gününe kadar devam edecektir! " demiştir. 165 Ebu Humeyd es-Sâidî der ki: " Vadi'l-kura'ya geldiğimiz sırada, bir kadının bahçesine uğradık. Resûlullah aleyhisselam, ashabına: 'Haydi, şu ağaçlardaki hurma mahsulünün ne kadar çıkacağını tahminleyiniz' buyurdu. Ashab, tahminlediler. Kendisi ise, on vesk çıkacağını tahminledi. Resûlullah aleyhisselam, kadına: 'Bu ağaçlardan ne kadar hurma çıkacağını Sa'y ve saydığını, biz inşaallah yanına dönünceye kadar da, aklında tut! ' buyurdu. 166 Dönüp Vâdi'l-kurâya geldiğimizde, Resûlullah aleyhisselam, kadına: 'Bahçenden kaç vesk hurma çıktı?' diye sordu. Kadın: 'On vesk! ' dedi. 167 6. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken konakladığı Vâdi'l-kurâ'da namaz kıldığı altıncı mescid, Vadi , 168 yahut Benî Uzre Karyesi Mescididir. 169 7. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken konaklayıp namaz kıldığı yerlerden yedincisi Saîd olup, Saîd Mescidi orada bulunmaktadır. 170 Saîd, Vâdi'l-kurâ'nın yakınında bir vadidir. 171 8. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken konakladığı yerlerden sekizincisi Hıcr idi. 172 Istahrî der ki: " Hıcr, halkı az bir karyedir. Dağlar arasında olup, Vâdi'l-kurâ'ya bir günlüktür. Yüce Allah'ın buyurduğu gibi, Semûd kavminin dağlardan yontmuş oldukları evler [Şuarâ: 149] buradadır. Esâlis diye anılan dağlar içinde, bizim evlerimizin teşkilatına benzer, dağlar gibi yükselmiş evler gördüm! Uzaktan bakan, onları birbirine bitişik dağ sanar. Ortasına varınca, her birinin münferid ve kendi kendine dikili durduklarını görür! Dolaşacak olan, onlardan her birinin çevresini seğirterek zahmetsizce dolaşabilir. Evlerden her biri kendi kendine ayakta durmaktadır. İnsan, onların üzerine ancak son derecede zahmet çekerek çıkabilir. '... İşte, dişi deve! Su içme hakkı bir gün onundur, belli bir günün su içme hakkı da sizindir! ' [Şuarâ: 155] buyurduğu Semûd kuyusu da Hıcr'dadır." 173 Peygamberimiz aleyhisselam, Hıcr'a uğrayınca, yüzünü elbisesiyle kapattı. 174 Yanındaki sahabi-lerine: " Burası, kaçılacak bir vadidir! " buyurdu, 175 devesini hızlandırdı. 176 Konakları, 177 vadiyi geçti. 178 Sahabiler de, oradan çıkıncaya kadar, üzengilerini teptiler. 179 Peygamberimiz aleyhisselam: " Şu kendilerine kendileri zulmetmiş. 180 azaba uğratılmışı81 olanların evlerine, onların uğradıkları azabın benzerine sizlerde uğrayabileceğinizden korkarak, ağlayıcı olmaksızın girmeyiniz! 182 Eğer ağlamaklı olamazsanız, onların uğradıkları azabın benzerine sizler uğramamanız için, yanlarına girmeyiniz! 183 Onların uğradıkları azabın benzerine sizin de uğramanızdan korkarım! " buyurdu. 184 Mücahidler, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte, Semûd kavminin toprağı olan Hıcr üzerinde, 185 Semûd konaklarının yanında konakladı. 186 Mücahidler Hıcr kuyusundan, 187 kuyularından188 su aldılar. 189 Onunla hamurlarını yoğurdular. 190 Peygamberimiz aleyhisselam; aldıkları suları dökmelerini ve yoğurduklan hamurlarını da develerine yem yapmalarını onlara emretti. 191 " O kuyunun suyundan da içmeyiniz! Ondan, namaz için abdest de almayınız! Onunla yoğur-duğunuz hamuru da, develere yem yapınız. 192 Ondan hiçbir şey yemeyiniz! " buyurdu. 193 Sehl b. Sa'd derki: Resûlullah aleyhisselamın münadisi: 'Resûlullah aleyhisselam, 'Onların kuyularından su içmeyiniz! ' diye size emrediyor! ' diyerek seslenince, halk su kaplarındaki suları döktüler. 'Yâ Rasûlallah! Onunla hamur da yoğurmuştuk?' dediler. Resûlullah aleyhisselam: 'Onlan da, develere yem yapınız! ' buyurdu. Ben de, yoğurduğum hamuru arık iki deveye yem yaptım. Bunlar, binitlerimizin en zayıfı idi." 194 ------------------------------------- 156. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 999. 157. İbn İshak. İbn Hişam, SiYe, c. 4, s. 175, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 999. 158. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 3, s. 1031. 159. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 175, Vâkıdî, c. 3, s. 999. 160. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 175, Vâkıdî, c. 3, s. 999, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 58. 161. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 175. 162. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 338. 163. Vâkıdî, c. 3, s. 1006. 164. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 269. 165. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1006. 166. Vâkıdî, c. 3, s. 1006, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 524, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 132, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1785. 167. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 425, Müslim, c. 4, s. 1785. 168. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 174. 169. Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 3, s. 1030. 170. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 403, Semhûdî, c. 3, s. 1030. 171. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 403. 172. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, c. 3, s. 999. 173. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 221. 174. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 165, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 66, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 135. 175. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 1008. 176. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 165, Buhârî, c. 5, s. 135, Müslim, Sahih, c. 4, s. 2286. 177. Müslim, Sahih, c. 4, s. 2286. 178. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 135. 179. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1000. 180. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 165, Buhârî, c. 5, s. 135. 181. Vâkıdî, c. 3, s. 1008, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 72, Buhârî, c. 5, s. 135, Müslim, c. 4, s. 288. 182. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 165, Buhârî, c. 1, s. 112, Müslim, c. 4, s. 2286. 183. Vâkıdî, c. 3, s. 1008, Buhârî, c. 1, s. 112, Müslim, c. 4, s. 2286. 184. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 9. 185. Müslim, Sahih, c. 4, s. 2286. 186. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 117. 187. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 164, Vâkıdî, c. 3, s. 1006, 1007, Taberî, Târih, c. 3, s. 144. 188. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 117, Müslim, c. 4, s. 2286. 189. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 165, Vâkıdî, c. 3, s. 1006-1007, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 117, Müslim, c. 4, s. 2286, Taberî, c. 3, s. 144. 190. Vâkıdî, c. 3, s. 1007, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 117, Müslim, c. 4, s. 2286. 191. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 117, Müslim, c. 4, s. 2286, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 111. 192. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 164-165, Vâkıdî, c. 3, s. 1007, Taberî, c. 3, s. 144. 193. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 165, Taberî, c. 3, s. 144. 194. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1007. Hıcr'da Emre Aykırı Hareket Eden İki Mücahidin Başlarına GelenlerEbu Humeyd es-Sâidî der ki: " Hıcr'da akşamladığımız sırada idi ki, 195 Resûlullah aleyhisselam: 'Bu gece üzerinizde şiddetli bir kasırga kopacaktır! Sizlerden hiçbiriniz, yanında arkadaşı bulunmadıkça ayağa kalkmasın! Yanında devesi bulunan da, devesinin dizini bağlasın! " buyurdu. 196 Hemen kalkıp develerimizin dizlerini bağladık. Gecenin ilk sıralarında idi ki, şiddetli bir kasırga esmeye ve ortalığı altüst etmeye başladı. 197 Mücahidler, Resûlullah aleyhisselamın emrine göre hareket ettiler. 198 Hiçbir kimse, yanında arkadaşı bulunmadıkça, olduğu yerden kalkmadı. 199 Ancak, Benî Sâidelerden iki kişiden birisi bir hacet için, diğeri de devesini aramak için gitmişti. Haceti için giden, gittiği yerde boğmacaya tutuldu. Devesini aramaya gideni ise, kasırga sürükleyip Tayyi'lerin iki dağına attı." 200 Bunların başına gelenler, Resûlullah aleyhisselama haber verildi. Resûlullah aleyhisselam: " Ben sizi yanında bir arkadaşı bulunmadıkça bir yere gitmekten men etmedim mi idi?" buyurduktan sonra, yolda boğmacaya tutulan adam için dua edince, adam iyileşti. Tayyi' dağlarına kadar sürüklenip giden öbürünü ise, Resûlullah aleyhisselam Medine'ye döndüğü zaman, Tayyi' kabilesi Resûlullah aleyhisselama gönderdiler. 201 ------------------------------------- 195. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1006. 196. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1006, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 424. 197. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1006, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 424, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 132, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1785. 198. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 165, Taberî, Târih, c. 3, s. 144. 199. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1006. 200. Vâkıdî, c. 3, s. 1006, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 424, Buhârî, c. 2, s. 132, Müslim, c. 4, s. 1785. 201. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 165, Vâkıdî, c. 3, s. 1006, Taberî, c. 3, s. 144. Su Sıkıntısına Düşen Mücahidlerin Peygamberimiz aleyhisselamın Duasıyla Yağmura KavuşmalarıMücahiciler Hıcr'da202 sabahladıklan zaman, yanlarındaki su kaplarında bir damla bile su kalmamıştı. Susuzluktan, Peygamberimiz aleyhisselama şikâyetlendiler. 203 Hazret-i Ömer der ki: " Konak yerlerinden bir yere konduk ve orada dayanılmaz bir susuzluğa uğradık! Susuzluktan boyunlarımız kopacak sandık! Adam çıkıp su aramaya gidiyor, su araya araya, boynunun koptuğunu sanacak dereceye gelmedikçe geri dönmüyordu! Hatta, adam boğazladığı devesinin işkembesindeki tersini sıkıp suyunu bile içiyordu! 204 O sırada, Ebu Bekir: 'Yâ Rasûlallah! Hiç şüphesiz, Allah senin duanı hayırla karşılar. Bizim için dua et! ' dedi. Resûlullah aleyhisselam: 'Sen benim bunu yapmamı istiyor musun?' diye sordu. Ebu Bekir 'Evet! ' dedi. Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam ellerini kaldırdı. Daha ellerini indinin emişti ki, gök eğilmeye ve hava kararmaya başladı." 205 Yüce Allah hemen bir bulut gönderdi, yağmur yağdırdı. 206 Yüce Allah, Peygamber aleyhisselamın duası üzerine gönderdiği buluttan yağdırdığı yağmurla halkı suya kandırdığı gibi, 207 mücahidlerin yanlarındaki su kaplarını da doldurtmuş, 208 su ihtiyaçlarını karşılamıştı. 209 Yağan yağmur, yeryüzünden ancak bir kısmına düşmüştü. 210 Hazret-i Ömer: " Dönüp baktığımızda, yağmuru, ordugâhtan öteye geçmiş bulmadık! " demiştir. 211 Mücahidler, yanlarındaki bir münafıka: " Yazıklar olsun sana! Bundan sonra daha ne kaldı ki, hâlâ inanmıyor, inanmamakta devam ediyorsun?! " dedikleri zaman, münafık: " Bu, gelip geçen bir bulutun işinden başka birşey değildir! " dedi. 212 Tebük seferinde yalnız susuzluk değil, açlık da çekildi. Hatta, bir hurmayı iki kişi aralarında bölüşürler, sonra da üzerine su içerlerdi. 213 9. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken konakladığı yerlerden dokuzuncusu Havsa veya Havza olup Zeyt-i Havsa veya Havza burada bulunmaktadır. 214 Havza, Vâdi'l-kurâ ile Tebük arasında biryerdir. 215 ------------------------------------- 202. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 165, Taberî, Târih, c. 3, s. 145, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 275. 203. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 165, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1008, Taberî, c. 3, s. 144, İbn Esir, c. 2, s. 275. 204. Taberî, Tefsîr, c. 11, s. 55, Ebu N u aym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 523, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 5, s. 231, Zehebî, Megâzî, s. 526-527 Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve 'n-n ihâye, c. 5, s. 9, Heysemî, Mecmua’i-zevâid, c. 6, s. 194. 205. Taberî, Tefsir, c. 11, s. 55, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 523, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 231, Zehebî, Megâzî, s. 527, Ebu’l-Fidâ, c. 5, s. 9. 206. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 165, Taberî, c. 3, s. 144, Ebu Nuaym, c. 2, s. 523. 207. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 165, 166, Taberî, c. 3, s. 144, 145, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 9. 208. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 165, Taberî, Tefsir, c. 11, s. 95, Ebu Nuaym , Delâil, c. 2, s. 523, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 231 , Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 9. 209. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 165, Taberî, c. 3, s. 144, Ebu Nuaym, c. 2, s. 523. 210. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1009. 211. Taberî, Tefsîr, c. 11, s. 55. 212. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1009. 213. Taberî, Tefsîr, c. 11, s. 55. 214. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, c. 3, s. 999, Yâkût. c. 2, s. 319. 215. Yâkût. Mu'cemu'l-büldân. c. 2. s. 319. Semhûdî. Vefâu'l-vefâ. c. 3. s. 1030. Peygamberimiz aleyhisselamın Devesi Kasvâ'nın Kayboluşunu Münafıkların Fırsat Bilerek Nifaklarını Açığa VuruşuPeygamberimiz aleyhisselam Hıcfdan kalkıp Tebük'e doğru gittiği ve bir konak yerinde konaklayıp sabaha çıktığı zaman, devesi Kasvâ216 kayboldu. Ashabı, onu aramaya gittiler. Akabe Bey'atında ve Bedir savaşında bulunmuş olan217 Umâre b. Hazm'ın kafilesi içinde, Benî Kaynuka Yahudilerinden iken Müslüman olmuş bir münafık bulunuyordu. 218 Bu münafikın kalbi, Yahudi hilesi ve kini ile dolu idi. Münafıkların yardımcısı ve destekleyicisi idi. 219 Zeyd b. Lusayt adındaki bu münafık Yahudi, Umare b. Hazm'ın konvoyu içinde ve Umâre b. Hazm da Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunduğu sırada: " Kendisinin peygamber olduğunu söyleyen ve size gök haberlerinden haberler veren, Muhammed değil midir? Halbuki, o devesi nerededir, bilmiyor?! " diyerek söylendi. Umâre b. Hazm yanında iken, Peygamberimiz aleyhisselam: " Adamın [VâkıdPye göre: münafikın] biri: 'Muhammed kendisinin bir peygamber olduğunu söylüyor! 220 [İbn İshak'a göre: haber veriyor! ] Size gök emriyle haber verdiğini söylüyor. Halbuki, devesi nerededir, bilmiyor! ' diyor. Vallahi, ben ancak Allah'ın bana bildirdiğini bilirim. Fakat, Allah şimdi onu bana gösterdi: O şimdi şu vadinin içinde ve vadinin içindeki Şı'b'da ve Şı'b'ın da şöyle şöyle olan tarafındadır. Yulan bir ağaca takılmıştır. Haydi, gidiniz de onu bana getiriniz! " buyurdu. 221 Peygamberimiz aleyhisselam, devenin bulunduğu vadiyi ve tarafı gösterirken, o tarafa eliyle de işaret etmişti. Hemen gittiler, deveyi getirdiler. 222 Deveyi getirmeye giden Haris b. Hazemetü'l-Eşhelî, yuları ağaca takılmış, asılmış bir halde bulmuştu. 223 Umâre b. Hazm, hemen konvoyuna döndü ve: " Vallahi, Resûlullah aleyhisselam az önce bize şaşılacak birşey söyledi. Bir adamın söylemiş olduğu sözü, Allah, Resûlüne haber vermiş" diyerekZeyd b. Lusayt'ın söylediklerini tekrarlayınca, o sırada Umâre b. Hazm'ın konvoyunda olup Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunmayanlardan bir adam (Vâkıdîye göre: Umâre b. Hazm'ın kardeşi Amr b. Hazm): " Vallahi, bu sözü sen yanımıza gelmeden önce Zeyd söyledi! " dedi. Umâre b. Hazm, hemen Zeyd'in üzerine yürüyüp boynuna vurmaya başladı ve: " Ey Allah'ın kulları! Bana bakın! Meğer Allah'ın belâsı benim konvoyumun içinde imiş de, ben bilmiyormuşum! Hemen çık git benim konvoyumdan ey Allah düşmanı! 224 Sakın bundan sonra bana arkadaş olma! " dedi. 225 Bazıları Zeyd'in bundan sonra tevbe ettiğini, bazıları ise kötülükle suçlanıp durarak ölüp gittiğini söylemişi erdir. 226 Hârice b. Zeyd, onun tevbe ettiğini kabul etmez ve: " Ölünceye kadar, yaramazlıktan geri durmamıştır! " derdi. 227 10. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onuncusu Havsa'nın önündeki, başındaki Zülcife olup, Havsa'nın ikinci mescidi, 228 yani Zülcife Mescidi burada bulunmaktadır. 229 ------------------------------------- 216. Vâkıdr, Megâzî, c. 3, s. 1009. 217. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 166, Vâkıdî, c. 3, s. 1009, Taberî, c. 3, s. 145. 218. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 166, Vâkıdî, c. 3, s. 1009, Taberî, Târih, c. 3, s. 145. 219. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1010. 220. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 166-167, Vâkıdî, c. 3, s. 1010, Taberî, c. 3, s. 145, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 232, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 278, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 218, Zehebî, Megâzî, s. 532. 221. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1010. 222. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 167 Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1010 Taberî, Târîh, c. 3, s. 145, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 232, Zehebî, Megâzî, s. 532. 223. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1010. 224. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1010, Taberî, c. 3, s. 145, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 232, Zehebî, Megâzî, s. 532-533, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 9. 225. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Taberî, c. 3, s. 145. 226. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 167, Vâkıdî, c. 3, s. 1010, Taberî, c. 3, s. 145. 227. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1010. 228. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 319. 229. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, c. 3, s. 999. Abdurrahman b. Avf'ın İmam Olup Sabah Namazını Müslümanlara KıldırışıMuğîre b. şube der ki: " Hıcr'la Tebük arasında bir konak yerinde bulunduğumuz sırada, tanyeri ağırdıktan sonra, 230 Resûlullah aleyhisselam ihtiyacını gidermek için231 uzaklara doğru gidince, ben de arkasından su kabını taşıdım. Müslümanlar sabah namazını güneşletmekten korktular. Namazlarını kıldırması için, Abdurrahman b. Avf'ı ileri sürdüler. Resûlullah aleyhisselam işini bitirince232 geldi. Abdest suyunu döktüm. Ellerini, yüzünü yıkadı. Başına ve ayaklarındaki mestlerine mesnetti. 233 Resûlullah aleyhisselam, üzerinde bulunan Rum cübbesinin234 dar olan kollarından ellerini ve kollarını çıkaramadığı için, cübbenin içinden çıkarıp yi kam işti. 235 Resûlullah aleyhisselamla birlikte yanına vardığımız zaman, Abdurrahman b. Avf cemaati rükûa vardırmış, cemaat Abdurrahman b. Avf'la rükû teşbihlerini okuyor, 236 cemaate bir rekat kıldırmış bulunuyordu. 237 Cemaat, Resûlullah Aleyhiselamın geldiğini anlayınca, az kalsın namazlarını bozacaklardı! Abdurrahman b. Avf da arkasına dönmek isteyince, Peygamber aleyhisselam ona Dur, devam et! 'diye işaret etti. Abdurrahman b. Avf'm arkasında bir rekat, 238 yani kalan ikinci rekat onunla birlikte kıldı. 239 Abdurrahman b. Avf selam verince, cemaat sıçrayıp ayağa kalktılar. Resûlullah aleyhisselam ise, Abdurrahman b. Avf'la selam vermeyerek, ayağa kalkıp kalan birinci rekatı kendi başına kıldı ve selam verdi. 240 Namazdan boşalınca: İyi yaptınız! ' buyurdu." 241 ------------------------------------- 230. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1011. 231. Vâkıdî, c. 3, s. 1011, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 247. 232. VâkıdîıMegâzîıc. 3, s. 1011. 233. Vâkıdî, c. 3, s. 1011, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 247. 234. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1011. 235. Vâkıdî, c. 3, s. 1011, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 347. 236. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1011. 237. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 247. 238. Vâkıdı, c. 3, s. 1011. 239. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 247. 240. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1011. 241. Vâkıdî, c. 3, s. 1011, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 247. Tebük Seferinde Mestler Üzerine Meshedilişi ve Abdest Alınırken Abdest Uzuvlarının Birer Kez YıkanışıAvf b. Malik el-Eşcâî der ki: " Resûlullah aleyhisselam, Tebük gazası sırasında misafirler için geceli gündüzlü üç gün, mukîmler için de bir gece bir gündüz, mestlerin üzerine meshetmelerini emir buyurdu." 242 Hazret-i Ömer'in bildirdiğine göre; Tebük seferi arasında, abdest alınırken, abdest azaları birer kez yıkanmıştır. 243 11. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onbirincisi Şıkktara olup, orada Şıkktara Mescidi bulunmaktadır. 244 12. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onikincisi Zeneb-i Kevâkib olup, Betra Mescidi orada bulunmaktadır. 245 13. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onüçüncüsü Elâ' olup, Elâ' Mescidi orada bulunmaktadır. 246 14. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden ondördüncüsü Zât-1 Hatmi olup, yapılan Zât-ı Hatmi Mescidi oradadır. 247 15. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onbeşincisi Sümme olup, Sümme Mescidi orada bulunmaktadır. 248 16. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onaltncısı Ahdar olup, Ahdar Mescidi orada bulunmaktadır. 249 ------------------------------------- 242. Ahmed b. Hanbel. c. 6, s. 27. 243. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 23. 244. İbn İshak, İbn Hişam, srre, c. 4, s. 174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 999. 245. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 174, Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 1, s. 335. 246. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174. 247. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 999, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 379. 248. VâkıdııMegâzı, c. 3, s. 999. 249. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdı, c. 3, s. 999, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 123. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük Seferinden Geri Kalan Benî Gıfâr ile Benî Eslemlerden Bazı Kişiler Hakkındaki SitemleriEbu Rühm Külsûm b. Husayn el-Gıfârî der ki: " Ahdar'da bulunduğumuz sırada, Resûlullah aleyhisselam, Benî Gitarlardan geride kalanları benden sordu. Onları kendisine haber verdim. Resûlullah aleyhisselam: 'Uzun boylu adam ne yapıyor?' diye sordu. Onların geride kaldıklarını söyledim. 'O kısa boylu adam ne yapıyor?' diye sordu. 'Yâ Rasûlallah! Vallahi, onları pek bilemiyorum! ' dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Evet! Şedah şebekesindedirlerl' buyurdu. Sonra, içimizde bulunan Eşlemlerden birtakım kimselerden de söz ettiler ki, kendilerinin pek çok develeri vardı. 'Yâ Rasûlallah! Onlar bizim Eşlemlerden olan müttefiklerimizdir' dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Onların, gazadan geri kaldıkları zaman, Allah yolunda sevinerek bizimle birlikte gazaya çıkan bir kimseyi olsun develerinden bir deveye bindirmelerine ne engel vardı?! Oysa ki, gazaya çıkanların ecri kadar kendilerine ecir de verilmiş olacaktı! Eğer böyle olsaydı, kendileri benim yanımda ev halkımdan, Kureyş Muhacirleri ile Ensardan, Gıfâr ve Eşlemlerden gerimde kalmış olanlardan daha kıymetli olacaklardı! ' buyurdu." 250 ------------------------------------- 250. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 172-173, Vâkıdî, c. 3, s. 1000-1002. Münafıkların Tebük Yolunda Mücahidlerin Maneviyatını Sarsmaya ÇalışmalarıPeygamberimiz aleyhisselam Tebük'e doğru ilerlerken, münafıklardan: 1. Amr b. Avf oğullarının kardeşi (Vâkıdî'ye göre: onlardan bir kimse) olan Vedia b. Sabit, 2. Benî Selimelerin müttefiki Eşca'lardan Muhaşşin (veya Mahşıyy) b. Humeyyir, 3. Cülas b. Süveyd b. S amit, 4. Salebe b. Hâtıb. 251 mü'minleri korkutup maneviyat]arını sarsmak için, 252 Peygamberimiz aleyhisselama işaret ederek, birbirlerine: " O, Tebük'e gidiyor. Benî Asfarlar (Rumiar)'la çarpışmayı Arapların birbirleriyle çarpışması (Vâkıdîye göre: başkalarıyla çarpışmak) gibi mi sanıyorsunuz?! 253 Vallahi, biz sizi bir sabah iplere ikişer ikişer bağlanmış olarak görür gibi oluyoruz! " dediler. 254 Mahşiyy b. Humeyyir (Vâkidîye göre: Cülas b. Süveyd): " Vallahi, şu söylediğiniz sözler üzerine hakkınızda Kur'an âyeti inmesinden kurtulmak için, her birimize yüzer kamçı vurulmasına hüküm verilmesini arzu ederdim! " dedi. 255 Vedia b. Sabit: " Sanırım ki; şu hafızlarımız karınlarına en düşkün olanlarımız, dilleri en çok yalan söyleyenlerimiz, düşmanla karşılaşınca da en korkaklarım izdir! " dedi. 256 Cülas b. Süveyd: " Onlar bizim ulularımız, eşrafımız ve faziletli kişilerimizdir! 257 Vallahi, eğer Muhammed peygamberlik dâvasında sadık ise, biz eşekten daha kötü olalım! " dedi. 258 Cülas'ın besleyip büyütmüş olduğu üvey oğlu Umeyr: " Ey Cülas! Sen bana insanların en sevgilisi, benim katımda halkın en iyisi ve en şereflisi idin! Vallahi, söylemiş olduğun sözü Resûlullaha duyurursam, sen rezil ve rüsvay olursun! Saklayacak olursam, ben helak olurum! Herhalde, bu ikisinden birincisi, benim için diğerinden daha hafif ve kolaydır! " dedi. 259 Peygamberimiz aleyhisselam, Ammar b. Yâsir'e: " Şu cemaate yetiş! Çünkü, onlar helâka sürüklenmiş bulunuyorlar! Ne söylediklerini kendilerine sor! İnkâr ederlerse, onlara: 'Hayır! Siz şöyle şöyle söylediniz! ' de! " buyurdu. Ammar b. Yâsir yanlarına varıp kendilerine söyleyeceğini söyleyince, Peygamberimiz aleyhisselamdan özür dilemeye gittiler. 260 Peygamberimiz aleyhisselam: " Demek, siz şöyle şöyle söylediniz hâ?! " buyurdu. Onlar, böyle birşey söylemediklerine yemin ettiler. O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, devesinin üzerinde bulunuyordu. Vedia b. Sabit, Peygamberimiz aleyhisselamın devesinin kolanına yapışarak: " Yâ Rasûlallah! Biz ancak lafa dalmıştık. Şakalaşıyor ve eğleniyorduk! " dedi. Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde261 şöyle buyurdu: " Şayet kendilerine sorsan: 'Andolsun ki, biz ancak yol zahmetini duymamak için lafa dalmış bulunuyor, şakalaşıyor, eğleniyorduk! ' derler. Onlara de ki: 'Siz Allah ile, O'nun âyetleri ile, O'nun Resûlü ile mi eğleniyordunuz?! Siz boş yere özür dilemeye kalkmayınız! Siz, iman ettiğinizi söyledikten sonra, küfr ettiniz. İçinizden birtakımını affetsek bile, diğer takımını-onlar cürümlerinde direnen kimseler oldukları için-azabımıza uğratacağız! " 262 Yüce Allah'ın münafıklardan suçlarını bağışladığını bildirdiği kimselerden biri, Mahşiyy b. Humeyyir idi. 263 Mahşiyy: " Ey Allah'ım! Ben tenleri ürperten, kalbleri titreten bir âyet işittim ki, bana onunla rahmet ve inayet buyurulacağını umuyorum! Ey Allah'ım! Benim ölümümü senin yolunda öldürülmek biçiminde eyle! Hiç kimse: 'Onu ben yıkadım! Ben kefenledim! Ben gömdüm! ' demesin! " diyerek Allah'a yalvardı. 264 İnen âyetle affolunan Mahşiyy: " Yâ Rasûlallah! Beni ismim ve babamın ismi oturttu da, geri bıraktırdı! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, ona Abdurrahman ismini taktı. Şehit olmasını ve yerinin bilinmemesini Allah'tan dileyen Abdurrahman, Yemâme savaşı günü şehit oldu ve kendisinden hiçbir iz bulunmadı. 265 Yüce Allah ondan razı olsun! ------------------------------------- 251. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1003. 252. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 168, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 1003, Taberî, Târîîı. c. 3, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 533. 253. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 168. 254. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 168, Vâkıdî, c. 3, s. 1003, Taberî, c. 3, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 533. 255. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 168, Vâkıdî, c. 3, s. 1004. 256. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1003. 257. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1003. 258. Vâkıdî, c. 3, s. 1004, Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 275. 259. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1005. 260. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 168-169, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1004-1005, Taberî, Târîh, c. 3, s. 146. 261. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 169, Vâkıdî, c. 3, s. 1004, Taberî, c. 3, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 533. 262. Tevbe: 65-66. 263. Vâkıdî, c. 3, s. 1004-1005, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 172. 264. Taberî, Tefsir, c. 10, s. 172. 265. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 169, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1004-1005, Taberî, Târih, c. 3, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 533. Cülas'ın Söylemiş Olduğu Sözlerin Peygamberimiz aleyhisselama DuyuruluşuUmeyr b. Saîd, Cülas'ın söyletmiş olduğu sözleri, gelip Peygamberimiz aleyhisselama duyurdu. Cülas fakir bir adamdı. Peygamberimiz aleyhisselam, zekat ve sadaka mallarından onun ihtiyacını sağlardı. Peygamberimiz aleyhisselam, adam gönderip Cülas'ı getirtti. O sırada, Umeyr b. Saîd Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunuyordu. Peygamberimiz aleyhisselam, Umeyr'in haber verdiği sözleri Cülas'a sordu. Cülas, hiçbir zaman böyle bir söz söylemediği hakkında Allah'a yemin etti ve: " Umeyryalan söylemiş! " dedi. Umeyr ayağa kalktı ve: " Ey Allah'ım! Resûlüne söylediğim şey hakkında bir beyan indir! " diyerek Allah'a yalvardı. Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette şöyle buyurdu: " Münafıklar, o kötü sözü söylemedikleri hakkında Allah'a yemin ediyorlar. Andolsun ki; onlar o küfür sözünü söylemişlerdir! Onlar, Müslümanlıklarını açıkladıktan sonra da, kâfir oldular. Onlar, başaramadıkları birşeye (Resûlullahın hayatına son vermeye) de yeltendiler! Halbuki, öç almaya yeltenmeleri için, Allah ile Peygamberinin lütuf ve yardımlarıyla zenginleştirmiş olduğundan başka, ortada birşey de yoktu! Eğer nifaktan tevbe ederlerse, onlar için hayırlı olur. Yüz çevirirlerse, Allah onlan dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba uğratır! Yeryüzünde onlar için ne bir dost, ne de bir yardımcı bulunur." 266 Cülas, bu âyeti işitince: " İşte, dinle bak! Allah bana tevbe etmemi teklif etmiştir. Vallahi, Umeyr'in haber verdiği şeyi ben söylemiştim! " diyerek günahını itiraf ve Allah'a güzelce tevbe etti. 267 ------------------------------------- 266. Tevbe: 74. 267. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1005. Tebük Yolunda Vakti Geçirilmiş Olan Bir Sabah Namazının Kaza EdilişiUkbe b. Amir der ki: " Resûlullah aleyhisselamla birlikte Tebük'e gidiyorduk. Resûlullah aleyhisselam uykuya yattı. Uyandırılmadı. Güneş bir mızrak boyu yükseldi. Resûlullah aleyhisselam, uyanınca: 'Ey Bilal! Ben sana 'Bu gece bizi bekle, kolla! ' demedim mi idi?' buyurdu. Bilal: 'Beni uyku götürdü! Seni alıp götürmüş olan, beni de götürdü! ' dedi. 268 Resûlullah aleyhisselam o yerden kalkıp biraz gittikten sonra sabah namazının önceki iki rekatını, sonra da farzını kılıp o gün ve gece hızla yola devam etti. 269 18. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden onsekizincisi Mediran Seniyesi olup, orada Mediran Tepesi Mescidi bulunmaktadır. 270 Mediran Mescidi, Tebük'ün kavşağındadır. 271 ------------------------------------- 268. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 999, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 76. 269. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1015-1016. 270. İbn İshak İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, c. 3, s. 999, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 76. 271. Semhüdî. 'vefâul-vefâ. c. 3. s. 1029. Tebük Su Kaynağının BereketlendirilişiMuaz b. Cebel der ki: " Resûlullah aleyhisselam: 'Siz yarın inşaallah Tebük kaynak suyuna varacaksınız! Kuşluk vakti olmadıkça, onun yanına gitmeyeceksiniz! Her kim onun yanına giderse, ben gelinceye kadar onun suyundan hiçbir şeye dokunmasın! ' buyurdu. Nihayet, suyun yanına geldik. Fakat, iki kişi bizi geçerek suya daha önce erişmiş bulunuyordu. Su, ayakkabı tasması gibi incecik, azar azar geliyordu. Soğuk ve tatlı idi. Resûlullah aleyhisselam, kaynağın başına daha önce varmış bulunan o iki kişiye: 'Bunun suyundan hiçbir şeye dokundunuz mu?' diye sordu. Onlar: 'Evet! ' dediler. 272 Onlar suyu çoğaltmak için iki ok sokup kaynağı kurcalamışlardı. 273 Resûlullah aleyhisselam, onlara, Allah'ın dilediği kadar ağır sözler söyledi. Mücahidler, sızan sulan elleriyle azar azar avuçladılar. Avuçlanan sular bir su kırbasında toplandı. Peygamber aleyhisselam onun içinde ellerini, yüzünü yıkadıktan sonra, onu kaynağa geri döktü. 274 Sonra, kaynağa ucu demirli üç asâ sapladı. Asaları saplar saplamaz, yerden su kaynamaya, 275 bol su gelmeye başladı. Mücahidler sularını aldılar. Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam: 'Ey Muaz! Sana uzun bir hayat mukadder olsaydı, çok sürmez, bu su ile buraların bahçe ve bostanlarla dolduğunu senin görmen de mümkün olurdu! ' buyurdu." 276 Tebük kaynağı o zaman mücahidlerin hepsinin ihtiyaçlarını karşılamaya yettiği gibi, Peygamber aleyhisselamın haber verdiği üzere, oranın bahçe ve bostanlarla dolmasına da sebep olmuştur! 277 19. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e giderken uğradığı konak yerlerinden ondokuzuncusu ve sonuncusu Tebük Mescidinin bulunduğu konak yeri olup. 278 bu mescide Tevbe Mescidi de denir. 279 Peygamber aleyhisselam, Mescidin yerinde oturunca, Yemen tarafına doğru baktı280 ve eliyle o tarafa doğru işaret ederek: " Bana bakınız! İman şu taraftadır! " buyurdu. 281 Doğu tarafına bakıp, eliyle o tarafa da işaret ederek: 282 " Sertlik, katı kalblilik, kabalık da, develerin kuyrukları dibindeki yaygaracılarda, Rebia ve Mudarlardadır! " buyurdu. 283 Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanlara öğle namazını kıldırdıktan sonra: " İşte, Şam oradadır! İşte, Yemen de şuradadır! " buyurdu. 284 Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'teki Mescidinin kıblesi bir hurma ağacına doğru olup: " Bu, bizim kıblemizdir! " buyurmuş ve kıldırdığı namazı da ona doğru yönelip kıldırmıştır. 285 ------------------------------------- 272. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 143-144, Vâkıdî, c. 3, s. 1012, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 238, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1784. 273. Belâzurî’den naklen Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 15. 274. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 144, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1012-1013, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 238, Müslim , Sahîh, c. 4, s. 1784. 275. Belâzurî’den naklen Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 15. 276. Mâlik, c. 1, s. 144, Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 238, Müslim, c. 4, s. 1784-1785. 277. İbn Hazm, Cevâmiu'si-sTre, s. 253. 278. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1017. 279. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 3, s. 1029. 280. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1017. 281. Vâkıdî, c. 3, s. 1017, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 118, Müslim, c. 1. S. 71. 282. Vâkıdı, c. 3, s. 1017. 283. Vâkıdı, c. 3, s. 1017, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 118, Müslim, c. 1, s. 71, 73. 284. Vâkıdı, c. 3, s. 1021. 285. Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s: . 188, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 244, Zehebî, Megâzt, s. 530, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 28, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 9. Ebu Hayseme Abdullah b. Haysemetü's-Sâlimî'nin Tebük'e GelişiAbdullah b. Haysemetü's-Salimî diye anılan Ebu Hayseme, 286 Ebu Salimlerin kardeşi olup, Müslümanlıklarına ve doğruluklarına dil uzatı lam ayacak kişilerden idi. Dininde hiçbir kuşkusu olmadığı halde, Tebük seferinde Peygamberimiz aleyhisselamdan geri kalmıştı. 287 Peygamberimiz aleyhisselam Medine'den Tebük'e doğru hareket ettikten günlerce sonra, Ebu Hayseme, çok sıcak bir günde ev halkının yanına dönmüş, iki kadınını bostanındaki serin iki çardak içinde bulmuştu. Kadınlarından her biri, çardaklarını su serpip serinletmiş, kendisi için su soğutmuş ve yemek hazırlamış bulunuyorlardı. Ebu Hayseme, bostana girip çadırların kapısı önüne dikilip kadınlarına ve onların kendisi için hazırladıkları şeylere baktı da: " Resûlullah aleyhisselam, yakıcı güneşin, rüzgâr ve sıcağın içinde288 silahını boynunda taşısın da, 289 Ebu Hayseme serin gölgede yemeği hazırlanmış, iki kadınının yanında, mülkünün içinde oturup dursun! İnsaf mı bu?! Vallahi, Resûlullah aleyhisselama gidip kavuşmadıkça, hiçbirinizin çardağına girmeyeceğim! Hemen azığımı hazırlayın! " dedi. Azığını hazırladılar ve devesini yanına getirdiler. Ebu Hayseme devesini indirip üzerine bindi. Peygamberimiz aleyhisselamı bulmak üzere yola çıktı. Yolda (VâkıdîVe göre: Vâdi'l-kûra'da) Umeyr b. Vehb el-CumahPye yetişti. O da Peygamberimiz aleyhisselamı bulmak istiyordu. İkisi, yoldaş oldular. Tebük'e yaklaşınca, Ebu Hayseme, Umeyr b. Vehb'e: " Ey Umeyr! Ben günahkârım! Senin benden geri kalmanda bir sakınca yok! Ben Resûlullah aleyhisselamın yanına senden önce varacağım! " dedi. Umeyr öyle yaptı. Ebu Hayseme hayvanını hızlı sürüp gitti. Peygamberimiz aleyhisselam, o sırada Tebük'te konaklamış bulunuyordu. Ebu Hayseme Tebük'e yaklaştığı zaman, Müslümanlar: " İşte, bakınız! Yolda bir binitli geliyor! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Dilerim ki; Ebu Hayseme olsun! " buyurdu. Müslümanlar " Yâ Rasûlallah! Vallahi, o, Ebu Hayseme! " dediler. Ebu Hayseme, devesini ıhdırdıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip selam verdi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Ebu Hayseme! Sen helâka yaklaşmış gitmiştin! " buyurdu. Ebu Hayseme olup bitenleri haber verince, Peygamberimiz aleyhisselam ona hayırla dua etti. 290 ------------------------------------- 286. Vâ ki di, Megâzî, c. 3, s. 998. 287. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 162, Vâkıdî, c. 3, s. 998, Taberî, Târih, c. 3, s. 143, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 219, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 278, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 216, Zehebî, Megâzî, s. 523, Ebu’l -Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 6, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 4. 288. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 163, Vâkıdî, c. 3, s. 998, Beyhakî , c. 5, s. 222, İbn Seyyid, c. 2, s. 217, Zehebî, s. 525, Ebu’l-Fidâ, c. 5, s. 7, İbn Kayyım, c. 3, s. 4. 289. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 998. 290. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 164, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 998, Taberî, Târih, c. 3, s. 144, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve , c. 5, s. 223, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 217, Zehebî, Megâzî, s. 525, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 7-8, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 4. Abbâd b. Bişr'in Tebük'te Gece Muhafız Kolu Kumandanlığına Tayin EdilişiPeygamberimiz aleyhisselam, Abbâd b. Bişr'i, Tebük'e geldiği günden Tebük'ten ayrıldığı güne kadar, gece muhafız kolu kumandanı olarak görevlendirdi. 291 Abbâd b. Bişr, bir gün, sabahleyin Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip: " Yâ Rasûlallah! Sabaha çıkıncaya kadar, arkamızdan gelen tekbir seslerini işitmekten uzak kalmadık! Yoksa, bizlerden başka birini de koruyucular üzerinde dolaşmakla görevlendirdin mi?" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ben böyle birşey yapmadım. Fakat, süvari atlarımızla ilgilenen Müslümanlardan bazıları, birbirlerinin tekbirlerine karşılık vermiş olabiliri er! " buyurdu. Bunun üzerine, Silkân b. Selâme: " Yâ Rasûlallah! Ben, on Müslümanın başında, atlarımızın üzerine gitmiştim. Koruyucularımızı korumuştuk! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Allah yolunda koruyucuları koruyanı, Allah rahmetine gark eylesin! Bütün insanlardan ve hayvanlardan koruduğunuz her birine karşılık size birer kırat ecir vardır" buyurdu. 292 ------------------------------------- 291. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1034, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 166. 292. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1034. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'te İrad Buyurdukları HutbeleriPeygamberimiz aleyhisselam, Tebük'te sabahleyin293 arkasını hurma ağacına dayayarak294 irad buyurdukları hutbelerinde, Allah'a lâyık olduğu üzere hamd ü senada bulunduktan sonra: 295 " Ey insaniar! 296 Size insanların iyisini, kötüsünü haber vereyim mi? İnsanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında, ya da iki ayağının üzerinde (piyade olarak) ölünceye kadar Allah yolunda cihad eden kişidir! İnsanların kötüsü de: Allah'ın Kitabını okuyup ondan hiç yararlanmayan fâsık ve cür'etkâr kimsedir. 