3. Gıybetin Tarifi İle İlgili Önemli Şeyler Geçen bölümde anlatmıştık: Gıybet, insanı hoş görmediği şeyle anmandır. Sözünle, yazınla, rumuzunla, ona işaretinle, gözünle, elinle, ve başınla olsun hüküm birdir. Bunun kaidesi şudur: Herhangi bir hareket ki onunla bir müslümanın kusurunu senden başkasına bildiriyorsun, o gıybettir, haramdır. Kusurlu gördüğü kimsenin halini anlatmak için topal imiş gibi, kambur imiş gibi yürüyüş ve benzen tavırlarla taklitte bulunmak bu haramdandır. Bütün bunlar ihtilafsız haramdır. Bir insan kendi kitabında, bir yazarın şahsını belirterek falan adam şöyle böyle demiştir diye onun noksanlığım ve düşüklüğünü söylemesi de bu kısım haramdandır. Eğer ona uyulmasın, ona aldanıp sözü kabul edilmesin diye ilminin zafiyetini açıklamak maksadı ile olursa bu gıybet değildir. Bilâkis bunu yapmak vâcibdir; ondan sevab kazanılır. Yeterki, bu maksadı taşımış olsun. Yine bir kitab yazarı yahut başkası söylerse ki, bir cemaat yahut bir topluluk şöyle böyle demişlerdir. Bu sözleri yanlıştır, hatadır, cehalettir, gaflettir. Bu gibi sözler de gıybet değildir. Gıybet olan, bir insanı aynı ile şahsını belirterek yahut belli bir cemaatı kasdederek anmaktır. Şu söz de haram olan gıybettendir: Muhatabın kimi kasteddiğini anladığı zaman senin "İnsanlardan biri, fıkıh âlimlerinden biri, ilim iddia edenlerden biri, müftülerden biri, iyi kimselerden sayılan biri, zühdü iddia edenlerden biri,, bugün bana uğrayanardan biri, gördüğümüz bir kimse, yahut şöyle bir kimse, şu iyi yapmıştır, gibi konuşman haram olan gıybettir. İlim ve sofuluk taslayanları gıybet etmek de bu haram olan kısımdandır. Çünkü isim açıklanarak yapılan konuşmalar gibi, bunlar hakkında işaret suretiyle söylenen sözlerden de bunların şahsı anlaşılır. Meselâ, onlardan biri için denilir: Falanın hali nasıldır? Muhatab cevab verir: Allah bizi islâh etsin. Allah bizi bağışlasın, Allah onu ıslah etsin, Allah'dan afiyet dileriz, cehalet karanlığına girmekle bizi imtihan etmeyen Allah'a hamd olsun, kötülükten Allah'a sığınırız, utanma azlığından Allah'a sığınırız, Allah tevbemizi kabul etsin ve bunlara benzer adamın noksanlığını gösteren konuşmalar gibi.... Belli bir adamın kusur ve ayıbını kasdederek bu sözler söylendiği için bunlar haram olan gıybet olurlar. Yine şu sözler de bu haram sınıftandır: Falan adam hepimizin içine düştüğü musibet içindedir, yahut onun bunda hilesi yoktur, bu işi hepimiz yapıyoruz. Bu söylenenler bazı örneklerdir; yoksa gıybetin tarifi şudur: Söylediğimiz gibi, dinleyiciye bir insanın noksanlığını bildirmek, gıybettir. Bundan önceki bölümde Müslim'in ve başkasının Sahîhinde gösterdiğimiz hadisin ifadesinde bulunan gıybet tarifinde bunların hepsi malûm bulunmaktadır. En iyisini Allah bilir. Bil ki, gıybet yapan için gıybet haram olduğu gibi, dinleyiciye de o sözü dinlemek, söyleneni kabullenmek haram olur. Haram olan gıybetle konuşmaya başlayan kimseyi, eğer açık bir zarardan korkmuyorsa, dinleyicinin engellemesi icab eder. Eğer zararından korkuyorsa, kalbi ile inkâr etmek ve o meclisi terketmek ona vâcib olur. Bu da ayrılabilme imkânı olduğu zaman yapılır. Eğer dili ile gıybeti inkâr edebiliyorsa yahut başka bir sözle gıybeti kesebiliyorsa bunu yapması gerekir. Bunu yapmazsa günah işlemiş olur. Bir insan, gıybet yapmakta olan kimseye dili ile sus der de, kalbi ile gıybetin devamını arzularsa, Ebû Hâmid el-Gazali demiştir ki, bu nifaktır, onu günahtan kurtarmaz. Muhakkak kalbi ile sevmemesi gerekir. Bir kimse gıybet yapılan bir mecliste oturmak zorunda kaldığı zaman, inkârdan aciz kalırsa yahut inkâr eder de kabul edilmezse ve meclisten ayrılması da hiç bir şekilde mümkün olmazsa, gıybeti dinlemek ve ona kulak vermek haram olur. Bunun çaresi dili ve kalbi ile Allah'ı zikretmektir. Yahut yalnız kalbi ile zikreder, yahut konuşmayı dinlememek için başka bir iş üzerinde düşünür. Bu anlatılan şekilde kulak vermeden ve dinlemeyi istemeden konuşmayı duymak zarar vermez. Yeni bir durum hasıl olurda meclisten ayrılabilme imkânı doğarsa ve gıybet de devam ediyorsa meclisten ayrılmak vâcib olur. Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: "Âyetlerimiz üzerinde hakaret şekli ile konuşanları, gördüğün zaman onlardan yüz çevir (yanlarında oturma) tâ ki, Kur’ândan başka bir söze geçerler. Eğer onlardan yüz çevirmeyi Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra zâlimler topluluğu ile oturma."[30] İbrahim ibn Edhem'den rivâyet ettik (radıyallahü anh): O bir ziyafete çağrıldı ve bulundu. Davetlerine gelmeyen bir adamdan söz ettiler. |