2. Gıybet ve Söz Gezdirmenin (Koğuculuğun)
Haramlığı
Bil ki, bu iki huy, insanlar arasında en çok yayılan çirkin şeylerin
en çirkinidir. Öyle ki insanlardan az kimse bunlardan kurtulur.
Bunlardan genellikle sakındırmaya ihtiyaç bulunduğundan onlardan
söz etmeye başladım.
Gıybete gelince:
İnsanı, hoşlanmadığı halleri ile anmandir. Hoşlanmadığı şey, ister
vücudunda, dininde, dünya işinde, nefsinde, yapısında ahlâkında,
malında, çocuğunda, ana-babasında, eşinde, hizmetçisinde,
kölesinde, sarığında, elbisesinde, yürüyüşünde, hareketinde,
sevinmesinde, şakasında, asık suratında, tatlı yüzünde
yahut bunlara benzer hallerinde bulunsun.
Bunları sözünle, yazı ile hoşlanmadığı bir hâl olarak ifade etmen,
işaret kullanman, gözünle, elinle, başınla
yahut benzeri bir şeyle işaret etmen hep gıybet olur.
Bedende olanlar (hoşlanılmayan
ve gıybet yerine geçen sözler): Kör, topal, şaşı kel, kısa, uzun,
siyah ve sarı gibi söylenilen sözler.
Dinde olanlar: Fasık, hırsız,
hain, zâlim, namaza gevşek, necasetlerde müsamahakâr, babasına
itaat etmez, zekâtı yerinde harcamaz, gıybetten kaçınmaz gibi..
Dünya işlerinde olanları:
Edebi az, insanlara gevşek davranır, kimseye hak tanımaz, çok
konuşur, çok yer yahut çok uyur,
zamansız uyur, lâyık olmadığı yere oturur gibi...
Baba ile ilgili (gıybet)
sözler: Babası fâsıktır, Hind'lidir, katrancıdır, Zencidir,
tamircidir, bez satıcısıdır, köle dellâlıdır, marangozdur,
demircidir, dokumacıdır gibi...
Ahlâkla ilgili olanlar: Ahlâkı
kötü, kibirli, riyakâr aceleci, zorba, âciz, kalbi zayıf, kızgın,
asık suratlı, azledilmiştir, gibi sözler söylemek...
Elbise ile ilgili sözler:
Elbisesinin yeni geniştir, eteği uzundur, elbisesi kirlidir ve
benzeri sözler söylemek... Geri kalanlar, bu anlattıklarımıza
kıyas edilir. Bunun kaidesi, adamı hoşlanmadığı bir hali ile
anmaktır.
İmâm Ebû Hâmid el-Gazali gıybet
üzerinde müslümanların ittifakını şöyle anlatmıştır: Başkasını
hoşlanmadığı bir şeyle anmak gıybettir. Bunu açık olarak beyan
eden hadis gelecektir. Söz gezdirmeğe (koğuculuğa) gelince: bu
insanların sözlerini bozgunculuk ve fesad maksadı ile birbirlerine
aktarmaktır. İşte gıybet ile koğuculuğun tarifleri budur.
Hükümleri ise, müslümanların ittifakı ile her ikisi de haramdır.
Kitab, sünnet ve icmaı ümmetten haram olduklarına dair açık
deliller birbirlerini takviye etmiştir.
Allahü teâlâ şöyle
buyurmuştur:
“Bir kısmınız bir kısmınızı gıybet etmesin."
"Her ayıplayana ve gıybet edene azâb olsun."
"Çok ayıplayanı ve koğuculuk edeni (tanıma).
896-
Huzeyfe'den
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Koğucu cennete girmez."
897-
İbn Abbâs'dan
(radıyallahü anhüma) rivâyet
edilmiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem iki
mezara uğradı da: Bunlara azâb ediliyor; fakat büyük günahdan
dolayı azab edilmiyorlar, dedi. Ravi demiştir ki,
Buhârî'nin rivâyetinde
şöyledir:
“Doğrusu o azâb büyüktür."
