Geri

   

 

 

İleri

 

3. İstiftah Duâsından Sonra İstiâze (Eûzü Besmele) Çekmek

Bil ki, istiftah (Sübhâneke) Duâsından sonra "Eûzü'' istiâze yapmak;

(Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm) demek ittifakla sünnettir. Bu da Kur'ân okunuşundan öncedir. Allahü teâlâ hazretleri buyuruyor:

"Kur'ân okuduğun zaman koğulmuş şeytandan Allah'a sığın."[3]

Âlimlerin çoğunluğuna göre bu âyet-i kerîmenin manası:

“Kur’ân okumayı dilediğin zaman (başlamadan önce) istiâze yap Eûzü Billahi Mineşşeytanirracîm" (Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım) söyle.

İstiâze için muhtar olan lâfız, "Eûzü billahi mineşşeytâni'rracîm"" dır. Ancak,

"Eûzü billahi'ssemî'il-alîmi mineşşeytanirracîm" şeklinde de nakledilmiştir. (Kovulmuş olan Şeytandan, Semi' ve Alîm olan Allah'a sığınırım, demektir). Bu türlü istiâze yapmakta bir beis yok ise de, meşhur ve muhtar olan birincisidir.

114- Rivâyetimize göre:

"Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, namazda kıraetden önce:.

"Eûzü billahi mineşşeytâni'rracîm min nefhıhi ve mefsihi ve hemzihi" (Kovulmuş şeytandan, onun kibir vermesinden, sarmalatmasından, sarhoşluk vermesinden Allah'a sığınırım)" derdi.[4]

Bir rivâyette de istiâzesi şu idi:

………………

Bilinmelidir ki, istiâze yapmak (Eûzü'yü söylemek) imüstehabdır, vâcib değildir. İnsan Kur’ân okuyacağı zaman bunu terk ederse, günahkâr olmaz ve namazı batıl olmaz; ister kasden terk etsin, ister sehven... Sehiv için de secde yapmaz. Bütün farz ve nafile namazlarda "Eûzü-Taavvüz" getirilmesi müstehabdır. Cenaze namazında ise ihtilâf vardır. (Şâfi’îlere göre) sahîh kabul edilen yine söylenmesinin müstehab oluşudur.

Namaz dışında her Kur’ân okuyan için de, taavvüz getirilmesi ittifakla yine müstehabdır.

Bil ki, taavvüzü söylemek, birinci rekâtta ittifakla müstehabdır. Birinci rekâtta söylenmezse, ikinci rekâtta söylenir. Burada da yapılmazsa, ondan sonra söylenir. Birinci rekâtta taavvüz yapıldıktan sonra ikinci rekâtta yapılıp yapılmayacağı üzerinde iki görüş vardır. Bizim Şâfi’î âlimlerimizin bu iki görüşlerinden sahîh kabul edileni, ikinci rekâtta da getirilmesinin müstehab oluşudur; ancak ilk getiriliş daha kuvvetlidir.

Kıraat gizli yapıldığı bir namazda "Taavvüz" de gizli yapılır. Sesli olarak Kur’ân okunan namazda "Taavvüzün" sesli veya gizli olacağı ihtilaflıdır. Âlimlerimizden bir kısmı, gizli yapar demiştir. Âlimlerin çoğunluğu demişlerdir ki, bu meselede imâm Şafii'nin iki görüşü vardır: Birincisi, gizli veya aşikâre getirilmesi eşittir, bir fark yoktur. "Ümm" kitabında hüküm budur.

İkincisi, aşikâre getirilmesi sünnettir. "el-İmlâ" kitabında da hüküm budur.

Âlimlerimizden bir kısmı da iki görüş ileri sürmüştür: Birinci görüş aşikâre söylenmiştir ki, Şeyh Ebû Hâmid el-İsferayini bunu sahîh kabul etmiştir. Bu zat lrak'lı âlimlerimizin İmâmıdır. Bunun arkadaşı el-Mehamilî ve başkaları da aynı görüşe katılmışlardır. Ebû Hüreyre'nin (radıyallahü anh) yaptığı da bu idi.

İkincisi de, İbn Ömer'in (radıyallahü anhüma) yapmış olduğu gizli taavvüz getirişidir ki, âlimlerimizin çoğunluğuna göre en doğru ve muhtar olan budur. Allah daha doğrusunu bilir.