Geri

   

 

 

İleri

 

20. Ölü Üzerine Feryad Edip Ağlamak ve Cahiliyet Duâsı İle duâ Etmek Haramdır

Musibet (Ölüm) zamanında, islâmla bağdaşmayan (islâmdan önceki âdetler üzere baş-saç yolarak, elbise yırtarak, bağırıp çağırarak) Duâlarda bulunmanın haram olduğu üzerinde âlimler ittifak etmişlerdir.

 

398- Abdullah ibn Mes’ûd'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"(Ölünün arkasından) yanakları tokatlayan, yakalan yırtan ve (islâmdan önceki) cahiliyet duâsıyla duâ eden bizden değildir."

Müslim'in rivâyetinde:

“Yanakları tokatlayan yahut cahiliyet duâsıyla Duâ eden yahut yakaları yırtan bizden (bizim yolumuzda gidenlerden) değildir." şeklindedir.

399- Ebû Mûsa el-Eş'arî'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem,

"Ölü arkasından feryat edip çağıran kadından, saç yolandan ve elbise yırtandan kendini berî kılmıştır. "

 

Bütün bunlar, âlimlerin görüş birliği ile haramdır. Yine saçları dağıtmak, yanaklara vurmak, yüzü tırmalamak, ah vah deyip felâket duâlarında bulunmak da haramdır.

 

 

 

 

 

 

400- Ümmü Atiyye'den (radıyallahü anha) rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:

"Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, ölü arkasında feryad ederek ağlamayacağımıza dair bizden söz aldı.”

 

401- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanlarda iki şey vardır ki, onları bu iki şey küfre kadar götürür (yahut onlar, kâfirlerin âdetlerindendir). Onlardan biri, nesebe (insanların şeref ve namuslarına) dil uzatmak, diğeri de, ölü arkasında feryad ederek ağlamaktır. "

 

 

402- Ebû Said el-Hûdrî'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

"Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, ölü arkasından feryad ederek ağlayan kadına ve dinleyiciye lanet etmiştir."

Bilinmelidir ki, ölü arkasından ağlama (niyahet), sesi yükselterek ölünün iyiliklerini sayma halidir.

Bir de, ağlayarak onun iyiliklerini saymaktır, denmiştir.

Bizim (Şâfi’î) âlimlerimiz demişlerdir ki, ağlamada aşırı derecede sesi yükseltmek haramdır (Hanefî'lerde tahrimen mekruhtur.) Ancak feryad etmeyerek ve iyiliklerini saymayarak ölü üzerine ağlamak haram değildir.

 

 

 

 

403- İbn Ömer'den (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, "Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem (hasta olan) Sa’d ibn Ubâde'yi ziyaret etti. Beraberinde Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkas ve Abdullah ibn Mes’ûd vardı. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ağladı. însanlar, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in ağlayışını görünce, onlar da ağladılar. Bunun üzerine buyurdu:

 

 

 

 

- Dinleyiniz! Allah, gözün yaşarmasıyla ve kalbin üzülmesiyle azab etmez; fakat şununla (diline işaret etti) azab eder yahut merhamet eder, (Dil iyi söylerse, sevab alır, kötü söylerse azab çeker)"

 

404- Üsâme ibn Zeyd'den (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre:

"Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in kızının (Zeyneb'in) oğlu ölüm hâlinde iken, çocuk Peygamberin huzuruna kaldırıldı. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in gözlerinden yaş aktı. Bunun üzerine Sa'd, Peygambere sordu:

 

Bu (ağlayışın) nedir, ey Allah'ın Resûlü? Buyurdular: Bu bir acımadır ki, Allah onu, kullarının kalbine koydu. Allah da, kulları içinde merhametli olanlara rahmet eder.”