297 İyi biliniz ki; sözlerin en doğrusu, Allah'ın Kitabıdır! Yapışılacak, tutunulacak en sağlam kulp, takva kelimesidir! Dinlerin hayırlısı, İbrahim aleyhisselamın dini (İslâmiyet)'dir! Sünnetlerin hayırlısı, Muhammed'in sünnetleridir! Sözlerin şereflisi, zikrullahtır. Kıssaların güzeli, şu Kur" ân(da olanlar)dır. Amellerin hayırlısı, Allah'ın işlenmesini gerekli kıldığı farzlardır. Amellerin kötüsü, bid'atiar, sonradan sonraya ihdas edilmiş, uygunsuz olanlardır. En güzel yol ve gidişat, Peygamberin yolu ve gidişatıdır. Ölümlerin şereflisi, şehitlerin ölümüdür. Körlüğün körü, doğru yolu bulduktan sonra ondan sapmaktır. Amellerin hayırlısı, yararlı olandır. Doğru yolun hayırlısı, kendisine uyulandır. Körlüğün kötüsü, kalb körlüğüdür. Üst el, alt elden (veren el, alan elden) hayırlıdır. Az olup yetişen şey, çok olup oyalayarak Allah'a tâatten alıkoyan şeyden hayırlıdır. Özür dilemenin kötüsü, ölüm gelip çattığı sıradakidir. Pişmanlığın kötüsü, Kıyamet günündekidir. İnsanların hayırsızı, Cumaya en son gelendir. İnsanların hayırsızı, Allah'ı kötü bir dille anandır. Yanlışları en çok olan, dili çok yalan söyleyendir. Zenginliğin hayırlısı, kalb zenginliğidir. Azıkların hayırlısı, takva azığıdır. Hikmetin (her iyiliğin) başı, Allah korkusudur. İçine yakın bırakılan kalb, şüphe ve küfür düşürülenden hayırlıdır. Ölüye Vâ Cebelâh! ' diye bağıra bağıra ağlamak, Cahiliye çağı işlerindendir. Ganimet mallarına hıyanet, Cehennem korlarındandır. Hikmetsiz şiir, İblis'in işlerindendir. Hamr (içki), günahların her çeşidini biraraya toplayandır. Kadınlar, şeytanın tuzaklarıdır. Gençlik, delilikten bir bölümdür. Riba (faiz) kazançların kötüsüdür. Yemelerin kötüsü, yetim malı yemektir. Mutlu kişi, kendinden başkasının halinden öğütlenen ve ibret]enendin Yaramaz ve haydut kişi, daha anasının kamında iken, yaramaz ve hayduttur. Her biriniz, dört arşın yere (kabre) varır. İş (amellerin muhasebesi işi) ise, ahirete kalır. Amellerde esas olan, sonuçlardır. Düşüncelerin kötüsü, yalan yanlış düşüncelerdir. Her ne ki ileride gelecektir, o, yakın demektir. Mü'mine sövmek, günahkârlık ve dinî emirleri saymazlıktır. Mü'mini öldürmek küfürdür. Mü'minin etini yemek (dedikodusunu yapmak, çekiştirmek) Allah'ın buyruklarına karşı koymaktır. Mü'minlerin malının haramlığı, dokunulmazlığı, kanının haramlığı ve dokunulmazlığı gibidir. Yalan yere Allah üzerine yemin eden kişi, yalanlanır. Af dileyen kişi, Allah tarafından affolunur. Kim öfkesini yenerse, Allah onu mükâfatlandırır. Uğradığı ziyana katlanan kişiye, Allah karşılığını verir. Gösterişe uyan kişiye, Allah da gösteriş yapar (gösterişinden dolayı cezalandırır. ) Allah, güçlüklere katlanan kimsenin ecrini kat kat arttırır. Allah'a isyan eden, karşı koyan kişiyi, Allah azaba çarpar! 298 Ey Allah'ım! Beni ve ümmetimi yarlığa! Ey Allah'ım! Beni ve ümmetimi yarlığa! Ey Allah'ım! Beni ve ümmetimi yarlığa! Kendim ve sizin için, Allahtan mağfiret dilerim! " buyurdu. 299 Peygamberimiz aleyhisselamın bu hutbesi, Abdullah b. Mes'ud tarafından da, hemen hemen aynen tekrarlanmıştır. 300 ------------------------------------- 293. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1016, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 241, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 13, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 9. 294. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 37, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 13. 295. Vâkıdî, c. 3, s. 1016, Beyhakî, c. 5, s. 241, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 13, İbn Kayyım, c. 3, s. 9. 296. Vâkıdî, c. 3, s. 1016, Beyhakî, c. 5, s. 241, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 13. 297. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 37, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 160, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 13. 298. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1016-1017, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 241-242, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 13-14, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 9. 299. Vâkıdî, c. 3, s. 1017, Beyhakî, c. 5, s. 242, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 14, İbn Kayyım , c. 3, s. 9, İbrahim b. Hamza, Kitâbu'l-beyân, c. 1, 5. 166. 300. İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 13, s. 296-297, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliya, c. 1, s. 138-139, İbrahim b. Hamza, Kitâbu'l-beyân. c. 1, s. 165-167. Rum ve Hıristiyan Arap Topluluklarının Korkup Dağılışı ve Şam Taraflarında Tâun Hastalığı Zuhur Ettiğinin Haber AlınışıPeygamberimiz aleyhisselam, İslâm mücahidleriyle bitlikte Tebük'e geldiği zaman, Rumlarla Amile, Lahm, Cüzam gibi Hıristiyanl aştın İmiş Arap kabilelerinden toplanmış olan Rum ordular topluluğunu dağılmış buldu. Onlarla karşılaşmak, çarpışmak mümkün olmadı. 301 Kayser Herakliyus ve topladığı Hıristiyanlaştırılmış Arap toplulukları, Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaktan korktular. 302 Peygamberimiz aleyhisselam, o sırada Şam taraflarında bir yerde taun hastalığı zuhur ettiğini de işitmiş bulunuyordu. 303 " Bir yerde taun (veba) zuhur ettiği ve siz de orada bulunduğunuz zaman, sakın oradan başka bir yere çıkmayınız, kaçmayınız! Bir yerde taun zuhur ettiği ve siz de orada bulunmadığınız takdirde, sakın oraya yaklaşmayınız! Girmeyiniz! " buyurdu. 304 ------------------------------------- * Taun; veba hastalığı demektir. Bulaşıcı, salgın bir hastalıktır (İbn Esîr, Mihâye, c. 3, s. 127). 301. Belâzurî’den naklen Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 14-15. 302. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 368. 303. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 80. 304. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 895-896, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 416, c. 5, s. 200-202, 373, Buhârî, Sahih, c. 7, s. 21-22, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1737-1738, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 378. Peygamberimiz aleyhisselamın Askerî Harekât Hakkında Ashabıyla İstişarede BulunuşuPeygamberimiz aleyhisselam, Şam üzerine yürünüp yürünmemesi hususunda ashabının görüşlerini sordu. Hazret-i Ömer: " Eğer gitmekle emrolundunsa, git! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Eğer bu hususta Allah tarafından emrolunmuş bulunsaydım, size danışmazdım! " buyurdu. Bunun üzerine, Hazret-i Ömer " Yâ Rasûlallah! Rumlar, sayıları pek çok olan bir toplulukturlar. Oralarda, Müslümanlardan tek kişi bile yoktur. Görüyorsun ki, sen onların yakınlarına kadar gelmiş bulunuyorsun. Senin bu derece yaklaşman, onları korkutmuştur! Uygun görürsen, bu yıl buradan geri dön! Yahut, Yüce Allah sana bu husustaki buyruğunu bildirir" dedi. 305 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam Tebük'ten ileri geçmedi. 306 O sırada, Herakliyus, Hımsta bulunuyordu. 307 ------------------------------------- 305. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1019, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 18, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 129. 306. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 170, Taberî, Târîîı, c. 3, s. 147, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 253 İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 281, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 18, Diyarbekrî, c. 2, s. 127. 307. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 166. Abdullah Zülbicâdeyn'in Tebük'te Ölüşü ve GömülüşüAbdullah b. Mes'ud der ki: " Resûlullah aleyhisselamla birlikte Tebükte bulunduğum sırada, geceyarısı kalktim. Ordugâhın bir köşesinde, bir ateş ışığı gördüm. Bir bakayım diye ışığa doğru gittim. 308 Oraya varınca ne göreyim! Resûlullah aleyhisselam, Ebu Bekir ve Ömer oradalar! Abdullah Zülbicâdeyn ölmüş! Ona kabir kazmışlar, Resûlullah aleyhisselam kabrin içine inmiş! Ebu Bekir ile Ömer, Abdullah'ın cesedini kabre indirmekte I er. Resûlullah aleyhisselam: 'Kardeşinizi bana yaklaştırınız! ' buyuruyor. Abdullah kabre indirilip yanının üzerine yatırılınca, Resûlullah aleyhisselam: 'Ey Allah'ım! Ben ondan razı ve hoşnut olarak akşamladım! Sen de ondan razı ve hoşnut ol! ' diyerek dua etti. 309 Vallahi, ben ondan onbeş yıl önce Müslüman olmuştum. 310 'Keşke şimdi şu kabrin sahibi ben olsaydım! ' dedim." 311 Yüce Allah ikisinden de razı olsun! ------------------------------------- 308. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 171, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 3, s. 118. 309. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 171, Vâkıdî, Megâzı, c. 3, s. 1014 İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 18. 310. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1014. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228. 311. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 171, Vâkıdî, c. 3, s. 1014, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 18. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'te Bir Gece Boş Yere Korkuya Düşenleri KınayışıAbdullah b. Ömer veya Abdullah b. Atnr der ki: " Bir gece, halk korkmuştu. Ben de, hemen silahımı almaya gittim ve: 'Ebu Huzeyfe'nin antlaşmalısı olan salih kişiye tâbi olayım (onun yanında bulunayım)! ' dedim. Kendisinin silahı üzerinde idi. Resûlullah aleyhisselamın çadırına yakın bir yerde onun yanına vanp oturdum. Resûlullah aleyhisselam, çok öfkeli bir halde yanımıza çıktı ve orada bulunanlara: " Ey insanlar! Nedir bu korku ve yeğniceklik?! (Beni ve Salim'i kastederek) Yoksa, siz de salih (iyi halli) iki kişinin yaptıklarını mı yapacak-sınız?! 312 Benden önce peygamberlerden hiçbir kimseye verilmeyen beş şey bana verildi: 313 1. Benden önce her peygamber yalnız kendi kavmine gönderilirken, ben bütün insanlara gönderildim. 2. Bütün yeryüzü bana mescid (namazgah) ve temizlik vasıtası kılındı. 314 Bunun için, bana namaz vakti nerede gelir (su bulunmaz) ise, teyemmüm eder, namazımı kılarım. 315 Ümmetimden her kime namaz vakti gelirse, bulunduğu yerde namazını kılsın. 316 Benden önceki peygamberlerden hiçbiri böyle ağırlanmam işti. Onların ümmetleri de, namazlarını ancak kilise ve havralarında kılabilirlerdi. 317 3. Ganimetler bana helâl kılındı. Halbuki, benden önceki peygamberlerden hiçbirine helâl kılınmamış, 318 haram kılınmıştı. 319 4. Bana şefaat makamı verildi. 320 5. Ben, bir aylık uzak yerdeki düşmanlarımın bile kalblerine korku salmakla yardım olundum! " buyurdu. 321 ------------------------------------- 312. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1021. 313. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1021, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 11, s. 432, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 304, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 86, Müslim, Sahih, c. 1, s. 371 Dârimî, Sünen, c. 1, s. 263. 314. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1021, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 304, Buharî, c. 1, s. 86, Müslim, c. 1, s. 371, Dârimî, c. 1, s. 263. 315. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1021, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 304, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 86, Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 371 Dârimî, Sünen, c. 1, s. 263. 316. Vâkıdî, c. 3, 5. 1021 , 1023. 317. İbn Ebi Şeybe, c. 11, s. 432, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 248, Buhârî, c. 1, s. 86. 318. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1022. 319. Vâkıdî. c. 3, s. 1022, İbn Ebi Şeybe c. 11, s. 432, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 304, Buhârî, c. 1, s. 86, Müslim, c. 1, s. 371 , Dârimî, Sünen, c. 1, s. 142, 243, 263. 320. Vâkıdî, c. 3, s. 1022, Dârimî, c. 1, 5. 263. 321. İbn Ebi Şeybe, c. 11 , s. 432, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 248, Buhârî, c. 1, s. 86, Müslim, c. 1 , s. 371, Dârimî, c. 1, s. 143. Halid b. Velid'in Dûmetü'l-Cendel'e GönderilişiPeygamberimiz aleyhisselam, Tebük'te bulunduğu sırada, Halid b. Velid'i yanına çağındı. 322 Yanına 420 süvari verip, 323 kendisini Dûmetü'l-Cendel'de bulunan Ükeydir b. Abdulmelik'e gönderdi. Ükeydir, Kindelerden olup, onların kralı idi ve Hıristiyand 1. 324 Dûmetü'l-Cendel; akarsuyu, hurmalık ve ekinlikleri bulunan biryerdir. 325 Şam yollarının ağzındadır. Dımeşk'a beş, Medine'ye onbeş veya onaltı geceliktir. 326 Şam'ın Medine'ye en yakın beldelerindendir. Tebük'ün yakınındadır. 327 Dûmetü'l-Cendel, büyük bir panayır ve ticaret merkezi idi. 328 Peygamberimiz aleyhisselam Ükeydir'e göndermek istediği zaman, Halid b. Velid: " Yâ Rasûlallah! Ayıcık sayıdaki insanların başında gidip her yerini iyice bilemediğim geniş Kelb memleketlerinde onu bulmak benim için nasıl mümkün olur?" dedi. 329 Peygamberimiz aleyhisselam: " Sen muhakkak onu yabani sığır avlarken bulacaksın330 ve yakalayacaksın! Yakalayınca, onu öldürme, bana getir! Gelmekten kaçınırsa öldürünüz! " buyurdu. 331 Halid b. Velid, Tebük'ten ayrılıp Dûmetü'l-Cendel'e doğru gitti. Mehtaplı bir yaz gecesinde, Ükeydir'in kalesine, onu gözle görebilecek yere kadar yaklaştı. O sırada Ükeydir kalesinin üzerinde, karısı da yanında bulunuyor, 332 şarkıcı cariyesi kendisine şarkı söylüyordu. Sonra, içki getirtip içti. 333 Derken, yabanî bir sığır gelip kale kapısının önüne yattı. Kalenin kapısını boynuzu ile kazımaya, kaşımaya başladı. 334 Ükeydir'in karısı Rebab binti Üneyf b. Âmirü'l-Kindiyye vanp kalenin üzerinden bakınca, yabanî sığın gördü ve: " Doğrusu, yabanî sığırın bu geceki gibisini, semizini, etlisini hiç görmedim! " dedi. Ükeydir'e de: " Sen de hiç bunun gibisini gördün mü?" diye sordu. Ükeydir: " Hayır! Görmedim! " dedi. Kadın, Ükeydir'e: " Bunu kim görür de bırakır?" diye sordu. Ükeydir: " Hiç kimse bırakamaz ! 335 Vallahi, ben bu geceden başka hiçbir gecede, bize yabanî sığır geldiğini görmemişimdir! Ben onları yakalamak istediğim zaman, bir ay veya daha uzun süre atlar besler, sonra da üzerine biner, birtakım adamlarve âletlerle biriikbe avlamaya çıkardım" dedi. 336 Kalenin üzerinden indi. Atını getirmelerini emretti. Atı getirilip eğerlendi. Atına bindi. Kendisiyle birlikte, ev halkından bazıları da atlara bindiler. Ükeydir'in yanına katılanlar arasında, kardeşi Hassân337 ile iki kölesi de bulunuyordu. 338 Ellerinde kısa mızrakları olduğu halde, kaleden dışarı çıktılar. 339 Kaleden ayrıldıkları zaman, Halid b. Velid'in süvarileri-atlarından hiçbiri kişnemeksizin, kımıldamak-sızın-onlan gözetlediler. Kaleden bir müddet uzaklaşınca, 340 Ükeydir'i yakaladılar. 341 Hassân'ı ise-savaşmaya kalkışınca-342 öldürdüler. 343 Kölelerle Ükeydir'in ev halkından olanlar, kaçıp kaleye girdiler. 344 Hassân'ın üzerinde, erişi ve ırgacı ibrişimle dokunmuş, atlas kumaştan yapılmış, işlenme yerlerine altın sırma ile hurma yaprakları işlenmiş bir cübbe vardı. Halid b. Velid, Hassân'ın üzerinden, bu cübbeyi soydu. Peygamberimiz aleyhisselamın yanına dönmeden önce, bu cübbeyi Peygamberimiz aleyhisselama gönderdi. 345 Amr b. Ümeyye ed-Damrî, Tebük'e gelip hem cübbeyi Peygamberimiz aleyhisselama teslim etti, hem de Ükeydir'in yakalandığını haber verdi. 346 Enes b. Malik'in bildirdiğine göre; Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselama getirilen cübbeye ellerini sürmeye başladılar ve cübbenin güzelliğine hayran oldular. Peygamberimiz aleyhisselam: " Siz bunun güzelliğine şaştınız hâ?! " buyurdu. 347 Onlarda: " Yâ Rasûlallah! Biz bugüne kadar bundan daha güzelini hiç görmedik! " dediler. 348 Peygamberimiz aleyhisselam: " Muhammed'in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki;349 Sa'd b. Muaz'ın Cennetteki mendilleri (havluları) bundan daha güzeldir! " buyurdu. 350 Tayyi' kabilesinden Büceyr b. Bücere, Peygamberimiz aleyhisselamın: " Onu yabanî sığır avlarken bulacaksın! " diyerek haber verdiğini Halid b. Velid'e hatırlatıp: " İşte, onu yabanî sığır avlarken buldun! Yabanî sığır, şu gece, Resûlullahın sözünü doğrulamak için, Ükeydir'i kalesinden dışarı çıkarıncaya kadar, yapacağını yaptı! " dedi. 351 Halid b. Velid, Ükeydire: " Sen bana kaleyi açtırıp fethettirmek şartıyla, seni, Resûlullah aleyhisselama götürünceye kadar öldürülmekten korumayı üzerime alsam olur mu?" diye sordu. Ükeydir: " Olur! " dedi. Halid b. Velid, Ükeydir'le böylece anlaştı. 352 Arap kabilelerinin birer birer Müslüman olduklarını görünce, Dûmeliler Peygamberimiz aleyhisselamdan korkmaya başlamışlardı. 353 Halid b. Velid, Ükeydir'i bağlı olarak kalesinin kapısına kadar götürdü, yanaştırdı. Ükeydir, ev halkına: " Kalenin kapısını açınız! " diyerek seslendi. Ükeydir'i bağlı görünce, Ükeydir'in kardeşi Mudad, kapıyı açmaktan kaçındı. Bunun üzerine, Ükeydir, Halid b. Velid'e: " Vallahi, onlar benim bağlı bulunduğumu görünce, bana kalenin kapısını açmazlar. Sana Allah adına söz veriyorum: İstersen, kaleyi sana fethettirmek üzere bağımı çöz! İstersen, kale halkı hakkında benimle anlaşma yap! " dedi. Halid b. Velid: " Kale halkı hakkında seninle anlaşma yapalım! " dedi. 354 Halid b. Velid Ükeydir'i serbest bırakınca, Ükeydir kaleden içeri girdi ve kardeşini bağladı. Halid b. Velid'e: " İşte, istediğin şeyi yaptım! " dedi. Halid b. Velid'le arkadaşları, kalenin içine girdiler. 355 Halid b. Velid, Peygamberimiz aleyhisselamın Ükeydir hakkında buyurmuş olduğu şeyi ona anlattı. Ükeydir de; dünkü geceye kadar hiçbir zaman geldiğini görmediği o yaban sığırını gördüğünü, halbuki daha önce onu ele geçirmek istediği zaman atlar beslediğini, iki gün, üç gün onun peşine düştüğünü anlattıktan, " Fakat, Allah'ın takdiri böyle imiş! " dedikten sonra: " Ey Halid! 356 İstersen ben seni hakem yapayım, istersen sen beni hakem yap! " dedi. Halid b. Velid: " Olur! Biz senin verdiğin şeyi kabul ederiz! " dedi. 357 Bunun üzerine: 1. 2. 000 deve, 2. 800 at, 3. 400 zırh gömlek, 4. 400 mızrak vermek, 5. Ükeydir'le kardeşi Peygamberimiz aleyhisselama kadar götürülüp, kendileri hakkında Peygamberimiz aleyhisselam tarafından hüküm verilmek üzere sulh olundu. 358 Geleneğe göne; başkumandan hakkı olarak ganimet malları içinden Peygamberimiz aleyhisselama verilmek üzere birşey seçildikten ve beşte bir hisse çıkarıldıktan sonra, kalan beşte dört mücahidler arasında bölüştürüldü. 359 Ükeydir'le kardeşi Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirildikleri zaman, Ükeydir'in boynunda altından haç, sırtında da atlastan elbise vardı. 360 Peygamberimiz aleyhisselam Ükeydir ile kardeşini İslâmiyete davet etti ise de, yanaşmadılar, her yıl cizye vermeye razı oldular. 361 Peygamberimiz aleyhisselam Ükeydir'i362 ve kardeşi Mudad'ı363 her yıl cizye vermek üzere serbest bıraktı. 364 Bunlar için, içinde eman ve sulh maddeleri bulunan bir de yazı yazdırdı ve onu başparmağının tımağıyla çizerek mühürledi. Peygamberimiz aleyhisselam, yanında mühür bulunmazsa, mühür yerine elinin tımağıyla böyle çizgi yapardı. 365 ------------------------------------- 322. İbn Ebi Şeybe, c. 11 , s. 432, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 248, Buhârî, c. 1, s. 86, Müslim, c. 1 , s. 371, Dârimî, c. 1 , s. 143. 323. Vâkıdî, c. 3, s. 1025, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 166. 324. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 169, Vâkıdî, c. 3, s. 1025, İbn Sa'd, c. 2, s. 166, Taberî, Tarih, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 526, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 7, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 50, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 225. 325. Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 527, Yakut, Mu'cemu'l-buldan, c. 2, s. 487. 326. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 62. 327. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 581. 328. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 403. 329. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1025, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 128. 330. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 169-170, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1025, Taberî, Târih, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 526, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 250, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 281, Yâkût, M u'cemu'l-büldân, c. 2, s. 487, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 220, Zehebî, Megâzî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 7, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 225. 331. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1025-1026. 332. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1025, Taberî, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym, c. 2, s. 526-527, Beyhakî, c. 5, s. 250, İbn Esîr, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, c. 2, s. 220, Zehebî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7. 333. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1025. 334. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1025-1026, Tab eri, c. 3, s. 146 Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, c. 5, s. 250, İbn Esîr, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, c. 2, s. 220, Zehebî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 50. 335. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, Taberî, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, c. 5, s. 250, İbn Esîr, c. 2, s. 281 , İbn Seyyid, c. 2, s. 220, Zehebî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7. 336. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1026. 337. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 170, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1026, Taberi, Târih, c. 3, s. 146 Ebu-Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 527 Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 250, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 220, Zehebî, Megâzî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 7. 338. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1026. 339. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, Taberî, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, c. 5, s. 250, İbn Seyyid, c. 2, s. 220, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7. 340. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1026. 341. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 166, Taberî, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, c. 5, s. 250, İbn Esîr, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, c. 2, s. 220, Zehebî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7. 342. Vâkıdî, c. 3, s. 1026, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 166, Diyarbekrî, Târîhu’l-hamîs, c. 2, s. 128. 343. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, İbn Sa'd, c. 2, s. 166, Taberî, c. 3, s. 146, Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, c. 5, s. 250, İbn Esîr, c. 2, s. 281 İbn Seyyid, c. 2, s. 220, Zehebî, s. 535, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7. 344. Vâkıdî, c. 3, s. 1026, İbn Sa'd, c. 2, s. 166, Diyarbekrî, c. 2, s. 128, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 78. 345. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, Taberi, c. 3, s. 146 Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, c. 5, s. 250-251, İbn Esîr, c. 2, s. 281 , İbn Seyyid, c. 2, s. 220-221, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, c. 3, s. 7-8. 346. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1026. 347. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 144, İbn Sa'd, c. 3, s. 436, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 238, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 383, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 273-274, İbn Esîr, c. 2, s. 281, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 17. 348. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 436, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 2, s. 144. 349. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 170, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1026, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 238, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 383 Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 3, s. 173-274, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 281. 350. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1026, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 436, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 144, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 238, Belâzurî, c. 1, s. 383, Beyhakî, Sünen, c. 3, s. 274, İbn Esîr, c. 2, s. 281, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 17. 351. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1027, İbn Sa'd, c. 2, s. 166, Ebu Nuaym, c. 2, s. 527, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 251. 352. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1027, İbn Sa'd, c. 2, s. 166. 353. Vâkıdî, c. 3, s. 1031 , İbn Sa'd, c. 1, s. 289. 354. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1027. 355. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 252, Zehebî, Megâzî, s. 536. 356. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 252. 357. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1057, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 252, Zehebî, s. 536. 358. Vâkıdî, c. 3, s. 1027, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 166, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 221, Zehebî, s. 536, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 17, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 8, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 226. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 128, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 226. 359. Vâkıdî, c. 3, s. 1029, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 166. 360. Vâkıdî, c. 3, s. 1030, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 290. 361. İbn Seyyid, c. 2, s. 221, İbn Kayyım, c. 3, s. 8. 362. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1027-1028, İbn Sa'd, c. 2, s. 166, Taberî, c. 3, s. 147. 363. Vâkıdî, c. 3, s. 1028, İbn Sa'd, c. 2, s. 166. 364. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1027-1028, İbn Sa'd, c. 2, s. 166 Taberi, c. 3, s. 147. 365. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1030. Peygamberimiz aleyhisselamın Eyle Hükümdarına ve Eşrafına Mektup GönderişiEyfe ve Eyfe HattaEyle; Kulzum denizi sahilinde Hicaz'ın sonu ve Şam'ın başlangıcı olup, Şam memleketlerinden sayılan bir şehirdir. İbrahim aleyhisselamın torunu Eyle'den dolayı, Eyle adıyla anılmıştır. İlk Yahudi şehirlerindendir. 366 Cumartesi günü, Allah, ora halkına balık avlamayı haram kılmıştı. Yahudilerden bu yasağı bozan ve cezalandırılanlar, Eyle halkından idiler. 367 Peygamberimiz aleyhisselam, Eyle hükümdarı Yuhanne b. Ru'be ile Eyle eşrafı için yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: " Sulh ve selamet içinde bulunmanızı diler, Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a sizden dolayı hamd ü sena ederim. Ben, size yazı yazmadıkça, sizinle çarpışıcı olmayacağım! Sen ya Müslüman ol! Ya da cizye ver! Allah'a, Allah'ın Resûlüne ve Resûlünün elçilerine itaat et, ikramda bulun! Kendilerine, savaş elbisesi olmayan güzel elbise giydir! Elçilerimin kabul ettiğini, ben de kabul ederim. Onlara cizye hakkında bilgi verilmiştir. Eğer karanın ve denizin emniyet ve selametini istiyorsan, Allah'a ve Resûlüne itaat et, boyun eğ! O zaman, Arap olan ve Arap olmayanlar için-Allah'ın ve Resûlünün hakkı dışında-tanınagelen her hak, sizin için de tanınır ve korunur. Eğer onları kabul etmez ve reddederseniz, sizinle çarpışarak küçükleri esir edip büyükleri öldürmedikçe, yakanızı bırakmam! Çünkü, ben gerçekten Allah'ın Resûlüyümdür! Ben Allah'a, Allah'ın Kitablarına, peygamberlerine ve bu cümleden olarak Mesih b. Meryem'e ve onun Kelimullah ve Resûlullah olduğuna inanıyorum. Size bir zarar dokunmadan önce, yanıma gel! Ben elçilerimi size vasi kıldım. Harmele'ye üç vesk arpa ver! Çünkü, Harmele sizin için şefaatte bulunmuş ve sizi kayırmıştır. Vallahi, böyle olmasaydı, orduları önünüzde görünceye kadar, size hiçbir kimse göndermezdim. Eğer elçilerime itaat ederseniz, hiç şüphesiz, Allah, Muhammed ve Muhammed'in yanında olanlar, sizin için birer koruyucu olacaklardır. Şurahbil, Übeyy, Harmele ve Hureys b. Zeydü't-Tâî benim el çilerim dir. Onlar seninle neyi karar-laştınrlarsa, ben de onu şimdiden kabul ediyorum. Sizin için Allah'ın ve Muhammed Resûlullah'ın himayesi vardır. Selam olsun sizlere! Eğer bana itaat ediyorsanız, Maknâlıların topraklarına ulaşıncaya kadar, yol cihazlarını, ihtiyaçlarını da sağlayınız! " 368 ------------------------------------- 366. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 292. 367. Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 331 , Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 292. 368. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 277-278. Eyle Hükümdarı Yuhanna b. Ru'be'nin Peygamberimiz aleyhisselamın Yanına GelişiEyle halkı, Arap kabilelerinin birer birer Müslüman olduklarını görünce, Peygamberimiz aleyhisselamdan korkmaya başlamışlardı. Fakat, Peygamberimiz aleyhisselamın Ükeydir b. Abdulmelik'e asker gönderip onlara şefkatli davrandıklarını gördükleri zaman, Eyle hükümdarı Yuhanna b. Ru'be, yanına Cerba' ve Ezruh halkı temsilcilerini alarak369 Tebük'e Peygamberimiz aleyhisselamla görüşmeye geldi. 370 Yuhanna'nın göğsünde altından bir haç, alnının saçı da toplanmış ve bağlanmış bulunuyordu. Yuhanna, Peygamberimiz aleyhisselamı görünce, ellerini göğsüne koyup başını eğerek, Peygamberimiz aleyhisselama saygı işareti yaptı. Peygamberimiz aleyhisselam ise, ona: " Kaldır başını! " diye işaret buyurdu. 371 Yuhanna, Hıristiyan uskuf'u, 372 Hıristiyan bilgini, din başkanı373 idi. Peygamberimiz aleyhisselam, Yuhanna'ya Yemen kumaşından yapılmış bir elbise giydirdi. 374 Kendisinin Bilal-i Habeşî'nin yanında konuklanmasını ve ağırlanmasını emir buyurdu. 375 Yuhanna da, getirdiği ak katırı Peygamberimiz aleyhisselama hediye etti. 376 Peygamberimiz aleyhisselam, Yuhanna'yı İslâmiyete davet etti. Yuhanna Müslüman olmaya yanaşmadı ve cizye vermeye razı oldu. 377 Yuhanna b. Ru'be; yurdundaki, erginlik çağına basıp temizlik için ustura tutmaya başlayan her erkek başına yılda halis altından bir dinar cizye vermek üzere, Peygamberimiz aleyhisselamla sulh yaptı. 378 Eyle'de 300 erkek bulunuyordu. 379 Buna göre; yıllık cizye 300 dinar tutuyordu. 380 Eyle halkı, Müslümanlardan yanlarına uğrayacak olanları konuklamak ve ağırlamakla da mükellef idiler. 381 Peygamberimiz aleyhisselam; Eyle halkına yazı ile birlikte kendileri için eman (güvence) alameti olmak üzere, bir de bürde (elbise) vermişti. Sonradan, Ebu'l-Abbas Abdullah b. Muhammed, bu bürdeyi 300 dinara (halis altına) satın almıştır. 382 ------------------------------------- 369. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1031, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 289. 370. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 161, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1031, İbn Sa’d, c. 1, s. 289, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 424-425, Taberî, Târih, c. 3, s. 146. 371. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1031 -1032, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 290. 372. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 68. 373. İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 379. 374. Vâkıdî, c. 3, s. 1031-1032, İbn Sa'd, c. 1, s. 290, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 425, Buharî, Sahih, c. 2, s. 102. 375. Vâkıdî, c. 3, s. 1032, İbn Sa'd, c. 1, s. 290. 376. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 425, Buhâri, c. 2, s. 132, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1785. 377. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 221, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 8. 378. Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 71. 379. Vâkıdî, c. 3, s. 1031 , İbn Sa'd, c. 1, s. 290. 380. Vâkıdî, c. 3, s. 1031 , İbn Sa'd, c. 1, s. 290, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 71, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 280. 381. Belâzuri, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 71. 382. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 248, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 116 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 17. Cerba' ve Ezruh Halkı Temsilcilerinin Tebük'e Gelip Peygamberimiz aleyhisselamla Sulh YapmalarıCerba'; Ezruh karyelerinden olup, Şam toprağında, Belka'da, Umman'ın Hicaz tarafında, Serat dağları yakınındadır. 383 Ezruh da, Şam taraflarında, Serata bağlı Belka' nahiyelerindendir. Ezruh'la Cerba' arası bir milden biraz fazladır. 384 Cerba' ve Ezruh halkı da, Maknâ halkı gibi, Yahudi idiler. 385 Eyle hükümdarı Yuhanna ile birlikte, 386 Cerba' ve Ezruh halkı temsilcileri de Tebük'e Peygamberimiz aleyhisselamla görüşmeye gelip cizye vermek üzere sulh yaptılar. 387 Peygamberimiz aleyhisselam, Yuhanna b. Ru'be için yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: " B ismi İlâhirrahm ânirrahîm Bu, Allahtan ve Allah'ın Resûlü Peygamber Muhammed'den Yuhanna b. Ru'be'ye, karada ve denizde Eyle halkı için bir eman (güvence)dir. Onlara Allah'ın ahdi ve Peygamber Muhammed'in ahdi vardır. Onlarla beraber olan Şam halkı, Yemen halkı ve Bahreyn halkı için de, bu ahidler vardır. Onlardan kim bir hadise çıkarırsa, onu malı araya girip kurtaramaz. O zaman, onun malı da insanlara helâl olur. Karada veya denizde, insanlan içmek istedikleri bir sudan, geçmek istedikleri bir yoldan men etmeleri de kendilerine helâl olmaz. Bu yazıyı, Resûlullahın izniyle Cüheym b. Salt ve Şurahbil b. H asene yazdı. 388 Peygamberimiz aleyhisselam; Cerba' ve Ezruh halkıyla yapılan musalaha için yazdırdığı389 müşterek yazı da da şöyle buyurdu: " Bu, Muhammed Peygamber tarafından Cerba' ve Ezruh halkı için yazdırılan yazıdır: Onlar, Allah'ın emanıyla ve Muhammed'in emanıyla güvencededir. Kendileri her yıl Recep ayında halis altından 100 dinar ödemekle mükelleftirler. Allah, onlardan, bu mükellefiyetleri hakkında ahd almıştır. 390 Müslümanlardan ve özellikle üzerlerine korku çöktüğü sırada korkuya kapılarak veya korkutularak kendilerine sığınmak zorunda kalacak olanlara, Ezruh halkı iyi davranmakla ve Muhammed bu sığınanların Ezruh'tan çıkmalarını istediğini kendilerine bildirinceye kadarda onların güvencelerini sağlamakla mükelleftirler. Allah, onlardan, bu mükellefiyetleri hakkında ahd almıştır." 391 ------------------------------------- 383. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 188. 384. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 129. 385. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 291. 386. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1031, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 289. 387. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 169, Vâkıdî, c. 3, s. 1031, İbn Sa'd, c. 1, s. 289. 388. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 169, Vâkıdî, c. 3, s. 1031, İbn Sa'd, c. 1, s. 289, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emval, s. 287-288, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve. c. 5, s. 247-248, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 115, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 16, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 7, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 297, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 359-360, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 220. 389. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 169, Vâkıdî, c. 3, s. 1032, Beyhakî, c. 5, s. 247, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 115-116, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 16, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 297. 390. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 290, Ebu'l-Fidâ, c. 7, s. 17, Halebî, İnşân, c. 3, s. 118, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 360. 391. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 1032, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 290, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 248, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 115-116, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 16-17, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 297, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 118, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 160. Maknâ Elçilerinin Tebük'e Gelip Peygamberimiz aleyhisselamla Sulh YapmalarıMaknâ elçileri Tebük'e gelip Peygatm berim iz aleyhisselamın yanına indiler. Peygamberimiz aleyhisselamla görüşüp sulh yaptılar. 392 Maknâlılar, Yahudi olup, deniz sahilinde otururlardı. Peygamberimiz aleyhisselam onlara hitaben yazdırdığı yazıda393 şöyle buyurdu: " Sizler selamette olasınız! 394 Bundan sonra, derim ki: Karyenize dönen elçileriniz, yanımda konuklandılar. Bu yazım size geldiği zaman, sizler emniyet ve selamete kavuşacaksınız. Çünkü, sizin için Allah'ın ve Resûlünün himayesi vardır. Allah'ın Resûlu, sizin bütün kötülüklerinizi ve suçlarınızı örtbas etmiştir. Artık siz Allah'ın himayesinde ve Resûlünün himayesindesiniz. Size ne zulüm, ne de düşmanlık yapılacaktır. Allah'ın Resûlü, kendisini koruduğu şeylerden sizi de koruyacaktır. Yapılan anlaşma gereğince: Dokunmuş bezleriniz, aranızda bulunan bütün köleleriniz, atlar, silahlar, Resûlullahın veya Resûlullahın elçisinin bağışladığı müstesna olmak üzere, Resûlullaha aittir. Bundan başka, çıkan hurma mahsulünüzün dörtte birini ve kadınlarınızın dokuduklan şeylerin dörtte birini ödemekle de mükellefsiniz. Bundan sonra, siz, her cizyeden veya mükellefiyetten muaf ve uzak tutulmuş bulunacaksınız. Söz dinler ve itaat ederseniz, Resûlullah, iyilerinize iyilikte bulunmayı, kötülerinizin suçlarını bağışlamayı üzerine alır. Sonra, şu da bilinsin ki; mü'minlerden, Müslümanlardan her kim Maknâ halkına bir hayır ve iyilik yaparsa, yaptığı hayır ve iyiliği kendisine yapmış olacaktır. Sizin üzerinize, ancak kendinizden veya Resûlullahın ashabından birisi vali tayin edilecektirvesse-lam! " 395 ------------------------------------- 392. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 277, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 72. 393. İbn Sa'd, Tabakât, d, s. 291. 394. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 72. 395. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 276-277, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 72. Peygamberimiz aleyhisselamın Kayser Herakliyus'a Tebük'ten Mektup GönderişiPeygamberimiz aleyhisselam, Tebük'te bulunduğu sırada, 396 Kayser Herakliyus'a bir yazı yazdırdı. 397 Yazıyı yine ona Dıhyetü'l-Kelbî ile gönderdi. 398 Peygamberimiz aleyhisselam, yazısında şöyle buyurdu: " Allanın Resûlü Muhammed'den Rumların Sahibine! Seni İslâmiyete davet ediyorum! Müslüman olursan, Müslümanların sahip oldukları haklara sen de sahip olacaksın! Onların mükellef bulundukları vecibelerle sen de mükellef olacaksın! İslâmiyete girmeyeceksen, cizye verirsin! Çünkü, Yüce Allah, 'Kendilerine Kitab verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberin haram kıldığı şeyleri haram tanımayan, hak dinini din olarak kabul etmeyenler ile, kendi zelil ve hakîr elleriyle cizye verecekleri zamana kadar çarpışınız! ' [Tevbe: 29] buyuruyor. Kendin Müslüman olmadığın takdirde, teb'anla İslâmiyet arasına gerilme! Onlar ya İslâmiyete girerler, ya da cizye veririer." 399 Kayser Herakliyus'un Hımstan Peygamberimiz aleyhisselama gönderdiği elçisi Tenuhî der ki: " Kayser, yazıyı okuyup yanına, tahtının üzerine koydu. 400 Rum keşişlerini ve devlet adamlarını çağırdı. Kapılan kapattırdı. 401 Onlara: 'Şu (Peygamber olduğunu söyleyen) zât size bir elçi gönderdi. Bir de, yazı yazıp sizi üç şeyden birini seçmekte serbest bıraktı: 1. Ya onun dinine tâbi olacaksınız! 2. Ya onun üzerinize salacağı cizyeyi ödeyip yurdunuzda bulunduğunuz hal üzere kalmayı kabul edeceksiniz? 3. Ya da onunla savaşmak üzere karşılaşacaksınız?' deyince, burunlarından homurdanmaya başladılar ve: 'Biz ne dinimizi, atalarımızın dinini bırakıp onun dinine gireriz! Ne de onun üzerimize cizye salmasını ve onu kendisine ödemeyi kabul ederiz! Fakat, onunla karşılaşır ve savaşırız! ' dediler. 402 Kayser: 'Vallahi, okuduğumuz kitaplardan öğrenmiş bulunuyorsunuz ki; o, şu ayağımın altındaki yeri bile ele geçirecektir! ' dedi. Kayser, Hıristiyan Arapların işlerine bakan bir adamı çağırdı ve ona: 'Dili Arap dili olan, söyleneni iyi ezberleyen bir adamı bana çağır! Onu şu zâta yazısının cevabıyla birlikte göndereceğim! ' dedi. Beni Kayser Herakliyus'un yanına götürdüler. Herakliyus bana bir yazı verdi. 'Yazımı o zâta götür 403 Sakın onun söylediklerinden hiçbirini zayi etme, unutma! Benim için, onun söyleyeceklerinden şu üç şeyi ezberinde tut: 1. Bak bakalım: Bana yazmış olduğu yazı hakkında birşey söyleyecek mi? 2. Bak bakalım: Yazımı okuduğu zaman 'gece gündüz' sözünü anacak mı? 3. Bak bakalım: Kendisinin sırtında, seni şüphelendirecek birşey görebilecek misin?' dedi. Yazı yanımda olduğu halde Tebük'e geldim. O sırada Resûlullah ashabının arasında-dizlerini dikip iki elini kavuşturmuş olarak-su başında otu-ruyordu. 404 Onlara: 'Sahibiniz, efendiniz nerede?' diye sordum. 'İşte, orada oturuyor! ' denildi. Yanına kadar varıp önüne oturdum. Yazıyı kendisine sundum. Alıp yanına koydu. 405 Bana: 'Sen kimlerdensin?' diye sordu. 'Ben Tenuhlardan bir kimseyim! ' dedim. Bana: 'Sen İslâmiyete, 406 hanff olan İslâmiyete, baban İbrahim'in dinine407 girsen olmaz mı?' diye sordu. 'Ben bir kavmin yanından gelen elçisiyim ve o kavmin dinindeyim. Onların yanına dönünceye kadar da onu değiştiremem ve ondan ayrılamam! ' dedim. Güldü ve: 'Sen her istediğini hidayete erdiremezsin! Fakat, Allah'tır ki, kimi dilerse ona hidayet verir ve O, hidayete erecekleri daha iyi bilendir' [Kasas: 56] âyetini okudu. 'Ey Tenuhî kardeş! Ben Kisrâya biryazı yazmıştım. O, o yazıyı yırttı. Vallahi, kendisinin saltanatı da öyle parçalanacaktır! Necaşî'yede biryazı yazmıştım. O da onu yırttı. Vallahi, kendisinin saltanatı da öyle parçalanacaktır! * Senin hükümdarına da bir sahife yazmıştım. O, onu tuttu, yırtıp atmadı. Kendisi yaşadığı müddetçe, Rum halkı onun yüzünden sıkı nü çekmeyecekler, hayır görmekte devam edeceklerdir! ' buyurdu. Kendi kendime: 'İşte, hükümdarımın bana tavsiye ettiği üç şeyden biri! ' dedim. Hemen ok çantamdan bir ok alıp kılıcımın kınına bunu yazdım. 403 Resûlullah, bundan sonra, Herakliyus'un yazısını solunda oturan bir adama verdi. 'Yazılarınızı size okuyacak adamınız kimdir?' diye sordum. 'Muaviye! ' dediler. 