2. Selamın Şekli Bil ki, selâm vermede en faziletli olan, müslümanın şöyle demesidir: "Esselâmu aleyküm ve rahmetüllahi ve berekâtühû" "Allah'ın selâmeti, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun." Kendisine selâm verilen bir kişi de olsa, böyle çoğul zamiri ile hitab edilir. Karşılık veren de: "Ve aleykümü's-selâmu ve rahmetullâhi ve berekâtühû" der ve: “Ve Aleyküm" atıf vavını getirir. İlk selâm verenin "Esselâmu Aleyküm ve Rahmettullahi ve Berekâtühû" demesinin en faziletli olduğunu söyleyen, Kadılar kadısı İmâm Ebû'l-hasan el-Maverdi'dir. Bunu "el-Havi" adlı kitabının Siyer bölümünde söylenmiştir. Yine âlimlerimizden imâm Ebû Sa'd el-Mütevelli" Cuma namazı" ve diğer bölümlerde bunu söyler. Bunun delili, Dârimî'nin Müsnedinde ve Ebû Dâvud ile Tirmizî'nin Sünenlerinde rivâyet ettiğimiz hadislerdir. 620- lmrân ibn Husayn'den (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, İmrân şöyle anlatmıştır: “Bir adam Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi: Esselâmu Aleyküm. Peygamber de onun selâmını aldı. Sonra adam oturdu. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem (bu selâm için) on sevab var, dedi. Sonra başka bir adam gelip: Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullah, dedi. Peygamber de onun selâmını (aynen) cevapladı. Sonra adam oturdu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): (Bunun selâmı için) yirmi sevab vardır, dedi. Sonra başka biri gelip: Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühû, dedi. Peygamber onun da selâmını (aynen) cevabladı. Adam oturdu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): (Buna) otuz sevab vardır, buyurdu."[14] Tirmizî demiştir ki, bu hadis hasendir. Ebû Dâvud'un Muaz ibn Enes'den (radıyallahü anh) bir rivâyetinde bu ifade üzerine ziyade vardır. Ravi dedi ki: “sonra (dördüncü olarak) başkası gelip: Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühû ve Mağfiretühu, dedi. Bunun üzerine Peygamber buyurdu: Buna Kırk (sevab) vardır. Sonra dedi: Faziletler bu şekilde olur." 621- Zayıf bir isnadla Enes'den (radıyallahü anhu) yapılan rivâyetde o şöyle dedi: “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in eshâbının hayvanlarını güden bir adam vardı. Peygambere uğrayıp Esselâmu Aleyke Yâ Resûlellahi, derdi. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem de ona şöyle cevab verirdi: Ve Aleykesselâmu ve Rahmetullahi ve Berekâtühû ve Rıdvânühu. (Ve sanada selâm. Allah'ın rahmeti, bereketlen, mağfiretine rızâsı olsun). (Peygambere) soruldu: Ey Allah'ın Resûlü! Sen bu adama . öyle bir selâm veriyorsun ki, ashâbından hiç kimseye o selâmı vermiyorsun? Peygamber buyurdu: Bu kimse on küsur kimsenin hizmetini başarmaktadır. Ben bunu ne diye yapmayayım?"[15] Âlimlerimiz demiştir: İlk selâm veren "Esselâmu Aleyküm" derse, selâm vermiş sayılır. Eğer, "Esselâmu Aleyke" derse yine selâm tamam olur. Cevap vermeye gelince: Bunun en azı "ve aleykesselâmu" yahut "Ve Aleykümüsselâmu" sözüdür. Eğer bu sözden "ve" kaldırılır da "Aleyükümsselâm" denilirse kifâyet eder; ve cevab sayılır. Allah kendisine rahmet etsin bizim Şâfiî İmâmızın tesbit ettiği meşhur ve Sahîh görüşü budur. Âlimlerimizin çoğunluğu da bu hükme varmışlardır Ancak âlimlerimizden Ebû Sa'd el-Mütevellî "et-Tetümme" adlı kitabında bunun kâfi gelmediğini ve selâm için de cevab olmadığını kesinlikle söylemişse de bu söz zayıftır yahut yanlıştır. Bu hüküm kitaba Sünnete ve Şâfiî imâmımızın hükmüne aykırıdır. Kitabdan (Kur’ân'dan),delile gelince, Allahü teâlâ buyurmuştur: (Melekler, İbrahim'e) Selâm dediler. (İbrahim'de) Selâm dedi.