 

 

 

 

 

 

405- Enes'den (radıyallahü anh) rivâyet ediliyor ki:

Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, oğlu İbrahim'in ölümüne yakın bir zamanda yanına vardı da, Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem'in gözleri yaşarmaya başladı. Bunun üzerine, Abdurrahmân ibn Avf dedi ki: Sen de mi, ya Resûlallah (ağlıyorsun)? Buyurdular:

 

 

 

Ey Avf'ın olu (Abdurrahmân)! Ağlamak, merhamet gereğidir. Sonra arkasından bir söz söyledi (veya ikinci kez gözleri yaş akıttı) da şöyle buyurdu:

 

Göz yaşarır, kalb da üzüntü duyar. Biz ancak Rabbımızı razı kılacak şeyi söyleriz. Ey İbrahim, biz de senin ayrılmanla üzüntülüyüz."

Anlattığım şekilde Hadisler çoktur ve meşhurdur.

 

Sahîh olan Hadislere gelince:

“Ölü kendi ailesinin ağlamasından dolayı azab görür, "hadîsi şerifi, mutlak olarak zahirî manasında değildir, te'vil olunur. Bunun te'vilinde âlimler birbirinden ayrı hükümler vermişlerdir. Allah bilir, bunların en uygunu şudur: Eğer ölü, ailesine ağlamaları için vasiyet etmiş veya başka bir şekilde sebebiyet vermişse, o zaman azab çekmeye hak kazanır. Ben bütün bunları yahut bunların çoğunu "Mühezzeb" adlı kitabın cenazeler bölümünde anlattım. En doğrusunu Allah bilir.

 

 

 

Âlimlerimiz demişlerdir ki, ölümden önce ve sonra ağlamak caizdir. Fakat şu sahîh hadîs-i şerifin delaletiyle, ölümden önce ağlamak daha iyidir:

“Ağlamak gerekirse, asla ağlayıcı (kiralık kadın) ağlamasın. Allah kendisine rahmet etsin, İmâm Şafiî ve arkadaşları, öldükten sonra ağlamanın tenzihen mekruh olduğuna hükmetmişlerdir, haram olmaz demişlerdir. Yukardaki hadîsi de, kerahete hamletmişlerdir.

٢٠- باب تحريمِ النياحَةِ على الميِّتِ والدُّعَاءِ بدعوَى الجاهليّة

أجمعت الأمّةُ على تحريم النياحة، والدعاء بدعوى الجاهلية، والدعاء بالويل والثبور عند المصيبة‏.‏

٣٩٨- روينا في صحيحي البخاري ومسلم، عن عبد اللّه بن مسعود رضي اللّه عنه قال‏: قال رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم ‏قال‏:‏

‏”‏‏لَيْسَ مِنّا مَنْ لَطَمَ الخُدُودَ، وَشَقَّ الجُيُوبَ، وَدَعا بِدَعْوَى الجاهِلِيَّةِ‏"‏

وفي رواية لمسلم ‏"‏أوْ دَعا أوْ شَقَّ‏"‏ بأو‏.‏ (٣٥)

٣٩٩- وروينا في صحيحيهما، عن أبي موسى الأشعري رضي اللّه عنه؛

أن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم

برىء من الصالقة والحالقة والشاقة‏.‏

قلت‏: الصالقة‏: التي ترفع صوتها بالنياحة؛

والحالقة‏: التي تحلق شعرها عند المصيبة؛ والشاقة‏: التي تشقّ ثيابها عند المصيبة،

وكل هذا حرام باتفاق العلماء، وكذلك يحرم نشر الشعر ولطم الخدود وخمش الوجه والدعاء بالويل‏.‏‏  

٤٠٠- وروينا في صحيحيهما، عن أُمّ عطيةَ رضي اللّه عنها قالت‏: أخذَ علينا رسولُ اللّه صلى اللّه عليه وسلم في البيعة أن لا ننوح‏.‏‏ (٣٧)

٤٠١- وروينا في صحيح مسلم، عن أبي هريرة رضي اللّه عنه قال ‏: قال رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم ‏قال‏:‏

‏”‏‏اثْنَتانِ فِي النَّاسِ هُمَا بِهِمْ كُفْرٌ‏: الطَّعْنُ في النَّسَبِ وَالنِّياحَةُ على المَيِّتِ‏"‏‏.‏‏ (٣٨) (‏مسلم‏ (‏٦٧‏)‏، والترمذي‏ (‏١٠٠١‏)

