Bilinmelidir ki, Kur’ân okumak, zikirlerin en faziletlisidir. Ancak istenen, düşünerek ve ibret alarak olan okuyuştur. Kur’ân okumanın bir takım edeb ve maksadları vardır. Ben bundan önce, bu konuda bir kitab yazdım ki, özet olarak orada okuyucu ve okuma ile ilgili edeb ve vasıfları güzel bir şekilde topladım. Hâfız ve kıraat ehli olanların bundan habersiz kalmaları uygun olmaz. Ben bu kitabda, kısa olarak o maksadlara işaret edeceğim. Bu hususta bilgi ve açıklama isteyene, kanısı üzere delâlet ederek derim ki, tevfîk Allah'tandır. Kur’ân okuyuşuna geceleyin, gündüz vaktinde, hazarda ve seferde devam etmek uygundur. Selef için (radıyallahü anhüm), Kur’ân’ı hatmetmek hususunda değişik ölçüler vardı. Onlardan bir kısmı, her iki ayda bir defa hatim yapardı. Diğerleri de, her ay bir hatim yapardı. Diğer bir kısmı ise, her on günde bir hatim yapardı. Bazıları her sekiz günde bir hatim yaparlardı. Bazısı da her yedi günde bir hatim yapardı. Selefden çoğunun yapmış olduğu bu idi. Selefden (ashâbdan) başkaları, her altı gecede, beş gecede ve dört gecede bir hatim yaparlardı. Çok kimseler de üç günde ve bir günde bir hatim yaparlardı. Bir gündüz ve bir gecede iki hatim yapanları da vardı. Bazıları da, bir gün ve bir gecede üç hatim yaparlardı. Bir gündüz ve bir gecede sekiz hatim yapmış olanlar vardı: Dör hatim geceleyin ve dört hatim de gündüz... es-Seyyid el-Celil ibn Kâtib Es-Sûfî, (radıyallahü anh), geceleyin dört ve gündüz de dört hatim yapanlardan biriydi. Gece ve gündüz yapılan ibâdet ve zikirler bölümünde, bize rivâyet edilip ulaşan haberlerin çoğu budur. Büyük imam Ahmed el-Devrakî, tabi'î olan Mansûr ibn Zadan ibn Abbâd'a isnad ederek rivâyet etmiştir ki, Mansûr öğle ve ikindi arasında Kur’ân’ı hatmederdi, (radıyallahü anh). Yine akşamla yatsı arasında bir hatim, ve Ramazan'da bir akşamla yatsı arasında iki hatim yapardı ve biraz da ilâve ederdi. Onlar Ramazan ayında yatsı namazını gecenin dörtte birine kadar geciktirirlerdi. İbnü Ebî Dâvud rivâyet eder ki, Mücahid (rahimehullah), Ramazan ayında akşam ve yatsı arasında Kur’ân’ı hatmederdi. Bir rekâtta hatm edenlerin sayısı sayılamıyacak kadar çoktu. Osmân ibn Affân, Temîm Ed-Dârî, Said ibn Cübeyr bunlardandır. Daha doğrusu, insanların şahsî durumlarına göre bu hatim işi değişir. Kur’ân'ın hikmet ve incelikleri üzerinde düşünmek isteyen kimse, bu maksadına ulaşabilecek şekilde hatmi kısaltır. Yine ilim neşretmekle ve müslümanlar arasındaki davaları çözmekle yahut müslümanların umumi işleriyle önemli din işleri üzerinde meşgul olan kimse, kendisinden beklenen işler bozulmayacak ve aksatılmayacak şekilde hatim yapmayı kısaltır. Fakat şu anılanlar kısmından olmayan kimse, mümkün olduğu kadar hatmi çoğaltsın; ancak usanç haline ve okuyuşta kelimeleri tekerleme durumuna sokmasın. İlk devir âlimlerinden bir cemaat, bir gün ve bir gecede bir hatim yapılmasını mekruh görmüşlerdir. Buna da, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâ’î ve başkalarının Sünenlerinde sahîh bir isnadla yaptığımız şu rivâyet delâlet eder: 283- Abdullah ibn Amr ibn'l-As'dan rivâyet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Üç günden az bir zamanda Kur’ân’ı okuyan (hatmeden), bir şey anlayamaz." Hatime başlama ve bitirme vaktine gelince, bu okuyucunun arzusuna göre değişir. Haftada bir hatim yapan, Hazreti Osmân'ın yaptığı gibi, cuma gecesinden başlayarak perşembe gecesi bitirmelidir. İmâm Ebû Hâmid el-Gazâlî, İhya'sında şöyle demiştir: "En faziletli olan, bir hatmi geceleyin ve diğerini gündüz tamamlamaktır. Gündüz hatmini, pazartesi günü sabah namazının iki rekâtında yahut bundan sonra yapmaktır. Gece hatmini ise, cuma gecesinde, akşamın iki rekâtında yahut bundan sonra yapmalıdır ki, gündüzün evveli ve sonu karşılanmış olsun." İbn Ebî Dâvud, tabi'î büyüklerinden Amr ibn Mürre'den (radıyallahü anh) rivâyet ettiğine göre, o şöyle demiştir: Kur'ân'ın, gündüzün ve akşamın evvel vaktinde hatmedilmesini, Tabi'în severlerdi. Büyük İmâm Talha ibn Musarrif Et-Tabi'î den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Gündüz hangi vakitte olursa olsun, Kur’ân-ı hatmeden kimse üzerine, akşam oluncaya kadar melekler istiğfar ederler ve geceden de hangi vakitte hatim olursa, sabahlayıncaya kadar onun üzerine melekler istiğfar ederler (Allah'dan o kulun bağışlanmasını dilerler). Mücahid'den de bunun benzeri rivâyet edilmiştir. 284- Sa’d ibn Ebî Vakkas'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Kur’ân hatmi gecenin evveline rasgelirse, hatmeden üzerine sabahlayıncaya kadar melekler istiğfar ederler. Eğer hatmi gecenin sonuna rasgelirse, bir daha akşamlaymcaya kadar melekler ona istiğfarda bulunurlar.''[1] 1. Kur’ân Okumak İçin Seçilen Vakitler Bil ki, Kur’ân okumanın en faziletlisi, namaz içinde olan okuyuştur. imâm Şafii'nin ve diğerlerinin (Allah hepsine rahmet etsin) mezheblerine göre, namazda Kur’ân okuyuşu ile kıyamı uzatmak, secdeyi ve diğer rükünleri uzatmaktan daha faziletlidir. Namaz dışındaki okuyuşa gelince, bunun en faziletli olanı gece okuyuşudur. Gecenin son yarısında okumak da, evvelinden daha faziletlidir. Akşamla yatsı arasında okumak da iyidir. Gündüz okuyuşunda faziletli olan sabah namazından sonraki okuyuştur. Kur'ân okumak hususunda mekruh hiç bir vakit yoktur, namaz kılınması yasak olan vakitlerde de, Kur'ân okumak için bir kerahet yoktur. İbn Ebî Dâvud'un Muan ibn Rüfa'a'dan, o da şeyhlerinden (Allah ona rahmet etsin) rivâyet ettiğine göre, onlar ikindiden (ikindi namazından) sonra okumayı mekruh gördüler ve dediler ki: Bu vakitteki okuyuş, Yahudi'lerin ders vaktidir. Bu söz makbul değil ve bunun aslı da yoktur. Günler içerisinde, cuma, pazartesi, perşembe ve Arefe günü seçilir. Zilhicce ayının ilk on günü ve Ramazan ayının da son on günü, daha faziletli olmalarıyle seçilirler. Aylar içinde de en faziletli okuyuş, Ramazan ayına mahsustur. |