409 Muaviye yazıyı okumaya başladı: 410 İsa'nın geleceğini müjdelediği Resûlullah Muhammed'e, Rum Hükümdarı tarafından yazılan yazıdır: Elçin, yazınla birlikte bana geldi. Ben senin yanımızdaki İncil'de bulduğumuz Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum! İsa b. Meryem senin geleceğini bize müjdelemiştir. Ben Rumları sana iman etmeye davet ettim, yanaşmadılar. Eğer onlar beni dinleselerdi, haklarında hayırlı olacaktı. Ben senin yanında bulunup sana hizmet etmeyi, ayaklarını yıkamayı, ne kadar arzu ederdim! 411 Ben Müslümanım! " Herakliyus'un mektubu okunduğu zaman, Resûlullah aleyhisselam: " Yalan söylüyor Allah düşmanı! Müslüman değildir! Fakat o Hıristiyanlık üzerinde bulunuyor! " buyur-du. 412 " Hükümdarımın yazısındaki, 'Beni genişliği göklerle yer kadar olan ve müttakîler için hazırlanmış bulunan Cennete davet ediyorsun! O halde, Cehennem nerededir?' sözüne gelince, Resûlullah: 413 'Sübhanallah! 414 Gündüz gelince, gece nerededir?! ' buyurdu. 415 Ben yine ok çantamdan bir ok çıkarıp kılıcımın kınına bunu da yazdım. Getirdiğim yazının okunması bitince, Resûlullah: 'Senin bir hakkın vardı. Sen bir elçi idin. Eğer yanımızda bağışlanacak birşey olsaydı, onu sana bağışlardık. Ne çare ki, biz seferber haldeyiz! ' buyurdu. Toplanmış bulunan halk arasından biri: 'Ben ona bağışını vereyim! ' diyerek seslendi. Yükünü açtı, altlı üstlü, sarı bir elbise getirip yanıma koydu. 'Bu bağış sahibi kimdir?' diye sordum. 'Osman'dır! ' denildi. Resûlullah, benim hakkımda: 'Bu zâtı hanginiz konuklayacak, ağırlayacak?' diye sordu. Ensar gençlerinden biri: 'Ben! ' dedi. 416 Ayağa kalktı, ben de ayağa kalktım. Oturduğum meclisten kendisiyle birlikte çıkıp gittiğim sırada, Resûlullah, bana: 'Tenuhlardan olan kardeş, gel! " diyerek seslendi. Hemen geri döndüm. Kendisinin önünde oturduğum yere kadar varıp ayakta dundum. Belinin kuşağını çözüp sırtını açt. 417 Bana: 'İşte, emrolunduğun şey orada! İyice bak! ' buyurdu. 418 Halbuki, ben onu unutmuştum! Çevrelenen halkın arka tarafına geçtim. Resûlullah, ridasını sırtından indirdi. 419 Bir de ne göreyim: iki omuzunun kürek kemiği arasında, kulak kıkırdak kemiği yumuşaklığında, büyükçe bir ben mühür! " 420 ------------------------------------- 396. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 441, c. 4, s. 74. 397. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 441, c. 4, s. 74, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 32. 398. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 441, c. 4, s. 74. 399. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 32. 400. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 74. 401. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 341-342. 402. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 74. 403. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442. 404. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 74-75. 405. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442. 406. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75. 407. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442. * Bu Necaşf, Müslüman olan, Vefâtı üzerine Medine'de gıyaben cenaze namazı kılınan Necaşf Ashama değildir (İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 30). 408. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75. 409. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442. 410. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 75. 411. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 77-78. 412. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 362, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 364, İbn Hibban'ın Sahih'inden Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inden naklen Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 226, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 78. 413. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 132. 414. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 442, Suyûtî, c. 2, s. 132. 415. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75, Suyûtî, c. 2, s. 132. 416. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 363. 417. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442. 418. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75, Suyûtî, c. 2, s. 132. 419. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75. 420. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, 4, s. 75, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 132. Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'te Yaptığı En Son Bereket DuasıPeygamberimiz aleyhisselamın Tebük'ten ayrılmak üzere derlenip toparlandığı sırada, azıklar tükenmiş, mücahidler sıkıntıya düşmüşlerdi. Bunun üzerine, bazıları Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek: 421 " Yâ Rasûlallah! Bize izin versen de, su taşıdığımız develerimizi boğazlasak; onların hem etini yesek, hem de yağlarını sızdırsak olmaz mı?" diye sordular. Peygamberimiz aleyhisselam: " Olur! Öyle yapınız! " buyurdu. 422 Kendilerine böyle izin verilip develerini kesmeye hazırlandıkları sırada, Hazret-i Ömer yanlarına vardı. Onlara develerini kesmekten el çekmelerini söyledikten sonra, Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın çadırına varıp yanına girdi ve: " Yâ Rasûlallah! Halkın bindikleri develeri kesip yemelerine izin mi verdin?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Uğradıkları açlıktan, bana şikâyetlendiler. Ben de, birbirlerine yoldaş olup ev halklarına kafile halinde dönecek olan her cemaate, geride kalan develerine nöbetleşe binmek şartıyla bir-iki deve boğazlamalarına izin verdim" buyurdu. 423 Hazret-i Ömer: " Yâ Rasûlallah! Mücahidler böyle yaparlarsa, üzerlerine binilecek hayvan azalır. 424 Yâ Rasûlallah! Sen böyle yapma! Mücahidlerin develeri ne kadar çok olursa, iyi olur. Hem, bugün, develer çok zayıflamış bulunuyor. 425 Sen onlara azıklarından arta kalanları getirt, biraraya toplat! Onların üzerine bereket duası yap! 426 Yüce Allah herhalde senin duanı kabul427 ve o yiyeceklere bereket ihsan buyurur" dedi. 428 Peygamberimiz aleyhisselam: " Olur! " buyurdu. 429 Peygamberimiz aleyhisselamın münadisi: " Herkes azıklarından yanında artan fazlasını getirsin! " diyerek seslendi. Peygamberimiz aleyhisselam, deri bir yaygı getirilmesini emretti. Getirilip yere serildi. 430 Kimisi bir avuç hurma, 431 Kimisi bir avuç un, sevık, 432 Kimisi bir avuç darı, 433 Kimisi de ufak tefek kırıntısı... getirdi. 434 Getirilenler, yaygının üzerine ayn ayrı, cins cins konuldu. 435 Toplanan şeylerin hepsi azıcıktı. 436 Peygamberimiz aleyhisselam kalkıp abdest aldı. İki rekat namaz kıldıktan sonra, bu yiyecekleri bereketlendirmesi için Yüce Allah'a dua etti, geri döndü. 437 " Onlardan, kaplarınıza alınız! " buyurdu. 438 Peygamberimiz aleyhisselamın münadîsi: " Yiyeceklere geliniz! Ondan, ihtiyacınız olanı alınız! " diyerek seslendi. Herkes kabını getirip doldurdu. 439 Bazıları: " Ben bir ekmek kırıntısı ve bir avuç hurma getirmiştim. Yaygının üzerindekilerin bereketlendiğini gördüm. İki dağarcık götürdüm. Birine sevık, diğerine ekmek doldurdum. Elbiseme de un aldım. Medine'ye gelinceye kadar bize yetti" diyordu. Ordugâhta yiyecek doldurmadık kap bırakmadılar! 440 Son nefeslerine kadar susayıncaya dek de, azıklardan yediler. Yaygının üzerinden en son alınan, kalan ise, onun üzerine ilk önce konulmuş olan kadardı! Peygamberimiz aleyhisselam, ayakta dikilerek: " Ben, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, kendimin de Allah'ın kulu ve resûlü olduğuma şehadet ederim ! 441 Bir kul, şüphesiz olarak Allah'a bu iki şehadetle kavuşursa, o, Cennete girmekten men olunmaz! " buyurdu. 442 ------------------------------------- 421. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1037. 422. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, Müslim, Sahih, c. 1, s. 56, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 229. 423. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1037-1038. 424. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 11, Müslim, Sahih, c. 1, s. 56, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 229, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 6, s. 113. 425. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1038. 426. Vâkıdî, c. 3, s. 1038, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 11, Müslim , c. 1, s. 56, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 229. 427. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1038. 428. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, M üslim, c. 1, s. 56, Beyhakî, c. 5, s. 230 Ebu'l-Fidâ, c. 6, s. 113-114. 429. Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 56. 430. Vâkıdî, c. 3, s. 1038, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 230. 431. Vâkıdî, c. 3, s. 138, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, Müslim, c. 1, s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 6, s. 114. 432. Vâkıdî, c. 3, s. 1038. 433. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, M üslim, c. 1, s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230. 434. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1038, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, Müslim, c. 1, s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 6, s. 114. 435. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1038. 436. Vâkıdî, c. 3, s. 1038, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, Müslim, c. 1 , s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 6, s. 114. 437. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1038. 438. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, Müslim, c. 1, s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 6, s. 114. 439. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1038. 440. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 11, Müslim, Sahih, c. 1, s. 57, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 6, s. 114. 441. Vâkıdî, c. 3, s. 1038-1039, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11 , Müslim, c. 1, s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 6, s. 114. 442. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 11, M üslim, c. 1, s. 57, Beyhakî, c. 5, s. 230. Tebük'ten Medine'ye DönüşPeygamberimiz aleyhisselam, Tebük'te ondokuz gece kadar. 443 veya yirmi gece444 yirmi gün445 oturdu. Tebük'ten ileri geçmedi. 446 İslâm mücahidleriyle birlikte oradan ayrılıp Medine'ye yöneldi. 447 ------------------------------------- 443. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 170, Taberî, Târîh, c. 3, s. 147, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 221, Zehebî, Megâzı, s. 534. 444. Vâkıdî, c. 3, s. 1015, İbn Sa'd, c. 2, s. 168, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 50. 445. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 11, Zehebî, Megâzî, s. 534. 446. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Taberî, c. 3, s. 147, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 253, İbn Esîr, c. 2, s. 281. 447. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 170, Vâkıdî, c. 3, s. 1039, Taberî, c. 3, s. 147. Münafıkların Peygamberimiz aleyhisselama Tuzak KurmalarıPeygamberimiz aleyhisselam Medine'ye doğru ilerlerken, 448 yolun bir kesiminde münafıklardan bazıları dar boğazda tuzak kurup Peygamberimiz aleyhisselamı düşürmeyi aralarında tasariadılar. 449 Bunun için hazırlandılar, peçelendiler, maskelendiler. 450 Onların yapmak istedikleri şey Peygamberimiz aleyhisselama haber verildi. Yokuşa, boğaza erişildiği ve mücahidlerde birlikte oradan gitmek istedikleri zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onlara: " Siz vadi yolunu tutunuz! Orası sizin için daha kolay, daha geniştir! " buyurdu451 ve: " Resûlullah yokuş, boğaz yolunu tutmuş bulunuyor. Hiç kimse o yolu tutmayacak! " diye nida ettirdi. 452 Mücahidler, vadi içine doğru gittiler. Peygamberimiz aleyhisselam, yokuş yoldan giderken, devesinin yularından çekmesini Ammar b. Yâsir'e, devesinin arkasından sürmesini de Huzeyfe b. Yeman'a emretti. 453 Peygamberimiz aleyhisselamın devesinin yularını Huzeyfe b. Yeman'a çektirdiği ve devesini arkasından Ammar b. Yâsir'e sürdürdüğü454 ve bunu nöbetle yaptırdığı da rivayet edilir. 455 Peygamberimiz aleyhisselamın, devesinin üzerinde giderken uyuklamaya başladığı sırada, arkalarından gelen bazı kimselerin: " Onu hayvanından bir düşürebilsek boynu kırılır, biz de kendisinden kurtulur, rahatlaşınz! " dediklerini işiten Huzeyfe b. Yeman, hemen yüksek sesle Kur'ân-ı Kerîm okuyarak Peygamberimiz aleyhisselamı uyandırdı. Peygamberimiz aleyhisselam: " Kim bu?" diye sordu. Huzeyfe b. Yeman: " Huzeyfe! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Arkadakilerin söylediklerini işittin mi?" diye sordu. Huzeyfe b. Yeman: " Evet! İşittim! Zaten onlarla senin arana bunun için girip yürüdüm! " dedi. 456 Peygamberimiz aleyhisselam, o münafıkların yüzgeri edilmelerini emretti. Huzeyfe b. Yeman, dönüp onların hayvanlarının yüzlerine elindeki değnekle çarpıverip durunca, 457 hayvanlar geri döndüler. Allah onların kalblerine korku düşürdü. Kurdukları tuzağın Peygamberimiz aleyhisselama açıklandığını sandılar. Hemen yokuştan inip halk arasına kanştılar. 458 Peygamberimiz aleyhisselam, Huzeyfe b. Yeman'a: " Bu süvarilerden herhangi birini tanıyabildin mi?" diye sordu. Huzeyfe: " Yâ Rasûlallah! Hayvanların filana, filana ait olduğunu tanıdımsa da, adamlar yüzlerini örttükleri ve gece de karanlık olduğu için, kendilerini iyice göremedim, teşhis edemedim" dedi. 459 Peygamberimiz aleyhisselam, Ammar b. Yâsir'e de: " Sen o cemaati tanıyabildin mi?" diye sordu. " Bindikleri hayvanların hepsini tanıdım. Fakat, üzerindekiler maskelenmiş idiler! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlar ne yapmak istiyorlardı?" diye sordu. Ammar b. Yâsir: " Allah ve Resûlü daha iyi bilir! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlar devesini ürkütüp Resûlullahı düşürmek istiyorlardı 460 Onlar benimle birlikte biraz gidip dar boğaz yokuşuna varınca beni oradan aşağı yuvarlama tuzağı ku mn uslandı ! 461 Allah bana onların ve babalarının isimlerini haber verdi. Ben onları sana bildireyim. 462 Onlar, filan, filan kişilerdir! " diyerek o münafıkların isimlerini birer birer saydıktan sonra, " Bunu sakın hiç kimseye haber verme! " buyurdu ve: " Ey Allah'ım! Onları debîle ile vur! " diyerek dua etti. Huzeyfe ile Ammar " Debîle nedir?" diye sordular. Peygamberimiz aleyhisselam: " O öyle bir ateş alevidir ki; onlardan birinin kalb damarının üzerine düştü mü, onu muhakkak öldürür. 463 O, ateşten bir kandildir ki, onların omuzlarında meydana gelip, sıcaklığı göğüslerini sarar! 464 Ashabın içinde oniki münafık var! Onların içinde de sekizi vardır ki, bir alev parçası kendilerinin hakkından gelir! Deve iğne deliğine girmedikçe, onlar Cennete giremez ve onun kokusunu bile duyamazlar! Onlar, dünyada da, şahitler dikileceği ahiret gününde de Allah'a ve Resûlüne harp açmış kişilerdir! " buyurdu. 465 Peygamberimiz aleyhisselamın oniki münafıktan dördü hakkında buyurduğu şey, akılda tutula-mamıştır. 466 Münafıklar yokuşta Peygamberimiz aleyhisselamın devesini ürküttükleri zaman, devenin üzerinden kamçı, ip gibi şeyler yere düşmüş, Hamza b. Amrel-Eslemî tarafından toplanmıştı. 467 Sabaha çıkılınca, Useyd b. Hudayr. " Yâ Rasûlallah! Dün gece seni vadi yoluna girmekten alıkoyan ne idi? Oysa ki, bu yol, boğaz ve yokuş yoldan daha rahat ve kolay idi?" diye sondu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Yâ Ebâ Yahya! Dün gece münafıkların yapmak istedikleri şeyi biliyor musun? 'Dar boğazda, yokuşta onu gece karanlığı bürüyünceye kadar izleyelim! ' dediler. Karanlık basınca, devemin yular ve kolanını kesecekler, üzerinden beni yere düşürünceye kadar, ona vurup duracaklardı! " buyurdu. Useyd b. Hudayr " Yâ Rasûlallah! Konakladıkları zaman, halkı topla! Bu cinayete teşebbüs etmiş olan adamlarını öldürmelerini her kabileye emret! Onlar kendi kabilelerinden olan adamları öldürsünler! İstersen, onların kimler olduğunu bana bildir! Seni hak (din ve Kitab)la peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; çok geçmez, onların başlarını keser, sana getiririm! Eğer onlar Nabt oğulları içinde bulunuyorlarsa, senin adına, onların da hemen hakkından gelirim! Hazreclerin ulu kişisine, büyüğüne de emret! O da, senin adına, kendi taraflarındaki kişilerin hakkından gelir! Yâ Rasûlallah! Bunlar gibi kişiler, yaptıklarıyla bırakılacaklar mı?! Onlar bugün az, hakîrve düşkün durumdadırlar. İslâmiyet ise yayılmış, yerleşmiş bulunuyorken, biz daha ne zamana kadar onların yüzüne güleceğiz?! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Halkın 'Müşriklerle arasındaki savaş sona erince, Muhammed ashabını öldürmeye, el uzatmaya başladı! ' diye yaygara koparmalarını sevimsiz görüyor, hoş görmüyorum! " buyurdu. Useyd b. Hudayr " Yâ Rasûlallah! Bunlar senin ashabın değiller ki! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlar 'Lâ ilahe illallah' diyerek şehadetlerini açıklamış değiller mi?" diye sordu. Useyd b. Hudayr " Evet! Ama bu onlar için gerçek şehadet değil ki! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Biz onları öldürmekten men edilmiş bulunuyoruz! " buyurdu. 468 ------------------------------------- 448. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 10. 449. Vâkıdî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 256. 450. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 256, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 115. 451. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 256. 452. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 453. 453. Vâkıdî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 256, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 19, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 10. 454. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 453. 455. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 120. 456. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 528. 457. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 256-257, İbn Kayyım, c. 3, s. 10. 458. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 257, İbn Kayyım, c. 3, s. 10. 459. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1043, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 10. 460. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 453. 461. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 257, İbn Kayyım, c. 3, s. 10. 462. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 257-258, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 10, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 115. 463. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 261, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 115. 464. Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2144. 465. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 390-391, Müslim, c. 4, s. 2143-2144.. 466. Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2143. 467. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1043, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 315. 468. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1043-1044. Dırâr Mescidinin Ne İçin, Ne Zaman Yapıldığı ve Ne İçin ve Ne Zaman Yakılıp YıkıldığıPeygamberimiz aleyhisselam Medine'ye hicret ettiği zaman, Medine'de Dubay'a oğullarından Ebu Âmir b. Sayfî diye anılan bir adam bulunuyordu. 469 Kendisi Cahiliye devrinde ruhbanlığa, Allah adamlığına özenir, ruhban elbisesi giyerdi. Baş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl de, bu Ebu Âmirin halasının oğlu idi. Peygamberimiz aleyhisselam Allah tarafından peygamber olarak gönderilince, Ebu Âmir'in kıskançlığı ve azgınlığı tuttu. 470 Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye hicret edip gelince, Ebu Âmir, kendisi onbeş veya elli kişiyi yanına alarak Mekke'ye gitti. 471 Bedir savaşında müşriklerin yanında Peygamberimiz aleyhisselamla çarpıştı. 472 Peygamberimiz aleyhisselam, ona " Fâsık" adını taktı. Ebu Âmir müşrikleri Uhud, 473 Hendek savaşı için de ayaklandıranlar ve Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışanlar arasında bulundu. 474 Mekke fethedilince, Ebu Âmir Taife, Taifliler Müslüman olunca da Şam'a gitti. 475 Ebu Âmir Fâsık, Küba köyündeki münafıklara: " Ben, bu mirbed'inize (Küba Mescidine) giremem! Muhammed'in ashabı beni görürler ve bana hoşlanmadığım birşey eriştirirler! " dedi. Münafıklar: " Biz bir mescid yaparız. Sen onun içinde yanımızda oturur, konuşursun! " dediler. 476 Ebu Âmir Fâsık: " Öyleyse, siz kendi mescidinizi yapın! Gücünüz yetebildiği kadar kuvvet ve silah hazırlayın! Ben de, Rum hükümdarı Kayser'e gideceğim. Rumlardan asker getirip Muhammedi ve ashabını Medine'den çıkaracağım! " dedi. 477 Ebu Âmir Fâsık, Sakîflerden İbn Balin ve Kayslardan da Alkame b. Ulâse ile birlikte Rum Kayserinin yanına varıp Hıristiyan oldu ve orada kaldı. Alkame ile İbn Balin ise, geri dönüp Peygamberimiz aleyhisselama bey'at ederek Müslüman oldular. Küba münafıkları, önceleri Küba Mescidinde mü'minlerle birlikte namaz kılıp dururlarken, aralarında: " Ebu Âmir, Rum Kayserinin yanından gelip içinde namaz kılacak" diye Dırâr Mescidini yapıp, kendi cemaatleriyle mü'min ve Müslümanların arasını ayırmak istediler. 478 Dırâr Mescidini yapanlar şu münafıklardı: 1. Benî Ubeyd b. Zeydlerden Hizam b. Halid. Kendisi Amr b. Avf oğullarından olup, evinden, muhalefet ve düşmanlık mescidi olan Dırâr Mescidine çıkılırdı. 2. Benî Ümeyye b. Zeydlerden Salebe b. Hâtıb, 3. Benî Dubay'a b. Zeydlerden Muattib b. Kuşeyr, 4. Benî Dubay'a b. Zeydlerden Ebu Habibe b. Ez'ar, 5. Benî Amr b. Avflardan Sehl b. Huneyf'in kardeşi Abbâd b. Huneyf, 6. Benî Dubay'alardan Câriye b. Amir, 7. Zeyd b. Câriye, 8. Mücemmi' b. Câriye, 9. Benî Dubay'alardan Nebtel b. Haris (Vâkidîye göre; Abdullah b. Nebtel), 10. Benî Dubay'alardan Behzec (Vâkıdîye göre: Yezid b. Câriye), 11. Benî Dubay'alardan Bicad b. Osman, 12. Ebu Lübabe b. Abdulmünzir'in cemaatinden, Benî Ümeyye b. Zeydlerden Vedia b. Sâbit. 479 Bunlardan Mücemmi' b. Câriye, Dırâr Mescidi cemaatinin imamı idi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Yular Hizam'dan daha iyidir! Kamçı da Bicad'dan daha iyidir! " buyurmuştur. Abdullah b. Nebtel, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelir, Peygamberimiz aleyhisselamdan işittiği sözleri münafıklara ulaştırırdı. Cebrail aleyhisselam: " Yâ Muhammedi Münafıklardan bir adam senin yanına gelip sözlerini dinledikten sonra münafıklara götürüyor! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Hangisidir bu?" diye sordu. Cebrail aleyhisselam: " Çok saçlı, kara tenli, gözleri bakır tencere gibi kızıl, ciğeri merkep ciğeridir! Bakarken şeytanın gözüyle bakar! " dedi. 480 Dırâr Mescidini yaparlarken, Peygamberimiz aleyhisselam, Behzec'e: " Yazıklar olsun sana! Şu gördüğüm şeyle sen ne yapmak istiyorsun?" diye sormuş, o da: " Yâ Rasûlalları! Vallahi, iyilikten başka birşey istemiyorum! " demişti. 481 Ebu Lübabe b. Abdulmünzirde, münafık olmadığı halde, kötü niyetle yapıldığını bilmediği için, Dırâr Mescidi yapılırken onlara kereste yardımında bulunmuştu. 482 Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'e gitmek üzere hazırlandığı sırada, Dırâr Mescidinin kurucularından bazıları (Vâkıdîye göre; Muattib b. Kuşeyr, Salebe b. Hâtıb, Ebu Habibe b. Ez'ar ve Abdullah b. Nebtel b. Haris), kendilerinin arkadaşlarından arkada kalanları da temsil ettiklerini söyleyen beş kişilik bir temsilci heyeti olarak gelip: " Yâ Rasûlallah! Yağmurlu ve kışlı gecelerde hasta ve hacet sahibi olanların içinde namaz kılmaları için bir mescid yapmış bulunuyoruz. 483 Sel geldiği zaman, vadi ile aramızı kesiyor! Küba Mescidi ile aramıza engel oluyor. Namazımızı kendi mescidimizde, sel çekilip gidince de, onlarla birlikte kılacağız. 484 Senin gelip mescidimizin içinde bize namaz kıldırmanı arzu ediyoruz! " demişlerdi. Peygamberimiz aleyhisselam da: " Ben şimdi sefere çıkmak üzere ve meşgul bulunuyorum! Seferden dönüp gelecek olursak, Allah da dilerse, yanınıza gelir, onun içerisinde size namaz kıldırırız! " buyurmuştu. 485 Âsim b. Adiyy derki: " Peygamber aleyhisselamla Tebük'e gitmeye hazırlanmıştık. Abdullah b. Nebtel ile Sa'lebe b. Hâtıb'ı, Dırâr Mescidinin oluğunu düzeltirlerken görmüştüm. İşlerinden boşalınca, bana: 'Ey Âsim! Resûlullah aleyhisselam seferden döndüğü zaman bunun içerisinde namaz kılmayı bize va'd etti' dediler. Ben, kendi kendime: 'Vallahi, şu mescidi, nifakla tanınmış münafıktan başkası yapmaz! ' demiştim. Onu Ebu Habibe b. Ez'ar çatmıştı. Oraya Hizam b. Halid'in evinden çıkılırdı. Vedia b. Sabit de onlar arasında idi. Halbuki, Resûlullah aleyhisselamın eliyle yapmış olduğu mescid, orada idi. Cebrail aleyhisselam, Beytullah'ın bulunduğu tarafı işaret etmek suretiyle ona kurdurmuştu. 'Vallahi, biz dönünceye kadar, Dırâr Mescidini yeren, onun yapımında söz ve iş birliği yapmış ve yardım etmiş olanları yeren Kur'ân âyeti iner! ' demiştim. 486 Peygamberimiz aleyhisselam, Tebük'ten dönüp Medine'ye gelirken, Zî Evan'da konakladı. O sırada, Peygamberimiz aleyhisselama vahiy geldi." 487 İnen âyetlerde şöyle buyuruldu: " Bir de, zarar vermek için, mü'minler arasına ayrılık sokmak için, bundan önce Allah ve Allah'ın Resûlü ile harp edenin* gelmesini beklemek için bir bina yapıp onu mescid edinenler ve 'Bununla, iyilikten başka birşey kastetmedik! ' diye muhakkak yemin edecek olanlar vardır. Allah tanıklık eder ki; onlar seksiz şüphesiz yalancıdırlar! Sen onun (o binanın) içerisinde hiçbir vakit namaza durma! Tâ ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescid, senin içinde kıyama durmana elbette daha lâyıktır. Orada tertemiz olmalarını arzulamakta olan er kişiler vardır! Allah çok temizlenenleri sever. Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak biryerin kıyısına kurup da, onunla birlikte kendisi de Cehennem ateşine çöküp giden kimse mi? Allah zâlimler güruhuna hidayet vermez! Onların kurdukları bina, kalblerinde temelli bir şekke ve nifaka sebep olacaktır. Meğer ki, kalbleri ölümle parçalanmış olsun! Allah herşeyi bilen, her yaptığını yerli yerince yapandır" 488 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Salim b. Avfların kardeşi Malik b. Duhşum ile Benî Aclanların kardeşi Ma'n** b. Adiyy'i çağırdı ve: " Şu halkı zâlim olan mescide gidiniz de, yakınız, yıkınız onu! " buyurdu. Malik b. Duhşum'la Ma'n b. Adiyy acele gittiler. Salim b. Avf oğullarının mahallesine (mescidine) vardılar. 489 Salim b. Avf oğulları, Malik b. Duhşum'un kabilesi halkı idi. 490 Malik b. Duhşum, Ma'n b. Adiyy'e: " Ev halkımdan alacağım ateşle senin yanına gelinceye kadar, beni burada bekle! " dedi ve ev halkının yanına vardı. Yapraklı hurma dallarından bir dal aldı, onu ateşledi, Sonra, Ma'n'la birlikte koşarak Dırâr Mescidine vardılar. 491 Vakit akşamla yatsı arası idi. 492 O sırada Dırâr Mescidi cemaati içeride, 493 imam Mücemmi' b. Câriye de Dırâr Mescidinin kapısının önünde bulunuyordu. İbn Adiyy: " Onların kulaklarını kurt kulakları gibi yukarıdan bize diktiklerini hâlâ unutmamışımdır! " demiştir. 494 Dırâr Mescidi yakılıp yıkılınca, münafık cemaati de dağıldılar. 495 ------------------------------------- 469. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 71. 470. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 540-541. 471. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 71. 472. İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 541. 473. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 71. 474. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 441. 475. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 81, İbn Kayyım, Zad, c. 3, s. 12. 476. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1049. 477. Taberî, Tefsir, c. 11, s. 24, İbn Kayyım, Zad, c. 3, s. 12. 478. Taberî, Tefsir, c. 11, s. 25-26. 479. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1047, Taberî, Târîh, c. 3, s. 147-148. 480. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1047-1048. 481. Taberî, Tefsîr, c. 11, s. 24. 482. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1047. 483. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 173, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1045-1046, Taberî, Târîh, c. 3, s. 147. 484. Taberî, Tefsîr, c. 3, s. 147. 485. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 173-174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1045-1046, Taberî, c. 3, s. 147. 486 Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1048. 487. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1046, Taberî, Târîh, c. 3, s. 147, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 260, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 222, Zehebî, Megâzî, s. 537, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 21 , İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 12. * Ebu Âmir Fâsık'ın. 488. Tevtie: 107-110. ** Vâkıdî ye göre; Asım b. Adiyy. 489. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, c. 3, s. 1046, Taberî, c. 3, s. 147, Beyhakî, c. 5, s. 260, İbn Seyyid, c. 2, s. 222-223, Zehebî, s. 537, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 22, İbn Kayyım, c. 3, s. 12. 490. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Taberî, c. 3, s. 147. 491. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Vâkıdî, c. 3, s. 1046, Taberî, c. 3, s. 47, Taberî, c. 3, s. 147, İbn Seyyid, c. 2, s. 223, Zehebî, s. 537, İbn Kayyım, c. 3, s. 12. 492. İbn Seyyid, c. 2, s. 223, Zehebî, s. 537, İbn Kayyım, c. 3, s. 12. 493. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 174, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1046, Taberî, Târîh, c. 3, s. 147, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 223, Zehebî, Megâzî, s. 537. 494. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1146. 495. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 174, Taberî, c. 3, s. 147, Beyhakî, Del âilü'n-nübüvve, c. 5, s. 260, İbn Seyyid, c. 2, s. 223, Zehebî, s. 537, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 22, İbn Kayyım, c. 3, s. 12. Tebük Seferine Katılanlarla Mazeretleri Sebebiyle Katılamayanların Me'cur OlmalarıPeygamberimiz aleyhisselam: " Hamd olsun Allah'a ki, bu seferimizde bizi yeterince nasiplendirdi" buyurdu496 ve Medine'ye yaklaştığı sırada da; " Medine'de öyle cemaatler var ki, sizin gittiğiniz hiçbir yer, geçtiğiniz hiçbir vadi yoktur ki, onlar da o vadiye geçmiş gibi olmasınlar! " buyurunca: " Yâ Rasûlallah! Onlar Medine'de idiler! 497 Nasıl bizimle birlikte olabilirler?" diye sordular. 498 Peygamberimiz aleyhisselam: " Onları Medine'de ancak mazeretleri tutup alıkoymuştu" buyurdu. 499 ------------------------------------- 496. Vâkıdî, c. 3, s. 1056, lbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 167. 497. Vâkıdî, c. 3, s. 1Ü56, İbn Sa'd, c. 2, s. 168, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 341. 498. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 160, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 12. 499. Vâkıdî, c. 3, s. 1056, İbn Sa'd, c. 2, s. 168, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 160, 341, Buhâıî, Sahih, c. 3, s. 213, c. 5, s. 136, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 12. Medine ve Uhud Dağı Sevgisi ve Medinelilerin HayırlılarıEbu Humeyd es-Sâiüî der ki: " Tebük gazvesinden Resûlullah aleyhisselamla birlikte dönerken, 500 Medine'nin üzerinde geldiğimizde, Peygamber aleyhisselam: 'İşte Tâbe! '501 Uhud dağına bakınca da: 502 'İşte, bu da Uhud! 503 O bir dağdır ki , 504 bizi sever! Biz de onu severiz! ' buyurdu. 505 'Size Ensar evlerinin hayırlılarını da haber vereyim mi?' diye sordu. 'Evet! Haber ver yâ Rasûlallah! ' dedik. 506 Resûlullah aleyhisselam: 'Ensar evlerinin hayırlısı Neccar oğullarının evleridir! 507 Sonra, Haris b. Hazrec oğullarının evleridir! 508 Sonra, Sâide oğullarının evleridir! Ensar evlerinin hepsinde hayır vardır! ' buyurdu." 509 ------------------------------------- 500. Buhârî. Sahih. c. S, s. 136, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1011. 501. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 425, Müslim, c. 2, s. 1011. 502. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 425, Müslim, c. 2, s. 1011. 503. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 425, Buharî, c. 5, s. 136, Müslim, c. 2, s. 1011. 504. Buhârî , c. 5, s. 136, Müslim, c. 2, s. 1011. 505. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 425, Buhârî, c. 5, s. 136, Müslim, c. 2, s. 1011. 506. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 105, c. 5, s. 425, Müslim, c. 4, s. 1950. 507. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 105, c. 5, s. 425, Müslim, c. 4, s. 1950. 508. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 105. 509. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 105, c. 5, s. 425, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1950. Medine'deki Müslümanların Peygamberimiz aleyhisselamı Karşılamaya ÇıkmalarıMedine'deki büyük küçük bütün Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamı Seniyetü'l-vedâ'da karşıladılar. 510 O zaman altı yaşında olan Sâib b. Yezid de, Peygamberimiz aleyhisselamı karşılamak çin Seniyetü'l-vedâ'ya kadar giden çocuklar arasında idi. 511 ------------------------------------- 510. Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 216, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 265, Zehebî, Megâzî, s. 538, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 22, İbn Kayyım, Zadu'l-mead, c. 3, s. 12-13. 511. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 449. İhmalcilik Yüzünden Tebük Seferine Çıkamayan Mü'min ve MüslümanlarMü'min ve Müslüman olduklarında hiç şüphe bulunmadığı halde, ihmalcilikleri yüzünden Tebük seferine Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte çıkamayan: 1. Benî Selimelerin kardeşi Ka'b b. Malik, 2. Benî Amr b. Avfların kardeşi Mürâre b. Rebi', 3. Benî Vâkıfların kardeşi Hilâl b. Ümeyye, 4. Benî Salim b. Avfların kardeşi Ebu Hayseme gibi mü'min ve Müslümanlar da vardı. 512 Hilâl b. Ümeyyetü'l-Vâkıfî der ki: " Vallahi, ben dinimde şek ve şüpheye düşüp seferden geri kalmış değildim. Ben dayanıklı bir deve satın alabilecek güçte idim. 'Bir deve satın alayım' dedim. Mürâre b. Rebi' bana rastladı ve bana: 'Ben deve satın alabilecek güçte bir kimseyim, bir deve satın alıp gideceğim' dedi. Kendi kendime: 'İşte bana arkadaş! Ona yoldaş olurum! ' dedim. Aramızda: 'Yarın sabaha çıktığımızda iki deve satın alalım, Peygamber aleyhisselama yetişip katılalım. Bu fırsat kaçınlmaz! ' dedik. Bugün yarın derken, günlerce geciktik durduk. Resûlullah aleyhisselam ise, beldeleri aşıp gitti. 'Artık bu zaman gidecek zaman değildir! ' dedim. Hiçbir ev içinde veya dışında, ya özürlü olarak, ya da münafıklığı açıklanarak geri kalanlardan başka bir kimse göremiyor, durumuma üzülerek geri dönüyordum." 513 Ka'b b. Malik de; Akabe'de Peygamberimiz aleyhisselama bey'at edenler arasında bulunduğunu, Bedir gazasıyla Tebük gazasından başka, Peygamberimiz aleyhisselamın yaptığı gazaların hiçbirinden geri kalmadığını bildirdikten sonra, derki: " Tebük seferinden geri kalışıma gelince; ben, o gazadan geri kaldığım sırada olduğu kadar, hiçbir zaman, güce ve kolaylığa sahip olmadım. Vallahi, hiçbir vakit, yanımda iki devem birarada toplanmamıştı. Fakat, bu gaza sırasında ise, iki devem birarada toplanmıştı. Resûlullah aleyhisselamın; Tebük gazasına kadar herhangi bir gazaya çıkmak istediği zaman başka şekilde anlaşılacak bir dil kullanarak maksadını gizlemek, âdeti idi. Tebük gazasında ise, çok şiddetli sıcaklarda, çok uzak ve tehlikeli bir yolculuğu ve çok sayıdaki bir düşmanla karşılaşmayı göze almak gerektiği için; Müslümanlar ihtiyaçlarını ona göre hazırlasınlar diye, maksadını açıklamış, gitmek istediği yeri habervermişti. Resûlullah aleyhisselamla birlikte sefere çıkan Müslümanlar da pek çoktu. Mücahidlerin künyelerini divan defteri almıyordu. Bu gazada, Allah tarafından vahiy gelmedikçe Resûlullahın bilemeyeceğini sananlardan başka, hiç kimse, gizlenmek, bulunmamak istemiyordu. Resûlallah aleyhisselam, bu gazaya, meyvelerin yetişip güzelleştiği, ağaç gölgelerinin hoşa gittiği ve ona yönelindiği bir zamanda çıkmıştı. Resûlullah aleyhisselamla Müslümanlar, bu gaza için hazırlanmaya başladılar. Ben de, onlarla birlikte, yol hazırlığını görmek üzere sabahleyin evden çıkıp dolaşır, hiçbir iş görmeden akşam üzeri döner gelirdim. Kendi kendime: " Hazırlanmaya gücüm ve vaktim var! ' derdim. Bu ihmalcilik bende sürdü gitti. Nihayet, bir sabah, Resûlullah aleyhisselamla birlikte Müslümanlar birden yola çıkı vermişlerdi! Halbuki, ben daha sefer hazırlığından hiçbir hazırlık görmemiştim. Kendi kendime: 'Bir veya iki gün sonra, ben de hazırlanır, onlara yetişir, katılırım! ' dedim. Tebük mücahidleri Medine'den ayrıldıktan sonra, sabahleyin, hazırlık görmek için çıktım. Yine, hiçbir iş göremeden geri döndüm. Bu hal bende devam etti durdu. Nihayet, mücahidler birbirleriyle yarışırcasına hızla yol alarak gittiler. Arkalarından gideyim de, onlara yetişeyim diye niyetlenmiştim. Keşke bunu yapsaydım. Yapamadım! Bana bu da nasip ve müyesser olmadı. Resûlullah aleyhisselam Tebük gazasına gittikten sonra çıkıp halk içinde dolaşırken beni en çok üzen, tasalandıran şey, ya üzerlerinde münafık damgası bulunanlardan, ya da Yüce Allah'ın özürlü saydığı kimselerden başkasını göremeyişim idi! Resûlullah aleyhisselam, Tebük'e varıncaya kadar, beni hiç anmamış! Tebükte, Müslümanlar arasında oturduğu sırada: 'Ka'b b. Malik ne yapıyor?' diye sorunca, Benî Selimelerden bir adam, ki Abdullah b. Ü neys'tir. 'Yâ Rasûlallah! Onu iki parça bürdesi içinde iki tarafa bakınması tutmuş, alıkoymuştur! ' demiş. Muaz b. Cebel, ona: 'Sen ne kadar kötü birşey söyledin! Vallahi, yâ Rasûlallah! Biz onun hakkında hayırdan, iyilikten başka birşey bilmiyoruz! ' demiş. Resûlullah aleyhisselam ise, susmuş, birşey buyurmamış. 514 Resûlullah aleyhisselamın Tebük'ten mücahidlerle birlikte Medine'ye yönelip gelmek üzere bulunduğunu işitince, beni üzüntü sardı. Artık bir yalan düşünmeye başladım. Kendi kendime: 'Acaba ne söylesem Resûlullahın gazabından kurtulabilirim! ' diyor ve ailem halkından görüş sahibi olanların hepsinden, bu hususta yardım diliyordum. 'Resûlullah aleyhisselamın Medine'ye gelmesi yaklaştı! ' denilince, benden o boş düşünceler uzaklaştı. Ben, hiçbirzaman, doğruluktan başka birşeyle bundan kurtulamayacağımı anladım. Doğruyu söylemeye karar verdim. Nihayet, Resûlullah aleyhisselam sabahleyin Medine'ye geldi. Resûlullah aleyhisselam, bir seferden döndüğü zaman, ilk önce Mescide varıp orada iki rekat namaz kılar, sonra da halk ile otururdu. Bu seferde de öyle yapıp oturduğu sırada, Tebük seferinden geri kalanlar kendisinin yanına gelerek özür dilemeye ve özürlerini yeminle desteklemeye başladılar. Onlar seksenden fazla kişi idiler. Resûlullah aleyhisselam, onların dış yüzlerine ve yeminlerine bakarak özürlerini kabul ve içyüzlerini Allah'a havale etti. 515 Hummalı ve hastalıklı olduklarını ileri sürerek kendisinden özür dilemiş olan bu kişilere acıdı. 516 Bey'aüarını kabul etti. 517 Kendileri için Allah'tan mağfiret de diledi. 518 O sırada, ben de Resûlullahın huzuruna vardım. Kendisine selam verdiğim zaman, bana gazaplı bir gülümseyişle gülümsedikten sonra: 'Gel! ' buyurdu. Yürüyerek yanına vardım ve önüne oturdum. Bana: 'Seni geride bırakan nedir? Sen bana yardım etmek üzere Akabe'de sırtına bey'at yüklenmiş değil miydin?' diye sordu. 519 'Evet, 520 yâ Rasûlallah! 521 Ben vallahi sizden başka şu dünya halkından kimin yanında otursam, ileri süreceğim özürle muhakkak onun gazabından kurtulabileceğimi umarım. Çünkü, ben tartışmada mantıklı ve düzgün konuşma gücü verilmiş bir kimseyimdir. Fakat, vallahi şunu da iyi biliyorum ki; eğer bugün ben sizi benden hoşnut edecek yalan bir söz söyleyecek olursam, çok sürmez, Allah yalanımı ortaya çıkarır, seni hakkımda gazaplandırır. Eğer seni hakkımda gazaplandıracak söz söylersem, herhalde bu husustaki kusurum için, Allah'ın affını umarım. Hayır! Vallahi, benim için, ileri sürülebilecek hiçbir özür yoktur! Vallahi, ben senden geri kaldığım zamanda olduğu kadar, hiçbirzaman, sefer için daha güçlü ve daha kolaylıklı değildim! ' dedim. Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam: İşte, Ka'b doğru söyledi! Kalk! Allah senin hakkında hükmünü verinceye kadar bekle! ' buyurdu. Kalktım. Evime gelirken, Benî Selimeden bazı kişiler benimle birlikte geldiler ve bana: 'Vallahi, biz seni, bundan önce, bir günah işlemiş kimse olarak bilmiyoruz. Ne çare ki, sen seferden geri kalan kişilerin özür diledikleri şekilde özür dilemedin, çok aciz duruma düştün! ? Halbuki, Resûlullah aleyhisselamın senin hakkındaki mağfiret dileği, günahını bağışlatmaya yeterdi! ' dediler. Vallahi, Selime oğulları beni kınamaya o kadar devam ettiler ki, nihayet, Resûlulah aleyhisselamın yanına dönmek, kendimi yalanlamak istedim! Sonra, onlara: 'Bu duruma düşen, 522 benden başka, 523 benimle birlikte524 bir kimse var mıdır?' diye sordum. Onlar: 'Evet! İki kişi daha vardır. Onlarda, Resûlullaha söylediğin sözün benzerini söylediler. Resûlullah tarafından, onlara da, sana söylendiği gibi söylendi' dediler. 'Kimdir onlar?' diye sordum. 'Mürâre b. Rebi' ile Hilâl b. Ümeyye! ' dediler. Bu iki zâtın salih ve kendileri ömek tutulacak kişiler olduklarını, 525 Bedir savaşında bulunduk-Iarını526 bana hatırlattılar. 527 Tereddütten vazgeçtim. 523 Sustum. 529 Muaz b. Cebel ile Ebu Katâdeye rastladım. Bana: 'Sen arkadaşlarının sözlerini dinleme! Doğruluk üzerinde dur! İnşaallah, Allah senin için bir genişlik, bir çıkar yol yaratır. Özür sahiplerine gelince; eğer onlar özürlerinde sâdık iseler, Allah onların özürlerini kabul eder ve bunu Peygamberine bildirir' dediler. 530 Resûlullah aleyhisselam, kendisinden seferde geri kalanlardan işte şu üçümüzle konuşmaktan Müslümanları nehyetti. Halk da bizden çekindiler ve bize karşı yüzlerini ekşittiler. Nihayet, bana yeryüzü yabancılaştı! O artık benim tanıdığım yer değildi! Bu hal üzere elli gün kaldık! İki arkadaşıma gelince, onlarda halktan çekildiler. Evlerinde oturdular. 