Bunlardan biri koğuculuk
yaparak dolaşıyordu.
Diğeri de idrarından
sakınmazdı (insanların gözünden yahut
sıçramışından kaçınmazdı.)"
898-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Gıybet nedir, bilirmisiniz? (Ashâb):
Allah ve O'nun Resûlü bilir, dediler.
Resûlüllah (sallallahü aleyhi
ve sellem):
Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır. Denildi ki:
Söylediğim şey kardeşimde varsa gıybet olur mu?
Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem):
Söylediğin şey onda varsa gıybet etmiş olursun onu. Eğer söylediğin
şey onda yoksa, ona iftira etmiş olursun, buyurdu."
899- Ebû Bekre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir: Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem Veda
haccında kurban kesme gününde Mina'daki hutbesinde şöyle buyurdu:
Kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (namus ve şerefleriniz) bu
şehrinizde, bu ayınızda bu gününüzün hürmeti gibi size haramdır
(karşılıklı olarak bu haklarınızı korumakla mükellefsiniz). Dikkat
edin! Tebliği ettim mi?"
900- Âişe'den
(radıyallahü anha) yapılan
rivâyetde şöyle anlatmıştır:
“Ben Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'e
şöyle söyledim: (kusur hallerinden ortağım) Safiyye'den şu ve şu
sana yeter." (Ravilerden biri demiştir ki, Âişe bu sözle
kısalığını kasdetmiştir). Bunun üzerine
Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem)
bana:
Öyle bir söz söyledin ki, eğer deniz
suyu ile karıştırılsa, onu bulandırırdı, dedi.
Hazret-i Âişe anlatmaya devam
ediyor: Bir adamı hoşlanmayacağı hâl ile
peygambere anlattım. Bunun
üzerine şöyle buyurdu:
Benden şu ve bu olduğu hâlde bir insanı
hoşlanmayacağı şeyle anmayı sevmem."
Ben derim ki, bu hadis
gıybetten alıkoyan hükümlerin en büyüklerindendir
yahut en büyüğüdür. Bu derecede gıybeti kötüleyen bir hadis
bilmiyorum.
"Peygamber kendiliğinden
konuşmaz, onun söylediği (dinî hüküm) ancak kendine vahyolunan bir
vahiydir.”
Kerîm olan Allah'dan lütfunu ve her hoş olmayan şeyden afiyet
vermesini dileriz.
901-
Enes'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Miraca çıkarıldığım zaman bir kavme rasgeldim. Onların bakırdan
tırnakları vardı; onlarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorladı.
Bunlar kimdir?
Ey Cibril, dedim.
Bunlar insanların (gıybet ederek) etlerini yiyenler ve onların ırzları
ile uğraşanlardır," dedi.
902- Said ibn Zeyd'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Haksız yere müslümanların ırzına (şeref ve namusuna) hakaret etmek
haramın en büyüğüdür."
903-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Müslüman müslümanların kardeşidir. Ona hainlik etmez, ona yalan
söylemez, ona yardımı kesmez. Müslümanın her şeyi müslümana
haramdır: Irzı, malı ve kanı. Takva işte buradadır. Kişinin
kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak ona yeter."
Derim ki, bu hadisin faydası
ne kadar büyük ve faydaları ne çok olmuştur!.. Başarı Allah'dandır. |
٢- باب تحريم الغِيبَةِ والنَّمِيمَة
اعلم أن هاتين الخصلتين من أقبح القبائح وأكثرها انتشاراً في الناس،
حتى ما يسلمُ منهما إلا القليل من الناس، فلعموم الحاجة إلى التحذير
منهما بدأتُ بهما.