٤٠٢- وروينا في سنن أبي داود، عن أبي سعيد الخدري رضي اللّه عنه قال‏:

لعن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم النائحة والمستمعة‏.‏

واعلم أن النياحة‏: رفع الصوت بالندب، والندب‏: تعديد النادبة بصوتها محاسن الميت،

وقيل‏: هو البكاء عليه مع تعديد محاسنه‏.‏

قال أصحابنا‏: ويحرم رفع الصوت بإفراط في البكاء‏.‏

وأما البكاء على الميت من غير ندب ولا نياحة فليس بحرام‏.‏‏  

٤٠٣- فقد روينا في صحيحي البخاري ومسلم، عن ابن عمر رضي اللّه عنهما؛ أن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم عاد سعد بن عبادة ومعه عبد الرحمن بن عوف وسعد بن أبي وقاص وعبد اللّه بن مسعود، فبكى رسولُ اللّه صلى اللّه عليه وسلم، فلما رأى القومُ بكاءَ رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم بكَوْا،

فقال ‏قال‏:‏ ‏”‏‏ألا تَسْمَعُونَ إنَّ اللّه لا يُعَذِّبُ بِدَمْعِ العَيْنِ ولا بِحُزْنِ القَلْبِ، وَلَكِنْ يُعَذّبُ بِهَذَا أَوْ يَرْحَمُ، وأشار إلى لسانه صلى اللّه عليه وسلم‏"‏‏.‏ (٤٠)

٤٠٤- وروينا في صحيحيهما، عن أُسامة بن زيد رضي اللّه عنهما؛ أن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم رُفِعَ إليه ابنُ ابنته وهو في الموت، ففاضت عينا رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم، فقال له سعد‏: ما هذا يا رسول اللّه‏؟‏‏!‏ قال ‏قال‏:‏

‏”‏‏هَذِهِ رَحْمَةٌ جَعَلَها اللّه تَعالى في قُلوبِ عِبَادِهِ، وإنمَا يَرْحَمُ اللّه تَعالى مِنْ عِبادِهِ الرُّحَماءَ‏"‏‏.‏

قلت‏: الرحماء‏: رُوي بالنصب والرفع، فالنصبُ على أنه مفعول يرحم، والرفع على أنه خبر إنّ، وتكون ما بمعنى الذي‏.‏  

٤٠٥- وروينا في صحيح البخاري، عن أنس رضي اللّه عنه؛ أن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم دخل على ابنه إبراهيم رضي اللّه عنه وهو يجود بنفسه، فجعلتْ عينا رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم تذرفان، فقال له عبد الرحمن بن عوف‏: وأنت يا رسولَ اللّه‏؟‏‏!‏

فقال ‏قال‏:‏

‏”‏‏يا بْنَ عَوْفٍ‏!‏ إِنَها رَحْمَةٌ‏"‏ ثم أتبعها بأخرى

فقال ‏قال‏:‏

‏”‏‏إنَّ العَيْنَ تَدْمَعُ، وَالقَلْبَ يَحْزَنُ، وَلاَ نَقُولُ إِلاَّ ما يُرْضِي رَبَّنا، وَإنَّا بِفِرَاقِكَ يا إِبْرَاهِيمُ لَمَحْزُونُونَ‏"‏ والأحاديث بنحو ما ذكرته كثيرة مشهورة‏.‏

وأما الأحاديث الصحيحة‏: أن الميت يعذب ببكاء أهله عليه، فليست على ظاهرها وإطلاقها، بل هي مؤوّلة واختلف العلماء في تأويلها على أقوال‏: أظهرها ـ واللّه أعلم ـ أنها محمولة على أن يكون له سبب في البكاء إما بأن يكون أوصاهم به، أو غير ذلك، وقد جمعت كل ذلك أو معظمه في كتاب الجنائز من شرح المهذب، واللّه أعلم‏.‏

قال أصحابنا‏: ويجوز (٤٢)