531 Ağladılar durdular. 532 Ben onların daha genci, daha güçlü ve dayanıklısı idim. Bunun için, ben dışarı çıkar, namazda Müslümanların yanında bulunur, çarşı ve pazarları dolaşırdım. Fakat, hiç kimse bana söz söylemezdi. Namazdan sonra, Resûlullah aleyhisselamın meclisine varıp kendisine selam verir ve içimden: 'Acaba selamıma mukabele için dudaklarını oynatır mı, yoksa oynatmaz mı?' derdim. Sonra, namazı onun yakınında kılar, kendisine bakmak için fırsat kollardım. Ben namazıma yöneldiğim zaman, o bana doğru döner, fakat ben ona doğru bakınca o benden yüzünü çevirirdi! Halkın da bana karşı böyle533 cefalarını açığa vurmalarının, 534 beni terketmelerinin535 uzayıp gittiği bir sırada idi ki, gidip Ebu Katâde'nin bahçe duvarına tırmandım. Kendisi, amcamın oğlu ve bana halkın en sevgilisi idi. Selam verdim. Fakat, o vallahi selamımı almadı. Kendisine: 'Ey Ebu Katâde! Sana Allah adına and veriyorum! Sen benim Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü sevdiğimi biliyor değil misin?' dedim. Sustu. Andımı tekrarladı m. 536 'Ey Ebu Katâde! Sana Allah adına and veriyorum! Sen benim Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü sevdiğimi biliyor değil misin?' dedim. 537 Yine sustu. Üçüncü olarak andımı tekrarlayınca: 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir! ' dedi. Bunun üzerine, gözlerimden yaş boşandı. Hemen sıçrayıp kalktım, bahçe duvarına tırmandım. 538 Ertesi günü, sabahleyin çarşıya kadar gittim. 539 Medine çarşısında gidip durduğum sırada idi ki, Medine'ye buğday satmaya gelen Şam Nebatîlerinden bir Nebatî: 'Ka'b b. Malik'i bana kim gösterir?' diye soruyordu. Halk bana işaret ederek beni ona gösterdiler. Nebatî yanıma geldi ve Gassan kralı540 Haris b. Ebi Şimrveya Cebele b. Eyhem tarafından541 ipek bir bez parçasına542 yazılmış bir yazıyı bana verdi. 543 Ben kâtip idim, okur yazardı m. 544 Mektuba bakınca şöyle denildiğini gördüm: 'Bundan sonra derim ki; bana haber verilmiş bulunduğuma göre, sahibin sana eziyet ediyormuş! Allah seni ne horlanacak, ne de zayi edilecek bir mevkide yaratmıştır. Sen hemen bizim yanımıza gel, kavuş! Biz sana lâyık ihsanı ve iyiliği yaparız! ' Mektubu okuyunca: 'Bu da, öbürü gibi bir belâ ve ibtilâdır. 545 Benim içine düştüğüm hali haber alan müşriklerden biri, hakkımda umuda düşmüş! ' dedim. 546 Mektubu tandırda yakmaya karar verdim. Hemen götürüp tandıra attım ve yaktım! Elli günden kırk günü geçince, Resûlullah aleyhisselamın elçisi yanıma gelip: 'Resûlullah aleyhisselam sana kadınından ayrı durmanı emrediyor! ' dedi. 'Kadınımı boşayacak mıyım? Yoksa ne yapacağım?' diye sordum. Elçi: 'Hayır! Kadınından ayrı bulun, ona yaklaşma! ' dedi. Resûlullah aleyhisselam, iki arkadaşıma da, bunun gibi haber göndermişti. 547 Resûlullahın elçisi Huzeyme b. Sabit'ti. 548 Kadınıma: 'Haydi, kendi aile halkının yanına git! Allah şu iş hakkındaki hükmünü bildirinceye kadar, onların yanında bulun' dedim. 549 Hilâl b. Ümeyye salih bir zâttı. Hep ağladı durdu. Ağlamaktan, kendisinin öleceği sanılıyordu. Yemekten içmekten kaçınıyor, oruç tutacak olursa iki-üç günü birbirine uluyor, ancak bir yudum su ve biraz süt içiyordu. Geceleri hep namaz kılıyor, kendisine hiç kimse söz söylemesin diye dışarı çıkmayıp evinde oturuyordu. Yeni doğmuş çocuk bile olsa, onunla da, Resûlullah aleyhisselamın emrine uymuş olmak için550 muhatap olmuyordu. Hilâl b. Ümeyye'nin kadını, Resûlullah aleyhisselama gelerek: 'Yâ Rasûlallah! Hilâl b. Ümeyye çok yaşlıdır. Gücü kuvveti yitmiştir. Kendisinin hizmetçisi de yoktur. 551 Ona benden başka arkadaş olacak, iyi bakacak bir kimse de bulunmamaktadır. Eğer beni bırakır, ona hizmet etmemi uygun görürsen, bırak da hizmet edeyim. 552 Benim ona hizmet etmemi çirkin görür müsün?' dedi. Resûlullah aleyhisselam: 'Hayır! Çirkin görmem! Fakat, o sana yaklaşmasın! ' buyurdu. Kadın: 'Yâ Rasûlallah! Vallahi, onun bana, hiçbir şeye kımıldayacak hali yok! Vallahi, bu olan iş olalıdan bugüne dek hiç durmadan ağlıyor! 553 Gece gündüz, sakalından gözyaşları dökülüyor. Gözlerinde aklık belirmiştir. 554 Kendisinin gözlerini kaybedeceğinden korkuyorum! ' dedi. 555 Benim aile halkından bazıları: 'Resûlullah aleyhisselam, Hilâl b. Ümeyye'den kadınının hizmet etmesine izin verdi. Sen de, kadının için Resûlullahtan izin istesen?' dediler. Onlara: 'Vallahi, ben bu hususta Resûlullahtan izin istemem. İzin istediğim zaman Resûlullah aleyhisselamın bana ne söyleyeceğini bilemem! Hem ben genç, dinç bir adamım! ' dedim. Bundan sonra, on gece daha durdum. Resûlullah aleyhisselamın halkı bizimle konuşmaktan men edişinden beri elli gecemiz dolmuştu. Ellinci gecenin sabahında, sabah namazını kılmıştım. Evlerimizden bir evin damında, 556 Sel' dağının arkasında yaptığım çardakta557 oturuyordum. Öyle bir halde ki, Yüce Allah'ın andığı üzere, bütün genişliğine rağmen yeryüzü başımızı dar gelmekte ve canım son derecede sıkılmakta idi. 558 Tam o sırada, Sel' dağının üzerinde en yüksek sesiyle bir bağırıcının: 'Ey Ka'b b. Malik! Müjde! ' diyerek olanca gücüyle bağırdığını işittim. Hemen secdeye kapandım! Anladım ki; artık genişlik, ferahlık gelmiştir. Resûlullah aleyhisselam sabah namazını kılınca Allah'ın bizim üzerimize tevbesini, nedametlerimizin kabulünü bildirdi de, halk bizlere müjdelemeye gittiler. İki arkadaşıma da müjdeciler gitti. Bana da bir kişi (Vâkidî'ye göre; Zübeyr b. Avvam) müjdelemek üzere atını sürmüş ve Eşlem kabilesinden bir müjdeci (Vâkidîye göre; Hamza b. Amr) de koşup Sel' dağının üzerine çıkmıştı. Onun sesi, attan daha çabuktu ve beni müjdeleyen sesini işittiğim bu zât yanıma gelince, üzerimdeki iki kat elbisemi çıkarıp kendisine müjdelik olarak giydirdim. Vallahi, o zaman, bunlardan başkasına malik değildim. İğreti olarak iki kat elbise alıp üzerime giydim." 559 Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme der ki: " Gece, Resûlullah aleyhisselam, bana: 'Ey Ümmü Seleme! Ka'b b. Malik ve iki arkadaşının tevbesinin kabul olunduğu hakkında bana vahiy nazil oldu! ' buyurdu. 'Yâ Rasûlallah! Onlara hemen adam gönderip müjdeleyeyim mi?' dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Sen gecenin sonuna kadar onların uyumalarına engel olursun. Sabahlamadıkça, onlar görülmesin! ' buyurdu." Resûlullah aleyhisselam, sabah namazını kıldırınca, Ka'b b. Malik, Mürâre b. Rebi' ve Hilâl b. Ümeyye'nin tevbelerinin Allah tarafından kabul olunduğunu halka haber verdi. Zübeyr b. Avvam, Ka'b'a müjdelemek için at üzerinde vadinin içine doğru gitti Ebu'l-A'ver Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl, Hilâl'e müjdelemek için, Benî Vâkıflara doğru gitti. Bunu haber verdiği zaman, Hilâl secdeye kapandı. Saîd b. Zeyd: 'Hilâl uzun süre başını secdeden kaldırmadı. Sevincinden can verdiğini sandım! ' demiştir. Hilâl b. Ümeyye üzüntüsünden o kadar çok ağlamakta idi ki, öleceğinden korkulmaya başlanmıştı. Üzüntüsünden, ağlamaktan o kadar zayıflamıştı ki, Resûlullah aleyhisselamın yanına yürüyerek gidemeyecek duruma düşmüş, merkebe binmek zorunda kalmıştı. Mürâre b. Rebi'i de, Ebu Naile Silkân b. Selâme ile Seleme b. Selâme b. Vakş müjdelediler. 560 Ka'b b. Malik de, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gidişini ve ondan sonrasını şöyle anlatır " Hemen Resûlullah aleyhisselama gittim. Halk beni takım takım karşıladılar ve: 'Allah'ın tevbeni kabul buyurması sana kutlu olsun! ' diyerek beni kutladılar Mescide vanp girdim. O sırada, Resûlullah aleyhisselam oturuyor, çevresinde de halk bulunuyordu. Talha b. Ubeydullah kalkıp koşarak geldi, elimi sıktı ve beni tebrik etti. Vallahi, Muhacirlerden Talha'dan başka kimse bana yerinden kalkmadı. Talha'dan gördüğüm bu iyiliği hiç unutamam. Kendisine selam verdiğim zaman, Resûlullah aleyhisselam sevincinden yüzü şimşek çakar gibi çakar bir halde, bana: 'Seni öyle bir günün hayır ve saadetiyle müjdelerim ki; o, ananın seni doğurduğu günden beri geçirdiğin günlerin hayıriısıdır! 561 Sen, hiçbir zaman üzerine doğmamış olan hayırlı güne gel! ' buyurdu. 562 Resûlullah aleyhisselama: 'Bu müjde senin tarafından mı, yoksa Allah tarafından mıdır?' diye sordum. Resûlullah aleyhisselam: 'Hayır! Benim tarafımdan değil, Allah tarafındandır! ' buyurdu. Zaten, Allah tarafından sevindirildiği zaman, Resûlullahın yüzü ay parçası gibi parıldardı. Bunu biz de yüzünün parıltısından anlardık. Resûlullah aleyhisselamın önüne oturunca: 'Yâ Rasûlallah! Hem tevbemin kabulüne şükür için, hem de Allah'ın ve Resûlünün rızasını kazanmak için, sadaka olarak, malımdan sıyrılıp çıkacağım! ' dedim. Resûlullah aleyhisselam: 'Malının bir kısmını yanında tut! (Fakirlere hepsini dağıtma! ) Bu senin için daha hayırlıdır?' buyurdu. 'Öyleyse, Hayber'de hisseme düşmüş olan malı yanımda tutar, kendime alıkoyanm! Yâ Rasûlallah! Allah beni ancak doğrulukla kurtardı. Artık ben, tevbenin gereği olarak, bundan böyle, sağ oldukça, doğrudan başka birşey söylemeyeceğim! ' dedim. Vallahi, Resûlullah aleyhisselama bunları andığımdan beri, Müslümanlardan hiçbir kimse bilmiyorum ki; doğru söylemekte Allah'ın bana yaptığı imtihandan daha güzel imtihanını ona yapmış olsun! Resûlullah aleyhisselama bunları andığımdan bugüne dek, yalan birşey söylemek aklımdan bile geçmemiştir. Bundan sonra, sağ kaldığım zaman içinde de Allah'ın beni yalandan koruyacağını umarım! Yüce Allah, Resûlüne: 'Andolsun ki; Allah, Peygamberini, muharebeden geri kalanlara izin verdiğinden dolayı affettiği gibi, içlerinden birtakımının gönülleri hemen hemen eğrilmek üzere iken, güçlük zamanında ona tâbi olan Muhacirlerle Ensarı da tevbeye muvaffak kıldı ve sonra, onların bu tevbelerini kabul buyurdu. Çünkü, O, çok esirgeyici ve çok bağışlayıcıdır. Seferden geri bırakılan ve haklarındaki hüküm geciken üç kimsenin tevbelerini de kabul etti. Çünkü, yeryüzü olanca genişliğiyle birlikte onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet, Allah'ın hışmından yine Allah'tan başka sığınılacak hiçbiryer olmadığını anladılar da, bundan sonra Allah onlan da eski hallerine dönsünler diye tevbeye muvaffak kıldı. Şüphe yok ki; Allah, ancak O'durtevbeyi en çok kabul eden ve esirgeyen! Ey iman edenler! Allahtan korkunuz! Bir de, doğrularla beraber olunuz! '[Tevbe: 117-119] âyetlerini indirdi. Vallahi, Allah, bana verdiği nimetler içinde; beni İslâm dinine hidayetinden sonra, bence, Resûlullah aleyhisselama doğru söylemekten, ona yalan söyleyip de helak olmuş bulunmamaktan daha büyük bir nimet vermemiştir. Nasıl ki, Resûlullah aleyhisselama yalan söyleyenler helak olup gittiler. Çünkü, Allah şu yalan söyleyenler hakkında vahyini indirdiği zaman, herhangi bir kimse hakkında söyleyeceğinin en ağırını söyledi de, şöyle buyurdu: 'Onların yanına döndüğünüz zaman, kendilerini muahezeden vazgeçmeniz için, Allah'a and içeceklerdir. Öyle olunca da, siz de onlardan sarf-ı nazar ediniz! Çünkü, onlar murdardırlar, pistirler! Onların irtikâp etmekte bulunduklarının cezası olarak varacakları yerde, Cehennemdir! Onlar, kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin edecekler. Fakat, siz onlardan hoşnut olsanız da, muhakkak ki, Allah o fâsıklar güruhundan hoşnut olmaz! '563 Şu üçümüzün, hani bizden önce Resûlullah aleyhisselamı kandırmak için yemin edip Resûlullah aleyhisselamın da onların yeminlerini ve bey'atlarını kabul ve kendileri için Allahtan mağfiret dilediği o birtakım kimselerin affından elli gün arkaya kalmış bulunan bizlerin işimizi ise, Resûlallah aleyhisselam, Allah'ın hakkımızda vereceği hükme kadar geciktirmişti. İşte bunun içindir ki, Yüce Allah: 'Hani, şu tevbeleri Allah'ın hükmüne kadar geri bırakılan üç kişiye... ' buyurmuştur. Bu âyette Allah'ın andığı geri bırakılış, bizim gazadan geri kalışımız değildir. Fakat, Resûlullah aleyhisselamın bizim üçümüzü, tevbemizi, kendisine yemin eden ve kendisinden özür dileyip de özürleri kabul olunanların tevbelerinden geri bırakışıdır." 564 ------------------------------------- 512. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 162, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 996-997, İbn Sa'd Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 166, Taberî, Târih, c. 3, s. 143. 513. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 997-998. 514. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 176-177, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 997, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 456 457, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 130-131, Taberî, Tefsir, c. 11, s. 59. 515. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 177, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1049, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 457, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 131. 516. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1049-1050. 517. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 131. 518. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1050, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 131. 519. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 177, Vâkıdî, c. 3, s. 1050, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 457, Buhârî, c. 5, s. 131. 520. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 131. 521. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 177, Vâkıdî, c. 3, s. 1050, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 457. 522. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 177-178, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1050, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 457, 458 Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 131-132. 523. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1050. 524. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. f, c. 5, 525. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1050-1051, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 526. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 527. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Hanbel, c. 3, 5. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 528. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 529. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178. 530. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1050. 531. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 178, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 458, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 132. 532. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 533. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Ahmed, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 534. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Buhârî, c. 5, s. 132. 535. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458. 536. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Hanbel, c. 3, 5. 457, Buhârî, c. 5, s. 132. 537. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1051. 538. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 178, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458. 539. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 178, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1051. 540. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 177-179, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 458, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 132. 541. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1051. 542. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1051. 543. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1051, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 544. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458. 545. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052, Ahmed b. Hanbel, c. 3, 5. 458, Buhârî, c. 5, s. 132. 546. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052. 547. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 133. 548. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1052. 549. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 133. 550. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1052. 551. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 458, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 133. 552. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1052. 553. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052, Ahmed b. Hanbel, c. 3, 5. 458, Buhârî, c. 5, s. 133. 554. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1052. 555. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1052. 556. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 179, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1052, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 458 Buhârî, Sahih, c. 5, s. 133. 557. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 180, Vâkıdî, c. 3, s. 1052. 558. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 179, Vâkıdî, c. 3, s. 1053, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 458, Buhârî, c. 5, s. 133. 559. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 180, Vâkıdî, c. 3, s. 1053, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s: . 458-459, Buhârî, c. 5, s. 133-134. 560. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1053-1054. 561. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 180, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1054, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 459, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 134. 562. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1054. 563. Tevbe: 95-96. 564. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 180-181, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1054-1055, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 459, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 134-135. Mücahidlerin Silahlarını Satmaktan Men EdilmeleriTebük seferinden döndükten sonra, Müslümanlardan bazıları: " Bundan sonra, cihad, savaş kesilmiştir! " diyerek, evvelce satın almış oldukları fazla silahlarını satmaya başlamışlardı. Peygamberimiz aleyhisselam, bunu haber alınca, silahlarını satmaktan onları men565 ve: " Ümmetimden bir cemaat, hak uğrunda çarpışmakta Kıyamet gününe (Vâkıdî'ye göre; Deccal çıkıncaya) kadar yardımcı olmakta devam edecektir! " buyurdu. 566 ------------------------------------- 565. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1057. 566. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1057, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 384, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1524, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ. c. 9. s. 39. Tebük Seferi Münasebetiyle Âyetler İnişiYüce Allah, Tebük seferi münasebetiyle indirdiği âyetlerde şöyle buyurur " Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size 'Allah yolunda elbirlik gazaya çıkınız' denildiği zaman, yeri (mıhlanıp) ağırlaştınız? Ahiretten vazgeçip yalnız dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat, bu dünya hayatının faydası, ahiretin yanında pek azdır." (Tevbe: 38) " Eğer emrolunduğunuz (bu cihada) elbirlik çıkmazsanız (Allah) sizi pek acıklı bir azaba uğratır, yerinize sizden başka (itaatli) bir kavmi getirir. Siz ona hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah herşeye hakkıyla kadirdir." (Tevbe: 39) " Eğer siz ona (Resûlüme) yardım etmezseniz, (hatırlayın o zamanı ki) kâfirler onu (Mekke'den) çıkardıklarında bizzat Allah ona yardım etmişti. Resûlullah ancak ikinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar (Sevr dağının tepesindeki) mağarada idiler. Peygamber, arkadaşına (Ebu Bekir'e) 'Tasalanma! Allah, hiç şüphe yok, bizimledir! ' derken, Allah onun üzerine sekînetini indirmiş, onu görmediğiniz ordularla te'yid etmiş, kâfirlerin kelimesini alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise, o çok yücedir. Allah mutlak galibdir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe: 40) " (Ey mü'minler! ) Sizler, gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak, elbirlik savaşa çıkınız! Allah yolunda, mallarınızla, canlarınızla muharebe ediniz! Eğer bilirseniz, bu, sizin için çok hayırlıdır." (Tevbe: 41) " Eğer (münafıkların davet olundukları şey) yakın bir menfaat, orta bir sefer olsaydı, muhakkak senin arkana düşerlerdi. Fakat, meşakkat ve zahmetle alınacak olan o mesafe onlara uzak geldi. Bununla birlikte, onlar (sen Tebük'ten dönünce), 'Eğer gücümüz yetseydi, herhalde biz de sizinle birlikte çıkardık! ' diye Allah'a yemin edeceklerdir. Bunlar (bu suretle) kendilerini helâka sürüklerler. Allah biliyor ki; onlar, hiç şüphesiz ve muhakkak, yalancıdırlar! " (Tevbe: 42) " Ey seni Allah affedesice (Resûlüm)! Doğru söyleyenler kimler, gerçekten yalancılar kimlerdir? Bunların iyice belli olmasını beklemeden, ne diye onlara (seferden geri kalmaları için) izin verdin?" (Tevbe: 43) " Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi görev bilenler, zaten, seferden geri kalmak için senden izin istemezler. Allah o müttakilerin kimler olduğunu çok iyi bilendir." (Tevbe: 44) " Senden, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmaz, kalbleri şek ve şüpheye düşüp de kendileri o şüphelerinin içinde şaşırmış kalmış olan kimseler izin isterler." (Tevbe: 45) " Eğer onlar sizinle birlikte cihada çıkmak isteselerdi, elbette onunla ilgili olarak birtakım hazırlıklar yaparlardı. Fakat, Allah davranmalarını istemedi de, onları yoldan alıkoydu ve 'Oturun oturanlarla birlikte! ' denildi." (Tevbe: 46) " Eğer aranızda onlar da (sefere) çıksalardı, sizde şer ve fesadı arttırmaktan başka birşey yapmazlar, aranıza muhakkak ki fitne sokmak isterlerdi (bozgunculuğa koşarlardı). İçinizde, onlara iyice kulak verecekler (seferde olan bitenleri gerilerindekilere aktaracaklar) da vardır. Allah o zalimleri çok iyi bilendir." (Tevbe: 47) " Andolsun ki; onlar bundan önce de fitne (ve fesad) aramışlar, senin hakkında birtakım işler çevirmişlerdi. Nihayet Hak(tan yardım) geldi. Allah'ın emri, onlara rağmen galebe çaldı." (Tevbe: 48) " Onlardan kimi de, 'Bana izin ver, beni fitneye düşürme! ' diyecektir. Haberin olsun ki; onlar zaten fitne çukuruna düşmüşlerdir. Cehennem ise o kâfirleri herhalde ve herhalde çepeçevre kuşatıcıdır! " (Tevbe: 49) " Sana bir iyilik gelirse, bu (kıskançlıklarından dolayı) onların fenasına gider. Sana bir musibet erişirse, 'Biz daha önceden ihtiyat tedbirlerimizi almışızdır' derler ve böbürlene böbürlene dönüp giderler! " (Tevbe: 50) " De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişmez. O, bizim mevlâmizdir! ' Onun için, mü'minler, yalnız Allah'a güvenip dayanmalıdır." (Tevbe: 51) " De ki: Siz bizde iki güzelliğin (gaziliğin veya şehitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz? Halbuki, biz sizde Allah'ın ya kendi katından, yahut bizim elimizle bir azab getireceğini bekliyoruz. Haydi siz (bizim akıbetimizi) gözetleyedurunuz! Biz de, sizinle birlikte, kendi feci akıbetinizi bekleyi-ciyiz! " (Tevbe: 52) " De ki: Gerek gönül rızasıyla harcayın, gerek istemeyerek (verin). Sizden çıkan hiçbir (nafaka) kat'iyyen kabul olunmayacaktır. Çünkü, siz (Allah yolunda cihaddan geri kalmak suretiyle) fâsıklar güruhu(na katılmış) oldunuz." (Tevbe: 53) " Nafakalarının kabul edilmesine mani olan da, (başka değil) sırf şudur: Çünkü, onlar Allah'a ve Resûlüne küfrettiler. Onlar namaza, ancak üşene üşene gelirler. Onlar iştihasız olmadıkça da harcamazlar." (Tevbe: 54) " Onlar hâlâ şu gerçeği anlamadılar mı ki; her kim Allah'a ve Resûlüne karşı yan çizerse, onun için, içinde temelli kalıcı olmak üzere, Cehennem ateşi vardır. Bu ise, en büyük bir rüsvaylıktır." (Tevbe: 63) " Münafıklar, kendilerinin kalblerinde olanı yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin tepelerine indirilmesinden de daima endişe ederler. De ki: Siz maskaralığınıza devam ededurun. Allah, gocunduğunuz şeyi zaten meydana çıkarıcıdır! " (Tevbe: 64) " Şayet, kendilerine (seninle birlikte Tebük'e giderken ne diye alay ettiklerini) sorsan, 'Andolsun ki; biz ancak (yol zahmetini duymamak için lafa) dalmış bulunuyor, şakalaşıyorduk! ' derler. De ki: Allah ile, Allah'ın âyetleriyle, O'nun Resûlü ile mi alay ediyordunuz?! " (Tevbe: 65) " Boşuna) özür dilemeye kalkmayın. Siz (iman ettiğinizi söyledikten) sonra, küfrettiniz! İçinizden bir zümreyi affetsek bile, diğer birzümreyi, kendileri cürümlerinde ısrar eden kişiler oldukları için, azabımıza uğratacağız! " (Tevbe: 66) " Münafık erkekler de, münafık kadınlar da birbirinin parçasıdırlar. Onlar kötülüğü emrederler, iyilikten vazgeçirmeye uğraşırlar. Ellerini (cimrilikle sımsıkı) yumarlar. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu (lütfundan mahrum etti). Şüphe yok ki, münafıklar fâsıkların ta kendisidirler." (Tevbe: 67) " Allah erkek münafıklara da, kadın münafıklara da, bütün kâfirlere de, kendileri içinde temelli kalıcı olmak üzere, Cehennem ateşi va'detti. Bu, onlara yeter! Allah onları rahmetinden kovdu. Onlara bitip tükenmeyen bir azab vardır! " (Tevbe: 68) " Mü'min erkekler de, mü'min kadınlar da birbirinin velileri (yardımcıları)dır. Bunlar, (insanlara) iyiliği emrederler, (insanları) kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar. Namazı dosdoğru kılarlar. Zekatı verirler. Allah'a ve Allah'ın Resûlüne itaat ederler. İşte bunlardır ki; Allah onları rahmetiyle yariıgayacaktır. Çünkü, Allah Azîz'dir (dilediğini yapmaktan aciz değildir), Hakîm'dir (her yaptığını yerli yerince yapandır)." (Tevbe: 71) " Allah, mü'min erkeklere de, mü'min kadınlara da, kendileri içinde temelli kalıcı olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler, Adn cennetlerinde çok güzel meskeni er va'detti. Allah'ın bir rızvânı (hoşnutluğu) ise hepsinden büyüktür. İşte bu, asıl bu, en büyük saadettir, mutluluktur." (Tevbe: 72) " Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla savaş! Onların karşılarında çetin (dayanıklı) ol! Onların yurdu Cehennemdir! O ne kötü bir dönüş yeridir! " (Tevbe: 73) " (Münafıklar, o kötü sözü) söylemedikleri hakkında Allah'a yemin ediyorlar. Andolsun ki; onlar o küfür sözünü söylemişlerdir. Onlar, müslümanlıklarını açıkladıktan sonra da, kâfir oldular. Onlar, başaramadıklar birşeye (cinayete) de yeltendiler. Halbuki, intikam almaya yeltenmeleri için Allah ile Peygamberinin lutfu ve inayetiyle onları zengin-leştirmiş olmasından başka, ortada bir sebep de yoktu. Eğer onlar (nifaktan) tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada da, ahirette de çok acıklı bir azaba uğratır. Kendileri için yeryüzünde ne bir yar, ne bir yardımcı vardır." (Tevbe: 73) " İçlerinden kimi de Allah'a şöyle va'd etmişti: 'Bize lutf u kereminden ihsan ederse, andolsun ki, zekatını vereceğiz, muhakkak salihlerden olacağız! '" (Tevbe: 75) " Allah, kendilerine fazi u inayetinden verince de, onunla cimrilik edip arka çevirdiler. Onlar, öyle dönektirler! " (Tevbe: 76) " Nihayet, Allah'a karşı va'd etti ki erini tutmadıkları, yalan söylemekte oldukları için, Allah da (bu fiillerinin) akıbetini, kalblerinde kendisinin huzuruna çıkacakları güne kadar (sürecek) bir nifak yaptı." (Tevbe: 77) " Onlar (münafıklar) hâlâ anlamadılar mı ki; Allah hiç şüphesiz kendilerinin içlerinde gizlediklerini de, fısıltılarını da biliyor. Muhakkak ki, Allah gaybları çok iyi bilendir." (Tevbe: 78) " Sadakalarda, bağışlarda bulunan mü'minlerle, güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayan fakirlerle laf atarak (ve kaş göz oynatarak) eğlenenleryok mu? Allah onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için pek acıklı bir azap da vardır" (Tevbe: 79) " Onlar için, ister istiğfar et, ister istiğfar etme! Onların yararına, hatta yetmiş kez istiğfar etsen, yine Allah onları kesin olarakyarlıgayacak değildir! Bu, böyledir! Çünkü, onlar Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü inkâr ile kâfir olmuşlardır. Allah ise, fâsıklar takımına hidayet etmez! " (Tevbe: 80) " Allah'ın Peygamberine muhalefet için (seferden) geri kalan (münafık)lar dışında, (memleketlerinden çıkmayıp) oturmalanyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmeyi çirkin gördüler ve 'Şu sıcakta harbe çıkmayın! ' dediler. De ki: Cehennemin ateşi daha sıcaktır. İyice bilmiş olsalardı! " (Tevbe: 81) " Artık, irtikap etmekte oldukları (günahın) cezası olmak üzere, onlar az gülsünler, çok ağlasınlar." (Tevbe: 82) " Allah seni (Tebük'ten Medine'ye) onlardan (orada kalmış olanlardan) birzümrenin yanına döndürür de, (başka bir savaşa) çıkmaya senden izin isterlerse, onlara: 'Siz bundan sonra benimle birlikte, kat'iyyen ve temelli (sefere) çıkamazsınız! Benimle birlikte hiçbir düşmanla çarpışamazsınız. Çünkü, siz, ilk defa (Tebük seferinden geri kalıp) oturmayı hoş gördünüz. Arbk bundan böyle geri kalanlarla oturunuz! ' de! " (Tevbe: 83) " 'Allah'a iman edin, Resûlünün maiyetinde cihada gidin! ' diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden servet sahibi olanlar, senden izin isteyip 'Bırak bizi! (Harbe gidemeyip) oturanlarla birlikte olalım! ' dediler." (Tevbe: 86) " Onlar oturanlarla birlikte olmalarını hoş gördüler. Onların kalblerine mühür vurulmuştur. Onlar ne cihadın faziletini, ne de ondan geri kalmanın vahametini anlayamadılar." (Tevbe: 87) " Fakat, gerek Peygamber olsun, gerek onun maiyetinde bulunan mü'minler olsun, mallarıyla, canlarıyla savaştılar. İşte onlar ki, bütün hayırlar onlarındır. Onlar, umduklarına kavuşanların da ta kendisidirler! " (Tevbe: 88) " Allah, onlar için, kendileri içinde temelli kalıcı olmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, en büyük saadettir." (Tevbe: 89) " Bedevilerden özür dileyenler de kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah'a ve Resûlüne yalan söyleyenler de, oturup kaldılar. Onların içlerinden kâfir olanlan pek acıklı bir azap çarpacaktır." (Tevbe: 90) " Allah'a ve Allah'ın Resûlüne hayırhah, ihlaslı olmak şartıyla, ne zayıflara, ne hastalara, ne de (fakirliklerinden dolayı seferde) harcayacaklarını bulamayanlara, seferden geri kalmakta bir günah yoktur. İyilik edenlere karşı da muahezeye bir yol yoktur. Allah, çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir." (Tevbe: 91) " Birde şunlara (günah) yoktur ki, kendilerini bindirmen için ne zaman sana geldilerse, 'Size bir binek bulamıyorum! ' dedin. Ve, bu uğurda kendileri harcayacak birşey bulamadılar da, kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler." (Tevbe: 92) " (Muahezeye) yol ancak o kimseleredir ki, zengin oldukları halde (yurtlarında) kalmak için senden izin isterler. Bunlar, kadınlarla birlikte olmaya rıza gösterdiler. Allah da, onların kalblerini mühürledi. Artık onlar (uğrayacakları azabın ağırlığını) bilmezler! " (Tevbe: 93) " Seferden onlara döndüğünüz zaman, size özür beyan edeceklerdir. Onlara de ki: 'Boşuna özür dilemeyiniz, size kat'iyyen inanmıyoruz! Allah bize hallerinizden birçok haberler vermiştir. (Bundan sonraki) hareketinizi de, Allah, Resûlü ile birlikte görecektir. En sonra gizliyi ve açığı bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, O size neler yapıyordunuz hepsini haber verecektir! '" (Tevbe: 94) " Onlara döndüğünüz zaman kendilerini muahezeden vazgeçmeniz için Allah'a and edeceklerdir. O halde, siz de onlardan sarf-ı nazar ediniz. Çünkü, onlar murdardırlar. İrtikap etmekte bulunduklarının cezası olarak kendilerinin varacakları yer de Cehennemdir! " (Tevbe: 95) " Onlar kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin edeceklerdir. Fakat, siz onlardan razı olsanız da, şüphe yok ki, Allah o fâsıklar güruhundan razı olmaz! " (Tevbe: 96) Tebük'ten SonraHazret-i Ümmü Külsûm'un VefâtıPeygamberimiz aleyhisselamın kızı ve Hazret-i Osman'ın zevcesi Hazret-i Ümmü Külsûm. 1 Hicretin 9. yılında Vefât etti. 2 Yüce Allah ondan razı olsun! Peygamberimiz aleyhisselam; Hazret-i Ümmü Külsûm'u yıkayacak olanlara, onu üç, beş kere veya daha çok yıkamalarını , 3 yıkanırken onun na'şının üzerinin yeşil hurma dallarıyla örtülmesini emir buyur-du. 4 Yıkayıcılara, birdefıta (peştemal)verdi. S Hazret-i Ümmü Külsûm'u Peygamberimiz aleyhisselamın halası Hazret-i Safiyye yıkadı. Esma bintj Umeys de yıkamaya yardım etti. 6 Yıkama7 ve kefenleme işinde8 Ensar kadınlarından Ümmü Atiyye de bulundu. 9 Hazret-i Ümmü Külsûm'un cenaze namazını Peygamberimiz aleyhisselam kıldırdı 10 ve kabrinin başına oturdu, gözleri yaşardı. Kabrin başında bulunanlara: " Şu gece, içinizden hiç kimse işe karışmayacak mı?" diye sordu. Ebu Talha: " Yâ Rasûlallah! Ben karışırım! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Öyleyse, in onun kabrinin içine! " buyurdu. 11 Kabre Hazret-i Ali, Fadl b. Abbas ve Üsâme b. Zeyd de indiler. 12 Hazret-i Osman, Hazret-i Ümmü Külsûm'un Vefâtına çok üzüldü ve ağladı. 13 ------------------------------------- 1. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 38. 2. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 401, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1952, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 384, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 489. 3. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1953, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 384. 4. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 38. 5. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 384. 6. İbn Sa'd, c. 8, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 155, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1953, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 291. 7. Taberî, c. 3, s. 155, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1953, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 291. 8. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 489. 9. İbn Sa'd, c. 8, s. 380, Taberî, c. 3, s. 155, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1953, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 291. 10. İbn Sa'd, c. 8, s. 38-39, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1952, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 291. 11. İbn Sa'd. c. 8, s. 38, İbn Hacer, c. 4, s. 489, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 140. 12. İbn Sa'd, c. 8, s. 39, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1952, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 384. 13. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 401. Himyer Krallarının Müslüman OluşuHimyerîlerin Kimlikleri ve YurtlarıHimyerîler, Kahtanî idiler. Kahtan'ın oğlu Ya'rüb, Ya'rüb'ün oğlu Yeşcüb, Yeşcüb'ün oğlu Sebe', Sebe'in oğlu da Himyer'di. Himyer'in Malik, Âmir, Amr, Sa'd, Vâside isimlerini taşıyan oğullarından Âmirin soyundan Dühman, Sa'd'ın soyundan Selef ve Eşlem, Amr'ın oğlu Hâris'in soyundan Zû Ruayn hanedanı, Malik'in Kudâa adındaki oğlunun soyundan da Kudâa kabileleri türemiştir. 14 Himyerîlerin konak yerleri Yemen ülkesinde idi. 15 ------------------------------------- 14. Ibn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 46-47. 15. Yâkût. Mu'cemu'l-büldân. c^. s. 307. Peygamberimiz aleyhisselamın Himyer Krallarını İslâmiyete Davet EdişiPeygamberimiz aleyhisselam, Ayyaş b. Ebi Rebiayı bir yazı ile Mesruh ve Nuayım b. Abdi Külâl el-Himyerî'ye göndermiş ve yazısında şöyle buyurmuştu: " Sizler, Allah'a ve Resûlüne iman ederseniz, selamete, güvenliğe erersiniz. Hiç şüphesiz, bir olan, eşi ortağı olmayan Allah, Musa'yı âyetleriyle (mucizeleriyle) gönderdi. İsa'yı kelimeleriyle yarattı. (Fakat) Yahudiler, 'Üzeyr Allah'ın oğludur! ' dedi. Nasrânîler de, 'Allah, üçün üçüncüsüdür. İsa Allah'ın oğludur! ' dediler." 16 Peygamberimiz aleyhisselam, Ayyaş b. Ebi Rebia'yı mektupla gönderirken de: " Sen, onların yurduna varınca, geceleyin girmeyeceksin. Sabaha kadar bekledikten sonra, güzelce bir abdest al. İki rekat namaz kıl. Allah'tan kurtuluş ve kabul dile ve Allah'a sığın. Yazımı sağ eline al ve onu onlara sağ elinle ve sağ taraflarından ver! Seni kabul ettikleri zaman, onlara Beyyine sûresini oku: Kitablılardan ve müşriklerden küfredenler, apaçık bir hüccet, yani içinde kitabların en doğru hükümleri yazılı, bâtıldan uzak ve temiz sahifeleri okuyacak, Allah'tan bir peygamber gelinceye kadar güya bekleyeceklerdi, dinlerinden ayrılacak değillerdi. Böyle iken, Kitab verilmiş olan bunlar, ayrılmadılar ayrılmadılar da, ancak kendilerine o apaçık hüccet geldikten sonra ayrıldılar. Halbuki, onlar Allah'a-O'nun dininde ihlas ve samimiyet erbabı ve muvahhid olarak-ibadet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekatı vermelerinden başkasıyla emrolunmamıslardı. En doğru din de, bu idi. Gerçekten, Kitablılardan olsun, müşriklerden olsun, bütün o küfredenler Cehennem ateşindedirler, onun içinde temelli kalıcıdırlar. Yaratılanların en kötüsü de, onların ta kendileridir. İman edip de güzel güzel amel ve hareketlerde bulunanlara gelince; hiç şüphe yok ki, bunlar da yaratılanların en hayırlı sı diri ar. Onların Rableri katında mükâfat], altından ırmaklar akmakta olan Adn cennetleridir. Hepsi de içlerinde temelli kalıcıdırlar. Allah onlardan hoşnut olmuş, bunlar da Allahtan hoşnut olmuşlardır. İşte bu saadet, Rabbinden korkanlara mahsustur. ' [Beyyine: 1-8] Sûreyi böylece okuyup bitirdiğin zaman: 'Ben Muhammed'e iman ettim ve ben ona iman edenlerin ilkiyim! ' de! Onlar sana hiçbir hüccet getirmezler ki, boşa gitmesin! Hiçbir yaldızlı kitap getirmezler ki, nuru sönmüş olmasın Onlar sana kendi dilleriyle birşey okudukları zaman: 'Tercüme ediniz! ' de! 'Allah bana yeter! ' dedikten sonra: 'Ben Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaleti yerine getirmekle de em rol undum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir! Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de size aittir. Bizimle sizin aranızda hiçbir mücadele yoktur. Allah hepimizi biraraya toplayacaktır. Dönüş ancak O'nadır! ' [Şûra: 15] de! Müslüman oldukları zaman toplanıp önünde yere kapandıkları değneği iste! Onlar ılgın ağacındandır. Birisi beyaz ve sarı ile karışık alacadır. Birisi kamış gibi boğumludur. Öbürü de kara abanoz ağacı gibi kapkaradır! Onları çıkarttır, çarşılarında ateşe ver, yak! " buyurdu. Ayyaş b. Ebi Rebia der ki: " Gittim. Resûlullah aleyhisselamın bana emrettiği şeyleri yaptım. Yanlarına vardığım zaman, onlar süslenmiş, süslü elbiselerini giymiş bulunuyorlardı. Kendilerini göreyim diye üç evin kapılarındaki büyük perdelere kadar yaklaştım. Onlara: 'Ben Resûlullahın elçisiyim! ' dedim. Ve Resûlullah aleyhisselamın yapmamı bana emrettiği şeyleri yaptım. Beni kabul ettiler. Resûlullah aleyhisselamın beyan buyurduğu gibi oldu." 17 ------------------------------------- 16. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 282. 17. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 282-283. Himyer Krallarının Müslüman Oldukları Hakkında Mektup ve Elçi GöndermeleriHicretin 9. yılında Ramazan ayında. 18 Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'ten dönüp geldiği sırada, Himyer kralları Haris b. Abdi Külâl, Nuaym b. Abdi Külâl ve Zf Ruayn, Meâfir ve Hemdan kralı Numan'ın şirkten ve müşriklerden ayrılıp Müslüman oldukları hakkında Peygamberimiz Aleyhisselâma gönderdikleri yazıları ile elçileri Malik b. Mürre (İbn Sa'd'a göre; Mürâretü'r-Rahâvî) Medine'ye geldi. 19 Peygamberimiz aleyhisselam, Malik b. Mürre'yi konuklayıp ağırlamasını Bilal-i Habeş?ye emretti. 20 ------------------------------------- 18. İbn Sa'd, c. 1, s. 356, Taberî, Târîh. c. 3, s. 153. 19. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 235, İbn Sa'd, c. 1, s. 356, Taberî, c. 3, s. 153. 20. İbn Sa'd, c. 1, s. 356. Peygamberimiz aleyhisselamın Himyer ve Hemdan Krallarına YazısıPeygamberimiz aleyhisselam, Himyerve Hemdan krallarına yazdırdığı yazısında şöyle buyurdu: " B ismi İlâhi rra hm ânirrahîm Allah'ın Resûlü Muhammed Peygamberden Haris b. Abdi Külâl'e, Nuaym b. Abdi Külâl'e, 21 Meâfir ve Hemdan kralı Numan'a! İmdi, ben, kendisinden başka ilah olmayan Allah'a, sizlere olan hidayetinden dolayı hamd ederim. Bundan sonra malûmunuz olsun ki; Rum toprağından dönüşümüzde elçiniz22 bizimle buluştu. 23 Sizin kendisini ne için gönderdiğinizi tebliğ etti, hakkınızda bilgi verdi, İslâm dinine girdiğinizi ve müşriklerle savaştığınızı bize bildirdi. 24 Eğer siz iyileşir, Allah'a ve Resûlüne itaat ederseniz, namazı kılarsanız, zekat verirseniz, ganimetlerden Allah'a ait beşte biri, Resûlullahın hissesini ve kendisine seçilip verilecek şeyi ve mü'min-ler üzerine farz kılınan sadakayı, 25 kaynak suların suladığı ve göğün suladığı şeylerin de uşrünü ve ortaklık suyun nöbet gününde veya kuyu ile havuz arasına kovadan akan suyun suladığı şeylerin de yanm uşrünü verirseniz, 26 Yüce Allah sizi doğru yoluna koymuş bulunur. 27 Zekat olarak da: Her kırk devede üç yaşına basmış bir dişi deve, Her otuz devede üç yaşına basmış bir erkek deve, Her beş devede bir koyun veya keçi, Her on devede iki koyun veya keçi, Her kırk sığırda iki yaşına basmış erkek veya dişi bir dana, Her otuz sığırda bir yaşına basmış erkek veya dişi bir dana, Her kırk koyunda kendi başına yayılır bir koyun veya keçi vermeniz gerekir ki, Allah bunu mü'min-lere farz kılmıştır. Kim hayrını arttırırsa, onu kendi lehine arttırmış olur. Bu farizayı eda eden, Müslümanlığına şehadet getiren, müşriklere karşı mü'minlere yardım eden kimse mü'minlerdendir. Kendisi mü'minlerin yararlandıklarından yararlanır, onların mükellef bulundukları vazifelerle de mükellef bulunur. Onun için, Allah'ın himayesi ve Resûlünün himayesi vardır. Yahudilerden veya Nasrânîlerden Müslüman olanlara gelince: Onlar da, Müslümanların yararlandıklarından yararlanır, onların mükellef bulundukları vazifelerle mükellef bulunurlar. Yahudilik veya Nasranîliklerinde kalanlar ise, dinlerinden zorla döndürülmezler. Kendilerinden erkeklik çağına eren her erkek veya kadın veya hür veya köle Meâfirî (Yemen elbisesi) veya bunun dengi bir elbisenin kıymetine göre tam bir dinar cizye ödemekle mükellef tutulur. Bunu Resûlullaha ödeyen kimse Allah'ın himayesinde ve Allah'ın Resûlünün himayesinde bulunur. Kim bunu reddederse, o, Allah'ın ve Allah'ın Resûlünün düşmanıdır. Sonra şunu da bilesiniz ki; Allah'ın Resûlü Muhammed Peygamber, Zür'a Zf Yezen'e, 'Elçilerim Muaz b. Cebel, Abdullah b. Zeyd, Malik b. Ubâde, Ukbe b. Nemr, Malik b. Mürre ve arkadaşları size geldiği zaman kendilerine iyi davranmanızı tavsiye ederim. Size bağlı yerlerin cizye ve sadakalarından yanınızda toplananları elçilerime teslim edesiniz. Onların âmirleri Muaz b. Cebel'dir. Elçilerim ancak hoşnut olarak döndürüleceklerdir, ' diye haber göndermiştir. Sonra şunu da bilesiniz ki; Muhammed, Allahtan başka ilah olmadığına ve kendisinin de Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna şehadet eder. Malik b. Mürretü'r-Rahâvî'nin bana söylediğine göre; H i my eril erden İslâmiyete ilk giren sen imişsin ve müşrikleri öldürmüşsün. Seni hayırla müjdelerim ve Himyerîlere hayırlı olmanı sana emrederim. Birbirlerinize karşı ne hainlik ediniz, ne yardımlaşmayı kesiniz. Allah'ın Resûlü, hem zenginlerinizin, hem de fakirlerinizin dostu ve yardımcı sı dır. Sadaka ve zekat, ne Muhammed için, ne de onun ev halkı için helâl değildir. O, ancak Müslümanların fakirlerine ve yolculara mahsustur. Malik, haberin eriştirilecek olanlarını bana eriştirdi ve gizlenecek olanlarını da gizledi. Kendisine hayırlı olmanızı, iyi davranmanızı size emrediyorum. Ben size iyi adamlarımdan, onların din ve ilim sahibi olanlarından göndermiş bulunuyorum. Kendilerine hayırlı olmanı ve iyi davranmanı sana emre. ciiyapjm. Çünkü, onlar adamlarımın ağızlarına bakılır, sözleri dinlenir kişileridir. Allah'ın selameti, rahmet ve bereketleri üzerinize olsun." 