فأما الغيبة:
فهي ذكرُك الإِنسانَ بما فيه مما يكره، سواء كان في بدنه
أو دينه
أو دنياه، أو نفسه
أو خَلقه
أو خُلقه، أو ماله
أو ولده
أو والده، أو زوجه
أو خادمه
أو مملوكه، أو عمامته
أو ثوبه،
أو مشيته وحركته وبشاشته، وخلاعته وعبوسه وطلاقته،
أو غير ذلك مما يتعلق به، سواء
ذكرته بلفظك أو كتابك،
أو رمزتَ
أو أشرتَ إليه بعينك أو يدك
أو رأسك
أو نحو ذلك.
أما البدن
فكقولك: أعمى أعرج أعمش أقرع، قصير طويل أسود أصفر.
وأما الدِّيْنُ
فكقولك: فاسق سارق خائن، ظالم متهاون بالصلاة، متساهل في النجاسات،
ليس بارّاً بوالده، لا يضعُ الزكاة مواضعَها، لا يجتنبُ الغيبة.
وأما الدنيا:
فقليلُ الأدب، يتهاونُ بالناس، لا يرى لأحد عليه حقاً، كثيرُ الكلام،
كثيرُ الأكل أو النوم، ينامُ في غير
وقته، يجلسُ في غير موضعه،
وأما المتعلِّق بوالده
فكقوله: أبوه فاسق، أو هندي
أو نبطي
أو زنجي، إسكاف بزاز نخاس نجار حداد حائك.
وأما الخُلُق
فكقوله: سيء الخلق، متكبّر مُرَاء، عجول جبَّار، عاجز ضعيفُ القلب،
مُتهوِّر عبوس، خليع، ونحوه.
وأما الثوب:
فواسع الكمّ، طويل الذيل، وَسِخُ الثوب ونحو ذلك، ويُقاس الباقي بما
ذكرناه. وضابطُه: ذكرُه بما يكره.
وقد نقل الإِمام أبو حامد الغزالي
إجماع المسلمين على أن الغيبة: ذكرُك غيرَك بما يكرَهُ، وسيأتي
الحديث الصحيح المصرِّح بذلك.
وأما النميمة: فهي نقلُ كلام الناس بعضِهم إلى بعضٍ على جهةِ
الإِفساد. هذا بيانهما.
وأما حكمهما، فهما محرَّمتان بإجماع المسلمين، وقد تظاهرَ على
تحريمهما الدلائلُ الصريحةُ من الكتاب والسنّة وإجماع الأمة،
قال اللّه تعالى:
{وَلا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاً}
[الحجرات: ١٢]
وقال تعالى:
{وَيْلٌ لِكُلّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍ}
[الهمزة: ١]
وقال تعالى:
{هَمَّازٍ مَشّاءٍ بِنَمِيمٍ}
[القلم: ١١]
(١٨)
٨٩٦-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن حذيفة رضي اللّه عنه عن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"لا يَدْخُلُ الجَنَّةَ نَمَّامٌ". (١٩)
٨٩٧-
وروينا في صحيحيهما، عن
ابن عباس
رضي اللّه عنهما؛ أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم مرّ بقبرين
فقال:
"إنَّهُما يُعَذَّبانِ ومَا يُعَذَّبانِ في كَبير" قال:
وفي رواية البخاري:
"بلى إنَّه كَبيرٌ، أمَّا
أحدهما
فَكانَ يَمْشِي بالنَّمِيمَةِ،
وأما الآخَرُ
فَكانَ لا يَسْتَتِرُ مِنْ بَوْلِهِ". (٢٠)
قلتُ:
قال العلماء: معنى وما يُعذّبان في
كبير: أي في كبير في زعمهما أو
كبير تركه عليهما.
