34. Bir Kimsenin Kendinden Yüksek Olana Öğüt Vermesi Burada, bundan önceki bölümde geçen İbn-i Abbâs'ın Ömer kıssası hakkındaki hadisi söz konusudur. Bil ki, bu bölüm üzerinde önemle durulması gereken konulardan biridir. Eğer verilecek bir öğütten bir fesat doğmayacaksa, küçüğe ve büyüğe nasihatta bulunmak insana vâcib olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele et."[81] Bu konudaki hadislere gelince, onlar sayılamayacak, kadar çoktur. Fakat hayasızlık, cehalet ve hata düşüncesi ile büyük şahsiyetlere karşı bu görevi insanların ihmal edip yerine getirmemesi haya değildir. Bu bir şahsiyet zayıflığıdır, gevşekliktir ve acziyettir. Çünkü hayanın hepsi hayırdır. Haya ise ancak hayır getirir. Halbuki öğütü terk etmek kötülük getirir. Onun için haya olmaz. İlimde kemal bulmuş ümmetin gerçek âlimleri yanında haya (utanma) şudur: “O bir huydur ki, çirkini terk etmeye ve hak sahibinin hakkı üzerinde kusur yapmaktan ahkor." Bu ifade, Cüneyd'in Kuşeyri Risâlesinde anlattığımız şu tarifin manasını taşımaktadır: Haya, iyilikleri ve kusurları görmektir. Bunların arasında bir hâl doğar ki, ona haya denilir. Ben bunu Müslim şerhinin başında geniş olarak açıkladım. Hamd Allah'a mahsustur. Allah en iyi bilendir. |