28 ZÎYezen, 33 deveye satın almış olduğu birtakım elbiseyi Peygamberimiz aleyhisselama hediye etmiştir. 29 ------------------------------------- 21. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 235, İbn Sa'd, c. 1 , s. 356, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 85, Taberî, c. 3, s. 153. 22. İbn İshak. c. 4, s. 235, İbn Sa'd, c. 1, s. 356. 23. İbn İshak. c. 4, s. 235, Taberî, c. 3, s. 153. 24. İbn İshak, c. 4, s. 235, İbn Sa'd, c. 1, s. 356, Taberî, c. 3, s. 153. 25. İbn İshak. c. 4, s. 235-236, İbn Sa'd, c. 1, s. 356, Belâzurî, c. 1, s. 85, Taberî, c. 3, s. 153. 26. İbn İshak, c. 4, s. 236, Belâzurî, c. 1, s. 85, Taberî, c. 3, s. 153. 27. İbn İshak. c. 5, s. 235, İbn Sa'd, c. 1, s. 356, Belâzurî, c. 1, s. 85, Taberî, c. 3, s. 153. 28. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 236-237, Taberî, Târîh, c. 3, s. 146, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 75-76, Diyârbekrf, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 138, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 262-263. 29. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 3. s. 221. Ebu'l-Fidâ. c. 5. s. 76. Hemdan Temsilcilerinin Medine'ye Gelip Müslüman OlmalarıBaşlıca Hâşid ve Bekfl diye anılan iki büyük kabileden ünetniş bulunan Hemdan oğullarının soyları; Hemdan b. Malik, b. Zeyd, b. Evsele, b. Rebia, b. Hıyar, b. Malik, b. Zeyd, b. Kehlan, b. Sebe', b. Yeşcüb, b. Ya'rüb, b. Kahtan'dır. 30 Peygamberimiz aleyhisselamın Hicretin 9. yılında Ramazan ayında Tebük'ten döndüğü sırada idi ki, 31 Hemdan'dan: 32 1. Dımam b. Malik'ü's-Selmânî, 2. Malik b. Nemat Ebu Selm Zü'l-Mi'şâr, 3. Malik b. Eyfa', 4. Umre b. Malikü'l-Harîff, 5. Hamza b. Malik Zü'l-Miş'ar'dan33 mürekkep bir heyet, gelip Peygamberimiz aleyhisselamla görüştüler. 34 Heyete Dımam b. Malik başkanlık ediyordu. 35 Heyet üyeleri, üzerlerine Yemen kumaşından elbise giymişlerdi. 36 Kısa elbiselerinin37 etekleri ve ceplerinin ağızları atlastan sırmalı idi. 33 Başlarına Aden bezinden sarıklar sarmışlardı. Bindikleri develer Mehre ve Erhab kabilelerinin iyi cins develerindendi. Develerin üzerlerinde ağaçtan yapılmış semerler vardı. 39 Malik b. Nemat, iyi bir şairdi. Güzel ve düzgün söz söylerdi. 40 Peygamberimiz aleyhisselamın önünde ayağa kalkıp: 41 " Yâ Rasûlallah! Bunlar seni selamlarlar! 42 Şehirlisi ve göçebesiyle43 Hemdanların eşrafındandırlar! 44 Kendileri İslâm bağlarıyla bağlandılar. Deve ve at sahipleri olan HarîT, Yam ve Şâkir kabilesi adına tâ Yemen diyarından genç develer üzerinde sana koşup geldiler. Onları Allah hakkında kınayıcı kınayışıyla kınama, azarlama! 45 Kendileri, Resûlullahın davetine icabet ettiler. Önlerinde kurbanlar kesilen putlardan aynldılar. 46 Onlar; ahidlerini, sözlerini, dağlar yerinde durduğu ve Sela' mevkiinde ceylan yavruları gezip tozduğu sürece bozmazlar! " dedi. 47 Müslüman oldular. Allah onlardan razı olsun! Peygamberimiz aleyhisselam: " Hemdanlar, yardıma koştukları ve sıkıntılara sabredip katlandıkları müddetçe ne güzel kabiledirler! İslâm ebdâl ve evtâdı da onlardandır, onların içindedir! " buyurmuştur. 48* ------------------------------------- 30. İbn Hazm, Cemhere, s. 329, 392, 475. 31. İbn İshak, c. 4, s. 244, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 134, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1360, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 51, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 3, s. 42. 32. İbn İshak, c. 4, s. 244, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 134, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1360, İbn Esîr, c. 5, s. 51, İbn Kayyım, c. 3, s. 42. 33. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 341, İbn Esîr, c. 5, s. 51. 34. İbn İshak, c. 4, s. 244, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1360, İbn Esir, c. 5, s. 51. 35. Yâkûbf, Târih, c. 2, s. 79. 36. İbn İshak, c. 4, s. 244, İbn Sa'd. c. 1, s. 341, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1360, İbn Esîr, c. 5, s. 51, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 245, İbn Kayyım , c. 3, s. 42. 37. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 264. 38. İbn Sa’d, c. 1, s. 341. 39. İbn İshak, İbn Hişam. Sîre, c. 4, s. 244, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1360, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 51, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 245, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 3, s. 42. 40. İbn Abdilberr, c. 3, s. 1360-1361, İbn Esîr, c. 5, s. 51 , İbn Kayyım, c. 3, s. 42. 41. İbn İshak, c. 4, s. 244. 42. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 134. 43. İbn İshak, c. 4, s. 244, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 134. 44. İbn İshak, c. 4, s. 244. 45. İbn İshak, c. 4, s. 244, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 134. 46. İbn İshak, c. 4, s. 244. 47. İbn İshak, c. 4, s. 244. 48. İbn Sa'd, Tabakâtü'l -kübrâ, c. 1 , s. 341, İbn Esîr, c. 2, s. 57. * Ebdâl; Allah'ın çok ibadet edici, evliya kulları olup, onlardan birisi öldüğü zaman yerine başka birisi geçirildiği için, kendilerine Ebdâl adı verilmiştir (İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 107). Ebdâl; Yüce Allah'ın yeryüzündeki seçkin kullarından yetmiş kişilik bir cemaat olup, onlardan kırkı Şam ülkesinde, otuzu da diğer ülkelerde bulunurlar. İçlerinden biri öldüğü zaman, insanlar arasından biri seçilip onun yerine geçirilir (Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 344). Hazret-i Ali, 'Resülullah aleyhisselam dan 'Ebdâl, Şam'da olurlar ve kırk kişidirler. Onlardan birisi öldüğü zaman, Allah onun yerine başka birini geçirir. Allah, onların duasıyla yağmur yağdırır, düşmanlara karşı mü'minlere onların duasıyla yardım yapar. Şam halkından azabı onların duasıyla kaldırır! ' buyurduğunu işittim" demiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 112). Veted kelimesinin çoğulu olan Evtâd da, lügatta kazık demektir ki, birşeyi ayakta tutmaya, berkiştirmeye sebep olur. (Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 1, s. 356). Tasavvufta ise; Allah'ın velf kullarından dört kişi olup, her biri dünyanın şark, garb, şimal, cenub gibi dört cihetinden bir cihette bulunur (Muhyiddin b. Arabî, Istılâhâtu's-Sûfiyye, s. 4, Seyyid Şerif, Ta'rffât, s. 26). Peygamberimiz aleyhisselamın Hemdanlar İçin Yazı Yazdırışı ve Malik b. Nemat'ı Vali Tayin EdişiPeygamberimiz aleyhisselam, Hemdanların kendilerine ayrılıp verilmesini istedikleri arazi hakkında bir yazı yazdırdı. 49 Peygamberimiz aleyhisselam, yazdırdığı yazısında şöyle buyurdu: " B ismi İlâhirrahm ânirrahîm Bu, Muhammed Resûlullah tarafından Harîf (İbn Sa'd'a göre; Harff, Yam, Şâkir [c. 1, s. 341]) kabilesi şehri, Cenâb-ı Hadb ve Hafâfü'r-Reml beldeleri halkı için, elçileri Zü'l-Mi'şâr Malik b. Nemat ve kavminden Müslüman olanlarla gönderilen yazıdır: Onlar namaz ki İdi klan ve zekat verdikleri müddetçe yüksek ve alçak yerler kendilerinin olup, oralardaki mugaylan ağaçlarının meyvelerini yiyebilir ve hayvanlarını da oralarda serbestçe yayabilirier. 50 Bu hususta onlar için Allah'ın ahdi ve Resûlünün himayesi vardır. Muhacirlerle Ensar onların şahitleridir." Bu yazı, Ebu'l -Münzir Hişam b. Muhammed b. Sâibu'l-Kelbî (Vefâtı: 204 H. ) zamanında Hemdanların elinde bulunuyordu. 51 Peygamberimiz aleyhisselam, Malik b. Nemat'ı kavminden Müslüman olanların üzerine vali tayin etti. 52 ------------------------------------- 49. İbn Abdilberr, Istiâb, c. 3, s. 1360, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 51 İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 246, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 3, s. 42. 50. İbn İshak. c. 4, s. 245, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 134. 51. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 52. 52. İbn Abdilberr. c. 3. s. 1360-1361. İbn Esîr. c. 5. s. 51. Sakîflerin Müslüman OluşuSakîflerin KimliğiSakîfler, Adnan'ın soyundan gelen Hevâzin oymaklarındandır. Babaları Kasiyy b. Münebbih'in asıl adı Sakîf olduğundan bu isimle anılmışiardır. 1 Sakîflerin Adnan'a kadar baba ve ataları şöyle sıralanır: Sakîf Kasiyy b. Münebbih, b. Bekr, b. Hevâzin, b. Mansur, b. İkrime, b. Hasafa, b. Kays b. Aylan, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. 2 Sakîfler; Benî Malik ve Ahlâf diye ikiye ayrılırlar. 3 Benî Malikler Sakîf'in oğlu Cüşem'in oğlu Hutayt'ın oğlu Malik soyundandırlar. Sakîf'in diğer oğlu Avfın oğulları Sa'd ve Gıyere'nin soyundan gelen Benî Sa'd ve Benî Gıyerelere de Ahlâf denir. 4 Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi feth ve Hevâzin ordularını mağlup ettikten sonra, Ci'râne'ye gelen Hevâzin temsilcilerine: " Malik b. Avf ne yapıyor?" diye sormuş;5 Temsilciler: " O kaçıp Taif kalesine girdi! 6 Şimdi Sakîflerin yanında bulunuyordur" demişler; Peygamberimiz aleyhisselam da: " Malik'e haber veriniz ki; eğer Müslüman olur, yanıma gelirse, kendisine ev halkını ve malını geri verir, ayrıca da yüz deve ihsan ederim" buyurmuştu. 7 Malik b. Avf, Peygamberimiz aleyhisselamın yaptığı vaadleri ve kavmi halkına yapılanları haber alınca, 8 devesine bindi, Ci'râne'de veya Mekke'de iken Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi, Müslüman oldu. Peygamberimiz aleyhisselam ona ev halkı ile malını geri verdi ve ayrıca da kendisine yüz deve ihsan etti. Kendisini, kavminden Müslüman olan kabilelere;9 Sümâle, SelimelO ve Fehm kabilelerine vali ve kumandan tayin etti. 11 Bu kabileler Taif çevresinde oturmakta idiler. 12 Malik b. Avf: " Yâ Rasûlallah! Senin için ben Sakîflerin hakkından gelir, kendileri sana Müslüman olarak gelinceye kadar, onların yaylım hayvanları üzerine baskınlar yapanm! " dedi. 13 Kendisine bağlı kabileleri yanına alarak, 14 müşrik olan kabilelerle, 15 özellikle Sakîflerle savaştı. 16 Onlara baskınlar yaptı. 17 Sakîfleri, sağmal develerini Taif surlarının dışındaki yaylımlara çıkaramaz etti. Dışarı çıkan yaylım hayvanlarını baskın yapıp ele geçirmekte, 18 adamları da öldürmekte idi. Taiflilerin yaylımlarına yaptığı bir sabah baskınında bin adet davarlarını ele geçirmişti. 19 Malik b. Avf'ın baskınları, Sakîflere çok güç ve sıkıcı gelmeye başlamıştı. 20 Sakîflerin reislerinden21 Benî İlâçların kardeşi Amr b. Ümeyye, b. Vehb, b. Muattib, aralarında geçen ve hoşa gitmeyen bir hadiseden dolayı Abdi Yâlil b. Amr'a küsmüştü. Kendisi, Arapların en zeki olanlarından ve cin fikirlilerindendi. Amr b. Ümeyye22 bir gün öğle vakti23 Abdi Yâlil'in evine gitti. Evin avlusuna girince, ona: " Amr b. Ümeyye senin için 'Yanıma çıksın! ' diyor" diyerek birisiyle içeri haber gönderdi. 24 Amr b. Ümeyye'nin elçisi Abdi Yâlil'in yanına vardığı zaman, 25 Abdi Yâlil: " Yazıklar olsun sana! Seni bana Amr mı gönderdi?" diye sordu. Elçi: " Evet! 26 İşte, kendisi orada! 27 Evinin avlusunda dikiliyor! " dedi. 28 Abdi Yâlil onunla barışmak ister, fakat onun ayağına kadar gitmeyi uygun görmezdi. 29 Abdi Yâlil, kendi kendine: " Ben Amr'ın bu işi yapacağını sanmaz ve ummazdım. 30 Amr böyle birşeyi asla yapmayacak kadar gururlu idi" diye söylendi. 31 Amr b. Ümeyye'nin yanına varıp, onu görünce: " Merhaba! Hoşgeldin! " dedi. Amr b. Ümeyye: " Bizim başımıza öyle bir iş gelmiş bulunuyor ki, ondan kaçış yoktur. İşte, şu zâtin işi gördüğün gibidir. Bütün Araplar Müslüman oldular. Sizin onlarla savaşmaya gücünüz yoktur! 32 Bizler şu kalemizin içine sığınmış bulunuyoruz, ama tabiî ki burada temelli kalamayız. Çevremizdekiler de tamamıyla yenilgiye uğramışlardır. Bu durumda, bizden herhangi birisinin şu kalemizden bir karış bile aynlabileceğinden emin değiliz. 33 Artık işinizi aranızda iyice düşününüz, başınızın çarenize bakınız! " dedi. 34 Abdi Yâlil: " Vallahi, benim görüşüm de senin görüşün gibidir. Senin yanıma gelip açtığın bahsi ben gelip sana açamadım! Bilgi, isabetli tedbir, görüş, sende ve senin elindedir! " dedi. 35 Bunun üzerine, Sakîfler durumu aralarında konuştular ve birbirlerine danıştılar. 36 Çevresindeki Araplarla savaşmaya güçleri bulunmadığı görüşüne vardılar. 37 Birbirlerine: " Sizin için artık can, mal ve yol güvenliği kalmadığını, sizlerden kim dışan çıksa onun muhakkak yakalandığını görmüyor musunuz?" dediler. En sonunda, Peygamberimiz aleyhisselama Urve b. Mes'ud gibi birisini göndermeye karar verdiler. 38 " Reisiniz Abdi Yâlil'i gönderiniz! " dediler. 39 Abdi Yâlil ile konuşmaya gittiler. Abdi Yâlil, Urve b. Mes'ud'la yaşıttı. Peygamberimiz aleyhisselama elçi olarak gitmesini ona teklif ettiler. Abdi Yâlil, bunu yapmaktan kaçındı. Müslüman olarak döndüğü zaman kendisine Urve b. Mes'ud'a yapıldığı gibi yapılacağından korktu. 40 " Yanımda birtakım adamlar gönderilmedikçe, ben bu işi yapıcı değilim" dedi. 41 Bunun üzerine, Sakîfler, Abdi Yâlil'den başka Ahlattan iki, Benî Malikten üç kişi olmak üzere aşağıda adları yazılı kişileri gönderme karan aldılar: LAbdi Yâlil, 2. Hakem b. Amr. b. Vehb, b. Muattib, 3. Şurahbil b. Gaylan b. Selime, 4. Osman b. Ebi'l-Âs (Benî Maliklerden olup, Yesârın kardeşidir), 5. Evs b. Avf (Benî Salim b. Avf'ın kardeşidir), 6. Nümeyr b. Hareşe (Benî Harislerin kardeşidir). 42 Bunlardan ilk üçü Ahlâf'tan, yani Urve b. Mes'ud'un cemaatinden, son üçü de Benî Maliklerden idil-er. 43 Sakîf heyetinin on kişiden fazla olduğu, 44 yukanda isimleri sayılı altı kişinin reis mevkiinde bulunduğu da rivayet edilir. 45 Aşağıdaki zâtlar da, Sakîf heyetine dahildi: 7. Süfyan b. Abdullah, 46 8. Kinane b. Abdi Yâlil, 9. Rebia b. Abdi Vâlil. 47 10. Evs b. Huzeyfe. 48 Sakîf heyetinin başkanı ve işleri çekip çevireni Abdi Yâlil idi. 49 Sakîf temsilcilerinden; Urve b. Mes'ud'a yapılanın kendilerine de yapılabileceği korkusuyla kalbi burkulmadan yola çıkanı yoktu. Fakat, heyetten her biri Taife döndüğü zaman kendi cemaatiyle meşgul olacak, 50 her biri kendi cemaatini yumuşatacak, işleri kolaylaştıracaktı. 51 Sakîf heyeti, Medine'ye yaklaştılar. Kanat vadisine indiler. 52 Sakîf heyetinin Medine'ye gelişi, Hicretin 9. yılı Ramazan ayında olup, 53 Peygamberimiz aleyhisselamın Tebükten dönüşünden sonraya rastlar. 54 Heyet Kanat'a inince, orada dağınık bir halde yayılan develer buldular. İçlerinden birisi, Sakîf heyetine: " Develeri yayan kişiye develerin kime ait olduğunu sorsak, herhalde bize Muhammed'in haberinden birşeyler bildirir" dedi. Osman b. Ebi'l-Âs'ı, develeri yayan kişinin yanına göndendiler. 55 Osman b. Ebi'l-Âs, Sakîf heyeti arasında yaşça en genci idi. 56 Osman b. Ebi'l-Âs, orada Muğîre b. Şube ile karşılaştı. Kendisi, Peygamberimiz aleyhisselamın binilecek develerini, otlatma nöbetinde otlatmaktaydı. Peygamberimiz aleyhisselamın üzerlerine binilecek develerini nöbetle otlatma vazifesini ashab üzerlerine almışlardı. Muğîre b. Şube de; onlarla görüşünce, develeri onların yanına bırakarak, Sakîflerin geldiklerini Peygamberimiz aleyhisselama müjdelemek için koşa koşa gitti. 57 Mescidin kapısına varınca, 58 Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girmeden önce, Hazret-i Ebu Bekir'e rastladı. 59 Sakîflerden binitli bir kafilenin Peygamberimiz aleyhisselamın koşacağı şartlar dairesince bey'at edip Müslüman olmak ve kavimleri, yurtları ve mallan hakkında da Peygamberimiz aleyhisselama bir yazı yazdırmak arzusuyla geldiklerini ona haber verdi. 60 Hazret-i Ebu Bekir, Muğîreye: " Sana and veriyorum. Allah aşkına, sen benim bu hususta önüme geçme de, bu haberi Resûlullah aleyhisselama ben eriştireyim" dedi. 61 Muğîre öyle yaptı. 62 Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdi, Sakîflerin Müslüman olmak üzere geldiklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 63 Sakîflerin gelişi Peygamberimiz aleyhisselamı sevindirdi. 64 Hazret-i Ebu Bekir'den sonra, Muğîre b. Şube de, sevinçli olarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdi. " Yâ Rasûlallah! Kavmim olan Sakîfler, kendilerine koşacağın şartlar dairesinde İslâmiyete girmek ve kavimlerinden arkalarında bulunan kimseler ve yurtlan hakkında bir yazı yazdırmak arzusuyla gelmişlerdir" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ben, istedikleri her şartı ve her yazıyı, hiç kimseye vermediğimi kendilerine vereceğim. Müjdele onlara! " buyurdu. Muğîre b. Şube, Peygamberimiz aleyhisselamın Sakîf temsilcileri hakkında buyurduklarını kendilerine haber vermek ve müjdelemek için hemen yanlarına döndü. 65 Öğle vakti onlarla dinlendi. 66 Peygamberimiz aleyhisselamı nasıl selamlayacaklarını onlara öğretti. 67 Sakîf temsilcileri Muğîre'nin selamlamadan başka her tavsiyelerini yerine getirdiler. 68 Medine'ye gelip Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdikleri zaman, Peygamberimiz aleyhisselamı, Muğîre'nin öğrettiği selamla değil, Cahiliye devri selamıyla selamladılar. 69 " En'im sabâhan! " , 70 veya " Amme sabâhan! " 71 dediler. Mescide girdikleri zaman, Müslümanlar " Yâ Rasûlallah! Onlar müşrik olduklan halde mescide girdiler! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Yeryüzü hiçbir şeyden kirlenmez" buyurdu. 72 Muğîre b. Şube: " Yâ Rasûlallah! Kavmimi benim evime indir de, onları ben ağırlayayım. Çünkü, benim onlara karşı işlenmiş bir suçum var! " dedi. 73 Peygamberimiz aleyhisselam: " Kavmini ağırlamandan ben seni men edici değilim. Fakat, ben onlan Kur'ân dinleyebilecekleri bir yere indireceğim. 74 Bununla birlikte, senin kavmini ağırlayabileceğinden pek emin değilim" buyurdu. 75 Sakîf heyetinden Osman b. Ebi'l-Âs'ın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, Sakîf heyetini, kalbleri yumuşasın diye, Mescide indirmişti. 76 Peygamberimiz aleyhisselam, Sakîf temsilcileri için, Mescidin bir tarafına77 hurma dallarından üç tane78 çadır kurdurdu. 79 Sakîf temsilcilerini Muğîre b. Şûbe'nin Bakiyy mevkiindeki evinde ağırladı. 80 Evs b. Huzeyfe der ki: " Sakîflerden, Peygamber aleyhisselamın yanına gelip Müslüman olan heyet içinde ben de bulunuyordum. Resûlullah aleyhisselamın kurdurduğu çadıra inmiştik. Resûlullah evleriyle Mescid arasında yanımıza gider gelirdi. Yatsı namazını kıldıktan sora yanımıza döner, bizimle konuşmadan ve Kureyşîlerden, Mekkelilerden şikâyetlenmeden yanımızdan aynlmaz, sonra da: 'Bize Mekke'de hiç eşitlik yoktu. Hep hor, hakîr ve zayıf görülürdük. Medine'ye çıkıp gittiğimiz zaman ise, savaş gâh lehimizde, gâh aleyhimizde sonuçlanırdı' buyur-du." 81 Sakîf temsilcileri, geceleyin okunan Kur'ân-ı Kerîm âyet ve sûrelerini ve ashabın teheccüd namazında okuduklarını dinlemekte, Müslümanların beş vakit namazlarında saf oluşlarını seyretmekte ve Muğîre'nin evine dönmekte idiler. 82 Sakîf temsilcileri, Müslüman oluncaya kadar, Peygamberimiz aleyhisselamın gönderdiği yemekleri, 83 Peygamberimiz aleyhisselamla kendileri arasında gelip giden kâtip Halid b. Saîd b. Âs yemedikçe84 yemiyorlardı. 85 Yemeklerini yedikten ve ellerini yüzlerini yıkadıktan sonra, orada istedikleri kadar kalmakta idiler. 86 Sakîf temsilcileri; Peygamberimiz aleyhisselamın hutbesini dinleyip, hutbede kendisini andığını işitmeyince: " Kendisinin Resûlullah olduğuna şehadet etmemizi bize emrediyor da, kendisi hutbesinde buna şehadette bulunmuyor! ?" dediler. Peygamberimiz aleyhisselam, onların bu sözlerini işitince: " Ben kendimin Resûlullah olduğuna şehadet edenlerin ilkiyimdir! " 87 buyurduktan sonra, kalkıp hutbesini irad ve hutbesinde kendisinin Resûlullah olduğuna şehadet etti. Sakîf temsilcileri, bu hal üzere günlerce kaldılar ve her gün, sabahleyin Peygamberimiz aleyhisselamın yanına uğradılar. Sakîf temsilcileri Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip gittikçe, Peygamberimiz aleyhisselam onları Müslüman olmaya davet ediyordu. En sonunda, Abdi Yâlil: " Sen hakkımızda kararını versen, biz de artık ev halkımıza dönsek olmaz mı?" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Olur! Eğer siz İslâm olduğunuzu ikrar ederseniz, sizin hakkınızda kararımı veririm. Aksi takdirde, ne bir karar verilir, ne de sizinle aramızda bir sulh ve barış olur! " buyurdu. 88 Sakîf heyetinden Osman b. Ebi'l-Âs'ın bildirdiğine göre, Sakîf temsilcileri: 1. Sakîflerin savaş için toplanmamalarını, 2. Uşr vergisiyle, 3. Namazla mükellef tutulmam alarmı, 4. Kendilerinden başkasının üzerlerine âmir, vali tayin edilmemesini... şart koştular. Peygamberimiz aleyhisselam: " Sizler ne savaş için toplanacaksınız, ne uşr vergisiyle mükellef tutulacaksınız, ne de üzerinize sizden başkası âmir, vali tayin edilecektir. Fakat, namazdan muaf tutulmaya gelince, içinde namaz bulunmayan dinde hayır yoktur! " buyur-du. 89 Sakîf temsilcileri: " Yâ Muhammedi Bizim için bir küçüklük ve eksiklik olsa da, bu isteğini yerine getireceğiz! 90 Yâ Muhammedi Biz namaz kılacağız, oruç da tutacağız! " dediler. 91 Ashabdan Câbir b. Abdullah'ın bildirdiğine göre, Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlar, Müslüman oldukları zaman, zekatı da verecekler, savaşa da gideceklerdir" buyurmuştur. 92 Abdi Yâlil: " Zina hakkında ne buyurursun? Biz, ergen ve yurdundan uzak düşen bir kavmiz. Biz bundan ne geri durabilir, ne de herhangi birimiz ergenliğe dayanabilir! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Zina, Allah'ın Müslümanlara haram kıldığı şeylerdendir. Yüce Allah 'Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü, o, hiç şüphesiz, utanmazlıktır, kötü bir yoldur' [İsrâ: 32] buyurmuştur" buyurdu. Abdi Yâlil: " Ribâ (faiz) hakkında ne buyurursun?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ribâ (faiz) haramdır! " buyurdu. Abdi Yâlil: " Bizim mal ve servetimizin hepsi ribâdır! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Mal ve servetinizin sermayeleri helâl olarak sizindir. Yüce Allah, 'Ey iman edenler! Gerçekten mü'minler iseniz, Allah'tan korkunuz! Ribâ (faiz)'den henüz alınmamış olup da kalanı bırakınız (almayınız)' [Bakara: 278] buyuruyor" buyurdu. Abdi Yâlil: " Hamr (içki) hakkında ne buyurursun? Biz onu üzümlerimizden sıkarız. Biz ondan ayrılamayız" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Şüphe yok ki, Allah onu da haram kılmıştır" buyurdu ve bu husustaki âyeti okudu: " Ey iman edenler! Hamr (içki), kumar, tapınılan dikili taşlar, fal okları, ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Bunun için, bunlardan kaçınınız ki, felaha eresiniz." (Mâide: 90) Sakîf temsilcileri hemen kalkıverdiler ve birbirleriyle birer köşeye çekildiler. 93 Abdi Yâlil: " Yazıklar olsun size! Biz şu üç şeyin yasaklığıyla kavmimizin yanına döneceğiz, ama vallahi Sakîf halkı hiçbir zaman hamrdan (içkiden), hiçbir zaman zinadan mahrum kılınılmaya dayanamayacak, kat-lanamayacaktır! " dedi. S üryan b. Abdullah: " Be adam! Eğer Allah bir kimsenin hayrını murad ederse, o bunlara dayanır, katlanır. Onun (Peygamberimiz aleyhisselamın) yanındaki şu kişiler (sahabiler) de vaktiyle bunlara düşkün idiler. Fakat, üzerine düştükleri o kötülükleri bıraktılar ve bunda sabır ve sebat da gösterdiler. Bununla birlikte, biz şu zâttan korkuyoruz. Kendisi her yeri basmış ve yenmiş bulunuyor. Biz ise yeryüzünün bir köşesinde kale içinde kapanmış bulunuyoruz. İslâmiyet çevremizde yayılmıştır. Vallahi, kalemizin üzerine yürümeye kalkacak olursa, biz bir ayda muhakkak açlıktan ölürüz! Ben Müslüman olmaktan başka çare göremiyorum! Ben, Mekke'nin karşılaştığı gün gibi bir günle bizim de karşılaşacağımızdan korkuyorum" dedi. 94 Ötekiler de, birbirlerine: " Yazıklar olsun size! Biz, ona karşı koyup da, Mekke'nin karşılaştığı gün gibi bir günle karşılaşmaktan korkuyoruz! Haydi vanp onun isteği şeyler üzerinde yazışma yapalım! " diyerek, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardılar ve: " Senin istediğin şeylere evet! 95 Fakat Rabbe (Lât putu) hakkında ne buyurursun?96 Onu ne yapacağız?! " dediler. 97 Peygamberimiz aleyhisselam: " Yıkılacaktır! 98 Onu da yıkacaksınız! " buyurdu. 99 Heyet başkanı Abdi Yâlil: " Çok uzak, hiç olamayacak şey bu! Eğer Rabbe bizim kendisini yıkmaya el koyduğumuzu öğrenecek olursa, bizim ev halkımızı öldürür. 100 Kendisini senin yıkmak istediğini öğrenecek olursa, senin ev halkını da öldürür" dedi. 101 Hazret-i Ömer dayanamadı ve: " Yazıklar olsun sana ey Abdi Yâlil! 102 Sen ne kadar da cahilsin! 103 Rabbe hiç şüphesiz kendisine tapanı da, tapmayanları da bilmeyen bir taş parçasıdır! " dedi. 104 Abdi Yâlil: " Ey Ömer! Ey İbn Hattab! Biz sana gelmedik ki! ? (Sen ne diye konuşuyorsun?)" dedi. 105 Nihayet, Sakîf temsilcileri Müslüman oldular. ------------------------------------- 1. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 198. 2. İbn Hazm, Cemhere, s. 482. 3. İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 41. 4. İbn Hazm, s. 468. 5. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 133, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 954, Taberî, Târih, c. 3, s. 135. 6. VâkıdîMegâzî. c. 3, s. 954. 7. İbn İshak, c. 4, s. 133, Vâkıdî, c. 3, s. 954, Taberî, c. 3, s. 135. 8. Vâkıdî, c. 3, s. 955. 9. İbn İshak, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 313, Taberî, c. 3, s. 136. 10. İbn İshak, c. 4, s. 134, Taberî, c. 3, s. 136. 11. İbn İshak, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 136. 12. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955, Taberî, Târih, c. 3, s. 136. 13. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 313. 14. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 136. 15. Vâkıdî, c. 3, 5. 955. 16. İbn İshak, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 136. 17. Vâkıdî, c. 3, s. 955. 18. İbn İshak, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 136. 19. Vâkıdî, c. 3, s. 955. 20. İbn İshak, c. 4, s. 134, Taberî, c. 3, s. 136. 21. İbn Hazm, Cevâm iu's-Sîre, s. 256. 22. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s: . 962, Taberî, c. 3, s. 140. 23. Vâkıdî, c. 3, s. 962. 24. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 962, Taberî, c. 3, s. 140. 25. Vâkıdî, c. 3, s. 962. 26. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 183, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 962, Taberî, Târîh, c. 3, s. 140. 27. İbn İshak, c. 4, s. 140. 28. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 962, Taberî, c. 3, s. 140. 29. Vâkıdî, c. 3, s. 962. 30. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 962, Taberî, c. 3, s. 140. 31. İbn İshak, c. 4, s. 183, Taberî, c. 3, s. 140. 32. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s: . 962, Taberî, c. 3, s. 140. 33. Vâkıdî, c. 3, s. 962. 34. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 962, Taberî, c. 3, s. 140. 35. Vâkıdî, c. 3, s. 962-963. 36. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 963, İbn Sa'd. c. 1, s. 313, Taberî, c. 3, s. 140. 37. İbn İshak, c. 4, s. 183, Taberî, c. 3, s. 140. 38. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 963, Taberî, c. 3, s. 140. 39. Vâkıdî, c. 3, s. 963. 40. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s. 963, Taberî, c. 3, s. 140. 41. İbn İshak, c. 4, s. 183, Taberî, c. 3, s. 140. 42. İbn İshak, c. 4, s. 183, Vâkıdî, c. 3, s: . 963, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 313, Taberî, c. 3, s: . 140-141. 43. Vâkıdî, c. 3, s. 963. 44. Vâkıdî, c. 3, s. 963, İbn Sa'd, c. 1 , s. 313. 45. İbn Sa'd, c. 1, s. 313. 46. Vâkıdî, c. 3, s. 963. 47. İbn Sa'd, c. 1, s. 313. 48. İbn Sa'd, c. 5, s: . 510. 49. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 183, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 963, Taberî, Târîh, c. 3, s. 141. 50. İbn İshak, c. 4, s. 183, Taberî, c. 3, s. 141. 51. Vâkıdî, c. 3, s. 963. 52. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s: . 963, Taberî, c. 3, s. 141. 53. Vâkıdî, c. 3, s. 962, İbn Sa'd, c. 5, s. 504-505. 54. İbn İshak, c. 4, s. 182, Taberî, c. 3, s. 140. 55. Vâkıdî, c. 3, s. 963. 56. İbn Sa'd, c. 5, s. 508. 57. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s. 963-964, İbn Sa'd, c. 1, s. 313, Taberî, c. 3, s. 141. 58. Vâkıdî, c. 3, s. 964. 59. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s: . 964, İbn Sa'd. c. 1, s. 313, Taberî, c. 3, s. 141. 60. İbn İshak, c. 4, s. 184, Taberî, c. 3, s. 141. 61. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 184, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 964, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 313, Taberî, Târîh, c. 3, s. 141. 62. İbn İshak, c. 4, s. 184, Taberî, c. 3, s. 141. 63. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s. 964, İbn Sa'd. c. 1, s. 313, Taberî, c. 1, s. 141. 64. İbn Sa'd, c. 1, s. 313. 65. Vâkıdî, c. 3, s. 964. 66. İbn İshak, c. 4, s. 184, Taberî, c. 3, s. 141. 67. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s: . 964, Taberî, c. 3, s. 141. 68. Vâkıdî, c. 3, s. 964. 69. İbn İshak, c. 4, s. 184, Taberî, c. 3, s. 141. 70. Vâkıdî, c. 3, s. 964. 71. Halebî, İnsânu'l-uyÜn, c. 3, s. 244, İbn Bahlân, Sîre, c. 2, s: . 164. 72. Vâkıdî, c. 3, s. 946. 73. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 964, İbn Kayyım , Zâdü'l-mead, c. 3, s. 31. 74. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 300, Zehebî, Megâzî, s. 556, İbn Kayyım, c. 3, s. 31. 75. Vâkıdî, c. 3, s. 964. 76. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 218, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 163-164. 77. İbn İshak, c. 4, s. 184, Taberî, c. 3, s: . 141. 78. Vâkıdî, c. 3, s. 964. 79. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s. 964, İbn Sa'd. c. 1, s. 33, Taberî, c. 3, s. 141. 80. Vâkıdî, c. 3, s. 965. 81. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 9. 82. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 965. 83. Vâkıdî, c. 3, s. 967. 84. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 184, Taberî, Târîh, c. 3, s. 141. 85. İbn İshak, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s. 967, Taberî, c. 3, s. 141. 86. Vâkıdî, c. 3, s. 965. 87. Vâkıdî, c. 3, s. 965-966, Beyhakî, D ela ilü 'n-n übü vve, c. 5, s. 300, Zehebî, Megâzî, s. 556, İbn K ayyı m, Zâdu'l -mead, c. 3, s. 31. 88. Vâkıdî, c. 3, s. 966. 89. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 185, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 968. 90. İbn İshak, c. 4, s. 185, Taberî, c. 3, s. 141. 91. Vâkıdî, c. 3, s. 968. 92. Ebu Dâ'vud, c. 3, s. 163, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 33. 93. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 966, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 31-32. 94. Vâkıdî, c. 3, s. 966-967. 95. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32. 96. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 967, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 304, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 97. Beyhakî, c. 5, s. 302, İbn Kayyım , c. 3, s. 32. 98. Vâkıdî, c. 3, s. 967. 99. Beyhakî, c. 5, s. 302, İbn Kayyım , c. 3, s. 32. 100. Vâkıdî, c. 3, s. 967, Beyhakî, c. 5, s. 302. 101. Beyhakî, c. 5, s. 302, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 102. Vâkıdî, c. 3, s. 967, Beyhakî, c. 5, s. 302, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 103. Beyhakî, c. 5, s. 302, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 104. Vâkıdî, c. 3, s. 967. 105. Vâkıdî, c. 3, s. 967, Beyhakî, c. 5, s. 302, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. Sakîfler İçin Ferman Yazıları YazılışıPeygamberimiz aleyhisselam, Sakîfler için kâtip Halici b. b. Saîd b. As'a ferman yazılan yazdırdı. 106 Yazdırdığı yazılarda şöyle buyurdu: " B ismi llâhirrahm ânirrahîm Bu, Allah'ın Resûlü Peygamber Muhammed'in Sakîfler için yazısıdır: O yazı ki; Sakîfler, haklarındaki bu sahifede yazılı olduğu üzere, hem kendisinden başka ilah olmayan Allah'ın himayesinde, hem de Peygamber Muhammed b. Abdullah'ın himayesindedirler. Onların vadilerinin tümü Harem ve muharremdir: Onun dikenli ağacına ve avına dokunulmaz! Orada zulüm, hırsızlık ve kötülük yapılmaz! Vecc vadisine sahip olmaya Sakîfler herkesten daha lâyık ve müstahakürlar. Onların ne Taif şehrinden geçilecek, ne de Müslümanlardan hiçbiri üzerlerine varıp kendilerine galebe çalmaya kalkacaktır. Sakîfler, Taif şehrinde ve vadilerinde istedikleri bina ve başka şeyleri kuracaklardır. Onlar, ne savaş için toplanacaklar, ne de a'şâr vergisiyle mükellef tutulacaklar, ne de mal ve canlarından dolayı, hoşlanmadıkları birşeyle karşılaşacaklardır. Onlar, Müslümanlardan bir cemaat olarak Müslümanların dileyip girdikleri yerlerden nereyi isterlerse, oraya girebileceklerdir. Esirlerden, kendilerine ait olanlar, yine kendilerinindir. Çünkü, onlar kendi esirleri hakkında dilediklerini yapmaya başkalarından daha lâyıktırlar. Onlar, ödenmesi gereken borçlarından vadesi dolmuş bulunanların rinalarından (faizlerinden) Allah tarafından kurtarılmış ve beraat ettirilmişlerdir. Ödenmesi gereken borçlarından vadesi Ukaz panayırı zamanını aşanların, Ukaz panayırı zamanına kadar yalnız ana paralan ödenecektir. Sakîflerin Müslüman oldukları gün defterlerinde yazılı halk üzerindeki borçlardan alacakları, kendilerine aittir. Yine, Sakıflerden halk üzerindeki emanetleri, onlar ister mal, ister yararlanılmak üzere emanet edilmiş canlı olsun, zayi edilmiş bile olsa, muhakkak sahiplerine ödenecektir. Sakîflerden muahedede bulunanlara verilmiş olan eman (güvence) teminatı onlardan hazır bulunmayanların canları ve malları için de verilmiştir. Onların Liyye'deki malları da, Vecc vadisindeki mallan gibi korunacaktır. Sakîflerin anlaşmalılarından veya yabancı tüccarlarından Müslüman olanlar hakkında da Sakîfler gibi işlem yapılacaktır. Kim Sakîflerin mallarına, canlarına el-dil uzatmaya veya onlara zulüm ve haksızlık yapmaya kalkacak olursa, ona itaat edilmeyecektir. Zâlimlere karşı, Resûlullah ve mü'minler Sakîflere yardım edecektir. Sakîflerin yanlarına girmelerini istemediği kimseler, onların yanına girmeyecektir. Çarşı ve pazar evlerin önünde kurulacak, satışlar oralarda yapılacaktır. Sakîflere kendilerinden başkası âmir ve vali tayin olunmayacak, Benî Maliklerin valileri kendilerinden, Ah lâfın valileri de kendilerinden seçilip tayin olacaktır. Kureyşîlere ait olup Sakîflerin suladıklan her üzüm bağından çıkacak mahsulün yarısı sulayana ait olacaktır. Sakîflere ait olan ve ödenmesi gereken borçlara ribâ (faiz) ödenmeyecektir. Borçlular, borçlarını ödeme imkânını bulurlarsa ödeyeceklerdir. Şayet ödemeye imkân bulamazlarsa, vade ertesi yıl Cumâde'l-ûlâ ayına kadar uzatılacak, ertelenecektir. Borcunun vadesi dolduğu halde onu ödemeye yanaşmayan kimse ribâcı (faizci) gibi olmuş (günaha girmiş) olur. Sakîflerin halk üzerindeki borçlardan alacaklarına gelince; anaparalarından başkası kendilerinin hakları değildir. Sakîflere ait esirlerden herhangi birini sahibi satmak isterse, satabilir. Satılmayanlar için, kurtuluş, yarısı dört, yarısı da üç yaşına basmış olmak üzere iyi cinsten altı devedir ki, bunlar iyi ve semiz olacaklardır. Birşeyi satın almış bulunan kimse için, onu satmak hakkı da vardır." 107 Peygamberimiz aleyhisselam, Sakîfler için Halid b. Saîd b. Âs'a yazdırıp Nümeyr b. Hareşe'ye verdiği yazısında da: " Onlar için Allah'ın himayesMÜS ve Muhammed b. Abdullah'ın himayesi vardır" buyurmuştu. 109 Sakîf temsilcilerinin, kendilerine ait Vecc vadisini* dokunulmaz ve yasak bir bölge haline koymasını dilemeleri üzerine, Peygamberimiz Aleyhisesselam bu hususta onlar için aynca biryazı da yazdırdı. 110 O yazısında şöyle buyurdu: " Bismillâhirrahmânirrahîm Bu, 111 Allah'ın Resûlü Peygamber Muhammed'den mü'minlere112 yazısıdır. 113 Vecc vadisinin ne dikenli ağaçları kesilecek, ne de avları avlanacak, 114 öldürülecek; 115 orada böyle birşey yaparken bulunan kimse kamçılanacak, kendisinin elbisesi de soyulacakür. Bu yasağı dinlemeyen olursa kendisi yakalanıp116 Allah'ın Resûlü117 Peygamber118 Muhammed'e götürülecektir. Bu, 119 Allah'ın Resûlü120 Peygamber Muhammedi 21 b. Abdullah'ını22 emridir. Bunu, Allah'ın Resûlü123 Peygamberi24 Muhammed b. Abdullah'ın emriyle Halid b. Saîd yazdı. 125 Hiç kimse buna aykın hareket etmesin! Sakîfler hakkında126 Allah'ın Resûlü Muhammed'in vermiş olduğu emirlere aykırı hareket eden, kendisine zulmetmiş, kıymış olur." 127 Resûlullahın Sakîfler için yazdırdığı bu sahifenin bir nüshasına, şehadet yerine Ali b. Ebu Talib, Hasan b. Ali, Hüseyin b. Ali şahit yazıldı. 128 ------------------------------------- 106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 184, Vâkıdî, c. 3, s. 967, Taberî, Târih, c. 3, s. 141, Beyhakî, c. 5, s. 301. 107. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 276-278. 108. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 284, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1 , s. 135. 109. İbn Sa'd, c. 1, s. 284-285. * Vecc vadisi aslında haram ve dokunulmaz bir bölge idi. Nitekim Peygamberimiz aleyhisselam Hicretin 8. yılında Sakffleri Taifte kuşatmadan önce Vecc vadisinde bir sidre ağacının altında durup vadiye göz gezdirdikten sonra, " Hiç şüphesiz, Vecc vadisinde av avlamayı ve onun dikenli ağaçlarını kesm evi Allah haram kılmı ştır" buyurmuştu (Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 165). 110. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 285. 111. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 279. 112. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 113. Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 114. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 115. Ebu Ubeyd, s. 279. 116. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 117. Ebu Ubeyd, s. 279. 118. İbn İshak, c. 4, s. 187, İbn Sa'd, c. 1 , s. 285. 119. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 120. Ebu Ubeyd, s. 279. 121. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 122. İbn Sa'd, c, s. 285. 123. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 124. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285. 125. İbn İshak, c. 4, s. 187 Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, s. 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 126. Ebu Ubeyd, s. 279. 127. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, c. 1, 285, Ebu Ubeyd, s. 279. 128. Ebu Ubeyd, s. 279. Sakîf Temsilcilerinin Rabbe (Lât Putu) Hakkındaki DilekleriSakîf temsilcileri; barış ve yazı işleri tamamlandığı zaman, Rabbe (Lât putu)'nun üç yıl müddetle yıkılmayıp geri bırakılmasını Peygamberimiz aleyhisselamdan istediler. Peygamberimiz aleyhisselam, onların bu dileklerini kabul etmedi. Sakîf temsilcileri: " İki yıl geri bırak! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam yine kabul etmedi. Sakîf temsilcileri: " Bir yıl geri bırak! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam yine kabul etmedi. Sakîf temsilcileri: " Taife vardıktan bir ay sonraya olsun bırak! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam Rabbe'yi yıkmak için bir vakit tayinine yanaşmadı. Sakîf temsilcilerinin böyle yıkım işinin geri bırakılmasını ısrarla istemeleri, Sakîf halkının kıt akıllı takımlarıyla kadınları ve çocuklarından korktukları içindi. 129 Onlar kavimlerini Müslüman oluncaya kadar130 Rabbe (Lât putu)'nun yıkımıyla heyecana ve korkuya düşürmeyi uygun görmüyorlardı. Çaresiz kalınca, putlarını hiç olmazsa kendi elleriyle yıkmaktan affedilmelerini istediler131 ve: " Biz onu hiçbir zaman yıkamayız! Onun yıkım işini sen üzerine al! " dediler. 132 Peygamberimiz aleyhisselam: " Olur! Ben onu kırmayı ashabıma emrederim. Ebu Süfyan b. Harb ile Muğîre b. Şubeyi onu yıkmak için gönderirim. 133 Putunuzu kendi elinizle yıkmaktan sizi affediyoruz" buyurdu. 134 ------------------------------------- 129. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 184-185, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 967, 968, Taberî, Târih, c. 3, s. 141. 130. İbn İshak, c. 4, s. 185, Taberî, c. 3, s. 141. 131. İbn İshak, c. 4, s. 185, Vâkıdî, c. 3, s. 968, Taberî, c. 3, s. 141. 132. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 302, İbn Kayvım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32. 133. Vâkıdı, c. 3, s. 968. 134. İbn İshak. c. 4. s. 185. Taberî. c. 3. s. 141. Rabbe (Lât) ve BakıcısıKureyş müşrikleri put olarak Uzzâyı kendilerine tahsis ettikleri gibi, Sakîfler de Rabbe (Lât) putunu kendilerine tahsis etmişlerdi. Kureyş müşrikleri, putlardan en çok Uzzâ'ya, sonra Lâfa, daha sonra Menat'a tazim ederlerdi. 135 Lât, Taif'te dörtköşe, beyaz ve düz bir kaya olup; Taif mescidinin sol minaresinin bulunduğu yerde idi. Önceleri bir Yahudi, Lât kayasının üzerinde sevık karar, 136 hacılara yağ ve süt satardı. Rivayete göre; Lât, Sakîflerden bir adam olup, öldüğü zaman Amr b. Luhayy: " O, ölmemiş, fakat kayanın içine girmiştir! " dedi ve ona tapmayı ve üzerine bir de bina yapmayı Sakîflere emretti. " Rabbiniz şu kayanın içine girdi! " dedi. Sakîflerin tapmaları için onun üzerine bir de put dikti. 137 Lâfın bakıcısı, Sakîflerden Attâb b. Malik oğullarındandı. 138 ------------------------------------- 135. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 27. 136. Ebu'l-Münzir Hisam, s. 16. 137. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 4. 138. Ebu'l-Münzir Hişam, s. 16, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 972, Yâkût, c. 5, s. 4. Sakîf Temsilcilerine Kur'ân-ı Kerîm ve İslâm Şeriatının ÖğretilişiSakîf temsilcilerine İslâmiyetin fanları ve şeriatı öğretildi. Peygamberimiz aleyhisselam, Ramazan ayından kalan günlerin orucunu tutmalarını da onlara emretti. Bilal-i Habeşî, onların iftarlıklarını yanlarına götürmekte idi. Onlar, bir gün güneşin daha batmadığını sandılarve: " Bu, ancak, Resûlullah tarafından bize bir imtihandır. İslâmiyetimizin nasıl olduğunu görmek istiyordur! Ey Bilal! Daha güneş batmadı! " dediler. Bilal-i Habeşî ise: " Resûlullah aleyhisselam iftar etmedikçe sizin yanınıza gelmedim! " dedi. Bunun üzerine onlar, Peygamberimiz aleyhisselamin böyle yapmasından, orucu açmakta acele edilmesi gerektiğini anladılar. 139 Sakîf temsilcilerinden birisi de: " Müslüman olduğumuz ve Ramazan ayının kalan günlerinin orucunu Resûlullah aleyhisselamla birlikte tuttuğumuz zaman, Bilal, Resûlullah tarafından iftarlığımızı ve sahur yemeğimizi getirirdi. Sahur yemeğimizi getirince, kendisine: 'Biz tan yerinin ağardığını sanıyoruz?' derdik. O da: 'Resûlullah aleyhisselamı, sahur yemeğini yemekte olduğu sırada bırakıp geldim! ' derdi. Bundan da, sahur yemeğinin geciktirilmesi gerektiğini anlardık. İftarlığımızı getirdiği zaman da, biz: 'Daha güneşin tamamıyla çekilip gittiğini görmüyoruz' derdik. O da: 'Resûlullah aleyhisselam yemeğini yemeye başlamadıkça size gelmedim' der, sonra da elini çanağa uzatıp ondan alır, yutardı." 140 ------------------------------------- 139. Vakıdî, c. 3, s. 968. 140. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 185, Taberî, Târih, c. 3, s. 141. Peygamberimiz aleyhisselamın Geceleyin Kur'ân-ı Kerîm'i OkuyuşuSakîf temsilcilerinden Evs b. Huzeyfe der ki: " Peygamber aleyhisselam, bir gece, yatsıdan sonra uzun müddet yanımıza gelmedi. 'Yâ Rasûlallah! Niye yanımıza gelmekte geç kaldın?' diye sorduk. Peygamber aleyhisselam: 'Her gün, Kur'ân'dan bir hizb okuyup geçmeyi kendime vazife edinmişimdir. Bunu yerine getirmedikçe, çıkmamak istedim' buyurdu. Sabaha çıktığımız zaman, Resûlullah aleyhisselamın ashabına: 'Siz Kur'ân'ı nasıl hizbleyip okursunuz?' diye sorduk. 'Biz her üç sûreyi, her beş sûreyi, heryedi sûreyi, her dokuz sûreyi, her onbir sûreyi, her onüç sûreyi ve Kâf sûresine kadar da, Mufassal [yüzden az âyetli olan Mesânî sûrelerini takip eden ve araları Besmele ile ayrılıp uzun, orta ve kısa mufassallar diye üçe ayrılan] sûreleri ayrıca hizblemek üzere haünedinceye dek hizbler, okuruz! ' dediler." 141 ------------------------------------- 141. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 9, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 55-56, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 427 428. Osman b. Ebi'l-Âs'ın Kur'ân-ı Kerîm'i ve İslâmiyeti Öğrenmek Hususundaki Gayreti ve Başarısıyla İmam ve Vali OluşuSakîf temsilcileri Osman b. Ebi'l-As'ı, aralarında yaşça en genci olduğu için, gerilerinde, hayranların üzerinde bırakmışlardı. Temsilciler onun yanına dönüp uykuya daldıkları zaman, Osman b. Ebi'l-Âs, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek, Peygamberimiz aleyhisselamdan dinî sorular sormakta, Kur'ân-ı Kerîm dinlemekte ve öğrenmekte idi. Osman b. Ebi'l-Âs'ın bu hali Peygamberimiz aleyhisselamın hoşuna gidiyor ve kendisini seviyordu. 142 Hazret-i Ebu Bekir: " Yâ Rasûlallah! Görüyorum ki, bu genç İslâmiyeti iyice kavrayıp anlamak ve Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek hususunda Sakîf temsilcilerinin en isteklisi ve bunun üzerine en çok düşenidir" dedi. 143 Osman b. Ebi'l-Âs, Peygamberimiz aleyhisselama gelir ve: " Yâ Rasûlallah! Bana Kur'ân öğret! 144 Beni kavmime imam yap! " derdi. 145 Sakîf temsilcileri, yurtlarına dönüp gitmek istedikleri zaman: " Yâ Rasûlallah! İçimizden birini bize âmir ve imam yap! " dediler. 146 Peygamberimiz aleyhisselam da Osman b. Ebi'l-Âs'ı-yaşça en gençleri olmasına rağmen-onların üzerine vali tayin etti. 147 Bu da, kendisinin Sakîf temsilcilerinin içinde İslâmiyeti ve Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeye en isteklisi oluşundan, 148 Peygamberimiz aleyhisselamın da onda bu özlemi ve düşkünlüğü görmesinden ileri gelmişti. 149 Osman b. Ebi'l-Âs der ki: " Resûlullah aleyhisselam beni Taife vali tayin ettiği zaman150 Resûlullahın bana en son sözü: 151 'Ey Osman! Seni 52 Sakiflerin imamısınM 53 Bir müezzin tut! Fakat, o, okuyacağı ezan için bir ücret almayacaktır! Sen kavmine imamlık yapacağın zaman154 halka namazı hafiflet! 155 Namazı itidal üzere kıldır! Halkın zayıf (güçsüz) olanlarını; 156 içlerindeki yaşlıların, küçüklerin, zayıfların ve iş-güç sahibi olanların durumlarını gözönünde tut! 157 Kendi başına kılacağın zaman, onu istediğin gibi kıl! 158 buyruğu olup, hatta benim namazda ne kadar duracağımı veya ne kadar müddette kıldıracağımı bile tayin etmiş, 'Kur'ân'dan, İkra' bismi rabbikellezî halak... ve benzerlerini oku! ' buyurmuştu. 159 Bakara sûresini okuyordum. 'Yâ Rasûlallah! Kur'ân hafızamdan çıkıp gidiyor! ?' dedim. Resûlullah elini göğsümün üzerine koydu ve: 'Ey şeytan! Osman'ın göğsünden çık! ' buyurdu. Bundan sonra, ezberlemek istediğim hiçbir şeyi unutmadı m. 160 'Yâ Rasûlallah! Şeytan benimle namazım ve kıraatim arasına gerilip namaz ve kıraatimi karıştırıyor! ?' dedim. Resûlullah aleyhisselam: O, H ınzib diye anılan bir şeytandır! Onu sezince, hemen 'Euzubillâhimineşşeytânirracîm' diyerek ondan Allah'a sığın! Sol tarafına da üç kere tükür! ' buyurdu. Ben bunu yapınca, Allah onu benden defedip giderdi." 161 Osman b. Ebi'l-Âs, Müslüman olduğundan beri bedeninde duyduğu162 ve şiddetinden öleceğini sandığı hastalık ve ağrıdan şikâyetlendiği zaman, 163 Peygamberimiz aleyhisselam: " Bedeninde rahatsızlık duyduğun yerin üzerine elini koy, sür! 164 Elini oraya üç kere sürerken, 'Bismillah! ' de! 165 Oraya elini yedi kere daha sür ve her sürüşte166 'Euzu bi izzetillâhi167 [Müslim'e göre; Euzü billahi] ve kudretihî min şerri mâ ecidü168 ve ehâziru'169 (^Duyduğum ve sakındığım şeyin şerrinden Allah'a ve O'nun izzet ve kudretine sığınırım)' de! " buyurdu. 170 Osman b. Ebi'l-Âs: " Ben bunu yapınca, Allah bende olan rahatsızlığı hemen geçirdi ve giderdi. Bunu ev halkıma ve başkalarına da emir ve tavsiye etmekten geri durmadım" demiştir. 171 ------------------------------------- 142. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 966, İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 508. 143. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 185, Taberî, Târih, c. 3, s. 141. 144. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 218. 145. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 218. 146. Vâkıdî, c. 3, s. 968, İbn Sa'd, c. 5, s. 508. 147. İbn İshak, c. 4, s. 185, Vâkıdî, c. 3, s. 968, İbn Sa'd, c. 5, s. 508. 148. İbn İshak, c. 4, s. 185. 149. Vâkıdî, c. 3, s. 968, İbn Sa'd, c. 5, s. 508. 150. İbn Sa'd, c. 5, s. 509, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 218. 151. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 968-969, İbn Sa'd, c. 5, s. 508. 152. İbn İshak, c. 4, s. 186, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21. 153. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21. 154. İbn Sa'd, c. 5, s. 508-509, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 218. 155. İbn Sa'd, c. 5, s. 508-509, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 218. 156. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 969, İbn Sa'd, c. 5, s. 508. 157. İbn İshak, c. 4, s. 186, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21 -22. 158. Vâkıdî, c. 3, s. 969, İbn Sa'd, c. 5, s. 508, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 22. 159. İbn Sa'd, c. 5, s. 509, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 218. 160. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 466, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 307-308, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 33, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 3, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 308. 161. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 216, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1728-1729, Beyhakî, c. 5, s. 307, İbn Kayyım, c. 3, s. 33. 162. Müslim, c. 4, s. 1728. 163. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21. 164. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 217, Müslim, c. 4, s. 1728. 165. Müslim, c. 4, s. 1728. 166. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 217. 167. Müslim, c. 4, s. 1728. 168. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 217, Müslim, c. 4, s. 1728. 169. Müslim, c. 4, s. 1728. 170. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21, 217, Müslim, c. 4, s. 1728. 171. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 21. Sakîf Temsilcilerinin Taif'e Dönüşü ve Urve b. Mes'ud'un Borcunun Rabbe Bağışından Ödenişiİşleri bittiği zaman, Sakîf temsilcileri, yurtlarına dönmek üzere, Peygamberimiz aleyhisselamin yanından ayrılıp yola çıktılar. 172 Urve b. Mes'ud'un Taiflilertarafından şehit edilişinden sonra, oğlu Ebu Müleyh b. Urve ile kardeşinin oğlu Karib b. Esved, Sakîf temsilcilerinden önce Medine'ye gelip Müslüman olmuşlardı. 173 Bunlarda, Sakîf temsilcileri ile birlikte Taife döndüler. Dönecekleri sırada, Ebu Müleyh: " Yâ Rasûlallah! Babam öldürüldüğünde, üzerinde ikiyüz miskal altın borç vardı. Eğer Rabbe'ye (Lâfa) hediye edilmiş bulunan zinet eşyasından bu borcu ödemeyi uygun görürsen, öde! " dedi. 174 Peygamberimiz aleyhisselam: " Olur! " buyurdu. Karib b. Esved de: " Yâ Rasûlallah! Benim babam Esved b. Mes'ud da, Urve'nin borcu gibi borç bıraktı. 175 Onun borcunu da put mallarından ödeşen?" dedi. 176 Peygamberimiz aleyhisselam: " Esved kâfir ve müşrik olarak ölmüştür! " buyurdu. Karib: " Onun bana olan yakınlığı dolayısıyla borcu da bana düşer, benden istenilir" dedi. 177 Peygamberimiz aleyhisselam: " O halde, onun borcunu da ödeyeyim" buyurdu. 178 Ebu Süfyan b. Harb'e, Urve b. Mes'ud ile Esved b. Mes'ud'un borçlarını put mallarından ödemesini emretti. 179 ------------------------------------- 172. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 186, Taberî, Târih, c. 3, s. 141 173. İbn İshak, c. 4, s: . 186-187, Vâkıdî, c. 3, s. 962, İbn Sa'd, c. 5, s. 504. 174. Vâkıdı, c. 3, s. 971, İbn Sa'd, c. 5, s. 505. 175. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdı, c. 3, s. 971, İbn Sa'd, c. 5, s. 505. 176. İbn İshak, c. 4, s. 187, İbn Sa'd, c. 5, s. 505. 177. İbn İshak, c. 4, s. 187, Vâkıdî, c. 3, s. 971, İbn Sa'd, c. 5, s. 505. 178. Vâkıdı, c. 3, s. 971, İbn Sa'd, c. 5, s. 505. 179. İbn İshak. c. 4. s. 187. Abdi Yâlil'in Temsilci Arkadaşlarına Direktifleri ve Temsilcilerin Sakîfler Tarafından KarşılanmalarıSakîf temsilcileri Sakîflere yaklaştıkları zaman, Abdi Yâlil, arkadaşlarına: " Ben S a kîtl eri halkın en iyi bileni ve tanıyanıyım dır. Siz olan bitenleri onlardan gizli tutun. Kendilerini savaş ve çarpışma ile korkutun. Muhammed'in bizden büyük ve ağır gördüğümüz birtakım şeyler istediğini, fakat bizim onları kabule yanaşmadığımızı; zinayı, içkiyi kendimize yasaklamamızı, mallarımızın faizinden vazgeçmemizi, Rabbe'yi yıkmamızı... bizden istediğini haber verin" dedi. 180 Sakîfler, temsilcilerini karşıladılar. Temsilciler, Sakîfleri görünce, elbiselerine hüründüler. Hayırlı bir haberle dönmemişler gibi üzüntülü ve kaygılı güründüler. Sakîfler temsilcilerinin yüzlerindeki üzüntü ve kaygıyı gördükleri zaman, içlerinden biri: " Temsilcileriniz, size herhalde hayırlı bir haber getirmemiş! " dedi. Temsilcilerin Taife girince ilk işleri, öteden beri yaptıkları gibi, Rabbe'nin (Lât'ın) yanına uğramak, onu ziyaret etmek, sonra da ailelerinin yanına dönmek oldu. Sakîfler: " Bunlar ne bir muahede, ne de bir görüşme yapamamışa benziyorlar! ?" diyerek söylendiler. İçlerinden bir topluluk, temsilcilerin yanlarına gidip, onlara: " Sizler nelerle döndünüz?" diye sordular. Temsilciler, Peygamberimiz aleyhisselamın aleyhinde konuşmak gerekirse buna izin verilmesini istemişler, Peygamberimiz aleyhisselam da buna izin vermişti. Temsilciler, Sakîflere: " Biz, sizin yanınıza; kaskatı, işini dilediği gibi tutan, kılıçla herkese üstün gelen, Arapları ve sair halkı kendisine boyun eğdiren, Benî Asfarlar ve sair halklar kaleleri içinde bulunmalarına rağmen ister istemez ya da kılıç korkusuyla kendisinden titreşen... bir adamın yanından geliyoruz! O, bize çok büyük, ağır ve çetin işler teklif etti. Biz de hepsini reddettik. Zinayı, içkiyi ve faizi bize yasakladığı gibi, Rabbeyi yıkmamızı da emretü! " dediler. Sakîfler: " Biz bunu hiçbir zaman kabul etmez ve yapmayız! " dediler. Temsilciler: " Andolsun ki, biz de bunları çok ağırve zor bulduk. Kendisinin bize karşı insaflı davranmayacağını sanıyoruz! Hemen silahlarınızı, kalenizi onarın! Kalenizin üzerine büyük-küçük mancınıklarınızı dikin! Kalenizin içine de bir veya iki yıllık yiyeceğinizi sokun! İki yıldan fazla kuşatılmazsınız! Kalenizin arkasından da hendek kazın! Bunları yapmakta acele edin! Çünkü, o işini muhakkak gerçekleştirir. Kendisine hiç güvenemeyiz" dediler. Bunun üzerine Sakîfler, bir veya iki günü savaşma arzusu içinde geçirdiler. Sonra, Yüce Allah kalb-lerine korku düşürdü. Temsilcilerine: " Bizde savaşacak güç yok. Bütün Araplar ona boyun eğmiş bulunuyor. Hemen onun yanına geri dönüp istediğini kabul edin ve kendisiyle barış yapın. 181 Kendisi bizim üzerimize yürümeden ve askerler göndermeden önce, sizinle onun arasında bir yazı yazın! " dediler. Temsilciler; Peygamberimiz aleyhisselamla kararlaştırdıkları şeyleri Sakîflerin ister istemez iyi karşılayacaklarını ve Peygamberimiz aleyhisselamdan korktuklarını, İslâmiyeti kabule istekli bulunduklarını görünce, 182 güveni korkuya tercih ederek: " Biz zaten işi onunla karara bağlamışızdır. Kendisi istediğimiz şeyleri bize vermiş, istediğimiz şartları koşmuştur. Kendisini, insanların Allah'tan en çok korkanı, insanların en iyisi, akraba haklarını en çok gazeteni, insanların en Vefâlısı, insanların en doğru sözlüsü ve insanların en merhametlisi olarak bulduk. 183 Ancak, Rabbeyi (Lâfı) yıkmayı bıraktık, onu kendimiz yıkmaktan kaçındık. 'Öyleyse, ben adamlar gönderir, onu yıktırırım' dedi. Onu artk adamlar gönderip kendisi yiktıraçaktır" dediler. 184 Sakîfler: " Siz bunu sizden saklamam alı, bizi üzüntülerin en ağırıyla üzmemeli değil miydiniz?" dediler. Temsilciler ise: " Biz sizin kalblerinizdeki şeytanlık gururunu Allah'ın gidermesini istemi sizdir! " diye cevap verdiler. Bunun üzerine, Sakîfler Müslüman oldular. 185 Sakîflerden, kalbinde hâlâ müşriklik sevgisi bulunan çok yaşlı bir adam Rabbe'nin yıkılması sözü edilince: " Bu, vallahi, onunla bizim aramızda bir doğruluk delilidir Eğer onun Rabbe'yi yıkmaya gücü yeterse, kendisinin dâvasında haklı olduğu, hak üzerinde bulunduğu, bizim ise bâtıl, boş üzerinde bulunduğumuz ortaya çıkacaktır! Eğer Rabbe kendisini savunursa, artık bundan sonra hiçbir şey olmaz! " dedi. Osman b. Ebi'l-Âs: " Senin nefsin boş şeyler temenni eder ve seni aldatıp gider! Rabbe dediğin de nedir ki?! Rabbe, kendisine kim tapıyor, kim tapmıyor, bilebilir mi?! Bunun gibi, Uzzâ da, kendisine tapanı, tapmayanı bilmezdi. Halid b. Velidtek başına varıp onu yıkmıştı. Yine bunun gibi, İsafı, Nâile'yi, Hübel'i ve Menafi da birer adam gidip yıkmışlardı. Süâ'ı da bir tek adam gidip yıkmıştı. Bunlardan hiçbiri kendisini koruyabilmiş midir?" dedi. Yaşlı Sakafî: " Rabbe, adlarını andıklarının hiçbirine benzetilemez! " dedi. Osman b. Ebi'l-Âs: " Sen, bana görünme! dedi. 186 ------------------------------------- 180. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 969. 181. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 969-970, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 302-303, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32. 182. Vâkıdî, c. 3, s. 970, Beyhakî, c. 5, s. 302-303, İbn Kayyım , c. 3, s. 32. 183. Vâkıdî, c. 3, s. 970, Beyhakî, c. 5, s. 303, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 184. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 970. 185. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 303, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 62, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32. 186. Vâkıdî, c. 3, 3. 970-971. Ebu Süyan b. Harb ile Muğîre b. Şûbe'nin Lât Putunu Yıkmakla GörevlendirilişiSakîf temsilcileri Medine'den ayrıldıktan iki veya üç gün sonra. 187 Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Süfyan b. Harb ile Muğîre b. Şûbe'yi Rabbe putunu yıkmaya gönderdi. 188 Lât putunu yıkacak olanların Halid b. Velid'in kumandası altında gönderildiği, 189 ve yıkım işine katılanların 19 kişi kadar oldukları da rivayet edilir. 190 Taife yaklaştıkları zaman. 191 Muğîre b. Şube, Ebu Süfyan'ı önden göndermek istedi. 192 " Şehre, Peygamber aleyhisselamın emri üzere, önce ilerleyip sen gir! " dedi. 193 Ebu Süfyan, Taife önce girmekten kaçındı. 194 " Kavminin yanına önce sen var! " dedi, kendisi Zil Herm'deki mülkünde oturdu kaldı. 195 Bunun üzerine, Muğîre b. Şube, yanında 19 kadar kişi olduğu halde, yatsı vakti196 Taife girdi. 197 Geceyi geçirdiler. Sabahleyin Rabbe'nin üzerine çıkacaklar, onu yıkacaklardı. 198 Muğîre b. Şube, kendisiyle birlikte gelen arkadaşlarına: " Vallahi, bugün sizi Sakîflere güldüreceğim! " dedi ve eline bir kazma, balta aldı. 199 Rabbe'nin üzerine çıktı. Kendisinin kavmi olan Muattib oğulları, o da Urve b. Mes'ud gibi vurulur, öldürülür korkusuyla silahlanarak, Muğîre b. Şûbe'ninyakınında dikilmiş duruyorlardı. 200 O sırada, Ebu Süfyan da oraya geldi. Muğîre ona teklifini tekrarlayınca, Ebu Süfyan: " Hayır! Sen Rabbe'ye benden önce erişeceğini söylemiştin! Yanıbaşımda duran Muattib oğulları benim onu yıkmaya başladığımı görürlerse dururlar mı?" dedi. Muğîre b. Şube: " Kavmim buraya onlan güvenlik maksadıyla sen gelmeden önce koymuşlardır" dedi. 201 Sakîflerin kadınları gelip yüzlerini açmışlar, erkeklerinin kılıçla çarpışmaksızın Rabbe'yi Müslümanlara teslim ettiklerine yanıyorlar, ağlıyorlardı. 202 Köleler, çocuklar, erkekler, genç kızlar oraya gelmişlerdi. Herkes, Lât'ın yıkımından çekingen bulunuyordu. 203 Muğîre b. Şube, elindeki balta, kazma ile Lâfa bir darbe indirdiği zaman, 204 Ebu Süfyan: " Vâh yazık! Âh yazık! " dedi. 205 Muğîre b. Şube titrer gibi yaparak arkasının üzerine yıkılınca, 206 Taif halkı birden çığlık kopardılar, 207 sarsıldılar! " Allah Muğîre'yi rahmetinden uzak etsin! Rabbe onu öldürdü! " dediler. Muğîre'nin yıkılıp düştüğünü gördüklerine çok sevindiler. " Sizlerden ona yaklaşmayı, onu yıkmaya kalkışmayı isteyebilecek, göze alabilecek kim var?! Vallahi, ona güç yetirilemez! 208 Hayır! Siz Rabbe'nin kendisini koruyamayacağını, savunamayacağını sanıyordunuz! İşte, vallahi o kendisini korumuş ve savunmuştur! " dediler. Muğîre, bir müddet o halde kaldıktan sonra, 209 sil kini p210 oturdu ve: " Ey Sakîf topluluğu! Araplar, 'Arap kabileleri içinde Sakîflerden daha akıllı bir kabile yoktur! ' derlerdi. Meğer Arap kabileleri içinde sizden daha ahmak bir kabile yokmuş! Yazıklar olsun size! Lât ve Uzzâ dediğiniz nedir ki? Rabbe dediğiniz nedir ki? Şu taşlar gibi birer taştırlar. 211 Taştan, kerpiçten ibarettirler. 212 Onlar kendilerine kim tapıyor, kim tapmıyor; bilemezler! Yazıklar olsun size! Lât hiç işitir mi? Hiç görür mü? Hiçbir yarar veya zarar verir mi?213 Gelin! Allah'ın affına ve lutfuna sığının! O'na ibadet edin! " dedi. 214 Sonra da, yanındakilerle birlikte Rabbe'yi yıkmaya, 215 taşları birer birer yere indirmeye devam ve en sonunda onu yerle bir edince, Sakîfler şaşakaldılar. 216 Lâfın kapıcı ve bakıcısı, Sakîflerin Aclân b. Attâb b. Malik oğullarındandı. Attâb b. Malik b. Ka'b'dan sonra, bu hizmeti oğulları görmekte idi. Lâfın bakıcısı: " Göreceksiniz ki, temeline inilince temel öyle birkızacaktırki, o kızgınlıkla onlan yerin dibine batıracak, geçirecektir! " diyordu. 217 Muğîre b. Şube, bunu işitince, 218 Halid b. Velid'e: " Beni bırak da, şunun temelini de kazayım bakayım?! " dedi. 219 Temelini kazmaya başlayıp, adam boyunun yansına kadar kazdı. Kabkab'ın deposuna vardılar. Orada bulunan zinet eşyasını ve elbiseleri soyup çıkardılar. Koku, altın ve gümüşü de aldılar. 220 Kabkab; Lâfın içinde bulunduğu yerin adı idi. 221 Lâfın malları biraraya toplanınca, Muğîre b. Şube, Ebu Süfyan'a: " Resûlullah aleyhisselam, bu maldan, Urve b. Mes'ud ile Esved b. Mes'ud'un borçlarını ödemeyi sana emretmişti" dedi. Onların borçlarını bu mallardan ödediler. 222 Peygamberimiz aleyhisselam, Rabbe'nin bulunduğu yere, Taif Mescidinin yapılmasını Osman b. Ebi'l-Âs'a emretti ve bu emir de yerine getirildi. 223 Lât yıkım birliği görevlerini yapıp Medine'ye döndükleri gün, Peygamberimiz aleyhisselam, Lâfın kalan mallarını da Müslümanlar arasında bölüştürdü. Dinini aziz ve üstün kıldığı, kendisine yardım ettiği için de, Yüce Allah'a hamd ü senada bulun-du. 224 ------------------------------------- 187. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 971. 188. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 971 , Taberî, Târih, c. 3, s. 141 -142, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 30, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 257, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 284, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 230, Zehebî, Megâzî, s. 559. 189. Vâkıdî, c. 3, s. 971, Zehebî, s. 558, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 63, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 135. 190. Vâkıdî, c. 3, s. 971. 191. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 971. 192. İbn İshak, c. 4, s. 186. 193. Vâkıdî, c. 3, s. 971, İbn Seyyid. c. 2, s. 230. 194. İbn İshak, c. 4, s. 186. 195. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 971, İbn Seyyid, c. 2, s. 230. 196. Vâkıdî, c. 3, s. 971. 197. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 971. 198. Vâkıdî, c. 3, s. 971. 199. Vâkıdî, c. 3, s. 971, Zehebî, s. 558. 200. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 186, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 971, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 230. 201. Vâkıdî, c. 3, s. 971-972. 202. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 972, Taberî, Târih, c. 3, s. 142, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 304, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 258, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 284, İbn Seyyid, c. 2, s. 230. 203. Vâkıdî, c. 3, s. 972, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 204. İbn İshak, c. 4, s. 186, Vâkıdî, c. 3, s. 972, Taberî, c. 3, s. 142. 205. İbn İshak, c. 4, s. 186, İbn Seyyid, c. 2, s. 230. 206. Vâkıdî, c. 3, s. 972, İbn Kayyım, c. 3, s. 32. 207. Vâkıdî, c. 3, s. 971. 208. İbn Kayyım, c. 3, s. 32, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 63. 209. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 972. 210. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 33. 211. Vâkıdî, c. 3, s. 972. 212. Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 63, İbn Kayyım , c. 3, s. 33. 213. Vâkıdî, c. 3, s. 972. 214. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, İbn Kayyım, c. 3, s. 33. 215. Vâkıdî, c. 3, s. 972. 216. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, İbn Kayyım, c. 3, s. 33. 217. Vâkıdî, c. 3, s. 972. 218. Vâkıdî, c. 3, s. 972, İbn Kayyım, c. 3, s. 33. 219. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, İbn Kayyım, c. 3, s. 33. 220. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 972. 221. İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 341. 222. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 187. 223. Ebu Dâvud, Sünen, c. 1 , s. 123, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 33. 224. Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 63, İbn Kayyım , c. 3, s. 33, Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 137-138. Ebu Âmir Fâsık'ın Taif'ten Şam'a Kaçışı ve AkıbetiPeygamberimiz aleyhisselamın Medine'ye hicret ettiği sırada, Medine'de Dubay'a oğullarından Ebu Âmir Rahib Abdi Amr b. Sayfî diye anılan bir adam bulunuyordu. 225 Kendisi, Cahiliye devrinde Allah adamlığına, ruhbanlığa özenir, ruhban elbisesi giyerdi. Baş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl de, Ebu Âmir Fâsık'ın halasının oğlu idi. Peygamberimiz aleyhisselamın peygamber olarak gönderilişi Ebu Âmir'i kıskandırmış, çileden çıkarmıştı. 226 Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye gelince, Ebu Âmir kendisine uyan bazı adamlarla birlikte kalkıp Mekke'ye gitti. Peygamberimiz aleyhisselam ona Fâsık adını taktı. 227 Hendek savaşlarında da müşriklerin yanında Peygamberimiz aleyhisselama karşı savaştı. 228 Mekke fethedilince Taife, Taiflilerin Müslüman olduklarını görünce de Şam'a kaçtı ve gurbette yalnız başına öldü gitti. 229 ------------------------------------- 225. İbn İshak. 3, s. 71. 226. İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 540-541. 227. İbn İshak, c. 3, s. 71. 228. Vâkıdî, c. 2, 5. 441. 229. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 81, İbn Kayyım, c. 3, s. 12. İslâmiyet Arabistan'da YayılıyorBenî Fezâre Temsilcilerinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman OluşuBenî Fezârelerin Kimlikleri ve Konak YerleriBenî Fezârelerin soyları; Benî Fezâre b. Zubyân, b. Reis, b. Gatafan, b. Sa'd, b. Gays, b. Aylan, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan'dır. 1 Benî Fezânelerin konak yerleri de Necd ve Vâdil-kurâ idi. 2 Benî Fezâre temsilcileri Hicretin 9. yılında Ramazan ayında Peygamberimiz aleyhisselamin Tebük'ten dönüşünden sonra, içlerinde Hârice b. Hısn, Hürrb. Kays b. Hısn'ın da bulunduğu ondan fazla kişilik bir kafile halinde ank develer üzerinde Medine'ye geldiler ve Müslüman olduklarını söylediler. 3 Remle binti Hâris'in konağına indirilip ağıriandılar. 4 Peygamberimiz aleyhisselam, onlara yurtlarının durumunu sordu. İçlerinden birisi: " Yâ Rasûlallah! Ülkemiz kuraklık yılına rastladı, hayvanlarımız kırıldı, kıtlık her tarafımızı sardı. Çoluk-çocuklarımız aç kaldı. Bizim için Rabbine dua et. 5 Bizim için Rabbin katında sen şefaatçi ol. Senin katında da bizim için Rabbin şefaatçi olsun" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Sübhânallah! Bu sözünden dolayı sana yazıklar olsun! İzni olmadan Rabbimizin katında ben mi şefaatçi olacağım? İzni olmadan Rabbimizin katında kim şefaat edebilir? O Rabbimizin ki, kendisinden başka ilah yoktur. O, en yüce ve en büyüktür. O'nun kürsiyy-i ilmi gökleri ve yeri kucaklamıştır. Hiç şüphesiz, Yüce Allah sizin kuraklıktan sıkılıp ferahlığa kavuşmanız için gülüp duruyordun Yağmurunuz yaklaşmıştır! " buyurdu. Çöl Arabi: " Yâ Rasûlallah! Yüce Rabbimiz bize güler mi?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Evet! " buyurunca, çöl Arabi: " Rabden gülmeyi yok etmememiz daha iyidir" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, onun bu sözüne güldü. 6 ------------------------------------- 1. İbn Hazm, Cem here, s. 255. 2. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 392. 3. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 297, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 749, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 249, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 88, İbn Kayyım, Zad, c. 3, s. 55. 4. İbn Seyyid, c. 2, s. 249, İbn Kayyım, c. 3, s. 55. 5. İbn Sa'd, c. 1, s. 297, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 749, İbn Seyyid, c. 2, s. 245, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 88, İbn Kayyım, c. 3, s. 55. 6. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 249, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 55, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 319-320, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 267-268, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 53. Peygamberimiz aleyhisselamın Benî Fezâreler İçin Yağmur Duası EdişiPeygamberimiz aleyhisselam minbere çıktı ve: " Ey Allah'ım! Ülkelerini ve hayvanlarını sula! Rahmetini yay! Ölmüş beldeleri dirilt! Ey Allah'ım! Sen bizi kıtlıktan kurtarıcı, güzel ve iyi sonuçlu, her yanı kaplayıcı, bol, iri damlalı, hiç zarar vermeyen, yararlı, sağnaklı bir yağmurla acele olarak sula! Ey Allah'ım! Sen bizi rahmet olan su ile sula! Azab olan, yıkan, batıran, yok eden su ile sulama! Ey Allah'ım! Sen bizi yağmurla sula! Düşmanlara karşı bize yardım et! " diye dua etti. 7 Altı gün, gökyüzü yağmurdan görünmez oldu. Peygamberimiz aleyhisselam minbere çıkıp: " Ey Allah'ım! Üzerimize değil, çevrelerimize, tepelere, vadi içlerine, ağaçlık, ormanlık yerlere yağdır! " diyerek dua edince, bulutlar Medine'nin üzerinden elbise sıyrılıp çıkarılıp dürülür gibi çıkarıldı. 8 Fezâre temsilcilerinin en genci olan Hürrb. Kays, Uyeyne b. Hısn'ın kardeşinin oğlu olup, 9 diyanet ve fazilet sahibi. 10 salih bir gençti. Ehl-i Kur'ân arasında idi. 11 Kendisi; Musa aleyhisselamla Hızır aleyhisselam arasında geçtiği bilinen ve Kur'ân-ı Kerîm'de temas buyurulan yoldaşlık hadisesindeki Musa aleyhisselamın Musa adındaki bir adam olduğunu iddia eden Nevfelü'l-Bikâlî'nin görüşünü benimseyip Hazret-i Abbas'la tartışmaya girişecek kadar bilgili idi. Günümüzde de bu husustaki yanlış görüşü bir konferansında savunanlar bize meslek öğretmenleri tarafından haber verilmiş ve görüşümüz sorulmuş olduğundan, o sırada yazmakta bulunduğumuz Hürr b. Kays bahsi münasebetiyle Kütüb-ü Sitte'den bazılarında yer alan hadis-i şerifin hem mealini, hem bulunduğu cilt ve sahifeleri göstermiştik. (Bkz. İslâm Tarihi: Hazret-i Muhammed aleyhisselam ve İslâmiyet, c. 9/16, s. 337-346). ------------------------------------- 7. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 297, Ebu'l-Ferec, el-Vefâ, c. 2, s. 749-750, İbn Seyyid, c. 2, s. 249-250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 88, İbn Kayyım, c. 3, s. 55-56, Kastalânî, c. 1, s. 320, Halebî, c. 3, s. 267-268, Zürkânî, c. 4, s. 54. 8. İbn Sa'd, c. 1, s. 297, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 750, İbn Seyyid, c. 2, s. 250, Ebu’l-Fidâ, c. 5, s. 88, Halebî, c. 3, s. 269, Zürkânî, c. 4, s. 54. 9. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1250, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 471. 10. İbn Abdilberr, c. 3, s. 1250. 11. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 331. Benî Ukayllardan Bazı Kişiler ve Temsilciler GelişiBeni Ukaylların Kimlikleri ve YurtlarıBenî Ukayl b. Ka'b, b. Rebia, b. Âmir, b. Sa'saatü'l-Adnanîlerin12 oymaklarından en önemlileri: 1. Beni Ubâde b. Ukayl, 2. Benî Müntefık b. Âmir b. Ukayl, 3. Benî Hafâce b. Amr b. Ukayl oymakları dır. 13 Benî Ukayl I arın yurtları Bahreyn olup, orada birçok Arap kabileleriyle birlikte otururlardı. Orada oturan kabilelerin en büyüğü Benî Ukayllarla Benî Tağlîbler ve Benî Süleymlerdi. Çokluk ve güçlülük bakımından Benî Tağlîbler hepsine hâkim durumda idi. Sonradan, Benî Ukayllarla Benî Tağlîbler birleşerek Benî Süleymleri Bahreyn'den sürüp çıkardılar. Benî Ukayllarla Benî Tağlîbler, aralarında anlaşmazlığa düşünce de, Benî Tağlîbler Benî Ukaylları Bahreyn'den çıkarıp Irak'a doğru sürmüşlerdir. 14 ------------------------------------- 12. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 366. 13. İbn Hazm, Cemhere, s. 469. 14. Kal kaşandı, s. 366. Benî Ukayllardan Medine'ye Kimler ve Ne Zaman Gelmeye Başladılar?Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'yi fethettikten ve Hicretin 9. yılında Tebük'ten döndükten ve Sakîfler Müslüman olduktan sonra Medine'ye her taraftan Arap kabilelerinin heyetleri gelmeye başladığı sıralarda. 15 Benî Ukayllardan Ebu Harb b. Huveylid b. Âmir b. Ukayl da, Peygamberimiz aleyhisselamin yanına geldi. Peygamberimiz aleyhisselam ona Kur’ân-ı Kerîm okudu ve İslâmiyeti anlattı. Ebu Harb: " Vallahi, sen ya Allah'a, ya da Allah'a kavuşana kavuşmuşsundur! Sen öyle sözler söylüyorsun ki, doğrusu, biz onun gibi güzelini işitmemişizdir. Fakat, senin beni davet ettiğin şeyler üzerinde bulunduğun din hakkında ok falımı bir çekeyim bakayım! " dedi. Fal okunu çekti, küfür oku çıktı! Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselama: " İşte, çıkanı gördün ya! " dedikten sonra, kardeşi İkâl b. Huveylid'in yanına döndü ve ona: " Hayrı az olasıca! Sen de Muhammed b. Abdullah'ın yanına varsaydın, kendisi seni de İslâm dinine davet etseydi, sana Kur'ân okusaydı, olmaz mıydı? Eğer ben Müslüman olsaydım, bana Akik'i vermiş gitmişti! " dedi. İkâl: " Vallahi Muhammed'in sana ayınp vereceğinden, ben daha çok ayırabilirim! " dedikten sonra, atına binip Akik'in alt tarafını mızrağıyla çizerek aldı. Oranın içinde kaynak suyu bulunuyordu. ------------------------------------- 15. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 205, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 286, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 51. İkâl, Husayn b. Muallâ ve Zü'l-Cevşen'in Müslüman Oluşlarıİkâl, bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. Peygamberimiz aleyhisselam Müslüman olmasını ona teklif etti ve: " Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet eder misin?" diye sordu. İkâl: " Ben, Hübeyre b. Nüfâda b. Muâviye b. Ubâde b. Ukayl'ın Kameyleban Günü ne güzel süvari olduğuna şehadet ederim! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet eder misin?" diye tekrar sordu. İkâl: " Halis olanın köpük altında bulunduğuna şehadet ederim! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam, üçüncü kez: " Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet eder misin?" diye sorunca, İkâl şehadet getirip Müslüman oldu. Husayn b. Muallâ b. Rebia b. Ukayl ile Zü'l-Cevşenü'd-Dıbâbiyyi'l-Âmirî de, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek Müslüman oldular. 16 Zü'l-Cevşen iyi bir şair idi, ismi Şurahbil idi. 17 Kendisi Bedir savaşından sonra müşrik olarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip bir at hediye etmek istemiş, Peygamberimiz aleyhisselam onun hediyesini kabule yanaşmamıştı. Kendisine: " Ey Zü'l-Cevşen! Şu işe, İslâmiyete ilk girenlerden olman sana gerekmez miydi?! " diye sormuş, Zü'l-Cevşen: " Hayır! " demişti. Peygamberimiz aleyhisselam: " Seni buna girmekten alıkoyan nedir?" diye sorunca, Zü'l-Cevşen: " Gördüm ki, kavmin seni yalanladı. Sana olanca işkenceyi yaptı. Seni Mekke'den çıkardı ve seninle savaştı. Senin onlara ne yapacağına bakacağım! Eğer sen onlara galebe çalarsan sana iman edecek ve tâbi olacağım. Eğer onlar sana galebe çalarlarsa sana tâbi olmayacağım! " demişti. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onların Bediide nasıl vurulup yere serildikleri haberi sana erişmedi mi?" diye sormuş, Zü'l-Cevşen: " Erişti! " demişti. 18 Peygamberimiz aleyhisselam: " Bu, senin için, doğru yolu göstermeye yeterdi! " buyurmuş, 19 Zü'l-Cevşen: " Kabe'ye ve bakanlarına da galebe çalarsan?" demişti. Peygamberimiz aleyhisselam: " Eğer yaşarsan bunu da görürsün! " buyurduktan sonra, " Ey Bilal! Adamın heybesini al! Medine hurmasından ona azık koy! " demiş, Zü'l-Cevşen dönüp yurduna giderken de: " O, Benî Âmirlerin iyi süvarilerindendir! " buyurmuştu. Zü'l-Cevşen der ki: " Vallahi, ev halkımla birlikte çukur yurdumuzda bulunduğumuz sırada birbinitli çıkageldi. 20 Ona: 'Nereden geliyorsun?' diye sormuştum. 'Mekke'den! ' demişti. 'Ne haber var?21 Halk ne yapıyor?' diye sormuştum. 'Vallahi Muhammed Kabe'ye ve bakıcılarına galebe çalmış bulunuyor! '22 deyince: 'Anam beni vitirsin! Keşke o zaman Müslüman olsaydım, muhakkak, Hîreyi ister, kendime ayırttırır ve bağışlattırırdım! ' demiştim." 23 ------------------------------------- 16. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 302-303. 17. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 468, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 171. 18. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 6, s. 47-48, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 67-68. 19. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 68, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 171. 20. İbn Sa'd, c. 6, s. 48, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 68, İbn Esîr, c. 2, s. 171. 21. İbn Esîr, c. 2, s. 171. 22. İbn Sa'd, c. 6, s. 48, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 68. 23. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 6, s. 68, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 68, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 171. Benî Ukayl Hey'etinin Gelip Müslüman OluşuBenîUkayl b. Katılardan: 1. Rebi' b. Muaviye, 2. Mutarrifb. Abdullah, 3. Enes b. Kays, b. Müntefık, b. Âmir, b. Ukayl da gelip Peygamberimiz aleyhisselama bey'at ettiler, Müslüman oldular. Bunlar, kavimlerinden, geridekiler adına da bey'atta bulundular. Peygamberimiz aleyhisselam bunlara Benî Ukaylların sulan ve hurma bahçeleri bulunan Akik arazisini verdi. Onlar için bu hususta kırmızı bir deri üzerine yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: " Bismillâhirrahmânirrahîm Bu, Allah'ın Resûlü Muhammed'in Rebi', Mutarrif ve Enes'e verdiği yazıdır: Namaz kıldıkları, zekat verdikleri, söz dinledikleri ve itaat ettikleri müddetçe onlara Akik'i vermiştir. Bununla, onlara bir Müslümanın hakkı verilmiş değildir." Bu yazı, Mutarrif'in elinde kaldı. 24 ------------------------------------- 24. Ibn Sa'd. c. 1. s. 301-302. Ebu'l-Fidâ. c. 5. s. 90. Lakît b. Âmir'le Nehîk b. Âmir'in Müslüman OluşuEbu Rezîn Lakît b. Âmir, b. Müntefık, b. Âmir, b. Ukayl ile arkadaşı NehîK b. Asım, b. Malik, b. Müntefık da temsilci olarak Medine'ye gelmişlerdi. Bunlar, sabah namazından sonra Peygamberimiz aleyhisselamla buluştular. O sırada Peygamberimiz aleyhisselam Kıyamet, öldükten sonra dirilme, Cennet ve Cehennem... gibi birçok konularda Müslümanları uyarıcı açıklamalar yapmakta idi. Ebu Rezîn Lakît: " Yâ Rasûlallan! Sana hangi şey üzerine bey'at edeyim?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam elini uzattı ve: " Namaz kılmak, zekat vermek, müşriklerden ayrılmak, Allah'a hiçbir şeyi eş ortak koşmamak üzere bey'at et! " buyurdu. 25 Ebu Rezîn Lakît b. Âmir, kavmi adına da Peygamberimiz aleyhisselama bey'at etti. 26 Lakît: " Yâ Rasûl ali ah! Allah ölüleri nasıl diriltir?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Senin yerlerinden kuraklığa uğramış bir yere vardığın, sonra da oraya bolca sulandığı ve otlandığı bir sırada uğradığın oldu mu?" diye sordu. Lakît: " Evet! Oldu! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " İşte, ölülerin diriltilmesi de böyledir" buyurdu. Lakît: " Yâ Rasûlallah ! İman nedir?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, kendisinin bir olup şeriki olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet etmen, Allah ve Resûlü sana herşeyden daha sevgili olmak, ateşte yanman Allah'a şerik koşmandan sana daha sevgili gelmek, hoşlanmadığından ancak Yüce Allah için hoşlanmaman! İşte böyle olduğun zamandırki, çoksıcak birgünde su damlalarının susamışın boğazından girdiği gibi, iman da senin kalbine girer! " buyurdu. Lakît: " Yâ Rasûl ali ah! Ben mü'min olduğumu nasıl bilirim?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Şu ümmetimden bir kul, bir iyilik işler, onun iyilik olduğunu bilir, Yüce Allah da o kulunu bu iyiliğinden dolayı hayırla mükâfatlandırırsa; bir kul bir günahı işlemez, onun günah olduğunu bilir, Yüce Allah'tan yarlıganmak diler ve kendisini Allah'tan başkasının yarlıgamayacağını, ancak Allah'ın yarlı-gayacağını bilirse, işte o kul mü'mindir" buyurdu. Lakît: " Yâ Rasûl ali ah! Yüce Rabbimiz, göklerle yeri yaratmadan önce nerede bulunuyordu?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ne üzerinde hava, ne altında hava bulunmayan Amâ'da idi. Sonra, su üzerinde Arşını yarattı" buyurdu. 27 Lakît: " Yâ Rasûl ali ah! Senin yanında gayb ilimlerinden birşeylervar mı?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam, güldü ve: " Senin Yüce Rabbin, gayb haberlerinden beş şeyin anahtarlarını esirgedi, hiç kimseye vermedi. Onları, Allah'tan başka kimse bilemez! " buyurdu ve elini beş parmağına işaret etti. Lakît: " Nedir onlar?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " 1. Ne zaman öleceğini bilme ilmidir ki, hiçbiriniz onu bilemezsiniz. 2. Meni ilmidir ki, dölyatağında bulunduğu zaman onun ne olacağını Allah bilir, siz bilemezsiniz. 3. Yarın ne olacağını bilme ilmidir ki, sen ne tadacaksın bilemezsin. 4. Yağmurun yağacağı gün ilmidir ki, üzerinize kuraklık ve kıtlık çöker de, Allah güler. Bilinir ki, yağmurunuz, yardım olunmanız çok yaklaşmıştır" buyurdu. Lakît: " Rabden gülmeyi yok etmeyelim daha iyi! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " 5. Bir de Kıyamet günü ilmidir" buyurdu. 28 Peygamberimiz aleyhisselam, en-Nazîm adıyla anılan suyu Lakît'a verdi. 29 ------------------------------------- 25. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 13-14, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 136-137, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 156-159, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 64-65. 26. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 302. 27. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 11-12. 28. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 13, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 136, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 157, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 64. 29. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 302. Benî Mürre Temsilcilerinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman OluşuPeygamberimiz aleyhisselam, Hicretin 9. yılında Ramazan ayında Tebükten Medine'ye döndükten sonra, Benî Mürrelerin 13 kişilik temsilcileri, başlarında Haris b. Avf olduğu halde Medine'ye geldiler ve: " Yâ Rasûlalları! Biz senin kavminden ve aşiretindeniz, biz Benî Lüeyy b. Gâliblerdeniz! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam, gülümsedi ve Haris b. Avf'a: " Ev halkını nerede bıraktın?" diye sordu. Haris b. Avf: " Selah'ta! " dedi. 30 Selah; Hayber'in alt tarafında bir yer ve Benî Kilablara ait bir sudur. 31 Haris b. Avf, daha önce Medine'ye gelip Müslüman olmuş ve Benî Mürreleri İslâmiyete davet etmek üzere bir Ensârî ile birlikte onlara gönderilmişti. Benî Mürreler Ensârîyi şehit etmişler, Haris b. Avf'm onu korumaya gücü yetmemişti. 32 Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Mürre temsilcilerine: " Yurdunuz nasıldır?" diye sordu. Haris b. Avf: " Vallahi, biz kuraklığa ve kıtlığa uğradık. 33 Mallarımızın (hayvanlarımızın) soluyacak nefesleri kalmadı. 34 Bizim için Allah'a dua et! " dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Allah'ım! Onları yağmurunla sula! " diyerek dua etti. 35 Benî Mürre temsilcileri, Medine'de birkaç gün oturduktan sonra, yurtlarına dönüp gitmek istediler. Peygamberimiz aleyhisselamla vedalaşmaya geldiler. 36 Peygamberimiz aleyhisselam, Haris b. Avf'ı Benî Mürrelere vali tayin etti. 37 Temsilcilere bahşişlerini vermesi için, Bilal-i Habeşî'ye emretti. O da, temsilcilerden her birine bahşiş olarak onar ukiyye, Haris b. Avf'a da oniki ukiyye gümüş verdi. Benî Mürre temsilcileri, yurtlarına döndükleri zaman, yağmur yağmış buldular. 38 " Yağmurunuz ne zaman yağdı?" diye sorduklarında, Peygamberimiz aleyhisselamın dua ettiği gün yağmurun yağmış olduğunu öğrendiler. 39 Bundan sonra, Benî Mürrelerin yurtlarında ot ve su bolluğu oldu. 40 ------------------------------------- 30. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1, s. 297-298, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 252-253, İbn Kayyım, Zadu'l-mead, c. 3, s. 58. 31. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 233. 32. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 296-297, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 409-410. 33. İbn Sa'd, c. 1, s. 298, İbn Seyyid, c. 2, s. 252-253, İbn Kayyım, c. 3, s. 58. 34. İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım , c. 3, s. 58. 35. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 274, İbn Kayyım, c. 3, s. 58. 36. İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım , c. 3, s. 58. 37. İbn Esîr, c. 1, 3. 410. 38. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 298, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 59. 39. İbn Sa'd, c. 1, s. 298, İbn Seyyid, c. 2, s. 253, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 172 İbn Kayyım, c. 3, s. 59. 40. İbn Seyyid, c. 2, s. 53, İbn Kayyım, c. 3, s. 59. Benî Dâr Temsilcilerinin Medine'ye Gelip Müslüman OlmalarıBenî Dârların Kimlikleri ve YurtlarıBenî Darlar, Kahtan'ın soyundan gelen Lahm kabilesinden idiler. 41 Dâr; Hâni' b. Habib b. Numâre b. Lahm'ın oğludur. 42 Lahm'dan, başlıca şu oymaklar türemiştir: 1. Benî Dâr b. Hâni', b. Habib, b. Numâre, b. Lahm, 2. Benî Nadr b. Rebia, b. Amr, b. Haris, b. Mes'ud, b. Malik, b. Amem, b. Numâre, b. Lahm, 3. Benî Râşide, b. Ezebb, b. Cezîle, b. Lahm, 4. Benî Hades, b. Üreyş, b. Cezîle, b. Lahm, 5. BenîZu'r b. Hucr, b. Cezîle, b. Lahm. 43 Lahm'ın soyu da şöyledir: Lahm (Malik) b. Adiyy, b. Haris, b. Mürre, b. Üded, b. Zeyd, b. Yeşcüb, b. Arib, b. Zeyd, b. Kehlan, b. Sebe', 44 Lahmların yurdu; Şam'la Mısır arasındaki ülke idi. 45 Peygamberimiz aleyhisselam Hicretin 9. yılında Ramazan ayında Tebükten Medine'ye döndükten sonra: 46 1. Temim b. Evs b. Hârice, 2. Nuaym b. Evs b. Hârice, 3. Yezid b. Kays b. Hârice, 4. Fâke b. Numan b. Cebele, 5. Cebele b. Malik b. Saffiâre, 6. Ebu Hind b. Habib, 7. Tayyib b. Habib, 8. Hâni' b. Habib, 9. Uzeyr b. Malik, 10. Mürre b. Malik'ten oluşan on kişilik Benî Dâr heyeti Medine'ye Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek Müslüman oldular. Yüce Allah hepsinden razı olsun! Peygamberimiz aleyhisselam, Tayyib'in adını Abdullah'a, Uzeyr'in adını da Abdurrahman'a çevir-di. 47 ------------------------------------- 41. Taberî, Târîh, c. 3, s. 139, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 53. 42. İbn Hazm, Cemhere, s. 422. 43. İbn Hazm, s. 477. 44. İbn Hazm, s. 485. 45. İbn Hazm, s. 424. 46. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 343. 47. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 343-344, İbn Asâkîr, Târih, c. 3, s. 354. Hâni' b. Habib'in Peygamberimiz aleyhisselama Getirdiği HediyelerHâni' b. Habib, Peygamberimiz aleyhisselama bir tulum içki ile birkaç at ve altın sırmalı bir elbise hediye etti. Peygamberimiz aleyhisselam, hediye edilen atlarla elbiseyi kabul edip elbiseyi Hazret-i Abbas'a verince, Hazret-i Abbas: " Bunu ne yapacağım?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Altınını sök, kadınına zinet ya da geçimlik yap. Atlası da satıp parasını al! " buyurdu. Hazret-i Abbas onu Yahudilerden bir adama sekiz bin dirheme sattı. 48 ------------------------------------- 48. İbn Sa'd, c. 1, s. 344, İbn Asâkîr, c. 3, s. 354. Benî Dâr Temsilcilerinin İsteklerini Peygamberimiz aleyhisselama BildirmeleriPeygamberimiz aleyhisselam, Benî Dâr temsilcilerine: " Ne isterseniz isteyiniz! " buyurunca, temsilciler, Peygamberimiz aleyhisselamin huzurundan ayrılıp, isteyecekleri şeyi aralarında konuşmak üzere bir yere çekildiler. Temim ed-Dârî: " Ben Beytü'l-Makdis ile oraya bağlı yerleri istememizi uygun görürüm" deyince, Ebu Hind: " Bugün Beytü'l-Makdis Arap olmayanların mülkü değil midir?" diye sordu. Temim ed-Dârî: " Evet! " dedi. Ebu Hind: " Hal böyle olunca, orası Araplara nasıl mülk olur! " dedi. Temim ed-Dârî: " Öyle ise Beyt-i Cebrun'u ve oraya bağlı yerleri isteyelim" dedi. Ebu Hind: " Bu da pek büyük! Pek büyük istek! " dedi. Temim ed-Dârî: " Pekâlâ! Sen ne istememizi uygun görüyorsun?" diye sordu. Ebu Hind: " Ben öyle bir köy istemeyi uygun görürüm ki, orada kaleler yapalım ve İbrahim aleyhisselamdan kalan şeyleri orada bulunduralım" deyince, Temim ed-Dârî: " Sen çok yerinde ve uygun bir görüş ileri sürdün! " dedi. Hemen Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna çıktılar. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Temim! Önce sen mi üzerinde karara vardığınız şeyi bana haber vermek istersin? Yoksa, onu size önce ben mi haber vereyim?" diye sordu. Temim ed-Dârî: " Hayır, yâ Rasûlallah! Önce sen haberver de imanımızı arttıralım! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Temim! Sen birşey diledin, Ebu Hind ise senin dilediğin şeyin başka türlüsünü diledi. Ebu Hind'in görüşü ne güzel görüştür! " buyurdu. 49 ------------------------------------- 49. İbn Asakîr, Târih, c. 3, s. 354, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 296, Halebî, İnsânu’l -uyun, c. 3, s. 236 -237, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 357-358. Peygamberimiz aleyhisselamın Dârîlere İstedikleri Köyleri Bağışlayıp Ellerine Ferman Yazısı VermesiTemim ed-Dârî, Peygamberimiz aleyhisselama: " Bizim civarımızda Rumlara ait iki köy var ki, birine Habra, diğerine Beyt-i Aynun denir. Eğer Allah sana Şam'ın fethini nasip ederse, bu iki köyü bana hibe et, bağışla! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlar senin olsun! " buyurdu. 50 Temim Dârî: " Öyleyse, bu hususta bana biryazı yaz! " dedi. 51 Peygamberimiz aleyhisselam bir deri parçası getirtip yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: " B ismi İlâhirrahm ân inanım Bu, Allah'ın Muhammed Resûlullah'a yeryüzünü verdiği zaman Muhammed Resûlullah'ın Dârîlere Ayn-ı Habrun ile Beyt-i İbrahim arasında bulunanları temelli olarak bağışladığı hakkındaki yazıdır. Buna, Abbas b. Abdulmuttalib, Cehm b. Kays ve Şurahbil b. Hasene şahittir. Yazıyı Şurahbil b. Hasene yazdı." Peygamberimiz aleyhisselam, yazdırdığı bu yazıyı alıp evine girdi. Onu bir bez parçasının içine koyarak kıvırdı. Dışından bir kayışla bağlayıp iki kere düğümledi ve: " Gerçekten, İbrahim'e insanların en yakını, herhalde, zamanında ona tâbi olanlar ile, şu peygamber ve şu iman edenlerdir. Allah bu iman edenlerin yârı ve yardım asıdır" (Âl-i İmran: 68) mealli âyetleri okuyarak onların yanlarına geldi. 52 Ferman yazısını onlara verdi. 53 Peygamberimiz aleyhisselam; Habra veya Habrun'u, Beyt-i Aynun'u ve İbrahim aleyhisselamın mescidini Temim b. Evs ile kardeşi Nuaym b. Evs'e yazılı olarak tahsis etti. 54 Habra veya Habrun, 55 Beytü'l-Makdis (Kudüs) karyelerinden olup, İbrahim aleyhisselamın kabri orada bulunmakta ve Halilurrahman diye anılmaktadır. İbrahim aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Sâre Vefât ettiği zaman, onu gömmek üzere İbrahim aleyhisselam orayı Safvan isimli bir adamdan elli dirheme satın almıştı. Vefât ettiği zaman, İbrahim aleyhisselam da oraya, Hazret-i Sâre'nin yanına gömülmüştü. İshak aleyhisselamın zevcesi de, sonradan İshak aleyhisselam da, Yakub aleyhisselam da. Yakub aleyhisselamın zevcesi İlyâ da oraya gömülmüşlerdir. 56 Aynun veya Heynun da, Habrâ ve Habrun gibi, Beytü'l-Makdis karyelerindendir. 57 Dârîler, sonradan yine Medine'ye gelip Peygamberimiz aleyhisselamdan yeniden biryazı istediler. Önceki yazıya göre yeniden yazılıp verilen yazıda şöyle buyuruldu: " B ismi İlâhi rra hm ânirrahfm Bu, Allah'ın Resûlü Muhammed'in Temim ed-Dârî ve arkadaşları için verdiği yazıdır: Ben size Beyt-i Aynun'u, Habrun'u, Mertum'u, Beyt-i İbrahim'i ve içindekilerin hepsini, idareleriyle birlikte, kesin bir bağış olarak veriyorum. Onlara ve onlardan sonra gelenlere temelli teslim ediyorum. Kim, bu yerlerde onlan incitir ve zararlandırırsa, Allah da onu zararlandırır. Buna, Ebu Bekir b. Ebu Kuhâfe ve Ömer b. Hattab ve Osman b. Affan ve Ali b. Ebu Talib58 ve Muaviye b. Ebu Süfyan şahittir ve bunu Muaviye59 veya Ali b. Ebu Tâlib yazdı." 60 Peygamberimiz aleyhisselamın bu hususta yazdırdığı bir yazıda da şöyle buyuruldu: " B ismi İlâhi rra hm ânirrahîm Bu, Resûlullah Muhammed tarafından Temim b. Evsü'd-Dârî (İbn Sa'd'a göre Nuaym b. Evsü'd-Dârî) için yazılan yazıdır Şam'daki Habra (Ebu Yusuf’a göre: Ceyrun) köyü ile Beyt-i Aynun köyünün tamamı; düzlükleri, dağları, sulan, tarlaları, dibinden kaynayan kuyulan ve açılan, genişletilen alanlarıyla birlikte hepsi, ona ve kendisinden sonra da oğul ve torunlarına aittir. Bu hususta hiç kimse ona karşı ne hak iddia, ne de onlara haksızlık edip mülklerine girecektir. Herkim onlara haksızlık eder ve onlardan birşey almaya kalkarsa, Allah'ın, 61 meleklerin ve bütün insanların62 laneti onun üzerine olsun! " 63 Bu yazıyı Ali yazdı." 64 Dârîlerin temsilcileri, Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtına kadar Medine'de oturdular. Peygamberimiz aleyhisselam, Vefât edeceği sırada, onlara Hayber'in hurma mahsulünden her yıl geçimlik olarak da yüz vesk (deve yükü) hurma verilmesini vasiyet etti. 65 Temim ed-Dârî'ye Peygamberimiz aleyhisselamın ferman yazılarıyla verilmiş olan köyleri Hazret-i Ebu Bekir halifeliği sırasında teslim etti. 66 Bu hususta, aynca biryazı da yazdı. 67 Hazret-i Ebu Bekir yazdığı yazısında şöyle dedi: " B ismi İlâhi rra hm âninahîm Bu, Resûlullahın emmi ve kendisinden sonra yeryüzünde halifesi olan Ebu Bekir tarafından yazılmıştır. Ceyrun ve Aynun köyleri halkının üzerlerine yürünmesin, tüylerine dokunulmasın. Söz dinleyen ve Allah'a itaat eden kişi, onlara hiçbir zarar vermemekle kalmayıp, insanlardan bu iki köy halkını zararlandırmaya kalkışan fesatçılardan da onları korusun! " diye yazdı. 68 Hazret-i Ebu Bekir, Şam üzerine ordular sevkettiği zaman, başkumandan Ebu Ubeyde b. Cerrah'a yazdığı yazıda da şöyle dedi: " B ismi İlâhi rra hm âninahîm Ebu Bekri's-Sıddîk'tan Ebu Ubeyde b. Cerrah'a, Sana selamlar olsun. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a senden dolayı hamd ederim. Bundan sonra derim ki: Allah'a ve ahiret gününe inananlan, Dârîlerin köylerine zarar vermekten men et! Eğer onların halkı köylerinden çıkarılmalarını ve Dârîler de orada ekip dikmeyi isterlerse, eksinler, diksinler! Köy halkı döndükleri zaman köyleri kendilerinindir ve kendileri oralara herkesten daha lâyık ve müs-tahaktırlar. Selam olsun sana! " 69 Temim ed-Dârî, Hıristiyan rahibi ve Filistin halkının en çok ibadetlisi iken Müslüman oldu. 70 Geceleri sabahlara kadar namazla, rükû ve secdelerle, Kur’ân-ı Kerîm kıraatıyla ve ağlamakla geçirmeye başladı. 71 Kur'ân-ı Kerîm'i yedi gecede hatmeder hafız oldu. 72 Temim ed-Dârî der ki: " Resûlullah aleyhisselamdan işittim: 'Bu iş (İslâmiyet) gecesi gündüzü bulunan her yere muhakkak ulaşacaktır! Allah bu dini sokmadık hiçbir ev, hiçbir çadır bırakmayacaktır! Aziz edilecekleri onunla aziz edecek, zelil edilecekleri onunla zelil edecektir' buyurdu. 73 Ben, bunun böyle olduğunu, ev halkım içinde gördüm: Onlardan Müslüman olanlar hayra, izzet ve şerefe kavuştular. Kâfir olanlar ise zelil oldular Cizye ödemek zorunda kaldılar! " 74 ------------------------------------- 50. Ebu Yusuf, Kitâbu’l-harac, s. 216, İbn Sa'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 1, s. 344, İbn Asâkir, c. 3, s. 354. 51. Ebu Yusuf, Kitâbu’l-harac, s. 216. 52. İbn Asâkîr, Târih, c. 3, s: . 354-355, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye. c. 1, s: . 296 Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 3, s: . 237, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s: . 358, 359 53. Halebî. c3, s. 237. 54. Belâzurî, c. 1, s. 153. 55. Zürkânî, c. 3, s: . 358. 56. Yâkût, c. 2, s: . 212. 57. Yâkût, c. 4, s. 180. 58. İbn Asâkîr, Târîh, c. 3, s. 355, Yâkût, c. 2, s. 212, 213, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 296-297, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s: . 237, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s: . 359. 59. İbn Asâkîr, c. 3, s: . 355, Kastalânî, c. 1, s: . 297, Halebî, c. 3, s: . 237, Zürkânî, c. 3, s: . 359. 60. Zürkânî, c. 3, s: . 359. 61. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-Kitâbu’l-harac, s: . 216, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 267. 62. İbn Sa'd, c. 1, s. 267, İbn Asâkîr, c. 3, s: . 356. 63. Ebu Yusuf, s. 216, İbn Sa'd, c. 1, s. 267. 64. İbn Sa’d, c. 1, s. 267, İbn Asâkîr, c. 3, s. 356. 65. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 367-368, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 695, İbn Sa'd, c. 1, s. 344. 66. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 344. 67. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-Kitâbu’l-harac, s. 216, İbn Sa'd, c. 1, s. 344. 68. Ebu Yusuf, s: . 216. 69. İbn Asâkîr, Târîh, c. 3, s. 355, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s: . 297, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s: . 359. 70. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 184. 71. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s: . 256. 72. İbn Asâkîr, Târîh, c. 3, s: . 359. 73. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s: . 103, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 181, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 14. 74. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s: . 103, Heysemî, c. 6, s. 14. Kelb Kabilesi Halkından Bazılarının Medine'ye Gelip Müslüman OlmalarıKelblerin KimlikleriBenî Kelbler, Kudâa oymaklarından idiler. 75 Kelb kabilelerinden Benî Kinane b. Bekr, b. Avf, b. Uzre, b. Zeydüllât, b. Nüfeyde, b. Sevne, b. Kelbler büyük bir kabile olup, bunlardan: BenîAdiyy, BenîZüheyr, BenîUleym, BenîCenâbb. Hübel oymakları ve bu oymaklardan da daha başka oymaklar çıkmıştır. 76 ------------------------------------- 75. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-eneb, s. 408. 76. İbn Hazm, Cemhere, s. 456 479. Abd b. Amr ile Âsım'ın Medine'ye Gelip Müslüman OluşuHicretin 9. yılında Peygamberimiz aleyhisselama Arap kabilelerinden heyetler gelmeye başladığı sırada, Kelb kabilesi halkından da Abd b. Amr b. Cebele ile Benî Âmirlerin Rakkâş ailesinden Âsim, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler. Peygamberimiz aleyhisselam, bunlara İslâmiyeti arz ve teklif etti ve: " Ben, o ümmî, sâdık ve pâk olan peygamberimdir ki, beni yalanlayanlara, benden yüz çevirenlere ve bana savaş açanlara yazıklar, hep yazıklar olsun! Hayırlar ve tüm hayırlarda, beni barındıranlara, bana yardım edenlere, bana inanan ve söylediklerimi doğrulayanlara ve benim yanımda savaşanlara olsun! " buyurdu. Bunun üzerine Abdi Amr ile Âsim: " Biz sana iman, senin sözünü tasdik ettik ve Müslüman olduk! " dediler. Abdi Amr, müşriklikten ayrılıp Resûlullahın davetine uyarak Allah'a iman eylediğini dile getiren üç beyitlik bir şiir okudu. 77 ------------------------------------- 77. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 334, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 429. Hârise ile Hamel'in Medine'ye Gelişi ve Müslüman OluşuKelb kabilesi halkından Harise b. Katan ile Hamel b. Sâdâne de, Peygamberimiz aleyhisselama gelerek Müslüman oldular. 78 Hârise'nin kardeşi Hısn da, yanlarında idi. 79 Peygamberimiz aleyhisselam Hamel b. Sâdâne için bir sancak bağladı. 80 Harise b. Katan ile kardeşi Hısn b. Katan için de biryazı yazdırdı. 81 Yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu: " Bismillâhirrahmânirrahîrrı Allah'ın Resûlü Muhammed82 tarafından Katan'ın oğulları Hârise'ye ve Hısn'a, Kelb kabilelerinden Cenab oğulları hakkında yazılan fermandır " Her yıl, akarsuların suladığı yerlerin mahsullerinden üşr alınacaktır. 83 " Allah'ın Resûlü Muhammed tarafından Kelb kabilesi toplulukları ve onların müttefikleri ve İslâm'dan başkasından vazgeçenlere, Harise b. Katnu'l-Uleymî ile gönderilen yazıdır Namaz, belli vaktinde kılınacaktır. Zekat, gereği gibi, gönülden koparak ödenecektir. Allah'ın akdine bağlı ve ahdine sadık kalınacaktır. Müslümanlardan, şahit olarak Sa'd b. Ubâde, Abdullah b. Üneys ve Dıhye b. Halifetü'l-Kelbî hazır bulunmuşlardır. Bu yazıyı Sabit b. Kays b. Şemmas yazdı." 84 " Bu, Allah'ın Resûlü Muhammed tarafından Dûmetü'l-Cendel halkı ile onların çevresinde oturan Kelb cemaatlerine Harise b. Katanla gönderilen yazıdır: Suyunu yerden alan veya yağmur suyu ile sulanan hurmalıklar bize; yerleşim yerlerindeki hurmalıklar sizedir. Akarsuların suladığı yerlerin mahsulünden uşr, Yeraltı (kuyu) sularının suladığı yerlerin mahsulünden yan uşr vergi ödenecektir. Ne yaylım hayvanlarınız -zekat için-bir yere toplanacak, ne de zekatlarınızın kesirleri hesaba katılacaktır. Namazı belli vakitlerinde kılacak, zekatı da, gereği gibi, gönülden koparak vereceksiniz! Siz ne ekip dikmekten men olunacaksınız, ne de eşya, araç, gereçler için sizden uşr alınacaktır. Bu husustaki anda sadakat göstermek size düşer, sizi öğütlemek, iyiliklere kılavuzlamak, Allah ve Resûlünün himaye taahhüdünü yerine getirmek de bize düşer. Allah ve Müslümanlardan hazır bulunanlar şahittir." 85 " Bu, Allah'ın Resûlü Muhammed Peygamberin Kelblerden Benî Cenahlarla müttefiklerine ve onların yardımcılarına yazısıdır. Onlar namazı kılacaklar, Zekatı verecekler, Allah'a ve Resûlüne imanda sebat edecekler, Ahidlerine sadık kalacaklardır. Yaylımdaki her beş deve için kusursuz bir koyun vereceklerdir. Erzaklarını taşıyan develer zekattan muaftır. Bol ve tatlı su ile ve yağmur suyu ile sulanan arazinin nezareti işinde güvenilir bir kimse vazifelendirilecek, kendilerinin mükellefiyetleri de arttırılmayacaktır. Sa'd b. Ubâde, Abdullah b. Üneys, Dıhye b. Halifetü'l-Kelbî şâhittirier." 86 ------------------------------------- 78. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 334-335. 79. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 309, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 227. 80. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 335. 81. İbn Abdilberr, c. 1 , s. 309, İbn Esîr, c. 1, s. 427. 82. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1. S. 427. 83. İbn Abdilberr, c. 1 , s. 309, İbn Esîr, c. 1, s. 427. 84. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 135, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 172-173. 85. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 335, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 268. 86. İbn Sa'd, c. 1, s. 285-286. Benî Kilabların Müslüman OluşuBenî Kilabların Kimlikleri ve YurtlarıBenî Kilabların Adnan'a kadar olan ataları şöyle sıralanır Benî Kilab b. Rebia, b. Âmir, b. Sa'saa, b. Muaviye, b. Bekr, b. Hevâzin, b. Mansur, b. İkrime, b. Hasafa, b. Kays, b. Aylan, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. 87 Kilab b. Rebia'nın dokuz oğlu olup, 88 bunlardan: 1. BenîEbu Bekir b. Kilab, 2. Benî Vaîd b. Ka'b b. Âmir b. Kilâb, 3. BenîAmr b. Kilab, 4. Benî Ruas Haris b. Kilab, 5. Benî Dıbab Muaviye b. Kilab, 6. Benî Cafer b. Kilab... oymakları çıkmıştır. 89 Benî Kilabların yurtlan Medine, Fedek ve Avâlî tarafındaki Dariyye, Küleyb ve Rebeze korulukları iken, sonradan Şam taraflarına geçmişlerdir. 90 ------------------------------------- 87. İbn Hazm, Cemhere, s. 482. 88. İbn Hazm, s. 282. 89. İbn Hazm, s. 469. 90. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-eneb, s. 407. Dahhâk b. Süfyan'ın Benî Kilablara GönderilişiDahhâkb. Süfyan, Benî Kilablandan olup, 91 Medine kırında oturur, 92 M edinenlerden sayılırdı. 93 Peygamberimiz aleyhisselam kendisine sancak bağlamıştı. 94 Kendisi, namlı babayiğitlerdendi. Tek başına yüz süvariye denk tutulurdu. Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunduğu zaman kendiliğinden kılıcını sıyırıp Peygamberimiz aleyhisselamın başucunda dikilirdi. 95 Peygamberimiz aleyhisselam Hicretin 9. yılında Muharrem ayında onu Benî Kilablara göndermişti. 96 Dahhâk b. Süfyan, Benî Kilabların içinde dolaşarak kendilerini Allah'a ve Resûlüne iman ve itaate davet etmiş, Allah'ın Kitabını ve Resûlünün sünnetini anlatıp kendilerinin onlara bağlanmalarını sağlamış, zenginlerinden zekatlarını toplayıp fakirlerine dağıtmıştı. 97 ------------------------------------- 91. İbn. Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 742, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 47. 92. İbn Esîr, c. 3, s. 47. 93. İbnAbdilberr, c. 2, s. 742. 94. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 206. 95. İbn Abdilberr, c. 2, s. 742, İbn Esîr, c. 3, s. 47, İbn Hacer, c. 2, s. 206-207. 96. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 160. 97. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 300, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 89. Benî Kilab Temsilcilerinin Medine'ye GelişiHicretin 9. yılında Dahhâk b. Süfyan'dan sonra Medine'ye Benî Kilablardan onüç kişilik bir heyet geldi. Kendileri Remle binti Hâris'in konağına indirilip ağırlandılar. Heyet içinde şair Lebid b. Rebia ile Cebbar b. Selmâ da bulunuyordu. Ensardan şair Ka'b b. Malik ile Cebbar b. Selmâ arasında dostluk vardı. Ka'b b. Malik, onların geldiklerini işitince yanlarına vardı, kendilerine: " Safa geldiniz! " dedi. Cebbar'a hediye verdi ve ikramda bulundu. Benî Kilab hey'eti, Ka'b b. Malikle birlikte Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna girdiler. Peygamberimiz aleyhisselama İslâm selamıyla selam verdiler ve: " Dahhâk b. Süfyan gelip aramızda dolaşarak bizi Allah'a imana davet etti. Bize Allah'ın Kitabını ve Allah'ın Resûlünün sünnetini anlattı. Bunlara göre hareket etmemizi emretti. Biz de, Allah'ın ve Resûlünün davet ve emirlerini kabul ettik. Dahhâk zenginlerimizden zekatlarını toplayıp fakirlerimize dağıttı" dediler. 98 Benî Kilab heyeti arasında bulunan Lebid b. Rebia, Arapların en büyük şairlerindendi. 99 Peygamberimiz aleyhisselam, onun hakkında: " Şairlerin söylediği en doğru söz, Lebid'in: 'Elbette Allah'tan başka herşey bâtıldır, boştur! " sözüdür" buyurmuştur. 100 Lebid, Müslüman olduktan sonra, şiir söylemeyi bırakmıştır. 101 Hazret-i Ömer ona bir gün: " Ey Ebu Akîl! Şiirlerinden bana birşeyler okusana! " deyince: " Allah'ın bana Bakara ve Âl-i İmran sûresini öğretmesinden sonra, ben asla şiir söylemem ! 102 Allah beni bu Kur’ân'la değiştirdi! " dem iştir. 103 Hazret-i Ömer, bu sözünden dolayı Lebid'in tahsisatını 2000 dirhemden 2500 dirheme çıkarmıştır. Muaviye b. Ebu Süfyan halife olunca bu 500 dirhem ilaveyi fazla görüp kısmak istemiş, Lebid'in: " Ben hemen öleceğim! O zaman tahsisat da, ilavesi de senin olur! " demesi üzerine Muaviye b. Ebu Süfyan tahsisatın ilavesine dokunmamış, gerçekten de Lebid çok kısa bir müddet sonra Vefât etmiştir. 104 Yüce Allah ondan razı olsun! ------------------------------------- 98. İbn Sa'd, c. 1, s. 300, Etou'l-Fidâ, c. 5, s. 89. 99. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1337, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 514. 100. Buhâri, Sahih, c. 4, s. 236, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1335, İbn Esîr, c. 4, s. 514. 101. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1335, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 515. 102. İbn Abdilberr, c. 3, s. 1337, İbn Esîr, c. 4, s. 516. 103. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 6, s. 33. 104. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 439 440. Benî Ruas b. Kilablardan Amr b. Malik ile Babasının Müslüman Olmaları ve Kavimlerini Müslümanlığa Davet EtmeleriHicretin 9. yılında Benî Kilab temsilcilerinden sonra Benî Ruas b. Kilablardan da105 Amr b. Malik ile babası Malik b. Kays b. Büceydü'r-Ruâsî, Medine'ye gelip Müslüman oldu. 106 Amr b. Malik, kavminin yanına dönünce, onları İslâmiyete davet etti. Benî Ruaslar, Amr b. Malik'e: " Biz, Benî Ukayl b. Katılardan kendilerinin öldürdükleri gibi adam öldürüp öcümüzü almadıkça Müslüman olmayız! " dediler. 107 Benî Ukayl b. Ka'blar ise, Müslüman olmuş bulunuyorlardı. 108 Benî Ukaylları aramaya çıktılar. Amr b. Malik de Benî Ruasların yanlarına gitti. BenîUkayllara baskın yaptıktan sonra onların ağırbaş hayvanlarını sürüp götürdüler. 109 Benî Ukayl b. Katılardan Rebia b. Müntefık adındaki bir atlı, Benî Ruasların arkalarından yetişti. Rebia: " Ben, başlarına miğfer giymiş süvariden başkasına mızrak saplamamaya yemin ettim! " mealinde beyit okuyordu. Benî Ruaslardan Ebu Nüfey: " Ey yayalar topluluğu! Siz bugün kurtuldunuz! " dedi. 110 Rebia b. Müntefik, Benî Ubeyd b. Ruaslardan Muhris b. Abdullah b. Amr'a yetişip yan tarafından mızraklayınca, Muhris atinin boynuna sarılakaldı ve: " Yetişiniz ey Ruas hanedanı! " diyerek yardım diledi. Rebia b. Müntefik: " Ruasların süvarileri mi. yoksa halefleri mi yetişecek? ! 111 Ruas da ne? Dağlar mı, yoksa insanlar mı?" dedi. 112 Amr b. Malik hemen Rebia'ya saldırdı ve onu mızraklayıp öldürdü. Sonra hayvanları sürüp gittiler. Benî Ukayl b. Ka'blar ise Türebeye kadar onları takip ettiler. Türebe vadisi Benî Ukayllarla Benî Ruasların arasını kesti, ayırdı. Benî Ukayll ar orada bakakal di lar. Benî Ruaslara hiçbir şey yapamadılar. Amr b. Malik der ki: " Ellerim yanıma düştü. Kendi kendime: 'Ben Müslüman olduğum ve Peygamber aleyhisselama bey'at ettiğim halde ne diye adam öldürdüm! ' dedim. 113 İki elimi boynuma bağladıktan, bağlattiktan sonra, Peygamber aleyhisselamın yanına varmak üzere yola çıktım. Yaptığım bu iş kendisine haber verilince: " Eğer o bana gelirse, onun eli boynunda bağlı olduğu halde boynunu vuracağım! " buyurmuştu. 114 Bunu çocuklar da işitmişlerdi ve: 'O, elleri boynunda bağlı olarak bize gelirse, onun boynunu vuracağız! ' diyorlardı. 115 Ellerimi çözdüm. Sonra da Resûlullah aleyhisselamın yanına vardım, selam verdim. 116 Selamımı almadı. 117 Benden yüzünü çevirdi. Sağ tarafına vardım. Benden yüzünü sol tarafa çevirdi. Sol tarafına vardım. Benden yüzünü sağ tarafına çevirdi. Ön tarafına vardım ve: 'Yâ Rasûlallah! Şüphe yok ki Aziz ve Celil olan Rab, hoşnut oluştan hoşnut olur. Sen benden hoşnut ol ki, Allah da senden hoşnut olsun! ' dedim. Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam: 'Senden hoşnut oldum! ' buyurdu." 118 ------------------------------------- 105. İbn Sa'd, c. 1, s. 300, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1200, İbn Esîr, c. 4, s. 267, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 13. 106. İbn Sa'd, c. 1, s. 300, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 90, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 13. 107. İbn Sa'd, c. 1, s. 300, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 90, İbn Hacer, c. 3, s. 13. 108. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 301, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 13. 109. İbn Sa'd, c. 1, s. 301. 110. İbn Sa'd, c. 1, s. 301, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 13. 111. İbn Sa’d. d, s. 301. 112. İbn Hacer, c. 3, s. 13. 113. İbn Sa'd, c. 1. S. 301. 114. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 301 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 90. 115. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 13. 116. İbn Sa'd, c. 1, s. 301, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 280. 117. Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 90, Halebî, c. 3, s. 280. 118. İbn Sa'd, c. 1, s. 300-3001, Ebu'l-Fidâ, c. 2, s. 90, İbn Hacer, c. 3, s. 13, Halebî, c. 3, s. 280. Benî Bekkâ Temsilcilerinin Medine'ye GelişiBenî Bekkâların Kimlikleri ve Medine'ye Onlardan Kimlerin ve Ne Zaman GeldikleriBenî Bekkâlar, Adnan'ın soyundan gelen Âmir b. Sa'saalardan bir oymak olup, ata soyları şöyledir: Benî Rebiatü'l-Bekkâ, b. Âmir, b. Rebia, b. Âmir, b. Sa'saa. Rebiatü'l Bekkâ'ın Ubâde ve Hunduc adında iki oğlu vardı. Muaviye b. Sevr b. Muaviye ile oğulları Abdullah ve Bişr, Ubâde b. Bekkâ'ın, Fücey' b. Abdullah da Hunduc b. Bekkâ'ın soyundandı. Benî Bekkâların, yiğit olmaları için, çocukken kulakları delinindi. 119 Hicretin 9. yılında Benî Bekkâlardan: 1. Muaviye b. Sevr, 2. Bişr b. Muaviye b. Sevr, 3. Fücey' b. Abdullah, 4. Abdi b. Amri'l-Bekkâî, Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler. Abdi b. Amr sağırdı. Muaviye b. Sevr ise, o zaman yüz yaşlarındaydı. 120 Muaviye b. Sevr, oğlu Bişr'e: " Resûlullah aleyhisselamın yanına girdiğin zaman, kendisine yalnız üç söz söyle. Bunu ne eksilt, ne de arttır 'Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah! Seni selamlayayım diye geldim, benim için bereket duası yap! ' de" diyerek tenbih ve tavsiyede bulundu. 121 Muaviye b. Sevr, Peygamberimiz aleyhisselama da: " Babam, anam sana fieda olsun! 122 Ben çok yaşlandım. Şu oğlum bana karşı iyi davranmaktadır. Ben senin elini ona sürmende bereket ve uğur buluyorum 1123 Sen onun yüzüne elini sürüver! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam da Bişr'in yüzüne, 124 başmal 25 elini sürdü. 126 Peygamberimiz aleyhisselam Bişr'e bereket duası da yaptı. 127 Benî Bekkâlar ne zaman bir kıtlığa uğrasalar, Peygamberimiz aleyhisselamın duası bereketiyle, Bişr b. Muaviyeler o kıtlığa uğram azlardı. 128 Peygamberimiz aleyhisselam, Bişr b. Muaviye'ye129 yedi tane130 ak oğlak verdi. 131 Peygamberimiz aleyhisselam Abdi Amr'in ismini de Abdurrahman'a çevirdi. Müslüman olduğu sırada onun sahibi bulunduğu Zülkassa suyunun da kendisine ait olduğu hakkında bir yazı yazdı. Abdurrahman, Ashâb-ı Suffadandı. Peygamberimiz aleyhisselam, Fücey' b. Abdullah için de bir yazı yazdırıp, o yazıda şöyle buyurdu: " Muhammed Peygamberden Fücey' ve ona tâbi olanlarla Müslüman olup namaz kılanlar, zekatı verenler, ganimet mallarından Allah ve Resûlünün hakkı olan beşte biri ödeyenler, Peygamber ve ashabına yardım edenler, Müslüman olduklarına şehadette bulunanlar ve müşriklerden ayrılanlardır ki, işte bunlar Allah'ın emanıyla ve Muhammed'in emanıyla emniyet ve selamettedirler." ! 32 ------------------------------------- 119. İbn Hazm, Cem here, s. 280-281. 120. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 304. 121. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 225. 122. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1413. 123. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 304, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 91. 124. İbn Sa'd, c. 1, s. 304, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1413. 125. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 225. 126. İbn Sa'd, c. 1, s. 304, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1413, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1 , s. 225. 127. İbn Esîr. d, s. 225. 128. İbn Sa'd, c. 1, s. 304, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 91. 129. İbn Sa'd, c. 1, s. 304, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1413, İbn Esir, c. 1, s. 225, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 91. 130. İbn Abdilberr, c. 3, s. 1413. 131. İbn Sa'd, c. 1, s. 304, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1413, İbn Esîr, c. 1, s. 225. 132. İbn Sa'd. c. 1. s. 304-305. Benî Tücîb Heyetinin Medine'ye GelişiBenî Tücîblerin Kimlikleri ve YurtlarıBenî Tücîbler, Kinde kabilelerinden ve Eşrez b. Şebib, b. Sekun, b. Kinde'nin oğulları Adiyy ve Sa'd'ın soyundan idiler. Bunların analarının adı Tücîb binti Sevban olduğu için, analarından dolayı Tücîb oğulları diye anılmışlardır. 133 Tücîb oğulları Yemen'de otururlard. 134 Benî Tücîb Heyetinin Sayıları ve Medine'ye Geliş TarihleriHicretin 9. yılında 135 Benî Tücîtı kabilesinden onüç kişilik bir heyet, Peygamberimiz Aieyhisseiamın yanına geldiler. 136 Benî Tücîb heyeti; Allah'ın üzerlerine farz kıldığı mallarının zekatlıklarını da yanlarında sürüp getirmişlerdi. Onların bu tutum ve davranışları Peygamberimiz aleyhisselamın hoşuna gitti. Onlara: " Siz hoşgeldiniz! " buyurdu. Kendilerini en iyi bir yere kondurdu. Bilal-i Habeşî'ye de en iyi bir biçimde konuklayıp ağırlamasını emretti. 137 Benî Tücîb heyeti: " Yâ Rasûlallah! Allah'ın, mallarımız içindeki hakkını sana sürüp getirdik! " dediler. Peygamberimiz Aieyhisseiam: " Onları geri götürüp fakirlerinize bölüştürünüz! " buyurdu. Benî Tücîb heyeti: " Yâ Rasûlallah! Biz, ancak fakirlerimizden artmış olanını sana getirdik! " dediler. Hazret-i Ebu Bekir: " Yâ Rasûlallah! Arap heyetleri içinde, doğrusu, şu Tücîb heyeti gibisi yoktur! " dedi. Peygamberimiz Aieyhisseiam: " Hidayet Yüce Allah'ın elindedir. Allah, hayrını dilediği kimsenin kalbini iman için açar! " buyurdu. Tücîb oğulları heyeti, Peygamberimiz aleyhisselamdan birtakım şeyler sordular. Sorduklan şeylerin cevapları, kendileri için yazıldı. Peygamberimiz aleyhisselama Kur'ân'dan ve sünnetlerden sordular. Peygamberimiz aleyhisselamın onlara rağbeti arttı. 138 Benî Tücîb heyeti, birkaç gün oturduktan sonra gitmek istediler. Kendilerine: " Siz ne diye acele ediyorsunuz?" denildi. " Gerimizdekilerin yanlarına dönüp Resûlullah aleyhisselamdan gördüklerimizi, kendisine söylediklerimizi ve kendisinin bize verdiği cevapları onlara haber vereceğiz! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip vedalaştılar. Peygamberimiz Aieyhisseiam onlara Bilal-i HabeşPyi gönderdi. 139 Bahşişlerinin verilmesini emretti. 140 Peygamberimiz Aieyhisseiam, heyetlere veriiegeien bahşişlerden daha çok, daha yüksek olarak bunlara bahşişler verdi ve: " Sizden, bahşiş verilmeyen kimse kaldı mı?" diye sordu. 141 " Evet! 142 Binitlerimize bakmak üzere yaşça en küçüğümüz olan bir genci arkamızda bırakmıştık" dediler. Peygamberimiz Aieyhisseiam: " Onu da bize gönderiniz! " buyurdu. 143 Heyet âzâlan, binitlerinin yanına dönünce, gence: " Resûlullah aleyhisselamın yanına git de, ondan hacetini al! Biz ondan hacetimizi aldık ve kendisine veda ettik! " dediler. 144 Benî Tücîb heyetinin genci, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelince: 145 " Yâ Rasûlallah! Ben, Ebzâ oğullarından bir kimseyim. 146 Biraz önce senin yanına gelen, dileklerini yerine getirdiğin cemaattenim. Benim de dileğimi yerine getir! " dedi. Peygamberimiz Aieyhisseiam, ona: " Senin dileğin nedir?" diye sordu. 147 Genç: " Yâ Rasûlallah! 148 Benim dileğim arkadaşlarımınki gibi değildir! Onlar İslâmiyeti özleyiciler olarak geldiler, zekatlarından sürüp getirdiklerini de getirdiler. 149 Fakat, sen Allahtan beni yarlıgamasını, rahmetiyle esirgemesini ve bir de kalbime zenginlik vermesini dile! " dedi. Peygamberimiz Aieyhisseiam: " Ey Allah'ım! Onu yarlığa ve rahmetinle esirge! Kendisinin kalbine de, zenginlik ver! " diye dua ettikten sonra, ona da ötekiler gibi bahşişinin verilmesini ashabından birisine emir buyurdu. Benî Tücîb heyeti, yurtlarına, ev halklarının yanına döndüler. Bunlardan bir cemaat, onuncu yıl hac mevsiminde Minâ'da Peygamberimiz aleyhisselamla buluş-tular. 150 " Biz Ebzâ oğullarıyız! " dediler. Peygamberimiz Aieyhisseiam, onlara: " Geçen yıl sizinle birlikte bana gelen genç ne yapıyor?" diye sordu. " Yâ Rasûlallah! 151 Yüce Allah'ın verdiği rızka ondan daha kanaatlisini görmemişizdir. 152 İnsanlar dünyayı aralarında bölüşecek olsalar, o genç ona hiç bakmaz, iltifat etin ez" dediler. Benî Tücîblerin bildirdiklerine göre; o genç, aralarında en iyi bir halde, dünyadan son derecede çekingen, Allah'ın kendisine verdiği rızka en kanaatli bir kul olarak yaşamakta devam etmiş; Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtı üzerine Yemen halkının İslâmiyetten döndükleri sırada da, Benî Tücîblerin içinde kalkıp onlara Allah'ı ve İslâmiyeti anmaktan, hatırlatmaktan geri durmamış; onun sayesinde kavminden bir tek kişi bile İslâmiyetten dönmem iştir. 153 Yüce Allah ondan razı olsun! ------------------------------------- 133. İbn Hazm, Cemhere, s. 429, Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 2, s. 16, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 185. 134. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 55, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 266. 135. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 323, Ebu'l-Ferec, el-Vefâ, c. 2, s. 750, Ebu'l-Fidâ el-Bidâye, c. 5, s. 93. 136. İbn Sa'd, c. 1, s. 323, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 750, İbn Seyyid, c. 2, s. 246, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Halebî, c. 3, s. 265. 137. İbn Sa'd, c. 1, s. 323. Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 750, İbn Seyyid, c. 2, s. 246-247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54. 138. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 246-247, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 265, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 50. 139. İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 54, Halebî, c. 3, s. 265, Zürkânî, c. 4, s. 50. 140. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 323. 141. İbn Sa'd, c. 1, s. 323, Ebu'l-Ferec, el-Vefâ, c. 2, s. 757, İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Halebî, c. 3, s. 265, Zürkânî, c. 4, s. 50. 142. İbn Kayyım, c. 3, s. 54. 143. İbn Sa’d, c. 1, s. 323, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 750, İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Halebî, c. 3, s. 265, Zürkânî, c. 4, s. 50. 144. İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54. 145. İbn Sa'd, c. 1, s. 323, İbn Seyyid, c. 2, s. 247 İbn Kayyım , c. 3, s. 54. 146. Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 750, İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54. 147. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 323, Ebu’l-Ferec, el -Vefâ, c. 2, s. 750, İbn Seyyid, Uyûn u'l-eser, c. 2, s. 247, Ebu’l -Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 93, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 265, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 50. 148. Kastalânî, M erâhib, c. 1, s. 319. 149. İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Zürkânî, c. 4, s. 50. 150. İbn Sa'd, c. 1 , s. 323, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 750-751, İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Kastalânî, c. 1, s. 319, Halebî, c. 3, s. 266, Zürkânî, c. 4, s. 50. 151. İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54, Kastalânî, c. 1, s. 319, Halebî, c. 3, s. 266, Zürkânî, c. 4, s. 50. 152. İbn Sa'd, c. 1, s. 323, İbn Seyyid, c. 2, s. 247, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 751, İbn Kayyım , c. 3, s. 54, Kastalânî, c. 1, s. 319, Halebî, c. 3, s. 266, Zürkânî, c. 4, s. 50. 153. İbn Seyyid, c. 2, s. 247, İbn Kayyım, c. 3, s. 54-55, Kastalânî, c. 1, s. 319, Halebî, c. 3, s. 266, Zürkânî, c. 4, s. 50. Benî Kuşeyr Temsilcilerinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman OluşuBenî Kuşeyrlerin Kimlikleri, Yurtları, Kendilerinin Ne Zaman ve Nasıl Müslüman OlduklarıÂmir b. Sa'saaların bir oymağı olan Benî Kuşeyrlerinl 54 Adnan'a kadar ataları şöyle sıralanır: Benî Kuşeyr b. Ka'b, b. Rebia, b. Âmir, b. Sa'saa, b. Muaviye, b. Bekr, b. Hevâzin, b. Mansur, b. İkrime, b. Hasafa, b. Kays, b. Aylan, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. 155 Kuşeyr b. Kab'ın: 1. Rebia, 2. Muaviye, 3. Selemetü'l-Hayr, 4. Selemetü'ş-Şer, 5. AVer, 6. Kurt, 7. Mürre adlarında yedi oğlu vardı. 156 Benî Kuşeyrier; Benî Selemetü'l-Hayr b. Kuşeyr, Benî Selemetü'ş-Şer oymaklarından meydana gelmiştir. 157 Benî Kuşeyrier, Benî Ca'deler gibi Yemâme'de otururlardı. 158 Peygamberimiz aleyhisselama Arap kabilelerinden heyetler gelmeye başladığı sırada, Huneyn gazasından sonra ve Veda Haccından önce, Benî Kuşeyrlerden de, kabileleri adına bazı kişiler geldiler. Gelenlerden birisi, Sevr b. Urve* b. Abdullah, b. Seleme, b. Kuşeyr idi. 159 Kendisinin künyesi de Ebu'l-Kiridi. 160 Gelenlerden ikincisi; Hayde b. Muaviye, b. Hayde, b. Kuşeyr, Üçüncüsü ise, Kurre b. Hübeyre, b. Amir, b. Selemetü'l-Hayr, b. Kuşeyr idi. Kurre b. Hübeyre, Müslüman olunca: 161 " Yâ Rasûlallah! Allah'a hamd olsun ki Müslüman olduk! H albuki, biz, bize ne yarar, ne de zarar veremeyen putlara boşuna tapıyor duruyormuşuz. Allah seni peygamber gönderdiği zaman, onlara (putlara) dua ettik, duamızı kabul edemediler! Onlardan birşeyler istedik, bize birşey veremediler! Sana geldik! Allah senin sayende bizi doğru yola çıkardı! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam ona: " Akıl ile rızıklandırılan, nasiplendirilen kişi, muhakkak umduğuna erer. 162 Akıl sahibi olmak, ne güzel, ne iyi şeydir! " buyurdu. 163 Kurre b. Hübeyre: " Yâ Rasûlallah! Bana iki parça elbise giydirsen! " dedi. 164 Peygamberimiz aleyhisselam, ona Bürüd diye anılan165 elbiseyi giydirdi. 166 Kendisini Benî Kuşeyrlerin zekat tahsil memurluğuna tayin buyurdu. 167 Peygamberimiz aleyhisselam, Sevr'e de, Müslüman olduğu zaman, yurtlarından arazi ayırıp verdi. 