18. Kâfirin, Bidat Sahibinin ve Fasıkın
İsmi Bilinmediği ve Ancak Künyesi İle Tanındığı Zaman
Yahut
İsmini
Anmada Bir Fitneden Korkulduğu Zaman, Onu Künyelemek Caizdir.
Allahü teâlâ (kâfiri ismi ile
değil, künyesi ile anarak) buyurmuştur:
“Ebû Leheb'in elleri kurusun."
Bunun ismi Abdu'l-Uzza'dır. Bu künye ile tanındığı için böyle anıldığı
söylenmiştir. Diğer taraftan putun kulu manasını taşıdığı için bu
isimden kaçınılarak künyesi ile anıldığı da söylenmiştir.
762-
Üsâme ibn Zeyd'den
(radıyallahü anhüma) rivâyet
edildiğine göre:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem (hasta
olan) Sa’d ibn Ubâde'yi (radıyallahü anh)
ziyaret için bir merkebe bindi." Böylece hadisi şerifi ve
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
münafık Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl'e rastladığını anlattı. Sonra
ravi dedi: Nihâyet Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem)
yürüyüp Sa’d ibn Ubâde'nin yanına vardı da
Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem)
şöyle dedi:
“Ey Sa'd! Ebû Hubab'ın (münafık Abdullah ibn Übeyy'in) ne söylediğini
duydun mu? Şöyle, şöyle söyledi dedi." Böylece hadisi şerifi
anlattı.
Ben derim ki: Ebû Tâlib'in
ismi Abdü Menaf olduğu hâlde hadisi şerifte künyesi
tekrarlanmıştır. Buhârî'nin
Sahîh'inde de:
“Bu Ebû Ruğal'in kabridir." hadisi şerifi rivâyet edilerek
münafıkların künyelendiğine işaret edilmiştir. Bunun benzerleri
çoktur. Bunlar hakkında künye kullanılması, daha önce izah
ettiğimiz bazı şartlar bulunduğu zaman caizdir. Eğer şartlar
bulunmazsa, isim üzerine bir ilâve yapılmaz. Nitekim
Buhârî ve
Müslim'in Sahîhlerinde rivâyet
ettik ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem Rum
Melik'ine şöyle mektup yazdı:
“Allah'ın kulu ve Peygamberi
Muhammed'den Hirakl'e..." Onu ismi ile andı ve künye kullanmadı,
bir lâkabla da onu lâkablamadı. Rum Melik'i Kayser, demedi. Bunun
benzerleri de çoktur. Biz, kâfirlere sert davranmakla emredildik.
Onları künyelememiz, onlara yumuşak ifade kullanmamız, sözü gevşek
tutmamız, onlara sevgi göstermemiz ve yakınlık beslememiz uygun,
düşmez. |
١٨- باب جَوَاز تكنيةِ الكَافِر والمبتدع والفاسق إذا كان لا يُعرف
إلا بها أو خِيفَ من ذِكْره باسمِه فتنة
قال اللّه تعالى:
{تَبَّتْ يَدَا أبي لَهَبٍ} واسمه
عبد العزّى، قيل: ذكر بكنيته لأنه
يُعرف بها،
وقيل:
كراهةً لاسمه حيثُ جُعل عبداً للصنم.
٧٦٢-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن أُسَامةَ بن زيد رضي اللّه عنهما؛ أن رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم ركبَ على حمار ليعودَ سعدَ بن عبادة
رضي اللّه عنه.. فذكر الحديث
ومرور النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم على عبد اللّه
بن أَبيّ سلول المنافق، ثم قال: فسارَ
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم حتى دخلَ على
سعد بن عبادة، فقال النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”أيْ سَعْدُ! ألَمْ تَسْمَعْ إلى ما قالَ أبُو حُبابٍ ـ يُريد
عبد اللّه بن أُبيّ ـ قالَ: كَذَا وكَذَا" وذكر الحديث.
(٤٣)
قلت:
تكرَّر في الحديث تكنيةُ أبي طالبٍ واسمُه عبدُ مناف، وفي الصحيح
"هَذَا قَبْرُ أبي رِغالٍ" (٤٤) ونظائر
هذا كثيرة، هذا كله إذاً وجد الشرط الذي ذكرناه في الترجمة، فإن لم
يُوجد، لم يزد على الاسم؛ كما
رويناه في صحيحيهما (٤٥) ؛
أن رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم كتب قال:
”مِنْ مُحَمَّدٍ عَبْدِ اللّه وَرَسُولِهِ إلى هِرَقْلَ"
فسمَّاه باسمه ولم يكنِّه ولا لقبه بلقب ملك الروم وهو قيصر، ونظائرُ
هذا كثيرة، وقد أمرنا بالإِغلاظ عليهم، فلا ينبغي أن نُكنيَهم ولا
نرققَ لهم عبارة ولا نلين لهم قولاً ولا نظهر لهم ودّاً ولا
مؤالفة. |