٨٩٨-
وروينا في صحيح مسلم وسنن
أبي داود والترمذي
والنسائي، عن
أبي هُريرة
رضي اللّه عنه؛ أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"أتَدْرُونَ ما الغِيْبَةُ؟" قالوا: اللّه ورسولُه أعلمُ،
قال:
"ذِكْرُكَ أخاكَ بِمَا يَكْرَهُ" قيل:
أفرأيتَ إنْ كانَ في أخي ما أقولُ؟ قال:
"إنْ كانَ فِيهِ ما تَقُولُ فَقَدِ اغْتَبْتَهُ، وَإنْ لَمْ يَكُنْ
فِيهِ ما تَقُولُ فَقَدْ بَهَتَّهُ"
قال الترمذي: حديث حسن صحيح.
(٢١)
٨٩٩-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن أبي بكرة رضي اللّه عنه؛ أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال في خطبته يوم النحر بِمنىً في
حجة الوداع:
"إنَّ دِماءَكُمْ وَأمْوَالَكُمْ وأعْرَاضَكُمْ حَرَامٌ
عَلَيْكُمْ، كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا، في بَلَدِكُمْ هَذَا في
شَهْرِكُمْ هَذَا، ألا هَلْ بَلَّغْتُ؟". (٢٢)
٩٠٠-
وروينا في سنن أبي داود والترمذي،
عن عائشة
رضي اللّه عنها قالتْ: قلتُ
للنبيّ صلى اللّه عليه وسلم: حسبُك
من صفيّة كذا وكذا ـ قال بعضُ الرواة: تعني قصيرة ـ
فقال:
"لَقَدْ قُلْتِ كَلِمَةً لَوْ مُزِجَتْ بِمَاءِ البَحْرِ
لَمَزَجَتْهُ"
قالت: وحكيتُ له إنساناً
فقال:
"ما أُحِبُّ أني حَكَيْتُ إنساناً وأنَّ لي كَذَا وكَذَا"
قال الترمذي: حديث حسن صحيح.
(٢٣)
قلتُ:
مزجته: أي خالطته مخالطة يتغيرُ بها طعمُه
أو ريحُه لشدّة نتنها وقبحها، وهذا الحديث من أعظم الزواجر عن
الغيبة أو أعظمها، وما أعلم شيئاً
من الأحاديث يبلغُ في الذمّ لها هذا المبلغ
{وَمَا يَنْطقُ عَنِ الهَوَى إنْ هُوَ إلاَّ وَحْيٌ يُوحَى}
[النجم: ٣] نسألُ اللّه
الكريم لطفه والعافية من كل مكروه.
٩٠١-
وروينا في سنن أبي داود، عن
أنس
رضي اللّه عنه قال: قال
رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم:
"لَمَّا عُرِجَ بِي مَرَرْتُ بِقَوْمٍ لَهُمْ أظْفارٌ مِنْ نُحاسٍ
يَخْمِشُونَ وُجُوهَهُمْ وَصُدُورَهُمْ، فَقُلْتُ:
مَنْ هؤُلاءِ يا جِبْرِيلُ؟
قال:
هَؤُلاءِ الَّذينَ يأكُلُونَ لُحُومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ في
أعْرَاضِهِمْ". (٢٤)
٩٠٢-
وروينا فيه، عن سعيد بن زيد رضي اللّه عنه،
عن النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"إنَّ مِن أرْبَى الرّبا الاسْتِطالَةَ في عِرْضِ المُسْلِمِ
بِغَيْرِ حَقّ". (٢٥)
٩٠٣-
وروينا في كتاب الترمذي، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"المُسْلِمُ أخُو المُسْلِمِ لا يَخونُهُ وَلا يَكْذِبُهُ وَلا
يَخْذُلُهُ، كُلّ المُسْلِمِ على المُسْلِمِ حَرَامٌ عرْضُهُ
ومَالُهُ وَدَمُهُ، التَّقْوَى ها هنا، بِحسْبِ امْرِىءٍ مِنَ الشرّ
أنْ يَحْقِرَ أخاهُ المسلم"
قال الترمذي: حديث حسن. (٢٦)
قلتُ:
ما أعظم نفع هذا الحديث وأكثر فوائده، وباللّه التوفيق. |