168 Sevr'e verilen, Humam ve Su'r diye anılan yerler olup, bunlar yurtlarının Akik mevkiinde bulunuyordu. 169 Humam'ın Yemâme yakınında Benî Kuşeyrlere ait yerde bir su olduğu da söylenir. 170 Peygamberimiz aleyhisselam, Sevr'e verdiği şey hakkında bir ferman yazısı da yazdırdı. 171 ------------------------------------- 154. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 399. 155. İbn Hazm, Cemhere, s. 482-483. 156. İbn Hazm, s. 289. 157. İbn Hazm, s. 469. 158. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 271. * Azne olarak kaydedenler de vardır (İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 268, Yâkût, c. 2, s. 298). 159. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 303. 160. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 298. 161. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 303. 162. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 234. 163. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1281. 164. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 234. 165. İbn Sa'd, c. 1, s. 303. 166. İbn Sa'd, c. 1, s. 303, İbn Hacer, c. 3, s. 234. 167. İbn Sa'd, c. 1, s. 303, İbn Hazm, Cemhere, s. 289. 168. İbn Sa'd, c. 1, s. 303, İbn Esîr, c. 1, s. 298. 169. İbn Esîr. c. 1, s. 298. 170. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 298. 171. İbn Sa'd, c. 1, s. 303, İbn Esîr, c. 1, s. 298. Benî Hilallerden Bazı Kişilerin Medine'ye Gelip Müslüman OlmalarıBenî Hilallerin KimlikleriÂmir b. Sa'saaların bir oymağı olan Benî Hilallerin172 Adnan'a kadar olan ataları şöyle sıralanır: Benî Hilal b. Âmir, b. Sa'saa, b. Muaviye, b. Bekr, b. Hevâzin, b. Mansur, b. İkrime, b. Hasafa, b. Kays, b. Aylan, b. Mudar, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. 173 Hilal b. Âmir'in: 1. Şu'se, 2. Nişâre, 3. Nehîk, 4. Abdi Menaf, 5. Abdullah isimlerinde beş oğlu vardı. 174 1. BenîFerveler, 2. Benî Ba'celer, 3. Benî Harbler, 4. Benî Riyâhlar, Benî Hilallerin oymaklarındandır. 175 Peygamberimiz aleyhisselamın zevcelerinden Hazret-i Meymûne binti Haris ile yoksullar anası Hazret-i Zeyneb binti Huzeyme Benî Hilallerdendi. 176 Mekke'nin fethinden, Peygamberimiz aleyhisselamın Tebük'ten dönüşünden ve Sakîflerin Müslüman oluşundan sonra, Medine'ye her taraftan heyetler gelmeye başladığı sırada, 177 Benî Hilallerden de iki kişi gelip Peygamberimiz aleyhisselamla görüştüler. Bunlardan birisi Abdi Avf b. Asram, b. Amr, b. Şuaybe, b. Hüzam, b. Rüeybe; diğeri de, Kabîsa b. Muhârık idi. Abdi Avf Müslüman olunca, Peygamberimiz aleyhisselam, ona isminin ne olduğunu sordu. O da, Abdi Avf olduğunu söyledi. Peygamberimiz aleyhisselam ona: " Sen, Abdullah'sın! " buyurdu. 178 ------------------------------------- 172 İbn Hazin, Cemhere, s. 272, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 437-443. 173. İbn Hazm, s. 482. 174. İbn Hazm, s. 273. 175. İbn Hazm, s. 275. 176. İbn Hazm, s. 274, Kalkaşandî, s. 443. 177. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 205, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 286, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 51. 178. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 309. Kabîsa b. Muhârık'ın Dilekleri ve Peygamberimiz aleyhisselamın Ona TavsiyeleriKabîsa b. Muhârık da, Müslüman olduğu zaman: 179 " Yâ Rasûlallah! Ben kavmimden birisine kefil olup borç yüklendim. Bu hususta bana yardım et! " dedi. 180 Peygamberimiz aleyhisselam, ona: " Biraz bekle! Bize zekat mallarından gelsin de, sana ondan verelim! " buyurdu, sonra da: " Ey Kabîsa! Hiç kuşkusuz, şu üç sınıf insandan her biri dışında, dilenmek hiçbir kimseye helâl değildir: 1. Kefalet altına giren kimseye, o malı elde edinceye kadar dilenmek helâldir! 2. Bütün malını yok eden bir felâkete uğrayan kimsenin geçim ihtiyacını sağlayıncaya, yahut hacetini giderinceye kadar dilenmesi helâldir! 3. Yoksulluğa uğrayan, o derecede ki kavminden aklı başında üç kişinin 'Gerçekten, filan kişi yoksul düştü! ' diye şehadette bulunacakları kimsenin geçim ihtiyacını sağlayıncaya, yahut hacetini giderinceye kadar dilenmesi helâldir! Ey Kabfsa! Dilenmenin bundan ötesi haramdır! Dilenen, dilendiğini haram olarak yer! " buyurdu. 181 Kabîsa b. Muhârık, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına tekrar uğradığında, Peygamberimiz aleyhisselam ona: " Ey Kabîsa! Seni yine ne getirdi?" diye sordu. Kabisa: " Yaşım çok ilerledi, kemiklerim inceldi. Bana öğreteceğin şeylerle Yüce Allah beni yararlandırsın diye sana geldim" dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Kabîsa! Uğrayacağın hiçbir taşın, hiçbir ağacın, hiçbir çadırın yanından-kendin için Allah'tan yarlıganmak dilemedikçe-geçme! Ey Kabîsa! Sabah namazını kıldığın zaman, üç kere: 'Büyük Allah'ı hamdiyle birlikte tenzih eder, her türlü eksiklikten uzak tutarım! Ey Allah'ım! Sen beni gözsüzlükten, cüzzam ve felç hastalığından selamette kıl! ' de. Ey Kabîsa! 'Ey Allah'ım! Ben, senin yanındakilerden isterim! Üzerime fadl ve keremini, rahmetini yay, bereketlerini üzerime indir! ' de! " buyurdu. 182 Yüce Allah onlardan razı olsun! ------------------------------------- 179. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 35. 180. İbn Sa'd, c. 1, s. 309, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 477. 181. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 477, c. 5, s. 80, Müslim, Sahih, c. 2, s. 722. 182. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 60. Ziyad b. Abdullah'ın Medine'ye Gelip Hazret-i Meymûne'nin Evine İnişiBenî Hilallerden Ziyad b. Abdullah, b. Malik, b. Büceyr, b. Hüzem, b. Rueybe, b. Abdullah, b. Hilal, b. Âmir de, Medine'ye gelip doğruca teyzesi ve Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi olan Hazret-i Meymûne binti Hâris'in evine inmişti. Ziyad'ın annesi Uzze binti Haris olduğu için, Hazret-i Meymûne Ziyad'ın teyzesiydi. Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Meymûne'nin evine girip Ziyad'ı yanında görünce kızdı ve hemen geri dönmek üzere iken, Hazret-i Meymûne: " Yâ Rasûlallah! Bu genç benim kızkardeşimin oğludur! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam içeri girdi. Sonra çıkıp Mescide gitti. Ziyad da öğle namazını Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte kıldı. Peygamberimiz aleyhisselam, namazdan sonra Ziyad'ın yanına varıp başının üzerine elini koydu. Başını yukarıdan aşağıya doğru bumunun ucuna kadar eliyle sığadı. Onun için dua etti. Benî Hilaller " Ziyad'ın yüzündeki bereketi görmekten, tanımaktan geri kalmadık! " derlerdi. Ziyad'ın oğlu Ali, söylediği bir şiirinde bunu şöyle dile getirmiştir: " Ey oğul! Peygamber onun başını sığamış ve Mescidde ona hayır dua etmiştir. Ben Ziyad'dan yardım ister, onun dışında hiçbir yolcudan veya himmetliden ya da yardımcıdan yardım istemem. Onun evindeki kabrinde yerini alıncaya kadar bumunun ucundaki nur da hiç ayrılmam ıştır! " 183 ------------------------------------- 183. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 309-310, Ebu'l-Fidâ, el- Bidâye ve’n-nihâve, c. 5, s. 92. Benî Tağlib Heyetinin Medine'ye GelişiBenî Tağiibierin Kimtififeri, Yurtfan ve Heyetlerinin Medine'ye Geiiş TarihiBenî Tağiibierin Adnan'a kadar olan ataları şöyle sıralanır: Benî Tağlib b. Vâil, b. Kâsıd, b. Hinb, b. Efsâ, b. Du'mî, b. Cedîle, b. Esed, b. Rebia, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. 184 Vâil b. Kâsıd'ın: 1. Bekr b. Hubeyb b. Amr, 2. Di sar (Tağlib), 3. Abdullah (Anz), 4. Şuhays, 5. Haris isimlerinde beş oğlu olup, Haristen başka hepsi Tağliblere dahildirler. 185 Bekr b. Hubeyb b. Amfin oğulları olan Benî Cüşemlerle Benî Malikler, Benî Tağlibierin başlıca oymakları ndandıriar. 186 Tağlib'in: 1. Ganim, 2. Evs, 3. İmran isimlerinde üç oğlu vardı. 187 Benî Tağiibierin yurtları Fırat'ın Sencâr ve Nusaybin taraflarında olup, ülkeleri Rebia ülkesi olarak tanınır. Bunlar, Rumlara komşu oldukları için, Hıristiyanlığın tesiri altında kalmışlardı. 188 Mekke fethedildikten, Tebükten dönüldükten, Sakîfler Müslüman olduktan sonra, Medine'ye her taraftan Arap kabileleri heyetlerinin gelmeye başladığı sıralarda, 189 Benî Tağiibierin Müslüman ve Hıristiyan karışık olarak onaltı kişilik heyeti de, Peygamberimiz aleyhisselama geldiler, Remle binti Hâris'in konağına indiler. Hıristiyanların göğüslerinde altin salibler, haçlar vardı. Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Tağiibierin Hıristiyan temsilcileriyle bir muahede yaptı. Muahede gereğince; Hıristiyanlar dinlerinde bırakılacaklar ve fakat çocuklarını, Hıristiyan âdetine göre vaftiz ettirmeyeceklerdi. Benî Tağlib temsilcileri yurtlarına dönecekleri sırada, Peygamberimiz aleyhisselam Müslüman temsilcilere bahşişlerini de verdi. 190 ------------------------------------- 184. İbn Hazm, Cemhere, s. 483. 185. İbn Hazm, s. 302. 186. İbn Hazm, s. 469. 187. İbn Hazm, s. 303, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 187. 188. Kalkaşandî, Nihâvetü'l-ereb, s. 187. 189. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 205, İbn Esir, c. 2, s. 286, İbn Haldun, c. 2, s. 51. 190. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 316, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 93. Benî Behrâ Heyetinin Medine'ye Gelip Müslüman OluşuBenî Behrâların Kimlikieri, Yurtları ve Medine'ye Geliş TarihleriKahtan'ın soyundan gelen ve Kudâa kabilelerinden olan191 Benî Behrâların ata soyları; BenîBehrâ b. Amr, b. el-Hâfî, b. Kudâa diye gösterilir. Kudâa'nın el-Hâfî adında bir oğlu, el-Hâfî'nin ise: 1. İ m ran, 2. Amr, 3. Eslüm isimlerinde üç oğlu, Amr'ın da: 1. Haydan, 2. Behrâ, 3. Beliyy isimlerinde üç oğlu vardı. 192 BenîHind b. Kayn, Benî Kays b. Düreym, BenîŞebibb. Düreym diye anılan oymaklar, BenîBehrâ kabilesindendirler. 193 Benî Behrâlardan birçok sahabiler vardır. 194 Mikdad b. Amr da Benî Behrâlardandı. Kendisi, Peygamberimiz aleyhisselamın dayısı Esved b. Abdi Yağus b. Vehb'in antlaşmalısı bulunduğu için, ona nisbetle Mikdad b. Esved diye anılırdı. 195 " Onları babalarına nisbetle çağırınız! Bu, Allah katında daha doğrudur..." (Ahzâb: 5) mealli âyet nazil olunca, Mikdad b. Amr diye anılmaya, çağırılmaya başlanmıştı. 196 Hicretin 9. yılında Tebükten döndükten ve Sakîfler Müslüman olduktan sonra Medine'ye her taraftan Arap kabilelerinin heyet ve temsilcileri gelmeye başladığı sıralarda, 197 Yemen'den, Benî Behrâlardan onüç kişilik bir heyet Medine'ye geldiler. Hayvanlarını yederek Mikdad b. Amfin Benî Hudayla'daki evinin kapısına vardılar. 198 Mikdad b. Amr Medine'ye hicret ettiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam ona Benî Hudaylaların mahallesinde bir ev yeri ayırıp vermişti. Mikdad b. Amr'! oraya Übeyy b. Ka'b çağının işti. 199 Benî Hudaylaların evlerinin bulunduğu yere Benî Hudayla mahallesi adı verilmişti. 200 Mikdad b. Amr, Benî Behrâ heyetinin yanına çıktı ve onlara: " Hoşgeldiniz! " dedi ve onları evine indirdi. 201 Mikdad b. Amfin kızı Kerîme Hatun der ki: " Bizim önceden oturup kendimiz için hazırlamış olduğumuz hurma, yağ ve keş karışımından yapılan hays yemeğini Mikdad alıp hemen onların yanına götürdü. Kendisi, yemek üzerinde çok cömert idi. Konuklar, ondan, susayıncaya kadaryediler ve bize çanağı geri çevirdiler. Artan yemeği küçük bir çanağın içine topladıktan sonra, onu azadlı cariyem Sidre ile birlikte Resûlullah aleyhisselama götürdük. Resûlullah aleyhisselamı Ümmü Seleme'nin evinde buldum. Resûlullah aleyhisselam: 'Bunu, Dubâa mı gönderdi?' diye sordu. Sidre: 'Evet yâ Rasûlallah! ' dedi. Resûlullah aleyhisselam: 'Bırak onul' buyurduktan sonra: 'Ebu Ma'bed'in konuklan ne yapıyorlar?' diye sordu. 'Yanımızdalarl' dedim. Resûlullah aleyhisselam ile evde yanında bulunanlar, o hays yemeğinden susayıncaya kadaryediler. Sidre de, onlarla birlikte yedi. Resûlullah aleyhisselam: 'Arta kalanını konuklarınıza götürünüzl' buyurdu. Konuklar oturdukları müddetçe, çanak içindeki yemek artığı kendilerine verildi durdu, hiç azalmadı. Nihayet onlar 'Ey Ebu Ma'bed! Sen bizi en çok sevdiğimiz bir yemek ile doyurdun ki, biz bunun bir benzerini şu ana kadar yememişizdir. Bize sizin ülkenizdeki yemeğin ancak kan pıhtısı ve benzeri azıcık sabah kahvaltılarından ibaret olduğu anlatılmıştı. Halbuki, biz senin yanında iyice doyduk! ' dediler. Ebu Ma'bed, Resûlullah aleyhisselamın bu yemekten yedikten sonra onu geri çevirdiğini, bunun Resûlullah aleyhisselamın parmaklarının bereketi eseri olduğunu onlara haber verince, Benî Behrâ heyeti: 'Biz, onun Resûlullah olduğuna şehadet ederiz! ' dediler, imanlarını arttırdılar. Zaten, Resûlullah aleyhisselam da bunu istemişti." 202 Benî Behrâ heyeti Peygamberimiz aleyhisselamın yanına varıp Müslüman oldular. Medine'de birkaç gün oturup, 203 öğrenilmesi gereken farzları öğrendiler. Peygamberimiz aleyhisselamla vedalaştılar. Peygamberimiz aleyhisselam bahşişlerinin de kendilerine verilmesini emretti, verildi. Benî Behrâ heyeti Yemen'deki ev halklarının yanına döndüler. 204 ------------------------------------- 191. Kalkasandf, Nihâyetü'l-ereb, s. 182. 192. İbn Hazm, Cemhere, s. 440. 193. İbn Hazm, s. 478. 194. Kalkaşandî, s. 182. 195. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, 161, İbn Hazm, s. 441. 196. İbn Sa'd, c. 3, s. 161. 197. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 205, İbn Esir, c. 2, s. 286, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 51. 198. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 331, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 251, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 56, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 320. 199. İbn Sa'd, c. 3, s. 161. 200. Semhüdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1185. 201. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Seyyid, c. 2, s. 251, İbn Kayyım , c. 3, s. 56, Kastalânî, c. 1, s. 320, Zürkânî, c. 4, s. 56. 202. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 251 , İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 56, Kastalânî, Me vâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 320, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 56. 203. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 331. 204. İbn Sa'd, c. 1, s. 331 , İbn Seyyid, c. 2, s. 251, İbn Kayyım , c. 3, s. 56, Kastalânî, c. 1, s. 320, Zürkânî, c. 4, s. 56. Benî Züheyr b. Ukayşların Müslüman OluşuBenî Züheyr b. Ukayşların KimlikleriBenî Züheyr b. Ukayşlar, Ukl diye anılan Benî Avf b. Abdi Menatiardan idiler. Avf b. Abdi Menafin, Kays; Kays'ın, Vâil; Vâil'in Avf ve Salebe; Avf'ın de Haris, Cüşem, 5a'd ve Adiyy isimlerinde dört oğlu olup; bunlar sütanneleri Ukl'den dolayı Ukl diye anılmışlardır. Abdi Menafin Mudar'a kadar baba ve ataları da şöyle sıralanır: Abdi Menat b. Üd, b. Tâbiha, b. İlyas, b. Mudar. Benî Sa'd b. Avflardan Huzeyme b. Âsim b. Katan, Peygamberimiz aleyhisselama elçi olarak gelip, Ukilerin Müslüman olduklarını bildirmişti. Cüşem b. Avflardan Vasile de, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip Müslüman olan ilk kadındı. 205 Şâir Nemr b. Tevlebü'l-Uklî de, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına Müslüman ve elçi olarak gelenler arasında idi. Nemr, söylediği bir şiirinin sonunda Ukllere: " Ey kavmim! Ben, Allah'ın şu ay, güneş, Şi'râ âyetleriyle sair âyetleri hakkında yanında haberler bulunan adamım! " demişti. Nemr, Cahiliye çağında yaşamış, İslâmiyet çağına da yaşlanmış olarak yetişmiş şairlerdendi. Kendisi, Cahiliye çağında hiçbir kimseyi ne övmüş, ne de yermişti. Açık, düzgün ve rahat konuşur bir kimseydi. 206 ------------------------------------- 205. Ibn Hazm, Cemhere, s. 198-199. 206. İbn Abdilberr. İstiâb. c. 4. s. 1531-1533. Peygamberimiz aleyhisselamın Benî Züheyr b. Ukayşların Elinde Bulunan Mektubunun Yıllarca Sonra OkutturuluşuEbu'l Alâ' b. Şıhhîr der ki: " Mutarrif'le bir1ikte207 Rebeze'de, *208 Mirbed'de209 deve pazarında210 bulunuyorduk. (Yezid b. Abdullah rivayetine göne; başının saçı karmakarışık211) bir adam, ** bir çöl Arabi geldi. 212 Kendisinin yanında, 213 elinde214 bir meşin parçası215 ve azık dağarcığı vardı. 216 Ona: 'Sen, bâdiye (çöl) halkından gibisin?' dedik. 'Evet! ' dedi. 'Elindeki şu meşin parçasını bize versene?' dedik. 217 Çöl Arabi bize: 'İçinizde onu okuyacak bir kimse var mı?' diye sordu. 218 'Evet! Ben okurum! ' dedim. 219 Meşin parçasını bize verdi220 ve: 'Bu yanımızdaki şeyi Resûlullah aleyhisselam benim için yazmıştı. 221 Onun içindekini okuyunuz' dedi. 222 Onu alıp baktığımız zaman, onun içinde şöyle yazıldığını gördük. 223 'Bismillâhirrahmânirrahîm224 Allah'ın Resûlü Muhammed tarafından Ukilerin bir oymağı olan BenîZüheyr b. Ukayşlara! 225 Sizler, 226 (diğer rivayete göre onlar)227 Allahtan başka ilah olmadığına228 ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet ederim229 diyerek şehadette bulunur, namazı kılar, zekatı verir, 230 müşriklerden ayrılır, 231 ganimetlerden beşte biri ve Peygamberaleyhisselamın hissesini verirve safiyy (başkanın ganimet içinden herhangi birşeyi alma hakkını) tanır232 iseniz, 233 (diğer rivayete göre; isel-er)234 sizler hiç şüphesiz Allah'ın235 ve Resûlünün236 emanıyla emniyet ve selamettesinizdir237 (diğer rivayete göre; Onlar hiç kuşkusuz Allah'ın ve Resûlünün emanıyla emniyet ve selamettedirler). '238 Çöl Arabına: 'Bu yazıyı senin için kim yazdı?' diye sorduk. Bize: 'Resûlullah aleyhisselam! ' dedi. 239 Ona: 'Resûlullah aleyhisselamdan işitmiş olup da bize söyleyeceğin bir söz var mıdır?' diye sorduk. 'Evet, vardır! ' dedi. 240 Ona: 'Allah sana rahmetini ihsan etsin! Bize Resûlullah aleyhisselamdan işittiklerini söylesene! ' dedik. 241 Çöl Arabi: 'Göğsünden, kalbinden evhamı242 veya kini ya da öfkelenmeyi 243 çokça gidermek kimi sevindirir, hoşnut ederse, sabır ayı olan Ramazan'ı tutsun ve her aydan da (nafile olarak) üç gün oruç tutsun, buyurduğunu işittim' dedi. 244 Ona: 'Sen bunu Resûlullah aleyhisselamdan işittin mi?" 245 dedik. 246 Birdenbire kızdı ve: 'Siz Resûlullah aleyhisselam hakkında yalan söylüyorum diye bana iftira mı atıyorsunuz?! 247 Sizin beni yalancılıkla suçladığınızı da mı görecektim?! 248 Görüyorum ki; siz, Resûlullah aleyhisselam hakkında benim yalan söylediğimden korkuyorsunuz! Vallahi, artık size bugünden sonra bir tek hadis bile söylemeyeceğim! ' dedi. 249 Sonra da, yazıyı, 250 sahifeyi251 alıp gitti. 252 Çöl Arabi gittiği zaman: 'Kim bu?' diyerek sorduk. 253 Bize: 'O, Nemr b. Tevleb'dir! ' denildi." 254 Allah ondan razı olsun! ------------------------------------- 207. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 279, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 19, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1532, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 358. * Rebeze, Medine yakınında bir karyedir. Ebu Zerri'ı-Gıfârî’nin kabri oradadır (İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 183, Firuzâbâdi, Kâmûs, c. 1, s. 366). Medine'ye uzaklığı üç mildir (Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 3, s. 24). 208. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 209. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 153. 210. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 77, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 211. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 77, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153 İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532, İbn Esîr, c. 5, s. 358. ** Ebu Dâvud, c. 3, s. 153. 212. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 77, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 213. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 214. Ebu Dâvud, c. 3, s. 153. 215. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 216. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, İbn Esîr, c. 5, s. 359. 217. Ebu Dâvud, c. 3, s. 153. 218. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 219. İbn Sa'd, c, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77. 220. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153. 221. İbn Sa'd, c. 1. S. 279. 222. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 223. Ahmed, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 224. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 225. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 226. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 227. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 228. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 19, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 153. 229. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 279, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 77, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 153, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 358. 230. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153-54, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1532. 231. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77, Ebu Ubeyd, s. 19, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 232. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77-78, Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153-154, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 233. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 153-154, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 234. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 77-78, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 235. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 154, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 236. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 154. 237. Ebu Ubeyd, s. 19, Ebu Dâvud, c. 3, s. 154, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 238. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 78, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 239. Ebu Dâvud, c. 3, s. 154. 240. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 78, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 241. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 78. 242. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1 , s. 279, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 78, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 19, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 15328. 243. Ebu Ubeyd, s. 19, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 244. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 278, Ebu Ubeyd, s. 19, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 245. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ebu Ubeyd, s. 20, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 246. Ebu Ubeyd, s. 20, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532. 247. Ebu Ubeyd, s. 20. 248. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1532-533. 249. İbn Sa'd, c. 1, s. 279, Ahmed, c. 5, s. 78, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 250. Ebu Ubeyd, s. 20. 251. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1533, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 252. Ebu Ubeyd, s. 20, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1533, İbn Esîr, c. 5, s. 358. 253. İbn Esîr, c. 5, s. 358. 254. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1533, İbn Esîr, c. 5, s. 358. Peygamberimizin Benî Hadeslerden Müslüman Olanlara MektubuBenî Hades ferin Soy fanLahmların büyük bir oymağı olan Benî Hadeslerin255 Lahm'a kadar olan ataları şöyle sıralanır: Benî Hades b. Üreyş, b. İraş, b. Cezîle, b. Lahm. 256 Kahtan'ın soyundan gelen Lahm'ın257 da Sebe'e kadar olan ataları şöyle sıralanır: Lahm (Malik) b. Adiyy, b. Haris, b. Mürre, b. Üded, b. Zeyd, b. Yeşcüb, b. Arib, b. Zeyd, b. Kehlan, b. Sebe', 258 Hades Sözünün Mânâsı Hades sözü, lügatta, katın yürütmek için sıkıştırma ve azarlama mânâsına gelir. Aslında, Süleyman aleyhisselam zamanında binit ve yük hayvanı olarak en çok katır kullanan ve onlara karşı çok sert, katı ve acımasız davranan, katırlar kendilerinden son derecede bezgin ve tedirgin olan bir kavmin ismiydi. 259 Hades, Lahmlardan bir topluluğun Şam'da oturdukları yurdun da ismidir. 260 ------------------------------------- 255. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1. S. 266, İbnHazm, Cem here, s. 423. 256. İbn Hazm, s. 477. 257. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-eneb, s. 229. 258. İbn Hazm, s. 485. 259. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 2, s. 213. 260. Yâkût. c. 2. s. 229. Peygamberimiz aleyhisselamın MektubuPeygamberimiz aleyhisselam Benî Hadeslere şöyle bir yazı yazdı: " Lahmların Hades kabilesinden Müslüman olup namaz kılan, zekat veren, ganimetlerden Allah'ın ve Resûlünün hissesini ödeyen ve müşriklerden ayrılan kimse, Allah'ın himayesinde ve Allah'ın Resûlü Muhammed'in himayesindedir. Dininden dönecek kimse ise, Allah'ın ve Allah'ın Resûlü Muhammed'in himayesinden uzak kalır. Müslüman olduğuna bir Müslümanın şehadet edeceği kimseye gelince, o da, Muhammed'in himayesinde olarak emniyet ve selamettedir ve Müslümanlardandır. Yazıyı Abdullah b. Zeyd yazdı." 261 ------------------------------------- 261. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 266. Benî Bekr b. Vâillerin İslâmiyete Davet EdilişiBenî Bekrlerin SoylarıBenî Bekr b. Vâiİlerin Adnan'a kadar olan ataları şöyle sıralanır: Benî Bekrb. Vâil, b. Kâsıd, b. Hinb, b. Efsâ, b. Du'mî, b. Cedîle, b. Esed, b. Rebia, b. Nizar, b. Maadd, b. Adnan. 262 Bekrb. Vâi l'in: 1. Ali. 2. Yeşkür, 3. Bedan adlarında üç oğlu vardı. 263 Benî Bekr b. Vâillerin kabilelerinden meşhur ve belli başlıları; Benî Yeşkür b. Vâil ve Benî Guber b. Habib b. Ka'b b. Yeşkür kabileleridir. 264 ------------------------------------- 262. İbn Hazm, Cemhere, s. 484. 263. İbn Hazm, s. 307. 264. İbn Hazm. s. 469. Peygamberimiz aleyhisselamın Benî Bekr b. Vâilleri İslâmiyete Mektupla Davet EdişiPeygamberimiz aleyhisselam, Bekr b. Vâillere bir mektup yazdı. 265 Mektubunda şöyle buyurdu: " Allah'ın Resûlünden Bekr b. Vâil'e! 266 (Önce Allah'a hamd ü sena eder), bundan sonra derim ki: 267 Müslüman olunuz, selamete eriniz." 268 ------------------------------------- 265. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 281. 266. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 68. 267. İbn Sa'd, c. 1, s. 281. 268. İbn Sa'd, c. 1, s. 281 , Ahmed, c. 5, s. 68, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 136. Mektubun Mersed b. Zabyan Eliyle Götürülüşü ve Benî Dubay'alardan Bir Adama OkutturuluşuPeygamberimiz aleyhisselamın mektubunu Benî Bekr b. Vâillere Mersed b. Zabyanü's-Sedûsî götürmüştü. 269 Kendisi, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına elçi olarak gelmiş ve Huneyn gazasında bulunmuştu. 270 Mersed b. Zabyan der ki: " Resûlullah aleyhisselamdan gelen yazıyı bize okuyacak bir yazıcı bulamadık. 271 Nihayet, Benî Dubay'a b. Rebialardan272 gelen273 bir adam okudu." 274 ------------------------------------- 269. İbn Sa'd, c. 1, 5. 281. 270. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 136. 271. Ahmed b. Hanbel. c. 5, s. 68, İbn Esîr, c. 5, s. 136. 272. İbn Sa'd, c. 1, s. 281 , Ahmed, c. 5, s. 68, İbn Esîr, c. 5, s. 136. 273. İbn Sa'd, c. 1, s. 281. 274. İbn Sa'd. c. 1. s. 281. Ahmed. c.. 5. s. 68. İbn Esîr. c. 5. s. 136. Peygamberimiz aleyhisselamın Zübeyr b. Avvam'a Medine'de Verdiği Yer Hakkında Ferman YazısıZübeyr b. Avvam Peygamberimiz aleyhisselamın halası Hazret-i Safiyye'nin oğlu olup, onaltı yaşında iken Müslüman olmuştu. Zübeyr b. Avvam Medine'ye hicret ettiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onu Ensardan şair Ka'b b. Malikle kardeş yapmış, kendisine Medine'de genişçe bir ev yeri verdiği gibi, 275 Benî Nadîr Yahudilerinden kalan mallardan, içinde hurma ağaçları bulunan bir arazi de ayırıp vermişti. Bu yere Cüruf denirdi. 276 Abdullah b. Ömer'in bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam Zübeyr b. Avvam'a atını koşturup yorularak durduğu yere kadar olan yeri bağışlamış, o da atını yorulup duruncaya kadar koşturmuş, sonra da doğrulup kamçısını yetiştirebileceği yere doğru atmıştı. Bunun üzerine Peygamberimiz aleyhisselam: " Ona, kamçısının ulaştığı yere kadar olan yeri veriniz! " buyurmuştu. 277 Zübeyr b. Avvam'ın zevcesi ve Hazret-i Âişe'nin ablası Esma binti Ebu Bekir der ki: " Zübeyr b. Avvam benimle evliydi. Kendisinin, mal olarak bir arazi ile atından başka, ne bir hizmetçisi, ne de herhangi birşeyi vardı. Ben tek başıma Zübeyr'in atını yemler, besler ve timar ederdim. 278 Resûlullah aleyhisselamın Zübeyfe ayınp vermiş olduğu araziden-ki, bir fersahın üçte ikisi kadar (sekiz bin adım) benden uzakta idi-başımın üzerinde hurma çekirdeği taşır, dururdum. 279 Bir gün, yine başımın üzerinde hurma çekirdeği taşırken, Resûlullah aleyhisselama rastladım. Yanında, ashabından birkaç kişi bulunuyordu. Beni çağırdıktan sonra, terkisine bindirmek için devesine 'Ih! Ih! ' dedi. Erkeklerle birlikte gitmekten utandım. Zübeyr'in kıskançlığını da hatırladım. Kendisi halkın en kıskancı idi. Resûlullah aleyhisselam benim utandığımı anlayınca hayvanını sürüp gitti. Zübeyr'in yanına vardığım zaman: 'Resûlullah aleyhisselam bana rastladı. Başımın üzerinde de hurma çekirdeği bulunuyordu. Resûlullahın yanında da ashabından bazıları vardı. Resûlullah aleyhisselam beni terkisine bindirmek için devesini ıhdırdı. Utandım, kendisinin terkisine binmedim. Çünkü, senin kıskanç olduğunu bilirim! ' dedim. Zübeyr: " Vallahi, senin hurma çekirdeği taşıman, bana, Resûlullah aleyhisselamın terkisine binmenden daha ağır geldi! " dedi. Bundan sonra, bir hizmetçi vermesi için Ebu Bekir'e haber gönderdi. Atın bakımı vetimarı işinde imdadıma yetişilince, sanki azadlanmış gibi oldum." 280 Peygamberimiz aleyhisselam Zübeyr b. Avvam'a Şevak'ı ayırıp verdiği zaman yazdırdığı ferman yazısında şöyle buyurdu: " B ismi İlâhirrahm ânirrahîm Bu, Allah'ın Resûlü Muhammed tarafından Zübeyr b. Avvam'a verilen yazıdır. Ben, ona Şevak'ın üstünü ve altını verdim. Hiç kimse bunun üzerinde ona karşı hak iddiasına kalkışmasın. Yazıyı Ali yazdı." 281 ------------------------------------- 275. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 100-103. 276. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 61. 277. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 156, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 177-178, Bev+ıakf Sünenü'l-kübrâ, c. 6, s. 144. 278. Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 347. 279. Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 347, Buhâri, Sahih, c. 4, s. 61. 280. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 347. 281. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 274. Baş Münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün Hastalanışı ve ÖlüşüBaş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl, Hicretin 9. yılı Şevval ayının sonuna doğru hastalandı. Hastalığı yirmi gece sürdü. Zilkade ayında öldü. 282 Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ü hastalığı sırasında gider, yoklardı. 283 Bir gün Abdullah b. Übeyy, Peygamberimiz aleyhisselama gelsin diye haber saldı. 284 Peygamberimiz aleyhisselam, onun öleceği gün yanına vardı. 285 Ölmek üzere olduğunu ani ayı n-ca: 286 " Vallahi, 287 ben seni Yahudileri sevmekten nehyeder dururdum. 288 Yahudi sevgisi nihayet helak etti! " dedi. 289 Abdullah b. Übeyy b. Selûl: " Es'ad b. Zürâre onlara kin besledi de kendisine ne yararı oldu ki?! 290 Yâ Rasûlallah! Şimdi, kınama ve azarlama zamanı değil, ölme zamanıdır! 291 Ben seni yanıma beni azarlayasın diye değil, benim için Allahtanyarlıganmakdileyesin diye çağırttım. 292 Ölürsem yıkanışımda yanımda bulun, bana gömleğini ver, onun içine de sarılayım. 293 Hem bana, senin tenine değen gömleğini ver! Cenaze namazımı kıl ve benim yarlıganmam için de Allah'a dua et! " dedi. 294 Abdullah b. Übeyy b. Selûl, öldüğü zaman cenaze namazını Peygamberimiz aleyhisselamın kıldırmasını ve Peygamberimiz aleyhisselamın gömleğine sarılıp kefienlenmesini oğluna da vasiyet etti. 295 Abdullah b. Übeyy ölünce, oğlu Abdullah Peygamberimiz aleyhisselama gelip: " Yâ Rasûlallah! Abdullah b. Übeyy öldü. Gömleğini ver de onu senin gömleğinin içine sarıp kefenleyeyim. 296 Cenaze namazını kıl ve yarlıganması için de Allah'a dua et! " dedi. 297 Peygamberimiz aleyhisselam sırtından gömleğini çıkarıp ona verdi298 ve: " Cenaze hazırlanınca bana haber ver, cenaze namazını da kılayım" buyurdu. 299 Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Übeyy'in yıkanmasında da, kefenlenmesinde de bulundu. Cenazesi, cenazelerin konulacağı yere, musallaya götürülüp konuldu. 300 Abdullah b. Übeyy'in oğlu Abdullah cenazenin namaz için hazırlandığını Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 301 Peygamberimiz aleyhisselam kalkıp namazgaha gitti. Cenaze namazını kıldırmak üzere ileri vardığı sırada, 302 Hazret-i Ömer Peygamberimiz aleyhisselamın elbisesinden tutup çekti. 303 Önüne varıp dikildi. Abdullah b. Übeyy'in kötülük yaptığı günleri birer birer sayarak: " Yâ Rasûlallah! Filan gün şöyle, filan gün şöyle söyleyen Allah düşmanı Abdullah b. Übeyy üzerine mi namaz kılacaksın?! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam gülümsüyordu. Hazret-i Ömer sözü çoğalttığı304 ve: " Bunun namazı senin neyine gerek?305 Allah seni münafıklar üzerine. 306 şu adamın üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?" 307 dediği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam: " Ben iki şeyden birini tercih etmekte serbest bırakılmış ve ben de tercihimi yapmış bulunuyorum. Bana Yüce Allah tarafından, 'Onlar için ister mağfiret dile, ister dileme! Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de, Allah onları yarlığa mayaca ktır' [Tevbe: 80] buyuruldu. 308 Eğer ben yetmişi arttırınca bunun yarlıganacağını bilseydim, muhakkak arttırır, yarlıganmasını sağlardım! " buyurdu. 309 Sonra da, onun üzerine cenaze namazı kıldı. 310 Ashab da, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte kıldılar. 311 Mücemmi' b. Câriye: " Resûlullah aleyhisselamın cenaze üzerinde Abdullah b. Übeyy'inki kadar vakti uzattığını hiç görmemiştim. Sonra, kabre ulaşıncaya kadar gittiler. Cenazesi Nubayt hanedanı katında bulunan ve üzerinde kendilerinin cenazeleri taşınan tabutun üzerinde taşınmıştı" demiş; Enes b. Malik de, Abdullah b. Übeyy'in uzun boylu oluşundan ötürü ayaklarının tabuttan dışarı çıkmış olduğunu gördüğünü söylemiştir. Amr b. Ümeyyetü'd-Damrî der ki: " Abdullah b. Übeyy'in tabutuna yaklaşalım diye ne kadar uğraşmıştık da, Benî Kaynukalardan ve başkalarından olan; Sa'd b. Huneyf, Zeyd b. Uusayt, Selâme b. Humam, Numan b. EbuÂmir, Râfi' b. Harmele, Malik b. Ebi Nevfel, Dâis, Süveyd... gibi, içlerinde belli münafıkların en kötülerinin bulunduğu birtakım kimseler, tabutun üzerine üşüşerek bizim tabuta yaklaşmamıza engel olmuşlardı. Abdullah b. Übeyy'in oğlu Abdullah'a, bunları görmek kadar ağır gelen, can sıkan birşey yoktu. Onlara karşı kapıyı kapardı! Abdullah b. Übeyy ise, onlardan başkası benim yanıma yaklaşmasın der, bunlardan her birine de: 'Vallahi, sen bana susuzluğa karşı sudan daha sevgilisin! ' derdi. Bunlar da: 'Keşke, sana biz canlarımızı, çocuklarımızı ve mallarımızı feda etseydik! ' derlerdi." 312 Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Übeyy'in tabutunun yanında, kabre kadar yürüdü. 313 Münafıklar Abdullah b. Übeyy'in kabrinin başına gelip durdukları zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onları gözucuyla süzüyordu. Münafıklar kabrin içine girmek için birbirlerinin üzerine yığıldılar. Bağırmalar, çığlıklar yükselmeye başladı. Ubâde b. Sâmit, onları bu tutum ve davranışlarından men etmek için: " Resûlullahın yanında seslerinizi kıssanıza?! " dedi. O sırada münafıklardan Dâis de kabre inmek isterken bumundan yaralanıp kan akmaya başlayınca bir köşeye çekildi. Peygamberimiz aleyhisselamın Abdullah b. Übeyy'in cenazesinde bulunduğunu, cenaze namazını kıldığını ve kabrinin başında durduğunu görünce, Abdullah b. Übeyy'in kavminden olup Müslüman olan fazilet sahibi bazı sahabiler; Abdullah b. Übeyy'in oğlu Abdullah ile Sa'd b. Ubâde b. Sâmit ve Evs b. Havlî, kabrin içine indiler. Peygamberimiz aleyhisselam da, yanında dikilen Evs ve Hazrec büyüklerinden bazı sahabiler de, Abdullah b. Übeyy'in cesedinin kabre nasıl konulacağını onlara elleriyle gösterdiler. 314 Peygamberimiz aleyhisselam, cenaze gömülünceye kadar kabrin başında ayakta durdu. 315 Abdullah b. Übeyy'in oğlu Abdullah'a da orada başsağlığı dileyip, oradan geri döndü. 316 ------------------------------------- 282. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1057, Taberî, Târih, c. 3, s. 143, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 64, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 8, s. 54, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 251. 283. Vâkıdî, c. 3, s. 1057, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 184. 284. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 206. 285. Vâkıdî, c. 3, s. 1057, Ebu Dâvud, c. 3, s. 184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64. 286. Ebu Dâvud, c. 3, s. 184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64. 287. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64. 288. Vâkıdî, c. 3, s. 1057, Ebu Dâvud, c. 3, s. 184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64-65. 289. Taberî, c. 10, s. 206, İbn Hacer, c. 8, s. 251. 290. Vâkıdî, c. 3, s. 1057, Ebu Dâvud, c. 3, s. 184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64. 291. Vâkıdî, c. 3, s. 1057, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 65, Bedrüddin Ayni" , Umde, c. 8, s. 54. 292. Taberî, c. 10, s. 206, İbn Hacer, c. 8, s. 251, Diyarbekrî, c. 2, s. 140. 293. Vâkıdî, c. 3, s. 1057, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 65. 294. Vâkıdî, c. 3, s. 1057. 295. İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 488. 296. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 18, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 76, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 184. 297. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 18, Buhârî, c. 2, s. 76, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 279-280. 298. Ahmed, c. 2, s. 18, Buhârî, c. 2, s. 76, Ebu Dâvud, c. 3, s. 184, Tirmizî, c. 5, s. 280. 299. Ahmed, c. 2, s. 18, Buhârî, c. 2, s. 76. 300. Vâkıdî, c. 3, s. 1057. 301. Buhârî, c. 2, s. 76. 302. Ahmed, c. 1, s. 16, Buhârî, c. 5, s. 206, Tirmizî, c. 5, s. 279. 303. Buhârî, c. 2, s. 76, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1865, 2141, Tirmizî, c. 5, s. 280. 304. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 196-197, Vâkıdî, c. 3, s. 1057-1058, Ahmed, c. 1, s. 16, Buhârî, c. 5, s. 206, Tirmizî, c. 5, s. 279, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 205. 305. İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 488. 306. Ahmed, c. 2, s. 18. 307. Müslim, c. 4, s. 1865. 308. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 197, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1058, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 16, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 76, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 279, Taberî, Tetsfr, c. 10, 205-206. 309. İbn İshak, c. 4, s. 197, Vâkıdî, c. 3, s. 1058, Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 16, Buhârî, c. 5, s. 206, Tirmizî, c. 5, s. 279, Taberî, c. 10, s. 206. 310. İbn İshak, c. 4, s. 197, Ahmed, c. 1, s. 16, Buhârî, c. 5, s. 206, Tirmizî, c. 5, s. 279. 311. Buhârî, c. 5, s. 207. 312. Vâkıdî. c. 3, 3. 1058-1059. 313. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 197, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 16, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 206, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 279. 314. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1059. 315. İbn İshak, c. 4, s. 197, Vâkıdî, c. 3, s. 1059, Ahmed, c. 1, s. 16, Buhârî, c. 5. 316. Vâkıdî, c. 3, s. 1059. Peygamberimiz aleyhisselamın Gömleğini Baş Münafıka Vermesinin ve Cenaze Namazını Kıldırmasının HikmetiPeygamberimiz aleyhisselama gömleğini baş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl'e niçin verdiği ve onun cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğu zaman, Peygamberimiz aleyhisselam: " Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım onu Allah'tan, Rabbimden gelecek azabdan kurtarmayacaktır! Fakat, ben bu sayede onun kavminden bin kişinin Müslüman olmasını umuyorum" buyurdu. 317 Abdullah b. Übeyy'in böyle Peygamberimiz aleyhisselamın gömleğinden ve üzerine kılacağı namazdan şifa ve şefaat dilemiş olduğunu gören Hazrecîlerden bin kişi, müşrikliği bırakarak Müslüman oldular. 318 Hazret-i Ömer der ki: " Resûlullah aleyhisselam onun cenaze namazını kıldı. Cenazesiyle birlikte yürüdü. Kabrinin başına gelip, defin işi bitinceye kadar ayakta durdu. Allah ve Resûlü ne yapılacağını daha iyi bilirken, Allah ve Resûlüne karşı olan bu cür'etkâr davranışıma ne kadar şaşılır! " 319 ------------------------------------- 317. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 206, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 254, Diyarfcekrf, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 140. 318. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 8, s. 54, Diyarbekrî, c. 2, s. 140-141. 319. İbn İshak. c. 4. s. 197. Buhârî. c. 5. s. 207. Tirmizî. c. 5. s. 279. Taberî. c. 10. s. 206. Vâhidî. Esbâbu'n-nüzûl. s. 173-174. Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün Kızı Cemile'ye Babasından Dolayı Ensar Kadınlarının Başsağlığ Dilemeye GitmeleriÜmmü Umâre der ki: " İbn Übeyy'in mateminde biz de bulunduk. Evs ve Haznec kadınlarından hiçbiri Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün kızı Cemile'ye gitmekten geri kalmadı. Cemile, Vâ Cebelâh! Vâ Cebel âh! Vâ Rüknâh! ' diyor ve hiç kimse onu bundan men etmiyor ve ayıplamıyordu da." Denildiğine göre; Cemile, Abdullah b. Übeyy'in kabrine kadar da gitmişti. 320 ------------------------------------- 320. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1058. |