[16] Bu, her ne kadar bizden öncekilerin şeriatı ise de, bizim şeriatımızda da bu sabit olmuştur. O da, daha önce yazmış olduğumuz Ebû Hüreyre'nin hadisidir ki, orada meleklerin Âdem Aleyhisselama böyle kısa cevabları vardır. Çünkü Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem bize haber veriyor ki; "Allahü teâlâ (Âdem'e hitaben) buyurdu: Bu hem senin selâm şeklindir, hem de zürriyetinin (gelecek evladlarının) selâmıdır." Bu ümmet de Âdem'in zürriyetine dahildir. En iyisini Allah bilir. Âlimlerimiz ittifak etmişlerdir ki, bir kimse selâma cevab olarak sadece "Aleyküm" derse, cevab olmaz. Eğer "ve" ile beraber,"Ve Aleyküm" denirse cevab olur mu? Burada âlimlerimizin iki görüşü vardır: İlk selâm veren eğer "Selâmun Aleyküm" yahut "Esselâmu Aleyküm" derse, iki şekilde de cevab verenin: “Selâmün Aleyküm" yahut "Esselâmu Aleyküm" demesi yeterlidir. Çünkü Cenabı Allah buyurmuştur: “(Melekler) Selâm, dediler. (İbrahim de) Selâm, dedi." Âlimlerimizden İmâm Ebû'l-Hasan el-Vahidî demiştir ki, insan selâmı marife (El eki) ile ve nekire ile (El'siz) söylemekte serbesttir. Fakat elif ve lâl (El) ile söylemek daha iyidir. 622- Enes'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, o Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den şöyle nakletmiştir: “Peygamber bir söz söylediği zaman, kendi sözü anlaşılsın diye, onu üç defa tekrarlardı. Bir topluma varıp da selâm verince, üç kez selâm verirdi."[17] Derim ki: Eğer toplum kalabalık ise, böyle selâm vermiş olduğuna hadisi yorumlamak gerekir. Bu meselenin açıklaması ve "EL Havî" kitabının sahibi olan el-Maverdi'nin sözü, inşa Allahü teâlâ ileride gelecektir. Selâm vermiş ve Sünnet olan selâmı yerine getirmiş olmanın en azı, selâm verilene sesini duyuracak kadar sesi yükseltmektir. Eğer selâm verilen adama selâm duyurulamazsa, selâm söylemiş olmaz. Buna cevab vermek vâcib olmaz. Selâma cevab vermenin farziyetini düşürecek sözün en azı, selâm verene duyuracak şekilde ona cevab vermektir. Eğer ona işittirmezse, cevab vermenin farziyeti kendisinden düşmez. Bunları Mütevelli ve diğer âlimler söylemiştir. Ben derim ki, müstehab olan, selâm verilene veya selâm verilenlere açık bir şekilde selâmı duyurmaktır. Selâmı duymalarında şübhe edilirse, ihtiyatlı davramlarak daha ziyade seslenilir. Ancak uyumakta olanların yanındaki ayık insanlara selâm verilince, sünnet olan sadece uyumayanlara duyuracak ve uyuyanları uyandırmayacak şekilde sesi alçaltmaktır. 623- Mikdad’ın (radıyallahü anh) uzunca anlattığı hadisinde, o şöyle demiştir: “Biz, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e sütten nasibini ikram ederdik. Geceleyin gelirdi ve selâm verirdi. Uyuyanı uyandırmazdı, uyanık olanlara işittirirdi. Bana uyku gelmemeğe başladı. İki arkadaşım ise uyumuşlardı. Sonra Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem gelip önce olduğu gibi selâm verdi."[18] En iyisini Allah bilir. Âlimlerimizden İmâm Ebû Muhammed el-Kadî Hüseyin ve İmâm Ebû'l Hasan el-Vahidî ve bunlardan başkası demiştir: Selâma hemen cevab vermek şarttır. Eğer geciktirerek cevab verilirse bu cevab sayılmaz. Cevabı terk ettiğinden de günahkâr olur. |